Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
! * 23 İLKKÂNUN 1934 PAZAR ULUS SAYIFA 5 Ükonomi —H ——— Ulusal artırım (faiz) sıyasası Ökonomi ve artırım yedigünü — baş- larken, İnönü'nün sesi, talihimizi dü- zünde yürütebilecek bir doğruluğa (ha kikat - vörite) yeni bir ışık verdi: Genel kalkınmamızda, ulusal varlı- ğımızın bütün tellerini elde tutmak, onları hep birden ve biribirine uygun olarak çekmek, çevirmek gerekliği. Ökonomi alanında ise, ekim (ziraat) zanaat, bayındırlık, alışveriş (ticaret) taşıma ve para işleri; ökonomik bütün-| lüğümüzün biribirini tümleyen bölüm- leri ve kollarıdır. Bunlar, ttpkr adam gövdesinin üyeleri gibi, hepsi de bütün ve sağlam bir gövde için aynı kertede ehemmiyetli olmakla beraber, başka başka bakım isterler. a Ulusal artım (faiz) sıyasasını “işte bu görüşle görüyor ve öyle araştırmak İstiyoruz. Artım (faiz) nedir? Oluşunun kö - kü nerededir? Bu sorguların karşılığı, onun hukukt ve ökonomile özünü ay- dınlatmaya yarıyacaktır. Artım, parası olup da onu_kuuam - tauyan kişinin, o Pparayı kullanarak Üretmek durumunda olan başka bir kişiye ödünç olarak vermesiyle doğar. Ödünç verenle, ökonomik bir deyiş. de kredi açanla, kredi alan arasında şu temellere dayanan bir anlaşma ve ant- Ia apılıyor demektir.. şîş ğtîdî );ıeren, kredi alana güveni- yor, 2) Kredi veren, kredi alanın, o kre- diyi nerede kullanacağını araştırıp be- ğeniyor, o işin usa yakın ve verimli ol- duğuna inanıyor, 3) Kredi veren, parasının şu veya Bu işde kullanılmasını isteyor. Çünkü onca ancak o iş verimli ve sağlam gö- rünüyor. Böylece kredi verenler, öko- nomik işlere kendi dileklerine göre yön (istikamet) veriyor, 4) Krediyi verenle alan arasında bu şartlarla bir andlaşma yapılmış oluyor. Bu anlaş ve andlaşmadı çıkan anlam (mana) açıktır: iki taraf da bu yapılan kredi işiyle yeni bir ürün elde edileceği kanığındadır. Elde edilecek bu üründen artım (faiz) adını verdiği- miz bir parçası, ana borçla birlikte ve vadesinde, kredi açan kişiye geri ve - rilecektir. #ti Bu böyle olunca artım: 1) Ancak kredinin ürününden ay - rılarak verilmek, 2) Ve ancak kredinin gerçekten ya- Tatacağı ürünün kaldırabileceği bir öl- çüde olmak gerekir. Şunu da söyliye lim, ki bu yazının kongusu (Mmevzuu) yalnız yetirim (istihsal) kredisidir. *** © İmdi, alınacak bir kredi ile yapılabi iecek ciroların sayısı ile kazanç ker- tesi; ökonomik başarma kollarının her birinde başka başkadır. Ciro sayısı ve kazanç kertesi; para alrm satımında en tök ve yüksek olmak üzere Sırasile, g Yazan: SAİT AYDOSLU mal alım satımında, zanaatta, bayındır- lık işlerinde, ekim (ziraat) işlerinde basamak basamak azalır. Bu her gün ya şadığımız bir gerçekliktir (hakikat - realite) Eğer bu bir gerçeklik ise artım, ekim, zanaat, alışvericilik gibi her ba- şarma kolunda ayrı tutulmak, ulusal varlığın sağlığına daha uygun ve ge - rekli olur. Bu düşüncenin yapış alanma nasıl götürülebileceğini de gelecek konuş - mamızda anlatmağa çalışacağız Yurd postası Aydın bir saylav fazla çıkaracak - Bir kooperatif kuruldd Aydın: — Saylav seçimi gözetme derneği dün belediye başkanımız Nafiz Karabudağın başlığı altında toplanarak kaza gözetme derneklerinden gelen nü fus defterlerile Aydın nüfus defterleri ni araştırmıştır. Bu araştırmadan M. Ay diın kazasının — 77,986, — Bozdoğan'ın 29,684, Çine'nin 35,069, Karacasu'nun 14,602 Nazilli'nin 55,016 ve Sök'nin de 30,022 vilâyetin genel nüfusunun 241.379 olduğu ve son değiştirilen yasaya göre vilâyetimizin bu kez bir artığı ile altı saylav çıkaracağı anlaşılmıştır. Dört yıl önceki saylav seçiminde vi- lâyetimizin genel nüfusu 211,750 idi. Buna göre vilâyetimizin genel nüfusu otuz bine yakın artmış oluyor. aei Zeytincilerimiz z&eytin alıcılarının söz birliği ederek fiatı kırmaları ve dü şürmeleri üzerine — zeytincilerimizin toplantılar yaparak kurumlanmak - için konuşmalar yaptıklarını yazmıştım. Bu toplantılar sonunda zeytincilerimiz yüksek makamlara baş vurdukları gibi ziraat bankasına da giderek kendileri- ne bu yönden yol gösterilmesini dile - mişlerdir. Banka yasanın çıkmasından sonra bu d'şleri ele alabileceğini bildir- mekle beraber müstahsillerin bu dileği- ni de yerine getirmeği faydalı bularak (Aydın ürünleri satış kooperatifi) ku- rulmuştur. Bu satış kooperatifi şimdiden hazır- lıklarına başlamış ve ortaklardan aldı- ğı zeytin danelerini husust şartlar ve pazarlıklarla bağlandıkları fabrikalar - da yağa çevirerek banka elile toptancı ve dış işi yapan tüccarlara satmak yo - lunu aramağa koyulmuştur. Şunu da yazmak isterim ki, ziraat bankası bu işte yağ üzerine büyük avanslar açarak müstahsilin yağını hemen elinden çı - karmasının önüne geçmiş ve eyi piyasa bekliyebilmelerini temin etmiştir. Konuştuğum zeytinciler, bu koope- ratif ve banka eliyle yapılan bu işler - den zeytincilerimizin eline iki kat çok zeytin parası geçeceğini söylemekte - dirler, Soyadı nizamnamesinin son şekli Devlet Şürâsının tetkikinden geçtik- ten sonra Bakanlar Heyetinden çıkan Soyadı nizamnamesinin baş tarafını dünkü sayımızda neşretmiştik. Nizam- namenin geri kalan tarafını bugün ba- sıyoruz: Madde 24 — Babanın ölümü ile ana evlenmiş veya baba akıl hastalığı ve akıl zayıflığı yüzünden vesayet altına alınarak evlilik zeval bulmuş ise, ço - cuklara soy adı seçme ve nüfus kütü - ğüne yazdırma hak ve vazifesi babanın kan hısımlarından en yakın erkeğe ve bunların en yaşl ve kan h ların dan reşid erkek yoksa vasiye aid olur. Madde 25 — Akıl hastalığı ve akıl zayıflığı yüzünden vesayet altına alın- mış bulunan reşidin soy adını babası, yoksa apası, o da yoksa yasisi seçer ve nüfus kütüğüne yazdırır. Madde 26 — Bir evde — yaşıyan öz. üvey ve kayın (ana, baba, büyük ana, büyük baba ve kardeşlerinin) ve diğer kan, civar ve sıhri hısımların soy adla- rımı seçtirip nüfusa yazdırmak vazifesi aile reisine aiddir. Bu akrabalardan bir soydan olmı - yanlara aynı soy adı takılamaz. Bu akrabalardan reşid olmıyanların ve akıl hastalığı ve akıl zayıflığı dola- yısiyle vesayet altında bulunanların soy adını takmak hak ve vazifesini ta- şıyan başka kimse yoksa bu aile reisi bunların soy adını vazifeli memurlara seçtirib nüfus kütüğüne”yazılmak Üze- re takib eder. Ancak bunlardan reşid olmıyanlar, rüşüd yaşına geldiklerinde ve hastalar iyileştiklerinde mahkemeye müracaatla bu adları değiştirebilirler. Madde 27 — Babası, anası, baba ta- rafından erkek kan hısrmı olmıyan ve- ya olup ta akıl hastalığı ve akıl zayıf- İrğı yüzünden vesayet altnada bulunan küçüklerin soy adını vasileri seçer ve nüfus kütüğüne yazdırır. Aynı vaziyette olup akıl hastalığı ve akıl zayıflığı yüzünden vesayet altında bulunan reşidlerin de soy adını vasile- ri seçer ve nüfus kütüğüne yazdırır. Madde 28 — Anası ve babası ve ba - ba tarafından erkek kan hısımı ve vasi- si bulunmıyan veya anası ve babası bel- li olmryan çocukların soy adlarını köy- lerde muhtar ve ihtiyar heyeti azaları ve mahallelerde belediye mümessilleri kaymakamların ve vilâyet merkezlerin- de valilerin muvafakatini alarak seçerler ve nüfus kütüklerine yazdırırlar. Madde 29 — 27 inci ve 28 inci mad- delerde yazılr çocuklar, rüşüd yaşına geldiklerinde kendilerine takılmış bulu nan soy adlarını mahkemeye müracaat- la değiştirebilirler, Madde 30 — 2 - 7 - 1936 günlemeci- ne kadar kendilerine soy adı seçmiyen- lere vali veya kaymakamlar veya bun- ların edeceği kimseler tarafın- dan soy adı seçilib nüfus kütüklerine ve doğum kâğıdlarına yazdırılır ve bu suretle seçilen soy adlarını bu kimse- ler kullanmağa mecburdurlar. Madde 31 — Soy adı kanunu ile bu nizamnameye göre başkalarına soy adı seçmekte kendilerini baklı görenler arasında çıkacak ihtilâflar, kazalarda kaymakamlar ve vilâyet merkezleri ile bu merkezlere bağlı köylerde valiler veya bunların memur edeceği kimseler tarafından katiyetle hallolunur, BÖLÜM IV Soy adlarının yazımı Madde 32 —2-1-1935 günleme - cinden 2 - 7 - 1936 günlemecine kadar her aile reisi evindekilerden soy adı seçmek hakkı kendisine aid bulunanlar için ad seçerek ve soy adı seçmek hakkı başkalarına aid bulunanlara bu adları seçtirerek köylerde muhtar ve ihtiyar heyetine, mahallelerde belediye mümes siline yazdırmağa ve defterde kendi evi sırasını günlemeçliyerek — imzalamağa veya mühürlemeğe veya parmak bas - mağa ve doğum kâğıdlarına bunların soy adlarını koydurmağa mecburdur. Kendi soy adını bizzat yazdırmak istiyen reşid erkeklerle dullar da bu müddet içinde adlarını seçib bu def - terlere yazdırırlar ve doğum kâğıdla- rTına koydururlar. Madde 33 — Muhtarlar ve mahalle - lerde belediye mümessilleri 28 inci maddede yazılı kimselerin soy adlarını 2 -7 - 1936 günlemecine kadar seçip hazırladıkları soy adı defterlerine yaz- mağa ve hizalarını imzalamağa ve bu - nu valilere veya kaymakamlara imza - latmağa mecburdurlar. Madde 34 — Köy mühtar ve ihtiyar heyetleri nüfus dairelerinden verilecek nümunelere göre kendi köylerinde ya- şıyan yerli ve yabancı her ferdi, yerli - leri ayrı ve yabancıları ayrı deftere ol- mak üzere aile srrasile soy adı defter- lerine adlarını geçirip hizalarında soy adlarımı yazmağa ve soy adını seçmek hakkı olan her aile reisine veya reşid- lere kendi haneleri hizasını günlemeç- tirerek imzaltamağa veya mühürletme- ğe ve mühür de yoksa parmak izile tas- dik ettirmeğe mecburdurlar. Köyde yaşıyan her ferdin bu defter- lere yazılması mecburidir. Göçebeler dahi bir yerde nüfus kü- tüğüne kayidli olsunlar, olmasınlar bu defterlere yazılacak ve hizalarına kayidli oldukları nüfus daireleri işaret olunacaktır. Kayidli olmıyanlara da kayidli o0l- madığı işareti verilecektir. Madde 35 — Her belediye, bütün ma hallelerine birer mümessil veya memur tayin ederek 2 - 7 - 1936 günlemecine kadar bu memur veya mümessillere ma hallelerin yerli veya yabancı bütün ferdlerini ve bunların soy adlarmı, Nüfus Genel Müdürlüğünce hazırlana- cak ve nüfus dairelerinden verilecek ör neklere göre yerli veya yabancı soy adı defterlerine yazdırmağa ve her ev hiza- sında o evdekilerin soy adlarını seçmek hakkmnma malik olan kimselere günle- meçtirerek imzalatmağa ve 33 üincü mad dede yazılı kimseler için o meddede gösterilenlere imza koydurmağa veya bunlara mühürletmeğe ve yazı bilmi - yenlere parmak izile tasdik ettirmeğe mecburdur. Belediyeler, kendi sınırları içinde yaşıyan göçebelere aid olmak üzere ay-« rı bir defter tutturmağa ve bunların nü fusa yazılı oldukları yerleri de bu def- terlere yazdırmağa ve kayidli olmıyan- lara kayidsiz işareti vermeğe mecbur - durlar. Madde 36 — Muhtarlar, defterleri :| nin altını ihtiyar heyeti azalarına da tasdik ettirerek birer nüshasını makbuz muüukabilinde kaymakamlara ve vilâyet merkezlerinde nüfus müdürlükerine tes Him ederler. Diğer nüshalarını da muh- tar ve ihtiyar heyetleri köy odasında saklamağa ve demirbaş olarak kendi - sinden sonra qlenlere bırakmağa mec- burdular, Madde 37 — Mahallelerdeki memurt ve mümessiller de bu defterlerin altını tasdik ederek makbuz mukabilinde be- lediye reislerine teslim ederler. Beledi- ye reisleri bunların altını belediye en- cümenlerine tasdik ettirdikten sonra kazalarda kaymakamlara ve vilâyet mer kezlerinde valilere makbuz mukabilin- de verirler. Diğer nüshalarını da de - mirbaş olarak belediyede saklarlar ve kendilerinden sonra gelenlere bırakır- lar. Madde 38 — Gerek muhtarlar, gerek belediye reisleri bu defterlerin muame- lesini 2 -7- 1936 günlemecine kadar bitirmeğe ve 15 - 7 - 1936 günlemecine kadar tasdikli olarak kaymakamlara veya valilere vermeğe mecburdurlar. Madde 39 — Köylerde muhtarlar ve mahallelerde memurlar veya mümessil- ler, bu defterlerin bitirilmesi için 2 - 7 - 1936 günlemecini beklemeğe mecbur olmayıp köylerinde veya mahallelerin- de bul. nüfusun yazıl bitince derhal tasdik ederek muhtarlar, kayma kamlara veya valilere belediye memur ve mümessilleri de belediye reislerine teslim ederler. Belediye reisleri de şehir veya kasa. banın bütün mahallelerinin bitirilmesi- ni beklemiyerek yazımı biten mahalle- lerin defterlerini üç gün içinde tasdik edip kâymakamlara veya valilere tes « limle mükelleftirler. Madde 40 — Defterler, kaymakamla.- ra veya valilere teslim edildikten sonra bu defterlere yazılmıyarak açıkta kal - dıkları anlaşılan kimseer için örneğine uygun soy adı kâğıdı doldurularak say adını seçmeğe salâhiyetli kimseler ta « rafından altı imza edileceği gibi köy - lerde muhtar ve ihtiyar heyetleri ve ka saba ve şehirlerde belediye memurları veya mümessilleri veya belediye reis - leri tarafımdan tasdik olunup ayrıca nü- fus dairelerine imza mukabili teslim olunur. Bu ayrı kâğıdlara yazılanlar köyde muhtarlar tarafından töy soy adı defterine ve şehir ve kasabalarda hele- diyelerce o mahallenin soy adı defteri- ne yazılmak ve hizası imzalanmak veya mühür veya parmak izile tasdik edil « mek mecburidir. Nüfus daireleri İe bu defterlerde isimleri hizasına tesel - lüm imzasmı koyacaktır. Madde 41 — Köylere ve maha'lelere soy adı defterlerini yapmak üzere ta « lep vukuunda ücreti o köy sandığınd. n lll,;._,,' .“y,ı n . | tın Romanı: aT Tefrika: 38 Benim Günahım (MEA Yazan: ANNIE VIVANTI — Süküt! senin dudaklarında, Sonin aklında saf hayallerden baş- ka sey çiçeklenmemelidir. Ellerini aldı; sesi derin ve sI- C©- bir heyecanla titriyordu:_ ir — Benim masumum!, seni bir Mihraba koymak ihtiyacını duyu- Yorum; tâ ki saf olmryan hiç bir S*y seni kirletmesin, sana sürtün- Mesin. Seni, benim müukaddes Yavrum, bana inan veriyorsun; Sen beni fazilete inandırıyorsun; beni Tanrıya inandırryorsun. İ Astrid, yesle ellerini çekti. Ke eledi: bi — Söyleme!, söyleme bunu!. n 'âyık değilim... * Fakat eşikte, halecanlı, soluk uğa, Elsy belirmişti. Biran ora: â, ikisinin yüzlerini endişe ile k durakladı. Sonra, — — Norman, — dedi: — Y Küi el CULPA) İtalyanca aslımdan türkçeye çevii çeviren NÜSHET HAŞİM SINANOGLU' niz!. sizi Miralay Lawless çağı « rıyor. İki kadın, yalnız kalmca, bae kıştılar. Sonra, Elsy, ağır ve ihtişamlı, — O kadımn.. — dedi; — o ko « nuştuğumuz kadın.. eğer gerçek « ten hiyanet etti ise, eğer gerçek « ten günah işledi ise, sırrını sakla- malrdır.Günahının ağırlığını yalnız başına taşımalıdır; onu sessizce taşrmalıdır. Etrafına yeis ve ölüm saçmaya hakkı yoktur... Elsy'nin sesi bir hıçkırıkla par andı. p çal_ Yalnız başına acı çekmek,, yalnız başıma azap çekmek.. onun cezası bu olacaktır. Astrid başmı eğdi. .... 'e_w ü ati bir başka Ses, bir mukaddes ve in sanlığın üstünde bir Ses duyar gi- bi oldu. Bu ses, — AIl haçını, ve yürü! —diyor- du. XXVI Fatum'lar (periler), sarsıl - mış sallanan AÂstrid'i, yeni mu- kadderatın yeni yollarına, karşı durulmaz bir kuvvetle çektiler. Beyaz dudakları ile bir leylak hayal halinde, içi müzik ve ilâhi- lerle çınlayan küçük Anglikan ki- lisesine doğru çektiler; onu gotük kapının eşiğinde, ve mihraba ka- dar gül ve mersin çiçeği saçılmış kırmızı halımın boyunca ayakta tuttular; limon çiçeği ile çelenk- lenmiş sarışın başını sadakat ye - minine eğdiler.. Ve silâh arkadaş- larmım süngüleri ile yaptıkları ta- kın altından geçmek için, kocası- nın kolunda dışarı, güneşe götür- düler, Sonra onu dostlarının gülüm - semelerinden, Lady Taylor'un anne öpüşünden, Elsy'nin heye - canlı kucaklamasından John'un kardeşce öpüşünden çekip alarak, denizlerin ötesinde, uzak Skoçya | Bev e ni iike eT ya sevkettiler. Orada, Falkland”' daki patriyarkal evin eşiğinde, Norman'ın ihtiyar ana babası, titrek gülümseyişlerle onu bekli - yorlardı. Zamanla, yüreğinde, yakıcı ha tıralar, passiyonlu ihtiraslı rüya- lar, ateş geçmisin üzerine unutma 'nım tatlı ve hafif perdesi inerek, azar azar söndü. Ve nisanda, solgun şimal gül - leri, Falkland bahcelerinde titrek tüveyçlerini açtığı zaman, As- trid, onların uzaklardaki kadi- fe ve parlak kardeşlerini artık ha- tırlamıyordu... “ Kadının sevgisi, Kaid bahce- “İerinde yetişen gümüş göz yaşı “dolu gül gibidir...,, diyen ekzotik hazin türküyü artık hatırlamıyordu XXVII Erkek ve muharip olarak atıl- gan, cesur, yatıştırılmaz olan Nor man Grey, sevginin kat gında tu- tuk, titrek ve hayran b.r hal aldı. O, namuslu kahraman Frithiof' - un, saf deli Parsifal'in kardeşi, & ö bi, karısının kollarıma ruhu ve göv desi bakir gelmişti. Astrid, onun önünde dize gel- mek isterdi. Ve onu sevdi; minnet ve teva- zula sevdi; kendi kendine tam hir teslimiyetle sevdi. Onun asilliği kendisini kaldırdı; onun temizliği kendisini bütün bir saflıkla sardı. Onun sesi, kendisi için, “uyan!, ruya gördün!,, diye bağıran bir uyan borusu oldu. Bulutlarla yıldızlar arasında tehlikeli bir uçuştan sonra onun kolunda sağlam ve çiçekli toprak ta emniyetle yürüyor gibi oldu. Norman, onu, kendi ruh çem- berinin içine karşı durulmaz bir kuvvetle çekti. Astrid ondan öğrendi, ki va - tan sevgisi, yakarken bozması ve yaratırken yıkması lâzım olan mukaddes ve merhametsiz bir alevdir; bir passiyondur ki 136 şeyi bağışlar, ama her şeyi de is - ter. Onun, zorlanmaz sımırlarının içinde kapalı ve sarılr kalmak lâ- zımdır; insanı atılet ve üniversel merhamet duyguları içinde yayı- hmamaz, gevşenemez.