P. && S çi (e W İzgimin Bepük meeyeer P ea ; MN e - yeni ticari : .nasebetler SAYIFA 4 ULÜUÜS Şi AA Fe t 4 5938 PA Garbta fıkır hareketleri Avrupa buhranı: yirminci asır Avrupası Geçenlerde “Cihan içinde Avrupa buhranrı,, isimli yazısının iki mühim Dölümünü bastığımız M. Andrö Sieg- feried, “Revue de Paris, mecmuasının Ykinci kânun sayısında aynı mevzu ü- zerinde yazmağa devam ediyor. Bu kı- gımdan da şu dikkate değer sayıfaları dilimize çeviriyoruz Avrupanın, yirminci asır başlarına kadar münakaşa bile edilmiyen cihan Bzerindeki üstünlüğü, bugün artık iti- razlara uğramaktadır. Bu, ımrı- ( Yabancı gazetelerde okuduklarımız .. « .. Çok güzel bir gün Entransijan » Paris, 7. 1. 35 6 sonkânun akşamı, Entransijan'ın muhabiri B. Musolini'yi selamlamış ve söz arasında da “güzel gün,, kelimele- rini söylemişti. B. Musolini, bu keli- meler üzerinde durarak: — Çok güzel bir gün, demiştir. Hakikaten &6 sonkânun günü çok güzel bir gündür ve tarihi bir ehemmi- yet alacak mahiyettedir. Avrupa tari- rinde ilk defa olarak iki devlet adamı yalnız kendi uluslarının münasebetle- zın en mühim hadisesi olup beyaz 1r- kan itibarı dahi tehlıbeye gmnektedır. Bu — bul biri de pek ansızın başlamış olmasıdır, Bir taraftan avrupa ile öteki kıt'alar öte taraf- dan da beyaz ırkla öteki ırklar arasın- deki münasebetlerde derin değişiklik- Jer oluyor. Hattâ eski “garb” mefhumu bile değişti; çünki Avrupa medeni- yeti ile garpmedeniyeti artık birbirine |- Bymamakta ve hatta avrupa ananesine tabi olmaktan çıkmaktadır. — Son yirmi yıl içinde inanılmaya- tak derecede hızlı bir yürüyüş takib e- den dünyanın bu değişmesinde savaş, büyiik'bixroloynıdı.l?ıhtbu rolün e- hemmiyeti fazla büyütülmüştü. Filha- kika aradan epey zaman geçtikten son- ra görüyoruz ki kıtalar arasındaki mu- ’—. lerinden Hetlas daki ü lerde — Vvazenenin bo:ulmasma hakiki sebeb, K ııqueğildi: O yalniız işe hız ver- miş ve tehlikeyi artırmıştır. Fakat buh ran, nasıl olsa doğacaktı. Avrupa inhi- Barının sarsılması daha on dokuzuncu asrın son rubunda tesirlerini gösterme»- T — e başlayan hadiselerin neticesidir. Uluslararası ticaret sahasında sava- şın yaptığı ilk tesir, savaşa iştirak € » den devletler üzerinde görüldü. Onlar birdenbire, vakit — geçirmeksizin tat- mini lazım gelen bu yolda ihtiyaçlar karşısında kaldılar. Bu ihtiyaçlar hem yiyecek maddeleri, hem de bir taraftan ilk maddeler, diğer taraftan yapılmış eşyadan ibaretti. Avrupanın bu mad- deleri temin —için Avrupa dışındaki leketl. h 1 o mem- - leketlerde kocaman bır ihracat hareketi - wücuda getirdi. Buna mukabil kendi ih- racatı kesildiği için ticaret muvazenesi tamamile bozuldu. Bu şartlar içinde — ticari muameleler hacmi o kadar büyü- — memiş olmakla beraber asıl borclar ye- — künu korkunc bir şekilde kabarmıştır. Fransanın bu bakımdan arzettiği . Misal dikkate deier. 1913 ile 1917 se- neleri arasında Fransa'nın ithalatı 8421 - franktan ve 372 milyon kentaldan 27554 — milyon frank — ve 348 milyon kentale gıkmış, buna mukabil ihracat 6314 mil- yon frank ve 220 milyon — kentalden 3676 milyon frank ve 29 milyon kentale düşmüştür. Bitaraf memlekeuerıe Avrupa dışın- 'daki müttefik memleketlerde bu vazi- yet başka türlü neticeler verdi. İstenil- diği fiata ve istenildiği mikdarda mal /— âbraç etmek, kaçırılmaz bir fırsattı. Bu /— gayededir ki Birleşik devletler et, buğ- - day, petrol ve madenlerini; Kanada hu- — bubat, reçel, yağ, et, kereste gibi mah- “güllerini; cenubi Amerika kahvesini, derisini, mısırımı, yününü bol bol, iste- diği kadar ihraç etti. Öyle ki 1915 » — 1920 de Birleşik Devletler ihracatı 2.448 milyon dolardan 6.417 milyon dolara, diğer memleketler ihracatı da o nisbet C te çıktı. Dış ticaretleri bu derece gelişen Av- “zupa dışı memleketlerinin satın alma gücü aynı mikyasta büyüdü. Bunun ne- ticesi, başka kıtaların süratle sanayi- Teşmesi oldu. Fabrikaların çıkardığı malların hepsi o gün satılmağa başla- dı her gün yeni yeni sanayi kuruldu. Sanayii en çabuk inkişaf etmiş olan — bu memleketler, tabiatiyle diğer mem- “leketlere de mal satmağa başladılar. Bu / guretle Av- -ya ihtiyaç kalmaksızın teessüs etti — ve Avrupanın bu münasebetlerdeki hise TNEMARİZMİ AÇ e şb ; rini im etmek için değil, kendi hususi menfaatlerinden başka, genel bir barışın kurallarını araştırmak için toplanmışlardır. B. Musolini de bu noktaya bilhassa işaret etmiştir: “Biz yalnız iki ülkeyi alâkalandıran hususi meselelerin halli için değil, menşedeki birliğimizden gelen ve ulusların bilhas- Ba muhtaç bulundukları ideal değerle- rin tesbit ve tasdiki için çalıştık...,, Bundan da görüleceği üzere, Roma konuşmalarının —üstünde — insanlığın yüksek ahlakı bulunmaktadır. Bazı ak- si adamların, cümleleri parçalayıp, ke- Hmeleri tartarak. B. Musolini'nin “iki ülkeden hiç birinin yeni anlaşmalar yüzünden eski dostluklarından vaz ge- çemiyeceği,, hakkındaki sözleri üzerin- de durmaları da hoşuma gidiyor. El- bette öyle olacak! biz, her beş dakikada bir iğreti bir arkadaşı brrakıp da onun yanındakine atılan vals oyuncuları mı- yız? Gerekli olan, herkesin şimdiki dostlukları üzerine, kabilse bütün Av- rupayı içine almağa kadar varacak 0- lan yeni dostluklar kurmasıdır. Bu, şimdiye kadar çok boş görünen ve bi- rinci defa olarak vücudlanacak gibi gö- rünen bir hülyadır. B. Laval, verdiği beliğ cevabta: “barış ülküsü güden herkesin gözü bu- gün Roma'ya çevrilmiştir.,, demişti, Evet, herkesin, bilhassa ingilizlerin gözü Romada idi. Dün, Con Saymen, B. Musolini ile bizim bakanımıza en sıcak dileklerini telgraflamıştı. Kılr kırk yaranların sözlerine kulak asmı- yalım. Barış yolu çok uzundur, fakat biz bu yola girmiş bulunuyoruz. Bir doktorun itirafları Jozef Bal'og adlı bir macar demir- yolu memuru, âşık olduğu kadını ven Lui Perga adlı bir doktoru, diplo- ması olmadığı halde doktorluk yap- makla itham ettiğinden, suçlu aşağıda- ki sözleri söylemiştir: sö- “— Şikâyetçi benim doktor olduğumu pek eyi bilir. Ben 1920 de çok eyi bir derece ile diploma aldım ve hemen bir kabine açtım. Fakat boşu boşuna hasta- ların gelmesini bekledim. Yalnız ber- ber, terzi ve kunduracı gibi esnaf ge- lip muayene oluyorlar ve mukabilinde de beni tıraş ediyor, elbise dikiyor ve- ya kundura yapıyorlardı. Güçlükler her gün bıraz daha artmağa başladığı için kabi k de kaldım. O gundenberı de çok me- şakkatli bir hayat geçirmeğe başladım. 1930 da geceleri fakirlere mahsus u- cuz yerlerde yatıyor ve en güç işleri görerek, bir ara da sokak süpürerek güç bela hayatımı kazanıyordum, Daha sonra zayıf hastalara kan vererek ayda 150 den 180 franga kadar bir kazanc temin ettim. Fakat bu para da bana yetmiyordu. Bunun üzerine taşraya gi- derek bir köyde yerleştim ve doktor olduğumu gizliyerek mütetabbiblik et- meğe başladım. İlaçlarım eyi tesir et- tiği için muvaffakiyet kazanmağa, ma- saj yapıp hasta kabul etmeğe devam ettim. Fakat o sırada hükümet benim bu yaptıklarımdan kuşkulandı. Ben de hapisten kurtulmak için doktor diplo- mamrı göstermeğe mecbur kaldım. An- €ak, bu benim için çok kötü oldu. Bir iki gün içinde halk beni bir şarlatan addetti. Ve>-hiç bir hasta muayene ol- mağa gelmedi. Bunun üzerine de o kö- yü terkettim ve gene mütetabbiblik e- derek bir köyden bir köye dolaşmağa başladım.,, “Bu sayede hayatiımı kazandıktan başka aileme de yardım ecebiliyordum. H kük — b ııııı in ıyc tin- Ancak son birinde bir iş bularak hakiki surette doktorluk yapmağa başladım.,, Bu acıklı sözler halk üzerinde çok büyük bir tesir yapmış ve şikâyetçiyi davasından vaz geçmeğe sevk etmiştir. Doktor da beraet etmiştir. Prager Tageblatt — İlkkânun Bay Laval ve Papa & sonkânun tarihli Tan gazetesi Roma'da Bay Musolini ve Laval ara- sında yapılmış olan uzlaşmanın ma- lüm olan ana çizgilerini izah ederek gözden geçirdikten sonra diyor ki: — Müzakerelerin verdiği eyi netice- den, ve geniş uluslararası alanda Av- rupa tesanüdü ve barışını gözeten ay- nı zihhiyet içinde Fransa ve İtalyanın güvenli iş birliğinden ancak sevinebili- riz. Öteyandan, Bay Laval'in Roma se- yahatindeki son hareketi, acunda bıra- kacağı manevi tesirler itibarile, daha az ehemmiyetli değildir. Dışartişler ba- kanı Papa tarafından kabul edilmiş ve sonra müsteşar kardinalla görüşmüştü. Bu harekette, bütün katolik âleminin manevi reisi olan Papaya karşı yüksek Bir nezaket jestinden daha fazla bir şey vardır ve bu hareketin sıyasal şü- mulü hadiselere karşı dikkatli olan hiç kimsenin — gözünden — kaçmıyacaktır. Sar plebisitinin arifesinde ve sarlı kato- Tikler baştan başa Hitlerizmin hükmü altında bulunan bir Almanyaya dönüş ihtimalinden endişede bulunurken, Bay Laval'in Vatikan'ı ziyareti, hadiseler- den dolayı hususi bir ehemmiyet alı- yor, çünkü bu ziyaret Fransa'nın barış ve uzlaşma sıyasasının Vatikan'da an- laşılmış - olduği ve bu sıy hattâ dini endişelerden uzak olanların gözlerinde bile medeniyetimizin kay- nağı olan hıriıtiyaniık esaslı prensip- lerine uygun bulunduğuna delâlet eder. Bir müddet önce Papa'nın, Noel münasebetile söylediği ananev? nutuk- ta, alman ülkelerinde hıristiyan ahlakı ile telifi imkânsız olan ırkçı bir doktri- nin, hıristiyanlığın asırlarca müddet mücadele sayesinde yıkmış olduğu ve eski zamanları tekrar yaşatmak istiyen bir nevi Neo-paganizmin'e doöğru yü- rüyen hareketlerden duyduğu endişele- Ti çok tesirli bir ciddiyet taşıyan söz- lerle ifade etmişti. Fransız ulusu, tabi- - ati ve karakteri icahı olarak, böyle ha- talardan masundur, ve sadece insanlık tesanüdü ülküsüne sadık kalması, ken- di davasile, Avrupada medeniyet dava- sından ayrılamıyacak olan hıristiyan- lık davasına hizmet için ona kâfi gel- mektedir. SAREY A ON AAA GÖM A Ç y y Ş vi sesi günden güne azaldı. Aşağıdaki ra- kamlar, bu vaziyeti daha göze çarpar bir suürette ifade ederleri mak amacını gütmekte de değildirler. Bilakis: medeniyetlerin — ve ırkların durmaksızın biribirine karışmaları sa- BİRLEŞİK DEVLETLER İTHALATI Avrupadan getirilen mallar (yüzde Amerikadan » ”» v Asya ve Okyanosyadan getirilen mallar JAPONYA Avrupadan getirilen mallar (yüzde) Amerikadan » ” ”» Asyadan getirilen mallar (yüzde) Bu rakamlar da, kıtalar arasındaki ticarf münasebetlerin harbtanberi yeni bir 'ye tâbi olduklarını göste- riyor. Avrupa'nın, elden kaçırdığı mev- kiin bazı noktalarını yeniden ele geçir- miş olmasına rağmen 1914 şartları ar- tık kati surette maziye geçmiş sayılır. Avrupa kaybettiği piyasaların bazıları- na belki yeniden girebilir; fakat diğer kıtalar, istisnaf şartlar sayesinde ele geçirdikleri vaziyeti kolay kolay elden bırakmıyacaklardır. Yeni vaziyetten is- tifade edenler bunun günden güne daha “kuvvetli olmasını isterler, Hattâ onu korumak için silaha sarılmağa bile ha- zırdırlar, Bunun içindir ki cihanın sa- nayileşmesi işi « ökonomik “hikmet,, e uygun ol! bile - d di Avrupa, kaybettiği piyasaları yeniden kazanmağa davrandıkça karşısında, Av- rupa, dışında otuz memleketin çılxı- kan ve canlı ulusçuluğunu — buluyor. Savaş, bu değişmenin hakiki sebebi ol« madıysa bile kati sebeblerinden biri ol. muştur. CeT #kib Böyle şümullü bir buhranın doğur- duğu vaziyet, eski Avrcpa hegemon- yasının bozulmasına sebeb olur. Bütüıı — dünyada kullanrlan ökonomik ve tek- nik uıuiler “yeknasaklıktan,, uzaklaşe 1910-14 — 1921 — 1930 405 U sak . 29i7 327 — 419 — 39— (yüzde) MEB - 265h7 001 İTHALATI BÖ ASA F DB — 3 Wemie ' İi t — 46 — TÜl— - #Üm— yesinde dünyanın, her tarafı aynı man- zarayı göstermeğe başlıyor. Her yerde aynı otomobile, aynı radyoya rastge- liyoruz. Hiç bir güzelliğe saygı duy- mayan “terakki,, nin her şeyi tesviye eden tekerleği altında ezilen insanlık, hiç bir zaman yeknasaklığa bu derece Boyun eğmemişti. Fakat değişik hayat seviyeleri arasındaki basamaklar — da- ha uzün zaman mevcut olacağı için A- merika ile Avrupa, Avrupa ile Asya arasında henüz büyük farklar vardır. Fakat yeni olan hâdise şudur: Avrupa, |eskisi gibi bir “hitrarchie,, kabul ettir- mek ve bütün dünyada bir çalışma bir- liği temin etmek kudret ve kuvvetini haiz olmaktan çıkmıştır. Birçoklarımı- zın hatırladığı bu nüfuz ve tesir birli « ği yerine şimdi, Arzı paylaşan birçok “nüfuz daireleri,, vardır. Avrupa ken- dine aid ve hâlâ ehemmiyetlice — olan | “daire,, yi henüz muhafaza etmektedir; fakat Avrupa kıyılarından ayrılan her- hangi bir yolcu birleşik devletlerin “da- ire,, sine girmekte gecikmez; Asya'da ise ne Amerika'ya ne de Avrupa'ya bağ- lr olmıyan birkaç mıntaka hmııııııku- dır. Bugün, Avrupa'nın eski hâkimiye- ti zamanmdaki “ilham vc faaliyet bü- h 7?»:»—-—,“:—: TE SAA AAA AU ŞAİA S SA AŞ S S aGT _ı.:w YAR YİRİMİA. MK OMA VPUMERAAMA ai liği,, ile mühim tezatlar teşkil eden üç dört muhtelif istikamet belirdiğini gö- rüyoruz, Bu manzaranın karşısında Ro- ma âleminin inhilal ettiği devri düşün- memek kabil değildir. Bu yeni şartlar Avrupa'yı ne bakım- dan alâkadar eder? Diğer kıtalarda in- kişaf eden sanayi Avrupa'nın, muva- zenesi için gerek olan ihracatını azalt- maktadır; diğer taraftan Avrupa için, buhran zamanlarında kolaylıkla temin edilen ilk madde tedariki meselesi gü- nün birinde, müstahsillerin bu madde- leri yerinde işlemeleri yüzünden, güç- leşmeğe yüz tutacak. Ticari mübadele- lerde görülen engeller, bütün dünya- nın komisyoncusu, nakliyecisi ve arzi- yesi vazifesini gören Avrupa'nın men- yor. Ulusl mü- duraklaması Avrupa üzerinde — nihayet bir amboli nevinden tesir yapabilir. Bu suretledir ki yirminci asra aid olmak üzere ve top- lu bir halde birçok meseleler — ortaya çıkmış bulunuyor. Gerçekten âlem, ma- ziye aid kaide ve ananeleri kabul etmi- yen yeni ve büsbütün başka bir muva- , L D faatlerine badelelerin uzun | zeneye doğru ilerliyor. Buna alışmalı- 'yız. Ticaret, eski serbestisini yeniden bulacağa benzemiyor; — sıyasa, ökono- mik işlere günden güne daha çok ka- rışryor. Onun için mübadeleler, — eski mahiyetini muhafaza edemez; — hattâ hacim itibariyle bile değişir. Avrupa- nın kabul etmek — zarüretinde kaldığı “intibak ameliyesi, iycabında bir bünye /| değişmesine kadar ileri götürülebilir. 'Bu meseleler, Avrupa'rım — yaşamakta devam etmesi imkâniyle alâkadardır. , * FADA KS KŞDN v* L ANALA 1934 - 1935 4 sonkânun tarihli Mançester diyen gazeteci, “1934 — 1935,, başlığl! tında yazdığı bir başmakalede ĞI kle * Her ne kadar 1934 yılı bir iki € sef edilecek hadise ile kapanmışsa * 1935 yılr ümidsiz bir manzara göstt! memektedir, Eğer bu biten yıl içinde olup - bit miş bazı münferid hadiselere baka 'î' olursak bunu genel savaştanberi gö miş yılların en korkuncu olarak görü biliriz. Meselâ bu arada Avusturyadaki dahili kıyam, Viyana sosyalistlerinil vahşice ortadan kaldırılması, almanlı rın Avusturyaya bücümları, Dolfus'ul öldürülmesi, İspanyadaki savaş, Ki Aleksandr ile Bartu'nun öldürülmesi, Rusyada muhaliflere karşı alınan ted” birler, baziranda nazilerin bazı arkâ daşlarını silahla tasfiye etmesi sayılâ bilir. Bütün bu hadiseler tek başına deli şetli şeyler olmakla beraber hiç birisi uluslararası büyük manalar taşımamak tadırlar; meselâ 1934 teki bu hadisele rin hiç birisi Hitlerin iktidar mevkii* ne gelmesi, yahut Amerikadaki yeni tecrübeye kalkışılması kabilinden bil şeyler değildirler. 1934 yılında olan bi* ten işlerden hiç birisi uluslararası si temi bozacak mahiyette değildir. Bunun iki sebebi vardır; Ya uluslaf arası sistem, bütün bu hadiselerdefi müteessir olmak hassasiyetini kayb miştir; yahut durumdaki duruluğuf yerinde kal temin edecek — kuv vetler fazladır. İhtimal ki her iki na* zariye de doğrudur....., 4 Gazete, burada uluslar derneğindemi onun meziyet ve kusurlarından e ettikten sonra diyor ki: ğ “, Japonyanın ve Almanyanın * luslar derneğini bırakmaları, Ameri! nın ise hiç girmemesi uluslararası sis4 teminin az çok zayıf olduğuna işaret edebilir. Bu zayıflığı ortadan kaldırmak vi uluslar derneğine her ülkenin gereği gibi yardım etmesi istikbalin beklediği vazifelerdendir. ; 1934 yılında Rusya'nın derneğe tılması, derneğin Macaristan — Yu: göslavya ihtilafını halletmesi ve Sar'" daki ihtilaflı mıntakaya asayişi koru: yacak polis kuvvetleri gönderilmesi uluslar derneğinin itibarını bir hay) yükseltmiştir. Herhalde bu dernel 1934 yılının başında sonunda olduğun dan daha zayıftı. Herhalde bu zayrf$ lık, bir takım memleketleri telaşa ve miştir. Son aylarda İngilterenin takınmığ olduğu vaziyet bu hususta yardımlı ol muştur. Acun, 1934 yılında daha ziyade ökül nomik bunaltı mücadelesile uğraştı., Gazete burada bunaltının önünü geçmek için ingiliz hükümetinin aldıt | ğz tedbirlerden bahsettikten sonra yl zısını — yeni yıl için gemş dıle lerle bıtırmektedır. J Maks Lındeı"ın servetı Ölümü vaktile çok gürültüler yap* mış olan ünlü komik Maks Linder, b tün servetini şimdi küçük bir çocuk © lan kızına bırakmıştı. Maks'ın akrabâ* sından olan iki aile, bu kızı ele geçif* mek için uğraşıyorlar. Bunlardan bi si, Maks'ın vasiyetnamesini yazarkelt deli olduğunu, onun için vasiyetnamet nin muteber olmadığını, diğeri | Maks'ın aklı başında olduğunu — iddiâ etmektedir. Netice belli oluncıya kadâf hükümet Maks'ın servetini haciz ıl__ na almıştır. j Kızcağızın olan bitenden haberi yu tur. B. Pol Bonkur, haczin kaldırılm &ı için teşebbüste bulunacaktır. > Avrupa'nın en eski kıralt 31 yaşında iken, 1900 yılında italk ya tahtına çıkmış olan üçüncü Viktos Emanuel Avrupanın en uzun zan danberi hüküm süren kıralıdır. — — » Yüksek bir kültür sahibi olan kır&? aynı zamanda madalye ve posta ınlı ç na çok meraklıdır. Malik; olduğu - leREyan, Ben yargita, BO Şan bakamarin n ğanşn Z — d ga ee ra BAA AĞA ÜŞ f ğ