Aso AN 03 «r.750 . Gay yanın Yasi zar ası Yeni kurulan Japon kebine- Bi: hareketi hakkında ne ne de İngiliz ve Ameri- | tabafilinde kati bir hüküm hürsiyet ve ini müdafasya ve tekrar #miye çalışan milletlerin Bİ eöphesini kurmıya gay- edir. onyada İn haberlere göre Japon kabinesi, yine Prens Ko- Ün riyaseti altında kurul- . Bu kabinenin en farik #ski ohariciye nazırı ve tlerin mümesili olan ari yerine, eskiden İngil- * staşenaval olan Amiral gelmesi ve iş adam. mümessili olarak tanın- in eski dahiliye nazırının nazırı olarak kalması Hidir. hattı hareketi hak he Tokyoda, ne de İngiliz kan o mahafilinde bir verilememektedir. Japon gazetesi, yeni ka- h memleketi daha enerjik te müdafaa ve milli bir wiye etmesi temennile- bulunmaktadır. Bu gaye- emin edilmediği takdirde uzak şarkta yeni niza- akkuk ettirememekle kal , fakat süratle halle * olduğu meseleleri de miyecektir. i. sya ve Devletler bvyetlerle Çekoslovakya hükümeti arasında bir yapıldığı bildirilmek- > Bu anlaşmaya göre her ümet harp içinde birbir. ” * azami yardım yapmayı İba etmektedir. İlk yardım | Httler Birliğindeki Çekoslo. n mürekkep bir ordu- N teşkili olacaktır. ları tarafından idare €- İk olan bu ordu Sovyet baş | İbdanlığının yüksek idaresi faaliyette bulunacaktır. ; kaç gin evvel de ajanslar İt Rusyanın Çekoslovakya, yag Belçika ve Norveç “İyasi münasebetlerini iade- İl rer verdiğini ve Yuzos- hmm Moskovadaki sefirilm İp ilevic'in Moskovaya hare- : sitiğini bildirmişlerdir. evvel de Sovyetlerle Ya arasında siyasi müna- #r başlamış ve Sovyetler ti hükümeti prensip itiba- Polonyanın istiklâlini ta- imi bildirmişti. İmanyanın Sovyetlere karsı * harbe, komünizme karsı *ihadı mukaddes mahiyeti için bütün gayretlerini tiği, il Amerikan efkâ- kazanmayı ü- ettiği âsi kar lu Oak Esnabi Too Kr. 1 sene 2805 Kr. NE BEDELİ Türkiye, «00 Kr. 3 Ay 180. 1 AP Ecnebi #00 509 v0 Alınan haberlere göre, Alman işgali altındaki memleketlerden 'e İspanyadan Sovyetlere karşı! harbe istirak etmek için gelen gönüllülerin mikdarı parmakla sayılacak derecede azdir. Diğer cihetten, Amerikadaki infiratçıların bütün gayretleri- ne rağmen Roosevelt'in, Naziz- me karşı mücadele ile bütün milletlere yardım siyaseti değiş memiştir, Bu husustaki hayal inkisar. larını saklamıyan Alman gaze- teleri, Roosevelt'in Sovyetlerle işbirliği yapmasının, Amerika- nın 1917 denberi takip ettiği komünist aleyhtarı siyasetini hozduğundan şikâyet etmekte. üyor ki, Almanyamn Sovyetlere karşı teessüsüne ça- lıştığı anti . komünist cepheye karsı Sovyeller. İngiltere ve A- ık olarak, hür- riyet ve istiklâllerini müdafas- ya ve tekrar elde etmiye çalısan milletlerin müttehit cephesini kurmaya gayret etmektedirler. Propaganda Faaliyeti Hi verildiğine göre Av- rupada işgal altında bu- lunan bir çok o memleketlerde, gizli bir teşkilât faaliyete miştir. Bu teşkilâtın azası, lem veya tebeşirle sokaklarda, umumi yin yerlerinde du- varlara Fransızca “zafer” keli- mesinin baş harfi olan V har. fini yazmaktaymıs. Kahvelerde, lokantalarda garsonu çağırmak için de, ayni mefhumu ifade et- mek üzere maselarm üzerine kalemle bir kaç defa vurmakta imişler... Bu hareketlerin, işgal