Garbta fikir hareket'erı ÖKONOMİK İŞLERDE DEV LETİN ROLÜ: İTAL 'ZİRAA YADA AAT VE DEVLET *Revue de Paris” nin son uyıımdşn. Büyük savaşa giren memleketlerin bir çoğunda riral istihsal yekünu, savaş #onunda açık vermeğe başlamıştı. Fakat, Mmakinenin, tekniğin ve sanayileşmiş ti« Taf istihsal nsullerinin terakkisi sayesin- de birkaç yılda bu memleketlerin he « Men hepsi açığı kapadıktan başka istih- Bal fazlalığı bile temin ettiler. Buğday istihsali hususunda bu neticelere varan memleketler birleşik devletler. Kanada, Fransa ve orta Avrupa'dır. Bunun Üzerinc, istihsal fazlalığının sonuclariyle mücadele etmek için türlü dsullere baş vurüldü. İtalya'nın da bu meselede ne gibi tedbirler aldığını araştırmak faydalı Olur, İtalya ziraatınım başlıca mahsulleri buğday ve şarabtır. Bunlardan sonra Meyva, sebre ve çiçek gelir ki istihsal- leri, hükümetin seçme, yetiştirme — ve ihrac etme işlerini rasyonelleşlirme bu- tusunda verdiği direktiflerin muntaza- Man tatbik edilmesi sayesinde son Za - manlarda dikkate değer bir mikyasta İn kişaf etmişlerdir. 1914 den evel dışardan buğday g€ * tirmek mecburiyetinde olan İtalya bu - gün de, istihsalini çok arttırmış olması- Na rağmen, aynı vaziyettedir. Fakat ya- kın bir istikbalde bu memleket buğday? Hhrac edebilecek mevkide olacaktır. Filhakika kömür ve maden gibi ilk maddelerin eksikliği yüzünden pek bü- Yük bir inkişaf göremiyecek olan sana- yie sahib bulunan İtalyada hükümet. ziral istihsali arttırmak ve durmaksızın artan nüfusunu toprağa bağlamak mak- sadiyle geniş bir ziraat programt tatbi- kına başladı. 1925 de açılan “buğday *a- Yaşı,, nn gayesi 1912 de hektar başma 10 kental veren buğdayı 20 kentale gı * Karmaktı. Çok geçmeden ilk neticeler elde edil- Meğe başlandı. İşlenmekte olan arazi Mikdarı harbtan evelki gibi, yani 4,700,000 hektardı. Fakat bu topraklar tskiden (1913) de 50 milyon kental buğday verirken 1928 de 62 kental buğ day verdi; bu yekün 1932 de 75 milyo- Na çıktı. mecburi tutuldü. ayrıca tesbit - | — 3 — Mahsuller soğuk hava merkez- ııunaneıııuııu—ıım görmek mümkün olsun. Zirai mebsullerin satışı — müstahsil, :jeııam-h”"" vubalahı derine en süratli vasıtalarla naklola- | dan temin edilen terakkiler, böcekler Bunun — içia bir âlet yapılmıştır. Mahsulünü mer piyasalara ya ko - p tatbiki — | nurlar. aleyhinde yapılan umum! mücadele, ba- | Buna oscilloscope deniyor. Ossiloskop -*ınn:ıııu,::ıunykwyıhndh Soğuk hava n-""::u Tni 4 — Bunların ayrılma ve ambalaj | taklıkların kurutulması için alınan ted- | letlerinin esası delli fasılalarla hare« isehmülü bir ihracatcıya soptaa öatar Ki | Meküiyatta eoğuk hasü iezem | Ö Meculami avckçe goğrtnlaini ÖEÇE birler, soğuk bava gazları tesisi gibi iş- | ket eden cisme, « cismin hareketina G takilindi mühanin ihcacater tepltli — İ pi iayen ve selile ÜKGCAMAE) G da görülür. ler, memleketin maliyesi için büyük bir | uygun olarak ışık vermekten ibarettir, Fakat ekseriyet itibariyle mesinde gayet mühim bir âmil