$ ŞUBAT 1025 ÇARŞAMBA Te aa M # aştırmalar -. A Xati Ssid Aydoslu Gözereterimicde sik sik okurüz: Pilan işte ihtikâr va meş, bunu tahkik Etmek için çalışan kornlsyon, ihtikâr ol Madığı sonucuna varmış.. İlh. Bütün bu duyumlar ve — eğer ve Tilmişse — bu hükümler, ihtikâr soru- Munun bulanık bir anlayış İçinde bu- '"“'*"iurı gösterir . Gerçekte ihtikâr, kapitalist bir ve- İimde, hattâ sosyalist bir rejim içinde Bile her zaman vardır ve bu, - sakınıl- ati pek güç bir beladır. Aşağıdaki sa- Tirlar bu soruma ve onun karşısına koy- Güğumüz törü karıştmı (müdahale) si- hrna dokunmak istiyoruz. “rantabi- e, bir işe n paranın çoğal Tılması için her vasıtaya baş vurmak İse, onu normal bir yolda yürütmek İÇİn törü karışımı (müdahale) denilen Oğurlu gücle karşı koymaktan daha ta Bil bir şey olamaz. Bunu tabil görün- tt de ökonomide, objektif düşüncele- Tin yanında etik (ahlaki) Gol bol yer vermiş oluyoruz ve onları ak kulla bu çe- Sermayedarl Mte,, düşüncelere birer destek (müeyyide) ol Biyoruz demektir. İşte ihtikâr, Yid bir di Sorumdur İhtikâr nedir? bir hırsızlık mıdır? dolandırıcılık mıdir, yoksa bir şantaj- €ilık mıdir? ihtikâr bunların hiç birisi değildir, ama, belki bunların her birin- 'den de onda vardır. Hırsızlık, — sahibi- Hin rrzasr olmadan bir şey almaktır. Do- landırıcılık, aldatma — vasıtasr kullana- Tük; şantajcılık ise, tehdid ile karşısın. dakini soymaktır. İhtikâr, soymak nok- tasında bunlarla birleşiyor, fakat onda apaçık bir aldatma ve ürkütme (teh- did) yoktur. İki taraf serbestçe bir iş HÜstünde anlaşıyor ve fakat bir taraf ö- teki tarafın zAfından azami istifade e diyor. İhtikâr'a bir 1 Bkonomide ahlak incelerine yer ve- Fildiği zaman' kabildir. Ahlak ise her ulusun ulusal küttüründen bir parça- Onun ber ulusta bir başkalık ve ayrılık tir. Her ulusta ihtikâra da bundan dolayı h ir oluş teme- yle belli in ortaya çıkardığı bir if vermek, ancak dır. konan sım başka ferdi mülkiyetin nasıl kaçılamıyan bir sonucu ise, ihtikâr da verbest mübadele rejiminin getirebile- ceği bir sonuctur.., (1) Muhtekirin bâriz vasfı, hukuk dü- zeninin verdiği mukavele hürriyetini mal etmektir. Kapitalist bir re- Jimde he rişin mihveri iş mukavelesi- dir, Bu mukaveleden ya iki taraf da aynı İstifadeyi yapar, yahut da birisi kaybeder, Ööteki, kazanır. O düzende (kapitalizmde) bunların her — ikisi de Meşru durumdadır. Fakat bir iş muka- Velesi yaparken, her iki taraf da aymı durumda değilse, bir taraf güclü öbür Krein eli Tasda b eati Aydında (Özel bildiri bir yıllık çalışmala- Aydın, imizden) — Aydın adliyesinin bildiriyorum. 4 yılında Aydın C. müddei umu- miliğine 1916 iş gelmiş ve çıkmıştır. Ağır ceza mahkemesi: 933 senesin- den 38 dosya devren gelmiş, 934 sene- sinde 330 dava gelmiş, bu 368 davanın 947 si bitirilmiş, ZI tanesi 935 senesine devrolunmuştur. Asliye ceza mahkemesi: 933 ten 43 dosya devredilmiş, 934 te 454 dava gel- miş, bu 497 davanım 440 1 934 te görül- müş, 57 si 935 e devredilmiştir. 933 ten 234 dava Sulh cera maskemesi: dosya devr alınmış, 934 te 1393 gelmiş, bu 1627 davanın 1337 si 934 te görülerek 935 senesine 200 dava devre- dilmiştir. Asliye hukuk mahkemesi: 933 ten 236 dava devralınmış, 934 ten 1136 dava devralınmış, bu 1327 davanın 8ll i gö- rülmüş, 272 «i müracaata kalmış, 289 dava 935 yılına devrolunmuştur. Sulb hukuk mahkemesi: 933 yılın- dan 466 dava devralınmış, 934 te 1056 dava gelmiş, bu 1522 davanın 901 | 934 senesinde görülmüş, 365 i müracaata kalmış, 166 dava 935 senesine devredil- miştir. Aydın sorgu hâkimliği: 933 ten 17, 934 ten $33, hepsi 550 evrak gelmiş, 538 i görülmüş, 12 #i 935 € devredil. miştir. Aydın icra dairesi: 933 ten 3375, 934 ten 2724 dosya gelmiş, 2758 i intac edilmiş 3793 Ü 935 e devredilmiştir. Bir yıl içinde 59.399 lira 11 kuruş ala- cak, 5000 lira da barc tahsil edilmiştir. Bu yıl adliyemizde hâkimlerimizin ço- ğunun dereceleri yükseltilmiş, mahke- me başkâtibi ve kâtip muavini ile bir- gok kâtibler de terfi ettirilmişlerdir. Senelerdir. Aydın'da bulunan ve kendisini herkese çok sevdiren müddei umumi muavinimiz Bay Şükrü de Ay- dın müddei umumiliğine terfi etmiştir. Geçenlerde Aydın'a Ayhan adında dünya devriğlem seyyahı olduğunu söy- liyen ve üzerinde çanta, dürbün, elektrik fencri, su matrası ve daha birçok leva- ——— — ——— | taraf da sıkışık bir durumda İseler, bu sıkışık tarafın hali: “Denize düşünce yılana sarılan,, ada- man halidir. İşte türk halkının keskin anlayışı, ihtikâra bu en güzel tarifi vermiştir! İhtikâra karşı tedbirler de ona göre alınmalıdır, ki uygun olsunlar. Biz bu tedbirleri şu kategorilere ayıra- biliriz: 1) Denize düşmemek için bol bol ko- runma tedbirleri almak, : 2) Denize düşenin eline yılan yeri- ne güzel bir tahlisiye simidi uzatmak, 3) Yılanları kovalıyarak, başlarını ezmek ve zarargız bir bale koymak. Gelecek yazımızda bunlar üstünde adliye çalışmaları ve türlü işler zımat taşıyan biz serseri geldi. Her yer de olduğu gibi Aydında da yattığı han- da parasının çalındığını şikâyet etti. Esasen Karacasu kaymakamlığı, hak- kında serseri nizamnamesi tatbiki için Ayhan'ı mahfuzen Aydın'a göndermiş- ti Burada kendisini sorguya çeken sulh hakimi İzmir'de akıl hastalıkları mütehassısı tarafından muayenesine lü- zum görmüş ve Ayhan da İzmire gön- müuayenesi yapıl- ik vi pılmasına ma ni değildir, denilmiş. Şimdi Ayhan Aydına geliyor. Gelince hakkında tah kikat derinleştirilecektir. Aydın ade oküyordu. K ndan okuldan çıka derilmişti. İzmirde mış her ne kadar aklında noksa: sa da hakkında takibat y Ayhan daha önce sanatlar üi akıd hastalı, İmıştı. Vilayetimizin her çevresinde deve güreşleri devam etmektedir. Koçarlı ve Karapınardan sonra bugün Germencik. te güreş yapılmaktadır. Germencikliler,. devecilere karşı daha çok alâka ve mi- safirseverlik gösterdiklerinden her yıl olduğu gibi bu yıl da en eyi deve güre- şi Germencikte olacaktır. Bütün ünlü tülüler ve tanınmış savranlar dün ak- şamdanberi Germencik'te — toplanmış, mangal başı güreş sohbetleri sabahlara kadar sürmüştür. Şimdi de bu tahmin- lerin hangisinin doğru olduğunu gör- terecek hakikf güreşler başlamış bulu- nuyor. O. H. Becerik. ——— C. H. F. Vilayet kongresi, C. H. F. vilayet kongresi perşembe günü İzmit'te toplanmış ve. Adapaza- tından Bay Galib Doğancının başkanlı. ğında saat on dörtten yirmi dörde ka- dar çahşarak işlerini bitirmiştir. Kongre başında önder Atatürk'e ve büyüklere kongre üyelerinin say- gılarını ulaştıran tel yazıları yazılmış- tır, Konğre çok samim? bir anlaşma içinde gitmiş ve vilayetin istek ve ih- tiyacları konuşulmuş, bu arada vali Bay Faik de çok eyi görüş ve bilgili bir söylevde bulunmuştur. Vilayet idare heyetine; Esad De- mirsoy, Yüce, Kemal Öz, Ratib Sipahi, PFuad, Sedad ve Şerif, Hasan Behçet ve Bayan Saadet. Umumi kongre mümcesilliklerine de Ahmed Abasıyanık, Galib Doğancı, Kemal Öz, Yüce, Sedad ve Esad De- mirsoy seçilmişlerdir. Bu kongrede vilayetimizde ilk ola- rak iki de bayan mümessil vardı, bun- lar da Adapazarından Lamia Savguç ve Üsuslar arası Lyon belediyecilik toplantısı Uluslararası Lyon belediyecilik top- lantısının müzakere mevzuları şun 23-Mayıs .932 de aktedilen L sinde, n feleri ve mu halli meclisler ve vazi- İNi işlerde icra makamları mevzuu olmuş — ve bundan mahalli idare memurlarının *hliyet ve liyakatini imtihanla ve mü- müzekere sonrada sabaka ile alınup alınmadığt veya her. banğ bir mektepten mezuniyet —şart olup olmadığı gibi hususlar — tetkik edilmiştir. Birlik daimi bürosu bu son mevzuu genişletmek ve daha vasi mikyasta mü- nakaşa ve tetkik sahasına atmak için Lyon toplantısını tertip etmiş ve bu ilmi esasa, yine ilmi ve fenni mâahiyetle (şehir vekasabaların umumi temizliği en faideli bir gekilde nasıl olmalıdır.) Metlesini e Londra milli raporlarda, belediye € memurlarının - tahsil ve ehliyetleri ve her memleketin kendi bütcesine göre bunların tahsili çare - lerini düşünmekte olduğu gösterilmiş- tir. Bir çok memleketlerde mahalli bütçelerin eylemiştir. kongresine — verilmiş olan ve mahalli dereceleri müsaadesizliği yüzünden kendi memurlarını okutmak için geniş programlı mektepler açamadıklarr da zikredilmiştir. Bununla beraber bazı hükümetler. de ve mislen ingilirz sisteminde hem bütçeleri müsaid, hem de tedris vasrta- ları çok olduğu hakle resmi tahsil mü- esseselerinin yanmda ve onlardan ayrı elarak mahalli idare memurları birtiği gibi bir teşekkül, kendi arkadaşlarının daha malümatlı olmaların ıtemin için mektepler kurslar açmaktadırlar. Bir kısım memleketlerde bu tedrisat K. Naci KICIMAN yalnız üniversitelere münbasır kalmak. ta ve idare hukukunu tetkikatta mahal. K idare mesclelerinin okutulduğu gö Tülmektedir. Bu tedrisatta en ziyade teferriat ile uğraşan İtalya üniversite- leridir. İtalyanlar mahalli idare. mev. zularını gayet geniş mikyasta okut. maktadırlar, Nazari tedrisat ile idari ve malt kurslar açmak hususunda da — Paris, Strazburg ve Nevyork çok ileri gitmiş- kerdir, Beynelmilel yehirler ve mahalli ida. reler bilgisi, bütün bu tedrisatı tetkik ederek bir memleketin — tecrübesinden diğerlerini de istifade ettirmeyi düşün dü ve üniversitelerde derskerin bir kıs « mınin mahalli idare — bilgilerine hastt suretile mevcud tedrisatı takviye etmek ve hir hukuk dektorunun, bir hilzıssıh. ha mütehassısının, bir mühendisin öğ- rettiği şeylerin mahalli idarcler İhti. yacatına daha kolay tatbik edilebilmesi neye mütevakkıf olduğunun tetkik edik metine karar verildi. Bundan başka mahalli idarclerde va zife verilecek memurların malümatları. nımn genişletilmesi için ne gibi tedris vsülleri bulmak kabil olduğunu ayrıca araştırılması icab ediyordu. Şehirlerin ve mahalli teşekküllerin mevcud üniversite ve mekteb idareleri. le anlaşarak dera — programlarını 16 ettinmeleri — kabil olduğu düşünülerek beynelmilel birlik tarafından İstiyen ge. hirlere tavsiye edilebileceği ve hattâ günün — birinde bütün memicketlerin talebelerini bir arada toplayan beynel e milel biz mahallf İlimler üniversitesi Anakare Halkevi köycüler Kolundan sekiz kişilik bir kafile geçen cuma günü Sol fasol, Pursaklar, Kalaba köylerine giderek köylü için çak faydalı olacak öğüd. ler vermişlerdir. Bu arada köylünün soy adlarına karşı büyük alâkaları gö- rülmüş ve birçokları soy adı almışlardır. Yukardaki resim Du seyahat esna- (1) Pesehke: Wucber (Handwörter- Buch der Staatswissensehaften, Büyük hikâye Tefrika: 11 Bu da bir hikâyedir Yazan: Yaşar Nabi NAYIR Aysun, gerçek sebebini — anlamadığı bu hareketleri ona verdiği büyük sa- İfltlı atfederek, aralarındaki farkı çok eyi ssettiği bu adamın, önünde eğilmesine ta- mMmmül edemiyor, ona her defasmda mani Oluyor ve böyle yapmayı tevazu göstermek Banıyor. Fakat bilmiyor ki, Turgud, onun Şahımda, hayalinde yaşattığı kadını - tebcil etmek istiyor, anlamıyor ki kendisi sadece dini âyine vasıta olacak bir mınlmıığeş tir, Ah, ne olur, bu mankenlik rolünü i yapabilse, ona hiç olmazsa bu kadarcık yali bir saadeti bile çok görmese. Turgud, en ekzalte anlarında onun farafından böyle bir hayal inkisarma fığratılışını affedemiyecektir. Fılıı'l ona bir ley söylemiyor, ne söyliyebilir, içinden ge- En bu kadar karışık, kendisinin bile layı- le tahlil edemediği hisleri ona nasıl anla. tabilir b a Anlıyor ki bu genc kız kalbinde olgun- Taşmış bir kadın ruhunu aramak beyhude. dir. Onun mini mini yüzü gibi nıhu da he Düz çocuktur, ve kim bilir, belki uzun yıl- :_' geçtikten sonra bile gene çocuk kalacak- n duracağır. Zehra Aydos'tur. Gözlerinden dimağının içini b.u kıd_ıı kolaylıkla görebildiği, lıııııııfıdı _lııç d:_ıı,. miyen, değişmek lüzumunu bı!e lııııeuıııye_r_ı * bu uysal çocuğa tıpkı güzel bir taş bebeği seyreder gibi bakıyor. Ve bu yüıd!:ııdır ki yalnız kaldıkları zamanlar onu daima Be- bek diye çağırıyor. : Turgud düşünüyor ki, undı.ıîıpm?k ıl_)- tiyacına karşılık bulamıyorsa, girift h_ı#en- nin bir başka arzusunu tatmin edebiliyor. © artık kalbinin taşmak istiyen şefkat yağ- murlarını üzerine dökebileceği bir toprak olmuştur. Muhayyelesinin o mağrur ve muh- teşem kadını yanında — mubıyyele,'lîq ne tezadlar mecmuasıdır! — yalnız kendisi için yaşıyan ve yaşamak için onun lıiını_ycıimî muhtac olan böyle çocuk yüzlü ve iradesi iradesine bağlı bir kadın da nice defu!&l rüyalarına karışmış değil midir? Aysun'un muhayyelesinde yaşıyan bu sevgili çocuk olmasına çalışmak istiyor. Onun hayranlığı- nı kazanmıya, ona kendi . fikirlerini, kcm_lı zevklerini aşılamıya, onu herkesten ayrı bir kadın yapmıya çalışacak. Bu ham madde, her gün biraz daha kafasındaki modele benzer çizgiler alarak parmakları altında ganlanacak, bir hüviyet kazanacak, bir ke- İimeyle onun eseri olacak. Ve kim bilir, bir gün buna muvaffak olursa, o zaman... Bu hayalinin gerçekleşmesi için bütün zamanlarını istiyor. Aysun'un OKS ada gn SND Üi A ĞÜMüyA. zi -S sönda köycülerimizi Pursaklar şirketinden izin aldığı ay dünya yalnız iki- sinden ibaret kalıyor. Her gün buluşuyorlar anbul'un yaz günlerindeki eşsiz güzel. i de sevgilerini biraz daha güzelleş- miş, biraz daha ilâhileşmiş buluyorlar, Be- raber geçirilmiş bütün bir günden sonra, akşamları, ayrılık saatlerinde elleri dakika- larca biribirlerinin ellerinde ve gözleri biri- birlerinin gözlerinde kalıyor. — Beni seviyor musun, Turgud? — Çok canım, ya sen Bebek? — Senden daha çok. Münakaşaları ancak kimin daha çok sevdiğini meydana çıkarmıya münhasır kal- mıştır. Her ikisi de bu kadar eyi anlaşmış oldukları bir başka eşi hatırlamıyorlar, Saa- detlerini gölgelendiren tek düşünce bu saa- detin bir sonu olması ihtimali; Turgud anlıyor ki, bir an için kencisini ümidlere kaptırmış olan hayal hiç bir zaman tahak- kuk etmiyecek, Aysun'da sevdiği kalıb hiç bir zaman tahayı ruhla dolmıyacak- lur. O, böyle daima sevimli bir taş bebek olarak kalmıya mahkümdur, ve son demek ki mukadderdir. En fazla biribirlerine so- kuldukları bir anda bu son düşüncesini Ay- sun'a açmaktan kendini alamıyor: — Sen de, diyor, eminim, sen de bir gün beni ötekiler gibi terkedeceksin. Aysun bu söze samimi bir hiddetle kı- Zıyor. Gene her zaman yaptığı gibi vefasız- köylüleriyle bir arada göstermektedir. hığın ancak erkeklere mahsus bir âdet oldu. ğunu iddia ederek hiç bir zaman ondan ayi rılmıyacağını ve sevgisinin sonu olınıyıua." nı söylüyor. Bu çocukça inanışa, Turgud, içinden gülümsüyor. Ne kadar sal diyor ve kendini bile ne kolaylıkla aldatabiliyor. Ya. rınki düşüncelerini bugünden hiç tahmin edemiyor. Fakat Turgud'un içindeki önce- den görüş öyle bir sevgi ânmda verilmiş te« minatlarla silinmiyecek kadar kuvvetlidiri — Hayır, diyor, sen de nihayet kadın. sm. Senin de içinde yuva ihtiyacı, önünde durulmaz bir kuvvet halinde uyanacak, ve cinsinin emrini o kadar kuvvetle duyacakı sın ki şimdi dudaklarından dökülen ateşten kelimeler o zaman kül bağlıyacak. Aysun dikkatle onun gözlerine bakıyori — Ne zamandanberi, diyor, söylemek istediğini sezdiğim bir hakikati bana itirafa nihayet karar vermiş görünüyorsun. Bütün bu sözlerinle sadece evlenmemize imkân ol: madığını bana anlatmak istiyorsun. Kı:ıglı- 4 mi bu hususta pek fazla aldatmış değildimi — Elbette ki sen sana lâyık olmıyan - bir kızla — evlenemezdin. : İ Vapurun göğertesinde, gözleri Boğaz'ın, — güneşinin turuncu — ışı e pi A yan sularına dalmış, bu sözler, A; aĞi ağzından birer gözyaşı gibi damlıyor. Yüzüe —— nün o anda aldığı acı hüzün ifadesi Tı gud'un kalbinde derin bir sızı uyanı