4 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

4 Mayıs 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAD b Ğ T 5 Zerke öi ——— 4.5.940 —— TAN TMAYE vi Muharrir, bu yazı ile medeniyet buhranı hakkındaki makale TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr 1 Sene 2800 Kr. 760 * 6 Ay 1500 * 400 * 8 Ay 0d 7 180 © t Ay 300 * Milletlerarası posta ittihadına dahil olmiyan Mmemleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 380, 16, 9, 8,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. İGÜNÜN " MESELELERİ | Yersiz Bir Tasarruf Son dünya vaziyeti dolayısiyle, her vekâlet, bütçesinde âzami tasarruf yapabilmek için tedbirler düşünmektedir. —Fakat vekâletler, bir taraftan fuzuli masrafların önü- ne geçecek çareleri araştırırken, di- ğer taraftan haksızlıklara ve mağdu. riyetlere sebebiyet vermemiye, hayat günden güne ağırlaştığı şu sıralarda bir çok ailelerin sefil ve perişan edilmemesine dikkat etmiye mecburdurlar. Bu meyanda, Gümrük ve İnhisar. lar Vekâletinin başvurduğu tasarruf çareleri hakkında okuyucularımız. dan ve vatandaşlarımızdan hergün şifahen veya tahriren bir çok haklı şikâyetler almaktayız. Bu mektup- lara göre, bu vekâletin tasarruf için ele aldığı en belli başlı çare, devlete 80 sene hizmet etmiş bütün memur. larını bir hamlede tekaüde sevket. mekten ibarettir. Mektuplarda buna karşı deniliyor ki; “Yapılan iş, içinde bulunduğumuz bu buhranlı günler için hakiki ve samimi bir tasarruf değildir. Otuz sene «zmet ettiği için işin. den çıkarılan bu memurların ekserisi 50 — 55 yaşındadırlar. Hattâ içlerin. de bir kaç yaş daha genc olanlar da vardır. ! Bazı memurları işinden/çıkarmak suretiyle tasarruf yapmak herhalde düşünülüyorsa, bütün ömrünü devlet hizmetine hasretmiş, kendine bir karyer yapmış ve orada faydalı olmuş emektar memurları değil, he- nüz stajiyer vaziyetinde olan veya devlet hizmeti bir kaç seneden ibaret bulunan memurları azaltmak sureti. laşasarrulu temin etmek hem hakiki ve sâamimi tasarruf gayesine, hem de hak ve adalete daha uygun düşer, Vekâlet erkânımna, çok hakiki bir tasarruf imkânını da hatırlatmak is. teriz. O da şudur: Bazı memurlar, gümrük tatbikat kursu muallimliği adıyla her ay maaşlarından gayri, bu iş için de bir ücret almaktadırlar. Onların, aldıkları bu paradan vazgeç. meleri lâzımdır. Bu kurs, senenin yalnız beş ayı açıktır, Otuz kadar me mura senede beş ay mesleki bilgi tedris edilir. Kendi vekâletlerindeki memurları tenvir için bu zevat maaş. larından gayri ayda yüzer lira alır. lar. Kursun bütçesi 30190 İiradır. edeniyet buhranı hakkın. daki yazılara devam ediyo. rum: Bugün, Fransanın tanınmış iktı. satçılarından Francis Delaisi'nin, yedi sene evvel açılan bir ankete verdiği cevabı hulâsa edeceğim. F. Delaisi, 1914 harbinden bir. kaç ay evvel (Gelen harp) ismile nesrettiği bir risalede bu harbin vukua geleceğini büyük bir vu. zuühla göstermişti. Kendisinin, zamanımızı alâkadar eden iktısadi meseleler üzerine bir çok mühim etüdleri ve eserleri var- dir. Bunlardan bilhassa (Les con- tradictions du monde moderne) İsmini taşıyan eseri, iktısadiyatta, ıhtısası olmıyan insanların da ısti. fade ile okuyabileceği kıymetli bir kitaptır. Şimdi, bu derin görüşlü iktısat. çının, (Medeniyet buhranı) hak. kındaki noktaj nazarını hulâsa e. delim: “Devri buhran tabiri iki senede taammüm etti. Rağbet kazandı; çünkü ilmi bir edası vardır. Yarım asır evvel Clement Jug- lar, refah ve inhitat devirlerinin biribirlerini takip ettiğini kaydet. miş ve bunları evvelden tahmin et. meği mümkün kılacak bazı işaret.. ler vermişti. O zamandanberi iktısatçılar me. todlarını tekemmül ettirdiler. Cam. bridge'de, Harvard'da, Berlin'de tesis edilen (Konjonktür Enstitüle. ri) namütenahi istatistikler, gra- fikler, monografiler neşrettiler. Fakat bu meselede halkı alâka. dar eden şey, bu âlimane mesai değil, belki . güzel havadan son. ra yağmur geldiği gibi . refah se. nelerini inhitat senelerinin takip etmesidir. 4 Buhfanlar da, fırtınalar, seller, mevsim rüzgârları gibi tabiatin değfişmez kanunlarının tezahürle. ridir Bunun içindir ki, bu hâdise. lerden kimse mesul tutulamaz. Bu telâkki, işlerin idaresine herhangi bir surette iştirak edenlere uygun gelmektedir. Bundan başka, eğer kış yazı ta. kip ettiği gibi, inhitat ta refahı ta. kip ediyorsa, iyi mevsimin de fe. na havadan sonra geleceğinden kim se şüphe edemez. Böyle olunca, sağnağa karşı, bir kaç (Himayeci tarifesi) ve (İşsizlik tazminatları) şemsiyesini açmak kâfidir. Fırtına kendiliğinden geçecektir. Bekle. mekten başka yapılacak bir şey yoktur. Suiistimalleri ortadan kal. dırmak ve hataları tashih etmek i. :;.'ln cehid sarfetmek beyhüde ve İğneyi kendine, çuvaldızı başk BeçÇ M B Baro Umumi Heyetinde Görüşülen Meseleler 30/4/940 tarihli gazetemizin “Gü. nün meseleleri,, sütununda Baro u- mumi heyetinin yaptığı toplantıdan bahsetmiş, vatana hıyanet suçlula- rına ait müdafaaların avukatlar ta- rafından deruhte edilmemesi hak. kında avukat Mesut Selenin teklifini haklı bulduğumuzu yazmıştık. Bu münasebetle avukat Etem Ru- hi Balkandan şu mektubu aldik: “30/4/940 tarihli gazetenizin beşinci sayfası birinci sütununda (İki Derdin Halline Doğru İlk Adım) — sername- N sütununuzda Konyalı İbrahim Hakkı- nın davası istihdaf edilerek (Bir adam mensüp olduğu millet ve Ebedi Şefinin hakkında ağıza alınmıyacak tefevvühatta bülunuyor, buna muttali olan gazeteciler, Oonün —suçünü alâkadarlara duyurmak maksadile neşrettikleri zaman dava açmak cCesaretini gösteriyor. Üstelik kendini mü- dafaa edecek bir avukat ta buluyor) diye Yazdığı satırlarda bütün efkârı umumiye- nin. malümu olduğu veçbile ben avukat Etem Ruhiyi istihdaf eylemiştir. Matbuat & dd h siha tevfikan şu aşağıda yazılı cevabımın dahi neşrine delâletinizi hüsnü niyetiniz- den diliyorum: Benim nazarımda ne İbrahim Hakkıyı fteshir edenlerin ve ne de bana taş atan- ım'mızı.ak.ısıuanneBboı:l!Şeilıevmekve Ne de vatan meselesi değildir. İbrahim Hakkı kendisini tahkir eden gazetecileri Mmahkemei adalete tevdi etmekle medeni Vazifesini yapmıştır. Onu müdafaa eden avukat ta Aadalete hizmet etmiştir. Biz Zâzeteciyiz, diyenler; vatandaşların na- TMüs ve'mukadderatı ile oynamak hak- â malik değildirler. Ben vatanımı her © o yazıyı yazandan ve Mesut Selen- den çok severim. Ve bu sevgim memleke- Hin bütün ricali inkılâbınca* malümdur. vatanım için Balkanlarda kanımı :':mğüm zaman, bu baylar belki yoktu- İşte, ilmi edası sayesinde her ne- vi mesuliyeti bertaraf eden ve her nevi teşebbüsten muaf kılan bu formülün bu kadar büyük bir rağ. bet kazanması bu surştle izah e- dilebilir. O, gayri memnunlara ol. duğu kadar endişe edenlere de şu- nu söyler; Sabrediniz. Buhran ken. diliğinden — halledilecektir. Bu, devri buhrandır! Bununla beraber, matbuatta, bu kıymetli formüle artık şimdi rastlanmıyor. Uzun zamandanberi bugürkü inhitat ve buhran, vüsat ve imtidat bakımlarından bütün evvelkilerini geçmiştir. İşlerin tekrar başlayacağı o ka. dar çok defa boş yere ilân edilmiş. tir ki, artık hiç kimse bunun oto. matik bir surette tahakkuk edece. ğine inanmıya cesaret edemiyor. Öyle ise, bugünkü buhranın, ev. velki bühranlar gibi olmadığını ka. bul etmek mi icap ediyor? İktisadi darvinizm azla istihsal, az istihlâk gi. bi, bunlardan hiçbir şey an. lamıyan insanların önünde, anla. şılmaz mefhumları ifade etmek i. çin kullanılan bu tabirleri bir ta. rafa bırakalım. Sadece iktısadi hâ. diseleri tarihi inkişaflarında takip edelim. Fransa ihtilâli, korporasyonları « evvelâ Fransada, sonra da sira. .yet dolayısile, beyaz ırktan olan bütün memleketlerde - kaldırdığı gündenberi (Serbest iktısat) reji. mi altında yaşıyoruz. Her vatan. daşın hiçbir müsaadesiz ve kon- trolsüz herhangi bir teşebbüsü ya. ratmıya ve inkişaf ettirmiye hak. kı vardır. Eğer meydana getirdiği şey kâfi talep karşısında kalırsa Devri o ediyor ve Fransız iktısatçılarından F. Delaisi'nin fikirlerini o ©o —) Buhr YAZAN: Sadrettin Celâl ANTEL zengin olacaktır. Eğer, esasen meş. bu olan bir piyasaya düşerse, ya. şamak İçin, rakiplerinin, müşteri. lerinin bir kısmını elde etmesi i. cap edecektir. Eğer faik bir teçhi. zat ve daha büyük bir sermaye sa.- yesinde buna muvaffak olursa, bu bakımlardan daha zayıf olan mir esseseler ortadan kalkmıya mec. bur kalacaklardır. Yaşamak ve muzaffer olmak i. çin herkes rakibinden daha iyi ve daha ucuz istihsalde bulunmakta, bunun için de ilmin bütün yeni kaynaklarına, vasıtalarına müra. caat etmekte ve şiddetli bir reka. bet dünyayı, harikulâde bir teknik terakki yolunda ileriye sevketmek. tedir. Kârın da zararın da hududu yoktur. Bu, hayat kavgasıdır. Hiç bir otoritenin buraya biraz nizam koymıya küdreti yoktür. Ne reh. ber, ne de kontrol... Devletin tek vazifesi, rakipler arasında tali ntü- savatını İdame etmektir. İşte serbest iktısadın doktrinini « ve uzun zaman tatbikatı - bu ol. muştur. Bu. hakiki bir iktısadi Darvi. nizm'dir. Burada, istihsalin istih. lâke âyarlanması, zayıfların orta. dan kalkmasınar (en kabiliyetlile. rin bekasına) müncer olan (Ha- yat rekabeti) ile temin edilmekte. dir Bu, şüphesiz, namütenahi kuv. vetlerin israfını mucip olan barbar bir sistemdir. Fakat ne de olsa, bir rejim altında, hudutsuz kâr hır- sı ile kamçılanan, fakat iflâs kor- kusu ile frenlenen insan, bir asır içinde dünyada ayni zamanda mu- azzam ve devamlı teşebbüsler mey. dana getirmiştir. Son asır içinde beyaz ırkın harikulâde tevessüünü büyük mikyasta ona borçluyuz. Kör ekonomi : H er teşebbüs için mücadele, az çok dar ve mahdut bir sahads vukua geldiği müddetçe bu âyarlama keyfiyeti, bazı mahalli iflâslar pahasına buhransız bir su. rette kolaylıkla tahakkuk etmiş ve hemen hiç kimse bunun farkımda olmamıştır. 1860 senesinden son- raki iktısatçılar, bunu tabii bir ka- nunun neticesi olarak telâkki edi. yorlardı. Fakat az zaman sonra şimendi. ferlerin ve vapurların inkişafı, bü. tün dünyayı mücadele sahası yap. tı. Ayni zamanda müstahsillerle, müstehlikler arasında mutavassıt. Jar (Toptancılar, perakendeciler, Kurtiyeler) çoğaldı. Bunlardan her biri, kendine mal veren müesseseye borcunu üç ay vade ile ödemeği taahhüt ediyordu. Bankalar da bu parayı. küçük bir iskonto muka- bilinde derhal tediye ediyaorlardı. Bu suretle mallar, kati alıcısının e- line geçmeden çok evvel ödenmiş oluyordu. Bu şartlar içinde müstahsil, is. tihlâk ihtiyaçlarını karşılayabildi. ğinin yahut bu ihtiyaçları aştığının nası! farkında olabilir? Onun hiç olmazsa, mutavassıtlardaki stok. ların hacmini bilmesi lâzımdır. Bazı ehemmiyetli ham maddeler için hususi kurtiyeler, müşterileri. ne rehberlik etmek için tahmin. lerde bulunurlar: Fakat “Görülen” stokların yanında, bankalar nezdin. deki kredilerine zarar vermekten korkan perakendecilerin sakladık ları stoklar vardır. Çünkü müşte. rileri, biribirlerinden haberi ol- mıyan bir kaç bankadan ayni za. manda avans almaktadırlar. Böy- lece herkes, körü körüne istihsal yapmakta, satmakta, satın almak. ta ve iskonto utmektedir. Bazı büyük teşebbüslerin hari- kulâde inkişaflarına hayran olan halk bunların, uzun uzadıya düşü- nülmüş bir plâna göre büyüdük. lerini zannediyor. Bunların en bü. 'Yüklerinin bile anpirizmin ve taklit imsiyakının mahsulü olduğunun farkında değildir. — Mahir ve cesür'bir adam yeni bir ihtiraı istismar etmek ve yeni bir piyasa açmak isteyince, sağa sola başvurur, kredisini tüketir if. lâs eder. O zaman diğer biri işe el atar ve başlangıcın zaruri olan ha- talarının ve tecrübelerinin masraf. ları iflâsla amorti edildiği için, mu vaffak olur. Derhal beş on kişi onu taklit ederler ve, ,halk yeni mala alıştığı için, servet yaparlar. O za. serisine devam — - hulâsa ediyor: man, kuvvetli bir iş bankası ile mMünasebeti olan bir adam ortaya çıkar. Teşebbüslerini inkışaf ettir. mek için - muhterie vermek ıste. mediği - sermayeleri onlara verir. Tabii olarak, onların üzerimnde kon.- trolünü tesis edebilmek için, aksi. yonların mühim bir kısmını ken. disi ve arkadaşları için alıkoyar. Az zamanda, istihsalde ve temet. tüde büyük bir inkişaf görülür. Borsada aksiyonlar kapışılır. Bunu gören diğer bir iş bankası geri kalmamıya karar verir; ayni cinsten teşebbüsleri bularak onla. ra sermaye temin eder; İcap eder. se bizzat kendi bunları yaratır. Gayet tabiidir ki, hareketin ba- şina Fransız bankaları geçmişse, İngıliz, Alman, Amerikan, Belçika ve Holanda bankaları onları takip etmekten geri kalmazlar. Yeni mal. lar için alıcı, yahut sadece yeni ak- siyonlar için talip bulunduğu müd. detçe. böylece devam eder. Anpirizm ve rekabet, işte bu sis. temde iktısadi inkişafın tek kal desi. Darvin ıstıfası : u gidişe göre, bir sanayi şu. besinin istihsalâtı, hiç kim. se farkında olmaksızın, ihtiyaçları aşmıs olabilir. Günün birinde, çok ileri gitmiş bir teşebbüs iflâs eder ve stoklarını piyasaya atar. Bun. iar alıcı bulamazlar. Bazı ihtiyatlı sanayi adamları telâşlanarak,'fazla istihsallerini elden çıkarmıya gay- rot ederler. Fiyatlar, gelir fiyatın. dan aşağıya düşer; müesseseler if. lâs ederler. O zaman bankaları kor- ku alır, vâdeli muameleleri dur. dururlar; müşterilerini, hattâ zi. yanına mallarını satmıya İcbar e. derler. Fiyatlar düşmekte devam eder; bunu yeni iflâslar takip ey- ler. Bunun üzerine alacıaklarını za. manında alamıyan bangalar da if- lâs ederler. Bankalarda mevduatı tlanlar'telâşa düşerler, Paraları. nın ne yapıldığını bilmedikleri i. çin, en ufak bir havadis onları banka gişelerine hücum ettirir. Fe. ci bir vaziyet hasıl olur; bankalar, alacaklarını alamadıkları bir za- manda borçlarını vermek mecbu. riyetinde kalmışlardır. Yavaş yavaş, kredinin enternas. yonal mekanizması, bütiin sanayi şubelerini, bütün — memleketlerde mütesanit bir ha'> getirdi, Bir sa. nayvi şubesindeki fazla istihsal, çok LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ SÜLÜK KANI TEMİZLER Mİ? Bahar mevsimi Bahar Bayramı gününde bile kendisini gösterme- diği halde, İstanbulun bazı ma. hallelerinde sülük satıcılarının do- laşması —satılan bir malın alıcısı bulunduğu kaidesine göre— Mayıs ayında, kanlarını temizlemek fik- riyle vücutlarına sülük yapıştır- mak sevd kapılanların hâlâ bulunduğunu gösteriyor... Vâkıâ bu murdar hayvanın he. tehlikesi de kalmaz. Fakat buna karşılık, sülüğün ağ. zından çıkan hirüdin adındaki madde insan için bir zehirdir. Bu zehirden kana karışınca karaciğe. re dokunur ve en hafif tesiri insa. na şiddetli bir kaşıntı vermek olur. Bu zehirin en fena marifeti kan- daki pıhtılanmak Kassasını kay- bettirmektir. Kandaki bu hassa, insanın bir tarafı kesilince kanın kimlik tarihinde lesef— pek eski bir yeri vardır. Onun hekim. likte kullanılmıv» -» nı yirmi asır önceye kadar çıka- rırlar. Hele geçen XIX uncu asrın ilk yarısında sülüğün hekimlikte gördüğü — rağbet inanılamıyacak kadar büyük olmuştu. Bu suretle, Avrupa memleketle., rinde yetiştirilebilen sülükler tü- b iş olduğundan Avr bi M leketimize baş vurmuşl ve buradan sülük ihracatı mühim bir ticaret kaynağı olmuştu. Meş. hur Fransız şairi Lamartin bile Sultan Mecidin kendisine hediye ettiği çiftliği sülük - yetiştirmiye tahsis ederek bir yılda iki bin altın lira kadar bir para k: k mâni olduğu gibi, bir ta- raftan da mikroplu hastalıklara karşı bir mukavemet vasıtasıdır. Onun için sülük — yapıştırıldıktan sonra, insanın bir tarafı kesilip te kan akmasına sebep olmasa bile, mikroplu hastalığın şiddeti artar. Bazı kimselerde, bir tarafı kesi. lince kan akmasına büyük bir isti. dat bulunur. O zaman sülüğün te. siri dehşetlidir. Sülüğün emdiği _yorden kan akar, akar ve hiç bir ilâçla durdurulamaz. Hekim vak- tinde yetişirse kanın durmadan ak- tığı yeri diker, fakat yetişemezse.. Bu büyük tehlike çocuklukta da- ha ziyade olduğundan eskiden her. kese sülük yapıstıran hekimler düşünmüştü. : Sülüğün insan kanını temizlemi. ye yarayıp yaramıyacağı düşünü. lecek bir mesele değildir. Çünkü sülük yapıştırmak herşeyden ön. ce tehlikeli bir iştir. Vüâkıâ bu hayvan pek iğrenç ol. makla beraber, onun mikropları taşıyarak kan emdiği yere bırak. masından korkmıya yer yoktur. Çünkü sülük mikropları telef eder. Bu hayvanın kan emdiği yere son- radan temiz bir pansıman yanılın. ca mikropların orayı kirlettikleri “ tan çekinirlerdi. Çocuk ölmıyanlar bile çocuklara sülük yapıştırmak. için de karaciğer, herhangi bir se. bepten dolayı, bilhassa sıtma has- talığından sonra, yorgun bulunur- sa ayni tehlike vardır. R Melhuz tehlikelerin hiç biri vâ., ki olmasa da, sülük yapıştırmak, iğrenilecek kadar çirkin bir iştir. sağlam olan diğer bir sanayi şube- sinde de iflâslar tevlit edebilmek. tedir. 19 uncu asrın sonundanberi dünva buhranları, gittikçe daha ge- niş ve daha çok olarak vukua gel. mişlerdir. Bu buhranları halletmek için yapılan Cihan Harbi, onlatı daha vahimleştirmekten başka bir şey temin etmemiştir. Süphesiz, Darvinci ıstıfa hâ!â devam etmektedir. Fakat şimdı; bir kaç memlekette tek bir sanayi şübesine inhisar eden ferdi iflâs. lar, âyarlamayı tekrar tesise kâfi gelmemektedir. Buhranlar, dünya mikyasında genişlemişlerdir. Bu geniş kasırgalarda, en ihtivatlı sa« nayi adamları da, en beceriksizleri gibi harabiye — sürüklenebilirler. Böyle felâketlere karşı ferdi te- şebbüs ve mesuliyet ne yapabilir? Bundan dolayıdır ki, karınca, a. rı gibi en zayıf olan hayvanlar, müşterek tehlikeye karşı muka- vemet etmek için inzıbatlı gruplar tesis ettikleri gibi büyük sanayi te. sebbüsleri şeflerinin de, ferdiyetçi. liklerinden vazgeçerek, felâketlere sehebiyet veren fiyat düşmelerine karşı kendilerini korumak maksa. dile, sendikalar, karteller teşkil et. tikleri görülmüştür. Maalesef onlar. - hakikatte te. sis ve idamesi çok güç olan - kendi iktısadi gruplarına istinat edecek. leri yerde, sâyi ekal kanunu onları, hazır bir cihazı kullanmıya siyasi devletin himayesine müracaate sev ketmiştir. İşte bu inhiraftır ki, serbest ik. | tısadi tahrip etmiş; zamanla, âyar. / lama buhranlarını bir rejim buh. ranı haline getirmiştir. Francis Delaisi'nin, buhranların Murdar bir hayvanı kanı temizl Mmiye vasıta etmek, ilâçları süslü şişelerde görmek istiyen bu zama. nın temiz zevkine aykırı düşer. önüne geçmek için alınan muhtelif yarım tedbirlerin mahiyeti ve ki. fayetsizliği ve alınmasını zaruri bulduğu esaslı tedbir - hakkındaki düşüncelerini, gelecek makalede Sülük yapıştırmak medeniyette yüz yıl geriye gitmek demektir. bildireceğim. bi - B GÖRPÜŞLER| * . Halkın Şikâyeti ? s. Yazan: Sabilu;' Zekeriya Sel p er gazete muharriri karilerin- den bir çok mektuplar alır. | Bu mektupların içerisinde en cidi leden en saç kadar çeşil çeşit meseleler, davalar, ikazlar, kâyetler vardır. Bir ay zarfında to; ladığım kari mektuplarının yeti, halkın devlet memurlarıniı hâkimlerden, vesair yüksek mevki. | lerde bulunan eşhastan gördü j dürüşt muameleden şikâyettir. Bunlardan bir tanesi diyor ki; —— “Halk hükümeti diyorlar, fal halkın, iş sahiplerinin, devlet müe seselerine, veya şahsi müesse işi düştüğü zaman halkın gördü kaba ve dürüşt muameleyi, halk hü kümetiyle hnasıl telif edebilirlel Halk hükümeti olmasına lüzum otokrasi dahi olsa, ferdin, diğer h hangi bir fertten göreceği muame insan muamelesidir.,, Bir ikincisi de şöylece şikâyet. diyor: “İşimin düştüğü memurun yanına girdim. Evvelâ bana sen diye hıt: etti. Ben de cevap verirken ona, s diye hıtap ettim. Derhal kaşla çattı: ; — Bana sen diye hitap etmek ce. saretini nerden aldın? Sen kim o yorsun? Dedi. ç — Bana sen demek cesaretini s nereden alıyorsan ben de oradan dım, dedim. Beni derhal dışarı du. Sen kim, siz kimdir? Siz bir hi met işareti ise, benim işimi görmi mükellef olan memur, veya iş s neden hürmete lâyıktır da ben & ğilim?,, Bir üçüncüsünün de şikâyeti m kemelerdendir: “Beni şahit olarak davet ettiler İşimi, gücümü bıraktım. Adalet tahakkukuna hizmet için mah ye gittim. Evvelâ mübaşir korido Hasan, Ali, Ahmet diye isimlerim çağırdı. Bir Bay ilâvesine lüzum gör. lâübali ses, insanlara müsavat ve a. | dalet dağıtan bir koridorda 5 memiş olsaydı, kendimi Balıkpı rında zannedecektim. ' Hâkimin nına girdik, o da, sen diye hitap | ti. Gördüklerimi hâkimin istediği ş kilde anlatâmamısım... Kızdı, bağ miya başladı. Büsbütün - şaşi Nihayet beni tahkire kadar ileri ti. Ayni muameleyi ben yapsayı devlet memurunu makamında tah etti, diye derhal aleyhime zabıt tarlar, ve beni mahkemeye verir! di. Devlet memuru makaminda kir edil halk hadet herhangi bir işi için mahkeme düştüğü zaman niçin tahkir bilir? Devlet memuru insan, hü te lâyık ta, halk neden bu hürn lâyık değildir?,, Üa Gelen diğer' mektupların da m asağı vukarı bu şikâyetlerdir. B kâyetlerde yalnız bir âdahı mu: noksanı değil, insana verilen kı noksanını. ferdin şahsiyetine hürn noksanını, halka verilen ehemmiy noksanını görüyoruz. Hangi bir sebep veya iş hergün geldiğimi konuşurken âdabı muaşeretin ettiği bir mükâleme tarzı vardır. | zaket b birinci kaidesidir. K balık, dürüşt muamele, ferdin ş bir kusuru olmakla kalmaz, me ketin terbiye seviyesini göste itibariyle umuma şamil bir mi alır. Fertlerin biribirlerine olan ameleleri ne kadar nezaket ve te ye budutları içinde cereyan ede! o kadar memleketin terbiye seviy ni yükseltmis olur. Bu şahsi ku: dan kurtulmak, umumi terbiye yesine yardımı bakımından dahi zumludur. Kültürün insanlığa en büyük metlerinden biri de, insana, İnsan © duğunu öğretmesidir. Esir, köle şak, diye bir. kısım insani m bir kısmını efendi diye, mafevk (« ayıran, birine hürmeti, diğerine kiri lâyık gören hiç bir. kültür ) tur. İnsan insandır, herkesten leci uıı : üstahaktır. Hele mahkemeler gibi, ad müsavatı tevzi vazifesiyle mükelle insani ve yüksek hislerin en ) ğini temsil eden hak evlerinde, h karşı yapılan dürüşt hiç bir mazereti yoktur. Kanu zarında insan farkı, ırk, cins, | hep farkı yoktur. Her insan mi dir. Neden işi mahkemeye fert, sen, Ahmet veya Mehmettir siz ve bay değildir? Otur, kalk, gibi, adaletin karşısında ferdi. çük gören zihniyet, halkçılığa bir zihniyet değildir.. Hepimiz sanız; ayni kanunun hepimize v ayni haklara sahip insanlarız... din, zayi olan hakkını kurt için sabahtan akşama kadar di adalet, önünde ferdin şahsiyetinin haysiyetinin zayi olmasına nasıl saade edebilir? zımni t

Bu sayıdan diğer sayfalar: