28 Ocak 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TRR A 28 Sonkânun BM-) TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene 2800 Kr. 760 * 6 Ay 1500 * 400 * 8 Ay Bo0 * 180 © YAY 800 * Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet surasiyle 80, 16, 9. 3,5 liradır. Abone bedeli besindir Adres değiştirmek 285 — kuruştur. Cevap tçin mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır GÜNÜN- MESELELERİ Kızılay Menfaaftine Hazırlanan Plâk Gızetemiıde. şair Yusuf Ziya. | nın, Erzincan felâketini te. İrennüm eden bir şiiri intişar etmiş, 've bu şiire tarafımızdan tediye olu. İnan bedel, şa:r tarafından, Kızılaya |bırakılmıştı. — Bu şiir, bestekâr Sadettin Kaynak )hnhnduıı bestelenmiş, ve “TAN,, tarafından tertip olunan konserlerde |de, sanatkâr Safiye tarafından okun. (muştu. | Şimdi, öğrendiğimize göre, ayni )lğıl, plâğa da okunmuştur. ; Gerek kıymetli sanatkâr Safiye, İgerek Şair Yusuf Ziya, gerek beste. kâr Sadettin kaynak, bu plâk üze- rindeki bütün haklarını yine tama- men “Kızılay,, â terketmişlerdir. Ay- Tıca, “Kolombiya,, müessesesi de, plâk üzerindeki bütün hukukunda Erz'ncan felâketzedeleri menfaatine olarak feragat etmiştir. Bu arada, başka plâk müessesele. ri de, yine Erzincana dair eserler ha. zırl: d şi Bir yanlışlığa mahal kal ve halkımızın, Erzincan felâketzedeleri menfaatine hazırla. nan bu değerli eserle, ticaret maksa. diyle çevrilen diğer plâkları biribiri. Te karıştırmamaları için, çok yakın. da satışa çıkarılacak olan “Erzincan ağıtı,, plâğı üzerine, Kızılayın remzi, yani kırmızı ve büyükçe bir “Hilâl,, de basılacaktır. Bu isabetli tedbi y — — w îîğ EDEBİ NESLİN KAVGASI Hatftanın Musahabesi şte, Okyanusya adalarında- ki bu vahşi âdetini pek beğenerek memleketimizde de e. debiyat pirlerine tatbika karar ve. ren hakları yenilmiş genç muhar. rirler, o maksatla bir kara liste ha. zırladılar. Fakat Babıâli cadde- sinde aradıkları ne Hindistan cevizi ağacını, ne de gösterişli ve işe el. verişli bir başkasını bulamadıkla. rı için şaşkın şaşkın dolaşırlar, dü. şünürlerken Nurullah Ataca rast. ladilar, fikir danıştılar. Münekkit, inde, di- ğerlerile karıştırılmak ğını muhakkak saydığımız bu plâğın Kızılaya temin edeceği gelirin bü. Yük olmasını, —bu plâğın harzırlan. masında küçük bir role sahip bulun. Manın 'yetiyle— t İ ey. ler, ve bu vesile ile, feragatkâr sa. natkârlarımıza teşekkür borcumuzu da bir daha öderiz, x Erzincanın Adı Değişmeli Dünkü “TAN,, sütunlarında, “Tr. zincan — Ezercan,, ism'nin “Katar. tan,, kelimesiyle — değ'ştirilmesini teklif eden şayanı dikkat bir yazı vardı, Yıkılan bedbaht Erzincan şeh. tinin yeniden nereye kurulacağı he. tüz malüm değildir. Fakat, eski ye. r'ne kurulmaması ihtimali, çok kuyv. vetlidir. Çünkü hemen bütün salâhi. Şettar mütehassıslar, Erzincan şeh. rinin bulunduğu mahallin daima zelzele tehlikesine maruz olduğunda ftamamen — müttefiktirler. Tar'hin kaydettiği eski felâketler de, onları teyit eylemektedir. Bunun içind'r ki, Yeni şehrin, yapılmakta olan tetki. kat neticesinde emin bir sahaya ku- rulacağını muhakkak sayabil'riz. Fa- kat, biz, bu arada “TAN,, sütunla. rında ortaya atılan o fikrin de naza. m itibare alınmasına taraftarız: Er- Zincanın yerini değiştirmek kadar, adını değiştirmek te, lâzımdır. Bu- gün, vatan toprakları üzerinde başa- tilmakta olan tetkikatın bir başka Şeklini de ruhlarımızda yaptığımız takdirde, bunu, ruhi bir zaruret sa. Yacağımız muhakkaktır: — “Erzin- €an — Ezercan,, kelimesini — “Ka- ı'_'eln,. la veya bir başka münasip imle— değiştirmekle biz, son zel- Zele felâketini b'ze daima hatırlata- tak olan vesilelerden hiç değilse bir esini eksiltmis sayılırız! Tebli V İsbligat Zarfı Yok Bir müddettenberi, adli tebi'gat, f_““l vasıtasiyle yapılmaktadır. Teb. ';Ğnaıneıu, Adliye Vekâleti tarafın. an hazırlanmış — bulunan hususi ;"flırl. gönderilmektedir. Fakat, stanbul Adliyesine, Adliye Vekâle. tarafından gönder'lmiş bulunan © hususi zarflar, tamamen tükendi. İ icindir ki, halen, tebligat yapıla. Mamaktadır. Bu basit görünen sebep :"ıü"de" muamelâtın sekteye uğra. lı!l. bilhassa Aalacaklı mevkiinde m"ü;'"ln_ vatandaşları mutazarrır ve .md“"" etmiştir. Dün, adliye bina. a, büyük bir kalabalık teşkil e. v:hh ' vatandasların halini görmüş, Tandayl şikâyetlerini ”' dinlemiş bu. D d““ muz içindir ki, bu noktaya ö Ye Vekâletinin nazarı dikkatini ıi;m'"i"tle çekmeyi bir vaz!fe hbi. Ooruz. fırsatı nimet ve mesleğine hizmet bilerek şu tavsiyede bulundu: — Salkımsöğütte, tramvay yolu üzerinde tinsini seçemediğim ko- caman bir ağaç vardır; meşe mid'r, çınar mı, yoksa “şecerei vakvak,, veya kavak mi, her ne ise... Orası Babiâğli sayılabilir; ağaç ta matlü. ba uygundur. Gençler, münekkidin ellerini te. şekkürle sıktılar ve bağıra çığrışa koşuşarak ağacı fırdolayı kuşattı. lar. İçlerinden müstakbel Ham. dullah Suphi olmıya hevesli bir natıkaperdaz, camurlu yalaktan bir damla su almış sıska ve taze horoz gibi başını havaya kaldırdı, bir hıtabede bulundu: y oulu çmmar, halâskâr ağaç! Adsızlığın — karanlık bod- rumlariyle ıslak sarnıçlarında bi. zi sülükler, solucanlar, kurbağa yavruları ve sivrisinek tohumları gibi sürüne sürtüne yaşartmak is. tiyenlerin elinden sen kurtaracak. sın! Bize can, kan, kanat ve ayak sen vereceksin! Ancak senin yar. Mnh biz de yer altından gök yü. züne, Sarayburnu Parkından Park Oteline çıkacağız. Büyük gazete sütunlarının seçme köşelerine kon. Muş gösterişli koltuklara geçmek bizim hakkımızdır. Senin gölgenin Yazan: Refik Halid “Bazı Okyanusya adalarında delikanlılar, kendilerine sıkıntı veren yaşlı. lardan kurtulmak için, şöyle bir usule müracaat ederler: İşe yaramaz ihti- yarları bir iri Hindistan cevizi ağacımna çıkarırlar, ağacın dallarını var kuvvet- lerile ve çala oynaya, âfiyetle yerler!,, leri düşürünce, kebap şişlerine geçirip (SEYAHAT KİTAPLARI) mal, yakapaça, İstanbül Klübün. den bir kamyona tıkılarak meyda. na get.rildi. Büyük şair, yolda, va. kanın fecaatine uygun bir beyit hazırlamak istemişti; fakat vakit dardı, o, ancak bir m:sraı bir sene. de bitirebilirdi, vazgeçti, sadece, nesren: — Dehrin her derdi, her cefası beni bulur. Şiirden şimdiye kadar ne fayda gördüm? İşte son cilve- si! d.ye söylendi. Koca şair, öğle yemeğinden henüz kalktığı için yarım misli ağırlaşmıştı; betleri benizleri kül gibi solgun, çelimsiz ve idmansız çocuklar o azim cüsse karşısında —Gulliver'in dev vü. cudünü hayretle seyreden masal cüceleri kadar— şaşırakald:lar; bu sırada caddeden tramvay tellerini tamir için kullanılan bir merdi. venli araba geçmeseydi giranbaha sikleti ağacın tep:sine çıkaramıya. cakları muhakkaktı. Şimdi dalları - sallamıya basla. mışlardı. Neticeyi almak uzuün sür- medi, zira şairin bast:ğı dal, sar. sıntıdan değil, eşsiz (nazar) nâzı. mınin