SAYIFA 4 p Foprak kanunu ve köylülerimiz Okuyup yazan köylü çocukla- rının hemen birçoğu köyünü bıra- karak şehirlere gidiyor ve orada oturuyor, bir daha da dönmüyor - lar. Şu basit görünen hareket kü- yün göğsünde o kadar ağır bir ya- ra açıyor ki yükselmeğe, gönen - meye, atılması gerekli olan adım- lara daima engel oluyor, ökono - mik soysal varlıkları olduğu yerde saydırıyor. Kooperatifler yapıyoruz bırak- tığımız gibi kalıyor, ne köylerin manzaralarında bir değişiklik, ne de ürünlerinde bir fark oluyor. Işte derd ve can alacak nokta bu- radadır. Biz ne kadar çalışırsak çalışalım ve toprak kanununa ne hükümler korsak koyalım bu der- din çaresini bulmadıkça, köyleri çekici ve münevverleri koynunda toplayıcı bir hale getirmedikçe is- tediğimiz yenilikleri ve beklediği- miz yükselmeği bulmak mümkün olmryacaktır. Bugünkü insanların ihtiyacı sadece yemek, içmek giyinmekten ibaret değildir, bununla - birlikte okumak acunda olup biten şeyleri de bilmek ister. Bunlar da zaruri ihtiyaçlar arasına girmiştir. Yolu, postası, telefonu, dokto- ru, sineması radyo gibi basit âlet. leri bulunmıyan bir yerde bir mü- nevver insanı durdurmak akla sı- ğar mı, mümkün olduğu tasavvur edilir mi? Köylülerimizin bugün- kü bütün bilgisi şehirleer geldikçe şundan bundan yalan yanlış top- ladığı şeylerdir. Halbuki köylü - nün işi olmazsa yani alacağı, sata- cağı olmazsa şehire de gitmez bu temas ise ayda ve en yakın hafta da bir defa olur ki işten gözünü açıp ta başka şeylerle meşgul ola- cak vakti de yoktur. Hele kış ba- sıp da yolların çamur, karla ka - pandığı ve kışın da uzun sürdüğü senelerde bu temasın aylarca da kaybolduğu vakidir. Bu geçim ve yaşayışın bir münevver için ne büyük bir elem olduğunu gözönü- ne getirirsek köylerden şehirlere göç ettiklerinde çok haklı olduk - larını kabul eder ve kınamayız. Eğer beşyüz milyon dönüm toprağımızdan ancak elli milyon dönümü üzerinde çalışılıyor ve geride dörtyüz elli milyon dönü- mü boş kalıyorsa bunun birinci sebebleri şu saydığım halden ile- ri gelmiştir. Bu vaziyeti, bu acıklı manza - rayı yakından gören Cumuriyet halk hükümeti buna bir son ver- mek için derin bir ilgi ile işe sa - rıldığını ve başlangıç olarak da toprak kanununu çıkarmak iste - i görüyoruz, çok doğru olan üyüşünü alkışlarız. Hiç şüp- he yok ki diğer kanunlar da bu - nun arkasını takib edecektir. Gön- lüm öyle istiyor ki İç Bakanımız Şükrü Kaya bu yıl içinde bu ka - nunla kısmen olsun köylünün me- deni ihtiyaçlarımı temin edici ka- nunları da birlikte çıkarsın, Hiç olmazsa büyük köylerde seyyar posta teşkilâtı yapsın köy- lünün anlıyacağı ve kendi dilin - den yazılan kitab ve gazeteleri gü- nü gününe vermeği temin et- sin, radyo gibi basit aletleri temin ve kullanmağı - öğretsin radyo merkezlerimizden haftada ve ya - hud onbeş günde bir köylüye sağ- Lk, soysal, sıyasal, ekonomik ulu- sal ürünler konuları üzerinde kon- feranslar tertip etsin . Atılan bu ilk adım mişdiden bu şekilde başlanırsa eminim ki az zaman içinde köylerimizi çe- kici, sevimli ve münevverlerimizi koynunda toplıyan bir hale geti - ririz. Bu yerler gün geçtikçe o ka- dar çekici olur ki yorgun devlet adamlarımız bile burada dinlen- meyi şehirlere tercih ederler. Hele az maaşla tekaüd olanların bura- 81 mesud bir yuvası olur. Şu say - diğim insanların köylerde toplan- ması ve köylülerin arasına girmesi me büyük bir kazanç olurdu. Seyhan Saylavı DAMAR ARIKOĞLU Yabancı gazetelerde okuduklvar;mız_/! ae İngiliz kamusal düşünü ve silahlanma sıy Yazan: ASI Britanyanın esk a Sir Herb | iç baka. Samel Daha başlangıçta kaydedilmelidir ki, ingiliz ulusu dünya barışının görülmektedir ; ortada ise hdır; Bu alanda pek büyük bir £ göstermemekle beraber sağlarda da bu istek vardır. Britanya kamusal düşü - nünün büyük bir kısı nlar büyük şey olduğu silâhezlarır sinden z yakın bir ilgi ile t iş adım adım devrildi gitti. Bu- veları acr bir aldanış oldu. Son yguya çevrildi. İngiliz ulusu her yanda yeni nun sor haftalar içinde ise bu aldanış k: bir silâhlanma yarışının belgelerini sez- mektedir. Böyle silâhlanmı f dan daima harblar çıkmıştır gün bir harb insanlığın görebileceği en büyük bir felâket diye telakki edilm dir. Bundan dolayıdır ki, ortadan kal ru görüşün yer tutması ve bununla bir likte de Alma kerginliğin lması ve Avrupa'da doğ- nın uluslar sosyete - sine girmesinin imkânlı kılınması için İagilterede bütün anlamiyle bir hasret duygusu hüküm sürmektedir. Bütün ingiliz kamusal düşünü Sir Con Say - men'in Berlin seyahatini onamış ve yüz- başı Eden'in de ırkasından Sucsa'daki mühim görüşmelerin yapıldığı, Mosko- va, Varşova ve Prag 2iyaretlerini he men hemen aynı sıcaklı tir. ta alkışlamış- İngiltere hükümeti tarafından ha - zırlanmış ve ay sonlarına doğru neşr- edilmiş olan Ak kitab, her yanda, si - Tâhsızlanma konferansının resmi bir muvaffakiyetsizlik bildirimi diye te - Vâkıki edildi. Birçok kimseler bu muvaf- fakiyetsizlikte bütün dünya devlet a - damlarının da bulunduğu — duygüsunu taşıyorlardı. İngiliz ulusu, arsıulusal sorumları yalnız kendi ulusal görüşleri bakımın- dan değil, öteki ulusların — görüşlerine göre de gözden — geçirmeye alışmıştır. Bundan dolayı silâhlanma — sorumunda almanların bir takım belgelerini akla yakın görmekte ve hakikate uygun ol- dükları müddetçe, bunları kabul etme - ge hazır bulunmaktadır. İşçi partisinin mümessilleri ve liberallerin adına da ben, parlamentoda ve Britanya silâh - lanma masraflarının çoğaltılması mü - nasebetiyle açılan görüşmede — İytilâf devletlerinin Versay'da, kendi ülkele - rinde de geniş ölçüde bir silâhsızlar - ma yapmaya sözvermiş olduklarını, an- cak vermiş oldukları si rıni ü tutmadıkla » , hele dört yandan silâhlanmış dev- letlerle çevrilmi: k bir- Avrupa devletinin silâhsız kalamıyacağı haki- katini hatırlattık, Bundan baş çok zor ve hayati sorumların götüsüleceği Berlin konferansından azönce Ak bin çıkarılmış olması ve bunun görü - şecek devleti darıltacak bir şekilde ya. pıldığı da tenkid edildi. Ancak, gerek işçi partisinin söz alanları, herkese li . beraller aynı zamanda, Almanyadaki bugünkü rejimin birçok temel noktala- rına karşı da*muarız olduklarını ve Ak kitabtaki hakikatleri hiç bir veçhile red etmediklerini de apaçık söylediler. Bircok sosyal işlerin parasızlık yü. zünden geriye atıldığı ve — vergilerin sok ağır olduğu, bunların hafifletilme- si beklendiği bir zamanda, ingiliz silâh- lanması için masraf fazlasının ileri sü- tülmüş olmasından dolayı, halk, tabla - tiyle şikâyet etmektedir. Bu münase - betle burada şu da ortaya karmalıdır ki, eğer genel bir silâhsızlanma yap l - mıyatak olursa, İagiltere geret ara gerekse deniz ve hava korum küuvvetle- rini asla ihmal etmek niyetinde değil . dir. İngiliz hükümetinin tik &ık söyle- diği gibi, İngiltere bugünkü silâhlan « ma yarıştna katılmış değildir. Büyük harb bittikten sonra İngiltere, askerlik mecburiyetini hemen kaldırdı; ingiliz ordusu caki mütevazi ölçüsüne indiril « di ; donanma da son derece azaltıldı. İn: giliz hükümeti, deniz silâhlanma ya - “geliyordu. yışız im bırakınamış bile olsa, t kuvvetli tahdidlere ve tamiz niyetlere dayanan arsıulusal and. Jaşmalar yapılması yanını tuttu, Büyük an dünya; harb bittiği za; h en güçiü nava donanması İngiltereni Bu- şinci de, dJereceye düşmüştür. pa 1 devi işçi önderi bi bir parti veya ingiliz kamusal düşünü - k bir bölümü nün en u. bile, bug durüm içinde ordunun ehe mıyacak bir dereceye i adır. B bulu nanan asker unsurları inanmıyan ve harbları bir alık diye t 14 nisan 1935 tarihli NOYE FRAYE PRESE Atman teh Yazan : Sir Narman Ong İng medeniyetimizin itere, bundan yirmi yıl önce, bütün ekonomi ve sosyal temellerini sarsmış ve — bunun sonucunda ülkemize büyük ve çok mü- him fedakârlıklara mal olan bir harba girmişti. Bu karba girmekle, ingiliz w su ibtilâ derecesine varenış gayeler güdüyordu. Bunlardan birisi, nizamlı bir sosyetenin hiç bir zaman feda cdi- lemiyeceğine ve bunları bozanların ce- zasız kalamıyacaklarına delâlet eden andlaşmaların kutsallığı idi. sonra gelmekle bereber ondan çok da- ha derinlere kök salan ve Avrupada her hangi bir alman üstünlüğü ile karşı- laşmak Bundan ihtimaline bağlı olan hayati menfaatlerimiz, istiklalimiz, ülkemizin korum imkânı, etrafındaki — duygular Çünkü hiç şüphe bırrakmı- yan bir alman üstünlüğ nün anlamı, öteki devletlerin bütün menfaat ve haklarınım, ülkesinin düşünce ve ahlak önderleri, acayib bir soy üstünlüğü ik mi ve dolayısile Avrupada hükümran olmak östünlüğü için tabif bir hak or- taya atan bir tek devletin merhamet Bu ilimlerin gerçekleşemiyeceği de besbek ve şefaatine bağlanması demekti N bir şeydi; ancak wlu üstünlüğü te orta bir almen enince, bütün güven ve hürriyetimizin kendi korum vasıta- larımıza değil, almanların arzu ve âtı- fetlerine bağlı olması lazım gelecektir, Biz de diyotuz ki, hür Bir'ulus böy- Te korumsuz bir durum tense ölmesi daha eyidir, Vilson da genel ine düşmek- Cumurreisi olan dünya aynı sebebler dolayısile itilaf devletle- rine yirminci devlet olarak katılmış ve Savaşmna harba girmiş olduğunu söylemiştir. Alınanların 16 mart bildiriği yirmi tane müttefiki dünya harbı ge- rekse itilaf devletlerinin zaferi! , gerek gük tükleri gayenin boşa gittiğini göster di. Çünkü Almanya bu suretle, bundan seksen yıl önce Belçika korum andlaş- masınt devletlerden — duha çok devletin imzaladığı ve zaferin bir büyük bir bölümünü, herkese meydan okuya- imzalıyan verimi olan bir andlaşmanın rak red ve buna 1 ilan etmektedir. Bugi manya, itilaf devletlerine dönerek di yor ki: “Andlaşmanızı buyurun, alınız; ba- kalım ne yapacaksınız?!,, Banu söylerken de, bir vakitler birleşik olan devletlerin hiç bir yey yapmayı düşünmediklerini ve bir deste kâğıdın kutsallığını korumak İçin ye ni bir harb yapılmıyacağını biliyor. 20 devletin bir araya gelerek - kurdukları büyük anlaşma darmadağın oldu. Ak hiç bir vecihle bağlı olmadı manyayı ezen ve Almanyanın ezilmesi için zaruri olan anlaşma artık ortada yoktur. Halbuki bu anlaşmanın darmar dağın olmuş bulunması dolayısile, Bri- tanya imparatorluğunun — emaiyeti bar kımından, alman tehlikesi bugün belki de 1914 tea daha büyüktür, Almanya'nın mağlübiyeti İngilte- korumunu güven altına sokma- : İngilterenin korumu bugün de gibi güvensizlik içinde- dir. Alman beyannamesi ve bütün al- man sıyasası, itilaf devletlerinin, Al- askerlikteki üstünlüğü ile tehlikeye girmiş bulunan kendi korum zemanki manyanın meselelerini kendileri için uygun bul- madıkları bir durum içine Almanya'yı yuvarlamak süretile belletmeğe kalkış- doğmuştur. Biz- Almanyanın şefaatine bağlı arı hakikatinden mak istemediğimizden Almanya'nın bi- zim şefastimize bağlı ölması için ön beş yıl hiç durmadan inad ve mrar et- tik. En son işi harb olan arsulusal e- narşi, olduğu n korumu kendi ordusunun — Üstünlü- ik olarak, her ike öteki ülkenin korumunu h Biri demektir gibi kalmıştır; her ülke- ğüne dayanınca, otom: n güreni — öbürünüz Almanyadan çok daha güçlü olarak silahlanmış olması yüzünden Fransaya m etmek bir deliliktir; Fransadan i defa daha fazla nüfusu olan bir ü kenin derk bir silahlanma istemesinin göz önüne getirilmesi bunun ne derece doğru olduğunu gösterir, Eğer bugün alman tehlikesi 1914 den daha büyük ise, bunun da sebebini kıs- mm 1 Japonyanın dünya için bir tehlike olmağa başlamasında aramak - lâzımdır. Alman ve japon torumları bir - tek so- rurm halindedir. Ne kadar yazık kd, her gün çoğalmakta olan güçlüklerin Uatlin. körü araştırılmasında ve hele alman be- yannamesi dolayısiyle gazetelerde yapı- lan çekişmelerin en ateşli bir devresin de bile Almanyanın bugün takındığı ta- vurla, iki yıl önceki Japonyanın yapmış olduğu teşehbiis arasında bir münasebet olduğunun gösterilmemiş olması kayda değer bir sorumdur. Britanya diploma- sisi japonların © teşebbüslerini bağışla. hattâ süslemiş, korumuş — ve haklı miştir. Bu hareketin tepkisi kendini yakın atide güsterecektir. İngilterenin Ja. ponyaya karşı takındığı tavrı bir hayıne hik diye telakki eden ve bugün de Japon- yaya karşı göğüs germesinde — batının herhangi bir yardımına inanmayan Çin çok geçmiyecektir ki, japonlarla anlaş- mak mecburiyetinde kalacaktır. Japon- ya belki de Çin'i Uluslar Sosyetesinden çıkartacak veya çıkmağa mecbur edecek- tir, Çin'e japon vasiliğini lüzumlu gösz. terecek ve bunun sonunda da Japonya koca bir kıtanın yardımcı vasıtalarını ve 400 milyonluk bir halkın insan gücünü de belli başlı ölçüde kendi maksadlarına kullanacaktır. Bütün bu olan biten şeylerden, her şeyden önce bir ders almalıyız. Bir teh- Tike ile kargşıkarşıyayız. Mücerred bir hareketle koruma imkânı yoktur. Eğer biz, barışı bozanın, insanlığın müşterek bir düşmanı olduğunu gösteren yasa Ü- zerinde anlaşamaz isek, mahvolduk de- mektir. Yukardaki düşüncede ancak, bir yasaya karşı yürümekten işe bir devlete karşı yürümek sonsuz ölçüde daha ko- laydır; hele bu sorumlardan birinin ye. rine öbürünü geçirmek bundan da ko- bakımından, Fransa, Sovyet Birliği, Belçika ve İtalya ile, eko nomi bakımından da daha başka devlet lerle birlikte çalışmak — mecburiyetinde olduğumuz gibi bütün çatışma ve anla- şamamazlıkların b rışla düzeltilmesi iç'n Uluslar Sösyetesinin sistemine öz olabi. lecek arsıulusal tüze divanımın temelle- rini de kurmalıyız. Böyle birlikte çalış- den eski örnekte bir asker'ik histanı 'da korumakta olduğunu ve bu iki devletin devletler birliğindeki çalış. 21 NİSAN Düşünüşler Devlet tiyatrosu sorumu Bu yıl, işitiyoruz ki, devlet tiyatra” sunun kurulması için, Kültür Bakanlıl! büdce tasarına, yetmişbin lira konulmüf tur. Bu duyuk bizi, her şeyden önüü Devlet Tiyatrosunun kurulmasına d:8 ru atılmış kesin bir adım olmak itibar/ #f sevindiriyor. Çünkü, artık, özel girişimt lerle bizde, gerçek ve ileri bir. tiyaltt hayatının doğması ve - gelişmesinde! umudumuzu kesmiş ve bütün dikkatimi zi devletin bu işi kendi üzerine almasi * na çevirmiş bulunuyorduk. — Sinemartifi rakibliği karşısında, tiyatro en ileri kük tür memleketlerinde bile bir duruma v gerileme devresine girmiş bulunur ve bt çıkmazdan kurtulmak için devlet girişi' mini beklerken, bizde, olmuyan bir tiyalt ro hayatının ortaya çıkmasını özel gVi şimlerden beklemek, şüphesiz ki, d ru olamazdı. Yalnız bu işe devletin el koymasın! €n gerekli bir iş olarak kabul — ettilist sonra, çok önemli olan ikinci bir sorum daha kalmaktadır: Devlet tiyatrosu nat sıl kurulmalıdır? Buna — cevab - olarak, düşünmeden, çağdaş tiyatro düzeyinitt gerektirdiği en ileri teknik ve vasıtalaf la diyeceğiz. Bu, en ileri teknik ve vasıtaların$ü, büyük masraflara küzum göslereceği or“ tadadır. Yetmiş bin lira, honüz bir ku * rağı bile bulunmayan ve her şeyi yes den yıpılıeıkv olan bir devlet tiyatrosur nun kurulmasına değil, ancak kurulm$ maya yetebilir. Kurulma işi tün ayrı ve çok fazla kredi istiyen bit iştir, esasen tiyatronun kurulması — içiri verilmiş olan uzman raporlarının da bul iş için 300 binle 600 bin lira ınııın; kredi tasarladıkları söylenmektedir. kredilerde, tabiidir ki, tiyatro — kur: hesaba katılmamıştır. Çünkü bir devli merkezinde yapılabilecek orta halli - bif tiyatro kurağına yüzbinler gider. Hal « buki bence, devlet tiyatrosu İşine ciddi olarak girişebilmek için her şeyden ön * «e bu müeesesenin kurağını yapmak ge * rekir. Şu halde, eğer bu yılki büdceye, th yatramuzun kurulması için söylenileri mikdardan daha çok kredi koymak im « kânı bulunamazsa, bence, bu para ile yas pılacak en doğru iş, Ankara'da moderit bir tiyatro kurağını yapmak için bir are sa satın almak ve kurağın temollerini atmaktır. Büdceye konulacak tiyatro kredisirş den asığlanmak için şimdiden birçolj özel ar kurullarının başvurduklarını işle tyoruz, asıl tehlike buradadır, büdeceyd özel kurumlara dağıtılması, tiyatromu det geriye atabilir. Devlet tiyatrosu il mevcud tiyatro truplarının -korunmasi ayrı ayrı işlerdir ve biribirine karıştı ( rılmaması gerekir. Yaşar Nabi NAYIR SSD HLA 23 Nisan Çocuk Haftasının başlangıcıdır MN DAK AUAT A maya katılmaları için kapının açık bur! Tunduğunu apaçık söylemeliyir. Eğer gücler, bir grupun menfaatlert ni öbür grupun menfaatlerine karşı kaş ruyacak biçimde kurumlandırılacak olt sa, hak eşikliği meydana gelemez; bul güclerin kurumlandırılması en çok bit yasanın korunmasında, mesela, arsrulus sal tüze divan' prensipi ve genel menfas atleri koruyan yası için kullanılmalıdıtı Bu yasa herkese gerçekten bir sipetl olacak ise, güc de bunun arkasında yıj miz durmakla kalmamalıdır; muhtem bir düşman verdiği sözü tutmıyacak n lursa onun hemen harekete geçeceği! daha önceden bilmelidir. Güc de ancal böylelikle saldıranın gözünü korkutad| bilir ve geri kalan devletlere bir sipes — olur, 14 nisan 1935 tarihlı r S .. D