Ulus 21 Şubat 1935 sayfa 5 | Gaste Arşivi

21 Şubat 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

21 Şubat 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- İK ULUS SAYIFA 5 21 UB b T VŞ Aj 1935 PERŞEMBE İstanbul tram vay şirketi Devlet Şürasında (Başı 1 inci sayıfada) Maksad üçüncü maddedeki sarahate gö- 7t hükümetle, şirket arasında çıkan anla- Samamazlıklara son vermekten ibaretti. / Şirket, hem teahhüdlerine riayet et- MiYor, hem de buna karşı asıl birinci 4Y31 müddetine yakın bir müddetle Yeni bir imtiyaz alıyor. Bu mukavele ile Hirkete 36 buçuk senelik yeni bir imti - Yaz Vermekle beraber eski imtiyazın ka- Müddeti de otuz altı buçuk sene uza. Yor, Bu müukavele ile şirket yapılmasını va üd ettiği (3) hattan yalnız birisini l’_quıtu. Bilhassa Eminönü — Eyüp v:::' b“'fdan sonra akdedilen her muka- Ye girmiş ve aradan yarım yüzyıl - ö fazla bir geçmiş l ?lmen bugüne kadar bir kazma dahi urummlitn'. _ş“mümenm beşinci maddesi muci- ıu;:kî"k“ yeni hatların geçeceği yer- *mlâkin mübayaasiyle sokakla - “üff"li Masraflarını tamamen teahhüd ; &İ ve binaenaleyh bugün iddia etti- &ibi hatların yapılmasına hiç bir ma- Ulunmadığı halde gene hatları yap- tneğ tir, Şirket 1869 şartnamesinin 14 Üa Maddesiyle inşasını teahhüd etti- v t“'ğk yerlerinin yapılmasını bu sefer yaş, Hiden teahhüd eylediği halde gene Pmamıştır, Üçüğidi 31 kânunusani 1907 - tarihli 'huk:u mukaveleye geliyoruz. Şirket bu bir Vele ile ilk bakışta oldukça geniş hat kadrosiyle ortaya çıkıyor ve bu lenakve-ıe ile üçü mecburi üçü ihtiyari , ©* Üzere altı hat inşasını teahhüd - YOr, ve faakt küçük hatları mecburi, wm hatları da ihtiyari olarak kabul öe O” Bundan başka 1881 mukavele - Mecburf olarak yapmasını teahhüd “Ylediği (Eminönü — Eyüp) $ bu pöer ihtiyari hatlar arasına ko Nün inşası külfetinden kurtulmak im- Tünt temin ediyor. & l881 müukavelesiyle istimlâkin kül - “hn“e_ Masrafları tamamen kendine aid Şirket bu mukavele ile bütün bun - " Yalnız 30 bin lira ile tahdide muvaf: ;î' 9lüyor. Çünkü nasıl olsa hatları yap- Yacak ve ancak istimlâk masraflarının Hdi üzerinde bulunması, her ihtimale $i ileride kendisini müşkül vaziyette Ulunduracak mahiyeti haiz bir külfetti. Tket kanaatince böyle bir vaziyete düş "ahh"cn kurtulmak için evelce tamamen et Üd eylediği istimlâk masraflarını bu €T tahdid ediyor. : M Şirket suiniyetine canlı bir misal 5e b neticeyi elde ettikten sonra dr daha bunüur Bi ş ve VR: A .%nraki mukavelelerinde sımsıkr — bu ; Naatince - can kurtaranına zaman “Man daha cazib ve daha yaldızlı şekil- ? vererek bunu idameye muvaffak ol - Şirket bu mukavele ile mecburi ola- rak inşasını teahhüd ettiği nihayet 5 —- 6) kilometreyi geçmiyen tramvay hattı- na mukabil 75 senelik bir imiyaz alryor ki imtiyaz tarihinde tesadüf edilmemiş bir faciadır. Bütün bunlara rağmen şir- ket Beyazıt — Edirnekapı hattını ta . mamlamamış, Eminönü Eyüp; Unkapa- nı — Vefa hatları da kâğıd üstünde kal- mıştır, 21 kânunu sani 1911 tarihli elektri- fikasyon mukavelesine