İl TAN ürkiye | Vichy - Bertin Anlaşması Etrafında ,anın hizmetine koyınası me Akdeniz ve Atlantik. harp #ahalarmdaki kuvvetler muvazene- #irde bir değişiklik olacağı muhsk- kaktır, Bu tehlike, uncük İngiltere ve Arnerikanın vakit geçirmeden çok enerjik ve geniş bir surette harekete geçmeleriyle örlenebilir. Yeni İşbirliği: irinci derecede İngiltereye, ikinci derecede Amerika- ya müteveccih Alman - Fransız İşbirliği bir emrivaki Bu anlaşmanın mahiyeti huk- kında İngiliz gazetelerinin ver- dikleri mütemmim tafsilâtta bilhassa şu üç nokta şayan kattir; . 1 — Fransız ordusu, dahili emniyeti muhafaza edecek bir kuvvet hâline irca edilecektir. Yalnız bu madde, Fransanın is- tiklâline veda ettiğini göster - , Bu suretle Fransa Fransız milletinin mevcut vaziyete karşı muhte - mel isyanlarını bastırmak gi şerefsiz bir vazife verilmiş olu- yor, Fransız donanmasının İtalyan ve İspanyol donanmalariyle bir- likte büyük Avrupa donanma - sinm bir kısmını teşkil edeceği maddesi, Alman hâkimiyeti al- tında yeni esaslara göre tanzim ve teşkil edilecek olan Avrupa kıtasının Amerika kıtasına kar- $ı bir harp açmak ve yeni ni- zamı biltün dünyaya teşmil et- mek arzusunu sarahaten göster- mektedir, Amiral Darlan'ın bu donan manın başkumandanlığına tayin edilebilmesi haberi ise, bu anlaş- mada Almanyaya büyük hiz metleri sehketmiş olan Amiral gururumu oksamak ve kendisini taltif etmek maksadiyle işaa e- dildiği tahmin olunabilir. 2 — Fransanın Afrika müs- temlekelerine “Büyük Avrupa müstemlekeleri,, çerçevesi icin- de istiklâl verilmesi ve bunla - rn, bir Almanın riyaset edeceği İ'- Avrupalılar komisyonu ta- , tan idare edilmesi keyfi - x vin, Avrupa harici bırakılan İngiltereye ayni zamanda A- merikaya müteyeecih bir ter- fibat olduğunu anlamak güç değildir. z Bir ay kadar evvel Almanya- dan bir müstemlekeler nezareti ihdas eğildiği germeye yanın Fransa, İtaly yaya sit müstemlekelerin mu - kadderatı hakkındaki niyetleri vazih bir surette meydana çi kar. .vrupanın böyle yeni esasla. Ta göre tanzimi ve tevhidi bize, vaktiyle Briand gibi siyasi şah- siyetlerin tahakkuk ettirmeğe çalıştıkları “Etats - Unis d'Fu- rope,, Avrupa Birlesik Devlet- Nİ KAN NE VA İnsanın kanı, vücut ağırlığı -| ni temin için, kan nesiçleri ara nin yüzde 7, nihayet 8 i nisbe- tünde olmakla beraber daima ay- ni miktarda kalmaz. Zamanına göre arttığı, azaldığı da olur, hem de hastalık sayılamıyacak normal hallerde... e Meselâ yemek yeyip su içtik - ten sonra vücudün icinde kanın; miktarı az çok artar. Fakat mü vakkat bir müddet için, sonra Yi” ne önceki haline döner. İnsan pek yüksek yerlere İ çıktığı vakit kanı çoğulır. Yedi, sekiz bin metre yükseklikte Ya” sayan insanların kanı, aşağıl yaşıyan insanların kanına nisbet- İe bir buçuk misli kadar fazladır. Hattâ o kadar yüksekte uzunca bir müddet kaldıktan sonra, asa İtlara inince bu fazlalık bir müd- det devam eder... L Kadınların vücudü erkeklerin vücudünden daha hafif, kan mik- İ tarı kadınlarda daha az olduğu hide, gebelikte knın miktarı hay- Tice artar: Tabii, iki vücudü bir- den besliyeceği için... Kan miktarının en ziyade art ması sıcaklardadır. Fakat bu hal gerçekten fazlalıktan ziyade kâ- pin daha sulu olmasıdır. ta, vücudün hararet müv; ASONE BEDELİ Ecnebi | Türki Ecnebi Adres değiştir. 1400 Kr 1 sene 2800 Kr.) 400 Kr 8 Ay 800 Kr mek (28) Keş O 7BO , 8 Ay 1600 b e İNE ai Sıcak.| re meraklandırmamak için, bu azenesi-! hastalığı anlatmıyacağım. lerini hatırlatmaktadır. Ancak bu iki mizam arasında sadece bir şekil ve sathi hir benzeyis ol. duğuna da dikkat etmek lâzım - dır. Filhakika, Avrupa Birle- şik Devletleri, kücük büyük bi. tün devletlerin ayni haklarla iş" tirak edecekleri bir sivasi ve ik- tisadi birlik olarak tasavvur dilmisti. “Halbuki Alı *- ik yer alacakları hir nevi imparatorluk nizamıdır. İngiliz hava kuvvetlerinin Su. rive hava meydanlarını bomba- lamaları neresi General Dentz. in kuvvefe karsı kuvvetle kabele edileceği hakkındaki he. yanatı, diğer cihetten İnriliz devlet adamlarının ve matbua. tinin. Almanya ile ishirliği va. pan Fransava karsı derhal ve siddetle harekete © gecileteği hakkındaki hevanat ve nesrivn- t. pek yakında Fransa ile İ giltere arasınla harhin başlıya - cağım göstermektedir. Fransız Donanması: ŞÇepesanin Almanyaya karşı hayırhah bitaraflık vaziye tinden çıkarak, askeri kuvvetle- rİni ve imkânlarını Almanvanı" hizmetine koyması neticesi Ak- deniz ve Atlantik harp sakala rindaki kuvvetler müvazenesin- de bir değişiklik olacağı mu - hakkaktır. Bu müvazenenin Vichy hükümetinin. elinde bü. Tunan deniz kuvvetleriyle üsle- rin kıymetleri nisbetinde İn- gilterenin aleyhine olarak bozu- lacağr aşikârdır. Fransız donanmasını teskil eden gemilerden bir kısmı bat- mıştır, Geri kalanlardan bir kısmı İngilizlerin diğer kısmı da Viehy hükümetinin elindedir. "Tahmin edildiğine göre Üç zırhlı, al kruvazör ve altı muh. Büyük bir harp kıymeti o. lan Strasbourg diritnavtı ve 35,000 tonluk Richelien zırh- ısı ile 9 kruvazör, 20 muhrip ve 12 torpido Vichy hükümeti- nin emri altındadır. Bunun, ihmal edilemiyecek bir küvvet teşkil ettiği aşikâr- dır, Bu, Fransız harp gemileri, İtalyan donanması ile isbirli- Bi yaptığı takdirde İngiliz do - nanmasına bir çok güçlükler çi- karabilir, Bu meselede mühim bir nok tayı göz önünde bulundurmak lâzımdır: Fransız harp gemi- lerinin mühim bir kısmı Atlan, tik Jimanlarında bulunmakta - dır. Akdenizin lehinde Atlan- tiğin aleyhine olan bu vaziyet, Atlantikte seyrüsefer eden ge mi kafilelerine karsı, Alman deniz kuvvetleriyle birlikte, ha- reket etmelerini mümkün kıla - caktır. Üslere gelince: Fransa ile İn- giltere arasında bir harp vaziy ti hâsıl olduğu takdirde, Alı ve İtalyan deniz altıları, tay- yareleri ve korsan gemileri Ak- denizde Bizerta, Tunus; Atlan- Ger İmparatorluğunun en hazır cevap sadrazam - larından Keçecizade doktor Fu- at Paşa, bir gün sefirlere verdiği ziyafette havai seylerden konu- şulduğu sırada ortaya şöyle bir susl atmış: — Avrupada en kuvvetli dev- let hangisidir? Her sefir kendi devletinin mad deten, manen, ilmen yahut ikti- saden kuvvet ve kudretini mü - dafan etmiş. Fuat Paşa: — Hayır. Demis, Avrupanın en kuvvetli devleti Osmanlı İm. paratorluğudur... Asırlardanberi siz dışarıdan biz içeriden yıkma- #a celıştığımız halde hâlâ düny; baritasından ismini ve cismini kaldırsmadik! Bundan kuvvetli devlet olur mu? * manı İmparatorluğu, yüksel - ” me zannolunan istilâ devresinin sonlarında hemen inhitat | devresine girdi. Sokullu Mehmet, Kara Musta- fa, Tarhoncu Ahmet, Köprülü Meb- met Paşalar gibi adedi pek mahdut verirler müstesna oolmak (şartiyle memleket ekseriya ehliyetsiz, idaresiz, cahil ellerde kalmış / padişahların mantıksız istibdatları, softalığın “cer- var, lığna ölet ettiği dini tahakküm, paraya doymuyan Yeniçeriliğin isyan- ları, maceraprestlerin tagallibü, sa- ray kadınlarının memleket mukadde- ratına hâkim olmaları, Ve bütün bun ları alkışlıyan bir sürü aç vezirler, musahipler, caize budalası şairler, ne- dimler, dalkavuklar, hattâ tarihçileri Hâdisatı son zamana nakledenler - den biç birisi vukuattan bir kıyas çı- karmamışlar, bilâkis en kötü padişah- ları ya delilik yahut “cerbe, ye mal lerek mazur göstermek istemişler - dir, Ormanlı İmparatorluğunun en buhranlı devresinin vukuatı zap- teden Naima bile bu (tarafgirlikten kurtulamamıştır. Sultan | İbrahimin Kura Mustafa Paşa gibi doğra özlü, doğru sözlü bir veziri katledip yerine getirdiği o Şişman Mehmet (Paşaya gönderdiği battı hümayun (0) : “Bre mütevelli yaptir kodoy! Bre kurpuz kıyafetli pezevenkt..., Hitabiyle başlıyordu, Vukuatı bire sakleğenler İbrahimin deliliğe bile sef mıyan bu hareketini yazılarında ha- fletmek İçin üslüp ve tasannu per- desine büründürmüşler, san tarihçi- lerimiz de “Deli İbrahim, deyip işin içinden çıkıvermişlerdir. Christina Holsen'in tikte Kazablanka. Dakar üsle- rinden istifade edebileceklerdir. Ve bu keyfiyetin, Akdeniz ve Atlantik harplerinin mukadde - ratları üzerinde (İngilterenin bez KİT ARTAR? suyu çeker, sonra onu ter halinde tebahhür ettirir... Si- caklarda o damarların (içindeki kanın yüzde yirmi beşe kadar, hattâ daha ziyade çoğaldığı olur. Spor yaparken, hattâ yol vü- rürken kanın miktarı azalır, cün- kü kanın terkibindeki su adale- lere gecer. l Böhrek hastalıklarında vücut damarlardaki kan ar * tar, çünkü kanın terkibindeki, den çıkması lâzım ge len su damarların içinde ka: lir. Aksine, vücut şiştiği vakit damarlardaki kan azalır, çünkü sişleri hâsıl eden kanın suyudur. Vücudü zayıflatan o müzmin hastalıklarda, vücudün — ağırlığı azalmakla berber, knın vücü gırlığına nisbetle o miktarı daha ziyde düser, Damarlardaki kanın çoğalma - sından ileri gelen, bir de, başlı hasıma hastalık vardır. Bu has talıkta kanın miktarı, hastalık - tan öncekinin iki, ilç misline çi. kar, Her seyin ifratı gibi o da pek zararlı seydir... ket ver. sin nadir olduğundan, sizi hoş ye B buçuk senedenberi harp içinde olan bir be e «yorüz. Her gün biraz orta- İk m felâket etrafa yar yıkıyor, Bu harbin âmansız kur» banlarından bir tanesi de Nor - veçtir. Avrupanın tâ şimal bölgesin- de, kendi işleri güçleriyle meş - gul olan Norveçliler harp patla- dığı zaman ona büyük bir kor - kuyla bakmadılar, Öslo'lu Christina Holsen de iki büyük milletin birbirlerini yok etmiye and içtikleri bu 8 cak eylül gününü çok iyi ha - tıryordu. O gün Oslo kenar mahallelerinden birihdeki kü- çük fakat temiz ve şirin evinde bütün aile k Christina, o kocası o Güstav Holsen, kız kardeşi Polina, ihti- yar Fögövson baba, Polinanın kocası Hanson ve kendi oğlan kardeşleri Bolson ile Janson. Havadisi radyoda duymuşlar- dı. Gençler evvelâ bir parça afalladılar, Fukat ihtiyar Fögür- son baba gülerek omuzlarım silkti sp Si 5 — Ha.. Ha çocuklar yi- ne iyi bir döğüş seyredeceğiz. Bizim Di kimseyle alıp verece ğimiz yok. Harp nası ize gelmez. Geçen harpte de biz her a A kesin içine sü t bu uzun i. Çünkü az sonra harp iğini göstermiye başladı Şi- e lerinizi biri olan ve herple hiç alâkası olmiyan Fin- landa hücuma uğradı. Christina o günü de çok iyi batırlıyordu. Bu havadisi pazar da alış veriş yaparken Finlan- 2 ra mean /Tarihten Yaora Melek Ahmet Pş Sadaretinde Bir Yazan: TAN klar! “Halk Kıyamı TARİHÇİ | V Birinci Ahmetten sonra tahta geti-| rilmezdi. Vatanın menfaatine ta- rilen Birinci Mustafa deli idi, fakat| sllük eden en ufak icraattan ke - İbrahim deli değikdi, Türklerin başın- da bir belâ id. İbrahimi hal için teşekkül eden ko- mitenin mühim azasından olsn Kara Çelebi zade Abdülâziz efendinin Tora- himin hali sırasında kendini tuta » mıyarak padiyaha karşı haklı hücumu. mu tarihlerimiz bir türlü affedeme mişlerdir. Naima bile “Ariz Elendi Fodulluğa cüret edip hürmeti mülü- kâneye mugayir çok sör söyledi... Diyor Hangi mülâk? Hangi hürmet?! Sonraları müftülüğe kadar yük- selen Kara Çelebi zade siyasi haya man bu parak safhasını mazur göster- mek için koskoca bir tarih bile yaz- mağa mecbur oldu. Bütün bu muhtelif “tahrip, sağnak- larının altında millet varlığım gös- termeğe imkân bulamamıştı, “Kaç- madan kovmağa,, vakit bulamıyordu. Nihayet bir gün “gayrik yeteri, dedi ve silkindi, Hödise tafsile değer, Çün- kü kıyam bir başka na ehli mevkie getirmek yakut © Yeniçerilere cülüs bahşişi koparmak için yapılmıyordu. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde hak- knt arayan ilk Çmillet kıyamı) idi, * * smanlı tsrihinde râ ehil Sadrazamlar serisinde bir Melek Ahmet Paşa vardır ki, Re- van seferinde dördüncü Muradın. silâhdarı idi. Sonraları kendisine vezaret verilmiş ve dördüncü Muradın kızı Kaya Sultanla ev - Jenerek damatlıkla mevkiini sağ- Jamlaşt tar, çü ml zi, meskeneti ve cehli ile bütün işleri birbirine karıştırmış, bil - bassa devletin zaten mevcut ol - mıyan maliyesini büsbütün ber- bat işti etmiştir, Köprülü Mehmet Paşa Osmuan-| lı devlet ağacına bir intizam ver- mek için öteden beriden sivrilen Piç fidanları kılıçla budamıştı Melek Ahmet Paşa bu “budama” ameliyesini devlet ağacını büsbü- tün intizamdan çıkarmak için, an cak velinimetleri olan ağaların emellerine hizmet için yapardı. Hiçbir memuriyet rüşvetsiz ve - dalı tavükçu Eskeland'dan öğ - işti. — satıcı bu devam- — Christina, demişti, yakınlarımıza da geldi, olan gönüllü alayına yazıldım. Gel sana veda edeyim. Allah Norveç'i korusun! Çhristina bu duaya bütün kalbiyle âmin demiş ve aradan aylar geçmişti. * * Günde Bir Defa Bulaşık Yıkayınız! V en nihayet o kötü hava- dsin bir bomba gibi pat- ladığı gün de geldi. Alman as- kerleri Norveçe çıkmışlardı. Christina o günü de çok iyi hatırlıyordu. O gün yine bütün aile bir aradaydı. Bu sefer Pö - gürson babanın ağzını biçak aç- madı. Döğüşmek sırası onlara, Hoisen'le, Bolson ve Janson'na; Hanson'na bütün vatanperver Norveçlilere gelmişti, matemli, acıyan, üzülen, kızan gözler bir birlerini buldular ve bakıştılar Ertesi günü Christina kocasi tı ve Iki kardeşini askere gelâ metledi. yalnız kalmışlardı. Ortalıkta müthiş bir kargaşalık hüküm sü rüyordu. Acı dolu günler, kötü meri birbirini takip etti. hafta içinde Norveç toprak ları üzerinde yapılan bu st - ten Christina'ya yolladıklarınn hiç birisi dönmedi, fakat kölü Harp ya- rın gil GÖZÜME . İY Yazan: Sevim SERTEL sesini doldurmak için azami is tfade ediliyordu. Buna rağmen Tarhorcu Ahmet Paşa gibi vatansever bir vezir kellesini cellâda kaptırdığı halde Melek Ahmet Paşa Köprülünün bile kılıcından kurtulmuş Tahat döşeğinde ölebilmiştir. Melek Ahmet Püşanın en yakın musahibi ve baş dalkavuğu olan “Evliya Çelebi” hâtıratında pa - şasını “veli” derecesine çıkar - makla beraber mazur görülmi - yecek hareketlerini “hikmeti hü- Paşa tehevvüre gelip” cümle- il olduğu lütuf ve ihsana rağmen budalalığını anlatmak için de Ka- ya Sultan çocuk düşürdüğü za- man Paşanın bir kutu içinde -'sı- kıt vâki olan beyceğizin nâşını" göstererek: — Bakınız ağalar! Ne civan - mış! Beyliğine kanamıyan; ata binip, kılıç kuşanmıya doymıyan oğlum. Sözüne karşı; — Sultamm. Kaşı gözü Belli sma ruhsuz ve nâtamamdır. A - lay mı bozdu? Düşman mı kırdı ki, yiğitliğine doymıyan diye fer- yat edersiz? cevabını verir. Melek Ahmet Paşa, başındaki tevabilyle mükemmel bir haydut çete reisine benzer. Dftrdar Emir Paşa, Defterder Emir Paşa, baş Baki kulu, Moralı Mustafa Çe - lebi çavuş başı-Ibrahim ağa, Mi zir oğa, Topkapılı, Hasan Çelebi ilâh... Çetenin efradını teşkil eder - ler. Hele Kudde kâhya, paşanın eli ayağı idi; vazifesi memleketi, milleti soyabilmek için dalavere! düşünmekti, | * siyle kapatır. Mütemadiyen na-| Gi ları bir kolayını bularak. Istan - bula haber göndermişler; zahire, cephaneleri kalmadığı bir sene - dir “mevacip” yüzü görmedikle- rini ve şayet bu cihet temin edil- mezse kaleyi bırakıp gidecekde -| rini söylemişler! Melek Ahmet Paşa bunu. bir vatani vazife addetli. Padişahın hazinesinden yetmiş bin kuruş çıkartıp esnafa tam âyar altın mu kabilinde verilmesini ve bu altın- ların birkaç menzille Azak kale- sine yetiştirilmesini tensip etti, Buraya kadar iş dürüst gidi - yordu. Dalavere bundan sonra başlıyacaktı. Defterdar Emir Pa- şa, Kâhya Kudde, Moralı Musta- fa, Hasan Çelebi, bu parayı der-| hal kıymeti yarıdan eksik olan “Çingâne k ve “Meyhane akçesi”, akçesi” gözü. akçesi ile değiş nafa bunu verecekler a mukabil tam âyar altın istiyor - Jardı, Bu kadarı kâfi değilmiş gi- bi Kudde kâhya hemen depoların dan yetmiş deve yükü Diyarbe- kir bezi, şap, sarı sahtiyan Çı - kartı esnafı bunları da fâhiş fi- yatla almıya ieber etti, — Azak askerine imdat gerek! Diyordu. Bu ağır teklifler karşısında ka- lan esnaf kâhyaları itiraz edince defterdarın, kâhyanın adamları halka sopalarla hücum ettiler, Büyük bir kavga oldu, Nihayet esnaf Sadrazamın konağına gel- diler. İçlerinde saraçhane kâh; s Ramazan dede isminde vakarlı bir ihtiyar, vezire; — Sultanım, dedi. Diyarbekir bezini, şapı, sahtiyanı üç kat fi - yatla almıya icbar ediyorlar. (A- zak mevacibi) diye altın istiyor - lar. Bu fukaraya, esnafa zulum- dur, Menediniz. Paşa hayret etmiş gibi görün- üz — Adamlar! Biz size Diyarbe- kir bezi, şap, sahtiyan vermiyo- Tuz. Yetmiş bin riyal kuruş ve - rip mukabilinde altın istiyoruz. — Bize bu malları veren senin kâhyandır! Defterdarla kâhya hemen yalam uydurdular: — Paşam. Hoca hanında bir bazirgân ölmüş, malı miriye &ln- mış. Biz de bezleri, şapı, sahtiya- nı esnafa verdik ne olur? Azak askerine imdat etseler ne çıkar? Melek Ahmet Paşa işin kendi; kumpanyasıns taallük ettiğini an Tarnıştı. — Haydi haydi! Dedi. Azak as kerine, gazilere imdat lâzım. Ve- rin parayıl... Bunu işiten esnaf feryada baş- layınca Melek Ahmet Paşanın eş şa kiya reisliği li Ça: vüş başının elinden değneği © pınca bütün esnaf kâhyalarını: — Bre kâfir gidiler! Diye döve kğ merdivenlerden aşağıya sür- lü. Esnaf kâhyaları evvelâ müftü. ye baş vurdular vezirin aleyhine fetvalar aldılar. Ondan sonra #ul- Mei: Ahmet Paşayı yerin- den süpürmiye sebep o - lan kuvvetli “Öf” ün rüzgân yi- ne bu Kudde kâhyanın kurduğu bir hırsızlık dolabından ileri gel miştir: Azak kalesinde muhasarada ka lan askerin kırk yedi bölük ağır bir haber geldi, Düşman Norve- çi istilâ etmişti. Ve Christina o gündenberi bir cehennem hayatı yaşıyordu. Gü zel memleketinin hazineleri bi- rer birer boşalmış, yaşamak gün geçtikçe güçleşmişti. Müs - tevliler her gün ortaya yeni ye ni kararla çılıyorlardı. Bir gün ekmeğin vesikaya tabi olduğu ilân ediliyor; diğer bir gün ss- at sekizden sonra sokağa çık - mak menediliyordu. Christina bir akşam radyoda Şu tebliği işitti: “Günde üç defa her yemek ten sonra bulaşık yıkamak icap etmez, bundan sonra 24 saatte bir bulaşık yıkayacaksınız, son - Ta çiğ yenmesi mümkün olan sebzeleri de pişirerek ateş israf etmekte mâna yoktur. Su ve mahrukat tasarrufuna alışınızl,. * * Kabahati üktü Av geçen (o aylarda Christina açlığa alıştı, ka rarlığa alıştı, birçok yokluklar alıştı, falent yıkanmamakt.. Mut fakta birikmiş bulaşıklar. bun ların topladığı sinekler, çıkardı ğı pis koku... Üzerine bastıkça ortalığa okkayla toz kalkan tah- talar... Işte bütün bu pislik Christina'nın tâ içine işlemişti. Fögürson baba bunu görüyor, sezivordu. Fakat elden ne gelir, Geçen gün Norveçin iltihakı- me kerşı esaslı surette harekete karar verdiler. ** fitanbul ertesi günü bir bap ka manzara arzediyordu: Saraçhaneden ahiler bayraklar, davullar, kudümlerle yola çıktı- (Arkası 4 ümcüder nın senel devriyesiydi. Herkese bugünü tes'it etmeleri söylen - mişti. O gühkü kargaşalık ara - $#ında kendisini görmezler ümi - diyle Christina muslukları açtı ve ortalığı bir güzel temizledi Çiğ yemekten bıktığı havuçları pişirdi O akşam Fögürson babayla birlikte sofraya oturdukları za- man çatal bıçaklar parıl panl parlıyor, dumanları çıkan sıcak kokan havuçlar iştiha açıyordu 'Tam yemeklerini tabaklarına almak üzereydiler ki, kapınm hızlı hızlı vurulduğunu duydu - lar. Christina'nın kalbi kabahat üzerinde yakalanmış bir mektep çocuğu gibi çorpmıya başladı. Fögürson baba havuç tabağı- nın üstüne peçetasını örttü; tit- rek bacaklariyle yürüyerek ka-| pıys geldi ve seslendi: | — Kim 0? — Ben; mahalle Hilt'i şefi Ma vorson... Açınız! Fögürson baba yerinde kala kaldı, Işin fecaati meydanday- dı, Hilt teşkilâtı Guisling'in kur! duğu polis teşkilâtiydi. Ihtiyar adam İster istemez kapıyı ağtı. Mağrur adamlarla içeri giren Mayarson ihtiyarı bir kenara itti ve yemek odasma girdi. Te- mizlikten pınl pırıl parlıyan or- talığa şöyle bir baktı. Sonra bir köşede süt dökmüş kedi yavru- su gibi titriyen genç kadına dön dü. Sert ve haşin bir sesle — Christina Holsen! Dedi, yağn kalkınız. Sizi Ouisling kümeti ve Hilt teşkilâtı nâmına mevcut kanunlara itaat etme mek suçuyla tevkif ediyorum. | Christina'yı o gece alıp götür düler, şimdi Christina hapis hane hücresindedir. Fakat ora- da yeniden kendine gelmiştir. Orada: Gelecek iyi günleri bü- yük bir sabır ve ümitle bekle- İki Münteha Ls oğlu Yakuptan sonr Beni Saffar tahtına geçe" Amr muhte: imi Kardeşinin bıraktığı Amr 861 de Setistan va inde bulunup Herat ve Far üzerine © akınlar yapmıştı, İl zamanları Bağdat halifesiyle ara sı iyi olduğu için Horman, İsi» Kirman vilâyetlerini de eli İhtirnsn hudut olma Bağdadı zaptede rek hitün iktidarı eline almaz düsündü. Mu'temed de gittikce artmakta olan satyetin den endişe ediyordu. i” lerden Ahmet oğlu İsmi bir ordu ile Amr'ın üzerine gön dererek onu mağlüp etti ve or tadan kaldırdı. Amr o derece ihtişam, dek debe ve daratiyle tanınmıştır k sefere cıktığı zaman yalnız mut bak levazımını üç yüz deveye yükletirlermis! Ordusu mağlüp, kendisi İsma- ilin eline esir düştüğü zaman « cıkmıs ve o esnada bir firsat bu larak yanma giren aşcısına sor- mus — Yivecek hir sey yok mu? Aşcı bir yerden bir tencere bul. mus, biraz da et tedarik etmis. İki taşın arasında ates yakarak üstüne tencereyi koymuş ve e- fendisini memnun etmek için razx da meyve aramağa gitmiş, Tencerede yişen etin kokusu © civarda dolasan bir köpeği “cek İ betmir. Mavvan hasını sokup ten- ceredeki eti asırmak istemis, Ye- meğin sıcaklığından dolayı buna muvaffak olamayıp başını kaldı rınca tencerenin kulpu hovnuna gecmis. Köpek bir türlü kafasını kulptan kurtaramamıs; © oralık aşcı gelmis, köpek büsbütün kork maş ve boynunda tencere ile ba- sını almış gitmiş, Mahpus olduğu çadırın kapı. sından bu hali gören Amr kahka- ha ile gülmeğe başlamış. Muha- fır tacını tahtını, askerini, ülke- sini kaybeden bir hükümdarın böyle kahkahalarla güleceğine ih. Gmal veremediği icin vak'ayı İs» maille haber vermiş. İsmail Amr'i huzuruna çağır“ tarak sormuş: — Sizi muhafaza eden zabit bana pek neseli olduğunuzu ha- her verdi. Kahkahalarla gtilüyor- mussunuz, Böyle vaziyette nasıl olun da güldüğünürü sora- bilir miyim? Amr vak'ayı anlattıktan son rat — Daha bu sabah, demis, Yal- nız mutbak edevatımı nakletmek icin üç yüz deve az geliyordu. Halbuki bir kaç saat sonra beni doyurmağa hizmet eden bu leva- zım bir köpeğe bile hafif geliyor. İnsanların mukadderatındaki bu iki “münteha” ya güldüm! Tarihçi Anadoluya Göç Edenler Kendi arzulariyle | sehrimizi terkedeceklerin Anadoluya gön. derilmeleri 7 haziranda sona ere- cektir. Yalnız Trakya ve hava. lisinden Anadoluya geçmek İsti. yenlerin nakilleri 7 hazirandan sonra da devam edecektir. Trak yadan Anadoluya gececek olan, ların sevkiyat listeleri hazırlan” mıştır. Listenin ilk kısmı Tekirdağdan hareket edecek yolculara ait bu. lunmaktadır. Bunların sevki 3l meyista baslıyacaktır. Trakyadan bu x yn 31 rinde hareket edecek ka- file önce şehrimize gelecek ve buradan da Mudanya tarikiyle Bursaya, Bandırma tarikiyle de Akhisar ve havalisine gidecek lerdir. Trakyadan Anadoluva deniz voliyle ilk gidecek kafile hazi- rabda şehrimizden ayrılacaktır. Bunlardan bir kısmıda vapur ile Karadenize gidecektir. Ger- bi Anadoluya gececek olan Te- kirdağ yolcuları 5 haziranda İz. mirde bulunacaklar ve buradan Denizli istikameline hareket e- deceklerdir. Tekirdağdan Ortaa- nâdoluya geçecekler $ haziranda Hayvdarpasadan hareket edecek lerdir. Bundan baska meşru ma zeretleri dolayisiyle sıraların kaybedenler gerek deniz ve göre! *ara yoliy'e yapılacak olan ve ni sevkiyattan da istifade edecek lerdir. Maliye Vekili Gitti Bir müddettenberi sehrimiz- de bulunan Malive Vekili Fuat Ağralı evvelki akşam Ankaraya mektedir. gitmiştir.