M SONKANUN 1938 PAZARTESİ Teknik ilerl'e'melrer Ankara radyosunun teknik saatin- de mühendis Bay Fahri Fuad tarafın- dan söylenmiş olan bu değerli konte- ransı sütunlarımıza alıyoruz* zi dinley Teknik saat diye önümüzde çok kı- $a bir zaman var. Dünyayı kılıktan kı lığa sokan sayısız teknik konuşulmasını böyle kısa bir zamana sığdırmak değil, sadece isimlerini kay- mak bile mümkün değildir. yeniliklerin Onun için ben bu özü parçalara a- yardım. Her şeyden ziyade göze çarp- tağı için size- önce sürar elde etmek için teknik alanın baş vurduğu çarele- ri ve elde edilen neticeleri topluca w- latayım 1 — Biliyoraz ki bundan otuz kırk sene eve! bir yerden bir. yere gitmek yahut eyya göndermek için, saatte £0 kilometre giden tren, en çok kırk kil»- metre hızla yüzen vapur ve daha iptidat olarak hayvan kuvvetile çekilen arca- balar vardı. Otomobil ve tayyare o gün- letde yeni doğmuştu. Son zamanlara gelince : Söz gelimi: Demiryolunda işliyen Bormal| trenlerin sürati Avrupada 90 — 100, Amerikada 110 — 120 kilemetredir. Süratin bu kadar artırılabilmesi, mükemmel işliyen ve istenildiği zaman bir treni mıhlanımış gibi - durdurabilen hava ve boşluk - frenlerinin icadından sonra başlamıştır. Halbuki bügün bu süratler de de- Bişti. Trenlerin sürati saatte 150 hattâ 200 kilometreye çıktı. Süratin böyle, birdenbire denecek kadar kısa bir zaman içinde artmasının sebebi, eskidenberi bilindiği halde, her nedense ihmal edilen hava zorluğunun sonunda hesaba katılmış olmasıdır. Vagonlara, havanım zorluk veremi- yeceği bir biçim verilince fark birden- bire büyüdü... Havanm en az zorluk gösterdiği biçim, bir yağınar damlası dir. Yani ön tarafı pürüs ve arka tarafı sivri. Bu, yağmur damlası biçimi bugün her şeyde kullanılıyor, Trenlerde, oto- mobillerde, tayyarelerde, balonlarda, torpi hattâ vapurlarda... içiri- yuvarlak Size, bu yüzden kazanrlan birkaç sürat rekorunu söyliyeyim 1 — Berlin — Hamburg — arasında işletilmekte olan bir trenin sürati saat te 1S0 kilemetredir. 2 — Almanyada Zossen — Maricn- feld arasında “yapılan 210 kilometrelik bir hız eldi tir. tecrühede edilmiş- 3 — Bugünkü ctemobil sürat ve rTu gaaâtte 435 kilometredir. * — Bugünkü tayyare sürat rekoru saatte 709 kilemetredir. 5 — Su üstünde yüzen motörbot re- koru saatte 200 kilometredir, Şöyle bir mukayese yapalım: âdi bir tabanca kurşununun sürati GSaatte yuvarlak hetab 850 kilemetre olduğuna göre yakında bir tayyareye gerçekten Ulus'un Romanmı: 4 Benim Güna (MEA Yazan: ANNIE VIVANTI O bilmiyor, anlamıyor, ki ben teselli götürmeğe değil, teselli almaya gidiyorum, Bu misyonda, ruhum huzuru yeniden buluyor. O tatlı hayır dua tekrar başımın üstünde ka- nadlanıyor, varışımda beni se- lamlıyor, gidişimde beni takib e- diyor, “— Günlerin aydın olsun!.. c'îi'*ş evinde parıldasın!.. Pal- miye yemişlerile seni beslesin, pFıar sularile susuzluğunu dindir- sin!.. Saadet seninle olsun!..,, Ğ Bu saf dileyişler, benim bütün Bgünümü aydınlatıyor. Ve düşünüyorum: “Eğer bir oğlum olsaydı, ba- na yoldaşlık eden papaz gibi mis- kurşun yetiştirmek mümkün olamıya- cak demektir... 2 — Televizyon ve telemekanik: Radyoyu biliyoruz. Bunu tarif etmi- yelim. Fakat radyonun, daha doğrusu radyo ile ses alıp verme meselesi hal edildikten sonra arkasından - televizi- yon doğdu. Onun arkasından da tele- mekanik. Televiziyon radyo ile bir manzara- nn uzaklara gönderilmesidir. Kısa bir zaman evcline kadar bu bir laboratuvar işi iken bugün piyasaya bile çıkmış bu- lunuyor, Bugün Avrupanın ve Amerikanın bazı yerlerinde televiziyon neşriyatı yapılıyor ve evinde böyle bir makinesi olan bir adam, oturduğu yerden hem bir operayı dinliyor, hem de seyrediyor. Yahut ta uzaklardan kendisile konu- şan bir adamın aynı zamanda hayalini, önündeki bir buzlu cam üzerinde gö- rüyor. Çıkarılmış mühim hir fotoğrafi bir- kaç dakika içinde yüzlerce kilometre mesafeye gönderilebiliyor. 'Telemekaniğe gelince: Bu da radyo vasıtasile mihaniki ha- reketlerin uzaklardan idare edilmesi- dir.. Pilotsuz bir tayyarenin uçması, kaptansız bir vapurun yürümesi bep telemekaniğin tatbikatıdır. ” ”. Ön sıralarda sayılması lazım gelen büyük teknik hadiselerden mühim bir kısmı da enerji elde etmek için baş vurulan çareler ve alınan neticelerdir. Meselâ: maddenin en küçük parça- sı sanılan atomların 3, S hattâ 10 mil- yon votluk tevettürler altında parçalana- rak eclektron ve protonlara ayrılması, vakıa benüz bu iş bir laboratuvar - işi olmaktan çıkmamışsa da günden güne büyük ve ümid verici bir ehemmiyet alıyor, ğ 'Tasavvur ediniz. Mesclâ bir kilogram Lithium'un atomlarının parçalanarak Helium haline geçmesile, başıboş ka- lan enerjinin değeri 60 milyar kalori ediyor. Yani 60 milyar kalori elde et- mek için kömür yakmak icab etse yedi milyon kilogram kömür lazım gelecek demektir. Bakalım, bu işin neticesini biraz beklemek lazım. ar üzerinde yapılan tetkikler: ziya yani ışık şuala- m başka daha birçok, gözle görül- ultraviolet Alfa şuar, Beta miyen şualar var. x şuar, Şuar, infrarooge şuar, Şuar ve salre... Yeryüzünü kaplıyan hava tabakası- nın içinde birçek kırılmalara uğrıya- rak fiziki mahiyetini kati olarak belli etmiyen bu şuaların vasıflarını anla- mak için bazı teşebbüsler yapılmıştır. Evvelâ profesör Pikard hususi ola- rak yaptırdığı bir balonla yerden 17000 Tefrika: 54 hım CULPA) Italyanca aslından türkçeye çevireni NÜSHET HAŞİM SİNANOĞLU yöner olmasını isterdim. İsterdim ki o monden konvansiyonların e- sirliğinden uzak, çölde- büyüsün, mektebi fakirlik, dini fedakârlık, mükâfatı ruhun huzuru olsun. Böylelikle, serbest ve mesud, bü- yük güneşin altında, zorlanamaz yıldızların altında onun şahin göz- leri hududsuz genişliği mesafe- lendirmiş, ruhu, korkusuz, Tanrı- ya yükselmiş olurdu .,, Bir oğlum olsaydr....,. Wçik 4 ikincikânun “Dün yeni bir isyan teşebbüsü oldu, Fakat insafsız bir ciddiyetle hemen bastırıldı. Bizim merhametsiz tazyik ted- ULUS metre yükseğe çıkarak kesafeti pek az olan stratosferde bu şuaları araştırdı. Daha yükseklere çıkmak teknik sebeb- Jerden dolayı mümkün olamadı. Bun- dan sonra profesör Regener yaptığı bir balona icab eden âletleri koyarak 28 bin metre yükseğe gönderdi. Bu yük- seklikte âletlerin otomatik olarak be- Hirttiği hakikatlerden ultra şualar hak- kındaki faraziyeler oldukça katileşmiyş oldu... Bundan sonra ruslar da aynı mak- sadla 22000 metre yükseğe çıktılar, fa- kat bir kaza, maksada erişmelerine ma- ni oldu... D Son zamanın büyük teknik ve öko- nomik hadiselerinden birisi de suni benzin yapılmasıdır.. Leuna benzini adı takıl a benzin baştan aşağı ter- kib yollarile yapılmaktadır. Leuna benzinini yapan Bergius isimli bir al- man âlimidir. Ayüı zat ağacın esası o- lan sgelkilozu hyrolyse etmek yani su vermek suretile suni şeker dahi yap- maktadır. .» Teknik alanda birçok büyük d lar çok defa bir noktada takılıp kalır yor. Günün birinde o noktanın zorunu kaldırımak için bir çare bulununca iş birdenbire ilerleyiveriyor. İşte size birkaç örnek: 1 — Tekerleklerin, göbekten çevre- ye doğru tesir eden ve anilmerkez kuv- vet dediğimiz zor ile kırılmaması için çare bulununca otomobil 435 kilemet- relik hız aldı. 2 — Vagonların rüzgâra karşı zor- Tuk göstermemesi için biraz evel anlat- tığım yağmur damlası biçimi verilince trenlerin sürati 200 kilometreye çıktı. 3 — Elektron neşreden katod lam- baları yapılınca telsiz telefon dünyaya yayılıverdi.. 4 — Çok hafif olan benzin motörle- ri yapılınca tayyarecilik pek ziyade ilerledi. Geçen gün - İllustrasyon'da ©- kudum. Pan American Airways kum- panyasının, her biri 670 beygirlik dört motörlü ve 17000 kilo ağırlığında ko- caman bir tayyaresi saatte 300 kilomet- re hizle uçmuştur. $ — Dizel gistemi motörlerle, ya- hut bukar turbinlerile birtek makine- den 100000 beygir kuvveti elde edilebi. liyor. 'Teknik alanım başka şubelerinden de daha pek çok örnek sayılabilir. Fa- kat vakit bittiği için artık susuyorum. Bu geniş özü gelecek sefer gene yürü- türüz... ——— e— —- Kış çok şiddetlendi, yoksulları düşünelim Çocuk EKsirgeme Kurumu son bir hafta zarfında 159 fakir çocuğu giydi- rerek hayatlarını soğuktan korumuştur. Bu adedi bin: Çıkarmak çok kolaydır. Evinizdeki eski >« vaşır ve elbiseleri Kuruma vermeniz kâfidir. Kış çok şid- detlendi. Vakit geçirmeyiniz. Yoksul- Hayatlarını kurtarı- nız. » Jarı sevindiri lunmak için, arab kadınları, Ka- hire'nin büyük meydanına indi- ler, ve kara, dilsiz, o silahsız ye- islerine trajik bir kalabalık ha- linde, bağırlarını ingiliz askerle- rinin süngülerine arzederek ora- da öylece kaldılar. Netice: Bir yirmi kadar ölü ve birkaç yüz yaralı. Yerli hizmetçi Zoraide anla- tıyor: yaralılar arasında çok ta- nımmış bir mısırlı varmış: Bir büyük efendi, - o diyor, -bir. A- pustol, fellahların bir kumandanı, ki bir süngü ile böğründen vurul- müuş. Adını sordum. Bilemedi. Bugün Normanla sokağa çık- tığım zaman, evimizin kapısı ö- nünde bir ihtiyar arab vardı. Biz geçerken yüzünü örttü. Bu akşam, yalnız dönerken, hâlâ orada olduğunu gördüm. Bu sefer gözlerini bana dikti. Tanıdım: İbrahim'di. Bir za- mankinden daha zayıf, daha fan- toma halli. İbrahim.... Kim bilir ne istiyor- DA ça 3 — Memleket Postası ,Bursa Halkevinde soysal yardım çalışmaları Bursa halkevinin çok verimli başaran yardım komitesidir. işler şubelerinden biri de soysal Bu şube son za- manlarda (Bursa yoksullarına yardım) kurumu ve C. H. F. ocak kurumlarile el birliği yaparak halkın hamiyetine baş vurmuş yoksullar ve fakirler için halktan (14000) parça giyim toplamış- tır. Bu eşya belediyece etüvden geçi- rildikten sonra şu şekilde dağıtılmış- tır: 13 mektebin 600 fakir çocuğuna, mektebe gitmiyen 1200 fakir çocuğa, kadın ve erkek 600 yoksula ki: büyük küçük 2400 fakire giyim verilmiştir. Dağıtılan eşyanın parça sayısı 14000 dir, Bunlar arasında 400 çift ayakkabır da vardır. Dağıtılan eşya arasında yüz- Jerce çorab varsa da bu sayıya katıl- mamıştır. Tek olarak geriye kalan 400 parça eski ayakkabı da satılarak tutarı gene yoksullara harcanacaktır. Bunlardan başka; toplanan eşya &- rasında yeni doğan çocuklara yarıyan 690 parça eşya çocukları esirgeme ku- rumuna verilmiştir. Yoksullara yardım kurumunun her ay topladığı tazhhüd- lerden başka valimizin yardım ve delâ- ketile memleketimizin eyiliksever ve varlıklı yurddaşlarından 261 lira top- lanarak; koruma kurumları - olmıyan okulalara dağıtılmıştır. Bu okulalarda- ki çocuklara yemek için de onar kilo pirinç verilmiştir. 15 mektebin yoksul gocuklarına mekteb örneğine göre ye- ni giyim yapılmak Üzere 118 metre ye- ni Jaciverd kumaş günderilmiştir. Halk €evi soysal yardım komitesinin ve Bur- ga yoksullarına yardım kurumunun çalışmalarını kolaylaştıran — ve arkalı- yan valimiz Fazlı Güleç; her hafta bu kurumların toplantılarında bulunarak enlara kuvvet veriyor, gerek — valimiz gerekse, memleketin fakirleri hesabına kapı kapı dolağarak eşya toplıyan bu kurum üyelerini ve C. H. F. ocak ka rumlarını bu yüksek bağlılık ve şefe katlerinden ötürü takdir etmek lazım- dır. Musa Aydında deve güreşleri - Halkevi çalışmaları Aydın: — Aydın Halkevi içtimat yar dım şubesi bayramın ikinci ve üçüncü günleri, orta ve ilk okullardaki yoksul ve kimsesiz çocukları giydirmek Üzere deve güreşi yaptırmıştır. Güreşe sekir çift tülü girmiştir. A« yağa aydınlı Ahmed çavuşun — tülüsü, Osmanbüklü ve Sepetçi tülülerini yoe nerek kazanmıştır. Ortaya turgucu — tülüsünü yenem köşklü Hamzanın tülüsü ile yorgancı tülüsünü yenen aydınlı Bay Eyübün tülüsü güreşmiş ikisi de berabere kal maşlardır. Başa Köşk fırka başkanı Bay Mehı medin oğlunun ünlü tülüsü çıkmış fas kat bu tülü ile güreşecek denk - tülü bulunmadığından galib sayılmış ve bas ga konan halryı almıştır. Bu tülü Yenipazardan Alim ağanın tülüsü ile güreşecekti fakat Alim ağanın çok hasta olmasından tülüsü gelmemize tir. Geçen sene Alim ağa — tülüsü ile köşklü tülüsü güreşmişler Alim ağa tü lüsü kazanmıştı. Bu yil iddia ile çok yi bakılan köşklü tülünün — kazanacağı mangalbaşı güreşlerinde söylenmektes dir, Deve güreşlerinin en tatlı yanı mara galbaşı güreşleridir. Gece deveciler hu — kahvesinde toplanır, develer dışarı tas kılır, davul zurnalar çalar, mangalba- şında eski deveciler ünlü tülü güreşle« rini anlatırlar. Aydın — Yılbaşı gecesi bu yıl her yıldan daha meşeli ve eğlenceli geçe miştir, Spor mıntaka ve kulübü el birliği hükümette bir balo vermişlers dir. Balo çok eğlenceli ve neşeli saba- ha kadar devam etmiştir. Halkevi salonunda da birçok halk- İBursa'da Atatörk Beykeli du? durmadım. Merdivenleri, yü- reğim çarpıntı içinde koşarak çık- tım. «« Tekrar bakıyorum. Hâlâ o- rada, Benden ne istiyor acaba?,, Hi *“Indim, konuştum. Alçak sesle, sıtmalı sıtmalı, bana dedi ki efendisi yaralı imiş. Titriyerek, ellerini kavuşturarak, beni onun yanına gitmem için kandırmaya çalıştı. Boğazımın tıkandığını duy- dum, Cevab veremedim. Başımla bir red işareti yaptım: — Hayır! Muhakkak gözlerimde bir bü- yük hüzün okumuştur Başını eğ- di, bir tek kelime daha söyleme- den gitti. Huzursuzum, — heyecanlıyım. Ne yapmak istediğimi, ne yap- mam lazım geldiğini bilmiyorum. Red edişim belki insafsızca olmuştur. Halbuki bunca ıstırab çekenleri ziyaret etmiş, teselli et- miştim. Neden onu etmiyeyim? Bu akşam - yalnızım. Bir git — sem?... Fakat man'a karşıçok kötüce bir hiyanet olur.,, Y “İbrahimi bir daha görmedim. Fakat Zoraide, fellahların o kadar sevdikleri “büyük efendi,, nin, —— Allahın sayesinde eyileşmekte ol duğu haberini getirdi.,, #4W “Misyonerle birlikte son defa olarak fakirlerimin yanına dön« düm. Norman bundan sonrast için bana bu teselliyi yasak edi- yor. Kendisine bir fenalık getir- memden korkuyor. Belki de, faz- la olarak bir de, avrupalılara kar- $i çok müteessir olan yerlilerin bir tecavüzüne, bir tehlikesine maruz kalmamdan korkuyor. Ba- na ne kadar saygılı olduklarını © bilmiyor; ne kadar mütevazı, ne kadar eyi olduklarını o bilmiyor, Hayatıma boşluk dönüyor, Mahzunum.., (Sonu varı