geliyoruz. Bu mu kavele mevcud tramvayların elektrifiye l ktedir. Şirket bu mul le ile yap 'tdtl intizar salonlarından ancak birkaç tane- sini yaptırmıştır. Şirketin bu mukavele taahhüdlerini yerine getirebilmesi, ancak şehremane. tine ald istimlak muamelelerinin icra- sına mütevakkıf bulunduğunu bilhassa tasrih ettirmek suretile suiniyetlerine mesned ittihaz ettiği bu cankurtaranı daha ziyade perçinlemiştir. Şirket 1907 mukavelesinde ihtiyarf olarak yapılacağı tesbit edilmiş olan hatların geçeceği sokakların tevsiine gereken bütün masrafları deruhte etmiş bu suretle hilekârlığına bir şaheser da- ha ilave etmiştir. 28 mayıs 1913 tarihli mukavele zey- line geliyoruz: Şirket bu mukavele ile de çok zengin bir inşaat programile sahneye çıkıyor ve hepsi mecburi, ço- ğu da çift olmak üzere 7 hat yapmayı taahhlid ediyor. Şirket bütün bunları hhüd ederken şeh tinin istim. lak müamelesini unutmamış ve bütün taahhüdlerini, hiç bir vakit tahakkuk edemiyeceğini pekâlâ bildîîîu bu ıı::l— e bağlamıştır. Fakat yapılmı- ’Yî hatlar mukabilinde elde edilen bol bol imtiyazlar, yüksek tarifeler ve di- ğer menfaatlerden pekâlâ — istifade et- 28 eylül 1919 tarihli altıncı mukave. le ile 16 mayıs 1920 tarihli iradeye ge- liyoruz. Bunlar mütarekenin kara gün- lerinin masulüdür. Şirket bu mukave- lenin akdinden evel İstanbulu işgal et- miş olan itilaf devletleri Mhî ğına müracaat ederek eski urifeıını dört misline çıkartmış ve bu tanfe'yı işgal kuvvetleri kumandanının emrile tatbika başlamıştır. Şirket bundan son- ra iki defa daha fiatlara zam- yapmxş'vc.; 16 mayıs 920 tarihli irade ile Ictedı_gı tarife kendine verilmiştir. Burada şir- ıkmış ve doğrudan doğ- eeti HE sahhHA ket suiniyetten Ç ) : rüya hıyanet yoluna girmiştir. 17 haziran 1923 tarihli yedinci ve re- adaptasyon mukavelesine geliyoruz. Bu mükavele, ile şirketin yeni iktısadi şartlara göre yıııyıbihnek kudreti ve milli hükümetimiz tarafından verilmiş ve şirket bu mukavele ile her noktai nazardan tatmin edilmiştir. 21 ve 24 temmuz 926 tarihli 8 ve 9 uncu mukavelelere geliyoruz, Bu muka- vele ile şirket 12 hat inşasını teahhüd ediyor. Buna mukabil tarifesi çoğaltılı- yor, sermayesini 8 milyon İsviçre fran- gına çıkarması için kendisine mezuniyet veriliyor, Şirketin sermayesi yekünu 35 milyon İsviçre frangı olarak ve hüküme- tin raşa hakkının 28 kânunusani 1960 tarihine kadar uzatılması kabul ediliyor. Bu kadar menfaate mukabil şirket (8) sene içinde yalnız 1900 metreden ibaret olan Fatih — Edirnekapı hattını yaptı- rıyor. Bütün bunlar gösteriyor ki; şirket yalnız kasalarını doldurmayı düşünmüş, hiyanet etmekten bile çekinmemiş, ser - mayesini 10,800,000 türk lirasına çıkar- mıştır. Böylelikle beher kilometre başına 337,500 Jira isabet ettirecek vaziyete sokmuştur. Halbuki tesviyei türabiyesi, köprüleri, tunelleri, imlâ ve yarmaları, ferş malzemesi, binaları, lokomotif, yük ve yolcu vagonları da dahil olduğu de- miryolunun vasati olarak kilometresi 80,000 lirayı geçmez.,, Bay Avni bundan sonra şirketin mu. kavelelerdeki teahhüdlerini yerine ge- tirmemek için baş vurduğu hileli yolla- Ti uzun boylu ve etraflıca anlatmış ve şu sözlerle müdafaasına son vermiştir: Şimdi, bütün milli vicdani saygı de- ger heyetinizde temessül ettirerek hitab ediyorum: Acaba Nafıa Bakanlığı böyle bir va- ziyet karşısında ne yapabilirdi? Elbet de halkın bu çok muhik dile- ğini reddedemezdi. Çünkü en esaslı va- zifelerinden birisi de halkım haklarını korumaktır. İşte hükümetin, müvekkilim Nafıa Bakanlığının şirket hakkında yap- tığı muamelenin mahiyeti de budur. Ba- kanlık, adalet ve hakkaniyet yolunda kendisine düşen adımı atmıştır. İkinci adımı da yüksek şüranızın atacağından eminiz.,, Müdafaasını saat on birde bitiren Av niden sonra Namık Cemal'a söz verildi. Namık Cemal tam müdafas günü nezleden sesi kısılmış bulunuyordu. Bi. dayette müşkülatla söze başlamışsa da sesi gitgide açılmıştı. Namık Cemal müdafaasını davanın mevzuu olan son iki mukavelenamenin tetkik ve tahliline hasretmişti. Bu mu- kaveleleri tetkika girişebilmeke için 1923 müukavelenamesine, — readaptasyona te- kaddüm eden zamana dönerek harbson- rası iktisadiyatından ve dünya harbının doğurduğu buhranlardan ve bu arada im tiyazlr şirketlerin vaziyetlerinden bah. setmiş ve evelden keşif ve tahmini müm kün olmryan mücbir sebebler dolayısi - le imtiyaz mukavelelerinin tadilini hu- kuk bakımından tetkik ve Impr&vision nazariyesini ve bu nazariye ile röadap- tation mukavelelerinin münasebetini il- mi bir şekilde izah eylemiştir. 1923 readaptasyon mukavel dni bin lira masraf vardır. Tramvay işi hiç şüphe yok ki şimendifer kadar masraflı değildir . tahlil ederek bu mukavele ile şirkete temin edilen menfaatleri ve Bu muka. vole hükümlerini vakrfane bir surette şerhetmiştir. Bu mukaveledeki tarife- nin sabit ve mütehavvil unsurlarını, a- demi kifaye hesabını, şirketin sermaye vazİyetiİni uzun boylu anlatmıştır. Bu mukaveleden sonra şirketin ber. mutad mukavele hükümlerine rTiayet et- mediği ve kendisi vazifeye davet edil- diği zaman şirketin gösteriği hissizlik ve mukavele hükümlerini yerine getir. memek için Hleri sürdüğü vestleler, baha- neler üzerinde —durmuş, çok kuvvetli muhakemeler ve delillerle şirketin hak- sızlığını şu neticelerle tebarüz ettir. miştir: 1 — Şirketin yeni hat dediği hat- lar eski mukavelelerle yapmak.mecbu . riyetinde bulunduğu batlardı, readap - tasyon mukavelesile teeyyüd eden eski mukavelelerle bu borçların yapılması zaruri idi. 2 — Her hat yapıldıkça mukavele değiştirilemez, bunlar mukavelelerin ak di sırasında göz önünde tutulması icap eden şeylerdir. 3 — Readaptasyon mukavelesinin da ha mürekkebi kurumadan bu mevzulara avdet edilemezdi. 