SAYIFA 4 g ULUS Barış bir parti “meselesi değildir 16 mart tarihli Deyli Telgraf gaze- tesi "Barış bir parti meselesi değild tığı eltında yazdığı bir başyazıda di- kiş; *Sir Con Saymen, dün Svansca'da söylediği bir söylevde barış meselesi- nin bir parti meselesi yapılmasını şid- detle protesto etmiştir. Hakikat de eğer savaşa istekli olan. Jar varsa onlar, beyaz kitab aleyhinde bu kadar çığlık koparmalarına rağmen #osyalistler arasındadır. Dışarı işler bakanış; Sir Staford Krip'in zorla kabul ettiği bir hakikati, bu memlekette sosyalist mubaliflerin İngiltereyi Uzakşarkta kopacak bir sa- vaşa iştirak ettirmeğe hazır bulunduk- Tarı hakikatini hatırlatmakla çok iyi etmiştir. 1932 de Japonyanın — Mançuriye el atması üzerine bu devlete karşı İcab e- derse silah kuvvetine müracsat edile- ceği söylendiği unutulmamalıdır. 'Tehlike savulduktan sonra bu söz- ler, cessurane aöylenmiş sözler haline gelebilir. Hiç bir ingiliz eosyalist hü- kümeti böyle şaşkın bir sıyasaya gi - Tişmemişti.,, Gazete, bundan sonra Fransanın al- makta olduğu askeri tedbirlerden, Al » manyadaki askeri durumdan ve silah- Tanmadan bahsetii''ten sonra makalesi- ne devamla diyor ki: * B. Flandenin meclisteki kuvvetli sözleri, herhalde bu memlekette esaslı akisler uyandıracak ve Fransa ile İn- gilterenin Almanya, Lehistan ve Rus- ya ile esaslı surette anlaşmak hustu - sundaki gayretlerini zayıflatmak şöyle dursun, bilakis daha — kuvvetlendire . cektir. Her üç memlekette de bir ülke kuv- vetli olmadıkça emniyet temini imkân sız olduğu kanaati hükümet sıyasası - nın temelini teşkil etmektedir « Bu yol, İngilterenin seçmiş olduğu silahsızlanma amacına belki de varmd- yabilir. Lâkin bu, bütün — Avrupanın ditedi. lararası anlaşmaya çıka - €ak ve arzü edilen huzuru vorebilecek biricik yoldur.. — -——— —- —— tinde siz sözü yerine senler şeklini bul- maktayız. Bu da açıkça gösterir; ki siz sözündeki Z bir cemi ekidir. Bazan bu €k yerine ler veya lar ekinin kullanıl ması bu ekin cemi olduğunu aydınlat. maktadır. Kâşgarlı Mahmud ünlü kitabında t nin türkçede cemi eki olduğunu söyle- diği g pıldığını hattâ oğul sözünün cemi oğ- dlan olduğunu yazmaktadır. Bu nokta bilgi acununca henüz ay- i bir de an, en ile bir cemi ya- dınlatılmamıştır. Yalnız türk kitabele- rindeki bir söz bu noktayı kuvvetleş- tirmektedir sanıyorum. Orhon kitabelerinde bir rm sözü var- dır. Bunu Thomsen, erin diye okuya» Tak tant d'hommes diye tercüme etmiş. tir. Burada kelimenin kökü olan er sö- zünün accusatif'i olan erin sözü İse ki tabelerde daima erin diye yazılmakta- dır. O halde bu ilk sözü Thomsen'in okuduğu gibi erin değil eren diye o- kuyarak sonra da en in cemi olduğunu kabul edebiliriz, Türk kitabelerini türk gili tetkik cemiyeti namına tecrüme et- tiğim vakit bu nokta dikkat nazarımı gekti ve kitabelerdeki bütün eren'leri toplıyarak — araştırdım ve hepsinde de eren'in cemi olarak kullanıldığını göre düm, Daha sonra aynı kitabelerde oğul ve oğlan sözleri de kullanılmıştır. Eğer — bunun ikisi de aynı manada ise de ne den bir yerde oğul, bir yerde de oğlan diye kullarılmıştır. Halbuki dikkat e- ” dersek asla muayyen bir evladdan bah- sedilirken oğlan sözü kullanılmamıştır. Oğlan sözü daima cemi olarak anlaşıla- bilecek yerde kullanılmaktadır. Bu nok- teyı daha derinleştirerek araştırdıktan sonra türkçede böyle bir cemi olduğu — meydana çıkacaktır. — Şimdilix katiyetle kabul edilen türk- gede lar ve ler ekinden başka t ve z / cemi ekinin de kullanıldığıdır. Bu ce- mi ekleri aynen moğolcada da vardır. Hüseyin Namık ORKUN Almıın) anıri son Fransız gâzeteleri Almany kararı ettafındaki — düş; Mmağa devam etmektedirler. 18 mart tarihli Eko dö Pari garetesin- de şöyle diyor: n son ncelerini yaz- Pertinaks * Berlinde alıman kararlar niha- yet bize, ingiliz ve fransız politikala- rını varih olarak ölçmek imkânını ver- miştir. Daha cumartesi günü, İngiltere elçiliği müsteşarı B, R. Kampbell Bay Laval'a, Sir Con Saymen hava kuvvet- lerinin muntazam orduya ilavesi işi hakkında Berlin'de Fürer'le konuşaca- ğı için, bu hususta protestoda bulun- mamarn daha eyi olacağınt söylüyor- du. Böylece de, metnini daha iki gün önce hatırlatmış olduğumuz 3 şubat ta- rihli Londra tebliğinde ingiliz bakan- Jarının framsız arkadaşlarına yaptıkla- rı vaid soğuk bir tarzda unutuluyor- du. Fakat B. Laval'ın bir şey söyleme- ğe hakkı yoktur. O, ingiliz dişarı işler bakanına göre daha zayıf — ve, birçok noktalardan, daha müphem davranmış- tır, 28 şubatta B. Laval Sir Con Say. men'i Moskovaya gitmekten vazgeçir- meği denemiş ve bu yolculuğun Hit ler'le yapacağı konuşmalara zararı do kunacağını ona anlatmıştı. Sonradan, yaptığı bu tavsiyeden dolayı er geç muahaze edilmekten çekinerek, Lon> dra'daki Fransa elçisi B. Korben'i bu tavsiyeyi geri almağa nıcmur etimnişti. Daha sonra Almanya elçisi B. Roland Köster'e bol keseden yaptığı vaidleri yerine getirebilmek için Memel işinde Litvanya'nın ses çıkarmamasına uğ- raşmıştı. Zaten Sar işinde de böyle bir örnek vermemiş miydi? Bundan sonra da Almanyanın, cezasız kalmak şartiy- le ber şeyi yapmağa kendisini görmesine şaşalım! kadir Sir Con Saymen bütün bunlara rağ- men Berline gitmokten — vargeçmezse Almanya daha cüretkâr davranacaktır. Onun için, ingiliz - alman konüşmala- rmın iptal edileceklerini ummak iste. riz. Almanyanın son hareketleri yüzün- den bu konuşmalar öyle şartlar için- de görünmektedir ki, İngiltere ile ona kendi adlarına söz söylemek salâhiye- tini verenler konuşmalar esnasında an- cak zayıf, kabul edici ve mütevekkil bir mevkide görünebi . İlk teşrin nihayetindenberi gerileyoruz ve alman işlerinin gidişinin gerekleştirdiği aske- ri ve diplomatik hazı tereddüd ediyoruz. Mütemadiyen, bir pakt ve bir hareket yapmak için geç ıklar karşısında kalmaktayız. Fakat bu geçen zamanlar hiç de “bedava,, değildir. Bu yü; kurmasını denediğimiz sistem her t Mi “vâki,, değerini kaybediyor. İşte böy- lece de, cehalet, kapalı gözlülük yüzün- en, den, barışçı olduklarını söyleyen kim- seler tavaş “menzilcileri,, gibi hareket ediyorlar. 7 sonkânun ve 3 şubat tarihli anlaş- malar mucibince yapılması — gereken fransız » ingiliz - italyan konuşmaları ne zaman yapılacak? Fransız elçilikleri bunu soracaklardır. Fakat — sormadan sormaya © kadar fark vardır ki...,, **. 18 mart tarihli Journal gazeresrnde de Saint - Brice şöyle düşünüyor: “Devletler müzakere ediyorlar ve almanların meydan okuyuşuna karşı ve- rilecek cevab hakkında mutabık — kalı- yorlar. Yapılacak ilk şey, manevrayı e- yi anlamaktır. Esasen bu manevra sa- rtihtir ve yeni değildir. Tamirat, hususi borclar veya silah- lanma işinde olsun Almanya - Strese- mann'ın Almanyası da, Brüning'in Al. manyası da « bir tek metod kullanmış- tır: Emrivaki. İtiraf etmelidir ki bu metod da daima müuvaffak — olmuştur. Ne için? Çünkü metod, hakikate uygun bulunan bir düşünceden çıkmıştır. Bu düşünce, rakibler vadedilen şeyleri yap- mak bakımından olduğu kadar tahrik- lere cevab vermek bakımından da te« sirli bir harekette bulunmaktan âciz luı varı et ':ıfııı(lıı oldukları için, boş gözlerin etrafı lendirmekten başka ğıdır. Almanlar L şunu akıllarında Silah beraberliği ile emniyet beraberliğinin aynı zamanda tahakkuku yapılacak konuşmalar hiç bir netice veremez ve rakibin mukavemetini ve enerjisini ölç mek için ilk rsattan istifade etmek İşte manevranın hakiki mak- kuki bLa- dan da boşa çÇıkarmak için bu maksadı anlamak gerektir. sadı budur. kımdan oldü Bu mânevrayı hu kadar fili bakı yeter. Hukuki bakımdan, Versay andlaşı dike- Derne- ğe, iktidarsızlığını göstermek fırsatı- &1 yırtılmıştır. Bunu hiç kimse mez, bilhassa Uluslar Derneği. nı yermekten çekinmelidir. Bu da, der- nek paktını harckete getirmeğe hiç bir sebeb olmadığından, — gayet kolaydır. Tehdid yoktur, fakat bilakis, hepsi te- Cavüze karşı duracak vasıtalara malik kimselere yapılmış bir ihtar vardır. “Kâğıd parçası,, nazariyesini tatbik e- den bir devletle yeni bir anlaşma ha- için, huzuki bakımdan biricik hatırda tutulacak şey zırlamak saçma olacağı Sir Con Saymen'in lü- zumsuz olduğudur. Filt bakımdı liğin koruyucut: iktidarsızlıkları hakkındaki Iculuğunun başlıca nokta, düzen- mnın blok yapmal nin yantışlığını “ de yakalamaktır. 1914 de Alı Biltete'nin müdahale edeceğine inanma- dığı için savaş patlamıştı. Hitlerci Al- manyaya, yeniden başlamanın tehlike- Ti olduğunu göstermek için biricik çar Te onu, sakin fakat azimkâr bir düzen- lik koalisyonu karşısına koymaktır. ... “Dün Alamnaya tarafından dünyaya bildirilen karar herhalde epi zamandan- beri alızmıştı.,, Almanyanın aldığı ka- rara tahsis ettiği başyazısına bu cüm- Je ile başlayan 18 mart tarihli Journal des De'bats'da, Pierre Bernus şöyle de- vam ediyor: “Şu dalde, eyice hazırlanılmış bir hareket karşısinda bulunuluyor. Yalnız bu bareketin ne zaman yapılacağı ta- n tatbiki Frarsız parlamentosunun yin edilmemişti. Ne iç; tacil edildi? kararının bunda hiç şüphesiz — tesiri yoktur. mati, nihayet basiretkâr olan Avrupa Muhtemeldir ki Rayh hükü- uluslarının — müşterek bir diplomati hareket için biribirlerine yakınlaştık. larını görerek ve ingiliz Berline yapacakları yolculuk esnasın- da bildiği gibi oynatmaktan umudunu keserek onları ve onlarla beraber bü- tün Avrupayı bir emrivaki karşısında bırakmağı tercih etmiştir. Büu kasd, bu taamımüd, hayale kapılan kimselere üçüncü Rayh- la diplomatik konuşmalar — yapmanın tamamen faydasız olduğunu göstermek- bu hususta tedir. Çünkü bu, alman idarecilerinin ingiliz bakanlariyle yapacakları konuş- maları, ancak Fransa - ile İngiltereyi biribirlerinden ayırmak ve sonra &ı e- teklerini Fransa'ya kabul ettirmek için akıllarından geçirdiklerini göstermek- tedir, « Dün yapılan hareketin önceden düşünülüp hazırlanıldığı — şüphesizse de bunun tatbik edilişinin âni mahiye- ti de dikkate değer. Sıyasal veya aske- ri işlerde olsun, Almanya tasavvurları- ni gerçekleştirmek için yıldırım — gibi hücumlara itimad etmektedir. Alman şefleri, en utanmazca şekilde yalan söy- Temekle beraber, asıl düşündüklerini hiç bir zaman tamamiyle saklamamak- tadırlar. Alman metodüu her zaman böy- le olmuştur; Bismark'ın örneğini hatır- latmak yeter. Andlaşmanm askeri şart- harını yırtarak Almanya buna benzer başka teşebbüslere hazırlanmaktadır. kardaki başlık altında zıda Prusya başbakanı general Görin- € alman tay- ylediklerini a » rmaktadır. — Viyana beyanatın âni olarak yapıldığını, fakat ç de acele edilmiş bir hareket olma- gazetesi, bu devletin zaten fevkalade ku - darılmış olan Lufthanza arında bulun- nu ve bu şirketin de bir çok tec- e para yar duğ rübe görmüş yedek pilotları olduğunu AL manyanın atisi havadadır..,, vecizesine rastlanılmakta olduğunu — kaydederek diyor ki: her adım başında “uçmayı öğr Alman askeri hava küvvetlerinin Bivil tayyarecilikten —ayrılması, Ver » say andlaşması askeri hükümlerinin Al- ya tarafından resmen ilga edilme- ine bir başlangıç — olması itibariyle çok mühim bir sıyasal hakikati ifade etmekte olduğuna şüphe yoktur. An « cak, bu beklenilmiyen bir hâdise de- gildir. Eğer andlaşmanın — öbür imza sahibleri de silahsızlanmak hususun - da taahhüdlerinin icabını yapmayınca, Almanyanın, barış andlaşmasının be - şinci faslındaki çok gıkı olan silahlan: ma tahdidlerine mütemadiyen katlan- mayacağı da bedihi idi. Daha Londra Berline bir hava Lo- karnosu teklifinde bulunduğu sıralar - da, hava Lokarnosu andlaşmasını im - zalıyanlardan herhangi bir lkeye kar- şı yaptlacak bir hava tecavüziyle mü- cadele edilmesi İcab edince alman yar- dımı askeri hava kuvvetlerinin varlı - ğına bağlı olduğu alman yarıresmi ma- kamları tarafından ileri sürüldü. Rayşspost yazısında, alman hava kuvvetlerinin sayısı hakkında elde hiç bir malâmat bulunmadığı, bugünkü as- temel olan hava sporu birliğinin ne kadar üyesi oldu- gu bilinmemekle beraber 80,000 ile bir- kaç yüz bin kişi arasında tahmin edil- mekte olduğuna işaret ettikten sonra, Almanyanın bu hareketi yalnız başlan- mak üzere olan emniyet mitakı ve si- lahlanma tahdidatı etrafındaki görüş- meler bakımından ehemmiyeti olan bir mesele değildir, bu hareket bütün dip- Kumasi durumunu birdenbire değiştire- bilecek mahiyettedir. Çünkü alman bha- hakikatler, taban keri hava kurumuna va generalinin ilan ettiği İngilterenin arabulucu - rolü ile tabana aykırı gelen şeylerdir. Yepyeni bir durum 17 mart, 1935 tarihli Noyes Viner Taçblat gazetesi yukardaki başlık al- tında yazdığı bir yazıda diyor ki: Dünkü gün ile Avrupa tarihinin ye- ni bir faslı başladı. Alman hükümeti- nin askerlik mükellefiyetini tekrar ih- ya eden kanunu ve general Göringin, Almanyanın 1 nisandan itibaren Alman- yaya yapılacak tecavlizlere her zaman karşı koyacak kudrette bir askeri ha- va kuvvetine sahib olacağı hakkımdaki beyanatı, baştan aşağı değişmiş bir a- Ce durumu meydana getirdi. Otuz al- ti fırkalık bir alman ordusunun ku - rumlandırılması ve alman havacılığı » nn askerileştirilmesi, daha doğrusu, bu iki hareketin tatbik biçimi ve bu « nun şaşırıp kalmış olan dünyaya bil- diriliş tarzı, Versay — andlaşmasından. beri doğan en büyük bir hâdisedir ki, Bu vaka, Versay andlaşmasının karşı- hikir imzalayıcılarından olan Alman - yanın bu andlaşmanın en mühim mad- delerinden birini bir taraflı hareketi - le hükümden iskat etmiş olmasını ifa- de etmektedir. * Eskiden de barış andlaşmalarında değişiklikler yapılırdı; — değii pılması derpiş edilmekte olduğu gi- bi bunun yapıtması da mümkündü. An- cak bu defaki, bu na kadar — Versay andlaşmasında yapılan bütün değişik- Kâbedeki s nasıl oldu? — Hicaz ve Necid kıralı İbnistüil Mekkede bir suikasd yapıldığı, bunda muvaffakiyet — elvermiyerek İN işe kalkışanlardan üç kişinin öhlüf* düğü ajans duyuğu olarak bildiri! tir. Son posta ile gelen ingiliz gal leri, bu hâdise hakkında tafsilat N'* mektedir. Deyli Meyl gazetesi diyof Mekke'de kıral, basit bir hacı ehi mr içinde ibadet etmekte iken üç Kİ kamalarla üzerine saldırmışlardır. caz vehlahdı Emir Suud, bu katiJlerdei en azılısının üzerine atılmak swretiylt kıralın hayatını kurtarmıştır. Bu hâdise üzerine Haremişerif'd? koyduğd men Kit ralm muhafızları bu canilerin üzerint kan dökülmemesi islamlığın esastr kaidelerden olmasına ateş açmışlardır. Bu ateş neticesinde sırikasde kalkit şanlardan her üçü de Haceriesvedifi önünde cansız olarak yere veritmişleii dir. $5 yaşlarında bulunan kıraf, böylü bır hücuma uğramış olmasına rağmtll Kabenin ctrafiff yedi defa dolaşmış ve ibadetini süküli” i bozmıyarak la tamamlamıştır. Bu suikasd hakkında Hiz dra elçiliğinden şu malümat azın Lamt olduğu halde Kâbeyi devredip Hacerlesvedin keri sırada elinde kama damın üzerine doğru Nerlediği, diğef iki kişinin de ellerinde kamaları oldu* ğu halde onu takib ettiği görülmüştür. Bu vaziyeti gören Emir Suud detr* hal öndeki adamın üzerine kaşup onü tutarak bir tarafa fırlatmıştır. Bu 3 * dam, tekrar saldırıp koralın Üzerine â* tılacağı sırada kıralın muhafızları' &* teş ederek kendisini öldürmüşlerdir. Arkasından iki kamalı E: Üzerine atılmağa davranmışları ha kamaların: saplamaya Dırsat bulmas dan öldürülmüşlerdir. Kıral ve vi ne ibadet! gelen heyetlerin tebrikteri mişlerdir. iahd, bundan sonra g ine devam ve hur tara kabul ct Bu suikasdcilerin Yemendeki di'lerden olduğu anlaşılı dır. kede ilerlemekte olan tahkikat bi rın nc maksatla bti işe giriştiklerin ı’ Saç ortakları olup olmadığını öğren « meğe çalışmaktadır. ——— ——— ——— iiklerden, hattâ tamirat bedellerinin 0f tadan kalkmasından da büsbü. lıdır. Viyana gazetesi bu yazısında, Ver- say andlaşmasının hava ve kara kuv * vetlerine aid beşinci faslının bu and « laşmayı yapanlardan yalnız bir tara « fın hükümden iskat ettiği düşünüle * cek olursa, acunun yalnız biz emri va- ki ile değil yepyeni hakikatlerle kar- şe karşıya bulunmakta olduğu anlaşı « lrr; denebilir ki, Almanya i bi hareket ediyor! Diye iş: sonra, Genel silahsızlanmayı — ciddiyetle telakki etmemesi ve dünyanın emniye- ti için temelli bir ehemmiyeti olan bU hkusustaki görüşmeleri, üç aydan üç 1- €t ettilten ya atmış olması savaşsonrusı devrin en büyük bir hatası ve genc savaş diplomasisinin müşkül âkıhetler hazır- Tryan ihmali olmuştur. — Almanyanın, bu hareketine sebeb ve mazeret olarak ileri sürdüğü şeyler, herhalde dünya- nın büyük bir kısmında makul ve mu- sib mahiyette telakki edilecektir. Bir taraflı olarak andlaşmanın hükmü ta - nınmaması, ölçüde zararlar meydana demekte ve sonunu şöyle getirmekte- dir: Almanyanın yaptığı hareketin Avs rupada nasıl bir aksülamel doğuraca- MTask inceden — kestirilemiyecek getirebilir; gt hakkında henüz söy ancak, dünya — savaşınır soön ve biricik muhaasalası olan, âtide daha kati bir şey emez ; artık haktan önce sırf çebrin yürümes mesi Jazım geldiği prensibi meriyetini dan böyle, yanyana arın tepeden tırnağa kas kaybetmesi, ve yaşıyan v dar silahli olarak korku İçinde pu ya yatmış birbirlerini gözetlemekle va- kit geçirmek tehilikesi baş göştermi-tir.