ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 ir, 1 Sene 2800 Kr, 0 say 1500 ” “o * s.s” a » 189 m .. 4 » Adres değletirmek 426) kurustur Şark Cephesinde Yazan: M. ANTEN övyet istihbarat bürosu .tarafın- 'dan neşredilen bir tebliğde Harkof barbinin mahiyeti, neticeleri, iki ta- Talim kayıpları hakkımda dikkate de- © malâmat verilmekte # Bu tebii- sas noktaları şöyle külüse edile- “Kizilordu baş İsumandanlığı Almanlarm Kafkasyaya doğru büyük Bir taarruza keçmek için Rostov kesi. Müinde 30 piyade ve 6 tank tümenin- İen müteşekkil zeühim bir kuvvet teh, Tik ettiğini öğrendiği için Almanların lânların: bozmak ve akim bıraktır- mak makendiyle Harkof kesiminde ta Arrara geçmiştir ve çetin muharebe- den sonra bu maksadını tahakkuk #tlirmiş yani Almanların taarruzunu akim beraktırmıştır. Harkof şehrinin Beri almması esasen Soryet plânma dahil değildi. Diğer cihetten Alman. ların kızılordunun kayıpları hakkınd &i iddiaları hakikate tamamiyle aykırı tür. Hakikatte, simdiki hal İe bitmiş sayılabilen Harkof harbinde Almanlar ölü ve yaralı ve esir olarak 55,000 asker, 570 tank, 1500 top ve 200 den fazla tayyare kaybetmişlerdir. Kinlerdunun kayıpları da büyük ol- makla beraber düşmanmkinden daha Azdır. Alman ordusu böyle bir kıç #3ler daha kazanırsa bir kaç ay içinde Mahvolacaktır. Son bir habere göre: Almanlar Ka Unin kesimine büyük takviye kavvet- leri göndermişler ve bir kaç defa ta- ürmza geçmişlerse de hiç bir muvaf- fakıyet elde edememişlerdir. Bu ha- ber, bir kaç gün evvelki yazımızda £ Siret ettiğimiz gibi Almanların sel büyük taarruza o Kalinin bölgesinde, Sovyetlerin ise o Smolensk kesiminde #eçmeleri ihtimalini teyit eder mahi. Yettedir, Şark cephesinde geçen sene cereyin *den askeri harekât ile bu yazın ba. #mda yirmi gündenberi devam eden maharebeler arasında objekti! bir mu olursak şöyle hir ne irizz Geçân 22 Haziranda Alman orduru İarruza başlamış, teşebbüsü kışa ka #ar elinde tutmuş ve ilk on beş yirmi #ün içinde 2500 kilometrelik cephe bo- Yunca dört beş yüz kilometre deria- ğinde slorieyişler kaydetmiş ve kızıl: orduya büyük darbeler indirmişti, Fa. Kat kış başlangıcında kızıl ordu teşeb. büsü eline geçirmiş, bir çok mühim #trâtepik mevkileri geriye almış, Al- Man ordusuna oldukça mühim darbe- ler indirmiş ve en nihayet yazın beş Msagıcında ilk olarak Harkofta tazru- 7s geçmiştir. Evvelâ müdafaada kalan Alman ordusu sonradan mukabil ta- örrüza geçmiş; fakat büyük kayıpla Fina rağmen kat'i bir netice elde ede- Memiştir Hava Akınları Evvelki yazılarımızda, İngilir ve A. Merikan bava o kavvetlerinin: Alman #unayi merkezlerini tahrip etmek, kı- laya asker çıkarma hareketine bir ha» Zirkk olmeie ve kizılordunun yapaca- &' büyük taarruzu desteklemek mak- #stlariyle Fransadaki sahil bölgelerine Ve Almanyanın o sanayi merkezlerine karşı çok geniş mikyasta taarruz ha- Teketlerine yakında başlamaları bek- lenebileceğine işaret etmiştim, Son ge Ten haberler, bu hava taarruzunun bağ. lamış olluğunu göstermektedir. Filba. kika; İngiliz hava kuvvetleri Cuma #ecesi Paris civarda Almanlar için Biyyare motörü, kamyon lâstiği yapın fabrtkaları çok (giddetli bir surette bombardıman o etmiştir ve bunlardan Gocdrich fabrikaları tamamiyle harap olewaştur. Bu hava iaarruzuna uğrıyan fabrikalardan birinin yeni tipte bir Almam tayyüresi için motör yaptığı söylenmektedir. Fakat en son alınan haberler: İngi- Uz hava kuvvetlerinin Rhin ve Rhar bölgelerindeki Alman sanayi merkez- lerine karşı bu harbin başindanberi Rörülmemiş bir şiddetle taarruz et- Üklerini ve İngilizlerin karşılıktan korktukları için o Alman merkezlerini bombardıman o etmekten vazgeçtiklen rini söyliyen Paris radyosunun iddia. larına muhalif olarak ba tanrruzda 1060 den fazla tayyare kullandıklarını bildirmektedir. Hatırlardadır ki, on #ün kadar evvel büzr Amerikan hava Mütehasssları o İngilterenin ayni sa. manda 1000 teyyareyi harekete getire. Sek kadar tayyareye ve hava meydar- arma sahip olduğunu söylemişlerdi. Bu büyük hava taarruzu hakkında henüz tafsilât gelmemişse de Alma yanm çok mühim bir sanayi şehri ve #ren hatların kavuşak noktası olan Kolonyanm esas hedeflerinden birini teşkil ettiği ve bu hareketlerde 44 İn. Eliz tayyaresinin kaybedildiğini BL dirmektedir. Churchill bu taarruza iştirak edenle 78 gönderdiği bir mesajda tebrik ve teşekkürlerini billirdikten sonra bu- an İngiliz hava kuvvetlerinin gittile Se ziyadeleşen kudretini gösterdiğini Ve Alman sanayi merkezlerini bekliyen Minbet hakkımda bir Gikir vereceğini “i . Londra radyosu 1000 tayyarenin bir buçuk saatlik kısa bir zamanda bil yük bir larizamla vazifelerini muvaf- İskryetle başardıklarını ve Almanlar rm İngiltere üzerine yaptıkları büyük hava okınlarında bir seferde 500 den fazla tayyare kullanmamış oldukları» mi söylemiştir, . m Mammanli maznid., İngilizlerin ağır bombardıman tayyarelerinden “Blenhöms,, ti deki tayyarelerden mürekkep bir filo uçuş esnasında Mep tarihinde, hiç bir harp & idinin tesir sahan bombe tayyaresininki Okadar geniş ve şü. #ullü olmaeiştir. Bomba tayyaresi, cephe arkasom selimetini, sanayi mıntakalarının muharebe sahaların- dan uzaklığını, şehirlerde ve köyler. de yaşıyan gayri muharip insanları bayat emniyetini, nakil vasıtalirnn Antizamını alt Üst etmiş; mekteplerin, hastahanelerin, — #bidelerin ve güzel sunatların masuniyeti artık birer ef sane olmuştur. Gerçi, harpler artık yalnız muha- rip kuvvetlerin birbirleriyle dövüş mesi şeklinden çıkarak milletlerin ile tasadi, sınai ve İçtimai bütün kad. retleriyle yekdiğerine karşı bir mü- i şekline girmiştir, Fakat ba muharip kütlelere nihayet her sahada fazla mesai, fazla feda- kârlrk, ve maişet sıkıntısı ile konfor mahrumiyeti tahmil ediyordu. Hal. buki bomba tayyaresi, kütlenin ça- İtştığı, tesisata, oturduğu yuvaya hastasmı yatırdığı hastahaneye, yav. rusunu okuttuğu mektebe kadar har. bin ateşini getirmiş ve kadın, çocuk, ihtiyar hiç birşey ayırmadan her tan e mahlüku her am en feci gekilde ölümlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bü suretle, hükümetler, milletin moddi ve manevi bütün kabiliyetini harp gâyesine tevcih etmek var! siyle beraber bir de bu kabiliyeti kullanabilmek imkânı ihzar ve te- #win mecburiyeti karşısında kaldılar * * Çivi muharebe eden ordunun bütün muharebe vesaltini te- min edebilmek için önce bu vesaiti İmal eden sanayi mıntakalarınım, cs. denlerin, ve bu madenlerde ve 68. nayi mıntakalırında çalışan insanla. rn havadan yağıcık tahrip ateşine karşı emniyete alınması zarureti ba. sal oldu, Böylece pasif ve aktif mü- dafaa meseleleri ortaya çıktı ki, ba meselelerin halli için hasudi ve w- mumi sığmaklar, şık karartması, yangın söndürme ve temizleme €- kipleri sonra dinleme âletleri, balon barajları, hava dafi bataryaları v. müdafaa avcıları gibi birçok unsur- ları ihtiva eden munszam bir manzu- meyi meydana getirmek ve teşkilât- landırmak ve bu tğurda muazzam <7 Yazan: Necati Yaşmut mali fedakârlikleara katlanmak icap etti. Bundan başka bu unsurların i- cabmda hiç aksamadan birbirleriyle hemâhenk olarak çalışmalarını temin için büyük gayretler göstermek, ta» limler, tecrübeler yapmak, hatâ geyri muharip halkı bu geralte alış ırmak maksadiyle bu tecrübe ve ti- İmleri sulh zamana da teşmil et- mek yani, yalmız muharip kuvvetle- rin sulh zamanı maayyen smuntaka» larda yaptıkları manevraları şimdi kundaktaki çocuklar da dahi) olmak Üzere bütün milletin iştirakiyle bütün bir memleket sahası üstünde her far. satta tatbik etmek o mecbariyeti ile karşılaşıldı. *# örülüyor ki, harp tarihinde hiç bir silâh, gerek hükümetlerin omuzlarına gerek devletlerin infİsna. siz her ferdine, bomba tayyaresinin tahmil ettiği kadar ağır ve bunallı. €t bir yük yüklememiştir. Ayni za- manda hiç bir harp vasıtası mesafe- lerin ve enginlerin derinliklerini, 1s- sız köşelerin oâfetten masuniyetini, bomba tayyaresi gibi ihlâl edememiş ir. Denizlerin karaları, dağları ve gölleri havadan dümdüz bir yol ile birbirine birleştiren ve cok yüksek sürati ile bu yolları bir iki saat ıçın- de aşan bu Slet, medeniyetin bir ufti. har eseri midir? Yoksa yüz karası mıdır? Tayyareyi medeni bağrım» dan çıkârıp ortaya koyan beşeriyet bugün bumunla kendi bağrımı parçi- ladığına şahit olmuyor mu? Muharip milletler, bomba tayyare- sine karşı bir taraftan pasif ve aktif müdafaa teşkilitanı tekemmil ettir. miye ve yeni tedbirler almıya çalt Şırken, öbür taraftan da düşmenen muharebe kabiliyetini daha e ifna etmek, düşman © sanaylini, kaynaklarını, düşman iirlelar e d- ba fazla tahrip etmek için bomba tay. yöresini mütemadiyen ıslaha çalışı- Harp Tarihinde Hiç Bir Silâh, Gerek Hükümetlerin Omuzlarına, Gerek Bütün Devletlerin İstisnasız Her Ferdine Bomba Tayyare: nin Tahmil Ettiği Kadar Ağır ve Bunaltıcı Bir Yük Yüklememiştir, İP rılıyor. Bunun için de dalma yeni yeni tecrübele re girisiliyor, bu tecrübe ve çalışma lardan yeni modeller, daha mütekâ. #mil, daha seri, tehrip sahası daha ge niş modeller doğuyor. ** Be» tayyaresi, gerek iktisadi gerek sınai bütün tesisatın in- şa tarslarının tamamiyle değiştiril. mesinde pek büyük #mil olduğu gi- bi ba zamana kadar kullanılan diğer harp vasıtalarının da gerek şekille rinde gerek İnşa tarzlarında büyük tebeddülita sebep oldu. Fabrikaların, depoların, cephane. İlklerin, istihkâmların, dağları oya- rak toprağın içinde inşası düşünülüp tatbükine de geçilirken harp gemileri. min de havadan gelecek tehlikeye karşı mukavemet edecek şekil ve va- ziyette inşaları ve evvelce yapılmış gemilerin de bu maksada göre ta- di düşünüldü ve icra edildi, Ayrıca hava bücumlarına karşı donanmayı himaye için tayyare gemileri dahi inşa edildi. Harpten evvel, bomba tayyaresinin tesir derecesi hakknda fikirler mulr tetifti, Bazı milletler, tayyarenin, or. dularm sevkülceyş ve silâhilarm tab- ye meseleleri stilinde yapacağı tesir- leri önceden lâyikiyle görüp anıya. madılar, Tayyare, kendi kadretinin derecesini bu milletlere, onların ha- yat kaynakları üstünde müthiş bom. balarla dikte ederek bildirdi ve öğ- ret. Herp devam ettiği milldeiçe de çok açık | tceriibeler karşısında gafletle, yahut çaresiz vaziyet dola- yisiyle mecburen, ber silâh onunla tam bir işbirliği yapmak mecbariye- tini kabul eimiyenler dahi olda. Bunlar da hatalarımı çok ağır mağ. Mbiyetlerle, zayiatlarin ödediler, (Diğer yazımızda okuyucularını za bomba tayyaresinin masil ve kaş kişi tarafmdan sevkedildiği. ni, weak mesafedeki hedefini na- #l bulduğunu, nasıl bombaladığı. nı anlatmıya çalışacağız.) Mİ Öğretmenler Cemiyetinin. Kongresi İstanbul öğretmenleri cemiyeti yıl- yorlar, Taşıyacağı bombanm mik.) uk kongresi İstanbul kız Hsesi kon- darı çoğaltılıyor, © bombaların daha| ferans salonunda yapılmıştır. Yillk nzak mesafelere sevkini temin mak- | faaliyet raporu okunmuz ve eski ida- diyle de tayyarenin #nensili arttı-'re heyeti fbka edilmistir. ( ŞEHİRDEN RÖPORTAJLAR J Bir Müdürün Odasında Geçen Bir Saat. Yeni Kurulan Bir Daired: ie — Ardı Arası kesilmiyen Ziyaretler — Müdürü Hayrette Bırakan Veya Hiddete Sevkeden Müracaatlar — Bir Müteksidin İsrarlı Ricası Yeni kurulan dz irelerden * vi. 777” Yazın: — "İ sAlD KESLER rinde mildürle komus miya | çalışıyorum Her ne kader mödü rim odasmda ve mma #amın önündeki koltukta, gayet rahat vaziyette bulumuyorsam da koruşmr! ya muvaffak olamıyorum, “Çalışıyo- rum,, tabirini bunun İçin kullandım, Ya ben, yo midir. konuşmak için 8 Biz açtığımız zaman ya ktpr vuralu yor, İçeri biri girerek sörümüz Veri, iyor, yahut da telefon gili çalıyor muhaveremiz. başlamadan bitiyor. Fk siksiz tam bir saat ve müdür bir ke Wme söyliyebildi. ne de ben bir lâf & debildim. Nihsyete — İyisi mi, dedik, biz bu konuşma yı paydostun sonraya bırakalım, Ay- rılirken müdür ilâve ettiz — Paydostan da bir saat sonra ol #n, Çünki ben, bu sivaretcilerdzn ancak bir saat sonra kurtulabilirim * * Avi: iran kesilmeden müdürün © dasma girip çıkanlar kimler ve ne istiyorlardı? Bir kaç misalle bunu anlatmıya çalışayım: Bir saat içinde o müdürün odasına kendi memurlarından sneak üç kişi irdi, Banlardan biri bir kâğıt İmsö- İatta, biri bir mesmelenin nasıl ya pılacağını sordu, üçüncüsü de telefon larda bir ârza o bulunduğunu habet verdi, Üç memurun girip çıkışı biz sastin beş dakikasını bile almamışız. Geri kalan 35 dakikadı bize ağız aç- turmıyanların hemen dörtte üçü o da ire ile alâkası olmıyan İşler için geL|, mişlerdi. Biriz "— Bendenizden 936 genesine ait bir vergi bakiyesi istiyorlar, Halbuki makbör rlar, ek burü ds kaybetmi- sim. Delileri öilini- ti niyar edecektim.. Diyor. Müdür mütehayyir bakıyor — Fakat, diyor, bu işin birim daire ile alâkası me? — Sizin daireyle alâkası yok efen- dim, yalnrr bir kart iütfederseniz işi görüverirler. — Anlamıyorum, o beyim. ne diye kart vereyim? Bu dairenin ne beledi. , ne maliye ile alâkası yok ki. Üstelik sizinle bir tanışıklığım da yok İ — Aman beyefendi, galiba taniya- mağınız bendenizi, 1334 te satı ölini sin maiyetinde, kazasında , memuru değil miydim? — Yanan. Öyle mi, tanıyamadım, hatırlamıyorum da. Masmefih buraya kadar beyhude £ yorulmuşsunuz, Ben bir şey yapamam Ben kısa yazdım. Bu ziyarette eski âşinayı atlatmak kolay olmadı, o, bir İle vergi odsiresinin susacağım tahmin ve istediğini almakta ısrar © diyordu. Nihayet çıktı, Birer slgara aldık, daha yakmıys kalmadan kapı tekrar açıldı, bir başka ziyaretçiz — Efendim, ... beyin mahsus se- İmleri var Kerimem kızınızm badem. cikleri pek fenalı , Barstahanesinr deki mütehassıs... uş, bir kart Tütef buyraları metinizle kurtelur da ömeü âliyeti devletinize duacı olur Müdür, ezildi, büzüldü: — Vallahi azizim, dedi, ne selim getirdiğiniz , . . beyi tanıdım, ne de , » hastahanesindeki mütehassıs be- nim ahbabımdır. İkisini de tanımam. Asr Devamı: Sa, 4, Sü, 1 vermistim: göster, ŞARABIN Sarap kendi: hiç bir vakit umut. turmamışsa da bugünlerde kendisinden | mak çokça bahsettiriyor.. Onun için, sara. bım nasıl icat edildiğini hatırlatırsam bunu mevsimsiz saymazsınıs, sanarnn,, Bir rivayete göre, şarap bir Bektaşi tekkesinde meydana çıkmıştır. Bir yıl o tekkenin bahçesinde pek çok üzüm hasıl olmuş. Tekkenin müridleri üzü mü yerler, yerler, komyülara, gelene geçene dağıtırlar, fakat tekkenin bah çesinde hasıl olan üzün bir türlü ti. kenmez,., Niha; mürldler, tekkenin çesinde hasil olan üzüm bir türlü tü kenmiyen üzümü ne yapalım, diye s0 «Jar, Şeh sakalını eline alıp düşün dületen sonra: — Tükenmek bilmiyen üzümü küp. lere basınız, der, bakalım Tanrı ne ihsan ederi. Müridler şehin emrini yerine geti, rirler, Tanrı şarabı ihsan eder, Fakat, daha | İruvvetli bir rivayete göre şarap, Tufan'dan sonra Nohun gemisi, Cudi dağında karaya oturduğu tarihte meydana çıkmıştır, Nuh'un ge misinin hangi tarihle karaya oturmuş olduğunu takvimler Oyazmazlarsa da, o gemide insanlardan başka hayran, lamda her cinsinden birer örnek bu. tunduğunu, tabii © bili İste © kuvvetli rivâyete göre, Nuh'un gemisi karaya oturunca, gemideki hayvanla, rm arasmda keçi, en oynâk hayvan ılduğundan hemen gemiden fırlar ve kırlarda koşmıya başlar... Bir müddet sonra, gemiden çıkan hayvanlar, keçi nin koşamadığına, hattâ yürürken fi tarafına sallandığına dikkat ederi LOK MAN Yi igi İCADI... Bu halin meden ileri geldiğini anla. eyince, keçinin yabani bir madan üzlm yemiş olduğunu anlar. lar, Busun üzerine Nuh üzüm salkı mun; Üretmek ister... Pakat İbliş şey ten salkımı kurutur, Ondan sonra da, Nuh'un kulağına fasıldayarak: — Üzümün yer yüzünden kaybol mamasını İstiyorsan, yedi tâne hay. yan kurban et, onların kaniyle bu as. manın kütüğünü sulaf Der ve kaybolur,, Nuh, şeytan na #ihatini tutar, bir aslan, bir ayı, bir kaplan, bir köpek, bir tilki, bir sak sağan kuşu, bir de horoz kurban ede. vek onlarin kaniyle asmanın kütüğünü solar Ondan dolayı üzümün verdiği ga raptan İçen İnsan, aslan gibi cesatet li, ayı gibi kavvetli, kaplan gibi zafim, köpek gibi kavgacı, tilki gibi hiylekâr, saksağan kuşu gibi geveze, horoz gi bi de bağırtkan eler, Fakat şarap, insana hayilce kalori verir. Yüzde yalnız sekiz nisbetinde alkolü olan, yani en hafif derecede şa rabım bir litresinde altı yüz kalori hasıl olur... Bu da, şöyle böyle, üç yür gram ekmeğin vereceği kaloriye bedel dir... Vâkü bir litre şarap, üç yüz gram ekmekten daha pahab gelir, Pa ekmek tayininin yarım verildiği gün lerde, bir litre şarap İnsana ekmeğin verebileceğinden daha ziyade kuvvet verir, Bir litre şarap, iki öğün yemekte içilirse, bele suyla dr karıştırı'msa, in, sani sarhoş etmez, Bonra da, galiba, sarap tabi bir mahsul olduğu için 6 mun alkolü, rakının alkolü kadar za Tarlı olmaz, Sonra ne zaman bu bir zabit olu- yor ki, orada kalmak lâzım, 6 vakit “Ah! diyor, burası çok berbat, Ne saman burada ndefolacak?,, anladı? — Evet, — Bu memleket, ne gün ona bira- kıyör, 6 gün memnün oluyor, Bere- ket versin bir polo var, tenis var, bir kaç kız İngiliz var, iyi atlar var, Ne zaman bunlar var? Her yerde konfor var, — Ben de size büyük bir habar ve- reyim, Belki ben de gideceğim, — Hayber geçidine? — Bilmem, Fakat herhalde Hindis- tana, Hollicott bundan son derece mem- sun oldu, Çünkü ağımdan İngilizle- rin böyle zamanda taşirdikları kuv- veti bir: — Bay Jovel ferladr, Hakikaten memnundu, Çünkü sağ yumruğunu sol elinin avucuna vurü- yordu, İngillerede bu, karar yahut se- vinç bizlerinin işaretidir, — Ey ne vakit siz gelecek? — Dört, beş ay sonra, İyileştiğim, vücutça iyileştiğim zaman, — Oh, Elbette iyi olacakım di Krussetti Yalnız mevsim sizin için çok soğuk olmamalı — çünkü siz nazik bir küçük Franszsın — siz Hayber'e geleceksin. Sizi alayın atlarma bindi- Teceğim, Beraber kaplan, pars, çakal ve geyik avlıyacağız. Eğer mevsim is lerlemişre ben, “Rae, nm yanma gelecek, sizi görecek, İyi çocuk! Halinden hakikaten çok memnun görünüyordu, Odada enine boyuna dolaşıyordu; birdenbire dur- du, Meraklt bir eda ile sordu: — Niçin siz delin ki "Vücutça &- yileştiğim zaman... — Çünkü ruhan iyileşmekliğim ds- ha uzun sürecek de, Sözüme derhal cevap vermedi, Al- nmda şimdiye kadar görmediğim de- rin bir çizgi ile endişeli bir tavır al- muşta, — Dü Krumetti dedi, Eğer siz da- ha zaylf ise Hindistana gitme, — Niçin? — Tehlikelidir, — Hümma? — Huyır, Kıştan deği! Ölekinden, Siz ondan korkmaz? — Neden canım! — Aden'den itibaren vapııra farma nan şer alihesinden,, —w — Buna “kara mabude,, derler, Her sevi tahrip eder, — Ne söylüyorsunuz? — Bütün enerjileri e eritir. İngil- terenin en büyük düşmanı odur, — Sim — Hayır, Siva kotasdır. Kars KAM, Zihinleri yorgun beyazları mah- seder, onları uykulartnda bildikleri 'bütün ölümlerle kavrarı sarar, Mer Yazan: FRANÇİS DE CROİSSET akşatt sirin kamaraya gelir ve yeşil pormakhı ölü eliyle başını iğneler. — un, — Os! Gülmeyinir; Dü Krussetti Ben doğru söyler, Herkes senneder ki, Miser ölü memleketi. Hayır, yan- Taş; Mısırda ölü yok, Yalnar mezar var, işleri bitmiş momyalar var,. Me- gat olmayan ölüler siri Hindistan çöl- lerinde bekliyorlar, Onlara benziyen bkelet gibi “fakir, ler onları fbadet- lerle, feryatlarla çağırirlar, Rahatsız ölüler #ncak Hindistanda ağlarlar Bu memleket bunun için mahzun- durl Ona hsyretle bektırm, — Bütün bunları sir mi uydurdu- muz? — Bunları herkes bilir, Bu KAM. nin intikamı, ve “fakir, in size bed duamdıri o Bunlar İrgilir zabitine — hiç olmazsa ilk üç yahut dört se- nede — tesir etmer, Çünkü İneilir şey vardir: Ünilerma, spor, viski, zabitinin kendini koruması için üç Amma sonra sonra one da tesir eder, Bunları söylerken onun simdiye kadar görmediğim garip bir hal var. Çeviren: ULUNAY Si sene sonra alacağı şekli gördüm enmun ipekli bir mendil çıkardı; sa)- ladı, tekrsr koltuğunda kaybetti, Sa- mimi bir veğs cümlesiyle elimi sıkıtı, çıkar gibi yaptı. tekrar döndü, kıza- varak tereddütler — Dü Krüssett! dedi, Ben sizi çok sever, Eğer Hindistanda ne zaman adamakıllı hasta oluyor; bana siz gü- venebiliyor. , Merak etmeyiniz. RE Eksik olmayınız! Teşekkür ede- Son defa olarak bir daha baktı; — Siz, dedim; daha KÂALYe bİ| yuhabbetli bir merhametle gülüm rastlamadnız ma? Cevap vermedi, — Rüi'ye ratlamadınte mr?, Hol Weott! Size söylüyorum! Hey! Yetiry,. Arkasmı çevirdi, pencereye doğru gitti, Tekrar bana döndü: — Dü Krussettt dedi, Hindistan, Sevlân değildir, Seylânda yazın ak- repler var, yılanlar var, tmaklariyle gözlerinizi çıkaran ayılar var, tim- sah ver, pars var, sivrisinek var, Ki- sın Hindistanda bunların hepsi ver; Üstelik kaplanlar ve pireler var, Fa- kat bunlarla bernber yasamıya mec» bur değilsiniz, Yalnız pireler müstes- na, Sonra başka bir şey daha var ki, çok müthiş: Gözle görünmiyen tehli- kel — Azizim, seyahatleri datma facia- laştırmak sana merak olmuş, İtirz etmek istedi, Fakat bir oto- mobil gürültüsü sözünü kesti, Demin- Ki patlangaçin patırdısını. tanıdım” klakson Gç defa çalındı, Holliçoti — Beni çağlrıyorlar! dedi, Bir bâmleğe pencereye atıldı, Kol- Yüzünün. hatlarında birdenbire yirmi İluğundan bir hokkabaz tavriyle ko- di, mirıldanır gibi: — Zavılh Kruselii dedi, kapıdan Güketa, çiti, Bu akşam hararetim mutlaka otuz dokuza çıkacak! Vapurda Vapur, tıklım tıklım, Herkes kama. rasindan şikâyeti; herkes, herkesten müteneffir. Hava soğuk, Kimsede bir tebessüm yok, Zaten bütün yoleular, sabitlerden ve yüksek memurlardan - |ibaret, Seyahat etmiyorlar, sanki ka- saya rıza gösteriyorlarmış gibi, örtü- ler altında koltuklara uzanarak 60- murtuyorlar ve ,.. emiyorlar; nazar- lsrdu ne merak, ne de Gmit var, San- ki herkes yerine dönüyar,, Seyahat eden yalnız benim, Vapur, Bombayda durdu, “Seylin, 2 uğryarak Avustralyaya giden posta ile bunun arasmda büyük fark var, Saat on birde “ber, kapaniyor. Fakat daha onda biltün vapur uyku- da. Gündüz yemeği tam öğleyin ve- siliyor, Çay dörtte alınıyorü yedi bu- çukta da yemeğe nihayet veriliyor, (Devamı var) - İtAmma yaptm haf (e, TAKVİMDEN -7BiR YAPRAK Antikacılıkta Nazariyat Yazan: ULUNAY E" ve nefis eşya ticareti yapan tanınmış müesseselerden birinin sahibi, bu vadide ke bir vamufa İlürum gösteren bilgisine kansat etmi yerek, bazı noksanlarını tamamlamak ve senelerdenberi Avrupada antikacılığın ba komında büyük bir “söz sahibi, olmak tizere tanrlan bir Türkten mantazaman ders almıya bap lamaş. Hem hoca, hem telebe tebriie değer, Bu hadisenin bir çok bakım. din ehemmiyeti vardır. Çünkü bizde antikacılığın ticari cephesi müsbet bir #lim şeklinde değildir. Sadece bir “zo naat, olarak kabul cd'diği için usun seneler usta yanında çeraklık, kalfalık etmek şuretyle “kulaktan 'dolma,, öğ renllir. Bundan ötürü antikücilarımı rm ekseriyeti “alaydan yetişme, din ter, Tecrtibe ve görgü, şüphe yok Ki, çok defa en kuvvetli tahsi? sah geride bırakabilir; faks mesleklerde olduğu gibi nda da 3- meliyat kadar o mazariyats da ebem- miyet vermek lâzımdır. Antikacılık bir “esneflk,, değildir; temeli ima dayanan bir meslek Böyle olduğu halde şimdiye kad: antikacının mesleğinin — bu önceliği söz önüne gelirerek kendinden ww birisine baş vurduğunu görmedim, Hepsi garip bir kibir ve gurur e bu sanatta bir baskasmdan geri olma dıklarmı sanırlar. En bilgiçinden,“en öceminine kadar bu, böyledir. Vaktiyle antika halı ile meşgul b tanıdım ki, ne zaman anlamadığı bir mal karşısmda kalsa ortsya: “Tebriz halılarında hiç böyle çeşit görmemiş bir söz atar; muhatabıma: Koskoca “Sere bend. e nasıl “Tebriz” diyorsun?,, «e vabiyle halının ne olduğunu öğrenmek çaresini bulurdu. Sonraları bu "kol po” yu herkes anladığı için onun bü kurnazlığına bıyık (altından gülerler ve "Tebriz'dir bul Bazı böyle çeşitle ri de olur!,, diye başlarından savar» Jardr, Halbaki bu adam böyle yapacağına vukafuna bir sisteme dayandırsa, hâle üzerine yazılmış mükemmel resimli e serleri okusa ve ayni samanda salâhi, yetli birisine müracsat edip ders al mektan utanması; böyle herkese eğ lence olmardı. En yüksek antikacılardan biri olan Kayserili İnclelyan, içinden çıkamadığı bir halı âçin “hudut malıdır! der ge- siştirirdi, Bir kıymet temsil ederek elden ele dolaşan bir pırlanta, altın, gümâş me ise bir tablo, bir bibto, bir lâvha, bi takım, bir kâse, bir halı velhasıl anti. ka eşya da odur; zamanla kıymeti tan daimi geçer akçe gibidir. Bumu görmeden, anlamadan, menin nesi oldu. ğunu bilmeden sadece bir "intifa vasıtası gibi kullanmak | doğru olar mu? Onlar bir w bir tarı sayfası sayılır... İncelemeli, okumalı ve anlamalı, Vaktiyğe bu gibi izmaller bize çok ağıca mal olmuştu; İran hülkümdarla. rından Şah “Abbas, ız bizzat mezareii altında dokuttuğu o bir çok Isfelism halıları, İran seferlerinden sonra ür kiyeye getirilerek © enmilere dağ mıştı. Her biri, bir milyondan fazla eden bu halıları açık göz antikacılar, kayyamları kandırarak camilere yeni birer “Şarköy kilimi,, vermek sü. tetiyle değiştirdiler. Bugün bunlardan belki imüzelerimizde bir iki tane kal mış ve Üst tarafı Avrupa, Amerikayı 'boylamıştır. Oralarda kadi met bilenler bu sarayların tavanlara koydarmak su- retiyle başlarında taşıyorlarnış? Halkınızda eski eserlere karşı bir rağbet uyandığı inkâr edilemez. Bu antikacıların mağaza» larını sip söpürüyor; hepsi malsız. luktan ne yapacaklarını bilemiyorlar Halkm bu zevkini, bu hevesini da- ba sağlam temeller üzerihe kurdurmak için Avrupa o müzelerinde, ezcümle “Lavr,, da olduğu gibi, bu ilmin esi bassısları kurslar açmak. İlimde cir- rilik yoktur. Bu suretle isteyenler ders- sere devam eğerek umumi bilgilerini mazariyatla da tamamlamış olurlar. Bu bahsin “Ekspertiz — Ehli hib. t€, liğe temas eden bir cephesi de vardır ki ayrı bir yazıya mevzu ola- cak kadar “bemmiyetlidir. EDU KANIK HERTEHLİKEDEN Je se PEŞİN