4 — Şirketin dermeyan ettiği müla. hazalar readaptasyon mukavelenamesi- nin akdi srrasında mevcuddu ve bun- lar mukavelenin akdinde nazarı dikka- te alınmıştı. Bundan sonra şirketin 1926 mukave- lelerine tekaddüm eden ve bu mükave. lelerin mucib sebeblerini teşkil eden hesab ve muhtırayı tahlil etti ve bu muh- tıranın ifade ettiği mana ve neticeleri şöylece hulâsa eyledi 1 — Muhtıra tarafların maksatlarını he Ti y şirketi meclisi idare reisi Ernest Vil'in imzasını taşıyan bu muh- tıra hilafına olarak tramvay mümessili Hansen'in Başbakanlığa, Bayındırlık Bakanlığını şikâyet için verdiği istida da beyanda bulunduğunu ve hesaba is- tinad eden muhtıraya karşı hedefine varmak maksadile hilafı hakikat şeyler söylediğini açıkça İsbat etti. Bundan sonra bay Namık Cemal de- vamla şirketin tezyidi sermaye ve Türk parası sermayesinin İsviçre frangına ircar ve mübayea müddetinin uzatılma- #r için 1926 mukavelesinden evvel ver- diği iki mektubu tahlile başladı. Bu mektuplar 24 temmuz 1926 tarih- H mukavelenamelerin mucib sebepleri idi, İşte bu mektupların tahlilinde çok dikkate şayan hakikatler meydana çık- tı. 1 milyon dört yüz elli dört bin lira şir- ket sermayesinin İsviçre frangına irca- ında şirketin oynadığı oyun pek mü - himdi. Hatip bunu bir (saraflık cam - bazlığı) diye tavsif ediyordu. 1454.000 lirayı İsviçre frangına irca için o zamanın İsviçre frangı piyasası- na nazaran Tünk lirasiffir (2,5) ile zar- betmek iktiza ederdi ki bunun vereceği yekün 3,635,000 İsviçre frangı idi. Hal- buki bu 27000000 İsviçre frangı olmuş. Bu irca değil ,irca adı altında ser - maye tezyididir. Sermaye 1454000 lira olduğu halde dururp dururken, hiç bir nakdi fedakârlık yapılmadan bu para birenbire ve otomatikman 1080000 li « raya çıkıvermiştir. Bu parayı halk ödiyeceğine göre bu da ivazsız bir paradır. Ve bu ne - tice kanuna muhalif olduğu halde Türk lirası sermayenin altın lira telâkkisin- den doğmuştur. Ve kanuna muhalefetini gizlemek için şirket bunu kendi mek - daki ifadeleri veçhile (23) ile açıkça gösteriyor. Hatları yap — mukabilindeki menfaatlere nail olmak. 2 — Şirket mevcud hatların tarifesi- nin verdiği varidat ile sermayesini itfa ettikten sonra yüzde on nema temin « - diyor. 3 — Yeni hatları yapmak için bu varidattan başka bir gelire ihtiyaç var- dır, o da tarifelerin tezyidi ve iki kıta. yı Üçe çıkarmakla temin edilecektir. 4 — Tarife tezyidi yeni hatlar kar- şılığı olmazsa ne için verilmişti? Hükü met ivazsız menfaatler temin edecek mukaveleler yapamaz. 5 — Hatlar için muhtırada tahmin edilen üç milyon lira mübalağalıdır. On beş kilometre hat için üç milyon lira beher kilometre başına iki yüz bin lira eder. Halbuki şimendifer inşaatında köprüsü, tüneli, mebanisi, müteharrik ve muharrik edevatı dahil olduğu halde beher kil e L_' S y g v zarbetmişlerdir ve bu dolambaçlı yo - ldan Türk lirası sermayeyi İsviçre fran: gına çevirmekle kanunun mutlak men- ine karşı durmuşlardır. Bundarı sonra, hatip son mukavele « ler hükümlerini tahlile geçmiş ve açık 1 — Mukavelede asıl akdin mev - zuu yeni hatlar yapılmasıdır. Diğer ufaktefek vecibeler bunların tefer - rüatrdır ve Bakanlığın kararında bunlar nazara alımmıştır. 2 — Müukavele âkitlerin kasdını sarahaten gösteriyor: Tarife - yeni hatların rvazıdır. 