teşkil 5 — Mahsullerin yüklenme ve taşın- | yük teşkil eden ve bulran yüzünden | Farzedelim. Dönem bir vantilatör pere bir kooperatife bağlı olup mahsulünün | .,i viL Büyük zirat veya ticari l':: ma işleri soğutulmuş yerlerde ve va- | itfası çok gecikecek olan masraflarla | vanesini görmek İstiyorsunuz. Ossilosu temayülünü kooperatife teslimi teahhüd | Çierin moderm soğuk hava tertil gonlarda yapılır. i başarılmıştır. Fakat ökonomik faaliyet | kop, vantilatör pervanesinin belli za« etmiş bulunuyor. Esaslı istatistiklere | — ç. Verona ve Bolognâa gibi şimali İtal- | avdet ettiği zaman italyan çiftçileri e- | man içindeki dönüş sayısına uygun o« göre bugün İtalya'da mevcud olan ko- vaüm..._ı”ılı ,.,.ııııııiıdnıevhdılın meyva ve | linde fevkalâde kıymetli satış ve ihrac | larak ayar edilir, Öyle ki pervane seçe #peratiflerin adedi 900 olup bunlar, mewu— M-—üwhıvqııhn- vasıtaları bulunacağıdır. Hele İtalya | tiğiniz bir noktaya geldiği zaman o6« 1928 senesinde bir milyar küösur Jiret- $ plhlldl'“ıhnhlhlnı ziraat işçilerinin nisbeten mutedil üc- | siloskobun lambası yanar, fakat o noke Hik toprak Otar | vi meyvalara soğuk bava usü- klağılaiştar retlere katlandıkları düşünülürse bu | tayı yarım milimetre geçince söner, rihten beri de satış mikdarı baylı. art- Sebze ve ŞUYAL AŞ Verona “soğuk havagazı, nın tesisa- | memleketin, teşkilatr - tamamlanmamış | pervane dönüp tekrar o noktaya gelin. Balu mera ı'ı- ı.ıılı' hava usulüne t mükemmeldir. iüy.lülerfn getirdiği | olan memleketler için sayılı bir rakib | ce lamba gene yanar. “Bu süretle siz — Bologna şehrinde işlemekte olan bir - ;_:'M,“.,_,.:...mmuıl meyvalar orada “temizlenir, — yıkanır, |- olacağı şüphesizdir. 'pervaneyi biribiri ardınca yalnız bir Tefrika: 57 dd;ünmhyor muııın’ onun için Astrid sarsıldı; geriledi. Kork- Astrid, yıldırımla vurulmuş ——— | ağlamıyor musun?. “muş bakışları, bir çocuğun yü- | gibi, anladı. Hakikatten bir an bi« Ulus'un Romanı: 4 muameleleri merkezde toplar ve hesabı- nı tutar, Mevsim sonunda, satış bedel - leri kooperatiflerin umumi heyeti itiba- riyle toplanır ve sevk tarihi srasiyle tevzi edilir. Kooperatifler de bu meblağ- ları alâkadarlara dağıtır. Fakat merkez bürosunun daha mü - hıııbırvuılmvuüflııo da bütün ihracat işlerinin hakiyki merkezi olma - yetinde bulundurur. na, Berlin, Paris, Münih gibi şehirlerde bulundurduğu memurlar wnrılı'n. ıî:- Lşmakta oldukları memleketlerin Z nunlarına göre şirketler kurmuşlar K bu şirketleri birer satış ve gevzi merkez- teri halini almışlardır. Onlar, gerek sa- tış imkânları, gerekse fist Bologna nan malâmat Say' yöonel bir ihracat plânı ya hasıl olur. Bu teşkilât, mutavassıtı VE mutavassıta verilen hisseyi ortadan kaldırmıştır ö müstahsiller için büyük bir SĞ Meyva, sebze ve giçek İhracati ; Meyva, sebze ve giçek ihracatı işi mükemmel bir surette teşkilât AA mıştır. Hükümetin kuram saş olduğu e sal ihracat enstitüsü,, meyvâ, '*:”_ çek müstahsillerini her ct ha nülellıl'dt. Ytalya ziraat bakan söylediklerine göre bu aliyeti sa; meyva, ihracatı dei“* Böyle Nr nlllıt,' t n yük bir gayret sarfedildiği 'nuhıkhl tır. Meyva ve sebze müstahsillerini, ye- seçimi hususun- tiştirecekleri malların hw da irşad etmek, onları ithalatçı e- bulan cinsleri ketlerde en ziyade Tevat yetiştirmeğe sevketme k Tüzrmgeldi. Fi- Yökre çiçekçilik mektebi bu seçme İşİn- Benim Günahım (MEA Yazanı ANNIE VİVANTI « XLVHI . Biri kolundan tuttu, kaldır- dı, dışarı sürükledi. Astrid, sallanarak, kör gibi, © odadan dışarı götürülmesine koymadı: Bir somnambül, bir aklınr kaybetmiş gibi. Bir ağ- lama, bir ağlama duyuyurdu... böyle ağlıyordu?... O mu idi?... Evet, o idi. Niçin ağlıyordu?.. Bağırarak kendine geldi. Dar- Hag!.. Darling ö Şimdi biri onun üzerine eğili- Yordu, kolunu sıkıyordu. — Beni böyle tutmayınız! bi- Takınız beni!.. Norman'ı istiyo- Tum, Norman nerede? — Buradayım; benim. — Niçin... Niçin.. Beni yövle CULPA) İtalyanca aslından türkçeye çevirent NÜSHET ııAşlU SINANOĞLU sıkıyorsun? nıçın beni onunla bi y Gel! — Beni nereye götürüyorsun? lamı- n var?. Norman, ağ ;:rsun? neden böyle yüzün deh- li? .ı- Gel, çocuiu gör! — Çocuğu!.. Yeni bir ümitsiz bağırışla, bir ümitsiz sevgi ile Astrid şakakla- rını bastırdı. Dırlıng“m çocuğu!.. hng' ölmüştü. pa ::man!.. Normınl. ÖO ç- cııgımıı güı'ınıyec:kk: (:ı)'l ınık hiç bir şey görmiyeci Görmüyor musun ya, ııuıl ağlı- yorum!.. O, öyle uıh. ULUS Yurd Postası Çorum ve kış Çorum, yeni yıla korkulu bir kış ve- lirtisiyle girdi. Oruc bayramımı Tapa lapa, yağan kar altında kutladı, şimdi de aklaşan bucaklarının sağnaklarile bocaliyor. Soğuğun kertesi sıfırın altında 28i buluvermiş. Saçlarına kır düşmüş yaş- hılar: — Bu yılki kış çok yaman, diye sız- lanıyorlar. Kar durumsuz. üç gün yağdıktan gonra diner gibi oldu; bununla beraber amantız. bir ayazın savrulmasile de (facia) kılığını aldı, Çorumlu dostlar, buna “cumba,, donduran diyorlar. Donanlar yalnız cumba olsa, işi bir «yazık- la savsak. damış olurduk; buna kişilerin de katıl- dığını duymak ne dek köynüklü., Kar, don, buz içinde kalan Çorum, gocukların yüzüne renk, parıltı, sevinc getirdi. Kışın kıwvancını onlar sürüyor. Bilgili bir cambaz gibi buzlar üstünde kaya kaya, seke seke, koşuyorlar, Evlerin bahçeleri de gizli gizli, kar topu oynıyanlarla dolu... Yaramaz, yumuk parmakların hir- gın hırçın, top atışı ve yapıştırışı belli ki, çok tatlı eğlencelerdir. Fakat, bu- nu yudum yudum tatmak, seyretmek, bence daha tatlı olsa gerek... Bundan önceki bitiğimde avlanmak- tan dem vurmuş, Çorum avcılarının di- riksizliğini, aylaşsızlığını ötünmüştüm. Duyumuma göre, Şarımızda (avcı- Jar birliği) kurulacak ve büyük bir sü- vek avı yapılacakmış. Bundan ötürü seçindiğimi eklçmek isterim. Çorum'daki kurd avcılarının, İnta- nı meraktan meraka düşürecek kadar .nmçlı yapıldığı söylenir. Avcılarımızın avlanmasından okur- larıma duyumlar sunacağım. Cevded Boykal ne kadar zaman tâbi nıtıılıaklınıı gö- re toplanır. 2 — Soğuk hava tesisatına getirilir — Sus! Norman'ın sesi, bir boğuk ku- manda idi. Eli bir çelik ısırma idi. — Çocuğu görmen lazım. Astrid, nerede ise düşecek gibi sallanarak, hıçkırarak, beyaz ve ışıklı odacığa girdi. Beşiğin yanında oturmuş olan hasta bakıcı kalktı, gitti. Gündüz olmuştu; güneş göz a- ircr ışıklar saçıyordu. Ve günün büyük ışığı bir dehşet verici şeye benziyordu. Astrid, güneşi o ka- dar seven Darling'i düşünerek, 0- nu karanlık ve kapalı odada, yan- mış mumlarla düşünerek, yeniden şiddetle ağlamağa başladı. Fakat Norman, birteviye bi- leğini sıkarak, onu beşiğin yanı- na doğru sürüklüyordu. Durdu, sert bir jestle beyaz örtüleri kal- dırdı: Astrid eğildi.. Beşikte, beyazlar — arasında, donuk fildişi rengi yüzünde ko- umııııın kara göz açılmış bir yavrucuk yatıyordu. S Pai gel ö ime, Tfi Si Kat Teknikte değişiklikler SAYIFA 5 Haritalar şimdi nasıl yapılıyor? — Kırılmıyan cam — Dönen şeyler durur gibi nasıl görünür? — Yapı mulumcyne yeni giren maddeler Harita; eskiden nasıl yapılırdı, bu- gün nasıl yaprlryor? Haritanın nasıl yapıldığını bütün inceliklerile burada anlatmak mümkün değildir. Yalnız yu kadar söyliyeyim ki: bir yerin dağlarını, ormanlarını, yollarını, göllerini, ırmaklarını, köy ve kasabaların yer ve vaziyetlerini, son- ra bunların biribirlerinden yükseklik ve alçaklık farklarını doğru olarak gösteren bir topoğrafya haritası yap- mak için, siz de düşünebilirsiniz. ki, bütün bu yerlerin üzerinde karış karış, gezerek, bir sürü ölçü ületleri kullana- rak, hesablar yaparak, aylarca, hattâ yerin büyüklüğüne ve güçlüğüne göre senelerce uğraşmak ve alınan neticele- ri kâğıt üzerine çizmek lazımdır. Bu işin, çok güç ve nazik bir Iş ol- duğunu düşünebilirsiniz. Bazan bir dalgınlık neticesi olarak çizilen ufak bir yanlış çizgi yahut alman yanlış bir takam koca bir harita paftasını bozma- Ha, kıymetini sıfıra indirmeğe kâfi ge- Hir, Sonra bu iş için sarfedilen para ve zamanın haddi, hesabı yoktur. Acaba bugün de harita böyle mi yapılıyor? araziyi karış karış ölçmek, nisbeten ufak bir toprak parçası Üze- rinde aylarca uğraşmak, avuç dolusu para dökmek lazım mı? Hayır! Bu iş bugün ©o kadar sadeleştiril. miş o kadar kolay ve emniyetli bir ha- le getirilmiştir ki gayet kısa bir za- man içinde koca bir haritayı meydana çıkarmak mümkündür, İzah edeyim: Bugün bir topoğrafya haritası yap- mak için ne dağda dolaşmağa, ne bir ırmağın enini boyunu Öölçmeğe, ne de yükseklik farklarını ayrı ayri hesabiâ- mağa lüzüm yoktur. llı;lı bütün bu Hulâsa, denilebilir ki çiçek, sebze ve meyvaların usulü dairesinde Ihracı bakımından hükümetin aldığı tedbirler -ye—l'mılul neticeler ven zünde asla görmediği ogöııeyriı: “kadifeli derinliğine dalıyordu. Bu “mu idi?. Sarışın Harold'la sapsa- :'âıı?n Darling'in çocukları bu mu i Bu, yumuşak saçları beyaz yastıkta kara-mavi renkte kabar- mış olan bu küçücük varlık mı idi?... Bu, kara saçaklı göz ka- pakları, elmacık kemiklerini do- nuk bir ince renkle gölgeliyen varlık mı?,. Yeni doğmuş bakışı- nn gök rengi boşluğu nerede idi?.. Sütte erimiş gül tüveyçleri- ni andıran saf ve temiz eti nere- de idi? Astrid, şaşakaldı — Norman! Fakat Norman artık odada yoktu. Onu yalnız bırakmıştı. Astrid, gözetilmiş olmasından korkuyor gibi, ayaklarının ucuna basarak, beşiğe yaklaştı, ve bak- mak için eğildi. Evet.. O şaşılacak kara gözler hâlâ açıktı, ve bir girdab bakışı ona dikilmişti. işleri otomatik olarak (Fotogrametric) fletleri yapıyor. Haritası çıkarılacak olan arazinin üzerinde, belli yükseklikte bir tayyare uçuyor. Bu tayyare belli zaman ve me- safelerde hususi makinelerle bir sürü fotoğrafiler çıkarıyor. Bu fotoğrafiler yıkandığı zaman şakuli bakış halinde €n ince teferrilat beliriyor. Bu taslak üzerinde icab edem retuşlar yapılınca harita meydana çıkmış oluyor.. Hisse- diyorum. Yukardan aşağıya bir fotoğ- rTaf çıkarmakla mesela bir dağın yük« sekliği nasıl belli olur diyeceksiniz. Evet, bunun için de stercoscopie denilen usul kullanılıyor, Bu usule gö-« re yapılan stereofotogrametrie — ületles rile her noktanım yüksekliği yani tes- viye münhanileri makinelerle çiziliyor ve bhiç bir hata dâ olmuyor, ı_l Kırılmıyan cam: Otomobillerde, tayyarelerde, tren« Terde kullanıları yeni bir çeşid camlar var. Bu camlar kırılmıyor. Meselâ u« zaktan bi rtaş atsanız vakıa cam çatlı« yor, fakat hiç bir parçası sıçramıyor. Bunun neticesi olarak da bir sakatlık olmuyor. Bu camlar aslında, bizim bildiğimla adi camdan başka-bir şey değildir. Yalı faz İki kattır ve bu iki katın arasında sellülcid vardır, Bu sellüleldin İki yüs züne huşusf bir macunla camlar yapış« tırılmış olduğu için kırılsa bile sıçras miyor. ı.ı Ossiloskap: Baran bir cismi, hareket halinde iken görmek lâzım gelir. Fakat cismin hareketi hızle ise gör bunu görmez; Mesela bir vantilatözün yahut bir tay« ne hâle girdiğini Goğrudan doğruya görmek kabil değildir. Bazan bir ma« kine işlerken bir tarafı vurur, hangi noktanın vurduğunu anlamak için ma« kine durdurulur, fakat makine durun« ca vurma kesilir. Şu halde ne yapmalı ki cismi sükünet haline geçirmeden le şüphe etmedi. Şarklı kanr — arab kanı — bu yavrunun da- marlarında akıyordu, nazik deri- sinde çiçeklemiyordu, karanlık göz bebeklerinde parıldryordu. 'Taze yavruda, kendisi tarafından, kızının damarları vasıtasile devr edilmışkııııh kan dolaşıyor- Kıpnılı ve merhametsiz tabi- at, bir kuşağı: atlıyarak, kendi hükmünü teyid ediyordu. O kadar beyaz ve sarışım Darling, o altım saçlı, süd gibi etli Darling, Saad Nasır'ın kızı idi. Astrid, bitgin, çöktü. Kader üzerine çullanmıştı. Hasta bakıcı tekrar girdi. — Lord Harold sizi çağırıyor, Milady. Astrid kalktı; makineleşmiş adımlarla o odadan çıktı; korido- ru geçti. Mumların zayıf bir dalgalı ışık saçtıkları alaca karanlık odanın önünde durdu, kollarını uzatıp ellerini birleştirerek, umudsuz bir jestle, (Sonu var) yarenin pervanesinin hızlı dönerken ” ğ d L el C At Dü detllleli.. lanünlüna, * eti P ÜĞT Ber ' n LAĞ