18 Mayıs 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

18 Mayıs 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 18-5-1941 ASONE BEDELİ , Ecnebi, | Türkiye, Ecnebi 400 Kr, $ Ay ve Kr, 1600 , ! 130 , 1 Ay Adres değiştir. mek (28) Keş, | TAN... Fransız Alman Anlaşması 1 — Fransa ile Almanya arssın- daki anlaşmanm hakiki mahiyeti tamamen anlaşılmış değildir. 2 — Viehy'ye göre Fransa, İng. tere aleyhinde bir askeri harekete girmek niyetinde değildir. 3 — Berline göre İngiltere ve A- merika, Fransiz - Alman anlaş- masmı bililtizam sultefsir etmek tedir, Fransada: ransa İle Almanya arasın- daki anlaşmanın hakiki mahiyeti hâlâ tamamen anla - şılmış değildir. Fransız kobine- Washington başka türlü anla - maktadır. Vichy'ye göre bu anlaşmada Avrupada Almanya ile birlikte ve müsavi şartlar içinde yeni nizamı kurmak için işbirliği ya- pılması Fransa İngiltere aleyhine hiçbir aakeri harekete girişmek niyetinde de- Eildir. Ne müstemlekelerini de donanmasını Almanyaya v: miyecektir, Londra ve Was - hington Vichy ile Berlin arasın- daki anlaşmayı suitefsir etmek- tedir, Almanyada : B erline göre Londra Washington Fransız - man anlaşmasmı bililtizam fe- »a tefsir etmektedir, Çünkü In- giltere Suriyeyi işgal niyetin - dedir, Işgale bir vesile bulmuş olmak için Vichy'nin burası Almanlara terk ettiğini iddia etmektedir. Fakat İngiltere ne- fede böyle bir oyun o oynanıya teşebbüs etmişse daima karşı - sında Almanyayı bulmuştur, Bu defa da Suriyede Almanya İn- giltereden evvel karşısında bu- Tunacaktır. Amerikada : ashinglon'a göre, Ber - lin - Vichy © anlaşması Fransanın hemsferindeki e temlekeleriyle alâkadardır. Hal ine Hazana muahedesi müci- bince Amerika bu mıntakadaki müstemlekelerin ( statülerinde hiçbir. iklik husule gelme- N ini ve , Bu sebeple A- merika Fransanm Uzak Şarkta- ki Maritinik adalarını, Fransız Hindiçinisini ve garbi Afrika- daki limanını işgal et - melidir, İngilterede : onüraya göre Fransa ken- disini Almanyaya satmış tır. Vichy'nin aksi (o iddiasına rağmen Fransız - Alman anlaş- 100 Kr, 1 sena 2800 Kr, 70 . BAy ması şimdiden tesirlerini gös - termiye ve neticelerini vermiye başlamıştır. Evvelki gün Şam tayyare üssüne 20 yi müteca - viz Alman tayyaresi inmiştir. Dün de Halep tayyare meyda- mına 60 Alman tayyaresinin in - diği görülmüştür. Suriyedeki Fransız kumandanlığı buna mu- halefet etmemiştir. Bundan ma ada bir kısım Alman tayyare - leri Suriyeyi basamak yaparak Iraka uçmuşlardır. Dün de I- raka varan bu Alman tayya - Bağdadın o 60 kilometre garbindeki Ingiliz tayyare üssü Habbaniye'yi bombardıman et- mişlerdir. Binaenaleyh bir em- rivâki karşısındadır, Ve kendi - since lüzum gördüğü tedbirle - Fi almıya mecbur kalmıştır. Bu cümleden olarak İngiliz ha kuvvetleri Suriyedeki hava ü lerini bombardıman etmişler - dir, Filistinde bazı askeri ted - birler alınmıştır, Suriyede : uriyedeki Fransız kuman- danlığı neşrettiği bir tebliğte Alman tayyarelerinin Suriyeye gelişlerini tefsire ça- aşmış, bunların bir ucuş €- masında Suriyeye İnmeğe mec- bur kaldıklarını ye kendilerine mütareke ahkâmı mucibince bu- rasını terketmelerini tavsiye ettiğini bildirmiştir. Bütün karşılıklı ve birbirine zit iddinlar karşısında bugün artık tebellür etmiş bir hakikat var- dır ki o da Suriye ve İrakta AL man hava kuvvetlerinin bu- lunması ve hattâ İrakta Alman tayyarelerinin faaliyete baş- lamış olmasıdır. Bu emrivakinin doğurabile- ceği neticeler hakkında şim- diden uzun uzadıya tahminler- de bulunmak mümkün değil. dir, Fakat Alman - Fransız an aşmasının tedricen Fransayı ay aleyhine sürükliyece- Eine muhakkak nazariyle ba- kılabilir. Nitekim İngiltere / simdiden Fransaya karşı tatbik ettiği ablokayı sidd e ka. rar vermiştir, Fransa ile şi- mali Amerika omüstemlekeleri arasında işliyen ve Fransaya erzak taşıyan vapurların sey! Seferine artık müsaade etmiye- ekin, Diğer taraftan Filistin- iz kuvvetleri Suriyeyi pi mecburiyetinde kalacak - lardır. Amerikanın da Uzak Sarkia Fransız müstemlekeleri ile Garbi Afrikadaki Dakar li- manını isgal etmesi muhtemel. dir. Nitekim Amerika simdi- Amerikan limanlarmdaki Fransız vapurlarını müsadere etmiştir. Bu takdirde Fransa İster istemez İngiltere ve Ame- rikaya karsı cephe almağa mec bur kalacaktır. Bu Fransayı “Tarihi Bir Ge KANLI HİKÂYESİ Birbirlerine Küsen İki Kafadar D ünyaya bambaşka bir Şe- kil, yep yeni bir kanun ve eskisine hiç benzemiyen bir Tuh vermek İstiyen iki ateşli genç, iki ihtilâlci idiler. Azamet li bir partinin de iki büyük ha- tibi, şefi ve kahramanı onlar - dı. Maksat uğurunda taş üstün- de taş, omuz üstünde baş bırak- mamak derecesinde şiddet, zu- Jâm ve zorbalık göstermekten çekinmediler; nutukları kubbe- eri inletti; emirleriyle ordular harekete geçti, zindanlar doldu, doldu, boşandı; kan ve göz yaşiy 1e topraklar nemlendi. Bunlardan biri, nihayet kas- katı yüreğinde bir yumuşama duydu; kandan tiksindi, karga- Şalıktan bıktı, gönlünde aile ve mürüvvet ibtiyaciyle başlıyan insani bir his yeşerdi. Ötekinin gözünü, bilâkis, kan bürümek - te devam ediyor ve elinin uzan- dığı yerde havaya kızıl fiski yeler yükseliyordu. Birbirlerinden soğudular; bir birlerine düşman kesildiler ve birbirlerinin canına kasdetmek kararın verdiler, Evvelâ biri, cürüm ortağının başını yedi; bir müddet sonra da başkaları onu eski kafadarının âkibetine uğrattılar; kafasını uçurdular; perde kapandı. Kimdir bunlar? Hâcıseterı Karşılaşurmanın daha ziyade Almanyanın kuca. ğına atacak ve Fransız - Alman anlasmasmı bir askeri ittifak haline getirecektir. M. ANTEN TOPLANTILAR Hâl Spor Klübü Genel Sekreter tiğinden: Ekseriyet hasıl olmaması yü- xünden 4/5/1641 de yapılamıyan adi kongremiz 18/5/1041 Pazar günü #a- ot 19,30 da yapılacağından sayın â- zanın lütfen teşrifleri rica olunur, Eri NE bala 2 HIYAR SUYUNDAN POMATA Salatalık körpe hiyar şimdi- Tik pek minimini, küçük ispor. talar içinde turfanda olarak sa- tılıyor. Ancak, rakı içenlere me- z€ olabilecek halde... Fakat, hi. yar demokrat yemiştir. memleketlerde onu sebzeden sa” yarlar, Pek yakında, çoğalır, u- cuzlar. Sıcaklar bastırınca, €n hafif kese sahiplerinin bile hara. retini teskin eder... “ Eski zamanlarda hiyarı, şim- di olduğu gibi, yemiş veya sebze niyetine seve seve yedikten bas- ka ona türlü türlü deva hassala. rı atfederlerdi: Çocuk ateşli bir hastalığa tutulunca yatağının içi- ne, hatlâ kundağının arasma s0- yulmamış bir hiyar konulunca. hastanın ateşi hiyara geçer, €o- cuk hastalıktan kurtulur, der lerdi, Pirimiz, en büyük üstadımız İpokrat hekimin o kavline göre, hiyar çekirdeklerinin içi insana peklik, kabuğu ishal verir... Ta- biat âlimi Plin amcanın dediğine yarm insanların (yediği kısmı, Aristo filozofun fikrine göre, ka- dınların fazla fıkırdıyarak erkek lerin aklını çelmelerine mâni o- lur. Onun için filozofun zama » Bazı| nında, bez dokuyan kızlara - iş- lerinden başka şeylerle mesgul olmasınlar diye . mecburi ola- fak salatalık hiyar yedirirler - miş... Miyara atfedilen bu hassalarm hepsi simdi unutulmuş, yalnız güzellik vasıtası olarak şöhreti asırlardan ve asırlardanberi hiç kaybolmamıştır. Fakat onun bu şöhretinden istifade etmek, hi- yarın kabuklarını soyarak Ye- mekten haylice güçtür: Hiyarı soyup mengene altında ezerek suyunu çıkarmak, sonra kaynat- k, daha sonra ondan düzgün. yahut pomata veya hiyar sirke- si yapmak lâzımdır... Bunların hangisi olursa olsun bayanlara yumuşaklık ve güzellik verir. Erkeklerin de tra şolduktan son. ra yanmasını teşkin bakılırsa hiyar çekirdekleri $a.| eder. ap icinde içilirse öksürüğe, ka- dın sütü içinde içilirse ishale, ba- Ja karıstırılarak yenilirse karaci hastalıklarına iyi gelir... Hiyar kabuğunun me in hassası olduğu bilinmezse de, hi- Vakıâ, hiyarın sadece suyü da bu işlerin hepsini görür. Fa- kat asıl hiyar pomatasına, isper- maçet mumu ve balmumu da ka. an yalnız hiyar suyu po. matası gibi parlaklık vermez. Faydası ünün, G tamamiyle meydana Çe kamamış heyecanlı hâdiselerini, tarihin az çok onlara benziyen eski vakalariyle karşılaştırmak, vaziyeti daha iyi kavramıya, daha dürüs bir fikir hâsıl etmi- e yaradığı gibi düşüncemizi rendi zamarımızdan uzağa gö- #ürmek suretiyle de zihnimizin ağır basan yükünü - tıpkı bir paketi bir elden öbür ele alış kadar - insana hafiflemiş gös - tereceğinden hem faydalı, hem Jüzumludur. O sebeptendir ki, bir gaye i- çin, iş birliği yaparak, beraber- ce türlü nane yedikten son ra düşmanlıkta birbirinin gözü nü çıkarmak değil, kellesini u- çurmak derecesinde ileri götür- müş tarihi omuzdaş ihtilâfları- na göz atmak faydalıdır ve bün- ların en tipik örneğini, Fransız büyük ihtilâli esnasında Dan - ton ile Robespier arasındaki densizliğin - teşkil ettiğine de süphe yoktur. Vaka, malümu ilâm kabilinden de olsa, merak verici sahnelerle bir romana ve- ya drama benzediğinden hülâ- Sa edilmiye ve hatırlatmıya de- ger. *x Geçimsizlik Nasıl Başladı antonda o büyük adam sayılmak için hiçbir eksik. değildi, zile başkal Fikir, zekâ, bünye, hayat ve ö- Tümü bakımından büyük adam dı; vicdan ciheti istisna edilir - se! Büyük adam rolünü oynadı amma büyük adam olamadı. O, henüz mahiyeti hürriyet ihtirasın duyardı, lâ- kin buna iman ile bağlanama mıştı; ihtilâle bir fırına gibi hizmet etti: Dalgaları coşturdu. ve etrafa köpükler saçtı. Sonun- da da, birdenbire, yine fırtına gibi yatıştı, süt liman oldu. işte o zaman, hâlâ kana kan- mıiyan Robespier, bu eski kat- liâm teşkilâtçısına iğrenç ve za- TAN Yazan: | Refik lim görünmiye başladı. Zaten ier, partinin bir direği olan Danton'dan pek hoş- lanmazdı, sadece tahammül gös terirdi, — “Ah, derdi, keşki nimus- lu bir adam ve hakiki bir cüm- huriyetçi olsaydı... Fakat o ih- tİHJİ servete konmak için bir vasıta yaptı!,, bu söz kulağına gidince - artık yeni evlendiği genç karısiyle köye çekilip bir bal ayı geçirmekte. olan - Dan - ton sadece deği ki: — Evet, ben altın seviyorum, © kan seviyor! Ihilal partisinin ateşli hati- bi, şiddet ve insefsızlıklarla şöh Tetini yaptıktan sonra şimdi bu şöhreti müsamaha, af, merha - met yolundan deyam ettirmiye v6 şiddet taraftarlarını halkın gözünden düşürmiye çalışıyor - du. Bir parti içinde © âyarda bir muhalif ve münakkit zuhur edince o partinin günleri sayıl demektir. Robespier tehlikeyi sezdi ve rakibini ortadan kal « dırmıya karar verdi. Atışma Ile Biten Bir KL mel kısa B Teşebbüsü F akal ayni endişeye dü- şen ve hangisinin galebe edeceğini kestiremiyen müşte - Tek dostlar son bir çareye baş- vurdular; ikisinin de buluşup aradaki uygunsuzluğu kaldır - maları için bir ziyafet tertip et tiler. Ziyafet tatlı başladı, acı bitti, Başlanmçta ölçülü konu » şan şefler, şarap şişeleri boşa - Jınca kızıştılar. Danton: — Cümhuriyeti koruma hu - susunda sulh veya harp, ikimi. zin elindedir. Onu ilân edecek olan sakmsın! Ben sulh ve itti. hat istiyorum. Fakat kafamı 7a- limlere vermiyeceğim... Oteki kaşlarını çattı: “.- Zalimler dediğin kimler- dir? Komitemiz adaleti göze - tiyor ve ancak fena vatandaş. lar hakitında takibat yapıyor. Fakat tam mücadele ortasında Cümbhuriyetin elinden silâhını almak istiyenlere ve mes'uli - yetini yüklenmiş olanların kar- tısına merhamet hisleriyle süs. lenip çıkanlara İyi vatandaş di- yebilir miyiz? — Bu bir ima, bir târiz mi? — Hayır, bir itham! — Dostların benim ölümümü istiyor. — Seninkiler de Cümhuriye- tin ölümünü! Sofradakiler araya girdiler; iki arkadaşı yatıştırdılar, Lâkin biraz sonra yine atışma basla - dı. Danton ihtilâl mahkemele - rini tenkit ediyordu: “Benim (- cadım olan bu mahkemeler bi - ai siperdi, siz onları mezbaha nız!,, Öteki o gülümsedi: “EyadL katliâmlarını yapanm bu sözü yersiz değil midir?,, Danton cevap verdi: — O katlikm düşünülmeden, sevki tabii ile yapılmış, failleri moç - hul bir cinayettir. Halbuki ko- mite, milletin kanmı düşüne ta- sına ve damla damla akıtıyor. Siz mücrimler kadar mâsumlar da öldürüyorsunuz. Robesp'er! Sen, sana karsı kin beslemenin bir cinayet olduğunu sanıyor - sun ve bütün düşmanlarını müc rim ardediyorsun! jer'in cevabı şu oldu: — Hayır! Senin hayatta ol - man bu sözün aksini isbat e - der! Ve çıkıp gitti. O gece, saba- ha kadar çalışarak Danton ile arkadaşlarını giyotine götüre - cek olan nutkunu ve ithamnn - mesini yazmıştı. Ki > de bir teviye uğraştı, ve mec isi verilecek karara hazırladı, Halid Vicdan Azabının Verdiği U yaşakliik , bu işlerle uğraşırken Danton köyde, basireti bağlanmış bir halde oturuyor, kendisine hareket ve mukabe- le tavsiye eden - arkadaşlarının masihatlerine aldırmıyordu. Bun lsr diyorlardı ki: “Perti senin- le beraberdir! Ordu sana itaat eder! Efkâr umumiye seni tu - tuyor',, Danton kayıtsızlıkla ve la omuzlarını silkiyordu: — Da ha vakit var. Hem bunun için kan dökmek lâzım; kandan bık- tım; hattâ hayattan da... Haya- tımı kan dökme pahasına ka » zanmak, kurtarmak istemiyo - rum. Giyotin edilmeyi giyotinci olmaya tercih ederim. Hoş,'bana ilişmiye cesaret edemezler; ben onlardan kuvvetliyim! Bir kanaat mahsulü olmak - tan ziyade uyuşukluğunu tevile yarıyan bu sözler artık Danto - nun bir kudret olmaktan çıktı- ım gösteriyordu. Hattâ “belki de mazide işlediği büyük cina- yakini o eyiül katliâmının, hare- takdirde düşmanla” rı elinde kendisini ezmiye ya - Tıyscağından da korkuyordu; kan bulaşmış ellerine bakarak vicdan azabı içinde kıvranıyor» vi *» Reddedilen Bir Kurtuluş Teklifi ir akşam üstü köşkün kapısı vuruldu; içeriye bir adam girdi. Bu adam Selâmet komitesin- de küçük bir kâtipti, Dantonun hayranlarındandı. Dedi ki ekseden bazı duydum; seni itham ediyorlar, ihtilâl mahkemesine verecekler, tev « kif edilmek üzeresin! Fırtına ya- tışıncıya kadar gel, emniyetli bir yerim var, saklan!,, Dantonun genç karısı da yal « varmıya, yakarmıya, kocasını saklanması için iknaa çalışıyor - du. O dinlemiyordu: “Benim gi- bi bir adamı yere sermek için daha pek uzun müzakereler yap maları icap eder. Galebe bende kalâcaktır!,, ve kâtibi geri yol- ladı; birkaç sayfa kitap okudu. yatıp uyudu. Sabahın saat altısı idi ve bu sefer kapıyı çalanlar jandarma- lardı. Tevkif emrini eline ver - diler. “Ne, buna cesaret ettiler, ha, dedi, demek ki, benden atik davrandılar!,, Giyindi, karısını aşkla, hırsla, ümitsizlikle göğsü- ne bastı. Biraz sonra zindanda idi. Ayni sastte Kamil Demu - len'i de sevgili kansı Lüsil'in kolları arasından çekip götür - müşlerdi. O, şöyle diyordu: “Be- ni mâsumlara acıdığım için zin- dana sokuyorlar; şayet ölürsem bu. mâsumları kurtaramadığı * ma yanacağım!,. adetler abritınz Maraneelar Ölüm Yolunda Kayıtsizlik onvansion © mahallindeki nutuklar, ittifak ile veri- len karar, ihtildi mahkemesin - deki müdafaalar ve müzakere- safhaları pek meraklı ve heye - canl olmakla beraber kısaca hülâsa edilmiye elverişli değil dir. Burada başka bir ciheti ha- zak, lonundı üzakere salonundan dışarıya Satır Onünde Son o. tırlatacağım: Danton'un kansı, kocalarının kurtarılması için Ro- bespier'e müracaat edilmesini teklif eden Lüsil'e demişti ki: — Hayır, Danton'un hatıra - Sını, düşmanının ayağına kapa- narak kirletmek istemem. Eğer| ©, rakibinin lütfuna uğrıyarak hayatını kurtarırsa ne bu dün - yada, ne de ahrette beni affe - demez. Giderken bana haysiyet ve nâmusunu emanet bıraktı; kendisine bunu tertemiz teslim etmem lâzımdır! Lüsil, komiteye başvurdu kovuldu; Robespier'in kapısını yüzüne örtüler; zalime yazdığı mektup ta eline varmadı. Zaten onun da âkibeti yakındı, koca - de Sınınkine benziyecekti. İ Diğer taraftan, bütün arka - daşlariyle (o beraber hakkında | idam kararı verilen Danton, zin danda hâlâ kayıtsızlık göster - mekte devam ediyor, iri elle riyle yanaklarını $ıkarak: “Hay maskaralar hay, diyordu, £u başın bırakacağı boşluğun dere- cesini anlamıyorlar. Bana vız - gelir; hayattan mümkün oldu - gu kadar kâm aldım; dünya ü-| zerinde de epeyce güri yap-| tım; yetişir; artık gidip uyuya- Kayıtsızlığı, giyotine götürül- düğü arabada da göze çarpıyor. | “ du, Demulen iki tarafa dizilmiş olan halka hitaben: “Bedbaht millet! En sağlam dostlarınızı boğazlıyorlar. Beni tanımıyor musunuz? 14 temmuzda &izi si- Jih başına çağıran, üç renkli ro- zeti göğsünüze takan ben idim; iye haykırıp topinir, elbisesini ve gömleğini yırtıp parçalarken ikide bir oturtuyor: Bırak şu iğrenç mahlökları!, diyordu. Robespier, mahkümlar arabası evinin önünden geçer - ken genç ihtilâlcinin fefyatla - rım duymuş, şu sözleri murıl iyz i — Zavallı çocuk! Onu kurta. Tamadım; ne yapayım ki, kendi! kendisini mahvetti. Danton'e gelince, biliyorum, bana eyni yolu açıyor. Fakat kabahatli ve Ya kabahetsiz hepimiz Cürhu- | riyet' uğurunda kellemizi ver - meliyiz. İbtilâl, ancak sölipanın | ötesinde, hakiki evlatlarını sah telerinden ayıracaktır! bk Aktörlük D anton, giyotin iskelesine berkesten osonra ayak bastı; meclis kürsüsüne bile biç bir zaman bu derece mükem - mel ve heybetli şekilde çıkma- “ muştı. Başını sağa, sola çevire - rek halkı rikkatle, merhametle süzdü. Adeta şöyle demek isti - yordu: “Bana dikkatle bak, ben ziyenini bulamaztın!,, Masma- fih, bir aralık, karısını hatırlsdı- ğı için kırılır gibi ol - muştu: fakat kendisini çabuk toparladı ve cellâda dönerek hâ kim bir tavırla dedi ki: — Kafamı ahaliye göster, zi- Ta gösterilmiye değer! Cellât bu emri yerine getir - di. halk da el çırparsk mesor - Tetle, coşkunca alkışladı. Kısa bir müddet sonra ayni! Âkibete uğnyan Robespier'e, gi- yotin önünde bir kelime bile söylemek müyesser olamamış - &. Çene kemiği, aldı kurs yarasından dolayı dağılmıştı, bir bezle sarılı idi. Cellât kafasını uçufmadan önce, bu misli gö » rülmemiş idealist katile ayrı bir &za çektirmek arzusuna kapıl - dı, kanlı ve kurumuş bezi bir hamlede, hoyratça çekti, ko - pardı, Robespier'in son sesi can acısiyle bir kısık feryat oldu! * * ünya sahnesine yüz şu kadar sene sonra gelmiş ve yine o rolleri veya benzi - yenlerini oynamış bulunsalardı iki omuzdaş ihtilâlicinin ömür - leri belki de pek kısa sürmiye- cek ve cezaları çarçabuk veri - lemiyecekti, Zira otomobil ve tayyare modern devirde, vazi- yeti büsbütün değişlirmiye ve epeyce uzatmıya yarıyan birer vasıta olmıya başladı, Çık- mıyan canda ümit, kurtulan ha- yatta istikbal vardır, İ zaptelmeği düşünerek Sey Kılıç ve Kadın aznevi'lerin en büyük hi - kümdarlarından olan Mah mut Sebük-tekin'in devrinde İsfa han, Rey, Hemedan ve Kahistan hükümdar, Fahr-ü-Devle vefat etmiş; yerine oğlu Mecd.ü-Devle geçmişti ve yeni hükümdarın yas $ı ufak olduğu için yet âkil bir kadın olan annesi “Seyyide, bütün ahalinin reyivle saltanat maibesi tayin edilmiş. Mecd-ü.Devle'nin, Reşit oldu. Ku zaman onda memleket idare edecek kabiliyet olmadığını gö ren millet ona hükümdarlığın yal nız. ünvanı vermiş ve annesi, de yine makamında bırakmıştır. Mahmut Gaznevi bir kadın € Ünde kalan bu ülkeyi kolayen ide'ye İbir elçi göndermiş. Kendisinin imiyeti altına girmesini, ca- milerde hutbelerin namına ©- kunmasını, ve sikkelerin de namı na darbedilmesini istemiş, Seyyide elçiyi dinledikten son fa: — Efendinizin bu teklifini ka- bul etmediğimiz takdirde ne ola» ; — Bu ikinci tebligatın ne ols uğunu öğrenmek isterim. — Şayet Maveraünnehir ve Tür kistan Sultanı, Horasan ve Hin istanın cn büyük kısımlarının, ve daha bunun gibi bir çok kelerin müstakil sahip ve maliki bulunan efendimin arzuları yapıl mazsa kendisi bizzat ordularının başına geçerek tabiiyetiniz altan- da bulunan Rey, İsfahan, Kom, Keşan velhasıl bütün memleketi nizi cebren. karen zaptedecek de kendisine cariye yapa» Seyyide elçiye şu cevabi vers mi — Hükümdarınız Sultan Mah- muda tarafımdan selâm ediniz ve kendisine aynen şu cevabı götün rünüz; “Kocam Fahr-iiDevle hayatta iken efendiniz gibi büyük bir im paratorun bizden kat kat fazla olan kuvveti ile gelip vatanımızı istilâ etmesinden daima korkar dım. Fakat kocam öldükten son ra bu korkum zail oldu. Çünkü âkil ve mert bir zat oldu wlenen Sultan Mahmudun bir kadına karşı silâh kullanmağa tenezziil edeceğine hiç bir zaman ihtimal veremiyordum. Mademki ben bu fikrimde yanılmışım, Als lah şahit olsun ki eğer vatanım r İnarruza uğrarsa kaçmıyaca « İm: kaderin benim hakkımda vereceği hiikmün infazını elim. İde silâhla bekliyeceğim. Eğer ona karsı muzsffer olursam bü- tün dünyaya Mahmut Gazmevi gibi kuvyetli bir imparatoru bie kadının mağlâp eltiğini isbat et» miş olacağım ve avni zamanda yüzlerce ülkeler fetheden bu â» dama sahsen galebe çalmak da benim için ebedi bir fahir ve şe- ref olacak. Mağlüp olursam tarihin: “Sultan Mahmut Gazneyi bir kadını mağlüp etti!,, cümlesin - den başka söyliyecek hir sözü yoktur! * * Mahmut Sebük.tekin, Seyyide hayatta oldukça bu memlekete dokunmamıştır. Tarihçi Prof. Ziya Gün'e M. Vekilinin Telgrafı lnb 17 (A.A) — Maarif Vekili Hasan Ali Yücel servitini vefatından sonra Üniversiteye tahsis etmiş olan göz doktoru profesör Ziya Gün'e (aşağıdaki mektubu göndermistir: Sayın prefesör Ziyn Gün, ndığınız ve #eiedire biriktirdiğiniz. serveti, izin — inkişsf ve tekam etmiy oldu. dunüzu — Rektörümüzden öğren - dim. Bu yüksek ve örnek olacak mori adima hareketi memleket büyük süler Yarumun K; Manrif Vekili YÜCEL Göçmenlerle Nakledilenlere Yapılacak Yardım Ankara, 17 VTAN) — Göçmen lerle nakledilen kimselerin faşe- ine ve bunlara verilecek yemek ik ve tohumluk buğdaya dali talimatnamenin tadili hakındak' alimatname Vekiller Heyetince tasdik edilmistir. Bu talimata me esaslarına göre göçme Bakledilen kimselerin o iasesine şöre verilecek para miktarları cüz'i bir nisbette arttırılmakta - dır, TT m 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: