GİLKKANUN 1934 PERŞEMBE eeet Postası Gezginciler tiyetro Darabesinde - Aydın, (Hususi) — Halkevimizin tarih ve edebiyat kolunun Sultanli- Sa'daki (Niza) harabelerine bir gerin- Ü tazarladığını birkaç gün önce yaz- Buştım. Bu gezinti dün yapıldı. Çok e- Yi ve eğlenceli geçti. Gezintiye kumandan zabitler, furka Ve Halkevliler, kadın erkek muallimler katıldılar. Aydım'dan kamyonlarla ay- İldık, Köşklüler gezgincileri konukla- » Çay kahve verdiler. Sultanhisara Yardığımızda da nahiye çevirgeni Şit, başkanı Ali Zühdü Drik ve muh- far Bahri başlarında olduğu balde kar- Kladılar, fırkaya götürdüler, sigara ve Hy sundular. Öğle yemeğinden sonra lerin olduğu yere giderken geç- iz yerlerde her köyün çevresine tirince hoş geldiniz yazılı askılar gör- ük. Harabelerin yanındaki köylü kar- T oraya toplanmışlar, bize öncü. ettiler. Dışa çıkarılan eski yapıla- Tn hepsini gezdik, Halkevimiz - tarih Yalunun başkanı Hulüsi Erdoğan ile arkadaşı Hikmet Şölenin elbirliği bazır- ladıkları malâmatı Hulüsi Erdoğan ©- kuşa. Bununla gördüklerimizin ne ol- duklarını belledik. Gezilme ve görülme gün batasıya kadar sürdü. Gün batar- ken Sultanhisar'dan ayrıldık. Yatar - kunurken Aydm'a döndük. Halkevimiz şimdiyedek vilayetimiz ve bitişik vila- yetler çevrelerindeki eski eserlere ge- zintiler yaptı. Fakat en eyisi ve eğlen- celisi dünkü gezinti oldu. Ege mıntakası bugün, ürününün bol- luğu alış verişinin ileriliği ve bundan ötürü bayındırlığıyle nasıl önde sayı İryorsa günlemeşten önceki çağlarda da öyle Ünlü bir yermiş. Böyle olduğunu Eğe çevresinde eskiden 103 büyük kent olması belli ediyor. Ben her gezdiğim exki kentler için edindiğim bilgileri yazarım. Niza için öğrendiklerimi de yazıyorum. Bunlar belki de yanlıştır. Bu yanlışları bilgin- lerimiz düzeltirlerce bu da bir kazene olur. Gezginciler portaka! Bahçelerinde et l Benim Günahım (MEA UULPA) Italyanca aslından türkçeye ceviren: NÜSHET HAŞİM SİNANOĞLU Yacant ÂNNIF VIVANTI &b P'ğı;sal öyle çabuk l:ı)reket i. Yoldan, petiiresk bornus- :mi sarılmış iki bedevi geliyor- h __Afkalırmdan. rahat adımlar- qniym üstü başı yırtık bir hıeğlz bir eşeği çekiyordı.[; h.ıç etmeden hepsi sala bindi- ı.nî:rırı da, işte iki çocuk, ko- Nn TI ve keçi ile geldiler, Keçi - in , imeğe karar verebilmesi ir haylı itme, bir hayli yum- N2 geldi. iİhayet hareket edildi; geniş Sayip yükü ile, ışıkları akset fü!ar üstünde, ağır ve sakin, ÜN a n ae türl ylüyı ' KK Drrtik kızcağız, büyük göz. AŞ Strid'in yüzüne dikmişti. H eiree K Rgörüyorum gil Tefrika; 23 Öbür kıyıya vardılar; önce çö cuklarla hayvanlar indiler; sonra da, hareketsiz, taşlaşınış gibi As. trid'e bakan bedeviler. Bu arada kıyıda, kara esvablarına bağlan - mış, yahud zayıf omuzlarına otur tulmuş sıska çocuklar -taşryan bazı kadınlar birikmişdiler. Heb- si avrupalı kıza abdal abdal l'.!ah. yorlardı. O çamurdan ıelıl_ köyle- rinde bu aydınlık görünüşün ma- nası ne idi? het Nereye gidiyordu? Kimi arı- yordu? ç Astrid bütün o rüya gören _l_m— ra gözlere kendi gök rengi güz - lerini dikti; ve biran gözleri yaş doldu. Bu akşam kendilerine ders verilmek lâzım olan “cehennem - lik zenciler,, bunlar mı idi? Kud- retli Biritanya imparat K savgı pösterilmek lüzumu öğreti- ULUS Niza; Günlemeşten iki bin yıl önce Lâkedemonyalı öç kardeş İtmiros, Ayıt- mirades, İdraros bugünkü Sultanbis rının yamaçlarında üç kent kurmuşlar- der. Bunlardan İtmiros dün harabeleri- ni gezdiğimiz Niza'yı kurmuş, Bazıları bu kentin daha önce kurulduğunu süy- lerlerse de Şarl Tiskiye bunun gerçek olmadığını yazıyor. Bu üç kentin oldu- ğu yerde çok salgın bir kolera çıkmış, halkın çoğunu kırmış geçirmiş. Bun- dan ötürü Üç kentin halkı Niza'da top- lanmışlar, Niza'nın Menderes ovasının yukarısında çok bitimli ve verimli top- rakları vardır. İncir o zaman da bu yakanın önde gelen tirünü idi. O çağda da eyi sutam ve pamtk yetiştirilirdi. Avrupalılar zeytinyağını bilmediklerinden nizalı- Tar susam yağı çıkarırlar, Kıbris ada- sından Avrupa pazarlarına yollıyarak sattırırlardı. Senato kapısında önce di- rek başlı İken zelzeleden yıkılmca di- rek altında yerleştirllen ve nizanın sembolü olan öklüz başı İle incir üzüm ve palamut yaprakları da bunu belli e- diyor; Niza iki yamaç Üzerine kurul- muştur. Karşıdan bakanlar burayı iki kent sanarlarsa da iki mahalledir. Bu iki mahallenin arasında Messotis çayı akardı. Sel suları tiyatro alanlığının altından geçer ve kendi su basmasına karşr korurdu. Bugün burada tiyatro, jimnaz, ahali alanı, kütüphane ve senato salonları yapıların durumu ve suların tiyatro a- lanının altından geçirilmesi buranın da tıpkı Bergamadaki anfitcatrolar ben- zerinden olduğunu gösteriyor. Niza, en çok Roma imparatorların- dan Antoyos Piyos'un zamanında çok parlamiştır. Piyos'un kızı Fostin bu kenti bir edebiyat ocağı haline getir- miştir. Ünlü bilgin Aristidem burada idi. İstirabon delikanlılığında burada bu bilginlerden okumuştu. Vilayetimiz çevresindeki öteki hara- beler hemen hemen tamamen yüze çıka- rıldığı helde Niza daha toprak altında yatmaktadır. Yüze çıkarılan yerleri Ppek azdır. Burada 1909 da aknanlar ve 1921 de de elenler çalışmışlar. Bazı gü- zel eserleri yüze çıkarmışlardır. Bun- ların bir kısmı - Yunanistana — götürül- müş, bazıları da İzmir müzesine kaldı- rılmıştır. Sultanhisarının — Selçuk — ve osmanlı türklerine ait günlemecini ön- ceden yazmıştım, Bu kez andan ötürü tekrarlamıyorum. — Yazıma son — verir: ken sultanhisarlıların bir - dileklerini yazacağım, Aydın demiryolu kumpen- yasının götünme parasını çok sultanhisarlıların başta gelen portakal trününün sürümüne ket vuruyor. Sul- tanbisar portakallarını korumak - için bu dileğin yerine getirilmesi çok eyi olacaktır. Geçen seneki soğuklardan &- türü Sultanhisar portakalları çok za- tar gördüler. Bu kez de tren parası- nın çokluğundan ürünlerini değer pa- hasile satamazlarsa Sultanhisar porta- kalcılığı sönecektir, alması 0.H. lecek olan “hilekâr yirtıcı hay - vanlar”, ona o kadar sakin bir hayranlıkla bakan bu zavallılar, bu terkedilmişler mi idi? Büyük koruyucu milletin tüfekleri ile mitralyözlerinin üzerlerine çev- rileceği, şu çamurdan yirmi sefil kulübe mi idi? Kalan birkaç güvercin, gece- leyin temiz evceğizlerine çekil - meden önce havada, yükseklerde uçuşuyorlardı. Yoksul ve sefil ha- yatlarında beyaz veya kanadlı başka bir şeyleri olmryan zavallı kalblerin neşesi, beyaz güvercin- ler, Felâketi, masum ve bilme- den, getirenler onlardı. Bir ihti- Yar, onlar için, titreyen eli ile bir taş atmış, bir zabiti yaralamıştı.. Zabitin çizilen yanağından kan fışkırmıştı: asil beyaz kan, mu- kaddes ingiliz kanı... Fellâh he- men oracıkta cezalandırılmıştı. F.:ılııı bu yetmezdi, bu gece “tec- ziye kıtası,, gelecekti. Ancak sahilde durub Astrid'i böyle yumuşak ve şaşkın gözler - le seyreden bu miskinlerin bun - dan haberleri yoktu. Onlara o ka dar güzel görünen mavi gözlere Soyadı alanlar Toker — Divanı muhaşsebat murakı- bi Bay B — Divanı muhase: bat murakıbı M dl, Turan — Diva ni muhasebat murakıbı. Ahmed, Tuğ- rul — Ev, U. Md, memurin ve tahrirat Mâd. Kenan, Tonguç — Gazi Terbiye enstitüsü müdürü İsmail Hakkı. To- sun — Hariciye memurlarından Salâ - haddin, Turfan — 8 inci fırka Emir 2a biti yüzbaşı Hicri, Tunç — Yüksek be den terbiyesi mnallimlerinden — Vildan Aşir, Taşgın — Asma fidanlığı müdü. rü Cevdet, Tan — D D. Y. İş U. Md genel yazganı Bay Nazmi Haydarpaşa D D. Y. hareket müf, Ferruh * Cebeci hastahanesi doktor yüzbaşı Süreyya, Ödemiş #ulh hakimi Sebati. Tuncay — Riyaseti cümhur köşkünüc Ramazan, Tuncay — Defterdarlık muamele ver - gisİ memuru M. Ziya Uğut — Divanı muhasebat başmu- rakıbı Bay Nedim. Uludağ — Gazi tet- biye enstitüsü müdür muavini İsmail Hakkı, Ulubay — M. M. V. tercüme Şubesi şefi Faris Abdurrahman, Uğurlu — Şürayı devlet azasından Ali Riza, kardeşi oğlu İktısat bakanlığı memurla- rından Vehbi, Uraz — Riyaseticlim - hur kalemi mahsus evrak baş kâtibi Ek- rem, Uray — Riyaşeti cümhur kelemi mahsus mütercimi Rüştü. Uğur — Mü- estesemiz mücellithane şefi Rauf ve kar- deşleri Necdet ve Mehmed. Yurdam — İstanbul Ahmet İhsan maatbnası lito şefi Ziya, İstatistik U. Md, soyadları: Başbakanlık sayalgı geneli Bay Celal Sayım. Ayküt — Başbakanlık sayalgı genelliği muavini Bay Sabit ve kardeş- leri Şevket ve Fahreddin. Gür — Başba- kanlık sayalgı genelliği birinci çevirge- ni Bay Adil. Gencay — Başhakanlık sa- yalgı genelliği beşinci çevirgeni Bay Cemil, Ayan — Başbakanlık sayalgı ge- nelliği yedinci çevirgeni Bay Faik. Uy- sal — Başbakanlık sayalgı genciliği o - nuncu çevirgeni Bay Hüsnü. Bilge — Başbakanlık sayalgı genelliği onuncu çe virgenlik yazganı Bayın Müzeyyen. To- lonay — Başbakanlık sayalgı genelliği sekizinci mümeyyizi Bay Ekrem. Akman — Başbakanlık sayalgı genelliği seki - zinci memuru Bay Faik. Akyol — Baş- bakanlık sayalgı genelliği beşinci şube mümeyyizi Bay Kemal, Ünay — Başba- kanlık sayalgı genelliği birinci şube me- mürü Bayan Nimet. Gündoğdu — Baş bakanlık sayalgı genelliği beşinci şube memuru Bay Tevfik. Kuday — Başba- kanlık sayalgr genelliği dördüncü şube birinci mümeyyizi Bay Sabri. sık — Sanayi şubesi mümeyyizi Aziz Neriman, Bayraktar — Tasnif şubesi tetkik me - muru Refik. Özeğüz — Nüfus şubesi tedkik memuru Nejad, Kutlu — Mua- melat şubesi dosya memuru Sinan, Çe- tin — Sanayi şubesi memuru İ. Hakkı. Akın — Maliye şubesi memuru O. Nuri. Songor — Tasnif şubesi memuru Lâmia. Vvrensel — Neşriyat şubesi memuru M. Hikmet. Uyguç — Ziraat şubesi müdü- rü O. Ferid. Kural — Neşriyat şubesi memuru Mitat. Özçelik — Makinist Ha- Ns, Ateş — Kalöriferci Al. Larçın — Müvezzi Lütfi. Eraslan — Odacı İhsan. Yılma; Odacı Hakkı. bakışlarını dikerek, önce biraz gü lümsemeye, sonra elleri ile se- lâmlamaya cesaret ettiler. Niha- yet, kanalı geçerken cennetlik ha- yale bir teviye bakmış olan yırtık pırtik kız, durdürülmaz bir tapma kuvveti ile yaklaştı, ve dizleri üze rine düşerek küçücük kara eli ile esvabının kenarımna dokunmaya cesaret etti. Astrid, heyecanlı, eğildi; yüzümü okşadı. O zaman hebsi yaklaştılar, el- bisesine dokunarak ve ona sürtü- nen ellerini dudaklarma götüre rek dört yanmı aldılar. — Allaha ısmarladık!. Allaha ısmarladık!.. Astrid, az ötede seçilen muz- luğa doğru yola koyuldu. Arada dönüb dönüb, eli ile, gü- lümsemeleri ile onları selâmlıya - rak nzaklaştı. Hebsi, erkekler, kadımlar, ço - cuklar ve hayvanlar, korunun ka- ranlığında güzel hayal kaybolun- cıya kadar, onu uzaktan, müteva- zi, takib ettiler. XV Astrid, hebsinin kenarları kır- mızı itir çiçekleri ile işlenmiş so- zaif Ankara radyosu Dün akşam, türklerin havacılıkta el de ettikleri değerli muvaffakıyetlerin- den bahsedildi. Uçabilmek için bütün mühendisler, fen adamları var kuvvet- leriyle çalıştıkları halde hiç bir şeyin yapılamamış olduğu devirlerde türkle- rin muvaffak oldukları söylendi Ancak beş on sene önce süzülme u- çuşlariyle alınahilmiş olan bir mesafe- yi yüz otus yıl evel, Herzarfen Ahned Çelebi'nin Galata kulesinden uçarak Üsküdar'a geçtiğini, Lagrr Hasan Çele- bi'nin ancak bugün düşünülebilmiş o- lan raketle uçuşu on dokuzüncü asırda başardığını, Bedekli Bay Atıf'ın Bey. kor'da uçtuğunu.. radyoda bize çok gü- zel anlattılar ve bu konuşma “bunlar, türkün yüksek kabiliyetlerine birer örnektir. Türk ulusu, türk hava- cılığı bunlarla, haklı olarak övünebilir.,, sözleriyle bitti. İkinci konuşma #pora, Üçüncüsü dö- vir kaçakçılığı hakkında idi. Madam Bayarın san'ı uyun sürdüğü için, An- kara Palas caz- * akit kalmadı, Bu akşam radyo programı şudur? ALTINCI HAPTA 6 İlkkâhun 934 10. — Sıhhiye Vekâleti saati 15 — Dans musikisi 10. — Akagündür konuşuyor 15. — Musiki: P. Kreisler parlak Liebesfreud Liebeslied " - Scbön Romarin Keman: Necdet Remri Piyano: Ulvi Cemal 10. — Radyo amatörünün sözleri 20. — Musiki: F. Kreisler Polichinelle Caprice viennows » « — IA Gitena Keman: Necdet Remzi Piyano: Ulvi Cemal Haberler ——— ——— Gümrük, İnhisarlar Vekâletinde so yadı alanlar: Arun — Gümrük ve İnhisarlar Ve . kületi zatişleri müdürü Safi. Avur — Zatişleri mümeyyizi İhsan. — Bayrak- dar — Zatişleri mümeyyizi Sald. Nural —Zatişleri tedkik memuru Ekrem. Al- tan — Zatişleri tedkik memuru Tahsin. Karagöz — Zatişleri kâtibi Hatan, Kone gür — Zatişleri kâtibi Mümtaz. Okur- oğlu — Zatişleri kâtibi Taceddin. Ya- vuz — Zatişleri kâtibi Awni. Anibal — Zatişleri kâtibi Azmi. Oktar — Zatişle- ri kâtibi Şükrü. Dahiliye Bakanlığı husus! kaleminde soyadı alanlar: Olgun — Şef Kemal. Çelebi — Şef Alaaddin. Utku — Şifre memuru Cev - det. Güver — Şifre memuru İsmail, Bay: çura — Şifre memuru Pahir, Boztaş — Şifre memaru Tevfik. Koç — Şifre me- muru İbrahim. Güven — Şifre memuru Emin, Tan — Şifre memuru Ertu; yısız gümüşlü sular geçen bir bahçeye hakiki bir Binbir Gece bahcesine açılan bir parmaklığa vardı. Gene kız, titriyen elleri ile ka- pıyı itti, ve girdi. Geniş kum yol- ları, yüksek ve taşkın ağacların gölgelerinde kayboluyorlardı. Ve her yanda güller. Koyu kadife kırmızı güller, pembe gül- ler, kehribar ve kaysı renginde güller; ve, akşdmın bu alaca ka- ranlığında, karanlık büyük ağac- larm gölgesinde yakılmış küçük lâmbalar gibi, çok donuk bir ay - dınlıkla pırıldayan süt gibi, şef - faf, beyaz güller. Yolun dihinde, en saf arab isti- linde bir villâ yükseliyordu. As - trid bütün kuvvetlerini tonlrya - rak adımlarını sıklaştırdı. Şu ye- şil pancurların arkasından, su “musharabiye,, nin sık oymaları arasından, acaba, mahbus solgun hurziler onun gelişini gözetlemi - yorlar mı idi? Yüregi çarparak geniş mer- mer merdivenleri çıktı, kapıyı çaldı. — Sonu var -