* SAYIFA 4 Kıral Boris ve hükümeti Gayet ustaca yapılmış olan bir ter« tible Velçef ve Georgiyef adındaki iki miralay 19 mayıs 1934 te hükümeti de- wirerek iktidarı ellerine aldıkları za- man, Kıral Boris'in karşısına dikilmiş- ler ya yeni hükümetin salahiyetname- lerini imza etmesini ve yahut da tac ve tahtından vaz geçmesini zorlamağa baş- lamışlardı. Kıral Boris daha © zaman- lar bu zorbalığa karşı koyabilecek kud- rette idi; ancak böyle bir karşı koyma- mın Ülke içinde boğazlaşmalara çığır açacağını, aksilik etmiyecek olursa çok geçmeden bütün duruma hâkim olaca » #ını da biliyordu. İlk teşrin başlangıclarında yapılan askeri dernek seçiminde zabitlerin ağır besan çokluğu kırala sadık kalınca, Velçef —ile — Georgiyef'in, kırrala karçı icabında orduya da güvenebile- Gekleri telakkileri bir hayal oldu. Ar- #ak işin özünü, hükümetin kıralı değil, kıralın hükümeti isteyip iİstemiyeceği meseleci teşkil ediyordu. Bu durum karşısında hükümet sonucu göz önün- e tutarak kararmmı verdi ve kırala kar- W gayet açık bir tavır takındı. Kırala Belince, o da, Ülkenin birçok zor işleri- “nl düzeltmek amacile enerjik bir biçim- de yürüyen bir bükümeti devirmek #çin o sıralarda ortada dalü bir sebeb göremiyordu. Ancak, miralay Velçef gibi cümhurluk yanını tutan -bir ada- mun da iş başında bulunan bir hüküme- #e sıyasal yol göstermesine uzun müd- Get katlanamazdı. Öyle anlaşılıyor - ki, Velçef partiyi kaybetmek istemiyordu; Bunun sonunda da, kıralla kendi ara- gında artık tahammlil edilmez bir hal almış olan başbakan Georgiyet'i istifa- 'ya meçbur edecek bir anlaşamamazlık gıktı. 19 mayıs patırdısını yapanlar ta- yafından kabineye sü bakanı olarak ge- tirilen fakat kırala sadık kalan general Zlatef kabineyi kurmağa memur edil- di. Zlatef kabinesinin sryasal ehemmi- yeti olan yerleri kırala sadık zabitler- de dolduruldu; ihtısas bakanlıklarının goğuna Georgiyef kabinesinin bakanla- »: getirildi. Yeni kabinenin bariz vasıf. Jarı, bir yandan 19 mayıs otoriter yol- Jarına devam etmek, öbür yandan da Pparlemantarizmin ortadan kaldırılması- mr ve ordunun yabana atılmasını — iste. mniyen kıralın itimadını haiz olmaşıdır. Şurası da itiraf edilmelidir ki, Geor- giyef hükümeti Bulgaristanın sıyatal yüzünü, bir daha eskisine dönemiyecek derecede değiştirmiştir. Georgiyef hükümeti, dağıttığı fir- kaları imha etmedi ama, taarruz! du- rumdan tedaflii bir duruma yuvarladı. Eski fırka grupları hâlâ köylerde top- Tanmakta ve aralarındaki teması muha- faza etmektedirler; fakat sıyasal bir fırka faaliyetine geçmelerine imkân kalmamıştır. Bu da yalnız hükümetin aldığı cebri tedbirlerden ileri gelmi- yor; aynı zamanda, ulusun - refahile #lâkadar büyük meseleleri — enerjik bir surette düzeltebilmiş olmasının da Bu duruma tesiri olmuştur, Hükümatin - Yğbancı gazetelerde qkudı/ıkAlarımızf Plânlar devri Le Revue d'Economle Politigue, soön sayısını dirife ökonomiye tahsis etmiştir. Bu sayıda değişik ülkelerin mütehassısları dirije ökonominin tatbi. ki yüzünden çıkan bütün meseleleri gözden geçirmektedirler. Krisder. çık- mak için yapılan bütün plânlarla şimdi- ye kadar yapılmış bütün sraamalar bir bifi arkasından gözden geçirilmektedir: Bir plânın tarifi Bir plân nedir? Piân programa benzemiyen bir şey- dir. Belçika işçi fırkası tarafından ka- bul edilen plânı yapmış olan H. dö Man, aradaki farkı eyice göstermeğe ö- zenmiştir: “Bir program, yapılması istenen şeylerin bağlı bir takım tedbirlerin heyeti mec- muasıdır. Program dilekleri anlatır. Plân ise bir isteği açıkça söyler. Plân: esidir. Plân ise biriâbirine biz, şu tarihte filan işi yapacağız, der. Bu, sarih bir taahhüdtür, Plân, hemen tatbik edilmek üzcre programdan ay- yılmış bir parçadır.., hakkında Bunları Bu dağınık — formüller söylenecek çok sözler vardır. şu formüle tahvil etmeği teklif ediyo- ruz: *Programlar bir doktrinin — istekle- rini az çok ideolojik veya gayri muay- yen bir şetilde hulâsa ederler, Halbuki plânlar doktrinin kışmen veya tama- men tatbiki için kullanılacak kati ça- lışma çarelerini gösterir.,, Şu balde, bilinmesi gereken mühim noktalar herhangi bir plânla umumi fi- kirden, istek, niyet veya arzudan sarih ve yapıcı bir çalışmaya geçilebilip ge- gilemiyeceğid delim ki, için yapılan programdan ayrılamaz, doktrinin sayısı kat şunu da ilave e- plân Gdoktrin kadar da plân vardır. Plân bazan s0<- Haa zeamm sürekli bir dizide halkı, dünün fırka rekabetlerinden daha siyade alâ- kadar etmiştir, biribiri arkasından gelmiş olan tedbirleri, Ülus, Georgiyef hükümetine karşı büyük bir sempati beslemiyordu; fırka biçimine girmiş olan mücadeleler layca darmadağın edildikleri bir yandan Sankof'un “ulusal hareket- ko- zaman leri,, öbür yandan köylüler önderi Stambolisi henüz daha yaşıyan ha- tıraları dipdiri duruyordu. 19 mayıs hareketini yapanlara kar- gı halk çokluğunun raşıdığı itimadsız. lık önünde devletin propaganda maki- mesi işliyemiyordu. Bugün, styasal ya- şayışın kurumunda gsözlerini dinlet- mek istiyen ve düşüncelerinden ayrıl- mıyan balk yığını bile, miralayın hü- kümeti devirmesile ortadan kaldırıl- muş olan durumun artık geri dönmesi- ni istemiyor. 29 sonkânun 193$ tarilli Frankfurter Çaytung'dan Genera) Zlatet kabinesi soldan sağa aoğru; Bay Kalenderof (adliye) genera * .uıl (kültür) Bay Batalof (dışartişler ) general P, Zistef (başbakan ve milli — Mmüdalza) Bay Mallof (ulusal ökonomi) Bay Zaharyef (yollar) Miralay Kalet "(Çiçeriişter) yalist veya pre « sosyatist'tir, bazan da #ıyasal radikalizmin muhtelif derece- leri dahilinde radikaldi Baran ise sendikalisttir. Tayyün etmiş doktrin- lerden en fazla ayrılan plânlar, ihtiyac- lar ve hakikat eyice görülerek tanzim edilmemiş demektir. tânlar, bazı zevahir müstesna ol- mak üzere, — bazan mahdud — proğ: ramlardan, dolayısile doktrin'in hürlerinden başka bir şey değillerdir. teza- Plân ne için yapılır? Ökonomik bünyeleri ve sryasal Te- jimleri ne olursa olsun bütün büyük ülkeler diriğfe ökonomi yolunu tutmuş- lardır, İngiltere bile bundan haric ka- lamamıştır. Halbuki İngiltere endivi- düalizm ve liberalizmin en hâkim ol- duğu yerdi ve uzun müddet hususi te- şebbüse ve rekabete bazı çalışma alan- ları bırakmıştı. Bunlardan birisi de nakliyat işidir. Bu iş Avrupada uzun zamandan beri devlet tarafından işleti- lir veya kontrol edilir. Di ökonomi hemen hemen her yerde aynı teknikle tatbik edilmektedir. Bir disiplin vücu- de getirerek gayretlerin dağılmasını meydan vermemek için, mecburi bir kartelizasyon yapılmaktadır. Bu usul, ziraat için İngiltere ve Almanyada, sa- nayi için İtalyada, Almanyada ve Ame- rikada kullanılmaktadır. Piyasayı £ fazla mallardı rucu bir tesir yapan temizlemek için ilkön- ce