kuvvetlerini sinirlendirdiği ve teşkilâtın genislemesinden en- diseye sevkettiği söylenmekte. dir, Ayni zamsı Beethoven beşinci senfonisi de bu teşkilâ- tan bir sembolü olarak kullanıl. maktadır. Alman radyosu bir kaç gün evvel yanlışlıkla bu parçayı çalmış, fakat iki dakika sonra bunu keserek yerine haş- ka bir musiki parçasını çalmıya baslamıştır. Bu gizli teşkilâtlardan başka, iki tarafın da, matbuat ve bil hassa radyolar vasıtasiyle acık propaganda iyetlerini çok Köze çatp- M. ANTEN Sıhhat Vekâletinde Tayin ve Terfiler Ankara, 18 (TAN) — Hifzıs- sıhha işleri dalresl reis muavini Bahri Bengu hudut ve sahiller İsihhat umum müdür muavinli - ğine tayin edilmistir. Kayseri sıhhat müdürü Fazl Gökçeören ikinci sinif sihhat müfettişi Nazif Seçkin, Çankırı sıhhat müdürü OÂtıf Ergündüz birinci dereceye terfi elmişler dir. Bilecik sıhhat müdüu Göksu Trabzona, Trabzon müdürü Şahap Akın Seyhana nakledilmişlerdir. Mıntaka İktisat Müdürlüğü Mıntaka ticaret müdürlüğü baş müşaviri Necmettin Meto, mınta- ka iktisat müdürlüğüne tayin e- dilmiştir. Necmettin Meto, bun dan evvel, Madrit, Stokholm ticaret ataşeliğinde bulunmuştu. HEKİMİN # AN REZ EZ #rlemenin Başka Faydaları faydası, yalnız vü. Bersretini azaliarak fazla korumak değildir. Ter, zehirlerini de temizler. terinin zehirli olma. eder, İnsan terinin zehir- 481, terlemekle vücuttan su yen vücudün zehirlerini de İk, © çıkarması demektir. 9 terinin zehirli olduğu tuvar tecrübeleriyle isbat ir, Terleyen bir insanın oran du bir köpeğe, deri- n şırınga edilirse, köpe-| öirliğından her kilosu başı Santimetre mikâbı ter şi- telef etmel icin, hayva- kilo ağırlığ vw, insan te- Mer 22. 10 satis setre vü daha iyi temizlemesin. "#lemenin bir işi de vücuttan #karmasıdır. Terin tuzlu ol- nu herkes bilir. Fakat ter- h sonra su içmenin neden zararlı olduğunu belki bilmezsi- niz. Terledikten sonra soğuk su ici- lirse vücudün zaten azalan hara- reti daha azalır, Bundan dolayı soğuk su içmek zararlıdır. Fakat terledikten sonra içilen su soğuk olmasa da yine Zarar verir, Çünkü ter çok olursa onun vileuttan çıkardığı tuzun mikda. rı da çok olur, bundan dolayı vü- cudün içindeki kanın tuzu pek azalır. Çok terleyen insanların terle saatte 2, 3 gram tuz çıkar- dıkları olur. Vücuttaki kanın tuzu lüzu- mundan wz olunca adalelere kr irer. Adalelere kramp yani kulunç girmesi kanın mü- vazenesi bozulduğuna delâlet e der. İnsan terledikten sonra çok su İçince -su soğuk olmasa da- kanın muvazenesi daha ziyade bozulur. Halbuki, terledikten sonra İçi- len suyun içerisine biraz tuz ko- nulursa kandaki tuz muvazenesi bozulmaz, rahatsızlık da gelmez. Onun için sporcular terle: leri ve yoruldukları vakit onlara tuzlu su içirirler., TAN “Haftanın şakası İ Tebeşirle İşaretli Valizlerin Sırrı ? Gere bir gazete u- mümi yerlerdeki bahşiş usulünden şikâyet ediyor, bah- şiş verme âdettinin resmen or- tadan kaldırılmasını istiyordu. Zannediyorum ki, “TAN” sü- tunlarında intişar etmiş bir o- kuyucu mektubu da, ayni te- mennide bulunmuştu. Bu temenniler bana, vaktiyle okuduğum nefis bir hikâyeyi hatırlattı Bu hikâye “Uyandırılmış top. rak”romanınının meşhur mücl- lifi Solohof tarafından