——— Sahife: 1 YURT YAZILARI Kızılçullu Köy Enstitüsünde ü aç ix!î:;ğ_;' Ki 1 e Kızuçuna köy enstitüsündetateve bağcıtır aersinde (2 nci sahifeden devam) yatı üzerindeki tesirleri. il oıın-ı ları da ders halinde görürler. titüsünde yalnız 28 kız var, — Maarif Vekili de, diyorlar, ge çenlerde enstitümüzü ziyaret ettiği Dikiş, biçki, hakiş atölyelerini de/zaman bu mühim — nokta üzerinde gezdik. |durmuş ve kızlarımızın çoğaltılması Köyünden geldiği zeman iğne tut-|için icab eden tedbirlerin alınmasını masını, bir sökük dikmesini becere-|istemişti. Böylece haziran iptdala - miyen kızlar, şimdi harıl harıl dikiş rında gelecek yeni 250 talebenin ya- makineleri kullanıyor, en ince işleri rısmını kızlar teşkil edecektir! yapıyor, zarif nakışların ustası olu-| Çocuk bakımı dersinde, bir kenar- yorlar. İda durmuş talebeye hitab eden öğ- Bir ayrı dershanede çocuk bakımı, retmeni dinliyorum: Cennet yurdun ev idaresi dersi alan kızlar var. İ|genişliğini, nüfusumuzun Bir kadına, yalnız köyde değil, şe- annelerin çocuk yetiştirmeyi en yük-. hirde bile elzem olan esas malümatı sek bir zevk, mukaddes bir vazife, bu şekilde alan enstitü kızları yalnız|gurur ve iftihar duyulacak değerli bu noktada erkek arkadaşlarından bir iş saymaları lüzumunu ne güzel, ayrılmış oluyarlar. Çünkü bu kızlarine tatlı, ne sıcak cümlelerle anlatı - ziraat dersleri de görüyorlar, Bilhas- yor... sa tavukçuluk, sütçülük, arıcılık, ç| Gene bir kızcağıza soruyorum: gekçilik, sebzecilik ve salre... | — Köyünüzde doktor var mı? Elindeki nakışa dalmış bir kızcağı-| — Ne gezer bayım... Uğramaz bile. za yaklaştım: İBiz doktor yüzü görmüş insanlar de- — Köyüne dönünce ne yapmak ni- ğiliz... yetindesin? — Burada gördün mü bari? Başını kaldırarak gülümsedi: — Gördüm ve şaştım.. — Burada öğrendiklerimi öğrete -| — Neden? bilmek... İ" — O da bizim gibi bir insna da on- — Bundan ne çıkar sanki? İdan. Biz, doktor denince bir başka Hayretle gözlerini a ne bileyim, tarif edemem . ki, Ne mi çıkar büyım türli . Köy ihya ummacı gibi bir insan bilirdik d #lur! — Anlattı: — Köyümüzde doğan çocuklar ni- çin yaşamıyor, tavuklar neden — yu- murtlamıyor, ineklerimiz neden sü: vermiyor, başaklarımız neden cılız- gır, bala neden hasret çekeriz.. Bun- ları ve bunlar gibi daha bir çok derdlerin sebeblerini ancak bumaya geldikten sonra öğrenebilâk — Fakat dönüşte köykü kardeşlere) Tmeram anlatabilecek, onları bildikle- ri yoldan çevirebilecek misin baka- lim? — Şüphe mi edı; ta aldığım mektu bakabilecek misir Aklımın erdiği kadar.. Aklın nelere erer acaba? — Burada öğrendklerim: Kızıl, ki- zamık, boğmaca, grip, zatürrie, çiçek, difteri, kel, uyuz, göz hastalıkları gi- bi.. Bunların hususiyetleri, tedavisi, korunma çareleri hakkında bildik - lerim.. Ş — Demek köyde doktorluk da e- deceki — Hayır, doktorluk değil, fakat, köyümde öğretmenlik kadar, belki ondan daha fazla bir hastabakıcı, bir sağlık bekçisi gibi çalışmak mecbu- riyetindeyim Direktörün biraz evvelki sözü ku- laklarımda çınlayor: — Kırk bin köyümüzden bir kinde bile doktor yoktur! Enstitüden ayrılıken değerli rektöre: Fakat, demiştim, siz köye yalnız öğretmen değil; bir öğretmenle dok- sunuz? Her haf arda «yolunu bek Kiyoruz...» di; Hatta daha şim- diden onlara y ım — mektublarla nas'hatler veriyor, yollar gösteriyor, çareler tavsiye ediyorum... Ev idaresi dersinde de on iki, on Üç yaşlarındaki bir kızcağıza sor - muştum: — Bir ev kadınında evvelâ ne a- rarsın küçük? | te- di- azlığını,| 18 Mayte Çarşamba 12.30 Program, ve memleket saat ayarı, 12.35 Ajans ve Meteoroloji ha berleri, * 13.30 Müzik: Muhte- lif garkılar (PL), 14.00 Müzik: Kü- çük orkestra (Şef: Necip Aşkın), 1 - Grieg: Norveç nişan töreni, 2 - Hans Mainzer: Serenad, 8 - Werner Bocthmann: Büyük vals, 4 . Vilhelm Vacek: Marş, 5 - Micheli: Puseler se renadı, 18.00 Program, ve memleket| saat ayarı, 18.05 Müzik: Senfonik müzik ve opera Arya'ları (Pi.), 18.30 Müzik, Çalanlar: Ruşen Kam, Cevdet | Kozan, İzzettin Ökte, Okuyan: Mü - zeyyen Senar, 1 - Suphi Z Kü i H. garkı: (Bahçenizde bülbül ol- 2.Lem'i - Kürdili H. Şarkı; indir benim gönlüm), 3 - Arif » Kürdili H. Şarkı: (Güzelim hiç 4 - Lem'i - Müuhayyer y (Ben babamın &- iküim), 6 - Halk türküsü: (Me- li Meşeli), 7 - Ha:k türküsü: (Söy- İleyin güneşe), 19.00 Konuşma (Dış İpolitika hâdiseleri), 19.20 Müzik: F'a sıl heyeti, 1945 Memleket gaat aya- ri, Ajans ve Meteoroloij haberleri, 00 Müzik; Çalanlar: Kemal N. yhun, Cevdet. Çağla, İzzettin Ök- te, Fahri Kopuz, 1 - Şikrü Şenozan - Mahur şarkı: (Bu sevda ne tatlı.ya- lan), 2 - Şükrü Şenozan - Rast gar- İkı: (Gönül kurtulmuyor), 3 - Südet- |tin Kaynak - Nihavont şarkı: (Gel İgöklere yükselelim), 4 - Muh. Saba- hattin « Nihavent garkı: (Çok özles dim sesini), 2 - Okuyan: Mustafa Çağ lar, 1 - Nazım - Şehnaz ağır semei: |(Didem yüzüne nazır), 2 - Şemsettin İZiya - Şehnaz garkı: (Denizin dalga- sını bekliyorum), 3 - Şemsettin Ziya Şehnaz şarkı: (Hem aldandım hem aldattım), 4 - Halk türküsü: (Sarı kürdele), 5 - Hicaz şarkı: (Sen bu yerden gideli), 20.35 Temsil: Orman sonu düğünü, Yazan: Mühendis Nep) han Ozçandarlı, 21.35 Serbest saat, 45 Müzik: Riyaseticümhur bando- su (Şef: Ihsan Künçer), 1 - Mosz - kowsky: Marş, 2 - Kotlar: Monte Cris to (vals), 8 - Albert Ketelbey: Chal |Romano (Uvertür), 4 - Vincent D'in dy: Ferval operasından fantezi, 5 - H Fevraier: Pousse - mouase (japon İlevhaları Suit'inden), 22.30 Memle - ket saat ayarı, Ajans haberleri, zira- at, esham » tahvilât, kambiyo - nu- kut borsası (fiyat), 22.50 . 23.25 Mü zik: Cazband (Pl.), 2330 Yarınki program ve kapanış. | bilen, daha doğrusu herşey bilen bir insan gönderiyorsunuz!. Gülümsiyen dizektörün cevabı şu| olmuştu: Mademki devlet bugün de, hat- ta uzun bir zaman için, yarın da kö- ye yarar ve köye bir şey verecek a- dam olarak sadece bir öğretmen gön- Tiyor ve gönderecektir, o halde bu bir tek adami şehirdeki gibi yalmz İnazari malümatla teçhiz edip de di- İğer sahalarda beceriksiz br hale ge- tirip köye göndermeğe hakkımız yok İtur! Köye gidecek — öği İziyade pratik zekâlı, becel İden iş gelir, ihtiyaclar karşısında| İbunalmadan işe atılıp eser meydana getirebilir. kabiliyet ve tavra malik olmalıdır. Köylerde okul açma işine başlandığı gündenberi bu nokta ih- mal edilmiştir. Bu, bizim mektebcili-| ğimizin en sakat tarafıdır «Canım, bir köy öğretmeni her işten nasıl çaksın?e suali artık, yerinde değil-| dir, Çünkü her işten pekâlâ anlıyan| köy öğretmeni yetiştirmenin müm -| kün olduğunu izşat etmiş bulunuyo- ruza | | ai — Güler yüz, neşe... Bayım! Her şey gibi gülmesini de unutmuş 'Türk köyüne neşeyi de götürecek bu kızların binler ve binleri bulmasını özlememek elden gelebilir mi? Şimdiki halde Kızılçullu köy ens- tor, mühendis, demirci, marangoz, yapıcı, fotoğrafçı, ziraatçi, çiçekçi, ti kooperatifçi, baytar, daktilo terzi, v yağcı, peynirci, tu * Ne bile-| Bütün Türk köylerinin, o yim ben, bir elinde bisikleti, bir elin bayram yapmağa, y de mandolini, çeşid çeşid oyunlar da dar hakları vardır! stitüsü,, biraz evvel kaydet- lk mezunlarını 1942 de gün Tden göke ka- KANDEMİR | merd olduğunu, fakirlere acıyıp bak-| i(ığmı birer birer saydıktan sonra ko- nağın kirası için kendisinin bir fiat vermiyeceğini, bunum tayinini kü - KIZIN H *KÂAYES? |çük hanımlara bıraktığını, onlar ne münasip görürse kabul edeceğini, yal filmi: “Şerefli Macera,, v ee “Şeretli Macera,, filminde Gary Cooper Sinerma perdesinde daima merd ve kahraman erkek rollerini temsil et- mekle maruf olan Gary Cooper'e, mensup bulunduğu — sinema şirketi yeni bir film çevirtmiştir. «Şerefli macera» ismini taşıyan bul kordelâda Gary Cooper bermutad ce sur; iyi'kalpli ve maceraperest bir | Ayni filmde vol alan Skoloff #dam rolünde görülmektedir. Yalnız bu sefer karşısında öyle müthiş bir| rakip var kt, filmde hep onun haince tuzaklarile mücadele edip durmakta- dır. Bu rakibinin ismi Skoloff'dur ve kendisini Gary'nin reeminin yanın- da görüyorsunuz. Yüzünün çizgilerinden de hakika- ten meş'um ve haln bir surata ma- lik olduğu ne kolay anlaşılıyar. ( BAZI HABERLER | * Fransada, çevirdiği güzel film- lerile hayli şöhret kazanmış - olan Germaine Anssey, son günlerde zen- gin bir Amerikalı ile evlenmek üze- re P: Miştir. * «Cebelüttarık Casusus filminde| İstanbulluların çok iyi tanımak ve takdir etmek fırsatını buldukları ve zaten meşhur bir aktriş olan Viviane sten Nevyorka hareket et - Romance'ın temmuz ayı başlangıcın| dan itibaren Georges Flamant'la bir- likte senaryosunu Abel Gance'in yaz dığı «Messalina> adlı bir kordelâ çe- vireceği haberi mevzuubahs şayla - lar arasındadır. Yalnız bugünkü harp Fransanın içerilerine de intikal etti-| İtalyndan alacaklı | vaziyete girdik Son aylar zarfında İtalyandan it- halâtımız çok azaldığı halde ihracatı mizın devam etmekte olması sebebi. le İtalyan klering hesabatında 2 mil- yon liralık lehimize bir fark husule gelmiştir. ttalyan tüccarları buradan yapı -| lan birçok talepleri karşılıyacak va- ziyette olmadıklarını bildirmekte ve| buna mukabil serbest dövizle bulduk- ları müşterilere arzu edildiği kadar mal vermektedirler. Akdeniz vaziye- tinin günden güne karışması yüzün-| den İtalyadaki alacağımızın bu şe - kilde birikmesi endişe — uyandıracak | bir mahiyet almaktadır. Hükümetimizin İtalyadan alaca - | başladı, maksadı kiracılara kirli ve bakımsız bir mesken değil, eski aile- lere mahsus itina ile temizlenmiş, tertibli bir bina teslim etmekti. Fa- kat bu ağır işler zâvallı kızcâğızı çok yordu. Öğleden sonra da yemiş- ği takdirde, bu film tabil yapılamı - yacaktır. * Amerikada bir kaç film çeviren| ve hiç de kabiliyeti kıt bir artist ol-| mıyan John Garfield son zamanlar- da iş bulamamak yüzünden “geçenler de Holivudu terketmek mecburiyetin | de kalarak Parise gelmiştir. Oradaki en son eseri, “Cumartesi Çocukları> idi. * *Romco ve Jüliette» — filminli kahramanı Leslie Howard Amerika- da takdirkârlarının büsbünün hay- ranlıklarını celbeden yeni bir kör - delâ vücüde getirmiştir. Kordelânın İsmi *İntermezzo> dur. Kendisine partöner olarak — güzel İsveçli yıldız İngrid Bergman refa- kat etmiştir. Armatörler ihtilâfa düştüler Vapurcular birliğinin bir haziran- dan itibaren faaliyete geçeceğini yaz ştık. Haber aldığımıza göre — bazı pur sahipleri birlik halinde çalış- mak istemediklerinden aralarında ih- tilâf zuhur etmiştir. Birliğe girmek istemeyen Hantal- zadeler, Kutlu ve Burhaniye vapur- ları sahiplerinin itirazları tetkik edi- lecektir. Tiftik satışları Anadolunun birçok mıntakaların- da yeni döküm zamanı gelmiş bulun- duğundan şehrimizdeki bazı firma - - 15 Mayıs 1949 —— MALİHÜLYA Hitlere bu defa acıdık. Hakikate acıdık zavallı adama. Ne müthiş bi belâya soktu başını, Kendi istikbit lile beraber bü! Alman milletinilk istikbaline bakıyoruz.. ve görüyorl ki ikisi de tam gelmişler derin.. d& rin mi derin bir uçurumun kenarınâ oturuvermişler. Ufak bir dikkatkiz lik, birisinin hafif bir dürtüşü; kelit dilerini uçurumun dibinde bulacak * lar, Sinir buhranları içinde geçen uY kusuz ve hazin geceler başta zavalli adam olmak üzere, bütün Alman şeft leri için başlamıştır artık.. | — Zannettiler ki, Çekoslovakya, Por İlonya, Danimarkaya yaptıkları vahr İşi tayyare hücumları, Fransa ve İm Biltereye kargı da söker. Ne hazili mülihülya!., İşto asıl harbin daha döf düncü günü beş yüz tayyarelerini kuf ban vermiş bulunuyorlar. Zannettiler ki, öteki milletlere yağl tıkları gibi havadan paraşütlü askef İler indirmekle Fransa — ve Ingilter€ İfethedilecek. Ne hazin mâlihülya'a |Binlerce paraşütçileri esir düştü * ler. Zannettiler ki İnçiltere ve Fransi” İyı da Danziğde, Avusturyada oldu” gu gibi tâ içinden vururuz. Ne hazifi mâlihülya!.. İnzuterede birçok Ak man tebaası yah alanıp Üsera kamplâ> rını boyladı. Zannettiler, — zannettiler, birçoli geyler zannettiler... Daha da çok şey“ ler zannedecekler, ümitlenecekler: parlak hülyalar kuracaklar... Fakat . işte bu fakat'ın cevabını düşünür” ken, Hitler, o biçareye tekrar tekraf acımaktan kendimizi alamıyoruz. tütünler Fransa devlet müşavirinin ve ma* liye nezareti teftiş heyeti reisi Müd yö «Lacour? - Gayet refakatinde Frafi sa sefareti ataşesi Mösyö (Lorend) olduğu halde inhisarlar umum mü “ — dürü Adnan Tuşpınarı ziyaret ede * rek bir müddet görüşmüştür. Bu gö rüşmelerin Fransanın bizden alacaği | D bir milyon kilo tütünle alâkadar ol |duğu tahmin edilmektedir. — ——— | Şehzadebaşı F E R u Sinemasında Telefon: 21359 1—AŞKIN Göz yaşları Türkçe sözlü, Arapça şarkılı — BİRİTİCH Paramun! Jurnal, Türkçe mam>3 —KANLI PUSU Berlam eli sainemi nni meenin srmen ni ae Tasviri Efkârın takvimi | lar Anadolu piyasalarında görülme- ğe başlamıştır. lanaaama n maad ağ| ğımıza karşılık olarak mal ithal et- mekliğimiz için icap eden tedbirleri | Yetsı alacağı umulmaktadır. İmsak (Yarın ki) ——— ——— —Zaten sizin efendile konuşurken| Behire şişman kadının arsızlığı kaf' böyle kararlaştırmıştık. Size yalnız şısında kızmağa başladı, kestirme bi istediğimiz eşyayı bırakacaktık. sürette: — Hayır, onu da kaldıracağım! — Canım öyle konuşmuşsunuz a - ma Bir kaç par f& büyük eşya da bı- raksanız ne olur? Meselâ şu en - Cevabını verdi. — Evet ama, benim gelinim, bira$ | nız kabilse binanın biran evvel tes- çinin karısı geldi. Bu, kocası gibildam aynaşını da sofaya çıkarmışsı - meraklıdır, odaları dayalı, döşeli is* Edebi Tefrika No 14 — Fikrin fena değil, abla. Zaten bu işlerde sen daha isabetli düşünür- sün. Dediğin gibi ikimiz de gece ya- tılı iş bulduğumuza göre şimdilik ko- nağı kiraya vermek en muvafık yol- limin! söyledi. Melâhat bu konuşma- dan çok memnun oldu ve hemşire- sile görüşerek aralarında münasib nin sözü uzatmak âdeti değildi, o, kö PiT Ücret tayin ettikten sonra yemiş- gesinde kendi düşüncelerile, hayalle- Si İle bir mükavele yaptılar ve ko- rile meşgül olmağı herşeye tercih e- Mtğt iki gün sonra teslimi kararlaş - | Bundan gonra iki hemşire yine sus 'tular. Zaten böyle meselelerde Behire tırdılar, dür. İleride ikimiz de — vaziyetimizi| derdi. Biraz sonra ikisi de yatak oda- düzeltirsek yine gelir, yurdumuza yer | larına çekildiler, leşiriz. Ertesi sabah Melâhat komşunun — Öyleyse ben yarın komşuya ha-zevcesini bularak onun vasıtasile ye- ber yereyim, de eğer yemisçi ile uyu | mişçi ile temas ctti. şursak hemen kira işini halledelim.| Yemişçi kaba saba bir adam ol - Çünkü — vazifelerimize — yerleştikten (İmakla beraber, bütün Anadolular gi- sonra Uğraşmağa vakit bulamayız.|bi iyi yürekli, hadşinas bir adamdı. Pazarbk işini sen bana bırak. Senin|Melâhatin çok hatırını saydı, vakti- yüzün pek tutmaz, Yemişçi eğer mu|le kendilerinin çok iyiliğini gördü - vafık kira verirse ondan alacağımız günü, sayelerinde.çok para kazandı b | Teslim günü Melâhatin işi olduğu için bu vazileyi Behire üstüne almış-| tı. Yemişçinin zevcesi gelecek, ken- disine bırakılacak eşya gösterilecek,| diğer mefruşat yukarıda sandık oda- |larıta yerleştirilecekti. Behire, o gün sabah erkenden bir işçi kadının da yardımile aile hatıra- sı olduğu için çok ehemmiyet verdi- kaba, saba, iri boylu, şişman bir ka-| dındı, fakat kocası gibi haddini, ter- biyesini pek bilmiyordu. Ufak köşe- başı yemişçiliğinden yetişip de zen- gin olanlara mahsus bütün şımarık- hk üstünde idi. İçeri girip biraz ge- zer gezmez dedi ki: — O0.. Küçük hanım siz bize hiç birşey bırakmamışsınız, bütün eşya- yı kaldırmışsınız. Hâlâ da kaldırı-| yorsunuz. Behire bu kaba ve hâkimane hi - tabdan birdenbire — şaşırdı, — şişman | kadının -yüzüne bakakaldı, az daha| ağzından esizin gibi insanlar, böyle eşyadan ne anlar?» gibi hiddetli bir| mız.Onu bize bıraksanıza. Bizim ge- ter. lh aynaya bakmağı pek sever, Has-| — Sizin gelin hanım — herhalde pa, yakışıklı, güzeldir. de. (Tayyör) | böyle eski eşyatardan hoşlanmasa g€ mü ne diyorlar, alafranga o yeni ce-|Tek. Ona Hasan efendi istediği gibi ketli, fistanlı elbiseler de kendisine Yeni moda eşya alsa daha iyi olur. pek yaraşır, Onunla aynaya bakıp| — Evet, bizim efendi çok cömerd* kendine çeki düzen vermek ister. Hoş bizim aynaya ihtiyacımız da yok ya, Hasan efendi isterse, gelinin de, kızına da çifter çifter, aynalar alabi- lir. — İyi ya, hanım, Mademki - sizin efendi daha iyi aynalar alabilirmiş, bu eski ayhayı ne yapacaksınız? Bu İbize baba yadigârıdır, onun için kal- dırmak istiyoruz. ği eşyayı yukarı taşımağa ve konağı söz çıkacaktı, fakat kendini tuttu, na — Pekâlâ öyle olsun, şu konsolu| dir. Çok zengindir. Herşeyi alır. Far kat burada herşey hazır varken mas” rafa girmek de doğru değil, — Biz Hasan Efendiye yalnız mast ve iskemle bırakacağımızı söylemiş * tik, o da razı olmuştu. Fazla eşyayf kaldırmağa mecburuz, — Bizim efendi zalen pazarlık bit mez ki.. O yalnız yemiş satmağı Öğ” |renmiştir. Ben onun yerinde olsay © dım, konağı bütün eşyasile tutard