SAYIFA 4 Bulgaristandaki durum Bulgar kabinesinin düşmesinden ön- 'ce Nirıst (Yakın Doğu) mecmuasında gıkan bu yazıyı, eski kabinenin yapmış olduğu işlerienlatmakta olması bakı- marndan, bir belge olarak alıyoruz: * Bugünkü günde Bulgaristan'ın birçok şayiaların ve intizarların kur- banı olması tabil vaziyeti iktizasıdır. Bugünkü rejim kurulalı sekiz ay olmuştur. Bu kısa devre içinde birçok işler başarıldı. Yeni rejim mayısın 19 ganda Iktidarı eline aldığı zaman mem- eket, bir Kao içindeydi. Bütün sıryasal partiler biribirine girmişlerdi. Hattâ bükümet lehine ekseriyet temin etmek Üzere sözleşmiş ve birleşmiş olanlar da bu vaziyet içinde idiler. Devlet kudre- ti zayıflaşmış, malt durum kötülemiş- W. Ondan başka Makedonya ihtilal komitesi, hem ülke içerisinde yapıla- gak işleri bozuyor, hem de kamşularla eyi münasebetler kurmasına engel olu- yordu. Zabitlerden ve bugün vazifesi ol- mıyan ihtiyat zabitlerinden mürekkeb “bir grup, Kıral Boris'e bitaraf bir ka- “ bine teşkil etmesini teklife hazırlanır- ken Zveno ismini taşıyan başka bir Grup bir darbe yapmak kararını verdi. »«« Bu grupu teşkil edenlerin müşte- yek oldukları bir sıyasa vardı ki o da Makedonya ihtilal komitesini ortadan kaldırmaktı. Miralay Kimeon Georgietf bunu yapmak suretile yeni kabinenin yeref ve haysiyetini kuvvetlendirmiş eldu. Bu kabine bundan sonra bütün — bulgar ulusunun muvafakatini alarak yurd içerisinde de bir takım tedbirler Aldı. Uluslar birliği fırka ihtirasları yüzünden sarsan sıyasal partileri kal- dirdi. Devlet idaresini tasfiye etti. Memleketin ökonomik gidişine ilmt bir Yetikamet verdi. Miralay Georgief'in aldığı bu ted- Birlerde isabet etmiş olduğunu görerek #ynı tedbirleri başka yerlerde de tat- bik etmenin doğru olacağını düşün- mek yanlıştır. Bu tedbirler orada bul- - garların husus! vaziyetlerini kargşıla- mak, o memlekete mahsus işleri yolu- ma koymak için almmış tedbirler sa- “ yalmalıdır. Bu suretle davranmak gene bulgar kanunu esasisine uygun düşmektedir. — Çünkü bu kanun, kıralın bakanlarının Güşüncelerini öğrenerek bir yıl müd- /detle hükümeti iradelerle idare etme- sine, fakat daha sonra bu iradelerin parlamento tarafından tasdik olunma- #ma müsaade etmektedir. »« Bugünkü bulgar kabinesinin bü- #ün gayret ve dikkati idare makinesi- Hin yeniden teşkilatlandırılmasındadır. Ökonomik alanda beş yıllık bir plân yapılmış ve yalnız gereken - işlerinin bangileri olduğunu seçmek için değil, aynı zamanda halka da bunların lüzum ve ehemmiyetini anlatmak üÜzere bir — Mmüdür idaresi altında bir soysal yeni- Tenme dairesi kurulmuştur. * Bu teşkilatın fazlaca ehemmiyet werdiği noktalardan birisi de kanunu #esasinin 47 inci maddesine verilecek yeni şekildir. Zira bu madde mucibin- çe kabinenin bugünkü rejimi güdebi- Teceği devir birkaç ay sonra sonuna e- gecektir. Her halde mayısın 19 undan Gönce bu maddenin olduğu gibi kalma- 41 mı, yokta başka bir şekle döndürül- Mmesi mi gerektiği karar altına alımmış olacaktır. Krkes bilir ki hükümet darbesi ya- pildıksan sonra bir müddet kıral yeni kabine mazırlarile karşı karşıya gelme- Mmiş, bu v * ulusun yeni rejime kar. — ge bir reaksiyon yapması korkusunu bile uyandırmıştı. Fakat 28 ağustosta Şıpka geçidin- Ge kurulan ulusal bir &bidenin açılma