Mektep hayatından: 2 Yatakhane sohbeti.. — Bi filim ve benzeri - yatakhane sohbeti ne za- man başlar - Neler konuşulur - Gür:ltü - Saç- lar kesilmeli mi? V.s. Rus filimlerinin ekserisinde, şu manzara ile karşılaşmış- smnızdır: Sırtlarında dibçik yarası taşıyan; içlerinde, Sibiryanın kuru, kaskatı soğuğu ve öl. tm korkusu bulunan; ayaki- | arında, bilek kalığında xin- cir sürükliyen binlerce sür- gün... Bunlardan bir kısmı seğuğa, ve birçokları da da- | yağa daya arak karlar | içinde eaa veriyor... Diğerle- | Pi ölgün, bitkin, bezgin bir halde, adım adım, zincirleri- | ni şangırdatarak ilerliyorlar. — Gecenin > saat dokuzunda, yatakhaneye çıkma zili ile haşlarını kitablarından ka- Mdırarak, ağır ağır sınili te- rkaden talebenin — vaziyeti, | Sibirya yolundaki esirlerin- kinden farksızdır... | Telebeyi, bu kadar yorg. vn düşüren, derslerin ağırlı. p. muallimlerin amansız ayoklaman larıdır. # dt Fakat, bu durğunluk, ya. takhane — kapısından içeri girineiye kadar sürer.,, Bir defa, dolaplar açilip kapan- mıya, çeketler çıkarılmıya kaşlandı mı, bütün yorğun. lek unutulur; artık, ber ka- | Tadan bir ses çıkmıya başlar. Yat ziline kadar,muallimler, metlar, mektep idaresi, der- sler hakkında — konuşulur; münakaşa — yapılır,. Lâkin, * hakiki muhabbet, yıkanıp | yallıktan sonra başlar... Neler konuşulmaz neler! Oğgünün veya ©o haflanın | «2 ekemmiyetli bir havadi- | sinden tutün da, en ehemmi- yelsizine kadar herşey söy- Tenit.. ee Perdeyi açıyorum! GÖRÜNÜŞ Bar, uzun, 25 yataklı ve | 25 dolablı bir yatakhane,.. İçık hafif, salon — loş.. Çocuklurdan ekserisi yat- mıştır... Fakat susan yok... Herkes — konuşüyor — ve arasıra bazısı dinliyor. Konuşmıyanlar, ya — şarkı söyleyib slık çalıyorlar ve yahudda elleri ile gürültü “yapıyorlar... Yatakhane, itibarile iki he * Sol vo sağ cenah... Orta kısım mütehavvildir. Hangi tarafın mevzuu daha alâkalı ise, derhal o gruba dahil olurlar. Ka gçok — nelert mi şurlur? Her şey, her şey.. İşte, kalemimi bir — olta yaparak hayalhaneme atıy- or, ve yakaladığım lâleti- “bir «yatakhane sohb. ıtîgıı Önündüze — seriyorum: gürültücülük gruba ayrı- at dokuz buçuk... Gürültü, halâ keşilmedi. Bilâkje gittikçe aleyleniyor.. | Nöbetçi muallimi, - geldi: Sustuk, gitti: Yine başladık.. çok haroretli ve yüksek ge- sle olüyor... Çünkü, kültür bakanlığın- in bir tamimi görüşülüyor: Saçlar iki numara ıle ke- siliyormuş . — Kültür bakanlığı, kaf- anın içine değil, dışına ehe. miyet veriyor, azizim. Diyen, cümlesini bitirme- | meyiniz.. Orada da muhtelif den, üç beş kişi birden, mu-/ htelif düşüncelerle ortaya ,atılıyor... Nihayet, içlerinden biri, gürültüyü —sustırmıya muv- affak oldu... Fakat, şimdi o başladı: — Çocuklar, bu haksız- lıkların en büyüğüdür. Eğer biz erkeksek — hakkımızı aramalıyız. Bütün çocuklar: — Nasıl, zasıl; diye sor- dular. — Nasıl mı; kolay., Kül tür bakanlığınlığına bir is- tida yazarız: Bugün, deriz; kadınla er- kek —arasında kil kadar bir ayrılık yokken bir saç kesilme emri,ne diye yalnız erkek talebeye veriliyor?. Kadın kısmı, neden ayırt ediliyor?. Mademki, . Kz ta- lebenin saçlarıda iki numara ile kesilmelidir. Fakat, çocukların kah- kahaları arasında delikan linın ateşli nutku söner ve nihayet kül olur. «LAf lâfi açar» takhaneler — için miştir, diyeceğim... Çünkü,öyle zamanlar olur sözü ya- söylen. | | | | | han mevzu bahistir... ki, bir dakika evelki mev- | zu ile bir dakika sonraki arasında hiç münasebat bu- lunmaz .. Biraz evel « kedıin mebus Volabilir mi olamaz mı?» suali münakaşa edilirken, pek az sonra, muallimlerin taklitleri yapilır, notlardan konuşulur. Va arada sırada yatakha- ne mümeesilinin: Susalım! Uyuyalım!. Diyen «tesirsize sesi duyu- lar.. Fakat, — dinliyen — kim? TURKDİLI Herkes kendi havasında.. Münakaşaya — karışmıyan sağ cenahı, susuyor zannet- sahneler göze çarpar., Meselâ, elindeki unahtarla kalorifere vurarak, okuduğu aruz bir şiire tempo — tutan şu — delikanlı, uyusa hem kendisi rahat edecek, hem de etrafı.. | Bu hıyaban ebediyet yoludur. Failâtın, failâtün, failün Tiki taktak, tiki tak tak, tikitak Diye söylerken, anahtar- la kalorifere vurmanın sira- im: şimdi, yani, o çocuk'. Buna, dersini yapıyor, di- yelim; fakat, ya — yataktan | sıyrılarak, kafa kafaya sev. gililerini konuşan şu iki kişiye ne buyuralım?. Yok, sevgilisi ona şöyle demiş, yok, böyle yapmış,.. Bakın,battaniyesi ile baş - nı örtmüş olan yanlarındaki | delikanlı, — haricle meşgul oluöor mu - hiç!.. | da sevgilisini ılı“ışiiniıyor.W ya!.. Fakatbunlar gibi gü rültü yapmıyor ki... Güzel, | güzel hayaller kuruyor... Gençlik, demek hayal üze- rine hayal ufukları auçmak demektir. Neyse, yürüyelim... Şurada,sinema, artistler, bu haftaki fılimler konuşuluyor Birexz — ötede — öz dil me- | selesi ve soyadları münaka- | gaS var... Daha ilerde de bir hend ese meselesi, ögünkü imti. Daha daha sağla uyuyan bir kişi .. Saat on .. Sol cenah — münakaşaya | bitim vermişe benziyor... Çünki çıt yok... Sağda da .. Fakat şimdi köpekler ba- şladı Muzibin biri, mümessile: —Oğlum, diyor, bizi sus turdun, köpekleri de sustur.. Etraftan sesler: — Sus yahu, — sus beel Yeniden başlaşmıyalım.. Ve süküt., Kizılok FransızKadınları Türk kadınlarının sevincine ortak oluyorlar. Paris, 24 (A.A.) — Husu- si muhabirimiz yazıyor: Türk bayanlığına saylav seçmek vo seçilmek hakkı- nın verilmesi uzun çağlar- danberi bu hakları elde et. mek İçin savaşan ve şimdi- lik amacına varmakta uzak bulunan Fransıl — kadınlığı arasında derin izler ve düuy gular uyandırmıştır. Birçok Fransız bayanları, telefonla, biti ile veya ken- dileri gelerek büyük elçimi- zi kutlalamakla siyasal ha- kların hepsine kavuşan Türk bayanlarının sevincine or- tak olduklarını en iyi dilek- lerile — anlatmaktadırlar. rin arasında u ve uluslararası kadın kur. umlarının ileri — gelenleri Paris avukatlarından bayan Grimpere Bronsviek vo ul uslar derneği — yanın- da deleğe Bayan Ciller sayılmıya dağer. Büyük elçimiz Bay Suad Türk bayanlarının bayra- mından — ötürü Fraosiz baya- nlarını elçilikte bir çay to. plantısına çağırmışıır. Güzel bir gün geçirilmiş ve yu karıda saydığımız yüksek bayanlardardan çoğu çayda bulunmuştur. Fransız kadın kurumları — bu nisanda İsta- nbulda toplanacak — ulusla- rarası, kadınlık kongresine KA b | guüldür. | leştirecek | çesinden ayrılacak — ve plân, Yakın — Komşularda , Bulyaristan beş yıllık öko- | nomi kalkınma plâmı ha- / ruş verilir mi?.. Bunların eti ne... - Budu ne.. M zurlıyor, Sofyada çıkan Utro ga- zetesinin istihbaratına naza- ran, ulusal otönomi bakan lığının bütün daireleri Bul. garistanın ulusal ökonomi. sini iç ve dış vazjyetlerinin icaplarına tevfik etmek su- retile yaplacak ökonomik kalkınma için beş yıllık bir program hazırlamakla meş- Bu beş yıllık programın başlıca kısımları huhubat ye tiştirme, ağaç yeliştirme, bag ve şarap yetiştirme, ha yyanat yetiştirme, sınai ne- batlar yetiştirme ile bostan- cılıktır. Plân aynı zamanda memleketin tabii zenginlikleri- ni de nazarı dikkate almak- tadır. Bu cümleden olarak devleta ait — halen işliyen madenlerdeki istihsalj asri- ve — işlenmiyen madenler de işlenmeğe başl. anacaktır. Diğer — tarafltan bulgaristanın maden — suları daha aari vasıtalarla topla- nacak ve bu suların bülun- duğu yerlerde sayyah celbi- ni kolaylaştırmak için asri tesjisat kurulacaktır Bütün ba ışlahatın ihtiyac gösterdiği para devlet büt- bakanlar meclisine ökonomi bakanlığının bütçesile birli- kte tevdi olunacaktır. Bir Bulgar gazetesinin pa- pas elbiseleri hakkındaki duşünceleri Sofyada çıkan belli başlı gazetalerden Mir — gazetesi Bulgur Papaslarının elbisele. ri hakkında yozdığı makal- ede diyor ki: « Bulgar Papasları için başko — ve daha rahat bir el. biso lâzımdır. Çünkü Papas ların bugünkü — elbiselerini temiz olarak —muhafaza ga yet güçtür. Papaslorın uzun saçlarını gizliyen serpuşları içinde vaziyet aynıdır. Saç ve sakallarının bir kısmını kesmekle Ruhaniler nüfuzla. rından hiç birşey — kaybe- tmezler. — Kilise kanunları nerahat elbise giymemeyi nede hifzissihhaya - riayet etmemeği emreder. Şunu da unutmamalıdır ki Bulgar Pap- aslarının ekserisi köylerde | oturmaktadır, halbuki köy- | lerin — yaziyeti Tuhanilerin giydiklari elbiselerinin — ve kılıklarının temiz tutulması için Tâzımgelen — şartları ha- iz - bulunmaktadır. | Diğer tarafton papasların | bugün giydikleri elbiseler | gayet pahalıya mal — olma- ktadir ve bundan dolayı da papaslar sik — sik yenisini yapamamaktadırlur. Halbuki eyi, temiz ve rahat giyinm iş bir papas ber halde çok mübim — olan — vazilesini | daha — mükemmel — olarak L ifa ed | kilo | | taze 27 İlk | Kentte gezintiler: PazarYerinde« A... Oğlum diyordu... Bu kadarcık şeye yirmi BŞ -) d Ç 4 b kadar, . Birşey... 5 Üürirmre vuaoni Ralikesir pazarı aş T Kurunun "en fevkalâde bir günü de pazardır. Sabahleyin erkenden yol- larda yüklü hayvan ve ara- balarile kente gelen köylü- lere rastlarsınız.. Gün iler- leyince kent sakijnleri paza- ra koşarlar.. Ogün yollarda sepetlerle pazara erkek — vo kadınlara tesadüf edersiniz. Kente köylerden göelen köylülerle pazara inen halkın teşekkül ettiği güme- ler her köşede — kaynaşır bütün gün curcunalı bir alış veriş, hummalı bir faaliyet devam eder. Yd Bir erkek: — Hey homşeri di kaça... Mal sahibi: — Yüz elliye efendim.. Müşteri: — Amma da yahdın ha.. Ka- vurmalık kuzumu” haydi son fiatını söylede alalım Satıcı: — Kardeşim biz de fazla sö- ylemedik ya... Ne ise sizin hatırınız için yüz yirmi beş ” olsun. Ütede bir hanım:: —Amca peynirin okkası kaça kırk kurüş mu?., Val- lahi çok pabalı.. — Geçen hafta otuza almıştım. Peynirci: — ÜÖyle kızım. Bu değil. Bayan — Haydi ne tort ötede; ellerinde yollanan şu hin- amma hanım o peynirden 186 yarım Dahı verirsin. Köylü: — Yüz paradan.. al — hanım Memnun kalrsın — ihtiyar: Haydi — dayı — ikişer kuruştan verde olayım. Daha ötede yağ yoğurt satan bir. köylü — kadın- la pazarlık ediyor. Ken. tn her yönünde muhto- lif satışlar — yapılıyor. *Sebzaciler içine girdim dolaşıyoram. Zaman — zaman satıcıların sesleri kulakl- Arıma çarpıyor: — Haydi yüz paraya 18- panak , Haşlada ye. tadına bak... Diğer biri: — Fasulya dokuza.. Kal- kaldı. Baş soğanlar Taza teyze. madı, beşe... Başka bir satıcı: — Üzüm on iki buçuk.. Beğenmezsen alma.. Yine bir satı Ko — Lahna beş hna beş kuruş.. gil Bir bâyan — önündü horoz satan bir köy —Bana bak oğlati liçleri kaça vıriyof". | Köylü: " alırsa0 ğ | | kurü$: $ — Hangisini Hepsi de yirmi be$? teyze — gönlünün dil BeÇ « # Bayan: — A oğlum bu şeye yirmi beş k"’::f $ rilirmi... Bunların " li budu ne.. Karga Kü şey.. Haydi — on de alayım — hadi oğlum eli boş eve döndürü Sebzeciler arasınd | |rildim.. - Yolda gelirki l | çok Sonra | ayak üstü ga0 rastladım: Satıcılardan biri: — Haydi ağalar aldanmıyalım, ayns aF | küpeler yüz — parayt istersen — beşe... Bir simidci: — Haydi simid. " altı danesi bir çeyFt*” | Satıcı. | — Bayanlar,Baylâf tatlı yemoli, tatlı Üteden — pacacr: — Ayak — paçasl: bağırıyordu gün kentin her dolaştım. Ve bütün verişint gali rın aliş ettim. Hulâsa hugünd’” her yönünde '; y riş gibi hummalı b! in < £ Yuamurtaları — kaçtan | yet — göze çarpiyo yatli Rus elçisi — İtimutnamt” Verdi. Paris, vyet büyük emkin bugün Bay Löbröne T:J. | Büyük elçi ıöılv"dh yi hassa barışın [h'nd' mesinin pnki!“"ı gel zamanlı teşkil — edef ile Sovyet — RUSY? ll daki / döstlük PÜLL itimadkâr BĞ ijmesin? itimt' ni | Na en emin rini erinin zda