ihracat işile meşgul olunur ve ihra- cat rasyonel bir şekilde Bundan sonra muvazenesizliği doğu- ran sebeblere daha derinden hücüm e- Gilerek, üretimi (istihsal) azaltmak ve (Zi- raat maddeleri için de ekilen yerler 2- zaltılar.) Bundan sonra, üretmenlerin (müstahsillerin) menfaatlerini çok ha- leldar etmeden yeniden muvazeneyi kurabilmek için biric yoğaltım (istihlak) tarafında araştırıl- ması gerektiği görülür. Bunda da hü- kümetle ulusun çalışmalarınm - birleş- mesi, psikolojik alanda olduğu kadar ökonomik alanda da büyük bir rol oy- nar, Güveni kurmak taksim edilir. rasyonalize etmek için uğraşılır. hal çaresinin için propaganda ve reklam yapılır, çok yoğaltım sınıfların gelirleri yapan artırılmaya çalışı- lır. Bir merhaleden ötekine geçildikçe çalışma programı genişler ve elde edi- Jecek şeyler büyür. Fakat son deneme- ler, dirije ökunomi tedbirlerini yalnız fiat tesbit eden basit kanunl tedbirle- re inhisar ettirmenin imkânsız olduğu- nu göstermiştir. Nitekim Fransada buğ- dayın asgari satış fiatı için 1933 te ya- pılan kanunun bir fayda verememesi de bundan ileri gelmiştir Dirije ökonömiye doğru yapılan bu hareketin sebebleri gözden geçirilirse bunların her ülkede aşağı yukarı aynı oldukları ve birkaç büyük kategoriye ayrılabileteği görülür. Ökonemik ma- hiyette bler: krizin uzaması ve artması, hal çaresinin arz ve taleh ka- nunlarının - oynayışından ve - fiatların otomatizminden beklenilemiyeceği ka- naatine — bu kanaat doğru ve yanlış olsun — inzimam etmesidir. Sıyasal se- bebler: Büyük ülkelerde diktatörlük veya demokrasi vardır. Her ikisi de halk yığmlarının hoşnudsuzluk ve hid- detini celbetmemek için onlara maddi menfaatler temin etmek mecburiyetin- dedirler. Bu alanda şimdiki ahval de, doktrini ne olurga olsun hiç bir hü- kümet, bu gibi ökonomik şeylerden uzak kalırsa efkârı umumiyenin kay- naşmasına mani olamaz. Neo « libera- Hizm'in önderi olan B. Flanden'in bu kaidenin dışında kaltp kalamıyacağını görmek hayli alâka vericidir. Bulduğu ustalıklı “murakabe altında hürriyet, formülünden hangisi galib gelecek? hürriyet mi, murakabe Almanya'daki karteller Nasyonal « sosyalist devletin, dev- letçi hükümet nefine olarak hususi te- şebbüsü sıkıya koymıyacağını, bilakis bunu pekiştirmek isteğinde olduğunu söylemiştik. Bu devlet. kendisinden önceki hükümetlerin nisbeten liberal o- Bt kartelist sıyasanın ana çizgilerini Mmuhafaza etmiştir. Bununla beraber, S SANALIYTERE VĞ eee ünü ada Dlk — genel ökonomi için tehli kavele veya kararların iptali veya tat- bik ettirilmemesi için alınması Jazım gelen mühim kararlar şimdiye kadar ökonomi bakanının talebi Üzerine, ser- bestçe hüküm vecmek salahiyetini ha- iz olan kartel mahkemeleri tarafından Gkonomi ba- kanlığı tarafından verilecektir. Bu tah- didten başka şimdilik kartel malıkeme- sinin salahiyetlerinin tadil edildiğini sandıracak bir sebeb yoktur. Bu mahke- menin sryasası daima birlikleri mak ve bu birlikten olanların önceden haber vermeden çıkabilmelerini kabul etmiyerek, diğer taraftan da birliğin kararlarına uymıyan firmalara birliğin kapalı olabilmesini temin etmek olmuş- tur. Böylece de piyasaların korunmala- rını ve öteki firmaların anlaşması yü- zünden doğan vaziyetten, onlara yük- lenen taahhüdleri yüklenmeksizin aşa- ğt kalite mal satarak hattâ ucuza veya zararla satarak yapılan gayri müstaki- mane rekabeti ortadan kaldırmağı mu- vaffakiyetle temin için karteller kâfi verilirken, bundan soara köru- derecede vikaye edilmiştir Fakat öte yandan nazi hükümeti 15 temmuz 1933 tarihli kanunu neşrederek nisbeten hiberal olan bu vaziyeti biraz terketmiştir. Bu kanun mucibince dev. letin mecburl karteller teşkiline, fir malarr buna girmeğe mecbur tutmağa, muhtelif kollarda firma kurmak işleri- ni ve üretim ve fiatları nizam altına al- mağa hakkı vardır. Bu gibi tedbirler ziraf ökonomiyi alâkadar ettikleri nis- bette iagşe bakanı, bütün diğer vaziyet. lerde ise ökonomi bakanı tarafından a- hnor. Bu tedbirlerin amacı serbest öko- normniyi ortadan kaldırıp umumi surette sanayi ve ökonomiyi devletçi mahiyet. te kartellere girmeğe mecbur tutarak dirije ökonominin sosyalist bir sistemi. ni kurmak değildir. Bilakis, daha pek yakım bir zamanda, ökonomi bakanının vekili olan kont Fonder Goltr, ökono- minin korporativ bir tarzda kurumlan- diıtilmasr için yapılan çalışmaların, or- tadan kalkması gereken - faydasız kar- tellerin hangileri olduklarını meydana çıkaracağını söylemiştir. Yani buna gö- re, devletin hüsus? ökonomiye müdaha- lesi ancak serbest rekabetin ökonomik ve soysal bakımdan eyi sonuclar verme- diği zamanlar yapılması gerektir. Devlet mecburt kartel yoliyle ge- nel menfaat bakımından ökanomik ha- yatın tesirli ve faydalı bir kontrola tâbi tutulması bakkını ele almıştır. Son za- manlardaki devlet müdahaleleri de bu- na tamamen uygundür. Farara — fazla mal yapmaktan zarar gören yahut da çam sanayii gibi işsizlikle çarpışmak için ortaya konan (çok adam kullan- mak için makine istimalinin menedil. mesi gibi) yeni yükler altına giren nayiin zararını telafi çtmek için onla. ra yeni mahreçler bulmak üzere alınan tedbirler buna örnek olarak gösterile- bilir, Korporativ ökonomi Korporativ ökonominin temel pren- sıpi, ulusal üretimi inkişaf ve tekem- mül ettirmek için bütün ökonomik kuv- vetlerin bir araya toplanması demek- tir. Böylece de, esasen birer birlik o- lan konsorsiyomlar, bu daha büyük birs liğe girerler. Korporativ ökonomi, ka- raşıklığın önüne geçmek ve sürekli bir sıyasal düzen ve muvazeneli bir soysal adalet temin etmek için ökonemik ha- yata ve bilhassa ürünü dağıtma — işine müdahaleyi kabul eder; konsorsiyom- lar da şekilleri icabı ileride halkın zararına olacak kötü vaziyetler ihdas edebilecek halde olduklarından bu ba- kımdan kontrola tâbi tutulmalatı ge- rekmektedir. Bundan başka az çok ge- niş bir teşkilatla konsorsiyomlar pro- fesyonel bir kategorinin çevresi içinde birer grupturlar. Pakat bütün bu kate- görilerin sendikal korporatif kurumlar içinde teşkilatlanması, korporat en lam sonuğclarından — biri: teşkilatların randmanlarında berhangi bir bozulma veya azalmanın önüne geçmek için, konsorsiyomlarla teşki- Tatlar arasındaki münasebetlerin tayin edilmesi de gerektir. Bununla beraber, korporatif pren siplere uymryan durumların önüne geç- mek için kontrol yapılması da lazım- OYRRTA YNT 6 ŞUBAT 1935 ÇARŞAMB! ançuko sınırlarınd M Japonlar rus istihkâmla- tTınım kaldırılmasını istiyorlar Toryo'dan Taymis gözetesine bildi riliyor: Japonya dışarrişler bakanı Bay Hts rota japon parlamentesunda dışarı sie yasasına dair sorulan bir sorguya ver diği cevabı şu cümle jile bitirdi: “Şuna güvenim var ki ben dışarıiı ler bakanı kaldığım müddetçe savaş ol- muyacaktır.,, Dışartişler bakanının söylevinin en büyük kremr Rusya'ya karsı idi. Dışarıişler bakanı sözü, nan yirmi ikisinde Rusya'ya Mançuko sınırındaki rak askeri tesisatı hakkın- da yaptığı teklife getirerek, kendisi Moskova'da elçi iken de böyle bir tek- Nif yapmış olduğunu ve sovyetlerin bü- na cevab olarak bir tecavüz etmemek mhk sakı yapmayı teklif ettiklerini, fakat aradaki ihtilafltar halledilmeden bir te- cavliz etmemek misakının hiç bir mana ifade etmiyeceği kanaatinde —bulundu. Bunu söylemiştir Bay Hirota'nın sıyasası bu ihtilaf- Yarı birer birer halletmektir. Bakan, vaktile Portanavt muahede- sile Kora ve Sakalin gınırtarında rus- sonkanu- ların ve japonların fazla askeri tesisat bulundurulmamas: şimdi kendisinin için de aynı şeyi tir. şartı koşulduğunu, Mançuko - sınırlart istediğini söylemiy Niçi Niçi gazetesinin bir muhabiri tarafından verilen malümata göre Ko« antung ordusu bu gayri askerileştim mek teklifine teraftar — değildir. Bu ordu mehafili ruslar iki yıldan beri e- rada çalıştıkları ve 150 milyon liza sarfettikleri için şimdi bütün bunları dan vaz geçmenin imkânsızlığından babsediyor. Sovyet mehafili ise, Koam- tung ordusunun bu mütaleasına itiras etmemektedirler. Rusların mütalecası şudur: Bu sınıre lardaki istihkâmları kaldırmak, buralarş rus orduları uzakta ve büyük japon kuwe vetleri pek yakımda bulunduğu bir «n ryada buraları japon hücümuna açık ve bazır bulundurmaktır. Fakat ne olursa olsun japon dışarmı işler bakanı Bay Hirota, Rusyanın w zak şarktaki kuvvetlerini azaltmasını istemekte, buna Japonya'nın da aynile mükabele edeceğini söylemektedir. ——— —— ——— dır, çünkü könsorsiyorm kendi yanında fena bir takım teesstsler yaşatabilir, yahut serbest teşebbüse mahsus - olart ve korporativ ökenominin, ulusal mene faatin en tesirli ve en faydalı bir Sleti saydığı terakki hamlkesini durdurable lir, İşte konsorsiyomlar bu hamleyi hit kümete karşı mesul olarak ve onun gön tereceği yola doğrultarak — ilerletirler, Bununla beraber, zararlı olan monopol sistemi ve umumiyetle dar — vaziyetler veya hususi menfaatlerin kazanc mak« sadlacı, ökonomik kuvvetlerin muhtaa bulundukları ekâstikiyeti tehlikeye sok: tukları ve bunların birleşmesine kargı durdukları için bertaraf edilmişlerdir. Diğer taraftan devletin ve yüksek müdahale ve kontrol hakkımın —Üstün tutulması prensipi — şu şartlar altında tatbik edilmiştir: hükümetin ve sendik kal.korporatif kurumların, konsorsiyos mun mevcudiyetinin tesbit edilen pren« siplere ve istenilen sonuelara uygun olmasını temin için geniş ve sarih usuls Teç takibile konsorsiyom kurmaları; da« hilt teşkilat, yani konsorsiyomun nle zamnamesi Üzerinde kontrol; biraz öne ce gösterdiğimiz — zararlı vaziyetler doğmaksızın konsorsiyomun hem ihti« yaclara uyması, hem de istenilen amask ca varması için hükümetin konsorsiyos mun işlemesi ve çalışması üzerinde ge. miş bir kontrol yapması; konsorsiyonm, ların faaliyetine karşı icabinda almas Cak tedbirler; ve nibayet bükümet itie, raz kabul etmez bir snrette könsorald yomun mevcudiyetinin ülkenin genel, menfaatlerine uygun olmadığına hüks mederse, konsorsiyomun — kıralın desiyle bozulması. Buna bir konsorsiyomun bütün yaşayışı ve çalışışı kontrol altındadır. ve en mül- him anlarda devletin müdahalesi kati bir şekil alır,