——— 21-8-939 TAN Tefrika No. 139 Yakayı Ele Veren Karakulak Dramalı Halilin Karşısına “Çıkınca, Korkudan Dili Çözülmüş Ve Mahiyetini Ortaya Koymuştu Ve gece yarısını bulmuş, köy halkı da evlerine çeki. lip uyumuştu. Fakat, milli teşki. lâtin köyde ve istirahatte bulunan ihtiyat efradı her gece olduğu gi- bi o gece de köy içinde devriye ge- ziyor, etrafı gözlüyorlardı. O gün de, köye rençber kıyafetinde bir yabancı gelmiş, iş aradığını söy- lemişti. Tavrı kıyafeti ile kendisi. ne acmdıran bu garip, Türk misa. firseverliğinin icabı olarak yediril- miş, içirilmiş ve cami odasında İs. tirahati temin edilmişti. Köy için. de el ayak çekildikten sonra, iha. net Vazifesine başlamak üzere s0- kuğa fırlıyan bu soysuz hafiye de, tam © esnada köyün devriyesile yüz yüze gelmiş, yakayı ele ver. mişti. Gece vakti köy içinde dolaşma. sıni Uykusunun kaçtığını söylemek le tevile kalkışan bu kara kulak, biraz sonra Dramalı Halil Beyin Odasına getirilmiş, karşısına dikil- mişti. Tesadüfün garip cilvesine bakınız ki, Halil Bey de muhata- bini tanımıştı. Bu adam, silâhını sattığı için polis mesleğinden ko. vulan, İşkodralı Cevdet adında ah. lâkı gibi seciyesi de bozuk bir ser. seri idi, Gördüğü tazyik karşısın- da, dillenmiş, mahiyetini ve vazi. fesini bülbül gibi söylemişti. Eyüp. sultanda oturduğunu, polis merkez memuru (S) Beyin adamı ve düş. man teşkilâtına mensup olduğunu, milli müfrezelerin bulunduğu yer- ler hakkında malümat almak üze. re bir hayvan ile Dursun köyüne geldiğini ve Kayvanınr köy civarın da sakladığını itiraf etmisti eşkilâtın Çatalca merkezine teslim edilmek üzere o ge. ce Harbiye tabyasına gönderilen bu kara kulak herifin üç gün son- ra, bütün yüz karaları meydana çıkmıştı. Teşkilâtın İstanbulda bu- lunan gizli ajanlarından, Fatihte Kadiçeşmesinde ikamet eden (Pot. kovalı) Hafız Hüseyin ve Eyüpsul- tanda sabık polislerden Ahmet Bi- can efendiler, Kürt Mustafa çavuş ile.(S) beyin kumandaları altındaki kara kuvvetler, bü arada İşkodralı Cevdet hakkında edindikleri ma. lümatı bildirmişler, müfrezeleri. mizi gafil avlanmak tehlikesinden kurtarmışlardı. İstanbul hükümetinin bu haina- ne tedbirleri, fedakârlarımızın Ye. niköyde bulunan cephane ve silâh. ları kaçırmak hususundaki karar- larini değiştirememişti, Dramalı Halil Bey ve ar. kadaşları, Bakırköyünde Hazin: dar çiftliğine gelmişler, hazırlığa girişmişlerdi. Çiftlik sahibi Hüse. yin Beyin Yeniköyden çağırttığı kunduracı Dağistanlı Hacı Ağa i- le görüşülmüş, baskının vakti ve icra sureti kararlaştırılmıştı. Yeni köyde o sırada İstanbul hüküme- tinin bildiğimiz takip kolundan baş. ka dört işgalci devlete ait müfre. zeler de bulunduğu İçin, her ihti. mal göz önüne alınarak fevkalâde tedbirler alınmıştı. gece yatsı vaktinden sonra, Halil Beyle fedakâr arka. daşları, silâhlarını beraberlerinde götürdükleri arabalardaki otların arasına saklamışlar, bİr yolcu ka- filesi vaziyetinde ve tam tayin e- dilen vakitte Yeniköyün yakının. da ve Çobançeşme ile Aksu ara sındaki yolun kenarına varmışlar. dı. Oracıkta silâhlarıveren kah. ramanlsrimiz bulundukları yolu i- ki baştan kestiler. (Kıldamı) mey. kiine de bir kaç gözcü Yerleştirdi. ler ve hemen işe giriştiler. Gece olmasına rağmen Bakırköy ile köy arasında eksik olmıyan malüm müfreze ve askeri kıtalara alt ne. ferler çevriliyor, göz Altına alını- yordu. Diğer taraftan da başta Da. Bistanlı Hacı olmak Üzere fedakâr ve müfrezenin | , karşılaşmışlardı.Çünkü, mil erleri silâh ve cephaneleri, yuva- larına yiyecek taşıyan bir karınca sürüsünün #ebat ve intizdm ile köyden getiriyorlardı. Az bir za- man sonra, yüklerini alan arabalar İkitelli istikametine yola düzül. müşlerdi, Köylülerimiz ve erlerimiz bu i- $İ o kadar sessiz becermişlerdi ki, köyün içindeki askeri kıtalar, bil- hassa kara kuyvete mensup takip kolu, hâdiseyi ancak yarım saat sonra haber alabilmişlerdi. Takip İçin hemen köyden fırlamışlardı. Fakat, ilerlemiye bir türlü muvaf. fak olamamışlardı. Ne tarafa bâş vurdular ise çelik bir duvar ile var- lık köyü çemberlemiş, her yerde olduğu gibi, Türk sillesi orada da kendini göstermişti. ait Molla, Mediha Sultan i- le Damat Feride sulkast yapılacağı hakkındaki tezvirlerin! tertip ettiği sıralarda, tesadüfün a. ranılmakla bulunmaz bir lütfuna uğramıştı. Tesadüf, ona boş attığı. nı dolu tutturmuştu. Hakikat, o günlerde bilhassa Damat Feridin başında bir kaza yeli esiyordu. Yurdun bir kaç gözü pek evlâdı, gün geçtikçe artan İhanet ve hi yanetlerine nihayet vermek, iğrenç vücudünü kara toprağa gömmek için fırsat gözlüyorlardı. Kuvvetli bir çete ile Alemdağı ve Şile ha. valisinde, nankör çeteleri ile bo- LOK “5 UY Geçenlerde güzel sesin sağlığı üzerine bir kaç yazı yazdığım va- kit, okuyucularımın arasında bu kadar çok güzel sesli zatlar bu. lunduğumu, doğrusu, hiç tahmin etmemiştim. O yazılar çıklığın. danberi, gelen mektuplar tahmi- i ok yanıldığımı gösteriyor, onun çoğalmasındanhe- ri onun hırıltılı seslerinden rahat- sız olurken, gerçekten musikinin hâlâ mevcut olabileceğinden ümi- dimi kesmiş bulunduğum için, gü. zel ses meraklılarının henüz çok. ça bulunduğuna, tabiidir ki, pek sevindim. Ses üzerine mektup zönderen sayın okuyucularımızdan Bay. A, dikkat etmiş, ber sene bu mevsim. de kavun ve karpuz yediği vakit, boğazında — bir hırıltı ve sesinde bir kısılır peyda olduğunu yazı yor. Onun İçin: — Bu hal yemişlerden olabilir mi, kavun ve karpuz da kokular gibi sesi tenkis eder mi? Diye soruyor, Vükıâ, yemisle- rin de her biri esans şişeleri ka- dar güzel birer koku hazinesidir. Yemişleri sadece lezzetleri icin değil, ayoi zamanda güzel kokm- ları için ye Onları reçeller, şuruplar de saklamamızdan maksat, yalmz tatlı yemek değil, kışın kendilerin bulamadığım. yemişlerin © güzel kokularını saklamaktır. o Ondan dolayı en makbul şuruplar ve reçeller, en üzel kokulu yemişlerden olur: Meselâ ahududu şurubu ve kayı. sı reçeli... : Reçelini ve şmrubunu yapmayı âdet edinmediğimiz yemişlerden karpuzu, kokusu için o aramazsak da, kavunun güzel kokusu, şüp- hesiz, lezzetinden üstündür, Hai tü kavunu tuza batırarak yeme: sevenler onun tadını değil, daha ziyade güzel kokusunu ararlar, Demek işlerin ve onla” rın arasında kavun ile karpuzun da kokularından dolayı güzel se dokunacakları hatıra gelebili; Sayın okuyucumuz bunu düşün. n mekte haklıdır, Ancak, yemişlerin bu bakım. dan tesirlerinin şimdiye kadar tet- kik edildiğini hic bilemiyorum. Bilmediğim pek, pek çok şeyler a- biri de budur. o Gerek, MAN “HEKİMİN TLER iss SES VE KAVUN, KARPUZ Zuşmakta olan Bulgar Sadık kap- tan, aldığı bir emirle arkadaşların. dan Erzincanlı Şakir ve Bebekli Rüştü ile Damat Paşanın yolunu bekliyorlardı. Bu üç kafadar, Baltalimanı sirt Jarında günlerce yalıyı gözledikten, selâmlık dairesinde bulunan tahar- Ti memurlarını, mavzerli bekçi ve korucuları gördükten sonra, yalı- ya yapılacak bir gece baskınmın, umdukları neticeyi vereceğine pek te inanamamışlardı. Muvaffakıye. # başka yollarda aramışlar, kendi- lerince daha emin bir tarz bulmuş- lardi. Damat Feridi, her gün geç- mekte olduğu Rumeli Hisarında, Robert Kollejin altındaki Kayalar mezarlığında önliyecek, şayet mu- kadder ise, oracıkta defteri Amal ve seyiatını düreceklerdi. Sadık kap- tan, Arnavut kıyafeline girmişti. Yolun bir kenarında yeşil boyalı bir sehpa üzerinde duran şık bir camekânın başma geçmiş koshel. vacılığı ediyordu. Biraz aşağıda, Bebekli Rüştü, içi kâğıt ve susam helvaları ile süslenmiş, tezgâhile gelen, geçen çocukları imrendiri- yordu. Erzincanlı Şakir de, tam bir Anadolulu dili ve kıyafeti ile, iki yanmdan bağlı kirli ipini. boy- Buna geçirdiği eski bir çamaşı? se. peti içinde susamlı simit satıyor, çetrefilleştirdiği dilile tuhaf söz ler söyliyerek gelip geçenleri gü mekten katıltıyordu. “Devamı var) yalnız A diye imza eden bü sayın okuyucumuz, gerek onun gibi gü- zel sesli başka okuyucularımız, bu işe dikkat ederler de, türlü türlü yemiş yedikten sonra, ses- lerine tesiri olup olmadığını ken. di üzerlerinde telkik ederlerse, güzel seslilerin hepsine fayda ver. miş olurlar, Tetkiklerinin netice- sini gazeteye bildirdikleri takdir. de, gazetenin de pek memnun ola- rak, neticeleri tasnif ederek güzel ses meraklılarına bildireceği şüp- hesizdir.... Şu kadar ki, güzel sesle yemiş. lerin münasebetini araştırırken, | gözetilecek ehemmiyetli bir nokta daha vardır. Elektrikle işler 80. uk hava dolapları da, radyo ület- eri gibi taksitle satıldığındanbe- pek çok evlerde hu dolaplara türlü türlü yiyecek ve içecekler» den başka yemişler de konuluyor. Oraya konulan şeylerden hir çoğu için, soğuk iyi gelirse de, bazıları için, © kadar soğuk hava içinde durmak hiç doğru değildir: Mese. lâ kırmızı şarabı zevk sahipleri €s- kidenberi soğutarak değil, ısıtarak içerler. Yemişleri de sevk sahipleri, buzla soğutmaktan pek çekinirler. Yemiş, mahzende saklanır, yahut bizde yaptıkları gibi, kuyuya sar- buz dolabında sak- kıtılır, fakat ve onlara İezzel veren pectin, za. ten adı üstünde, donmuş madde demektir. Kendi kendine pelte ha. line gelen bu madde, bir kere da- ha donarsa, bir daha açılmaz ve yemiş lezzetini kaybeder, hem de buz halini muhafaza eder, Onun için sayın okuyucum kavımu ve karpuzu soğuk ha dolabında o dondurduktan © Sonra yemeyi seviyorsa, ha kavun, kar. Puz yemis, ha buz parçası yutmuş sayılır.. Soğuk havanın, soğuk su- Yun ses üzerine pek fena tesir etiğini de, güzel seslilerin kendi- leri hekimlerden daha iyi bilirler. Bundan dolayı, o güzel kokulu yemişlerin ses üzerine, menekşe kokusu gibi, fena tesir edip etme. diğini anlamak rapılacak tet, kiklerde yemişlerin soğuk hava dolabında durmuş dikka Zgmek iyi olur. .>223333333333333333332333333333323332333>232>0 0222222222223 meli va Favel koltukların birine henüz oturmuşken Misis Alice içeri girdi. Boynunu örten yüksek ( yakalıklı koyu bir elbise giymişti. Beyaz saçlarını da küçük bir dantel tak- ke ile örtmüştü. Kraliçe Viktoriva zamanından arta kalan bir büyük nineye benziyordu. Kızı selâm dıktan sonra, çayın getirilmesini emretti ve kizan karşısındaki kol- tuğa oturdu. “— Davetim, sizi buradan daha eğlenceli bir yerden mahrum etme- miştir inşallah,, dedi. “.— Hayır. Evde iş güçsüz olarak oturuyordum. Yüzbaşı Klotz'un to. lefon etmesini, yahut bir mektup göndermesini bekliyordum, Bu a- na kadar, bugün ondan bir hava- dis çıkmadı.,, “ —Zarar yok. mutlaka aradan çok geçmeden sizi ariyacaktır. Çün kü doğrusu güzel bir kizsınız. Hem de ne güzel 'giyiniyorsunuz. Çok zamandanberi, şubemizin yüzünü sğartacak ve koltuğunu kabara. cak sizin gibi bir yakışıklısına na- # olamamıştık.,; “— Ben n kadın hafiyeles rinin pek çekiçi olduklarırı san. mıştım., “— A kızım Favel, onlara ha- fiye değil, ajan deriz. İçlerinde en muvaffakıyetlileri, en sade olarla- rı idi. Meselâ, ben gençliğimde bi- le güzel sayılamazdım.. “— Ne dediniz. Yüzbaşı Shore vaktile bir dansöz olduğunuzu söy- lemişti.,, “— Evet öyle idim. Avrupanın aşağı Yukarı, her merkezinde Oy- nadım. Otuz sene evvel dans çok revaçta idi, Hattâ çirkin dansözler bile tutulurdu. Çünkü hiçbir dan* söz dans ederken çirkin olmaz. Fa. kat sizi buraya kadar rahatsız et- mekliğimin sebebi kendimden bah- setmek değildi. Asıl sizden bah. “setmek İstiyorum. Parise kadar bir seyahate ne dersiniz?,, “.— Paris mi7 Favel şaşırdı. Çün- kü yüzbaşı Shore ona, Klotz'u göz altında bulunduracağını söylemiş- ti. Klotz ise Londraya daha yeni tayin edilmişti. Bu Paris seyahati nereden çikıyordu?, isis Wallace: Parisi biliyor musunüz?,, Diye sordu. “.- Oradan geçtim. Ama iyi lirim diyemiyeceğim.., “ — Fransızca konuşur mus Duz?,, “— Meramımı anlatacak kadar.,, “— Zaten o kadarı da yeter. Şimdi sualime cevap verin, yüz- başi Klotz'u Parise davet etseniz. Oraya gitmeği kabul eder mi?,, Favel güldü: “— Bana eder gibi geliyor. Fa- kat acaba sefarethane müsaade ve. rir mi? Hem de... Ne bileyim. Ya- ni.. Benim böyle bir teklifte bulun- mam tuhaf olur.,, “— Neden?,, İhtiyarın gözleri Favel'e dikil mişti, Kız: *— Çünkü pek o kadar siki fıkı tanışmadım. Böyle bir teklif biraz Mübali olur. Bu sabah Klotzla ara- mızdaki münasebatı, yüzbaşı Sho- re anlatırken, siz de orada idiniz. Bana karşı ' ilânı aşk, yahut sırnaşıklık etmiye hiç kalkışmadı. Ona şimdi damdan düşermiş gibi “Haydi önümüzdeki hafta bera. berce Parise gidelim,, dersem ne düşüneceğini tahmin edemem.,; “— Zaten biz de önümüzdeki hafta onunla beraber Parise gitme- Bizi istiyoruz. Favel dudaklarına doğru götür- mekte olduğu fincanı, gerisin ge. riye masaya koydu: “— Öyleyse b işl yapacak bir başkasını bulunuz,, dedi, ELE CC Casusluğa Ait Hikâye Serisi BEYAZ ZENCİ Yazan: Arthur Mills - Çeviren: Cevat Şakir 66C0CCCECCCC OCA « Dp Sam ea MM eee di — Ölüm tehlikesi mi, dediniz? Misis Wallace sesini mümkün mertebe tatlılaştırmıya çalışarak' “— A, birdenbire asabiyete ka- pılmayın, hiç kimse sizi, istemedi- ğiniz bir şeyi yapmıya mecbur e. demez.,, “— Daha şimdi yüzbaşı Klotz'- la Parise gitmemi istediniz. “— Onun bir arkadaşı olarak gitmenizi istedim. “— Paris arkadaşla gidile- cek bir yer değildir ki... Misis Wallace, yine yavaş yavaş konuşarak: “— Sizden ne istediğimizi bil - meden hemen öfkelenmeyin, se yahatinizin bir gayesi var. Au- teuil'de pazar günü büyük bir at yarışı olacak. Yüzbaşı Shore tay. yare ile Parise gidip, (yüzbaşı Klotz'la birlikte at yarışların sej- retmenizi istiyor... “— Ayni günde geri dönülecek mi1, “— Hayır. orada kısa Bir za - man için kalırsınız. Biz hef şeyi hazırlarız.,, pere ayağa kalktı. Ateşin 5. nünde durdu ve Misis Wal- İece'e bakarak: " Ben bu işi yapmıyacağım.,, dedi Misis Wallace, hiç istifini boz- muyordu. Onun bu vurdum duy. mazlığı Favel'in tuhafına gidiyor- du. Öfkeli öfkeli sordu: “— Sizin yapmıya alıştığınız şey bu muydu?, “.— Benim yapmıya alışmış öl duğum şeyleri yapmanıza yalvar- mıyorum. Sizden ricam şu. Yüz- başı Klotz'u, sizinle beraber Ps- rise gitmiye kandırmaktır ve org da onunla beraber bir kaç gün kal maktır. Hattâ ayni otcide yatma" nıza bile lüzum yok., Favel rahat eder gibi oldu. Kıpkırmızı kesilmiş olan yüzü tabii rengine döndü. z *- Ha! Böyle olursa dedi. Sonra kaşlarım çattı: 51 “.- Böyle bir hevesin aklıma nereden estiğine şaşacak,, diye ilâ” ve etti, “— Bilâkis onunla beraber git- miye kalkışmanız onun için bir şö- ref olur.,, "— Fakat bu teklifimin bir şe- ref olduğu kanaati çok sürmez, Et kekler hep öyledirler. Aklına baş* ka şeyler gelir.., a Misis Wallace, koyu saçlı güzel kıza uzun uzun baktı: ğ “-- Büyük bir tecrübe sahibi & işsipiz gibi konuşuyorsunuz, di skala “.— Kağışlar hakkında erkekli rin ancak iki türlü fikirleri olduğlğ. nu bilecek kadar tecrübs “sök yim... (Devamı var) KANZUK TER PODRASI BOROSALİIİNA Koltukaltı" ve re DTİK YAPAY! Le Kokuyu giderir, BOROSALINA kullanmakla'elbise ve çoraplarınızı da harabiyet ten kurtarmış olursunuz. Eczanelerden afayınız İNGİLİZ KANZ K ECZANES (AÇIK EKSİLTME İLÂNI) Beyoğlu; “İstanbul Kandilli Kız Lisesi Satınalma Komisyonundan : 25 . VIII. 1939 pazartesi günü saat 15 de İstanbulda Beyoğlunda istiklâl caddesinde 349 numarada liseler muhasebeciliğinde toplanan O» kul eksiltme komisyonunda 2291 lira 89 kuruş keşif bedelli Kız lisesi tamiratı açık eksiltmeye konmuştur. Kandilli! Mukavele, eksiltme Bayındırlık işleri genel hususi ve fenni sartnâr meleri, Proje keşif hülâsasiyle buna müteferriğ diğer evrak okulda | gör! rülebilir, Muvakkat teminatı 172 lira olup eksiltmeden bir gün evveline kös) dar Liseler muhasebeciliği veznesine yatırılacaktır. j İsteklilerin en az 1000 liralık bu işe benzer iş yaptığına dair idari lerinden almış olduğu vesikalara istinaden İstanbul Vilâyetinden siltme tarihinden (8) gün evvel alınmış ehliyet ve 1939 yılına ait Tici ret vesikaları ve teminat makbuzlarile komisvona müracaatları. (Gs A