ağırlığı altında kırıldı ve cüsse, civardaki Ayasofya kubbe« si çöküyormuş gibi bir heybetle yere indi. Çocuklar, yıktıkları bu tarihi âb:deye, yine onun bir ki. tabesini değiştirip okuyarak. son bir kadirşinaslık — göstermekten kendilerini alamadılar: Koptu yerden acı bir vavey'â, Her taraf inledi: “Yahya! Yahyat!,, Nice günler bakarak şom çınara, Dediler: “Uğradı Yahya nazara!,, | En güç iş, böylece, pek kolay basarılınca” listenin ikinci ismi okundu ve bir kahkahadır ındıstan Cevizi Ağacı koptu: Reşat Nuri! Kahkahanm sebebi muharrire hürmetsizl.k de- ğildi; kendinden evvelki şöhretli kurbana nazaran devede kulak, fil. de göz, armutta sap ve Alman sof. rasında tereyağı kadar cüssesiz, U« fak, çerden çöpten oluşu idi. B.na. enaleyh zerrece zahmet çekilme- den onu, ağzında sönmez sigarası, ağacın en üst dallarına kadar çı. karabildiler ve aşağıdan şöyle bir bakınca o derece küçük, çelimsiz buldular ki maruf eserini hatırlı. yarak: — Çalıkuşu! Çalıkuşu! Diye haykırıştılar. Hakikaten dalın tepesinden “Cıkcık! Cıkcık!,, gibi kuş cıvıltısına benziyen bir ses geliyordu; minimini vücutlu büyük romancı, bir taraftan hoş geçinme prens'pini b k. di. Bir Devlet Hastanesine Kabul Edi!mek İçin Hastanın Ölüm Halinde Ciması mı Lâözmdr? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel âkıa şudur: ZS MS Sandalcı (....) ın karısı has- tadır. Üç çocuğu ile tek b.er odada yaşıyan bu ailenin geliri ancak yale nız yaz aylarına mahsustur. Karınca gibi yaz aylarında biriktirdiği üç beş kuruşu, kış aylarında başka b'r iş Hi dığı için sarfetmek b rtiyetindedir. Fakat bu para, azgın kışın & da ailenin kömür, gı- da, giyim ve sair masraflarına yet. mediği 'çin, bir çok günler ailenin açlığı da vardır. Fakat hastalık, bu hayat mücadelesine sazdan bir ka. mışla çıkan aileyi perişan etmiştir. Doktor için para yoktur, ilâç için paâ« ra yoktur. Ananın hastalanmasiyle pislik ve sefalet içinde kalan çocuk. ların hali bir gönül acısıdır. Havasız, nefessiz, pisl k içinde olan bu odada kazt iyileşmesi değil, sağlamlı tın da hastal, tabiat £ l rına daha uygun bir hâdisedir. San. dalcının sıhhat bilgisi hastanın ba« kımına bire bir devadır. Bu ana ö« lürse bu çocukların felâketi de göz #nüne getirilince akla gelen içtimat vazife bu kadını bir hastaneye göne Jermektir. o (...) hastaneye telefon ediyorsu. nuz. Eğer hasta sokakta ölmek teh« likesine maruz değilse, hastayı gön. deriniz. muayene edelim diyorlar. Sandalcı yerinden kımıldıyamıyan hastayı bütün zaruretine rağmen hastaneye bir otomobille götürüyor. Muayene ed'yorlar. Aldığı cevap şu« dur: — Hastalık çok vahim değildir. Evde de tedavi edilebilir. Bu sebep- le hastanede yatıramayız. Sandalcı, boş kesesini bir daha sil. kerek hastasını tekrar otomobile b'ndiriyor ve evine getiriyor. Bun. dan sonra hasta talie havale edil. miştir. Şimdi düşünüyorum. Hasta eğer sokakta ölecek kadar mühim bir bastalığa-yakal ş a Ka bul etmez. Eğer çok hasta değilse, yine h kabul etmez. Bir fakir ğer taraftan da sigarasını düşür. memek için dudaklarını fazla aç- madan şöyle diyordu: — Mektep müdürlerinize selâ. mımı söylemeği unutmayın, hepsi arkadaşımdır. O, ilk sarsıntıda, vurulmuş kuş. tüyleri gibi perişan, yumuşak saç. lariyle yere düştü; sigarası, bir ba. rut dumanı gibi etrafında hâlâ tü- tüyor ve bir İsa lâvhası gibi başı. nın üstünde nurdan bir hâle çizi. yordu. * (Sonu: Sa: 7 Sü: 1) LOKMAN HEKİMİN”ÖĞÜTLERİ A VİTAMİNİNİ NEREDE BULMALI?7 B undan önceki yazıda, gebe bayanlara 50 gram dana ka- raciğerini bir misal olarak söyle. altında, artık, hak yerini bulacal ve haksız şöhretler yerin dibini boylıyacak. Ey adalet çınarı, ey e- debiyat darağacı, edebi yobazlarla softaların medrese saltanatına ni. hayet verecek ey koca kütük! Ha. rem ve hadım ağalariyle cariye ve hamam ustası — imparatorluğunu çöktürecek ey feyizli kudret! Sen edebiyat buğdayını taşından, top- rağından ayıracak bir son sistem kalbur, edebiyat pınarını zararlı mikroplarından temizliyecek bir meharetli süzgeçsin! devrimci nes- lin büyük kurtarıcısı, ey yeşil tan. rı, cennet sensin, sendedir! iştim. O kadarcık ciğer yemek palamut balığı da yüz gramında A dan 1100, D den de 2500 — ölçü verir. Bundan 400 gram yenile- mezse de daha azının gene bü vi- taminden veren baska vemeklerin pek de güç bir şey ol kla be- raber, şanlarından biri de aş yer. mek olan gebe bayanların ondan da çatuk bıkacakları kolayca tah-. min edilir. Bereket versin ki A vitamininin kaynakları yalnız ka. raciğerden ibaret değildir, başka türlü yemeklerde de bulunur. İnsan bu vitaminin çocuğa bü- yümek icin, anesine de , gebelik- te kendisine pek kolay musallat olan - mikroplu hastaliklardan ko. runmak için mutlaka lüzumlu ol. duğuünu zihnine koyup da ondan günde 4200 ölçünün mutlaka lâ- den mektebe başlanma alayındaki ilâhici mahalle çocukları gibi ma- sum bir eda ile okumıya başlad Hltlb;i'“"' hazır bul l zım olduğ: L t getirince, DwT ed.eoıi: şu ,_yflfs'e ı;ub:: :2; şimdi söyliyeceğim — yemeklerden bir ağızdan, ağaca bakarak, eski. | € - değiştire değiştire - onu temin eder. Hayvan etlerinde bu dananın ka lar: Bir taş attım ağaca, Düşmedi taşım, düşmedi taşımt Taşımı ağaç yedi, Taşımı isterim, taşımı isterim! u manzumenin, ağaçla başlı. - yan şu büyük edebiyat ihti. lâline Marseyyez nev'inden bir marş olarak bestelenmesi ittifakla kabul edildikten sonra listenin ba. * şındaki isim okundu ve Yahya Ke- a Ci ra ciğerinden başka size aramak zahmete değmez. Yalnız sığirm iç yağını - meselâ börek kızartmak için . kullanırsanız onun yüz gra- mında 700 ölçü bulursunuz. Balıklarda daha kolay. Meselâ yılan balığı - bizdeki adı kötü ise de - yüz gramile 20,000 ölçü A vita mini verir, hem de yanı sıra 3000 ölcü D vitamini, demek ki bundi 25 gram gebe bayanın ihtiyacını temin eder, İstanbuld. şh taminl yanında yardımı olur. Uskumruyu sevseniz de ondan bu vitamini bu- lamazsınız. Fakat kutu sardalyası her vakit, her yerde bulunur. Onun da yüz gramında 300 vardır, © kadar yeni'emese bile yardımı olur... İstiridyenin yüz. gramında 420 ölçü., Onu sevenler düzüneyle yerler. Yumurtadaki A vitamini hayli- €e karışıktır. Tavuk yumurtlama- ya başlayınca yumurtanın sarısın- da yüzde 4000 ölçü, yumurta büs- bütün çıkınca 1000 ölçüye düşer Şu halde taze yumurta sarısından dört, beş tane yiyemeseniz bile da- ha azı gene İşe yarar... Sütlerin arasında en bereketlisi emzikli kara bayanın sütüdür. Fakat onu çocuk doğduktan sonra sütnine o- larak bile bulmak güç olduğundan inek sütünün yüzde, yazın 200, kışın 100 ölçü A vitamini ile ka- naat etmek zaruridir. Tereyağının A vitaminleri de yaz, kış değişir; yüz gramında yazın 4000, kışın ya- rısı, fakat mutbak yağlarında dur- dukça artar... Yoğurtla peynirlerde A vitamini biraz karışık iştir. Onlar başka vi- için işe yararlar... Sebzeler, yukarıda söylediğim sebepten dolayı, A vitamini bakı- A payelerini kayb işli dir. Bununla beraber çokça sebze yeyince onlarla da ihtiyacı temin etmek mümkiün o'ur. yüzde mü- rettebatından 12000 ölcü bulundu- şunu bilirsiniz. Demek ki, o kadarı bile — ve bir mürekkep vitaminle başlangıcı olsa da — 4209 — ölçü tam vitamini getirmiye yetişir. Lâhnanın kıvırcık cinsi olursa yüz gramında 6000 ölçüye kadar ve- rir. Şalgam pek iyi 10000, balka- bağı 2800. En yükseği maydanoz, yüz gra- mında yüz bin ölçü. Onun on gra- mı bile gebe bayanın ihtiyacını temin eder... Yeşil salata da iyi, belki de domates salçası... Pancar turşusu da pek bereketli, havuçta haylıca. Yemişlerde taze kayısı ile şefta liden sonrasına, ihtiyaca nisbetle devede kulak kabilinden, fakat ku- ru erik hoşafı her mevsimde hatı- rı sayılacak kadar A vitamini ve- rir. Bu mevsimin vaş ve kuru ye- mişlerinde aramaya değmez, eİmayı kabuklarile yeseniz de yüz gramın da ancak 100 ölçü bulahilirsiniz. Günde dört buçuk kilo elma doğa- cak çocuğun hatırı İçin bile yeni- lemez. Onun için yemeklerinize doma- tes salçası kattırıp üzerine mayo- nez koydurmayı unutmamalısınız, bayanlar.... hastanın hastaneye kabul ed'lmesi için icap eden şartlar nedir? Bunu bilmiyor, ve bulamıyorum. Burada bütün acılığı ile beliren - bir hâdise vardır. Fakirler iç'n açt. lan devlet h lerinde, t g hastaneye kabulünde iİçtimai şartlar bahis mevzuu değildir. Ancak hasta. lığın ehemmiyeti bah's mevzuudur. Fakat devlet hastanesinin gaye ve mânası bu değildir. Bakımsızlık, se. falet yüzünden ölmesi ihtimali olan hastaları kurtarmaktır. Bunun için de gelen hastanın yalnız doktor tara. fından muayenes? ve bu doktorun kararı kâfi değildir. Hastanın evin. deki bakım şartlarını, yoksuzluğunu #a hesaba katmak lâzım. Bugün has. taneye kahul için lâzım olan vasıfla- “a sahip olmıyan bu hasta, yattığı 0. Jada ve bu şartlar içinde ağırlaşa. bilir. İv'leşmesîndun ziyade ağırlaş. ması daha varittir. O zaman hasta. neye giderken ölmesi tehlikesi kar. sısında vine gidemiyecektir. O hal. Te bu kadını bırakalım da ölsün mü? o Avrupada içtimai muaveneti ilmi esaslarla idare eden hastanelerin, ayrıca bir de içtimal Mmuavenet şüe besi vardır. Bir hasta için müracaat vâki olduğu zaman, hastanenin ziya« retç! hemşiresi hastanın evine gider. Hastalığın derecesini, evin bakım şartlarını, sefaletini tesbit ettikten sonra hastanın hastaneye kabul edi. lip edilemiyeceği kararını ver'r. Bir fakir hastanın hastaneye kabulünde esas sadece hastalık değil, hast içtimai şartlarıdır. Bugün tıp âlemie nin de kabul ettiği b'r esas vardır. İnsanı hastalanmadan, ölümle karşt karşıya gelmeden evvel kurtarmak... Bu hâdise gösteriyor ki, bizim has. tanelerde de içtimai yardım şubesi kurmak, hastayı girmezden evvel, ve çıktıktan sonra ev'nde takip ede« cek - ziyaretçi hemşireler teşkilâtı pmak lâzımdır. Asri hast yal. nız binası sıhhi bakımlara göre usta bir mimar tarafından yapılmıs. en mükemmel teçhizata sahip, lâbora« tuvarlarla, ameliyat salonları mo. tern hastane demek değldir. Devle. “in kuracağı modern hastane, hasta. 'ığa karsı, içtimat, sıhhi, mali bakım. Aan mukavemetsiz olan hastavı kura taran ve ona yaşamak imkânları ve. vendir. Sandaler (....) m karısı bu mukave. metsizlerden bir tanesidir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: