CEVABA jam gazetesinde neşrolunan me bu okuduğum zaman meşhur ahont bikâyesi aklıma geldi: Herifin biri ahent denilen bir İ- Lan hocasına müracaat vdere i — Ay ahor! demiş, hangi velidir| Ki, kız kardeşleri haset ederek onu! denize atmışlardır. Hoca düşünmüş, muhatabının Yu. Suf vakasını kasdettiğini müşkülâtla anlıyarak: — Be mübarek! demiş. Hangi biri- sini tashih edeyim? Hepsi galat. Ben ahor değilim, ahontum, veli değil| nebidir; kız kardeşleri değil, erkek! kardeşleridir; denize değil kuyuya ut- mışlardır. j Ben de muhterem müakkidimizin © Ç tenkidine karşı serdeylediğim #kir- lere daha makul cevap beklerken fe. na bir muğalata yağmuruna tutül- dum. Şimdi asli maksadı, muvakka- ten bırakarak bunlarla uğraşmıya mecbur olacağım. Selâmi İzzetin (O Kadın) münasebetile yazdığı tenkitte dikkat nazârımı çelbeden noktalar şunlardı: , 1 — (On Dördünçü Lül Asrı) de- nilen on yedinci asrin kahkahaya hasredilmesi, , 2 — Moliyer'in şahsiyeti ve tiyat. Foda oynadığı rol, 3 — Melodram aleyhtarlığı. 4 — Vodvillerin ve hafif komedi- lerin Balkanlara ve bize ne vakit gel- dikleri, . i Bunları kalemimin döndüğü kadar izah ettim. Fransız edebiyatının en kuvvetli şekillerinden olan tiyatroyu mektup sahibinin Lârustan öğrenmesini tav. siye etmedim, fakat bu tavsiyede bu- lunsaydım yine hata etmiyeceği — şimdi daha ziyade anlıyorum. Çünkü © op zaman münakaşamız ilmi sahada © kalırdı. Bahusus böyle münakaşalar- da âmiyane tabirleri hiş sevmem Ben kimseyi techil etmek hakkını ve had. dini kendimde görmüyorum. Yeter ki bu, mahdut bir dair: içinde kalsın. Binlerce okuyucuya ât#ödilmek üze. (e güzete sülunlarıni geçörse is dez ikaz vazifesini yapmak Sli “hasıl oluyor. Akşam gibi mü sütunlarında okuyacağımız bir tyat- to tenkidini daha sağlam temellese da yanmış görmek isterdik. Hemen bir| makale çırpıştırıvermek maksadı te.| © min etmez. Bundan dolayı dikkat nâzarımı celbeden bütün noktalarda dâima vakalarla ve müsbet fikirlerie ihticaç eyledim. Bu, muhterem mus* rızımın da dikkatini celbetmiş olacak ki, bana tiyatro meraklısı bir zat di- yor ve bana haddimden fazla bit pâ- ye veriyor. Hakikaten ben meraklı. yım, üzerime aldığım bir işi bir nevi mesuliyet gibi telâkki eder ve kılı kırk yararım. Zaten tenkit demek te “bu değil midir? Akşam'da neşredilen mektupta itirazlarımın hakh olma” dığını isbat edecek deliller görmek isterdim; bilâkis yeni baştan tashihe muhtaç fikirler buluyorum. Bunları da göstereceğim, fakıt korkuyorum © ki, yine öfkelenerek bu sefer bir İ- bir gazetenin sında hiç alâka kalmamış. eser artık tamamen kendilerinin olmuştur. İsre er TEYATRO CEVAP Muhterem Vâ - Nü'nun delâlesile | vaba değmediğini yazmak, hem de ve Selâmi İzzet Sedes imzasile &k-/ona bir sütün yazı ile cevap vermek mantığa sığmaz. Ben sadece mektu- bun biraz aşağısındaki gördüğüm yazılar dolsyısile tiyatro ile pek yakından alâkadar zanmetti- Bim bir zatın tashihe muhtaç fikir- lerini işüretten başka bir şey yapma dım. Nitekim bu cevabımdı da yine > tashih demiyeyim, çünkü öfkeleni. yorlar — tavzih edilecek noktalar var: On dördüncü Lui asrını vodvil ve fars asrı, tammak kadirnaşiaaslık. tır. Halkın salaşlara koşması bu as- rm büyüklüğünü tenkis eder mi? Bugün hâlâ on yedinci asra on dör- Güncü Lui asrı diyoruz, sulaş asrı de- miyoruz. Salaş asrını bilfiil zaman inkâr etmiş, onu silmiş, süpürmüş. Eğer muhterem münakkidimizin de- diği gibi o asır salaş asrı olsaydı Kor ney, Rasin, Moliyer nasıl yetişebilir- di Selâmi İzzet nedense bana Moliye- ri sevmiyor gibi geliyor. Fransız ti- yatrosunun en yüksek âbidesinin temelinde kuvvetsiz tırnaklarile ruh- meler açmak istemesi, Güliver seya- hâtnamesinde tireler)> devi bağla” mak istiyen minimini ademların uğ- raşmasına benzer. Zira Moliyer, ti. yatronun granitten bir beykeli gibi- dir; ve müsaade ederlerse - Moliver'i kapamak istedikleri çemberden biraz harice çıkaralım. Onu yalnız fars ve kendilerinin anladıkları — ve yahut anlamadıkları — adaptasyonculuk- tan başka bir nazarla göreliin; Bütün klâsik müellifler #kseriyet- le mevzularını kendilerinden “daba evvel gelenlerden almışlardır. Bilforz Moliyerde de Plaute'den almmış bir mevzu vardır. O kadarki, artık| Piaute kelimesi garpta mevzuların| ana hatlarına alem olan bir isim şek- lini almıştır. Bu müellifler mevzut alırlar, bazaa ilâveler, bazan hazifler yaparak ona yeni bir hüvivet verir- ler, hattâ mevzuun hüviyetini büsbü- tün değiştirdikleri de olur. Bu suret- le yazdıkları eserle eski eserin ara- addettiği budur, bu r lerden başka mevzu 'intihalini kimse yapmamış mı? Yapmış ise neden bun ; lar gibi şöhret almamışlar? Esasen | mevzu nedir? Herkesin tasarruf ede- bileceği hayat sahneieridir. Mesele| v hayat sahnesini ebedileştirecek b'r şekle büründürebilmektedir. Benim gibi bir tiyatro meraklısı zat mevcut sitüasyonları tahlil ve tasnif etmiş, bütün mevzuları 36 sitüasion'a siğ- dırmış, Moliyer, Avar'ı, Şekspir, Ve- nedik tacirini, Balzak da Crande Öjeni'yi yazdı. Üçü de mevzu olarek ayni karakteri aldıklar. Harpagon, Şaylok, Grande büsbütün ayrı hüvi- yetlere bürünmüş, fakat ayni ruhta yaratılmış adamlardır. Bunlara bizle olduğu manasile adapias.on mu diye- Wim? Selâmi İzzetin bunu bilmediği- ni zannetmem. Yalnız bu kelimeyi yine acele ile kullanıverdiğine zahip oluyorum. Adaptasion'cu Maliyer, Evet, fakat öyle rasiğele bir piyes başlıklarını | İdiye biribirlerine taan' etmezler. Ti-| | Haikevinde Bir Resim Sergisi Açılıyor Eminönü Halkevinden: 1 — 19 Şubatla evimizde bir (Resim sergisi) açılacaktır. ? — Bu sergi yalnız amatörlere mah- Süstur Ancak resim munllimlerinin, tale» besinin ve kendi zevkile çalışıp resim za- porak bu.sahada kendini tanıtmış olanlar du iştirak edebilirler, 3 — Sergide teşhir ediledek eserlerin İ mevzuu eerdesttir. Yağlı baya, sulu doya, İ pastel, güvağ, ofort, tahta üzerine gravür, kara kalem, desen gibi resim sanatına d3- Hil her nevi esetler teşhir edilebilir. 4 — Sergiye iştirak eden eseri rinci, ikinel ve üçüneüligü Karı münasip birer mükâfat verileceği şihi An- karada açılacak (Halkevleri umumi resim sergisi) nde teşhir edilmek üzere Genel Sekreterliğine gönderiler: $ — Resimlerini teşhir etmek isleyenle- rin 15 Şubat tarihine kadar eserlerini bir makbuz mukabil Evimiz Bürosunu Ver- meleri tica olunur. . Üsküdar Halkevinden: açılacaktır. Değerli amatör #otagrafcı ve ressamlarımızın bu sergiye iştirak ettire- dekleri eserlerini B şubat cuma günü &i şamına kadar evimiz idare memurluğuna! teslim etmeleri, . Eminönü Halkevindem: Cuma giinü saat 18 de muallim Razıp Akyürek tarafından (İSLERİ! savaşı ve Türke kalkınması) mev- Zilu bir konferans verilecektir. Evimiz gösterit şubesi Cums ve Ci tesi akşamları sant 20.30 da (Haydi Suna) Piyesini temsil edecektir. Konferanslar serbesttir, Temsil için da- vetiyelerin ev. bürümünden. alırıması. rica olunur. ———————— lecek bir vaka mevzuunu Salma Tom rukta geçmiş milli bir piyes diye yut turmak değil Bunlar hazır elbişe mağazaların- dan ahnıp her boya, her endama gü- re uydurulmak istenen o kostümlere| benziyor. Terzi ne kadar uğraşsa ys- | küsi sarkıyor, ancak terzi makası Ah- met Vefik Paşa gibi bir ustanın elin- de olursa o zaman bedenimize muva- fık gelebiliyor. Zira âdatımıza, milli temayülâtımıza, düşüneslerim!ize bü. tün karakterlerimize dalina dikkat e- dilmesi elzemdir. Bir deniz manzarasını. yüzlerce >yâpan iki res im mevzuumu çaldın. | “Sen yatroda da böyle olmuştur. Buna in- tihal demek de doğru değildir. Eski| şairlerin bile bir fikri ayni mısra, hattâ ayni kelimelerle tekrar ettikleri çök varittir: Buna edebiyatta (teva- rüt) derler. Moliyer de vaktile biri- nin yazdığı bir eserin mevzuunu a- larak ona kendi hüviyetini vermiş, karakter ve mörs itlbarile birer tip yaratmıştır. Muhterem arkadaşımızın mektubu nun nihayetinde saydıkları eserler, başlıklarına bakılacak olursa, oldukça mühim bir yakün tutuyor. Aflarını rica ederim. Bunları oku- miyacağım. Zira yarım sütunluk bir TAN # Daima, en güzel programları SAKARYA Sineması takdim etmektedir. BU HAFTA: İİ is. Tecesür.. Heyocan.. Açk ve Afrikanın bütün esrarı... CENUP POSTASI Görülmemiş yeni bir Fransk filmi Baş rollerde: PİERRE - RİCHARD WİLM - CHARLES VANEL ve JANY HOLT İlâveten FOX JURNAL ön sen Harp ve dünya haberleri Ayrıca! Amerikan Donanmasının işti. Yekile çevrilen büyük casusluk filmi, Vatan Bekçiliği Baş rollerde: CONRAD NAGEL - ELEANOR HUNT Suare 830 da iki filim birden | TİYATROLAR Şehir Tiyatrosu Dram Kısmında 8 O KADIN © Komedi Kısmında © OĞLUMUZ © “Halk Opereti © La Maskore ÖLÜK Tarsus eşrafından merhum Yakup Ramazan Oğlunun refikası ve Mer- sin Finlandya fahri konsolosu Fevzi Yakup Ramazan Oğlu ve eski Mer. Sih mebusu merhum Hakkı Ramazan oğlunun valideleri ve Tarsus çiftçile. rinden eski İçel vilâyeti daimi encü- men azasından Mahmur Saip Bor- han ve eski Mersin mebusu Niyazi Ramazan Oğlunun kayın valideleri ve Emniyet 5 inci şube müdürü Şök- rü Saip Borhanın büyfik validesi Ba- yan Cennet Yakup Ramazan Oğlu, müptelâ olduğu hastalıktan kürtula. mıyarak 8.2940 ta vefat etmiştir. Ce. azesi 9.2.0940 cuma günü Kadıköy İskele caddesindeki evlerinden kaldı- tılarak namâzı Beyazı! camiinde cu- rm ri defnedilecektir. Kederli ailerine cenabıhak sabrı cemil Ihsan buyur- sun, Âmin. VEFAT Sehremaneti sicil müdürlüğünden mütekaii Hayati Luyal kızı, mimar Affan Lugal, hava yollarından Ke- nan Lugal, kimyager Zahire Lugali kardeşleri Tıp Talebe Yurdu Başkâ tibi Nureddin Bayülkenin yeğeni Fa. hire Lugal duçar olduğu hastalıktan kurtulamıyarak genç yaşında haya. ta gözlerini kapamıştır. Cenazesi 9, 2,940 cuma günü saat onda Kızıltop- raktaki evinden kaldırılarak Kalamış tan motörle Kasımpaşaya nakledile- cek ve öğle namazmı mütcakıp nile mektubun tashihe muhtaç noktaları ile uğraştığım kâfi. Bir de böyle for- ma forma yazılara dalacak olursam kim bilir ne aykırı fikirler karşısın- da kalacağım ve hiç içinden çilsmi- kinci mektupla yeni balalara düşe- cekler ve bu. böyle devam edecek... alip ta çala kalem tercimeden sonra Albere Ahmet, Morise Mehmet, An- kabristanına defnedilecektir. Tanrıdan rahmet dileriz. Avukat Ahmet Refik Gorbon 1 336 i İgu hanede vefat etmiştir. İ9 şubat cuma günü Kozyatağı cami- “ BORSA Landra Nevyork Paris Milâno. Cenevre Amsterdam Brüksel Atina Sofya Medeld Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama Stokholm ESHAM VE TARVİLAT 1908 “6 5 ikramiyeli 180 Ergani 19.88 Sıvas - Errurum V 142) Mütehit Ermis Kartal Yonserve fabrikası &an e e a) ASKERLİK İŞLERİ Aİ Doğumlular Muayeneye Çağırılıyorlar Beşiktaş Askerlik Şubesinden: Bu sene askerlik çağına giren 238 do- umlu delikanlıların 8 Şubat 040 torihin- de ilk yoklamalarına başlanacaktır. Bu yoklamaya tâbi olan delikanlıların yuka- rıda yarılan günden ifibâren Puzarted, Çarşamba, Cuma günleri sabah sent 9 dan cn yediye kadar nüfur hüviyet cüzdr! rile yoklama memurlarına bizsat veyn ka: minut tarifatı veshile ebeveyni veyi halle mümessilleri vastasile müracaat 6 derek yoklamalarım yaptırmaları ve bü yokiamelarını yaptırmıyanların askerlik kanununun 83 üncü maddesi hükmüne g5- re ceralardırılacakları ilân olunur. YENİ NEŞRİYAT: Meyva Zamanı Yazan: Rabindranat Tagere “ Türkçeye çeviren: İbrahim Hayl Nereden: Remzi Kitabevi "Tercüme edebiyatımıza büyük Hind şa- iri Rabindranat Tagore'un Bahçıvan isimli eserini közandıran muharrir arkadaşımız İbrahim Hoyi, bu sefer de ayni şairin en olgun glirlerini bir arada topliyan yeni bir külliyatırı (MEYVA ZAMANI) adile türk- çeye çevirmiştir. Üstad Münif Fehimin yaptığı nefis bir resimle bir kst deha gü- zelleşen tm eserin diğer bir hususiyeti de Tagore'un , İbrahim ,Hoyi'ye, yolladığı hu sösl bir mektupla İmzalı Tesmini bâvt ol- “ÖLÜM Sağlık propagandası umum mü- KARA RADYOSU Türkiye o Radyodifüzyon (Postaları Türkiye Radyosu Ankara Radyost Dalga Uzunluğu TAP, 31? m. 9465 Ken ZOR 1048 m, , Cuma, 9. 2. 1940 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve melecraloji haberleri, 12,50 Türk müziği (PL), 13,30 - 1400 Müzik Karışık müzik (PL). 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,0$ Türk müziği, Çalanlar: Kemal Niyns 2i Seyhun, Refik Fersan, Fahri Kopuz. 1 — Okuyan: Mustafa Çağları 1 — Şehnaz peşrev, 2 — Nâzim: Şaha maz ağır semai (Didem yüzüne nezir), 3 — Delil Zade; Şehnaz şarkı (Btmedin bir hz ihya), 4 — Şemseltin Ziya: Şehnaz şarkı (Denizin dalgasını bekliyorum), & — Fshri Kopuz: U& taksimi, € — 3 - üncü Se- Wim: Şehnaz şarkı (Bir nevcivana dü müptelâdir), 7 — Şemsettin Ziya: Sehnaz şarkı (Hem aldandım, bem aldattı). & — Şehnaz sez semaisi. 2 — Okuyan: Arlze Tözem: 1 — Muhlis Sabahattin: Nihavent şar- kı (Pek özledim sesini), 2 — Arif Bey: Rast şarkı (Vuslatından gayri el çek- Um), 3 — Refika Hanım: Karcığar şarki (Hep neşeli sevda dolu), 4 — Tahir Ağat Hicazkâr şarkı (Gönlümü bir tıftı dilbaz), 19,00 Serbest saat, 19,10 Memleket saat 2- yanı, ajans ve metsorolaji haberleri, 19,25 Türk müziği: Halik türküleri. Adanah Aziz, Sedi Yaver Ataman. 19,40 Türk müziği, Çalanlar; Vecihe, F: Fersan, Refik Fersan. 182 Kes. 120 Ew. Okuyan! Müzeyyen Senar: I — Tatyar Karcığar şarkı (Hatıran rabatsız etmezse seni), 2 — Tatyos; Kare cığar şarkı (Ne yapsam ne etsem), 3 — Neşet Hâyri: Karcığar şarkı (Aşkınla yan dim), 4 — Sükrü Tunar Karcığar şarkı (Hasta bir üraltle hep beklerim), $ — Kara sığar türkü (Benliyi aldım kaçaktan), 20,00 Konuşma (MELİ kahramanlık men- kbeleri), 20,15 Temsi: LA TOSCA. Yan zan: Victerien Sardou. Tercüme eden: Ek« vem Reşit, Puccini'nin Torca'dan parçaları piyanoda Cemsl Reşit tarafından çalma caktır; 21,18 Konuşma (Sıhhat saati), 1,25 Müzik; Rariyo orkestrası (Şef: Dr. E. Praox torhas): 1 — Prancesro o Geminienit o Cöneertd Grosso, Na, 13 (La Folla). 2 — Mozart: Soraydan kız kaçırma U- vertürü, 3 —F. Sehuberk Beşinci Senfoni, SA ör RRPİ Rİ ay or iye ri leri; sirast, esham, - tahvilât, kambiyo nükit boru (Fiyat), 7248 Müzik! Opes etlerden seçme parçalar (PL), 2300 Mü dürü Doktor Zeki Nasır Barker İle| xi: Cazband (Pt), 23,25 - 2330 Yarınkl Eczacı Hüseyin Hilmi Barkerin ba bası Emekli piyade albayı Mehmet Nasrullah Barker seksen üç yaşın- dn Erenköy - Kazasker, Şakacı sokak numara yirmi beşte oturmakta oldu» Cenazesi İnde cuma namazını müteakip kaldı- rılarak İçerenköyde eşinin 5 şubat 1940 tarihinde ebedi uykusuna tevdi edildiği aile makberesine defnoluna» caktır, Merhum kırk seneyi mütecâviz as- keri ve mülki birçok mekteplerde Coğrafya ve riyaziye hocalığı yap- mak suretile birçok evlâdı vatanın hizmeti talimiyesinde bulunmuş ve müteaddit haritalar, cep ve salon at- lasları tersim ve neşrederek memle- ketimizin ilim ve irfanına ifayı hiz- met etmişti. Yurdumuzda ilk kürrei musattaha ve kürrei mücessemeyi program ve kapanış, Orman Talebe Bi; Kongresi Büyükdere Orman Fakültesi Talebe Birliği yıllık toplantısını yapmış, dilekler tesbit edildikten sonra seçim yapılmıştır. Yeni idare ve mürakabe heyetleri gu ge“ xilde teşekkül etmiştir: Rels Tevfik Kutlay, G, Sekreter: Neil Eren, Muhasip; Mesut Beden, Aza: Baki Kasaplıgil, Mehmet Biner, Mürakabe Beyetine: Mevlüt Erel, İzzet Ecevit, Zekâi Gerçeksever seçilmişlerdir. MEVLÜT Geçenlerde vefat etmiş olan Gül“ hane hastahanesi profesörlerinden Dr. Yarbay Şemsettin Ateşin ruhu- na ithaf edilmek üzere 15 şubat pa- zar günü Beyoğlunda Ağacamlinde öğle namazından sonra mevlüdu n6- yacağım. İstridye tarlasında bundan | Galatada Bankalar caddesindeki | tersim ve neşreden de mumaileyh idi. | bevi okmacaktır. değersi zaman | dreye' Ali ismini vererek Fransız ele ile ei muhitinde bile hayretle telâkki edi- öna cevap verilir. İtirazın hem ce- Ertesi gün akşama kadar onu beklediğimiz hal- de ne kehdisini,ne de kolrasını görmek kabil olma- dı. Geceyi biraz sinirli, fakat çok tatlı hulyalar için. de geçirdim, fukat ikinci gün ve onu takip eden gün. ler zarfında da onun gelmediğini görünce beni bü- yük bir hüzün sardı. Güya bütüm ömrüm onun ya- © amda geçmiş gibi kendimi bomboş hissediyordum. Aradan on beş gün geçtiği halde onun görün:ne. mesi dayımı için için üzüyordu. Bir gün sofrada: — Yarın sabah gelmezse mutlaka otele telefon edeceğim. diyerek bu merakırı açığa vurdu. Mehmet Beyin kendisini ihmal etmiş olmas'nı kabili değil hüzmedemiyor du. ? Bana gelince, ilk günlerin mahzunluğuna bedel içime bir sükünet bir tabiilik gelmiye başlanuştı. O- na karşı olan duygularımı da düşününce korku ile karışık bir heyecana düşüyor, bu hissirni en » biraz da muvafak oluyordum. Neticede ni adamlardan bir farkı Mn; bu farkı be- nim hasta ve sinirli muhayyelem yaratıyordu. Onun gelmemesi bir daha sramızda görünmemesi. bu âca'p hislerimi yatıştıracak, sükünetimi büsbütün ilede ede. cekti. İşte bu sebepten onun gelmesini istemiyor, da yım, bir düzüye ondan konuştukça ben içimden: — Ah gelmese, artık hiç, hiç gelmöse dyie yal- varıyordum Hayatım yavaş yavaş normal cereyamına girmiye yüz tutru Artık geceleri penceremin. kenarına dayanıp içli kızar gibi çılgın ve olmuyacak hayallere kapılmıyor, gündüzleri de gözlerimi denizin mavilik- ierine dikip, beyaz bir yelkenli arayscak yerde arka. daşlarimlu beraber geçiriyor, geziyor, eğleniyor- fazla inci arayamam. ULUNAY © Yazan: MUAZZEZ TAHSİN BERKAND Belki de o tekrar görünmeseydi bir kaç günlük bir heyecandan ibaret olan bu acaip buhcen &endi kendine yatışacak ve cidden içimin süküneti avdet edecekti. Fakat maalesef böyle olmadı, Dayımın #0f- "rada dostuna telefon edeceğini söylediği günün ak. şamı kapının önünde mükellef bir otomobil durdu, ve Mehmet Bey ilk defa olarak şehirli kıyafetile ve resmi denilecek bir vaziyette göründü. Meğerse, ben son on beş gün içinde kendi ken. dimi aldatınaktan başka bir şey yapmamışım Me- ğerse bütün soğukkanlılığım, iradem, azim ve metâ- netim bir sabun köpüğünden başka bir şey değilmiş! Onu görür görmez bu köpüğün üzerinden sert bir rüzgâr geçri, lik nefeste onu söndürdü, yok etti. Dayımla yengem misafiri kinayelerine boğuyır. — Aşk olsun size Mehmet Bey, on beş gündür bizi ihmal ettiniz ha! . — Vallahi değil Seniha Hanım; işim çoktu, bu taraflara pelemedim. — Haydi haydi, o masalı sen başkalarına anlat; bet mahımı bilirim; kim bilir yine hangi macera pe- şinde idin! azıhanesini yine o cadde Üzerinde | Cenabı hak gariki rahmet Si ns hanına nakletmiştir. Amin, No. 22 — Seni temin ederim Arif, on baş gündür sadece işlerimle meşgul oldum. Artık senin dediğin mace- ralar bizden pek uzek! Bilmiyorum niçin, bu son sözlerde bana karşı çevrilmiş bir ok sezdim ve İçim acıdı. Onlar konuşurlarken ben, bir şey söylemeden Mehmet Beye bakıyordum. On beş gün içinde değiş. miş, başka bir adam olmuştu. Onu fik gördüğüm günkü neşesi uzaklarda kalmış gibiydi, yüzü solgun, gözleri cansız, her halinde yorgunluğunu, üzüntüsü. mü, bıkkınlığını gösteren bir ifade. Gözleri asrarla benden kaçıyor, geldiği dakika elimi tuttuktan sonra artık benimle meşgul olmak istemiyordu, fakat bu halinde bana karşı bir dargınlık sezecek yetde onun beni görmemek, benim varlığımı duymamak için befsin! ecbrettiğini hissediyordum. Onun kendisine karşı olan büyük ve biraz da küstahra emniyetini bu suretle olsun kaybetmiş ol- duğunu görmek benim kendime karşı duyduğum em- niyeti arttırımıya sebep oldu ve biraz bu yüzden, bi- rez da hâlâ tahlil edemediğim bir tesirin tazyiki al- tında ona yaklaştım, bir iki dakika onun, yengem ve Aayımla konuştuğu halde uzaklarda yaşıyan dalgmn Arzu edenlerin hazır bulunmaları rica edilmektedir. yüzünü, acı dudaklarını hayret ve merakla süzdükten sonra kendisine sordum. — Hasta mıydmız siz Amiral! Bu sualimi hiç beklemediğini anladım. Benim yuklaştığımı ve yanında durduğumun farkında oldu- ğunu belirsiz surette titriyen burun kanatlarından anlamıştım, fakat gökten düşen ve ondaki tebeddü. Hin belli olduğunu ihsas eden bu sualm onu hâzır. liksiz bulmuştu. Elektrik çarpmış gibi irkilerek durdu ve kaşlı rına çatılmasından için için mücadele ettiğini anla- dım, fakat bu çok kısa bir en oldu. Derhai soğukkan. Ulığını bularak tabii sesile bana cevap verdi" — Hayır Ayşecik, işlerim pek çoktu, fazıa yo” rulduma, Bu birkaş kelimelik cümlede hiçbir fevkalâdelik yoktu ama beni birdenbire altüst otmiye kâfi geldi, Karşımâakı adamın benden kat kat büyük olduğunu düşünmiyerek ona karşı içimde bir aba şefkatine benziyen garip bir acıma duydum ve ona bir kaç gün evvelki neşesini vermek ümldile: — Biz size çok darıldık ama. dedim. — Niçin? Yüzünün kanı son damlasına kadar akmış gibi dudakları bembeyaz oldu, gözlerinden öfkeye, İsya- na benziyen bir parıltı geçti Kim bülr benim ne söyliyeceğ'mi zannediyordu; fakat ben bunu anlama. mış görünerek sükünetle cevap verdim: — Bizi bir gün kotranızla Yalovaya götüreceği. nize söz vermiştiniz.