Hmerasiminde kıralla kabine arasında bir tesanüd bulunduğu görülmüş ve bu durum, kıralı pek candan ve gönülden #even ulusun yüreğinde kabineye kar- z olan güveni artırmıştır. İ Şimdi Bulgaristan hakkında çıkan — Weya çıkarılan şayialar, bu kanunu e- Basiyi değiştirmek Mmevzuu üzerinde toplanmaktadır. Bugünkü kanun kıra- la idari ve teşrif birçok haklar vermek- !"Ylb_ancı gazeteleldeA ol;u%dukkı_rımızj * .. yer 4 milyar ödünç Paris, 16 sonk&nun Fransa'nın çok tanınmış maliye mecmuası “Fors,un duyduğuna göre, Fransa hükümeti İtalya'ya 4 milyar franklık bir ödünc vermeği düşünmek tedir. Yakında İtalya devlet bankasına Fransa devleti 1 milyar franklık kredi açacaktır. Geriye kalan üç milyar frack da fırsat düştükçe uzun vâdeli ödüne- ler halinde fransız piyasasına çıkarıla- caktır, Fors mecmuasına göre bu ödünc, yeni Fransız — İtalyan — dostluğunu mühürliyen Roma misakı için Fransa"- fun ödemek mecburiyetinde kaldığı be- deli ifade etmektedir. Başka ülkelerin dostluklarını bü- Yük krediler açmak suretile kazanmağı güden Fransa'nın devlet sryasası ma- W ve ökonomik çevrelerde çok şiddetli tenkidlere maruz kalmaktadır. Bu mü- nasebetle fransıa arttıtıcılarmın büyük savaştan önce gerek Rusya'ya gerekse başka ülkelere yatırdıkları 20 milyar altın frangın kaybolduğuna işaret edil- mektedir. “Fors,, diyor ki, küçük anlaş- ma ile Lehistan her şeyden önce fran» sız parasile kalkınmışlardır. Bugün ar- tık nankör Lehistan gün geçtikçe Fransadan uzaklaşmakta ve Almanya'. ya yaklaşmaktadır. Lehistan'daki fran- sız ökonomi kurumları leh'lerden en büyük zorlukları görmektedirler. Fransa'nın küçük anlaşma ülkele- rine yatırdığı paralar da aynt kötü ma- kadderatla karşılaşmıştır. Meselâ, Ro- manya'nın kambiyo tedbirleri ve güm- rük tahdidleri fransız ökonomisinin tamamen aleyhine olarak tecelli etmiş- tir. Sık sık değişen remen maliye ba- kanlarının ardı arkası gelmiyen Paris ziyaretlerinde Fransa'nın kendilerine verdiği kredilerin daha uygun şartlara sokulması görüşülmüştür. Yugoslavya ile olan vaziyet ise ötekilerinden daha eyi değildir. İtalya'ya karşı güdülen yeni kredi sıyasası hakkında ökonomi çevrelerin- de deniliyor ki, hükümet fransız para- sile faşist saltanatını kuvvetlendirmek- ten başka bir şey yapmıyor, ve günün birinde de İtalya yalnız başına İşlerini becerebileceğine aklı kesince Fransa'ya tekrar sırtınt çevirecektir. Bakalım o zaman fransız dâinleri ne yapacaklar- dır, 17 sonkâmın 1935 tarihli Fölkişer Beobahter'den ———————————————- te, bir takım haklarda kıralı, meclisin salâhiyetine ortak etmektedir. Bakan- ları seçmek ve azletmek, bükümleri tasdik ve yahut reddetmek, kıralın hak- kı olduğu gibi kıral, silahlı kuvvetle- rin en büyük kumandanıdır. Kırallık haklart da bahse mevzu ol- duğuna göre bugünkü kanunu esasinin tadil edilmesi kıral tarafından bir pro- testoya uğramasa bile, ulusun büyük bir kısmı zarafından fena bir surette karşılanacağı zannolunuyor. 'Tek fırkalı olarak eskisinden pek farklı toplanacak olan yeni sobranya- nın daha yüksek bir şurâ kurulmasına karar verilecek olursa, bunun başına, şimdiye kadar, devlet idaresinde bir vazife almamış, fakat kabineye arka- dan arkaya muzaharet etmiş olan mira. lay Damian Velçef'in getirilmesi umul- maktadır. ©O takdirde, bugün müphem ve ka- ranlık görülen bulgar durumunun gü- ven vereceği, kıralım idaresine, bugün- kü şeflerin — yurdseverliğine ulusun inanı artacağı tahmin olunabilir. Bu kanunu yaparken lehinde ve aleyhinde bulunacak olanların en faz- la dikkat edecekleri nokta, bugünkü şartlar ve bugünkü şahıslar daimi ol- madıkları için, her türlü vakalara eive . rişli bir kanun yapılmasıdır. Eğer bulgar hükümeti, bu noktayı €eyice kafasına yerleştirirse önümüzde- ki mayısın yaklaşması kimseyi * telâşa vermemesi lazım gelir.,, 1935 Başlangıcında büyük fikir cereyanları Hiç bir zaman, bugünkü kadar gök kitab okunmamıştır. Hiç bir za- bir halde fikirlerine, bugünkü kadar muhtelif yollardan — girmemiştir. Danimarka'nın en mütevazı man düşünce, karmakarısık olan insanların küylüsü- nün kütübhanesinde Andersen'in ki- tabları, hattâ bazan Zola veya san'ın bir romanı görülür. Siberya'nın içlerindeki rus köylüsü Gorki'nin ya- zılarını ezberlemeğe çalışmaktadır; Af- rika zencilerine milyonlarca İnci ve Bibl dağıtılmıştır; Tel-Aviv'de porta- kal ağacı diken veya yeni bir yolun taşlarını kıran — göçmen, çantasında Viktor Hüğo'nun veya Biatik'in kitab- Jarını taşır. Yalnız deha değil, hattâ istidad bi- de, eski zamanlara göre şimdi daha çok alâka uyandırmaktadır. Modern dünya, bazan kaynakları kurumuş sanılan bu büyük edebi cere- yanların yayılmasını ve yeni şeyler doğurmasını istemektedir. Düşüncenin ehemmiyetinin, sermaye ile adedin kuvveti arasında küçüldüğü doğru de ğildir. İkisi de, düşünceyi kendi ta- rafına çekmeğe çalışmaktadır. Son iki yılın en büyük sıyasal ve ökonomik hareketleri düşünceye muh- taç olduklarını gayet açık bir surette gösterdiler. Çünkü gerek sıyasal, ge- rek ökonomik hareketler ancak bir doktrine sahib olduklarını iddia ede- rek, kelimenin en kötü manasile ekse- riya hayli suni, haylı basit ve iptidaf prensiplerden doğabilmişlerdir. Bütün bu hareketler, çalışmalarını bir dok- trin üzerine kurmak ihtiyacını duy- muşlar ve böylece de içine düştükleri en kötü ifratları mazur göstermek is- temişlerdir. Tasavvur ediniz. ki yüke sek bir felsefenin cevherinden, özün- den hayat bulduğunu söyliyen nazi trkçılığı, başin ve fakir bazı dimağla- rın tesiri altında kalacak yerde, direk- tiflerini Göte veya Kant'dan, yahut bunlara benzer muasır yüksek bir filo« zoftan sormuş olsun. Bu yüzden Al- manya'nın mukadderatı değişmez miy- di? Mopa- İşte, bundan da anlaşılacağı Üzere ökonomi ve sıyasa, doktrinlerini kura- bilmek için edebiyattan İstifade eder- ler. Malik oldukları süngü, tank, nefy, temerküz kampları ve saire gibi bütün cebir vasıtalarına rağmen doktrinleri. ni kurabilmek için gene edebiyata muhtaçtırlar. Harici ve dahili propaganda, mu- vaffakiyetlerinin bir şartıdır. Düşman- İarı ise, gururlandıkları eserlerin bir şeye yaramadığını gösteren “kol işsiz- liği,, değil, bilhassa ruhların işsizliği, ataletidir. Onun için muharrir, mukad- des alevin bekçisi, muhafızı olmalıdır. Şu halde ne için edebiyat modern dünyanın bir manivelası değil de, te- ferrüat kabilinden bir şey olarak te- lakki ediliyor? Çünkü vaktile edebiyata eklektiz. mi, istiklali için zahir olan elitler ya krizden zarar gördükleri, yahut da ze- kâ sahalarından çekildikleri için, gün- den güne fakirleşmekte, günden