10 Nisan 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3

10 Nisan 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

talkla L B aA Z AĞA N 1025 ÇARSAMBA , Oprak kanunu için Kastamonu saylavı Tahsin Coşkun'a Toprak işleri üzerindeki değerli ya- Zılarınızm “Ulus,, da devam edeceğini son yazınızı kıvançla okudum. Hiç kuşku yoktur ki düşünmekte oldu- toprak kanununun hemen çıkıp alanına geçmesinden devlet ve Ulus çok faydalanacaktır. Yalnız kanu- Bun yasa ve kurallarının yaşayış ve dü- Binüşümüze çok uygun olmasına aşırı etmek gerektir. Yoksa fayda ye- Tine kötülüğünü görürüz. Bu işin uzak Ve yakın devletlerde aldığı durumu da Rözden geçirmek de faydalı olabilir. kanunun - ana çizgileri “ve özü . *Oysal, ökonomik durumumuza uygun Olmalıdır. Bunun çerçevesini yapmak ve Haurını çizmek ise uzmanlara düşen bir Gdevdir ve üzerinde çok işlemek ve &- Mek harcamakla başarılacaktır. — Benim inanışıma göre incelemiyece - Eim bu toprak kanununa öyle kurallar lır ki, değil yalnız okuyup ya- Zan köylü çocuklarını, hattâ ülkenin bif RBin genclerini de toprağa bağlıyal Soytal derdlerimizden birisi de bilgili, ©kumuş genclerimizin köyleri benimse- Tacmesidir. Yazma okuma öğrenea köylü gencin bile şehirlerde yerleşerek köyüne dönmemesi bu işin daha acı olan Yönüdür. Bunun köycülük ardasında #çtığı yara pek derindir. Bu hal köyleri- Mizdeki yaşayışı otuz yıl öncesine göre Ayar durum içinde bırakmıştır. Bunu do- Üüran araya giren önemli zorluklar ol- TMakla beraber, benim - içimi yakan bir derttir, ki ne karşılığına olursa olsun bir çare bulmalıyız. | Bazıları toprak; satılmaz, bölünmez, Ürenden ürene geçen bir duruma sokul- Makla bilgili, aydın genclerin toprağa bağlanması, dolayısile köylerin az bir Zaman içinde onarma ve gelişme ala - MDinda bir ilerilik gösterebileceğini ileri Sürüyorlar, Bu alanda dayanakları — ise köylünün kuraklık ile her zaman karşı karşıya kalarak ve toprağın binbir zor- luğu ile, büyük bir enerji harcıyarak sa- Vaşıp uzun emeklerle meydana getirdi- Bi bağ ve bahçesinin her türlü tehlike- den uzak kalması, alacaklılar tarafından tlinden alınamıyacağına inanması ge * tektir diyorlar. Karşı veya kendinden Yana pek çok şeyler söylenebilen bu dü- Yünüşün ne kertede doğru veya eğri ol- duğunu araştırmıyacağım Toprak kanunu daha Kamutaya gel- Memiştir. Kuralları için bildiğim yal - Diz gazetelerde okuduklarımdır. Fakat Ülkede şimdiden geniş bir ilgi uyandır- dığını görüyoruz. Bu sütunlarda şimdi- n düşünüşlerin toplanması ve karşı - Aşması kanunun alacağı biçim üzerinde foydalı olacaktır. /— Bu faydayı artırmak için ben Ulus *ütunlarında toprak işleri üzerinde dü- #üncelerimi ar: ktr bile olsa aksamadan Yazmak dileğindeyim. Seyhan saylavı Damar ARIKOĞLU Gündelik üeüi ULUSLAR DERNEĞİ (Başı ! inci sayıfada) neği tekrar bir sınama devrine girmiştir. Bunun sonu yalnız der- nek için değil, bütün oyunu mey- dana çıkarmak bakımından, Av.- rupa sıyasası için de en büyük bir hüküm ânı olacaktır. Şimdiye kadar Uluslar Derne- ğinin iki türlü eksikliği görülmüş- tür: Biri ona hareketlerinde yol göstermesi ereken fikir ve yön - dem eksil de yapısın- da ve mekanizmasında realitele- ri karşılıyabilecek esneklik gücü eksikliği.. Daha derin düşünüle « cek olursa ikinci eksiklik de birin- cinin sonucudur. Birinci eksiklik ise doğrudan doğruya Uluslar Derneğinden değil, büyük deîlîı. lerin genel durumundan ve gidi « şinden doğar.. Cenevrede oyııı'ı p nan oyunun ipucları Leman gölü kıyılarında değil, Pıriı'ıe.' Lon - dra'da, Roma'da, Moskova'da ve irili ufaklı diğer sıyasa alanların- dadır. : Bu bakımdan Cenevrenin var- lığı ve devamı Stres>'da bel!i ola- caktır. Çünkü buraca veri kararlar Uluslar Derneğini ya ya- şatacak, ve yahut onu, acunsel sı- yasada bir rol oynuyan kurum ol. maktan büsbütün çıkaracaktır. Mançuri işinden sonra çok sar- sılmış bulunan Uluslar Derne prestiji yeni bir buınınııılıl_(lı büsbütün kaybolabilir. Buııuıı.ıu arsıulusal güven sorumu üzerin de ne kötü ve korkunç izler bıra- kacağını anlamk zor değildir. Insanlık ve hele Avrupa ıenı! durumun bu çıkmazlığına yeni bir fikir, yeni bir yöndem ile bir çare bulmak fırsatını kaybetmez: se Uluslar Derneğinin de bundan faydalanacağı ve daha verimli bir yolda ilerlemeğe bışlı.yı_uiı kuş- kusuzdur. Devletler için tersine hareket felaketlerin en büyüğü ©- lur, İnsanlıktan bu kadar kuşku « lanmağa hakkımız olmadığı için, uyanık durmakla beraber, bütün umudları da şimdiden bırakmak gerektiğine daha henüz inanmak istemiyoruz. — | Mesud ALSAN b eee ei ZİŞ Tevfik Rüştü Aras İstanbulda İstanbul, 9 (Telefon) — Dışarı lıle.r ;ıkımmıı B. Tevfik Rüştü bu sabah şehrimize geldi. MA ruşı!ınd.ı. Yarın akşam ki Cenevre'ye gidece! B. Baldvin Avrupa yı nasıl görüyor? (Başı 1 inci sayıfada) kımları da diyorlar ki bütün bu lık kuruntudan başka - bir tey değildir. Kullanılan ilaclar- n, hele bir tanesi, hastalığın ğ mdinden de beter olmuş ve yıl- irim gibi yayılmıştır. Bu da öko- :?mık ulusçuluktur. Bir takım tnseler diktatörlük denilen kes- bir ilac daha denemişlerdir. vrupa'da dolaşmanın bir tımar- koğuşunda gezmekten ayrı- Mi yoktur. Harba hazırlanmakla Arış feda ediliyor. , Avrupa, hepimizi o kadar ilgiliyor dşY'ihıu onun savalarını anlamak için B Gil, bununla birlikte şimdiye kadar çaçlETİ mateden bu Savaların en güzel <;ıııni de bulabilmek için, onun için- ©lup bitenleri apaçık görmeye çalış- R ? gerektir. _iı':'#l'—cnm Almanya, kendisine ve- BaZ abadı ve silahlandı. Büyük dev- İ 'ııln uzun birer tarihi vardır ve bi ü_?üuıeıı bu tarihlerin mahiyeti- Biştirmiş değildir. Versay andlaş- B ““ zorla onatmakla bunu onatanlar Sok, onayanların mahiyetinde bir Eişiklik olacağını sanmak, zaferden sonra belki nomal, ancak herhalde bü- ir hata olmuştur. yllkBl:f takım Avı:pı memleketlerinin Ingilkr:nirıh'lul: uygun düşmeyîn v tusal ülkülerini anlamak gerılîlı ni kaydettikten sonTa B. Baldvin sözleri- ni şöyle bitirmiştir : #—. Silahların azaltılmasını görmek- ten henüz umud kesmiyeceğim ve o da silahlarını tahdid etmek istediğini aâ:ik. deyinciye kadar Almanyanın dü- :;A:îyımî araj geri kalmıya- cağım. Ancak, gerek Almanya ve gerek başka herhangi bir memleket bu şeyleri tetkik etmek istemiyecek olursa, o va- kit durumun güçleştiğini itiraf ede- TiM, İngiltere harb istemez. Bir harbın çıkmasını istemiyor ve eğer, saldırga- nın kim olduğunu tayin etmek yöoliyle harbın önüne geçmek imkânı bulunur- sa Avrupa'da biç bir vakit harb çık- mıyacaktır. İngilterenin herhangi bir saldırıma engel olarak bütün Avrupa ile birlik- te kendi rolünü yapacağına inanıyorum. Ve gene inanıyorum ki barışı gerçek- lemenin en eyi çaresi, Uluslar Derne- ğinin yardımiyle müşterek bir güven- lik sistemi ortaya çıkarmaktır.,, ULUS | Sinan ve sanat günü (Başı 1 inci sayıfada) nit onarılmıştır. Aratlar üzerinde böyle çalışırken ulusal ülkümüzün birer canlı belgeleri olan bu eski yapı — izerlerin dünya arşitektinde aldığı yeri, geçirdiği ilerlemeyi, yüce değerini bilgi ve araş - tırma dünyasına kolayca gösterebilmek we herbangi bir hal karşısında restore- sini hemen yapabilmek için koruma ko- misyonu değerli mimar üyesi Sedat Çe- tintaşı İstanbul, Bursa, Edirne şarların daki anıtların çizgili resimlerini almaya göndermiş ve bu arkadaş - tarafından türkün yüksek arı ve ülküsü dünyaya pek açık tanıtılacak sürette hazırlanan resimler büyük bir sevinç ve duygu ile seyretmenize hazırlanmıştır. Onu gö - ren her türkün yüce bir gurur duyaca- ğını her yabancının da candan bir alkış .. .. değerli hazneler gibi candan sovmenin, korumanım ( 'a yakışır bir yurd borcu olduğunu, Koca Sinan'ın öldüğü 'i ulus! günü bir sanat günü olarak yaşatma - nın türk kültür tarihinde bir dönüm ola- cağını, zira hemen iki asırdan artık bir zamandanberi yaratıcılığı uyuşturulmak istenmiş olan türk ulusunun bugünkü çanlı yapıcılık ve yaratıcılık savaşında en büyük hızını geçmişin bu yüce izer- lerinden alacağını, soyumuzun çok ince ve içli yaşayışını gösteren — andaçların, bir tarih çağı açan Atatürk zamanını ha. zeten bu varlıkların yeni sanat kurulur- ken büyük değeri oldulunu söyledi. Ata türk'ün cumurluğu kafasına ve katna bıraktığı gençliğin, cumurluğun bir tc direği olan sanata vermesi gereken ge F Blitü ğere işaret eden Bay Salâhattin Kandç: Halkevindeki Sinan topla ntısından bir görünüş la karşılıyacağını bilerek — sergimizi a- çıyorum, Çağırışıya gelenlere şekleri - mi sunarım.,, Sergiyi görmeye gelen bakanlar, el- giler, generaller, bakanlıklar ileri gelen- leri, arşitektür ile ilgili olanlar, okula - hlar ile seçkin bir kalabaık salonu dul « durmuştu. Bay Sedat ber izerin önünde orijinali ve değeri atrafında seyircileri aydımnlattı. Sergi istiyenlerin gezebilmesi için a çık bulundurulmaktadır. Eski türk mimari izerleri üzerinde- ki etraflı ve olgun tetkikleriyle tanın » mış olan değerli sanatkâr Bay Sedad'ın vücude getirdiği bu sergi türk mima - risinin orijinal büyüklüğünü anlatmak hususunda kıvançla kaydedilecek güzel bir teşebbüstür. Bay Sedad'ın çalışmaları resim sa - natı bakımından önemli görülmeyebilir, esasen kendisinin de amacı bu olmamış- tır. O bir makine sadakatiyle ve tama - men objektif kalarak model aldığı büyük eserleri aynen ve hiç değiştirmeden gös- termeye ve anlatmaya çalışmış ve bundu pek muvaffak olmuştur. Sergi çok beğenilmiş, ve gezen pek çok seyircilerin takdirlerini kazanmış - tır, Bu güzel kopyaların başka memle. ketlerde sergiler halinde gösterilmesini temin etmek bizce pek faydalı bir iş ola- caktır. Bu suretle yabancılara türk mi- marisinin büyüklüğü ve özelliği hakkın- dada küçük de olsa bir fikir vermek im- kânr elde edilmiş olur. Ayrıca bütün bu izerlerin bir albüm — içinde toplanarak bütün sanat severlerin kütüphanelerin. de yer tutması da ayrıca hatıra - gelen bir dilektir. xxx Arşitekt Koca Sinan'ın öldüğü dokuz nisan tarihi Halkevince “sanat günü,, olarak kabul edildiği için Halkevinde de bir toplantı yapılmıştır. Çoğu okulalı - lar ve gençler olan bir dinleyici kalaba- lığı önünde ulusal türk arşitektiğinin eşsiz izerleri ve bunlurın bugünün sanat evremindeki üstün yeri anlatılmış, Koca Sinan'ın adı anılmıştır. İlk konferansı veren Müze Komite- si başkanı Bay Salâhattin Kandemir ta- rihsel anıdlarımızın değerini, acunun ve büyük tarih kitabının taş çağından başlı- yarak bugüne kadar gelen her çağın en değerli örneklerini koynunda barındıran bu kutsal topraklar olduğunu, Koca Si- nan gibi gökleri yerde canlandıran öl - mez büyüklerin bu yurdu bir müze ha- line koyduğunu, türk tarihlerinin sonsuz izerleri olan tarihsel anıdlarımızın ileri ve yeni bir kültür yaratmak davasında bize en sağlam birer destek ve kaynak olduklarını, onları dedelerimizden kalan mir konforansını *Bilirsiniz ki Atatürk her şeyden önce inanan ve yaratan bir türktür, Ona benzeyiniz. Hepimiz ona benzemeliyiz,, diyerek bitirdi. Bay Salâhattin'den sonra Enver Beh. nan Şapolyo Koca Sinan'ın hayatını anl lattı. Koca Sinan'ın özelliğile türk sa - nat tarihinin evrensel bir anıtı olduğu- nu söyliyen Bay Şapolyo ulusal arşi - tektimizin 1490 da Kayseri'nin Gesi na- hiyesinin Ağırnas köyünde doğan bir “Türk köylü çocuğu,, olduğunu, onun sanata karşı olan sevgi ve yaratma gü- cünün yüce ulusunun yaratıcı varlıkla - rından doğduğunu, çıraklığında Şehza- de camisini, kalfalığında Süleymaniye- yi, ustalığında Selim camisini — yaratan Koca Türkün arşitektür alanında bir çı- fır açtığını söyliyerek “bugün, dünden daha büyük anıtlar yaratacağız. Atatür- kün yolunda gidelim. Güzel sanatlarda da türkün adı kadar büyük, ulu izerler yaratacağız. Buna ben inandım. Siz de inanımız,, dedi. Bay Şapolyo'dan sonra mimar Bay Bay Şapolyo'dan sonra mimar Bay Mazhar; Sinan'ın büyük izerlerini arşi- tektür bakımından anlattı ve onların eş- sizliğinin bir sanat - bil göziyle ne güzel canlandırılacağına iyi bir örnek verdi. Ankara Gençliğine bir “türk bü- yüğü,, olan Koca Sinan'ı saygı ve sevgi- sini göstermeye imkân veren bugünü hazırlıyanları kutlarız. İstanbulda Mimar Sinan günü İstanbul, 9 (Telefon) — Bugün Mimar Sinan günü Halkevinin ha- zırladığı programla kutlandı. Öğ- leden önce bütün ilk okullarda Sinan'ın hayatı ve izerleri anlatıl- dı. Öğleden sonra okulalar ve halk Süleymaniye camisini gezdiler. Si- nan'ın mezarıma gidilerek güzel sanatlar okulası arşitektür şube - sinden B. Orhan, yüksek mühen- dis okulasından B. Sadık, Halk- evinden B. Ziya birer söylev ver- diler. Gece de arşitekt B. Kemal radyoda Sinan'ın izerlerini anla- tan bir konferans verdi. Ülkede Sinan günü Tekirdağ, Edirne, Burdur, İs- parta, Ordu, Eskişehir, Gireson'da dün Koca Sinan saygı ve sevgi ile anılmış ve Halkevlerinde top- lanan yüzlerce yurddaşa ulusal arşitekt'imizin izerleri anlatılmış- tır. (A.A.) SAYIFA 3 » ... Sergi için Çetintaş mimazlıkta rengii ve yolunu bize tanıttır« makla geçen uğraşmalarının İlk verime lerini bir kolleksiyon halinde ortaya çı- kardı. On dört yıl önce kendi isteği ile yaptığı bir araştırmanın arası kesildik- ten sonra Kültür Bakanlığı tarafından yollanan mi- Mimar türk aynı yolda araştırmalara mar Sedad Çetintaş Bursada, Edirnede ve İstanbuldaki anıkların yapılış ve süsleniş değerlerini elli bir levha ola. rak sergiye koydu. Biz bu eserlerle türklerin osmanlı devrine asid mimarlık kültürlerini karşılaştırmak fırsatını ka- zanmış oluyoruz. Mimar Sedad Çetintaş doğumunu beklediğimiz yeni türk mimarlığının milli rengl olmayan modalardan doğa- *Pelincesindedir. Onun için üvy&tini türklerin mühim yapı: sarındaki Mraştırmalara vermiştir. Bu bakimla yaptığı eserler türk kültür ta- rihini de aydınlatmak yolundadır. Bi- r olmıyanların ve ancak yazılanları okuyup çıkardığımız neti- celeri bu anıklarda arayıp zevk bulma: ğa çalışanların derme çatma yazılardan ve yaldızlı telkinlerden adığımız tesir ile Mimar Sedad Çetintaşın eserlerini biribiriyle karşılaştırdığımız vakit kafalarımızda yerleşmiş olan eski tesirlerin hemen si- linmesi icab ediyor. Tlk kıyaslarda va: uz, neden sonra keadimize gele- biliyoruz. Bu yüzden değerli sanatkârı- miz kıyasları çabuk yayamayan ve eski yazılarım tesirlerinden kendilerini he- men kurtaramayan birçoklarımız tara- fından da acı tenkiölere uğramıştır. FPa- kat gözü fotoğraf adesesinden daha kes- kin ve elindeki tarama kaâlemi gene bir fotoğraf makinesinin nitrat darjanlı çam Üüstüne bıraktığı izlerden daha gö- rüşlü olan Sedad Çetintaşın sözleri kar. şısında sarsılanlar ve bocalıyanlar eski bilgileriyle sergideki resimleri karşı- laştırınca kendi kafalarındaki — yanlış bilgilerin köklü bir yer almış olduğu. na acmnıyorlar, Onun için Kültür Ba- kanlığımızın arayıp bularak iş başına yolladığı değerli mütehassısın — eserler — — rini çok sevincle karşıladık. N xxx Mimar Sedad Çetintaş bize Osman- l türklerinin ilk yaptıkları binalardan birisi olan Bursadaki Orhan camisin - den başlayarak Koca Sinana kalar âd- ları bilinen veya bilinmiyoen mimartla- rımızın eserlerini bit deste olarak ta- nıtmıştır. Sergide gördüklerimize gö- te Orhan devrinden başlayarak İstan- bul ve Mimar Hayreddine gelinceye kadar Bursa tarzı denilen bir üslüp arkasından koşulmuş ve bunun tekâmü- lüne çalışılmıştır. Orran camisinde cep- hedeki orta kemerde bulunan ve kırık çizgilerden yapılan süs ile yan taraf- taki sütun başlığını yanyana getirdiği- miz vakit hayrete düşüyoruz. Birinci- si Selçuk, ikincisi Bişans eseri olan bu iki süsün orada bulunmasındaki hayretten kurtulmadan kemerlerin ter- tibinde ve pencerelerin vaziyetlerin- deki çapraşıklığını ve tuğladan yapıl - mrş olan Rozasların tenazursuzluğunu da bunlara eklediğimiz - vakit bu ipti- dailiğin o anıktan sonra tekrar edilip edilmediğini araştırmak - istiyoruz ve ilk zamanlarda düşülen acemiliği di- ğerlerinde görmiyerek tekâmül yolun- da ilereldiğimize hükmediyoruz. BSergi salonundaki eserleri — sağdan başlayarak seyrediyorken Orhan cami- sine aid tablolardan sonra türklerde is- talâktit süslerinin ne suretle başladığı hakkında çok düşündürücü bir table daha görüyoruz. Alâeddin mescidine aid olan bu tuğladan yapılmış istalâk- titlerin görünüşleri bizde bir nevi süs işlerinin çekirdeği halindedir. Mimar Sedad Çetintaş bunlardan sonra gene Bursada (Beyhanı) adlı beş levha yapmıştır. Bu levhalar Bur « sa tarihini, ticaret tarihimizi aydınla- tan ve değeri sergideki bütün kıymetli eserlerin hepsinden yüksek olan neti- celere varmıştır. Şimdiye kadar adına (Emirhanı) denilen ve Bursa mahke - mel şeriyesi sicillerinde asıl adının (Beyhanı) olarak yazıldığı anlaşılan yeri gene Bursa tarihi ile uğraşanlar (ilk yeniçeri kışlası) olarak yazmışlar- dır. Hattâ ben dahi eski yazılara ka- zim gibi mim; görmekle duyduklarımızı

Bu sayıdan diğer sayfalar: