hei aeT TTTT g—— 17-5-1941 T N ABONE BEDELİ A Türkiye Ecnebi | Türkiye Ecnebi Adres değiştir. 1400 Kr. 1 sene 2800 Kr,| 400 Kr. 8 Ay — B00 Kr aiein 1285) Krş — 750 , 86 Ay 1500 150 tAy 3800 . J î Fakat, Amerikanın böyle bir intizar — vaziyetinde — kalacağı Dünyanın Siyasi Manzarası 1 — Roosevelt'in Panamerikan koöngresinde söyliyeceği bildirilen nutkunu tehir etmesi, siyasi vazi- yetin bugün her zamandan fazla olan vuzuhsuzluğudur. 2 — Mısır cephesinde Almanlarm seri muvaffakıyetler elde edeme- mesi, üslerinden uzak bulunma- ları ve mevsimin müsait olmama- sıdır. 3 — Almanların Süveyşten önce Cebelitarık boğazına hâkim olmak maksadiyle harekete geçmeleri çok muhtemeldir, VAmerikada : ister Roosevelt — Pan- Amerikan” kongresinde söyliyeceği bildirilen nutkunu tehir etti. Bunun sebebi, siyasi vaziyetin bugün her zamanda nfazla olan vuzuhsuzluğudur. Filhakika son haftalar içinde, birbirini takip eden, mahiyet ve hedefleri tamamiyle anlaşılma- mış olan muhtelif hadi ce- yerde hadiselere takaddüm et- mesi, müdafaa ettiği davanın muvaffakıyeti için daha faydalı olacağı ve vereceği kararın bu memleketlerin hattı hareketleri üzerinde tesir icra edeceği dü. şünülebilir. Mısırda : Idukça uzun süren bir te. vakkuftan sonra Alman kıtalarının beş koldan Misıra taarruz ettikleri, fakat bu ta- arruzun. durdurulduğu bildiril- mişti. Şimdi, Sollum'un da İngi- lizler tarafından istirdat edildi. ği bildirilmektedir. Bütün harp, cephelerinde çok süratli muvaffakıyetler kazanan Mebuslarımız, Bağdatta şereflerine verilen bir ziyafette İrak mebusları ve Bağdadın ileri ( İrak ve Küveyt Notları | 4 Alman ordularının bu cephed ayni neticeyi elde edememele- ri, üslerinden uzak bulunmaları, çölün ve mevsimin seri ve geniş hareketlere müsait olmaması ve ayni zamanda Kızıldeniz yolu i- le Mısıra Amerikan yardımının yetişmesi gibi sebeplerle izah e- dilebilir. Cebelitarıkta : sru Almanların yakın bir za- manda Mısırı istilâ ede- miyeceklerine kanaat getirdik- leri takdirde, Cebelitarık boğa- zına hâkim olmak maksadiyle harekete geçmeleri — ihtimali çoktur. i Bu vaziyet karşısında İngiliz reyan etmiştir: © Sovyetler Birliği hüküme- ti, harp malzemesinin transit olarak memleketten geçmesini menetmiştir. €© Mösyö Stalin, Sovyetler Birliği hükümetinin baışna geç- miştir.. € General Franco'nun Al- manya ile işbirliği yapmıya ka- rar verdiği ve Alman kuvvetle- rinin Cebelitarık'a taarruz et- mek üzere oldukları haber ve- rilmiştir, €© Mösyö Hitler'in muavini olan ve Almanyada en mühim bir mevki işgal eden Mösyö Hess İngiltereye geçmiş ve bu hadise muhtelif tefsirlere yol açmıştır. © Mösyö Hitler ile Amiral Darlan arasında bir mülâkat ol- muüuştur ve aralarında kararlaş- tırılan anlaşma, Vichy hüküme. ti tarafından tasdik edilmiştir. €© Almanya, Kızıldenizi de, seyrüsefer için tehlikeli mınta- ka olarak ilân etmiştir. © Japon ordusunun nâşiri ef- kârı olan bir gazete şunları yaz- mıştır: “Sovyetler Birliğinin Alman. yaya verdiği malzemenin arttı- rılmasına mukabil Almanyanın Sovyetler Birliğini Asyada ser- best bırakmak suretiyle vir Sov- iki şıktan birini ter. cih etmek mecburiyetinde ka- lacaktır: *1 — Süveyşten kolaylıkla geç- meleri mümkün olan küçü harp gemilerini Akdenizde bıra- karak büyük üniteleri Cebelita- rık kapanmadan evvel Atlantiğe geçirmek, Fakat bu takdirde İ- talyan donanması akdenize hâ- kim olacaktır 2 — Her şeye rağmen, Malta, Kıbrıs, Girit, Hayfa ve bilhas. sa İskenderiye üslerine istinat ederek Akdenizde kalacaktır. Ançak, Alman kuvvetleri Sü- veyşe de hâkim oldukları tak- dirde İngiliz donanması Akde- nizde istinatsız ve mahsur bir vaziyette kalmak tehlikesine maruzdur. Mister Churchill'in son nut- kundan, İngilizlerin Akdenizi k | üçü büyük olmak üzere dört kapı- a aei 10 Altm kubbeleriyle —meşhur olan (Kâzımiye) Bağdada otomobille bir çeyrek saat me- safede bir kaza merkezidir. Kârmiye camii, hakikaten pek muhteşem bir sanat eseri olarak göz alıyor. Avluya, biri küçük, dan giriliyor. Büyük kapıların dışı fevkalâde nefis çinilerle süs- lenmiş. Avluya' girince insan da- ha muhteşem bir manzara ile karşılaşıyor. Hemen üç, dört yüz metre murabbalık bir yerden iba- ret olan büyük avlunun duvarları nefis çinilerle kaplı... Etrafta ge- ne çini kaplı küçük odacıklar... Ortada türbeye benzer çinili bir hina var. Asıl cami, avlunun ortasın. da..., Dört minaresi, iki kubbesi var. Minareler, şerefeler de dahil olduğu halde yukarıları altın lev- halarla, aşağıları çini taşlarla kap h... Kubbeler keza altın kaplı. Camiin de üç büyük kapısı var. lardan biri yerden bir buçuk bırakmak niyetinde olmadıklı ve her şeye rağmen Mısırı ve İ- rakı müdafaa etmek azminde ol- dukları anlaşılıyor. Bunun içindir ki, İngilterenin Almanyadan daha evvel davra. narak Septe ve Tancayı işgal e- derek Cebelitarık boğazı üze- rinde tam bir hâkimiyet tesis etmeleri en mantıki ve zarüri bir hareket olarak görünmekte- dir, M. ANTEN yet - Alman anlaşması yapıldı- ğı takdirde Japonya kolları bağ- lı kalamaz. Mister Roosevelt'in, bu kadar vuzuhsuz ihtimallerle dolu olan bir vaziyet içinde, Amerikayı angaje edecek mahiyette sözler söylemekten çekindiği ve hadi- selerin inkişafına intizar ettiği tahmin edilebilir. Bir Ceset Bulundu Evvelki gün Marmarada Kun- bağı denilen mevkide denizde bir ceset bulunmuştur. Ceset orta yaşlı temizce giyinmiş bir kadına aittir. Üzerinde hüviyetini isbat edecek hiçbir şey bulunmamış - tır. Mahalli zabıta hâdise etra - fında tahkikat yapmaktadır. İLOKMAN HEKİMİN £ ÖĞÜTLERİ!, D PATATESİ NASIL PİŞİRMELİ? Patatesin ne kadar faydalı yemek olduğunu bilmiyen kimse yoktur: Yüzde 20 den fazla şeker, yağı pek az olmakla beraber albü. min yüzde 2 olduğundan insanı haylice besler... Sonra dört tür - lü vitamin... Madenleri de ta - mam, Hele yediğimiz şeylerin vü- cude gerçekten giıda olmasına ya- rayan iyot madeni hatırı sayıla- cak nisbette. b Fakat patatesin eııdbüıyü.k İyi. liği, terkibindeki madenlerin ne. ıiğıesit olarak eî'(iiı:ıule alkalenlik getir idir. B h 'vetli. ni, hasta olmıyan sağlam vücutlü insanlar hissetymeıleşıse de hasta- lar pek iyi hissederler. Meselâ şe. ker hastalığına tutulanlar ekmek yedikleri vakit rahatsız olurlar. sa da, ekmek yerine patatesten ne kadar çok yeseler kendilerine do. kunmaz. Çünkü ekmek vücude ekşilik getirir. Şekerli hastanın en ziyade korktuğu hal de budur. Patates de şekerli olduğu halde, ekşilik getirmediği için zaten şekerli hastaya dokunmaz... Yüzlerinde erğenlik çıbanın. dan rahatsız olan genç- ler ekmek yemekte devam ettik. çe, ne türlü ilâç kullansalar çı. banlar geçmez de ekmek yerine patates yemeğe beşlayınca çıban. lar yavaş yavaş kaybolur. — İhtiyarlık da vücudün ekşime- dan kurtulamaz. Ekmek yerine patates yerse daha rahat eder, Fakat patates çiy yenilemiye. ceği için, onu nasıl pişirmeli? Patates yağda - tavada yahut fırında - kızarınca belki daha lez zetli olur. Fakat kesilip doğranı- larak kızğın ateşe karşı gelince vitaminlerinin ve madenlerinin ne olacağını tayin etmek güç o- lur... Patatesin kabuğunu soyduk tan sonra - doğramadan bile . su- da haşl vi inlerinden hiç bir şey kalmadıktan başka şe- kerinin yüzde yedisi, albüminin yüzde dördü suya gider, patate. sin besleme kudreti azalır. Onun kıymetli madenlerinden de yüz- de ondan yirmi beşe kadar gene suya karışır, Patates haşlaması- nın suyu içilemiyeceği için ma. denlere de yazık olur. Halbuki patatesi soymadan su- da haşlarsanız ne vitaminlerin- den, ne de madenlerinden hiç bir sey kaybolmaz. Çünkü vitamin. leri kaybettiren — sıcaklık değil, onların sıcaklığı ile beraber açık havava karsı relmeleridir. Pata.- tes soymadan haşl d lerinin kaybolması için de bir se- bep yoktur.. Ptatesi soymadan haşladıktan sonra soyup yeyince hazmı da pek kolavlasır... İsterseniz onu az ateşli külde de kebap edebilir- si demek olduğundan, ek:nek ye- dikce yaşlı adam vücut ağrıların. sini/. O vakit kabuklarını bile ye. mek çok kimselerin hosuna gider. metre yukarısma kadar altın kaplı, etrafı somaki mermer... Di- ğer kapılardan biri de yarıya ka- dar altın Üçüncüsü ise yalnız se- def ve billür. Camiin dış duvar. ları sedef, somaki altın lâvhalar- la billür ve çini ile yapılmış... E- sas kapı kâmilen gümüş kapla- ma.. Camiin içinde iki türbe var ki, (Hazreti Hüseyin) ahfadından 'İ- mam Musa Kâzım) ile (İmam Cevvat) burada yatıyorlar... Kâzımiye camiinde kadın, er- kek bir arada karışık namaz ki- labiliyorlar. Buradaki ziyaretgâh larda duvarları, kapı eşiklerini öpenler, takdis edenler pek cok görülür, Siiler, bilhassa varlıklı Siiler, İrakın neresinde olursa olsun, hattâ İranda bile, ölünce - kendilerini Necefte, Kerbelâda defnettirmek için vasiyet eder- ler. “Azamiye” de bulunan (İmam. Âzam) türbesini de ziyaret ettik.. Buranın da minaresi çinili, asıl türbe gümüş... Fakat “Kâzımiyç" camii gibi muhteşem ve zengin değil. Başka bir gün de Hint ve Afgan'ın bir kıblegâhı bulunan ve “Hazreti Şeh” ismini taşıyan ç— İ | Hamza Osman Erkan | (Afyonkarahisar Mebusu) İS Yazan: — Bir Kaç Çizgi İle Yeni İrak gelenleri ile bir arada, satına nail olduk. Başka bir gün de, insanlığın harikası olan (Ba- bil) harabelerine otomobillerle gittik. Asma bahçeleriyle, muh- teşem mabet ve saraylariyle çöl ortasındaki eski mamürenin bu- gün meydana çıkmış harabelerini birer birer dolaşarak gezdik ve resimler çıkardık. * ıâ Şubat 1941 Cuma akşamı Bağdattan Basraya müte- veccihen, Basra ile Bağdat arasın. da işliyen dar hatlı trenle, hare- ket ettik. Ertesi günü sabahleyin saat sekiz buçukta Basraya mu- vasalat ettik. Bağdat ile Basra arasındaki mesafe Ankara ile İs- tanbul arasındaki mesafenin ayni- dir. Bizi istikbal etmek üzere Bas- ra mutasarrıfı Salih Cebir Bey, General Konsolosumuz eski Sad- razam Tevfik Paşanın oğlu Bay (İsmail Hakkı Oktay) konsolos muavini Hasan Cevat, Basra me. busu Salih Başayan Paşa, İran (Abdülkadir! Geylâni) nin mu- azzam camiini ve (İmam Gazali) nin türbesini ziyaret ettik. (Abdülkadir' Geylâni) nin tür- besi etrafında oldukça geniş bir yerde seksen, yüz odalı bir yer var. Hindistandaki ve diğer is- lâm memleketlerindeki Kâdiri'ler buraya cok merbutturlar. Her se- ne binlerce ziyaretçi buraya muh. telif yerlerden gelirler. Misafir- hanenin ortasında Hint zenginle- rinden biri tarafınlan yaptırılmış güzel bir saat kulesi var. Hindis- tanda olduğu gibi, saatin bulun- duğu mahalde beş, altı yüz kişilik bir açık namazgâh yapılmış. Bu mahal, tamamen parmaklıklarla muhattır. Cami ve etrafında te- mizlik son derecedir. Avlunun bir köşesinde bir de mektep var. Bağdadın lokantalarından, si- nemalarından, tiyatrolarından, kahvehanelerinden bir şey gör- medik... Çünkü ziyaret ve ziya- fetlerden vakit bulmak imkânsız. dı... * * Bağdatta meclis reisi Muhlis Paşa, bizi, belediyenin (ziyafet ve balolar) için sureti mahsusada inşa ettirdiği, yeni bir binaya, bir çay ziyafetine davet etti... Ziyafette, bütün Bağdat ri- cali, âyân ve mebusları, kabile şehleri ve muteberanı vardı. Bina sade ve kibar, bahçesi de gayet güzeldi. Orada İraklı kardeşleri- miz tarafından çok samimi hüs- nü kabule mazhar olduk. İrakın umum nüfusu 5.000.000 a yaklaş- mıştır. M İraktaki müşahedelerimize gö. re İrak hükümeti, başlı başına bir ziraat memleketi olan İrakta zirai sahada şümullü bir sulama siyaseti takip ederek (Küt-ül-Am- mara) da ve (Hindiye) de inşa ettirilen iki muazzam baraj sa- yesinde bol bol sulanan ve esa- sen eskidenberi dünyanın en mümbit arazisi olarak şöhret bu- lan İrak toprakları bire asgari 50 ve azami 90 nisbetinde mahsul vermiye başlaması — sayesinde memleketin refah ve geçim sevi- yesini muvaffak bir şekilde yük- seltmiştir. Ayrıca münakalât iş- lerini de son derece teshil eden soseler yapılmıştır. Kara nakliyat kolaylığından başka Dicle ve Fı- ratta vapurlarla her tarafa nak- liyat yapılabilmektedir. İrakın Musul ve Kerkük taraflarında fışkıran petrol'ün temin ettiği büyük servete bütün bunları da ilâve ederseniz memleketin (E- konomik) kalkınmasının derece- sini tayin etmek mümkün olur. İrakınm petrol istihsalâtı bir sene zarfında taktiben 3 milyon tonu bulmaktadır. Hükümet spor işleri ile de yakından alâkadar olmak. ta ve bütün klüpleri bir araya toplıyarak yeni teşkilât yapmak- tadır. Bağdatta ondan fazla spor klü- bü vardır. Kerkük, Musul ve Basrada 2-3 ten aşağı olmamak üzere spor teşekkülleri meydana getirilmiştir. (Gençlik) spor teş- kilâtına dahil gencler askerlik dersinden başka bilfiil askeri ta- lime de tâbidirler. Bağdatta iki haftalık bir ika- metten sonra Basraya müfarekat etmeden evvel, bizim eski İstan- bul Şehremini Doktor (Operatör Cemil Paşa) nın eniştesi olan Bağdat Şehremini Erşed-el.Ume. ri Bey şerefimize yüz kişilik bir akşam ziyafeti verdi; ziyafette mebuslar, Bağdat eşrafı ve İrak vezaretlerindeki (İngiliz müşa- wirleri) vardı. Basraya hareketimizden bir kaç gün evvel de, İrak müzeler umum müdürü Sati Beyin delâ- let ve refakatiyle İngiliz kadın ar. keoloğu “Mis Certüd Bel” (1) in tesis etmiş olduğu (İrak âsârı â- polis müdürü ve Bas- ra eşraf ve muteberanından bir çok zevat istasyona gelmiş bulu- nuyorlardı. Basrada misafir olduğumuz ve Avrupanın en güzel ve yeni o- tellerinden farksız olan (Şat-tül- Arap) otelinin konfor, temizlik ve güzelliğini unutamıyacağım. Otel hükümete aittir ve İsviçreli bir müdür tarafından idare e- dilmektedir. Otelin hangi tarafı. na.göz atsam intizam ve temizlik görülüyor. İngilizce konuşan yer- li garsonların Üüstü başı temiz, gayet sade ve kibar olan tefrişa- tında da lüksten ziyade istirahat aranıldığı görülüyor. Bu otelle birlikte bir buçuk milyon İngiliz lirasına çıkan sarkın €n büyük hava meylanı da otelin ittisalin- dedir. Tayyare yolcuları bu otel- de kalırlar. Otel (Sat-tül.Arap)ın kenarında inşa edilmiştir. İlk günü istirahat ve lüzumlu ziyaretlere haşrettikten sonra, ertesi günü dünyanın en nefis hurmalarını yetiştirip ihraç et- mekle meşhur olan Basra bahçe- lerini ve limanını, limandaki mo- dern tesisatı, iki buçuk kilomet- re uzunluğundaki son sistem is- keleyi gezdik. Gümrük müdürü- nün refakatinde bizi gezdiren İ. raklı bir memur tam bir İstan- bul Türkçesiyle liman ve gümrük işleri ve tesisatı hakkında bize i- zahat veryordu. İrakta memnuniyetle müşahe- de ettiğimiz bir nokta da halkın mühim bir kısmının Türkçe ko- nuşmasıdır. Diyebilirim ki, İrak ricalinin çoğu, Türk mekteple- rinde okumuş ve yetişmiş zevat- Mühim kısmı Harbiye mekte- binden, mülkiyeden, İstanbul ve Bağdat hukuk mekteplerinden yetişmişlerdir. (Üçüncü yazı, Pazartesi günkü öeh İNT tika) ve Sati Beyin hi tiyle kurulan (İslâm âsârı) müzeleri- ni pek yakından tetkik etmek fir- ktır.) (1) Mis Bel Irak'ta ölmüştür, İııgiltggeden İsveç'e Gitmek İçin! Seyahatin çok güçîeştîğı günlerde yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki bir iki hudut veya bir iki yol daha kapanmasın! — sveçle İngiltere arasındaki mesafe gayet kısadır. Fakat bu- gün bu yol gayet uzamıştır. İste bu sebepten İngiltereli Mis Watson bugün yollarda kalmış- tır. İsveçteki İngiltere sefaretha- nesinde çalışmakta olan Mis Watson geçen yaz izinli olarak memleketine dönmüştü. O, ora- dayken düşmanlar birdenbire canlandılar. Bir gün ansızın Norveç işgal olundu, Yolunun kapandığını gören Mis Watson, ne yapacağını düşünmiye baş- ladı. Bu kadıncağızın işi başına dönmesi gayet mühimdi. Bu se- beple kendisinin Belçika, Fran. sa, İsviçre, Yugoslavya, Maca- ristan, Romnaya, Finlânda tari- kiyle dolambaclı bir seyahat ya- parak oraya varmasına karar ve- rildi. Mis Watson yola cıktı; Belçi- kadan Fransaya geçti;,Belgrada geldi. Buradan yoluna devam et. mek üzereydi ki, Romanyaya GÖZÜME CARPANLA K bi Yazan: Sevim SERTEL Gs Alman askerlerinin girdiği ha- beri çıktı. İngiltereli Bayan se. yahate devam etmenin doğru o- lup olmiyacağını hesaplamıya çalışırken, Romanyada kanlı dövüşmeler oldu. Artık oradan da ümit kalmamıştı. Talisiz Mis Watson, bir defa daha eşyalarını topladı. Bulga- ristana geçmek üzere bilet alır. ken, Bulgarların üclü pakta gir- diklerini öğrendi. Seyahatini yi. ne tehir etti. İki gün sonra Al- manlar Bulgaristana girmişler- di. Artık onun icin bir tek çare Yunanistan yolu ile Türkiyeye geçmekti. Fakat, Yunanistan harp halinde bir devlet olduğu için buraya gitmek üzere vize almak güctü. Aradan haftalar geçti. Belgrattaki İngiliz sefa- rethanesi bu vize meselesini ü- zerine aldı ve bir hayli uğras- tıktan sonra Mis Watsonu Yu. nan topraklarına uğurladılar. Artık Giritte Kaldı Mis Watson, Selâniğe gide- cek, oradan vapurla bu- raya gelecekti. Aksilik bu ya.. Bu kadar sıkıntı ve yorgunluk arasında yolda hasta düstü. U- fak bir Yunan kasabasında haf- talarca hasta yattı. Aradan za- man geciyor, Balkanlarda vazi- yet günden güne krışıyordu. Hasta döşeğinde Mis Watson bir gün Yugoslavyada ihtilâl ol. duğunu bir; kaçıiRin: sonra da Almanyanın Yugoslavya ve Yu- FU P 'VA.A_*"Aöğ_ rendi. Mis Watson artık iyileş- misti, yola çıkacaktı. Fakat, o Selâniğe varmadan Almanlar bu güzel Yunan şehrine girdiler. Artık Yunanistanda kalmak da doğru değildi. Mis Watson bir vapurla Türkiyeye geçmek üzere Pire limanına indi. Fakat vapur bulmak İmkân haricinde idi. Yunanistandan uzaklaşmak üzere vasıta arıyan diğer ecne- bilerden bazılariyle beraber u- fak bir sandal bulmıya muvaf- fak oldular. Genç bir karı koca, Mis Wat- son, sandalcı ve sandalcının on iki yaşındaki oğlu bu güç seya. hate çıktılar. İlk günü seyahat tehlikesiz geçti. Günlerce ser- seri serseri deniz üzerinde sü- rüklendiler. Bir kaç defa uzaktan adalar gördüler. Fakat deli rüzgâr hâlâ devam ediyordu. Ne dü di İlmin Kuvveti bbasi — hükümdarlarından Vâsık Billâh hususi dok. toru Mesua ile Diclede balık av- lamıya gider, Vüâsık saatlerce beklediği halde bir tane balıl tutmıya muvaffak olamaz. Bu fe na tesadüf hükümdarı o dereci sinirleştirir ki muvaffakıyetsizli. ğini Mesua'nın uğursuzuluğun: hamlederek: — Ne uğursuz adammışsın! Der. Kalk. Yanımdan defol git Taliinin kötülüğü bana da tesir ediyor!... Haksız yere kovulmadan müte- essir olan hekim cevaben: — Efendim, der. Beni yanlıs bir muhakeme ile azarlıyorsunuz Benim babam “Huz” şehrinden fakir bir adamdı. Annem de bir cariyedir. Buna rağmen ben bir çok hükümdarlarla dizdize otur- mak şerefine nail oldum, onlara nedimlik ettim; bir çokları be- nim hazakatimden yardım diledi- ler; onlarla hemmeclis oldum; zi- yafetlerinde bulundum, birlikte iş.ü-nüş ettik. Hepsi bana büyül ihsanlarda bulundular. Sâyelerin. de umduğumdan fazla servetlere nail oldum. Bugün memleketin en zengin adamlarından biriyim Bu sayıp döktüğüm şeylerder sonra bana uğursuz ve bahusus kötü talili demek doğru değildir Fakat, müsaade buyurursanız si- ze hakiki betbahtın kim olduğu: nu arzedeyim? Hakiki betbaht o zavallıdır k! babası, büyük babası, büyük ba- basının babası ve daha büyük ceddi hükümdar olduğu halde bütün bunları bir tarafa bırakır, îa:aylarında rahat rahat oturup büyük ıslahat yapacağına sazdan bir kulübeye sokulur, kendisini hasta edebilecek rüzgâra, soğuğa maruz bırakıp dünyanın en fakir adamlarının yaptıkları bir sanatı ihtiyar ederek bir balık tutmak için saatlerce felekzede gibi bek- ler! Bununla da iktifa etmez. Üs- telik başkalarına da uğursuzluk isnat eder. Vâsık, bu haklı tenkidi dinle- dikten sonra: — Mesua. Der. Şimdiye kadar bana hiç kimse bu lisanı kullan- mamıştır. Bu sözlerinden sonra senin malını müsadere ederek boynunu vurmaklığıma mani & lan nedir bilmiyorum. Cesaretine hayret ettim. — Hiç şasmayınız efendim.  Hmlerin malını, canımı ilimleri korur. Bizden her seyimizi alabi- Tirsiniz, ilmimizi alamazsınız. O. nu alamadıkca da bize daima mul taç olursunuz, Tarihçi | Askerlik İşleri I Askerlik Yapmamış Olanlar Çağırılıyor Fatih Askerlik Şubesinden: Her ne sebeple olursa olsun hiç askerlik yap mamış (312 — 332) dahil acemi İs- lâm ve gayri İslâm erat ile muhacir olarak yurda gelip de geldiği yaban- cı memlekette askerlik yaptığına dair vesikası olmıyanlar ve yine memle- ketinde iş mükellefiyeti şeklinde as- kerlik yapanlar talim, terbiye mak - sadiyle sevke tâbidir, Şübede toplanma günü 322 Mayis 941 Perşembe günüdür. Bu gibilerin mezkür günde behemehal şubeye gel- meleri, gelmiyenler hakkında kanu- ni takibatta bulunulacağı ilân olunur, Kadıköy Yerli Askerlik Şubesin- den: Şubemizde kayıtlı 312 ilâ 382 do- ğumlu hiç askerlik yapmamış İslâm acemi erattan bakaya kalanlar talim ve ferbiye için giydirilmiş olarak celp ve sevkedileçeğinden toplanma günü olan 22/5/941 perşembe günü şube- ye müracaatları ve bu davete icabet etmiyenler hakkında 1lll numaralı kanunun hükümleri tatbik edileleği ilân olunur, Bu ilân makamına kaim- dir. Yerli Eminönü Askerlik Şubesin- den: 1 — 812 (dahil) 332 (dahil) do- ğumlu acemi (sağlam ve sakat) ihti- yat erat sevkedilecektir, 2 — Toplanma günü 22 Mayıs 941 perşembe dü ne küreklerden istifade edilebi- liyordu. Bir gece nihayet rüzgâr bunları bir adanın sahiline at- tı. Karaya henüz vurmuşlardı ki karşılarına iki muhafız di- kildi. Rüumca konuşan bu neferler geldikleri yerin Girit adası oldu- ğunu söyledi. Gelen ecnebi. ler nezaret,altına alındılar. Mis Watson İngiliz otoritelerine te- lefon ettirdi. Hemen gelip ken- disini aldrlar. İsveçe gitmek ü- zere İngiltereden yola çıkan Mis Watson şimdi Girit adasında kalmıştır. Seyahatin buradan itibaren nasıl bir sekil alacağı henüz ma- lüm değildir. 8 — İşbu ilân davetiye makamm- da olup vaktinde gelmiyenler asker- lik kanununun 90 cı maddesi muci- bince cezalandırılacaklardır, Beyoğlu Yabancı Askerlik Şube - sinden: Beyoğlu ve Beşiktaş kazaları dahilinde oturan 312 dahil 332 dahil doğumlu ihtiyat yabantı acemi İslâm erat talim için sevkedileceğinden 22 Mayıs 941 perşembe günü şubede bu- lunmaları ilân olunur. Yabancı Kadıköy Askerlilik Şube- sinden: Kayıtlı 312 ilâ 332 dahil do- ğumlu, acemi İslâm ve gayri İslâm erat talim maksadiyle sevkedilecek- lerinden toplanma günü olan 22 Ma- yıs 941 perşembe günü saat 9 da nü- fus eüizdanlariyle beraber — şubemize müracaatları iendi YÜ : Na Ve rReT M Nam ü KPi Gi Gniğz ÖzeiLri