Tarihi Tefrika: No. 17 Yazan: ULUNAY “O Halde, Ana, Söyle Neler Yapayım?,, Saver cevâbını almıştı. Eğildi ye- ri öperek salondan çekildi; atına bi. nerek süratle konağına dönerken ken 'di kendine: — Biraz daha ısrar etsem beni ta. mamen Adilin eline bırakacak! di. yordu. Konağının harem dairesine girdi; 'n birine: A — Ümmülfatin'i çağır! Ümmülfatin, küçük yaşında iken annesi vefat eden Şaverin süt anası idi. Son derece akıllı ve malâmetl bir kadın olduğu için pek müşkül za- manlarda vezir onun reyini sorardı. tiye kadın içeri girer gir. mez, vezir: — Nesnas yine tecavüze başladı! dedi. Şaver rakibine Nesnas, yani maj. mun lâkabını vermişti. Kadın sordu: — Ne yapmak fikrindesin? — Mukavemet edeceğim. — Nesnasla başa çıkabileceksen | kat işin inceliğini kavrryamaz. N dayanmak doğrudur. — Başka ne yapabilirim? — Başa çıkabilirsen diyorum. ra mağlâp olursan konağın, bütün servetin yağma edilecek, çmlâkin zaptolunacak, çoluk çocuğun kaçınır ya vakit bulamıyacaklar. Senin de derini yüzerler, Azid ne dedi? — Hiçbir şey söylemedi. Sözleri- ne yalnız esnemekle cevap verdi. Akıllı kadın; — Halifeden hiçbir şey bekleme. Ubeydullakülmehdinin tesis, Muizid- dinullah'ın tevsi eylediği bu devlet, bugün Azid gibi bir adamın elinde kaldı. Korkuyorum Fatımi hilâfeti 8on devirlerini yaşıyor, sana evveice werdiğim nasihatleri takip eyleme. (din. Bugün bunun cezasını çekiyor. sun. — Nasil takip eylemedim? Her Bözüne harfiyen riayet ettim. — Nesnasla ittifak et. Azidi hal'e- .diniz, oğullarından birini ielâs ediniz, dedim. Sen ise bilâkis Nesrüsla mu. hasama edip halifenin mevkiini tah. kim ettin. — Sonra Nosnastan nasıl kurtula. caktım? — Tarihten ibret değilse de ders te almadın mı? Abdülmelik Bin Mer- © dan saltanat şerikinden nasıl kur- tuldu? Şimdiki vaziyet karşısında sen de, Nesmas ta zayıf kaldınız. Bun. dan bilmiyerek istifade eden Azid ol. du. Siz biribirinizle uğraşıyorsunuz. O da zevkinde, safasında... — Yakında Nureddinden gelecek kuvvetle Nesnası ezeceğim. — Bu da yanlış, Nureddin gibi kurnaz bir adam senin rakibini orta. dan kaldırdıktan sonra #eni, hattü Azidi kaldırmakta tereddüt eder mi? — O halde ana, söyle ne yapayım? sana yardım için haber gönderdin mi? — Evet, Ebu Cazimi gönderdim. — Bu adamdan emin misin? — Elbette eminim. Benim çok lâtlumu görmüştür, batırma ge'mi- yecek kadar ihsan verdim. — Sana olan merbütiyeti verdiğin paradan döleyı ise; Ebu Cazimi satın almak Nesnas gibi kurnaz bir herif için güçiş değildir. Ben katiyen hükmediyorum ki, Nesnasın bu iş- ten haberi vardır. Şimdi söyliyeceğimi iyi dinle: Der- hal adamlarını toplayıp, başına geçe- ceksin. Mümkünte Nesas'ın adam- Jarinı para ile itma et Açıkça hü. cum €yle. Nureddinin kuvveti yetiş. meden bu İş halledilmeli, Mısırda ya o, yahut sen kalmalısın. Bir kında iki kılıç olamaz. Zaten sen yapma- san, Nesnas sana hücum edecek. — — konuşuyor. Buna verilen cevap bu ise, biz ne yapalım?,, (Bu mektupların ve meselelerin cevap- Jarımı toplan vereceğim.) . HAMİŞ — Müddelumumiliğin ve Iş Bürosunun tetkikatı bu münferit hâdise üzerinde müsbet bir netice vermese dahi, ben gelen mektupları itibariyle neşre dar durulması ve mevzuu incelemek fır. Bu itibarla bu hâ- disenin ortaya çıkması içtimai be üzerinde icap den bir zi| — Azid ne olacak? — Nesnas ortadan kaldırıldıktan sonra, Azid'i hal'etmeli. — Memlekette fena tesir eder, di ye korkuyorum. — Sana Fatımlleri ortadan kal dırmalı demedim, Azid'i hal'etmeli, dedim. Yerine oğullarından birini, hattâ en iktidarsızını geçireceksin. htta oturacak. Fakat sen hükü- wet edeceksin. — Evet, ben de başka çare göre miyorum, — Nureddinin kuvvetleri gelme- den Nesnasa galebe çalarsan, © 21. man Halep sultanını âsayişsizlik ba- henesile Mısır işlerine müdahaleden belki vaz geçirebiliriz. Bu, yardım için göndereceği kuvvetin başına ta- yin ettiği adamlara göre değişir. — Zannıma göra, bize yardım et- mek üzere gelen kuvvetlere Esedud. din Şirkoh kumanda ediyor. Ümmülfatin düşündü: — Eseduddin iyi bir askerdir. Fa- nas'ı ortadan kaldırırsak; Misir kur. taracağımızı zannediyorum. Misiri kurtarmak demek, kendini kurtar. mak demektir, dedi. Fakat ikiside bilmiyorlardı Ki, Şirkoh yanında müşavır ve erkânı- harbiye reisi sıfatile Şarkın büyük dehasını beraber getiriyordu. * A dil'in müsellâh kuvvetleri Ni- lin kenarında toplanmışlardı. Oradan Ezher civarındaki evlere bö. lük bölük dağılıyorlar, rest geldikle. ri dükkânların kapılarını kırarak, ellerine ne geçerse, yağma ediyor- lardı, Adil, ihtilâli konağından idare ediyordu. Şaver'in malyati, rakibinin adamlarından “Müetçe daha uzür»Fa: kümet süsü verdiği için, “teş sağlam temeller üzerine kurmuştu. Evvelâ Adilin konağına" "bit adam göndererek, beyhude kan dökülme. mesini ve bu âsayişsizliğe bir niha. yet verilmesini, biraz şert bir lisan ile söyletti. Adil, gelen adama: — Efendine söyle! dedi, Mısırın hakiki veziri benim. Kendisine böyle sis vermesini kabul etmem. Ona, bu akşama kadar müsaade «ediyorum. Çoluğunu, çocuğunu alsın, Mısırdan çıksın, gitsin, Hiçbir çöpüne, hattâ Masırdaki emlâkine de dokunmuya- cağım. Verdiğim bu mühlet zarfın. da dediklerimi yapmazsa; pazar yö- rinde çökertip. boynunu vurdurasa. Rum. Ve bir daha bana haber gönde- rirse gelen adamı geri göndermem. Şaver, Adilin bu tarzda bir cevap vereceğini tahmin etmişti. Maiyetia- deki zabitleri topladı: — Bizim kuvvstimiz, Nesnasm kuvvetinden çok azdır. Mümkün mertebe kendimizi * tehlikeye atma. malıyız. Eğer mağlüp olmaktan kor- kuyorsanız, mücadeleye girişmiye- im. Sizi tamamen serbest bızakıyo. | rum, dedi. Zabitler Şaver'e teminat verdiler. Vezir kuvvetlerini muntazam bir teş- kilâta tâbi tuttu, Kendisine tâbi o. lanların bir yanlışlığa kurban ola- rak, birbirlerini öldürmemeleri için, hepsinin görülebilecek yerlerine be- yaz bez parçaları bağlattı. Şaver'in adamları sokaklara dağıldılar. Çar. pışma başlamıştı. irkoh, Şamdan ufak, fakat pek Ş muntazam bir ordu ile çıktı. Salühaddin (Cedraniye) ye binmişti. Amecasile at başı beraber gidiyordu. Şirkoh, eğerinin yan torbalarından çıkardığı bir avuç hurmayı yeğeni” ne uzattı: — Acve hurmasının üzerine ben hurma yemedim. Bunu halife, Bağ. dattan, sultan Nureddine göndermiş. Tatmaz mısın? Salâhaddin: — Hararetimi arttirıyor, dedi. — Susuzluktan mı korkuyorsun? — Hayır, biliyorum ki, su tulum» ları dolu... Bizim için buzlu şerbetler bile var. Di Şirkoh, ordu hareket etmeden ev- vel, Salâhaddinin sultan tarafından kabul olunduğunu biliyordu. Yeğeni. ne sordu: — Efendimizle görüştün mü? — Evet, Hareketimden evvel hü- zurlarına kabul edildim ve veda et- m. Banaf çok İltifat etti... idi (Devamı var) TAN Siyasi Ziyaretler (Başı 1 incide) ralındaki gazetelerin Rusya aleyhin- de kullandıkları lisamn bu iddiayı teyit eylediğin! kaydetmektedir. Vachtausgabe,, gazetesi, mütte. fiklerin harbin Garp cephesinde mev #ii bir halde kalmaması için her tür- lü tehlikeleri göze alacaklarını yaz- maktadır. Şark ordusu sinde telkikat yapan muahrrir Je rome ve Jean Tharaud “Paris Soir,, gazetesinde General Weygand'ın ku. mandan bulunduğu Şark ordusunu tasvir ediyorlar, Bövyet matbuatının ve Alman mafbuatının istihza ve endişe ile mevzuu bahsettikleri ordu, birinel sınıf unsurlardan mürekkeptir. Bu unsurlar her tarafa müdahalede bu- lunabilecek bir tarzda yerleştirilmiş- lerdir. Bu ordu Balkan mülletleri 8- rasında hiç değilse, Yunanistan ve Romanya kadar bir sol oynamakta- dır. İngiliz - Fransız - Türk paktı ki, bu teşebbüs dahi Atatürkün eseri. dir, İngiltere ve Fransanır teşkil et. tikleri Şark ordusunun kuvvetini 2- zim derecede arttırmıştır. Bu ordu modern ve kuvvetli malzeme ile teç- hiz edilmiş bulunmaktıdır. Slalin - Hitler mülâkatı Londra, 27 (A.A) — Kopenhağ dan “Daily Telegraph,, gazetesine bildiriliyor: “Üç haftadanberi Von Ribentrop, Polonyaya yeni Alman - Sovyet hu- dudunda bir Stalin - Hitler mülâka- tı tertip etmeğe uğraşmaktadır. Sta- lin'in bu projeyi kati surette reddet- tiği emin bir membadan bildirilmek. tedir. Diplomasi yolile Berline göt“ derilen bu husustaki Sovyet cevabın- İda Stalinin Hitleri Moskovada gör. İ mekle bahtiyar olacağı, fakat Alman İdevlet relsine Ber'in il3 Moskova a- İrasında yarı yolda mülâki olmak im- kânını göremediği bildirilmiştir... Molotof Berlinde bekleniyormuş! Kopenhag, 27 (AA) — “Natio- nale Tidende,, gazetesi, Molotofun yarın Berlini ziyaret edeceğini zan- netmektedir. Bu gazeteye göre, Bal- kanların vaziyeti görüşmelerin bap- İıca mevzuunu teşki! edecektir. Ayni zamanda | Berlin hükümeti Avrupü- nın Cenubu Şarkisinda sıkı bir teş- riki mesai temini ıçin Herlin - Roma ve Berlin . Moskova mihvezleri ara- sında bir yakınlık husule getirmeğe çalışmaktadır. Balkanlar hakkında iyi haber alan muhfilerde hasl olan kanaate yöre, Berlin Romanya? statüikosunun mu. hafazası için Sovyetlerden teminat simay Ümit #tmektedir. o Fekat Sovyetler şimdiye kadar bu teminatı vermekten imtina etmişlerdir. Bütün tekziplere rağmen Roma, 27 (A.A) — Möskovânın son tekzibine rağmen, İtalyan mat- buatı, Molotofun yakında Berline seyahat etmesi ihtimalinden bahset. mektedir. Kont Clanönun nüşiri efkârı olan Tlegrafo gazetesinin Berlinden aldı. 'ğı bir habere göre nar darlar mahefilinde, Sevyet Hariciye Komiserinin ziyareti muhtemel gö- rünmekte ve Molstofun bikaç gür zarfında Berline gelerek mülke! yapacağı söylenmektedir. Almanyanın Romanya üzerinde İlk hedef ne imiş! Amsterdam, 77 (A.A) yadaki bitaraf gazeteciler, Beyrut, 27 (A.A) — Asya cephe. | Führer Ile Stalin Görüşeceklermiş! | Kahire Civarında İ Manevralar Başladı i Kahirt, 27 (Husust) — hhsır, İngi- liz ve Hint kuv Bibi ccnubundaki çölü yapmağa baylamışlerdır. Lord Sunu bu etleri büzün Kahi ralar dölayisi'e şü sözleri ir ziyet her en değişebi ünmsile sağı #ejik vaziyet almışlardır. Buzün kın Şark. harp içinde İrğil, sulh içir dedir, Ve sulh devrinde yaşndığı su ten daha kuvvetli bir sülh devresi ge- çirmektedir. Muhakirak olan bir şey, hiçbir totaliter devlet nüfuzunun Şir- ki Akdenlade nüfuz sahibi olamıyaca- #ıdır.” ? rinde ısrarla İktisadi bir tazyik icra ettiğini yazmaktadır. Bu gazete, Ru. menlerin Almanların hiddetini cel- betmemeğe çalışmakla beraber AL manyaya iktısadi bir inhisar vermek niyetinde olmadıklarını yazmakta ve yakında bir Rumen iktisat heye- ir verilen haberi de bu şekilde tef- sir eylemektedir. Rumen mahfillerinde kasıl olan kanaate göre, İngilizler Rumenlere ihraç maddelerine mukabil ecnebi dövizi temin ettikleri takdirde Ro- manyanın, vaziyeti daha emin olacak. tır. Hitlerin Alman . İtalyan - Sovyet garantisi ile Balkanlarda sulhü te. min edeceğine dair Berlin tarafından işaa edilen haberler Rumenlerde pek kuvvetli bir intiba bırakmamıştır. Bu teklif esasen İtalyada da bü. yük bir memnuniyet uyandırmamış- tır. Balkanlarda ve Tuna havzasında bir dereceye kadar Almanyanın ra kibi olan İtalya hu nıntal AL manyanın veya Rusyanın nüfuzu el. tına girmesini istememektedir. Rus- yanın Besarabyay, eline geçirmek İs. tediğinden şüphe edilemez. Bu iti barla Balkanlarda sulhün zaman al tuna alınması, Rusyanın bu ihtirası nı tehir edecektir Timts, Hitler ile Stalinin Avrupe- nin Cenubu Şarğisinde daha faal bir şekilde teşriki mesat etmek üzere anlaşmaları ihtimali mevcut olduğu- nu yazmakta ve müttefik hükümet. leri bu ihtimali nazarı itibarâ âlmı- ya davet eylemekteğir. Londra, 27 (A.A.) — Rumen tica. ret heyeti, gelecek hafta Londraya gelerek iki memleket arasındaki ti. caret mübadelelerinin takviyesi ve tediye anlaşmasının harp şeraitine uydurulması — meselelerini görüşe cektir. Roma Mülâkatı (Başı 1 incide) — Macaristan hiçbir devletin hiçbir nüfuz muıntakasına alt değil dir. Macaristana sormadan kendisi İ hakkında karar vermek zamanı geç- Alman zina. | MİStİr. “2 — Mecaristanın İtalyanın mü. zaheretini istemesine lüzum yoktur. İtalyan . Macar dostluğu o kadar sa- tlar | mimi ve o kadar sağlamdır ki, bizzat İtalya, Macaristanı, kendisine bu şekilde müracaât etmesine mecbur bırakacak bir vaziyetin tahaddüs et. mesine muvafakat etmiyçcektir. İ- —— Alman-| talya, Macaristan ma'im mütedil Mussolini | isteklerinden vazgeçirmek veya bun- ile Hitler arasında bir yakınlık tesisi ları tâlik ettirmek için asla nüfuzu- için yapılan teşebbislerin bir vakfe) nu Kullanmak geçirdiği rauhakkak olduğunu kay. dediyorlar. Algemen Handerbladet garetesine göre, Berlin siyasi mahafili bu vak. feyi Romanın tereddütlerine ve Mus. | "15 iğir. “3 — Bütün Macar , İtalyan mil. Mikatlarının tek hedefi dünya hâdi. selerini müşterek menfaatler zaviye. sinden ve iki memleketin yapıcı bü- siyasetlerinin müşterek ruhu da. solininin Hitler kadar elâstiki ve ida | iresinde tetkik eylemektedir. Bu müs rel maslahatçı olmıyan Bolşevik a- lihane siyaset barışa, fakat, devamlı leyhtarlığı karakterinden mütevellit | ve sağlam bir nizam üzerine dayanan prensip itirazlarına hamletmektedir. Resmi Berlin mahafili, Brenner apıcı barışa hizmet arzusundadır. te Romada yapıları şimdiki mülâ. mülâkatı hakkında sükütü muhafa-| katlar da bu hedefi takip etmekte ve zaya devam ediyorlar. iki memleket efkârı umumiyesinin Berlindeki bitaraf mahfiller, A). | ve gayelerinin tam anlaşmasını tem. iman, İtalyan ve Sovyet Hariciye Na-| hir eylemektedir.” #ırlarının yakında bir mülâkat yapa. caklarına (o ihtimsl vermemektedir. ler. Bu mahafil, müzakeratın bilva. sta yapılacağını ve Ilk hedefin Bar. Tirle Roma arasında, Macaristan hak- kında bir anlaşma yapılması ölduğu. 'nu tahmin etmektedirler. tazyiki devam ediyor Roma radyosuna göre Roma, 27 (İtalyan radyosu) — Düvya efkürı wrumiyesinin dikkati. Balkanlara çevrilmiş slduğu halde, Balkanlarda hiçtir hâdise vukubul- ruamışlır, Güva Brenner mülâkatı. nın neticesi olıvk burada bir sürü hâdiseler vuku» ılacaktı. Güya Bar Londra, 27 (A.A.) — “Times,, &8- |kaa meimleketlerinin her biri kandı- zetesi, başmakalesinde Almanyanın ne göre bir âkıbete uğrayacaktı. Balkanlar ve bilhassa Romanyâ üze. |ğfa'buki böyle bir şeye imkân balın. İni tevdi etmektir. tinin Londrayı ziyaret edeceğine da. | 23.3.9400 —— ' İşçi Kızın Şikâyeti Üzerine Yapılan Adli Tahkikat Neticelendi (Başı 1 incide) İki gün evvel idarehanemize gelen bir vatandaş, bahis mevzüu olan fab. rikada çalışan ve kız tarafından mek. tupta şikâyet edilen zat hakkında bi- 26 su malümetı verdi: “— Gazetede bahsettiğiniz gibi, hakkında şikâyet edilen memur fab. rikanın patronu değildir, oradaki iş âmirlerinden biridir. Bunu yazıları. nızda tavzih etmenizi rica ederim. Fabrikada bu gibi hâdiseler olduğu. nu ben de duydum. Fakat bunu nasıl isbat edebilirsiniz, bilmiyorum. Lât. fen kızın size gönderdiği mektubu ve İmzayı görebilir miyim?” Mektubu kendisine göstereceğimi. zi vaadettik. Fabrikanın avukatı anlatıyor Bu müracaatin ertesi günü fabrika nın avukatı matbaamıza geldi. Oda | ayni şekilde gelen mektubu ve imza. yı görmek istedi. Avukatın bize ver. diği izahat şudur: “.— Mevzutbahs ettiğiniz kız bi. zim fabrikada çalışıyordu. Fakat bundan bir müddet evvel müracaat etti, Evleneceğini söyledi, izin İste. di. Hattâ fabrikanın müdürü kendi. sini düğüne çağırıp çağırmıyacağını sordu. Kız: “- Benim fakirhaneye gelmeğe tenezzül eder misiniz? “Deyince müdür de kendisine! “— Ne demek, ben de gelirim, ka. rımı, çocuklarımı da getiririm. ce- vabını verdi. “Kız böylece hüsnü suretle, ken. di arzusile, evlenmek üzere fabrika. dan ayrıldı.” Avukatı dinliyen muharririmiz, kendisine bir sual sordu; “— Biz gazetede a ismini, ne fabrikanın ismini, ne de gayri âh. lâki harekette bulunduğu iddia edi. len şahsın İsmini yazmadık. Bu va- kanın sizin fabrikenızla alâkadar ol duğunu nerden anladınız?” “— Gazetenizde Sabiha Zekeriya. nın “Hukukçular buna ne der?” ya. zısı çıktığı gün biz hâdisenin bize ait olduğunu anladık. Çünkü, ayni tarih. te fabrikanın müdürüne de bir mek- tp geldi. Bu mektuplardan on gün evvel de mevzuubahs âmirin akra. basından olan tanınmış bir zata da ayni mektup gönderildi, Zaten bu a- dam, fabrikada âmir filân da değil. dir. Ustabaşıdır.” “.— Bize gelen mektubun tarihini nerden biliyorsunuz?” 0 de. Mektupta hakikaten eyni tarih vardı, “.- Şimdi sizden ricamız, bu mek. tubun imzasile bize gelen mektupla. rın İmzasını karşılaştırmaktır. Çün. kü bu kızm mektuplarından sonra, fabrikaya daha iki mektup geldi. Bu mektupların imzası erkek imzası idi, İkisi de ayrı ayrı imzalardı.” İmzalar birbirini tutuyor Avukat dosyasını açtı, bu dosyada bu mesele etrafında fabrikaya gelen mektuplar vardı. Bize gelen mektu- bun imzası İle, kendilerine gelen mektupların imzasını karşılaştırdık. İmzalar ayni imza idi. Avukat devam etti: “— Biz bu imzaları kızın para a- ürken kasa defterine attığı imza ile rşılaştırdık. Bunlar ayni imza de. gil, Şu halde bu mektupları kız yaz- mamıştır. Biz şöyle bir netice çikar- dık; Fabrikada mevzuubahs edilen şahsı İstirkap eden diğer bir zat var. dır. Bu mektupları o tasni edip gön- dermiştir.” “ — Belki... Bizce münferit bir hâ- — ——— madığı Kont Teleki'nin Komayı zi. yareti ile de tahakkuk etrüş ve dün- ka resmi tes:ğ, bütün bü vaziyeti sâinlatmıştır. İtalya, sulhüm ida- mesini istiyor. Ve her meselenin de bu şartlar datresinde halledileceğine inanıyor. Hatrâ İtalya, bağiinkü bar bin tamamen lüzumsuz olduğuna ka. mdir ve onun için bu harbe iştirak etmemiştir. Muaakkak “olan hokta Be.kanların sulh içinde yaşıyacak- lardır. Macar hava kuvvetleri kumandanı Romaya gitti Budapeşte, 27 (A.A.) — Macar ha- va kuvvetleri kumandanı refakatin. de erkânıharbiye reisi ve İtalya se. fateti nezdindeki hava ataşesi Gene. ral Mattei olduğu halde bu sabah Romaya hareket etmiğtir. Bu ziyaretin hedefi İtalya heva müsteşarı General Pricolo'nun ziya. retini iade etmek ve ik! memleket havacılığının . işbirliği hususunda hizmetleri görülen generale Nap Horti tarafından tevcih edilen Macar Merit nişanının Grand Çroix rütbesi. disenin kıymeti yoktur. Biz işin içi. mat cephesi Üstünde durduk. Ve elâ- kadarların dikkat nazarını çektik.” “e Hayır... Sizi bu hareketinizden dolayı tenkit etmiyoruz. İsimlerden bahsetmeyişiniz şahsi bir endişe fle hareket etmediğinizi sarahalen gös- teriyor. Bu mektup size gelmemiş ole saydı, haberdar olmanıza da imkân yoktu.” Avukat gittikten sonra meseleyi iş bürosundan tahkik ettik, Aldığımız malümata göre, müfettişlerin, gerek kizı isintak suretile, gerek fabrikada yaptıkları tetkikat ile müsbet bir şey elde edemedikleri, kızın meseleyi ta. mamile inkâr ettiği anlaşılıyordu. Müddelumumiliğin göndergiği tez. kere de tetkikatın bir netice verme" diğini göstermiştir. Müddeiumumili, ğin bu tezkeresini aşağıya alıyoruz: Tan Gazetesi Neşriyat Müdürlüğüne “asu caddesinde ,..“Dümatalı evde 0 turan B... imzasile muharrirlerden Sabiha Zekeriyaya > gönderilen mektup üzerine memuriyetimizce celbedilen B.... Din ifa” desi eklice gönderilmiş “Memuriyetimizce halen yapılıcak bir muamele olmadığı saygı ile bildi C. M. U. Muavini Müddelumumilikte tutulan zabıt yarakasının sureti de sudur; » « . . caddesinde .. . mümazali evde Ge turmakta iken üç ay kodar evvel buradan ayni yerde . . . mumaralı eve taşındığını ve on beş gün kadar evvel de... oturun kocasının yanına gittiğini söyliyen 18 yas sında B . . . İfadesinde: Gösterdiğiniz mek- tup ürneklerini ben yazmadım. Sabiha Ze keriyayı da tanımam. Keza , , , fabrikasi da tanımıyorum, Ev- »li olduğu vechile fabrikasında çalışıyordum. Fabrikâda hiç bir erkekten O sulmuamele veya fenalık görmedim, Fabrikadan, evlendiğim için istifa ederek ayrıldım. Fakat Ankaraya gittiğimi söyliyerek istifamı yazdır, Çün Kü evlendiğimi söylemeğe utanmıştım. 4s. Beyi tanırım, İşlitiğime göre bekâr- mış, Bu adamdan hiçüir vechile müşteki değilim. Hazkında diğer işel kızlar tara» fından bir şikâyet veya dedikodu da işit- mMedim. Her halde bu mektupları benim isim ve adresimi yazarak bâşkam yazmiş- tır, Benim hiçbir şeyden mulâmatım yok- tur, dedi, İfadesi okunurak Imza etiril- d Üzerinde durulacak noktalar Yalnız iki nokta üzerinde durmak isteriz. Avukat, muharririmize ver- diği izahatta kızın fabrikadan evlen. mek üzere ayrıldığını, müdürün dü. güle gitmek arzusünu gösterdiğini, kızın bunu bir tenezziil addetmesine karşılık karısı ve çöcuklarile gelebi- leceğini söylemesine rağmen, kızın müddelumumilikte verdiği izakat, fabrikadan Ankaraya gitmek üzere istifanamesini imzaladığım, evlene. ceğini söylemekten utandığını göste. riyor... Bu, Ikisi birbirini tutmuyor. Keza avukat mevzuubahs şahsın âmir filân olmadığını, üstabağı oldu- Bunu söylediği halde, kız ifadesinde bu zatın müdür muavini olduğunu söylüyor. Bu ikisi de birbirini tut- muyor, Bu müphemiyet akıllara bir şüphe irasından hâli değildir. Ya orteds ha. kikaten bir istirkap ve söhtekârhk yardır, yahut kız korkmuş, susmuğ, veya susturulmuştur. İkinci ihtimali kabul edemiyeceğimize göre, ortada bir sahtekârlık var demektir. Bunu da meydana çikarmak zabıtanın Va- zifesidir, Güzeteler, memleket dâvalarına; içtimal dövalara ait, böyle isim ve adreslerile musarrah bir vakadan haberdar oldukları zaman isim ve yer tasrih etmeden vakadan bahse- derler. Bu suretle halkın dertlerin? karşı bir slâka göstermiş ve vezife- lerini yapmış olurlar. Fakat her va- landaşin da gazetenin haysiyeti ve manevi şahsiyeti ile oynamağa hak- kı yoktur. Eğer gazete efkârı umu miyenin bir mümessili, halk dâvala- rının teşrih edildiği bir halk kürsüsü ise (biz böyle kabul ediyoruz) bu kür- slide bize kendi hesaplarına Konu$- mak salâhiyetini veren, kendi dertle- rini izah vazifesini yükleyen vatan- daşların da dâvalarıni bizimle bers- ber müdafaa etmeleri lâzımdır. Şi- kâyetlerini yazmadığımız zaman “Korkuyorsunuz, susuyorsunuz, bi? zim dertlerimizle. alâkadar değiliz niz” diye şikâyet , mesuliyeti gazetecinin sırtına yükleyip saklan dıkları zaman, haklarmı kendileri inkâr etmiş olurlar. Bu meselede bi* zim rolümüz, içtimai bir mesele Üz“ rinde, bizden yardım isteyen bir v8 tandaş hakkında alâkadarların di kat nazarını celbetrekti, Biz vazife mizi yaptık. Gerek iş bürosu, müdeletumumilik, ve diğer alâkadı” makamlar teşekküre lâyık bir alâk$ ile işi benimsediler, tetkik ettiler.- Bizim vazifemiz burada biter.