güne azalmaktadırlar. Çünkü, muharrirler karşılarına çı- kan yeni halk kütlesini, ya onu derin sürette meşgul eden şeylere kadar va. rabilmek imkânını bulamamaları; ya hut da eserlerinin yalnız birkaç inisye tarafından anlaşılabilecek ermetik bir tarzda oluşunun, basitliğe, heyecana fişık olan bu yeni okuyucuları alâkadar etmemesi yüzünden, hükümleri altma alamamaktadırlar. Bu iki hataya düşmiyen muharrit- ler, şöhretlerinin bozulmaksızım durdu- Zunu, hattâ arttığını görmüşlerdir. Ö- lülerin güneşi olan şar. ve şeref, insan- lığın büyük yolundan ayrılmıyan diri- l de güneşidir. -Bir H. G. Welle, bir Bernard Shaw, bir Hcinriech Mann, bir Thomas Mann, bir Andreas Latiko, bir Gufliclmo Ferrero veya bir. Migucl de Unamuno bu kaidenin dışımda kala- mazlar. Bizim memleketimizde bu büyük yola girmiş olmanın pek büyük bir kıy- meti yoktur, çünkü bu yolu ilkönce a- çan, bizim mütefekkirlerimiz olmuş- tur. Dünya, bizim diktiğimiz ağaçların meyvalarile gıdalanmıştır. » ”. 1935 yılının başlangıcındaki büyük edebi cereyanlar, için için gürledikle- ri duyulan ve bize yeni bir $lem haber verecek mahiyette olan dalgalar neler- dir? İlk müşahede olarak şunu söyliye. lim: hafif meşreblik, havallik yavaş ya- vaş değerden düşmektedir. Aşağı yuka- rı bütün memleketlerdeki gene muhar- rirler şimdiki vaziyetin vehametini yahut ruhlarının ciddiyetini anlamış görünüyorlar ve çok ciddi duruyorlar, Savaş ve kriz nesli, sevimli ve çap- kın “bulvar,, nesline benzemiyor, Tamamen santimantal mahiyette o- lan ve oldukça ciddi zararlar vermiş bulunan “proustlen,, cereyan şimdi de vardır, fakat gittikçe kuvvetini kaybe- diyor. Felsefe ve tıbta çok faydalı ©- lan payehanalyse, romanda çabucak can gıkıcı bir gey oluveriyor. Kılı kırk yarmak istenilerek, roman kahrama . nnn başında saç birakılmıyor! Soysal ve tlusal cereyan tabil kuv- vetlidir. Çekoslovakya gibi yeniden doğuşlarını; Yugoslavya gibi, büyük bir birlik halinde yeniden kuruluşları- nT yakın bir tarihe borclu olan uluslar . da muharrirlere kelimenin tam mana- sile ulusal bir varife düşmektedir. Fa- kat eski uluslarda da, kozmopolitizmle Şoven edebiyat arasından, geniş, mü - nevver, uluslararası cereyanlarla dolu bir nasyonalizmin hakiki manasını, “insant yuürdseverliği,, bulup çıkarmak, gene muharirlere düşmektedir. Muharrirlerin soysal — vazifesi de ulusal vazifelerinden aşağı olmryan bir yüksekliktedir. Muharrir, nizam ve in tizamda, medeniyette kendi çalışmala- rının doğuracağı büyük değişikliklerin nüzımı, peygamberidir. O, bürtün zaval- ldarın, bütün kenarda kalmışların ta- bif bir dostudur. Yalnız onların intika. mınr hatırlamak mecburiyetinde değil, aynı zamanda onları tenvir ve teselli etmek, onlara yol göstermek ve içinde mahpus kaldıkları mağaranın kapısını açmakla mükelleftir. Onun için, muharririn çok sadıka- ne bir şekilde köylünün, işçinin, küçük memurun sefaletlerini tasvir etmekle iktifa ettiği halkçı hareket, asil mahi- yetine rağmen, bazan bir yeknasaklık intıbar bırakmak tehlikesine düşer. Ro- mancının vazifesi gördüklerinin fotoğ- rafını almak değil, onları tefsir ve tas vir etmek, realitenin içinde saklr olan doğruluğu, en zavallı adamda gizli o- lJan kahramanı, en sönük balin doğura- bileceği muhteşem istithali bulup çe karmaktır. Fakat bir muharrir ne kadar soy- sal ve ulusal olursa olsun — Şekspir'in dediği gibi — insanlık şefkatile meş- bu olmazsa, ulusları ayıran sımırları aşmağı bilmezse, senegallıyr olduğu ka- JN 1935 PERŞEMBE Alrıan - Fransız - yakınlığı . ... düşünülüyor Poristen 17 sonkânun tarihli Deyiş Meyl gazetesine bildiriliyor: Sar plebisitinin yapılıp bitmesi B zerine Fransa'da bu badisenin Almari — Fransız münasebetlerinde hem bit devreyi kapıyacağı, hem de bir devreyi açacağı düşüncesi hâkim olmaktadır. Sar'da alman netice üzerine az çoll etrafta görülen can sıkıntısı artık kaya bolmuş gibidir. B. Hitler'in nutkunda söylediği “bundan böyle bizim Frana saya karşı güdecek biç bir toprak da» vamız yoktur, sözü ile B. Flandin'in *“Biz sözden ziyade işe itibar ediyoruz,, sözü yanyana getirilmektedir. Bundan da iki Ülkeyi biribirinden Ayıran sebeblerin ortadan kaldırlıması dileğinin esaslı surette belirdiği ma- nası çıkarılıyor.. Sar meselesinin ökonomik tarafla- rı artık geriye sıyasal tarafları ön plâna alınmış bulunuyor, Bunların başmda da Fransız — Alman münasebetlerinden ziyadesile mütecete #ir olması tabit olan silabaızlarıma ve emniyet meseleleri gelmektedir. B. Laval, cuma günü plebisit netb cesini ve Londra seyahatini konusue cak olan kabine toplantısında bulunae caktır. Fransızların silahsızlanma — sıyasar snda B. Bartu'nun —17 nisanda vem diği muhtırada izah ettiği esaslar dew Bişmiş değildir. Fakat henüz Bartu'nun muhtırsat fzerinde konuşmak , sırası — gelmediği kanaati hâkimdir. Burada almanların tekrar silahlana ması bir emri vaki olduğuna göre AN manya ile bu hususun nasıl görüşülei ceği ve şayet Almanya bir takım leuid lerini reddedecek olursa ©o zaman yapılabileceği konuşulmaktadır. Her Hitleri'n fransızlarca istenilca teminatı verip veremiyeceğinden .uıö he ediliyor. Fransa vaziyete hâkim — olabilmefi için yeni tedbirler almak dileğindedi Doğu andlaşması hakkında bi fransız notası bugün Berlin'e gö rilmiştir. Bunda Sar meselesinin çık. dığı vaziyet de ihtiyatt bir kayıt oli tak anılmıştır. bırakılmış ve MÜHENDİSLERİ DAVET Bu akşam birlik salonunda bit yemekli aile toplantısı tertib &d miştir. Ankara'da bulunan müs hendisler davet olunur. — —a dar Eskimo'yu da alâkadar edemezie büyük bir muharrir addolunamaz. Onun takib etmesi gereken janr'a gelince, — canlarının sıkılmasından hoşlanan birçok okuyucular bulunmaş #ına rağmen — can gıkıcı bir janr hse ric olmak üzere bütün janr'ları kullaj nabilir. Fikirlerini anlatmak için şiir, ro, man, soysal etüd gibi janrları kullanas bilir. Eğer bu son janr, kemiyet ve keyş fiye titibarile şiir ve romana tefevvuli ettiyse bunu, muhayyelenin geçirdiği mühim krize, hakikt hayatın muhayye: lenin yarattığı en mahirane buluşları bile gölgede bırakmasına atfetmelidir Fakat, muhayyelenin de - sırası gelincö kendine düşen yeri alacağından şüpha etmiyelim, ""n Yazımızı bitirirken şunu da natı! Tatalrm ki, kerhangi bir devir edebiyat üzerinde tesir yaparsa da, edebiyat bi: devir üzerinde tesir yapamaz ve bi roman kahtamanlarına, onların - bi: benzediklerinden fazla benzeme! ü Modern Gdünyanım güzelleşme! hattâ uzun müddet yaşıyabilmesi içü ona bir ruh vermek muharrirlere ali tir, Lö Mord Modern mecmwuasınım Sonkânun sayısından