bi SAYIFA 4 tİr ki bu bilgiler hepimizin #ydınları - mast İçin çok faydalr olacaktır. . Te - gekkür ederim arkadaşlar, sürekli alkış. tar . & B. Fuad Bulca'nın söylevi Timet İnönünden sonra Türk Hava Kurumu Başkanı B. Fuad Bulca; ha- vacılığın kısa bir tarihini yaparak, otuz yıl içinde geçirdiği evrimi ve bütün dünyada bu silaha verilmiş yüksek de- geri ve bu yolda hızla ilerlemek için na- sıl çalışıldığını ve ne gibi sonuclara varıldığını rakamlara dayanarak — izah etti. Ajanstan gece yarısından iki saat sonraya kadar alamadığımız bu çok &- nemli söylevi yarınki sayımızda okur- Tarımıza sunacağız. Bundan sonra gündemin maddelerine geçilmiştir. Başbakan İsmet İnönü'nün önergesi Üzerine kurultaya kamutay — başkanı Abdülhalik Renda ile grup başkanı Baffet Arıkan başkan seçilmişlerdir. Addülhalik Renda başkan yerine geçmiş ve ikisi yedek olmak üzere dört gekreter seçimine geçilmiş ve yapılan Öönerge Üzerine sekreterliklere İzmir #aylavı Bayan Nevzat İştar, Elaziz del- gesi B. Server Gürevin, yedek sekreter- Tiklere de İdman Cemiyetleri genel sek- reteri Hüsnü Naili, İstanbul basın ku- rTumundan Zeki Cemal seçilmişlerdir. Bundan sonra genel merkez kurulu raporunu okumuştur. Genel kurulun raporu: Rapor okunduktan sonra, kurumun hesablarını ve tüzükte yapılacak değiş- keleri ve kurultayın dileklerini gözden geçirmek üzere iki komisyon kurulmuş ve bugün saat 14 de hava kurumu ku- sağında toplanmak üzere — toplantıya A verilmiştir. Raporda, türk hava kurumunun bir adan bugün altıncı kurultayına ve - rimli bir çalışma ile eriştiği, bir yan- dan da onuncu yılını bitirmek ergisine kavuştuğu için sonsuz bir kıvanç için- de bulunduğu ve bugün türk vatanının uçmak ve uçak meselesi Üzerinde bir tek yürek gibi çarpmakta, bir tek nabız gİDİ vurmakta ve on yı içinde top - taklarımızdan geçen ekonomik esinlerin biç birinin, kurumu kayguya düşüle - cek kadar sarsmamış ve türk hava ku- Tumunun böyle her zaman diri ve ayak- ta kalmasını, özveren ulusumuzun gök- lerin korunmasına vermiş olduğu öne - e borçlu olduğu yazıldıktan sonra baş ta türk tarihinin en erişilmez doruğu Önderimiz Atatürk'le, kurumun on yıl hik Başkanı femet İnönü olmak üzere bütün devlet yönetmenlerine ve Cumu- riyet Hialk Partisi örgütlerinin göster- miş oldukları ilginliği minnet duyarak anmayı bir düşerge — ve ödev saydığı kaydedilmekte ve şu izahlar verilmek- tedir: Gelir İki kurultay arasmdaki iki buçuk yıllık gelir 3,144,504- lirası piyangodan olmak üzere, 8418.377 liradır. Türk Kuşu İki buçuk yıl içinde başarılan en ö- nemli bir girişimdir. Ankara şubesi - nin bugünkü üye yekünu 200 dür. Türk kuşu gençler arasında coşkunluk dere- cesinde bir heyecan uyandırmış, yur- dun dört tarafından üye yazılmak is tekleri başlamıştır. Yeni uçaklarımız İki kurultay arasında ulusal enerji bava filomuza 31 uçak daha kazandır - mıştır. Bu uçakları veren vatan par. çaları şunlardır: / Akdeğmadeni, Alpullu pancar üret menleri, Amasya, Ayancık, Bakırköy, Beşiktaş, Beykoz, Bolvadım, Bozöyük, Çarşaraba, Eskişehir, Geyve, Giresun, Hopa, Kadıköy, Kartal, Kavak, Küçük- pazar, Manisa, Midyat, Orhangazi, Ö- demiz, Samstın (3), Sarayköy, Sürme - ne, Trabzan (3). Bundan başlta, işçi ve işyar küme - derj arasında orduya birer uçak ver - mek için çalışmalar başlamış ve Güm- rük Muhafaza — Genel Komutanlığının Bnayak olduğu bu girişin son aylarda bir yarış halini almıştır. Bugün, polis- berimiz, dinsel işler başbanlığında ça- diğer Tück okurlarının pek iyi tanıdıkla - rı Lavrens bir motosiklet kazası sonu - cunda, en uzman hekimlerin gösterdik - leri bütün özenlere rağmen Vul hasta - evinde öldü. Bu adamın yaşayışı ve fi - kirleri hakkında Tan gazetesinde çıkan bir yazıyı kısaltarak veriyoruz. Lavrens 1888 yılının 15 — ağustosun- da - Napolyon Bonapart'ın doğum yıl- dönümünde - Tremadok adındaki Gal köyünde, beş kardeşin ikincisi olarak doğdu, Yarı ingiliz yarı irlandalı olan babası enerjik bir adamdı, İskoçyalı bir kalivinist olan anası ona idealist bir eği tim verdi. Aylesinin geliri fazla olmadığı için üniversiteye çok geç girebildi ve burada pek az okudu. Sınıf arkadaşları, onu kı- sa boylu, çekinğen, utangaç, eporu sev- miyen, derslere önem vermiyen, tek ba- şına dolaşmaktan ve kitab okumaktan gok hoşlanan bir çocuk olarak hatırlı- yorlar. Arkeoloji ilmiyle miymarcılık tari » hi çok küçük yaştan onu sardı. Ortaçağ zırhlarıyla uğraştı ve haçlıların zırhla- ti Üzerindeki bir teziyle kendine üni - versitenin dikkatini çekti. Yakm doğuyla bu ilk ilmiğ değet'i onu arkeolojik salgıtlariyle ilgilenme - ye sevketti. 1910, tarih ödenini kazandıktan son- Ta, Suriye'yi elinde baston, dolaştı. Arab. çayı öğrenmeye başlamıştı. Ondan son- ra Britiş Müzeum'un Fırat, Cerablus ve Kargamış yıkılarında kazılar yapmak üzere gönderdiği salgıtla beraber gitti. Arkeolajiden çok etnografya ile uğra - gşıyordu, Lavrens kazı yerinden ayrıldıktan sonra Suriye ve Irakı yanında bir kaç gerliyle dolaştı ve 1913 - 14 de Albay Nyukamb bu çalışkan ve meraklı dil - maer Sinal dağıma gönderilen salgıta atadı. İngiltereye yeni dönmüştü ki harb patladı. Boyunun kısa olması yüzünden kendisine, Harb bakanlığının coğrafya kızmında önemsiz bir iş verdiler, Kiç - ner anu orada keşfederek Mısır'a gön - derdi. O, birkaç arkadaşiyle beraber Mısır kurmayında bir arab bürosu kuracaktı. Lavrens bir zaman burada çalıştıktan sonra Cidde'ye gönderilmesini — istedi. Kuvetleri Medinenin güneyine sürülen Faysalr orada tanıdı ve kanığ oldu ki Lavrensin hayatı yenilmesine rağmen bu şef ileride kesin bir rol oynryabilir. Orada, Sen-Jorj sü- vari krtasınıa yardımiyle ordusunu dü- zenlemesinde ona yardım etti. Arabista- mın içlerine giderek kabileleri ayaklan- dırdı. Suriye türk yöneyinin gerisinde Ba- albek'e kadar akınlar yaptırdı ve türkle- ri Maan'da yendi, Akaba geçidini zor - ladı ve 1917 de Faysal burasını zabtetti. Bu 29 yaşındaki genç ingiliz, Faysal- mm armağanı olan altın işlemeli beyaz ipekten bir maşlaha bürünür, birçok arab lehcelerini kolaylıkla konuşurdu. Ruhuna kadar arablaşmıştı denilebilir. Yerliler onu “El Orens,, diye çağırıyor- lardı. Süveyiş kanalını tehlikeden kur - taran Akabe utkusundan sonra İngiliz ve fransız hükümetleri kendisine nişan- lar verdiler. O bunları reddetti. Şeref ve şan için değil kendi keyfi için döğü- şüyordu. Belki de memleketine büyük bir arab imparatorluğu armağan etmeyi düşünüyordu, 'Türk ordusunun yarısını beklenme - dik hücümlarla yerlerinde hareketsir - leştirdikten, Hicaz yolunda güel trenle- ri vahşi bir hissizlikle bombaladıktan sonra Şam hücümunu yaptı ve 1918 ton- baharımda, Şam'a General Allenbi'den bir kaç saat önce girdi. Harbtan sonra Arabistan'daki plân - ları, Hindistan olisinin düşüncelerine uymadığı için, Lavrens'in talli karardı. Faysal İngiltere ve barış konferan - sına gittiği zaman o da yanında idi. 1916 da asteğmen olarak orduya girmiş- ken şimdi yarbaydı. Suriye hakkındaki projeleri fransız dayanımına uğrryarak boşa çıktı. Faysala, harb sırasında, bol keseden yaptığı adançların konferans masası başında aytışılması onu çileden gıkarıyordu. Türkleri her neye mal o - Tursa olsun yenmek için vaktiyle ona büyük bir yetke verilmemiş miydi? Ne diye o zaman yaptğı adançlar şimdi ye- rine getirilmiyordu? Bu umusası Fran- sa'ya karşı bir düşmanlık haline geldi. Arabistan Lavrens'i artık büyük bir ün sahibiydi ve Kıral Corç onunla görüş - mek isteğini gösterdi. Bukingam sarayındaki kabul, kıralı, bir tali cilvesiyle taktikçi ve politika- cı olan bu arkeoloğ'un alçak gönüllülü- ğüne ve yabaniliğine hayran bıraktı. Protokol zoriyle, göğsüne, en sonra ka- bul ettiği madalyaları takmıştı fakat kendisine önergelenen bütün rutbeleri reddetti ve bu nişanları da başka yerde takmadı. 1919 da tekrar üniversitede çalışma- ya başladı ve gene Filistin arkeolojisi kitabları içine gömüldü. 1921 de Vins - ton Çurçil, kendisini sömürzgeler bakan- JHığına danışman olarak aldı. Lavrens bu büro disiplinine ancak bir sene da - yanabildi. 1922 de bu İşten ayrılarak uçak makinisti oldu. Bu garib hareketi hakkında yapılan yayımlardan — orada daha Fazla kalamıyarak Miısrra gitti ve orada, Ros adı altında, bir tank alayın- da çalrştr. 1926 da, bu defa Şov adı al - tında Hava Bakanlığına geldi. Anlattık. larıma göre o bu ismi şu sebebtea almış- tr Bir şölende, büyük edebiyatçı Ber - nar Şov'un yanında otururken bir kadın kendisini Üstada göstererek “oğlunuz size çok benziyor,, demişti. Arablara karşt dostluğunu unutma- mıştı. Bagdad'ta tekrar görüldü. 1928 e kadar Hindistanda bir uçak filosunda çalıştı. Lavrens'in Arabistanda gördüğü bu büyük işlerden dolayı, doğuda meyda - na gelen bir çok hadiselerde onun par- mağı olduğunu söylemek moda haline geldi; Afganistan'da Kıral Amanul - lah'ın düşmesiyle biten devrimde oldu- ğu gibi. Lavrens harb sonunda, anılarını yaz- mıştı. Fakat İngiltereye döndüğü za- man bu kıymetli eserin elyazısını Ri « ding istasyonunda kaybetti. Bunları ye- niden yazdı. ve 1926 da 107 müsha ola - rak bastırdı. Eserinin satışından kazan- dığı ile basrm borcunün ancak yarısını ödeyebildi. Bunun Üzerine, Lavreas bas- manlara, aynt eserin “Çölde azı,, adiyle halk için yazılmış bir şeklini basmala - rına izin verdi, Fakat satışr istediği za. man durdurabileceğini şart koşmuştu. Basım borcunu ödediği zaman satışı durdurdu. İngilizler bu şaşırtıcı karakterdeki adamı Kırallçe Elizabet devrinden beri gelmiş en büyük kahraman saymakta » dırlar. Onun şahsiyeti şimdiden efsa » neleşmeye başlamıştır. Lavrens son zamanlarda uçakçılık » ta çalışmaktan çekilmiş, Dorset'de wa . kin bir köy hayatı yaşıyordu. M Necdet Remzinin konseri lışanlar, kültürcüler, eczacılar, her ay aylıklarından, kazançlarından bir para ayırarak kurumunuza — vermektedirler. Sporcularımız da özel maçlar yaparak bunların üÜrütlle bir uçak almaya ka - rar vermişlerdir. İzmir köylüleri; İz - mirin dirik ilbayı general Kâzımm gir- gisiyle köy büdcelerinden ayıracakları bir para ile iki yıl içinde — bir Çİzmir köylüleri uçağı) almak için sözleşmiş - lerdir. Avrupadaki talbelerimiz Kurumun şimliye kadar yetiştirmiş olduğu talebenin sayısı 13 ü mühendis, 6 &t öğretmen olmak üzere 19 u bul - muştür. Arstulusal hava federasyonunun 35 üyesi arasında yedi yıldanberi bulun - makta olan kurum, — bu federasyonun 933 ve 934 de Kahirede, Vaşingtonda yapmış olduğu iki toplantıya girmiştir. ... Yarın, Türkkuşunun uçuş ala- nında, paraşütle atılma, akrobasi ve uçak yedeğinde planörle uçuş hareketleri yapılacaktır. İstiyen herkes uçuşlatı görebilir. Uçak Cemiyeti Kurultay delgelerini sabah saat sekizde cemiyet kura- ğı önünde kalkan otobüsler alana götürecektir. Delgelerin bu sa- atte cemiyet kurağında hazır bu- lunmaları rica olumur. M. M. M. salonundaki senfonik kon- serler mevsimi bitmek üzeredir. Geçen cuma günü verilen program mevsimin en ağır başlı günlerinden — biri oldu. Burada ne Prof. von Sehmeidl'in usta- €a idarecilerinden, ne de dinletilen Haydn, Becthoven ve Brahma parça - larından söz açacak — değilim. Bütün duygularımı genç artist Necdet Remzi Atak'ın artistliğine ayırıyorum; çün - kü yıllar geçiyor ki kendinden bahset - mek fırsatını bulamıyordum. - Necdet gerek könserlerle, gerek tadyoda o ka- dar çalışıyor kâ bu kadar özlü çalışma- larla yurdun sanat kültürüne yardım e- debilmek şerefi her artirte nasib ola - mıyor. — Yılımızın Tadyo programla - rında “son 300 yılda keman,, başlığı al- tında devam ettirmekte bulunduğu mu- sikili söylevler bile onun bilgisinin ge- nişliğine başlı başma delildir. Örkestramızın kuvvetini artık her - kes biliyor. Bütün Avusturya orkestra- Jarının onursal şefi bulunup— Paris de beraber olduğu halde — bunca bağg, şehirlerinde ün salmış olan Prof. von Schmeidl'in değeri bir o kadar yüksek- tir. İşte Necdet Remzi Atakm artist- liği bütün bu değerlerin yanında bir inci gibi parladı. Necdet, 8. Mach'dan — bir könserto çaldı. (Re Minör) değil yalnız yurdu- muzda, hattâ, bütün Balkan şehirlerin- - de bile kendi alanında eşi bulunmıyan bir değer olduğunu gösterdi. Necdetin fstün dğerini anlamak için sanatını öz repertüarının parçalarında görmelidir. Necdet her şeyden önce olgun ve bil - gili bir artisttir. Seslerinin temizliği, sekin ve ağır başlı yayları, özlü tonu ile ünlüdür. Kültürlü bir müzisyen ol duğu her noktadan bellidir. Bugünkü çalışmda da onu 18 incj asrm içli Bach sanatı ile başbaşa gördük. Eski par - çaları iyi çalabilmek için o sanat dün- yasınr İyice anlayabilmek ister ki işte Necdet buna eriyor. Ele aldığı yazıyı önceden duyuvr ve sonra bu duyduk - larını çalgısına devrediyor, bizleri de o içkel dünyaya doğru çekip sürüklüyor. Sevindirirken öğretiyor. — Kendini hiç kaybetmiyor ve -“initiative, hep onun elinde kalıyor. Necdetin çalışında arı- lik var, açıklık var, dürülük var, ki bütün bu haller eski çığırlara yeni çı- gırlardan daha çok yaraşıyor. Bir kere daha inandık ki, Necdet Remzi Atak, türk sanat erkini her - yanda kuvvetle, can ve başla koruya - bilecek olgun ve klasik çığırlı bir ar - Tertemiz yoldaşlıkları ile artisti üzmeden ve duyduğu gibi yürümekte özgen bırakan krymetli şefile onun de- gerli artist arkadaşlarına bütün gönlü- müzden teşekkür ederken, arkadaşımız Necdet Remzi Atakı da içten kutlarız, Mahmed RACIB Sina ai ea lirin Olü li r âir 25 MAYIS 1935 CUMARTESİ DÜNKÜ MAÇLAR Gençlerbirliği şam : piyon sayıldı Dün Ankara gücü alanında öğ. leden sonra saat 14 de Gençler birliği — Çankaya ikinci takım. ları oynadılar. Bu maçı Çanka. ya küçükleri 1 — 2 kazandılar. Bundan sonra Altımordu — Aw kara gücü birincileri bir özel maç yaptılar. İki takım, birer savı ile berabere kaldılar. Altınordu sa- yıyı birinci bölümde yaptı. Ane kara gücünün ikinci bölümde yapı tığı sayı ceza vuruşundan oldu, Bu oyunda Altınorduyu daha üs« tün ve daha güçlü gördük. An « kara gücünden Naltık ve Salih oy« namıyordu. Fakat Altınordu ta- kımında da Hakkı ve Muzaffet yoktu. Vakit az diye bu maç yarımşar saatlik iki bölüme sıkıştırılmıştı. Bay Şükrü Saraç ve Rana Tarban da seyirciler arasında idiler, Bu duruma göre Gençler birliği oyunu kazanmış sayılarak Anka- ra şampiyonu olmuştur. Ankara birincisinin çalışarak Türkiye bi: rinciliklerinde bölgenin yüzünü ağartmasını dileriz. Dünkü at yarışları Dün ilkbahar at yarışlacının üçün » cil haftası idi, Koşularda alman sonuç ları sırasiyle yazıyoruz: Birinci koşu: Üç yaşında ve hiç kor şu kazanmamış yerli, yarıkan ve arıkan arab taylara ait idi. Uzaklığı 1200 met Te idi. Koşuyu önürdenir koşan B. Ta- latın Dervişi kazandı. İkinci koşu: 935 senesi içinde hiç koşu kazanmamış arıkan ingiliz at ve kısraklar için ve uzaklığı 1400 metre idi. Bu koşu günün en güzel koşusu oldu. Birge bahiste en çok B. Akifin Bekârı üzerine oynanıyordu. Koşuya başlangıç işareti ile beraber Bekâr fır« ladı. Koşunun umulduğu gibi biteceği- ni bekliyenler sonda şaşırdılar. Çünkü * koşuyu B. Akifin Kazbadalyası kazan- dı. B. Binsin Barçı ikinci Bekâr üçün- €Ü oldu. Üçüncü koşu: Dört ve daha yukazı yaştaki yarıkan İngiliz at ve kısraklar İçin handikaptı. Uzaklığı 2100 metre idi. Smıfının baş atı olan B. Ahmedin Yıldırımı gene sıkışmadan birinci gel- di. İkinciliği umulan Ceylan bir şey yapamadı. —B. Bikretin Kapri ikinci geldi. Dördüncü koşu; Üç yaşında yerli a- Tıkan ingiliz taylar içindi, uzaklığı 2000 metre idi. Altıncı hafta yarışlarında Atatürk koşusunu koşacak bu tayların yarışı merakla bekleniyordu. B. Ahmed ve Fikretin 3 tayına önürdeş koşan İs- tiranca en geri kaldı. Birinciliği Erol, ikinciliği Tomru kazandı. Beşinci koşu: Dört ve daha yukarr yaştaki yerli yarıkan we arıkan arab at ve kısraklar için, uzaklığı 1400 met« re idi. Koşu beş at arasında oldu. B. Nurinin Ceylanı birinci B. Ahmedin Ünlüsü ikinci oldu. ) İsğanbuldald maç Dün İstanbulda Atatürk spor Fener stadında o- i kalaba- nuçlanmıştır. Maç çok heyeconlş olmustur.