vazılmış- tır. Hikâyenin kahramanı, beni hayli güldüren macerasını, söy. le anlatıyordu: “— Bizim memlekette bahşiş verme usulü yoktur, Bunun İ- çindir ki, ben, yabancı bir mem. lekete yaptığım seyahatte, hiç bir garsona bahşiş vermedim. Fakat oralardaki garsonlar da, benim zıddıma olarak, kendile- rine bahşiş verilmemesine alis- madıkları için, beni hiç de iyi karşılamıyorlardı.. Bu yüzden, her girdiğim yerde, âdeta istis- kal gi ordum. Hattâ bazı o- tellerde, bütün masraflarımı ga yet cömertçe gördüğüm halde, garsonlar sade hizmetimi güler yüzle yapmamakla kalmıyorlar, üslelik, beni taciz için bir taktm çareler o yaratıyorlardı. Fakat hayret ettiğim bir nokta vardı; İclerine henüz girdiğim bazı 0- tellerde de, istiskal görmiye haş lamıştım. Bunun hikmeti ney- di? Ve yüzlerini heniz gördü- ğüm yeni garsonlar, kendilerine bahşiş vermiyeceğimi nasıl ve nereden anlıyorlardı? Öyle bir zaman geldi ki, bazı oteller, bos odaları bulunduğun. dan emin olduğum halde, hana: — Yerimiz yok!” cevabını ve- riyorlardı. Ve bu vaziyet, be- nim hayretimi büsbütün arttı- riyorda, Nihayet, mecburen. bir pansiyona yerlestim. ve bir gece © memleketli bir dostuma bn- s##mdan gecenleri anlattım, O, beni katıla katila dinledi; Ye ben hikâyemi bitirince: “— Kalk, dedi, senin pansi- yona kadar gidelim: Valizlerini görmek istiyorum!” Onun bu talebi, kafamm cindeki düğümü çözmemiş, bi Tölkis, beni büsbütün meraka sürmüştü: Bavuflarımın bu ne nlâkası olabi! Biraz sonra, onunla birlikte, parsivonuma (gittik, Dostum, havullarıma bakınca, yeniden gülmeye başladı. Ve ben, sebe- bini sorunca, parmağiyle valiz- lerimin üzerini göstererek: “— Su, dedi, tebeşirle çizil. miş nakıs işaretlerini görüyor sun ya? İşte senin bütün çektik. lerin, onlar yüzündendir. Cün. küt o işaretler, bura garsonları arasında, o ecnebilerce o meşhul bir paroladır. Garsonlar, bol bahsiş veren müşterileri, ve hiç bahsiş vermeyen terileri, birbirlerine, onların valizleri ü- zerine bu işaretleri çizerek ha- ber verirler, Sen, gittiğin otel- lerde itibar görmek istiyorsan, bütün bu nakıs işaretlerini, bir zait işareti şekline sok: Çünkü, zait isareti, garsonlar arasında, hovarda müşterinin alâmeti fa. rikasıdır!,, Bir nakıs isareti yüzünden cektiklerimi görüyorsunuz ya? Maamafih, dostumdan bu sırrı öğrenişim sayesinde, seyahati- min ondan sonraki kısmını, kral lar gibi itibar görerek geçir. dim: Hem de, her yerde, kendi. 29 Şubat Günü Şubeye Geliniz ! af ve kendi halinde bir köylü olan James Bur- ton bir gün İskoçya #skerlik subesinden şöyle bir mektup &- Vr: “İkinci ve son yoklamanız yapılmak üzere 29 Subat günü adresi asağıda verilen mıntaka- nız askerlik şubesine mürrcaat ediniz. Beraberinizde aşağıdaki listede yazılı evrakı getiriniz! İlk bakışta basit hir askere davet tezkeresi, Fakat Renç Burton oturup da verilen 29 Subat tarihine kaç gün kaldı ğını hesaplamıya kalkınca, retler icinde kalmıştır. Zira, 29, Subat gimü ancak 1944 se- nesinde gelecektir. Ne yapacağını saşırıp kalan Burton'a arkadasları: — Fena mı, daha dört sene Yazan: Naci Sadullah li müşteriyi, bir bakışta keşfe- decek kadar o mâhirdirler, Bu- num içindir ki, onlar, bir seferde mimledikleri yağlı müşterilere ayrica bir de “zait” işareti koy» mayı... zalt görürler! * * lerini aldattığım için TELE diş Yüzme Müsabakaları bileyen kurnaz garsonlara bir metelik bile vermeden!..,, Hikâye bu kadardır. Fakat çok şükür, bizim garsonlarımız, isi bu derece ileriye götürüp, teşkilâtlandırmış değildir. Ve bizimkilerin bahsis koparma u- sulleri, bu âdi hiyleye nisbetle, fevkalâde efendicedir. Burada, bizi arsonlarımızın bir mezi. yetlerini daha tebarüz ettirme- den geçemiyeceğim: Bizim gar- sonlarımız, adını yazmadığım © ecnebi memleketin garsonların. dan çok daha zekidirler: Çünkü bizimkiler, hangi omüşterinin bahşiş vereceğini, hangi müşte- rinin bahşiş vermiyeceğini anla. muk icin, parolaların yardımına muhtaç değildir. Onlar, verim- azete ilânlarından öğren- diğimize göre, yakında büyük “yüzme” müsabakaları yapılacakmış. Ben, neticesini herkesin şimdiden kestirebile- ceği bu müsabakulara fazla s6- yirci gideceğini hiç sanmıyo- rum. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, bu“ isabakalarını.. Mele ke iğ İyi ki, Görm Modi Deha harbin üçüncü günü gazetelerde yanı yazan askeri mütehassıslarımızdan bi. -hoş zaten son yıllarda, İ- cimizde asker! mütehassıs kesil. meyen de kalmadı ya- Alman- Sovyet harbini, Almanya lehine | itirivermişti. Bu hüküm, su| cümleleri dolduran bir muhake meye istinat ediyordu: “— Almanlar, evvelki günkü ve dünkü tebliğlerinde, sadece, harekâtın plân dairesinde şaf ettiğini bildirmişlerdi. A vaffakiyetten (o bahsetmemişler- di. Halbuki, bugünkü Alman tebliği şudur: “Harekât, plân dairesinde, muvaffakıyile inki- şaf ediyor!” Alman tebliğine bu “muvaffakıyetle” ilâve olunmasından de belli ki, Sovyetlerin vaziyeti berbattır. Ve Stalin hattı mühtelif yerler den yarılmış, Alman ordusunun ayak sesleri, Moskova şehrinden işitilmeye (başlanmıştır. Hattâ şu snda belki de, Kremlin se- rayının tarihi direğinde, gâme- lı haçlı bayrak dalgalanmakta- dı Bir tek kelimeden çıkarılabi- Jen hükümleri görüyorsunuz ya? İşte lep denilmeden leble- biyi anlamak buna denir.. Evvelki gün gazetelerimizden birisinde okuduğum (Alman'- Fin tebliğinde, “Helsinki” Xeli- mesi, basit bir tertip hatı li rak, şu şekilde dizilmişti: “Hel- sesiinskkir”! . Bunu (görünce, kendi kendime: “— Bereket ki, dedim, bu ha. tayı, bir tek kelimeden, bin ma- na çıkaran © mütehassısımız görmemiş. Eğer görmüş olsaydı, bu tertip hatasından da derhal yaman manalar çıkaracak, ve ihtimal okuyucularına, şu hük- mü verecekti: «.— Pinlânda mahvoldu: Gör müyor musunuz? Sovyetler, za. vallı memleketin paytahtını ne hale sokmuşlar?,, KÜLTÜR ve ALKOL MEM ğe Cinayetlere Dair girsin bilmem ama, son yıl içinde, şuwrsuz ellerle top- rağa düşen genç kizların çoklu- Eu, gözlerimizi karartacak dere. ceye vardı. Gün geçmiyor ki, ga- zete sütunları, en bes, on altı ya. sında, güzel, masum bir genç kı“ zin, bir kadının vurulduğunu ze haber vermesi Genç kız, nişanlısından yiz çevirmiş; koca, karısını filâncadan kıskanmıs ve daha buna benzerleri... Bu, ne demektir? Medeniveti Yazan: Şüküfe NİHAL rasında görünür. Tütün düşkünleri arasında da katillerin çokluğu (göze çarpar Bir istatistiğe göre, (61) suçlu çocuktan (51) i tütün düşkünü. dür, (Alkolj düşkünlüğiyle (katil), her devirden daha fazla yüksel. | birbirine müvazi olarak yürüyen mis, kültürü her devirden daha fazla ilerlemis Türk milletinin a. rasında hü küstah adamların işi pe? Analar, babalar yavrnlarını bir katil peneesine atmak icin mi vetistirirler? Bir genç kız. bir evlât, bir tahta parcası mıdır ki. aklına esen, onu bir anda yere carnarak parçalasın? Bence, bir caniye ceza verir. ken, onu yetiştiren ailenin, mu- hitinin de avni sekilde cezaya carnılması lâzımdu O hanri ana, babadır ki çocu- ğunu böyle vahsi duygularla ve tiştirmis; çocuğuna insanca bir terbiye verememiş: ona, silâhını kötü bir sekilde kullanmamayı öğrelememisti O hangi ana, babadır ki kaniy- le çocuğuma, sinirlerini bozacak, onu şuursuz hareketler yupmıya götürecek zehirler vermis; sonra, dan da kafasının, ruhunun daha ziyade çürümesine engel olama- mistır? Fen bize göstermiyor mu ki, icki, afyon, gihi seyler kallanan insanların cocukları cok defa has talıklı, sinirli, katil olurlar?!.. de yanılan en ciddi istatistiklere göre, hic sfiphe vok ki suclular, hele katiller, mede. niyetsizliğin, bilgisizliğin ve icki. rin kurhanlarıdır. Ik tahsilin o umumilesmediği yerlerde katil vakaları son dere- ce coğalmaktadır. Cocuk #ldür- kendi. meler, en ziyade kara cahiller a- | iki arkadaştır. Yine istastitikle- re göre, (90) bin omahkümdan (50) bini, bir meyhanede içtik- ten sonra suç işlemiştir. Bir Amerika şehrinde üç yıl alkol yasağı yapılmış, ve bu za- man icinde katil vakaları görül memistir. ** Bv yokamlardan sonra da şu göze çarpar ki, İngiltere gibi, Amerika gibi alkolün fazla kullanıldığı yerlerde içkinin suç işlemede tesiri azdır, çünkü, o memleketlerde, insanları iradele. rine hâkim kılan (kültür) en vük sek dereceye çıkmıştır. Kültürü üstün olan İngiltere, Belçika, Almanya gibi yerlerde çok fazla alkol sarfedildiği h de, kültürce daha geri olan İtal- ya ve İspanyaya nisbetle katil suçu işleyenler azdır. Bizde de suç işleyenlerin bil- hassa katillerin, kültürlü insan- lar arasında değil, bilgisiz, ruhan kaba kalmıs insanlar arasında ç0. ğaldığını görüyoruz. Hangi sınıftan olursa olsun, bi- 76 mensup olan insanların böyle vahşi püreketler yapacak kadar a, vahsi olmasına razı « Türk milleti, bir bütün dür. Türk milletinin her çocuğu ayni sıfatla vasıflanmalı; onun a» rasından bir tek kötü insan çık- mamalıdır: Ancak bilgisi olan, an incelmiş bulunan insanlar baskalarının hürriyetine karşı askere gitme! Sana hiçbir sev Seyyar Röntgen yapamazlar, diye onu kandır- miya çalışmışlardır. Fakat o: > Ordu beni daha dört sene beklemez, demiştir. Ne olur, ne olmaz, ben İ Mart günü gide- rim de'ne isterlerse yapsınlar! Fakat işin tuhafı, söylediği gün şubeye giden Burton'u as- kere kabül etmetmişlerdir. O askerlik şubesine 29 Subat gü- nü gitmelidir! Şimdi Burton başka kaynaklara basvurmakta, orduya girmenin yolunu ara- maktadır, Makineleri ombardımanlar esnasında birçok bastanelere de i- sabet vukubulmakta, birçok de- falar hastalar fena halde zede- lenmektedirler. Bu esnada en mühim ve en elzem âletlerden biri olan vöntgen makineleri de birçok kereler bozulmakta, veyahut elektrik cereyanı ke- silmektedir. *sabet vukubulan hastanele - saygı beslerler; irade ve feragat sahibi olabilirler. Bugün bu canileri kanunun ©- line bırakırken, genişlemesinde acele edilecek üç şey var: 1 — En büyük fedakârlıklar göstererek, her şeyimizden kesip, kırparak, ne pahasına olursa ok sun, yurdun en ücra köşelerine kadar mektep açmak; sayısız mek tep açmak; ilk tahsili mümkün olduğu kadar yaymak. ? — İnsanların dimağında tah- , bozukluklar yapan, irade- sini kullanmaktan alıkoyan, bir anda kendinden geçerek sonsuz | hiddetlere düşmesine sebep olan alkol itiyadını kaldırmak, hiç ol! mazsa azaltmak; alkole düşkün insanların evlenmesine müsaade etmemek... Yine vücudümüzde alkol gihi bozukluklar yapan, sinirlerimizi, irademizi gevseten çok tütün iç- menin önüne geçmek. 3 — Bu kötü zevklerin yerine, iş saatlerinden sonra yorulan in- sanların, kafalarını dinlendirmek İçin onlara okuma, hiç olmazsa musiki gibi bir sanatla uğraşma zevkini verebilmek! Mahalle içlerinde, köylerde ber sınıfın seviyesine göre al. miş eserlerle dolu kütüphaneler İsteriz. En son hızla!,, Halbuki, bir çok Anadolu ka- sabalarında esefle gördüm ki, kütüphane yerine, rafları tepele. rine kadar şişelerle dolu, meyha- neler vardır. Köylerimizde musiki Zaltılamaz mı? En faki arasında bile üç telli bir saz, bir kamış parçâsı incelik ve neşe ya- ratır. Ruh gibi, sanat gibi yüksek bir sey- le tatmin edemezsek somurtkan, sinirli, kaba oluruz. Böyle insanlar, iç hamlelerini baskalarına ( boşaltmakla sükün bulurlar ki, işte, onlardan da bu (amir edilemez facialar doğar, rinen büyük ihtiyaclarını biri olan röntgen makinelerini temin etmek için İngiliz Kızıl- hacı yeni bir çare bulmuştur. Sehrin muhtelif yerlerindeki Kınihaç şubelerinin garajla- rında, içlerinde röntgen maki: neleri yerlestirilmiş ve bu & İetleri işletebilecek surette ce- reyanı havi hususi tertibat # lanmış imdat otomobilleri var - dır. Herhangi bir hastanenin röntgen makinesi hasara uğrar- sa, derhal en yakın Kiızlhac merkezinden imdat istenmekte- dir, İste o vakit seyyar elektrik cereyanını ve röntgen makine - sini havi bu Kızılhaç otobüsle- ri hemen vaka mahalline gön- derilmektedir. Bu usul sayesin- de son birkac av zarfında İn- gilterede kurtarılan hasta ve yarak adedi bariz bir surette artmıştır. kelimesinin | Ferdiyetçi Hürriyet, Milli Hürriyet Ne Demektir ? Yazan: Sabiha SERTEL ransanın şimdi hürriyete kavuştuğunu iddia eden. ler, “Fransa bu hale geldi bünda ferdiyetçi hürriyet anlayı. sının rolü büyük! sözünde 15- rar ediyorlar. “Eğer 1921 sene sindeki meeli üç sene evvelki zaferin kıymetini tekdir ederek milli müdafaa uğ. runda İedakârlik isteyen uzak görüşlü yatanperverlerin gağr: sallar tarafından patırtılarla gü- me İnmeseydi, Fransa daha o za- mandan herhangi bir harbe ha. zırlıklı bulunabilirdi.. diyorlar. Yani Fransa ferdiyetçi bir hür- riyet telâkkisiyle memleketin müdafansını hazırlamamış, bu üzden de mağlüp olmustur. E- ğer Faşist hürriyet (telâkkisine sahip olsaydı, hazırlanacak ve bu hale düsmeyecekti. Ferdiyetçi bürriyet ne demek- tir? Hürriyetin ferdiyetçi telâk- kapitalizmin inkişafı seyrin. de liberal iktisat mekte nizlerde, ticarette, müs lerin istismarında kabul ettikleri bir nevi hürriyettir ki, bu da an- cak büyük sanayi memleketleri- ne geri memleketleri kolonize et. mek, bunların hüriytini ve hayat haklarını tahdit etmek, münferit müesseselerin inkişuf için, diğer zümrelere devlet veya cemiyet kontrolünden uzak istismar hak. kını veren bir hürriyettir ki, li- beral iktisat sisteminin inkişafı seyrinde yarattığı bir tezattır. Esas itibariyle bürriyetçi olduğu halde, hürriyeti hudutlar altını almıştır. Liberal memleketlerde zıddiyetler ve çarpışmalar da hürriyetin bu ferdiyetçi telâkki: sinin ve sisleminin bir meticesi- dir. Fakat bu telâkkiye sahip ©- lan memleketler, milli müdafas hazırlıklarını ihmal etmez, bilâ kis her zaman milli menfaatleri. ni müdafaa için dişlerine kadar silâhlanırlar. Eğer bu harpte Fransa mağlüp olduysa, ferdiyet- çi bir hürriyet telâkkisiyle silâh, lenmadığı icin değil, Fransiz bur. juvazisinin ferdi (hürriyetlerini ve menfaatlerini korumak için demokrasi rejiminden uzaklaşa. rak totaliter hir rejime geçmek, totaliter devletlerle işbirliği yap. mak arzusundan mağlüp olmuş- tur. İngiltere de liberal iktisada dayanan bir memlekettir, hürri- yetin ferdiyetçi telâkkisi İngilte. yüzünden İngiltere bugünkü va ziyetinde dahi teslim olmamıştır. Sonuna kadar harbe hazırlanmış. tır, Ferdiyetci hürriyet telâkkisi Fransaya silâhlarını teslim etme yi emrediyor da, İngiltereye ne- den etmiyor? Fransanın şimdi hürriyete ka- vuştuğunu iddia eden muharrir “Eğer 1931 den sonra hava nazır; olan Pierre Cot milli hürriyeti, ferdi hürriyetten üstün tutması- ni bilen bir adam olsaydı, bir im. paratorluk olarak tanıdığımız. Fransa, harbe (başladığı zaman Bulçaristandan fazla tayyareye malik bulunurdu.,, diyor. Yani Fransada bir hava nazırı “ferdi hürriyet,, diye bir hayale kapıl- mış, milleti Me feda etmiş- miş? Milli hürriyet ne demektir? E ğer milli hürriyet, küçük veya büyük her milletin, kendini düs- man istilâsından, esaretten kur- tarmak için, mevcudiyetini ve is- tiklâlini müdafaa etmesi demek se, bu hürriyeti inkâr eden telâk. kiye hıyanet derler, Sağ, sol, or- ia, hangi rejime, hangi telâkki ye sahip olursa olsun, düşman € saretine boyun uzatan ferde al çak, istiklâlini teslim eden mille te dejenere denir. Alçakların hi yanetinden hürriyet neden mesul olsun? Mili hürriyet, muayyer bir zümrenin menfaatlerini mü dafan için, rejim (ismi altında illi hürriyet ismi altında, hilr- telâkkisi ismi teslim Ke erdiyetçi altında, düşmana ci telâkkisini o Grnakleğimizla boğmalıyız, İsilâ altına girmis bir memlekette kuşların bile hür. riyeti yoktur. Hürriyetlerin en hürriyeti ve mü eadelesidir. Eğer Fransanın mağ; lübiyetine Fransadaki salların hürriyet telâkkisi sebep olmussa Sovyet Rusya neden harbediyor” Niyo kapıları ardını kadar acır düşmana teslim olmuyor? Nede boğazına kadar silâhlanmış d Fransa silâhlanmamış? Fransa da sollar değil, sağlar iktidar mevkiinde idi. Neden silâhlanma dılar, neden harp etmediler” Cünkü kendi hürriyetlerini teb- dit eden hir. tehlike karsısında (Arkası 5 inci sayfada) rede hâkimdir, fakat bu telâkki * İDİK Kicenı BW ib ö