SAYIFA 1 irşanlarla iş birigçi etmesi bir zaruret- tir, Sayın arkadarlır, Bütün bu soruların aydınlatılması, bir açma söylevinin içine sığmıyacak kadar geniş ve derindir. Seçeceğiniz ko- mi-sontar, bilgili ve deneçli çalışmala - fiyle bizi bu ve bu gibi meseleler etra- fında daha çok aydımlatacaklardır. Biz, nluzal işlerin devrim prensipleri içinde açıkça, fakat bilgili ve soravımı kavramış olarak konuşulmasında ancak - fayda bekleyen bir rejim içindeyiz. Şimdiye kalar bu gibi münakaşaları yapan ga - zetelerin şimdi de kurultayınızda ken - dileri münakışa konusu olacaktır. Arkadaşlar, son söz - olarak Büyük Önderimiz Atatürk'ün yarattığı devri - me lâyik bir türk basını kurmak yolun- daki birleşik isteklerimizin gerçekleş - mesine doğru atılan bu adımın da ve - Basın Cenel Direktörünün söylevi — Sayın arkadaşlar, Basın Genel Direktörlüğünün “teş - kilât ve vezifeleri,, Üzerine olan kanun, bire basın kurultayları toplamak ödevi. ni de vermiştir. Bu ödevinm yerine geti - ribnesinde bize yardım ve ilgilerini esir- geniyen, ve Bugün kurultayımızı var - hitariyle ünlendiren arkadaşlarımıza te şekkür borcumuzdur. Yukarda adı geçen kanunun Basın Genel Direktörlüğüne yüklediği ödevler arasında şunlar da vardır: Ulusal Basının devrim prensiplerine, devlet sıyasasına ve ulus — ihtiyaçlarına uygun olmasını sağlamak, Basının en önemli hir oylam (telkin) ve eğitim (terbiye) aracı (vasıtası) ol- mak vaslını gerçekleştirmek için ted - birler olmak, ulusal! gazeteciliğin düre - yini yükseltecek tedbirlerin alımmasına kıtavuzluk etmek. Basın Genel Direktörlüğüne verilen bu ödevler devletin basını anlayışındaki devrimin en canlı bir belgesidir. Türk tarihinin biç bir devrinde, dev- Jet basın kurumuna Kamâlist rejimin verdiği değeri ve önemi vermemiştir. An- €ak Kamâlist rejimdir ki basını en önem (H bir oydam ve eğitim aracı olarak ta- mıyor. Ve gerçekten gazete, Türkiyede oydam ve eğitim araçlarının başımda ge- lir. Bir çok kuvvetli radyo İstasyonları- na sabah karanlığından gece yarılarına kadar süren radyo —programlarıma, köylere kadar giren almaçlara (a- hize) malik bulunan, film endüstrisi gelişmiş olan halkm çeşitli tabakalarını konferanslarda, toplantılarda mobilize edebilen memleketlerde belki gazete oydam ve eğitim araçları arasındaki baş rolünden epey kaybetmiş olabilir. Fa- kat Türkiye gibi radyo istasyonları e- kaz, programları dar, aboneleri sayılı, film endüstrisinden yoksun, konferans ve toplantıları kıt olan bir memleket- te gazeteyi en önemli bir oydam ve e Hitim araçı olarak saymak yerindedir. Saltanat ve meşrutiyet devrindeki Türkiyede basın kurumuna karşı dev - letin kayıtsırz kalmış olması — sebebsiz değildi. Çünkü bu rejimin ulusa oy - dayacağı (telkin edeceği) tek bir sava- &r (davası) ve tek bir ideali yoktu. Ekonamik, soysal, kültürei, sıyasal alanlarda statükoyu korumaktan başka hiç bir kaygusu olmıyan seltanat reji - minde gazete ve gazeteci savsanabilir bir faktördü. Fakat, Sevr'de kötü — bir sömürge (koloni) derekesine indirilmek isteni - me, duyma âleminde yaratılan en kökel devrimlerin ulusta bir birlik allak ve şısında duran, kısaca sıyasal, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda bin bir çeşit- N ve canlı savası olan Atatürk Türki- yesinde gazete: 1 — Devrim prensip ve ideallerinin — geniş halk yığınları içinde yayılması - İçin en kuvvetli bir propaganda organı, 2 — Devrim fütuhatmın kaytaklığa Çirticaa) karşı en uyanık bir müdafaa aracı, $ — Devrimci hükümetin yaptığı İşlerde en samimt bir yardımcı ve u- yarcı (ikazcı), 4 — Halkın sıyasal, ekonomik ve kültürel eğitiminde — (terbiyesinde) en etkin (müecesir) bir okul, olmak gibi ünlü bir misyonun mü- messilidir. * Türk basın ailesi içinde bu ana pren- sipleri kabul etmiyecek tek bir kişi bulunamaz. İşte bizim basınımızı di - ğer bütün memleketlerin basınlarından ayırd eden yüksek kalite de budur. Türk başını, sryasal partilere parçalanmış olan memleketler basını gibi sınıdcı, partici ve bozguncu bir matbuat değil- dir. Türk basınır hiç bir özel veya e- nafcı çıkarın (menfaatin) âleti deği- dir. Türk basını kendini devrim ide- allerine vermiş, tam enlamiyle — ulusal bir matbuattır. Fakat itiraf edelim ki, basınımız bu- gün bir kriz içindedir. Bu krizin gör terirlerini şöylece özetebiliriz: 1 — Tirajın ve sürümün azlığı, ? — Sayfa rekabeti, önüdeşi, $ — Yayım işlerinin bozukluğu, 4 — Gazeteciliğin bir ertik (meslek) olarak organize olmaması. İşte bu kurultayın programı da bü- tün bu meselelerin görüşülmesine im - kân verecek bir şekilde hazırlanmıştır. Şimdi yüksek kurultayca ayrılacak üç komisyonun çalışmaları bizim buraya kadar getirdiğimiz İşi tamamlıyacaktır Kurultayın sayın üyelerini saygı ile selamlarım. Kurultay delgeleri Özel sıyasal güııde.li.lı gazeteler Ankara: Ulus, Nasuhi Baydar; İ- tanbul: Kurun, Asım Us; — İstanbul; Cümhuriyet, Kemal Salih; — İstanbul: 'Tan, Naci Karacan; İatanbul; Zaman, Kâzun; İstanbul: Akşam, Kâzım $inasi Dersan; İstanbul: Haber, Rasim Us; İstanbul: Son Posta, Halil Latfi; İs- tanbul: Fransızcalar ad., Parimi ; İstan- bul: Almancalar ad., Muzaffer; İstan- bul: Rumcalar ad. Ligor Yaverida; İs- tanbul: Ermeniceler ad., Şamılıyan; İz- mir: Yeni Asır, temail Hakkı Ocakağ- da; İzmir: Anadolu, Haydar Rüştü; İz- mir Halkm Sesi, Sırtı Sanlı; İamir: Ulusal Birlik, Ömer Nakip; İzmir Yürgü, Süreyya; İzmir: Fransızca ad., Abdi Sokollu; Adana: Türk Sözü, Fe- rid Celal Güven; Adana: Yeni Adana, Ahmed Remzi Yüregir; Balıkesir: Türk Dili, Kenan Akman; Mersin: Yeni Mer- sin, Fuad Akbaş; Mersin: Eğe, Hasan Basri; Koaya: Ekekon, Ziya Çalık Malatya: Ünal, Necmeddin ; Vilayetlerdeki gündelik olmıyan özel sıyasal gazeteler gruplarının delgeleri İzmir: Fahri, Konya: Nazım Evren, Ordu: Ali Riza Gürsoy, Muğla: Cavid Aker, Afyon: Mahir Erken, Srvas: Ah- med İzzet Eskiçin, Giresan: Naci Cem- gid, Trabzon: Alaplı oğle Cevdet, Bur. sa: Musa Ataş, Gazianteb: Ömer Asım Aksoy, Malatya: Osman Etine, Edirne Kadri Oğuz, Samsun: Tamail Cenanf Oral, Çankırı: Talat Onay, Amas - ya: E. Bilge, Zonguldak: T. Kara - oğuz, Elaziz: İhsan, —Eskişehir : Faruk Şükrü Yerset, İzmit: Rifat Yü- cel, Kırklareli: Gültekin Arda, Mardin: Siret Bayar, Kastamonu: Rifat Urkaya- Adana: Süreyya Örgeevren. Viıyeıiııılıkiıeıııın_gnp— İ—MWM- Mizah mecmuaları, Yusuf Ziya. Bakanlıklar, alâkalı müesseseler ve meslek grupları delgeleri €. H. P.den Necib Alâ Küçüka, Halkevlerinden Ziya Gevher Etili, Baş- vekâletten Bahaddin Kutay, Hariciye Bakanlığından Abdülabed, Dış Bakan- lığından Ziya Matlanddin, Türe Ba ULUS Düşünüşler : Başbakanın söylevi Tlk türk basın kurultayının dünkü ilk toplantısında en dikkate değer hü- diselerden biri de Beşbakanrmızın söy- Tevi oldu. Büyük bir vatansever olan İnönü, türk basınının delgelerini Böyle toplu olarak bir &rada görünce, zihnini kur- eslayan büyük bir meseleyi onlara an- Tatmak ve bBu hususta dileklerini söy - Temek frrsatını kaçırmık istemedi. Başbakan, gazetecilere, yurdu tebh - did eden hava tehlikesinden bahsertti, böütün ulusun bu tehlike karşısında © - yandırılması, ker zaman ayakta tutul - masr ve yardıma çağırılması için bu konu üzerinde durmadan işlemek gaze- telerlü en büyüü ödevlerinden biri ol- duğunu hatırlattı. İsmet İnönü'nün vatan savgasını ko- mnuşuzken duyduğu heyecan ve göster- diği ilgi, gözlerimin önünde bavada beliren atmacaya karşı yavruları üzeri- ne kanadlarını geren bir kuluçkayı can- lTandırdı. Ulus sevgisinin bu gösteri- si o kadar candan ve sevimliydi. Hava tehlikesi: En korkunç — hava filolarına sakib olan uluslar bile dur- maksıaın bundan bahsediyorlar. Fabri- kalar arasız işliyor,; hangarlarda irili ulaklı uçakların sayısı orasın yükseli- yor. Bütün dünya bir fikir çevresin- de birleşmiş gibi Bavalarını korumak için daha'fazkı uçak yapmak arrusun- dadır. Katlanılan pek çok güçlükler ve dö- külen pek çok kaniar palasına kurtarıl- nuş olan türk yurdu üzecine türk ulu- sunun ne kadar titrediğini biliriz. Bu alus, vatan savgası ortaya konduğu za- mun, hiç bir özveriden çekinmemiştir. Türk Kuşunuw açılma gönü Atatlırk söyledi, şimdi de İnönü — tekrarlıyor: Memleket için ea bBüyük tehlike hava tehlikesidir. Ve hava savgası en “üç, en fazla parzya ihtiyaç gösteren bir iştir. Ancak her ne pahasına olersa olsun, lazıın alan bu iş başarılacaktır. Türk ulusu eko- nomik bulranın sıkratısına bakmıya - cak, gerçeklenemiyen türlü ihtiyaçla - FPrnr anutacak ve canının, malının, üze- rinde yaşadığı toprakların sigortası olmak üzere elinden geldiği kadar yar- dımdan geri durmryacaktır. Hiç bir türk, hava tehlikesini bil - miyen yurddaş vaslıma layık olmaya katlanamaz. Yaşar Nabi NAYIR kanlığından Nedim Ulusakul, Finans Bakanlığından Celal Said Siren, Kâk tür Bakanlığından İhsan Sungu, Küt tür Bakanlığından Zaik Unat, Türk Di- H kurumundan Fazıl Ahmed Aykaç, Türk Dili kurumundan İzzet Ulvi Ay- kurt, Anadolu Ajansından Muvaffak Menemencioğlu, T. Basın birliğinden Kerami, İstanbul Basın K. başkanı Ta- rık Us, İstanbul tâbiler adına İbrahim Hilmi, İstanbul kitaberlar adına Naci İstanbul matbaacılar B. adına Tahsin Demiray, İstanbul neşriyat mesuliyet- Vleri adına Etem İzzet Benice, İstan- bul yazı işlerini idareye çalışanlardan Refik Ahmed, İstanbul bağlı yazıcı ve mütercimler adına Eretment Ekrem Talu, İstanbul bağlı olmıyan mütercim: ler adına Reşsd Nuri, — İstanbul, istihbaratgıları adına Huad Duyar, İstanbul musahhihler adına Celâl Da- vud, İstanbul Ressam ve fotolar adına Cemal, Büyi teşkilâtr için Sedad Sima- vi, Ankarada serbest yazıcılar adına İbrabim Necmi Dilmen, Ankara serbest yazıcılar adıma Aka Gündüz, Ankara serbest yazıcılar adına Nüreddin Ar tam, Ankarada Aytarları adına Mecdi 8. Sayman, Ankaradı Aytarlar adına Avni, Ankarada Aytarlar adına Mekki Srid. Gazete ve mecmualar adına gönderilen özel delgeler Ankara: Ankara, Reşad Nuri, An- kara: Yurd, Naşid Hakkı Uluğ, Anka- ra: Çankaya, Namrk E. Ambarcı, Anka- ra: Varlık, Yaşar Nabi Nayır, Ankara: Ülkü, Nusrat Gökmen, Ankara: Çığır, Hıfzı Oğuz Bekata, Ankara: U. Kim- yagerler Mec. İsğgmdiyar Ecad, Anka- ra: T. Baytarlar B. Mec., Dr. Nevzad, Anftara: Karınca, Alâcddin Cemil Top- çubaşı, İstanbul: Uyanış (Servetifü- I 26 MAYIS 1935 PAZAR 1 Türk Hava Kurulhıymda B. Fuat Bulcanın söylevi B. Fuad Bulga tarafından ötey gün Türk Hava Kuru - mu kurultayında verilen ve geç vakit geldiği için dünkü sayımıza koyamadığımız ö - nemli söylevi, bugün — okur - larımıza sunuyoruz: Sayın bayanlar ve baylar, Başbakanımız ve kurumumuzun yük- sek başkanı İsmet İnönü acun havacılı- ğının gidişini havalaranızın emniyeti i- çgin ne yapmak lâzmm geldiğini çok açık olarak bu kürsüden söylediler. Ve mev- cud olan tehlikeleri de olduğu gibi ifa- de etmekten çekinmediler. Bu arada çok tehlikeli ve hiç aman vermiyecek olan bu silâhın mahiyeti hakkında benim de söz söylemekliğimi emir buyurdular. Cemiyetin varidat kaynakları ve mua- melâtı hakkındaki umum? raporu biraz sonra okuyacaklardır. Başbakan İsmet İnönünün — şahsıma karşı gösterdikleri teveccühe minnet ve şükranlarımı bildirdikten sonra emirle- rini İfa etmeye çalışacağım. Havacılığın bütün teferrüatı hak- kında değil, bazı mühim kısımlarını o da arkadaşlarımı #rkmadan İrah etmeye ve bu izahatımla faydalt olmaya çalışa- cağım Havacılrk derken birçok şuabatından evel hatıra gelen tayyare ve tayyareci- liktir. Tayyarenin bugün ve istikbalde nasıl bir silâk ve nasıl bir kuvvet olaca- ğını anlıyabilmek için rakamlara istinad etmek ve biraz geçmiş günlere dön- mek isterim. Tayyare henüz çouuk de- nilebilecek kadar diğer icatlar yanında yeni bir mevcudiyettir. Yeni bir unsur- dur. Bundan 32 sene evel 1903 de Ame- rikada Bayt biraderler 22 saniye kadar davada kalmak ve 200 metre kadar bir u- çuş yapmak suretiyle havacılık kapıla- rın: açmışlardır. 1906 da ilk rekor, sa- atte &1 kilometre kadar bir sürat ve 220 metre bir mesafe katediş, 80 kiloluk ya- ni yalnız bir adam ağırlığını - kadar sik. Tet taşryış 1920 de yami 14 sene sonra 40 a mukabil 272 kilometre sürat, havar da kalış 22 saniyeye mukabil 24 saat 15 dakika, bir defada katedilen mesafede 1915 kilometredir. Taşıdığı yük iki to- na yakındır. Yükseliş kabiliyeti 10093 metre - 14 sene daha fark - alalım: 1934 ve 1935 senelernide sürat 709 kilometre ki bu resmi olan rekor kaydıdır. Son ra- manlarda İtalyanın henüz — tecrübeleri yapılmakta olan bir tayyaresinin sürati 900 küsur kilemetre (yani bin kilomet- reye yakındır. Dört gün havada kalış, Artık bu havada kalış rekoru yoktur, taşman yük ise 20 tona yakmdır. 14433 metre de havaya yükseliş, bu meyanda bula, Amerikadan Rayaka hiç yere kon- madan yapılan seyahatler vardır. Bun- dan başka Londra - Melburn seyhati 18.723 kilometre yani dümya muhitinin nısfına yakın bir yoldur. Büyüklük ve yük taşıyış kabiliyetine inisal olan bir çok tayyareler varsa da, yalnız bir ta- nesini söyliyeceğim. Mücssif bir kaza peticesinde Rusyada düşen Maksim Gorki tayyaresi. 75 yolcuyu bütün kon- foru ile yani yataklariyle taşıyan için- de matbaası olup hergün gazete neşre- den ve alrer verici radyosu ve sineması bulunan harika denilebilecek muazzam bir eserdi. Dünyada bu ve bunun emsalj yapılmaya başlamıştır. Bu rakamlarla 30-35 sene gibi kısa bir zamarı zarfında bavacılığın tayyare krsımımdaki terak- kiyatı göstermeye çalıştım. Bir de bunlarm — karşısında iki keli- me ile şimendiferlerin terakkiyatını söy- liyeceğim: 19 uncu asır iptidasında 16 kilometre e işe başlayan şimendi ferler yüz seneyi mütecaviz bir zaman içinde nun) Ahmed İhsan Tokgöz, İstanbu! Tıp Dünyası, Osman Şevki Uludağ, İstanbul: İçki Düşmanı, Nevzad Ayas, İstanbul: Cerrahı Mec., Dr. Burhaned. din, İstanbul: Perşembe, Adil Akbay, İstanbul: Müzik, M. Ragıb Kösemihal- oğlu, İstanbul: Hafta, Bilat Akba, T- tanbul: Gümrük Rehberi, Ahmed Esad, Konya: Yeni Ses, Münim Oskay, Bahı- kosir: Kaynak, Tevfik Fikret Sılay. ancak bugün azami sürat olarak 177 ki- lometreyi bulmuştur. Tabiatla daima mü cadele ederek hakim olmaya çalışan in- san zekâsı birar evel de söylediğim gi- bi böyle iki vagon dolusu yükü kal tır- mak istidadında olan, saatte bin kılo- metre süratle yürüyen tayyareleri dahi kâli görmüyor. Şimdi — stratosfer hova tetkikatiyle meşguldür. Bu da muttak ve mutlak müsbet olarak neticelenece' tir. Bu neticelendiği gün bu sürata 29- gart bir misal daha ilâve etmek lâzım. dır. 1500, iki bin kilemetre süratle kırk bin kilometreden biraz daha fazla olan dünya muhitinin ne kadar zamanda ka. tedilebileceği ufak bir hesapla anlaşıla. bilir. Bun- » ta : rzetmek stiyorum ki ya kın bir istikbalde artık © « an ve mesa. fe mefhumu ortadan kalkacaktır. Tays yarelerin kudret ve kabiliyet ve inkişaf derecelerini bu rakamlarla ifade ettik- ten sonra memleket müdafaasında silâh olarak kullanılması ne dereceye kadar faydalı olabileceği hakkında gene ra- kamlara tetinaden bir kaç söz söylemek isterim. İkarsadi sahadaki faydası gayet bariz ve Sşikârdır. Pek az bir zamanda mühim miktarda yükleri bir memleketten diğer memleketlere &z bir müddet içinde nak- lederek iktısadi sahada büyük bir tıhave vül yapacaktır. Mevzuumuz doğrudan doğruya memleket miüdafaasına ald ol- duğu için oraya dönüyorum. Tayyare va tayyareye karşı eski ve yeni telâkki. ler aeden ibarettir. Bunun için de gene geçmiş günlere biraz dönelim: Tayyare, memleket müdafaasında, orduda bir silâb olarak ne dereceye kadar bir vazife gö rebilir. Bunun hakkında yapılan tecrü- beleri tetkik etmek icab eder. Cihan han ba bu tecrübeleri yaratmıştır. Cihan hare br iptidalarında bütün uluslar, memle- ket müdafaasını deruhte etmiş olan ku- manda heyetleri tayyareler hakkında pek müspet fikir «ahibi değillerdi. Harb esnasında bangi kıtaya tefrik edilmiş- lerse o kıta kumandanı bunların hizmete leri müşkül ve kendilerine yüklenmiş bir ağırlık olarak telâkki etmişlerdir. İşte bu telâkki aleyhte en bariz delildir, Birçok hükümetlerin tayyare vaziyetle- rinde cihan harbine girmiş yalnız iki hükümetin vaziyetlerini münakaşa edece itlz. Almanya 258, Fransa 138 tayyare i- le harba iştirâk ettiler. İlk giriş bu mik- dar üzerinde idi. Harba başlar başlamaz bir suvariden daha ar keşif hizmeti ya- pacağı zannedilen tayyarelerin suvari- den çok yüksek iş gördüklerini anlayan kumanda heyetleri tayyareye yavaş ya- vaş kıymet vermeye başladılar. Niha- yet harp, pliyade ve suvari kıtaları gibi bava kuvvetlerinin de iştirâkini icab et- tirzdi. Taarruzda kıtalara yardım gelin- ceye kadaı tayyareler düşman üzerine sevkedildi. Bunlar yerde sürünürcesine aşağıdan giderek taarruzda bulunan düş man kıtalarına yağmur gibi ateş ederek ve bombalar atarak düşmanım taarruzlı: tını durdurmuş ve kendi kıtalarına ih- tiyat kuvvet'er yetiştirilmesi için 13 ıra gelen zamanı kazandırmışlardır . İşte bu hâdiseden sonradır ki, ordu- larda tayyareler Iüzım gelen mevkil ih< tiramı almış bulunuyor. Misali şuducı Dört sene sonta 1918 de Almanya 258 tayyareye mukabil 2815, Fransa isa 2750 tayyare bulunduruyordu. Harb za- manındaki imalâtın yekünu ise Alman- yada 47637, Framsada 67982 dir. Bu rakamlar zannederim ki çok açı$ bir surette tayyarelerin orduda, muha. rebe esnasında büyük hizmetler görmüş olduğunu Şösterm.ye kâfi bir delildir. Bu kadar büyük hizmetleri olan hava g1« nıfının ,tayyarenin o nisbette de zayiatı goktur. Gene tutulan isatisiklere naza- ran harpta bir ay içinde mevcudun yüzdi 80 zayiata maruz kaldığı görülüyor. Va. sart olarak yüzde 70. Başka sınıflar bu kadar zayiata ma ruz kalamar. Burada iki mühim noktaya işaret etmek istiyorum. Birisi harb et mnasrnda gerek Almanyanın, gerek Fran« sanın imal ettikleri tayyare adedi, 47006 ve 67000. İkincisi de harp esmasında ver« dikleri zaylatın nisteti yüzde 50. Mevcutla imal edilen tayyare :ıı* deri mukayese edilecek olursa orta yu-