3 — Mukavelenin bütün hükümle- ri yeni hatları istihdaf etmekte ve “tarife - yeni hatların ivazıdır,, 1 te- yid.eylemektedir, 4 — 8000000 İsviçre Frangı tez - yidi sermaye müsaadesi yeni hatlar Üstur, imkânları îîy Ka Tefrika: 6 | talıkları, yahut “Hotel Dicu kliniği,, üze- %n romanı ——— rîneeğîımişokurken.zıhmıı'ui_eııkoıkııı'u:tııı- dırım gibi geçerdi: Mastro Vin- San Michele'nin kitabı Yazan: Aksel MUNT Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR . Çalışma, çalı bitmez ve tükenmez t çalışma | Yaz tatili: bulvar kahveleri boş, teimlik okulu kapalı, laboratuvarlar, anfi- Satrlar, hattâ klinikler bile öyle... Ancak, olastahane koğuşlarında acılariyle başbaâl pAtlar için, ölüm için tatil yok... Hotel de Âvenir tatil değil.. Lüksemburg bahçesi- ihlamurları altında biraz d 3hut Luvr müzesinde, oburcasına Neşe saatinden başka eğlence yok. Dost k, köpek yok. Bir metres bile yok... ah Enri Mürger'in “Bohem hayatı,, ndan Mü k bir iz kalmamıştı, fakat Mimi hâlâ zde dolaşıyordu. K Aperitif saati yaklaşınca hemen bütün tihebenin kolunda gezen, yahut erkeği im- anını hazırlarken, tavanarası — odasında, Mîl:-::i caketini tamir edip çamaşırını yıkıyan da ıMlmî’m yoktu benim. Evet, mutlu ”kı:' bij m, istedikleri kadar Mimi sahibi ola- İrlerdi; bütün gecelerini, kahve masaları amakla, sevmekle ge- Sinda, gülmekle, yaş: kafası be- Sire'»)ilirı ; ; £ him, | irlerdi. Onların ince latin dan'İnden çok canlı idi. Sonra, odalğmm rap, “larında asılı, ne soluk bir Kapri foto& a) | Ve ne de kendilerini bekliyen “Palazzo dira, Te nin kumlarında gömülü mermer ekleri vardı. Cet H_"tel de VAvenir'de, uykusuz geçen ge- düşanee aa Ben burada böyle oturup dururken, o da orada, ölüverirse, yahut ha- yalimde kurmakta olduğum evimin ilk teme- li olacak olan kulübesini başkasıma satrverir- ! ** O vakit alnımı buâzdgibidbir ter kğğzlşr, an yüreğim âdeta dururdu. e- :îemlîo;(ah;îi'ninyuâeuvardakl soluk fotoğrafına diker ve onun, esrarlı ve muammalı, yavaş gömülü oltîııîld bir lahd biçimine geldiğini görür gibi um. Acrşvîbn gözlerimi uğuşturur. ve yeni bir hamle ile kendimi kitabımm üzerine atardım. Bu hale, her ne değere olursa olsun, karşı gelebilmek için, beynimin ve vücudumun bü- tün elyafını çatlatacak bir gayretle _çalxşır- dım. Artık ne Lüksemburg bahçesinin ıhla- murları altındaki gezintiler ve ne de Luvr müzesindeki dolaşmalar kalırdı! Sabahtan akşama kadar ciğerlerim hastahane koğuş- larının bozuk havasiyle ve akşamdan saba- ha kadar da Hotel de 1'Avenir'deki dar o- damda, sayısız cigaraların dumaniyle do- lardı. Diplomamır ilkyaz'da alacaktım. İnsan vücudu denilen hariku Iâdk:ı ıı-ı;ıkmamııah u.kl ı ıkuru-_ - unu, çarklarının sağlı enkli işleyişi- :Ğ,ş ha:’takkta bozuluşunu ve ölümde de yı;n- d unu Ö eğe başlamıştım. İn- ıanlakp uı-Wı-ı hasta yağta?ıtıî zencirleyen hastalık- lardan çoğuna şimdiden aşina ıdım.th- lığın çelik silahlarını kullanmağı şimdiden biliyordum. Koğuşların dört bir yanm:,_elin- de bir tırpanla, dolaşıp duran, gecenin ve “imde, Şarko'nun “cümlei asabiye has- gündüzün her saatinde vurup devirmeğe ha- zır olan amansız DÜŞMAN'la başbaşa sa- vaşmağı şimdiden öğrenmiştim. Yüzyıllar uzunluğunca birçok acıları, mutsuzlukları bağrında saklamış olan bu eski hastahaneye O, eyice yerleşmiş gibi idi. Gün olurdu ki O, kör bir kızgınlığa kapılıp, bir çılgın gibi, genc ihtiyar demiyerek, sağa sola vura vura koğuşa girer; ellerini yavaş yavaş sıkarak birini boğar, bir başkasının sargısını kopa- rarak açık yaradan kanını son damlasına kadar akıtırdı. Bazan, ayaklarının ucuna ba- sa basa, sakin ve sessiz gelirdi; şefkatli de- nilebilecek eliyle gözlerini kapadığı bir baş- ka mutsuzu âdeta gülümser bırakıp giderdi. Onun yaklaşmasına engel olmak için orada duran ben, gelmekte olduğunu anlıyamaz- dım. Yalnız, analarının kucağındaki yavru- lar Onun orada bulunduğunu sezer ve çare- sizlik içinde bağıra bağıra uyanırlardı. İlk günlerde, O bir yatağım başucunda galib, ben ayakucunda küdretsiz karşılaşır- ken, kendisine pek ehemmiyet vermezdim. O vakitler DİRİM benim için her şeydi; bi- lirdim ki Ölümün ödevi başladığı yerde be- nimki biterdi, ve, yenilmiş olmanın acısiyle, meşum meslekdaşımdan başımı çevirirdim. Ancak, Onunla tanışıklığımız - ilerledikçe kendisini daha derin bir dikkatle tetkike ko- yuldum, Onu gördükçe daha eyi tanımak ve anlamak isteğine kapıldım. Anlıyordum ki Onun da, benim gibi, yapılacak bir işi ve be- nim gibi, yerine getirilecek bir vazifesi var- dı; nihayet biz iki arkadaştık ve bir varlık için başlıyan savaş bitip de O galib gelince gözgöze bakışrp dost kalmak daha doğru bir şeydi. Daha sonraları, öyle bir zaman geldi ki, onun tek dostum olduğunu düşünmeğe, onu özlemeğe, hattâ, bana ehemmiyet ver- mez göründüğü halde, sevmeğe başladım. Ben onun yalnız kara yüzünü okuyabildiği- me göre O bana neler öğretemezdi? Çekti- ğimiz acılar hakkındaki sathi bilgimizin ne kadar boşluklarını doldurabilirdi! Hekimlik kitablarımın - her şeyin anlaşıldığı, her bil- mecenin halledildiği, her sorgunun cevabı- nın bulunduğu - mevcud olmıyan bölümünü yalnız O okumuştu. Fakat pek mülayim ol- ması kabil olan O, neden bu kadar zalim olabiliyordu?-“Bir eli ile bunca sükün ve hu- zur verebilen O, nasıl oluyordu da, öteki eli ile bunca gencliği, bunca hayatı yokedebili- yordu? Kurbanlarından herhangi birinin boğazına sarıları eli yavaş yavaş sıkılırken bir başkasına niçin hızla vuruyordu? Küçük bir çocukla niçin bu kadar çok uğraşıyor ve sonra, ihtiyarların hayatlarının acıklı bir uyku içinde akıp gitmesine müsaade ediİ- yordu? Acaba onun üzerine düşen ödev öle dürmekle beraber cezayada mı çarpmaktı? O, hem hâkim, hem de cellad mrydı? Öldür- düklerini ne yapıyordu? Bunlar artık var de- ğiller miydi, yoksa sadece uyuyorlar mıydı? Onları O nereye götürüyordu? Acaba O, ö- lüm Ülkesinin Mutlak Hâkimi miydi, yoksa kendisinden çok daha kudretli birinin, Ha- yatın Sâhibi'nin bir aleti, sadece bir vasıta- sı mıydı? O bugün yenmişti, ancak zaferi kat'i miydi? Son zaler kimin olacaktı; ölü- mün mü, dirimin mi? (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: