TARİHTEN YAPRAKLAR “Venüs ,,e Sunulan Elma Gibi Uğursuz! M itolojik hikâye meşhur- dur: Pele adlı bir prens ile Tetis ismini taşıyan peri evleniyorlardı ve bütün ilâh- lar, ilâheler —Nifak İlâhı müstesna— düğüne davetliy- di. Eğlenceye çağrılmıyan ilâh gazaba geldi, öc almak istedi, yavaşça düğün yerine sokul- du, dişi hüdaların sofrasına bir elma bıraktı, üzerinde; “En güzel olana!,, ibaresi y zilı olan bu elmayı * her ilâhe almak istediğinden düğün e- vi kadınlar hamamına döndü. Nihayet Truvalı Paris mecli- se getirilerek hakem yapıldı ve elma onun eliyle Venüse verildi. Truvanın biraz sonra yıkılmasında Jünon, Miner- va gibi ilâkelrin Parise düş man olmaları iste bu vâkıa yüzündendir! Beşinci asrm ortalarma doğru Atinadan Bizansa genç bir kız gel- di. Darülfunun hocalarından Leo- »ityüsün kızı idi, Babasından ka- lan sm kardeşleri tarafından Büzbolunduğunu iddia ediyor, Bi. zans sarayından adalet istiyordu. Atenais adını taşıyan bu genç kı- nız yanık sözleri değil, par- l rikkat uyandırdı. Sunduğu arzuhal değil, yüzünde. ki ince ve nefis hatlar okundu. He- men elinden tutuldu, imparator Teodasiyüsün hemşiresi Pollhari. yanın huzuruna çıkarıldı. siya, günlerdenberi ta» cidar kardeşi tarafından » tahta lâyık bir güzel kız bulun- mak için k olunuyordu. A. tinalı dilberi görünce sevindi ve hele onun zeki, bilgili, şair meş- hilkat bediası olduğunu yerinde duramaz oldu, en haşmet muna koştu,, 78 — İsa bize bir Meryem gönder- di, onunla evlenebilirsin, İmparator, bu müjdeden alev al- dı, Fakat arzuhali sunmak için sa. raya gelen orta tabakaya mens:ip bir kızı huzuruna çıkartamazdı. Saray teşrifalı buna müsait değiL. di. Onun için kendi arkadaşı ve sırdaşı “Polen,, le bir perde arka, sına gizlendi, Atinadan yürüyerek Bizans sarayına gelen güzellik gü- neşini seyretti ve beğendi. başında Atinalı hocanın kızı imparâtoriçe olrak selâmlanıyordu. Teodosiyüs genç, ve zeki karısına âdeta tapıyordu. O.da kocasını gün başına çoğalan bir tutkunlukla kendine bağlamak için her şeyi yapıyordu. İzdivaç- larinin ilk yılı sonunda bir kızları dünyaya geldi. Bu, karı ile kocayı e daha kuvvetli bir suret- aşlıran canlı ve pek sevim- li bir bağ oldu. Artık Bizans sara. da Atenaisin idi. Güzel ve in imparatoriçe her şeye bur. u sokuyordu, her işe parmak vordu. Bilhassa din işlerile, uğraşıyordu. Bizans, İsker deriye ve Roma kliseleri arasında» ki bitmez tükenmez münakaşalar- da nüfuzunu hissettiriyordu. Babı sinan hatırusından aldığı ilbum ile yıtahtında darülfunun âç- aplar tercüme olün- »« rehberlik ediyordu. Biraz sonra Atenaisin Bizans tacı parıldıyordu. nun nüfuzu çoğaldıkça parator kızı ve ais uzun yıllar görümcesine skeli bir yüz taşıdı. Açık bir mücadeleden çekindi. Lâkin kızını Roma imparatoru Honüriyüsün ye. ğenine verip te o münasebetle ikin- €i bir taht ile de münasebet peyda Yazan: M. Turhan TAN ettikten sonra maskeyi biraktı, a- çıktan açığa onu düşünmek yolu na girdi İki kadın, yalnız mevzular üzerinde değil, Ş- lerinde de mücadeleye giriş di. Atenaisin Bizans sarayına gel- diği gün İfiparatörla bersber ken disini perde arkasından seyreden Pölen;, « sarayin tekesi gibi bir şey- di.-Çok' yakışıklı ve çok. kuvvetli bir adam olduğundün bütün saray kadınları onun arkasından dolaşı. yorlardı. Bir arslık Poliheriya da bu te. keye gönül vermişti. Gayet gizli olarak onurla görüşüyordu, şiyordu. Atenais her cepheden yık- mak istediği görümcesini den de vurmak için Polene güler yüz göstermiye koyuldu Teke on beş yıl evvel perde ark: ey. rederken hayran kaldığı ve o uzun yıllar içinde içini çeke çeke, ağzı sulana sulana temaşa edeyeldiği gü. zeller şahinşahı kadınm böyle bir vâziyet alması üzerine hemen 26- kâsını seferber etti. Kendine çeki düzen verdi, bütün saray kadınla- Tini ve o meyanda Poliha: tarafa biraktı, Atenaisin etrafında dönmiye başladi. Polihariya idare ve siyaset yol- larında uğradığı ağır inhizamlar. yasi ve dini işler. sevi- kalbin- ind: dan, sarayda pabucunun dama a- tılmasından dolayı zaten szap ve #tirap içinde iken sevgilisinin de elinden alındığını görünce yelse düştü, para sarfederek ve Icabında kadınlığını fedadan çekinmiyerek Atensis aleyhine entrikalar tertip etti ve onun Polenle bir. aşk ha- yatı yaşadığını imparatora duyurt- tu. ükin Teodosiyüs, karısından da, Polerden de böyle bir fenalık ummadı, verilen jurnelle- re kulak asmadı. Bu sebeple Poliheriya en . ağır bir inhizama daha uğradı, sevgilisini esi tarafından tamamile tasarruf olun. duğuna şahit olmak aersyr tattı, İşte böyle bir sırada bir gün im- parator kliseye giderken önüne bir köylü çıktı. Ferikyadan getirdiğini söyliyerek eşi görülmemiş büyük- lükte ve güzellikte bir elma uzat- tı, kabul edilmesini rica etti O gün Polen hasta idi, bu gidiş ala- yına iştirak etmemiş elmayı aldı, köylüye bolca bahşi verdi ve bu zarif hediy de paratoriçeye gönderdi. kocasından gelen hedi- yeyi - hasta olan - âşıkına lâyık gördü ve ona yolladı. Polen, bunun Dereden dönüp dolaşarak geldiğini bilmediğinden ve elmayı ise çok güzel bulduğundan bir adam Ççe- 8 bir armağar ak kabul edilmesi ricasile henüz kli- sede bulunan imparatora“ takdim etti. N Teodasiyris, sevgili kerısına gön- derdiği elmanın Polen nsmina yine kendine verildiğini göründe 'fera halde sinirlendi, evvelce © yapıla dedikoduların bir hakikat ifâde et- | tklerini anladı, müthiş bir gazabâ kapıldı, saraya döner dönmez im- parstoriçenin karşısına dikildi. ve sordu: — Sana gönderdiğim elmayı ne yaptın? — Yedim. eodosiyüs, mantosunun al- tından elmayı çıkardı ve | haykırdı: | — Yalancı, namussuz kahbe! O gün Atenaisle imparatoru 8- lâkası kesilmiş ve Polen Kayseriye sürülerek orada öldürülmüştü. Gü. zel imparatoriçe nüfuzunun sfra indiğinden ve rezil olduğundan de- ğil, fakat Polenin kendi yüzünden öldürülmesinden dolayı derih bir azap İçindeydi. Nihayet Kudise gönderilmesini istedi, impaator da bu Ficayı hemen yerine getirdi ve Atenais bir sürgün hayatı ge çirmek, üzüle tzüle ölmek Üzere Kudüse gönderildi. Bir elma, demek ki, bazan bir taht ve bir bayat devirebilirmiş! | Belediyeye 60 i Memur Alınıyor Belediye muhasebe müdürlüğünce İyapılan tetkikat neticesinde kısmen kadronun kifayetsizliği, kısmen de lâkaydi yüzündeneşimdiye kadar nü. İkellefler üzerinde 195 milyon İira- lık belediye vergi ve resminin Kalmış olduğu! ve bu vergi ve mühim bir kısmının müruru zamana uğramış olmasından | dolayı tahsili İmkânı kalmadığı tesbit Bu sebepten dolayı hiç olmazsa şim. diden sonra belediye vergi ve resim- İlerinin tamamile tahsil edilebilmesi için muhasebe kadrosunun yeniden60 resimlerden edilmiştir. memurla takviyesine karar vermiştir memurlardan 50 si 20 şer, 10da lira asli maaşlı olacaktır. “Bu memurlar berem kanununa tevfikân İmüsabaka ile alınacaklardır. İ Parita Vapurundaki Yahudiler Arasında “Fili Ya Bizi Alırlar, Ya Hepimizi öldürürler,, zmir limanına demirliyen Pa ta vapurundaki vatansız Yahudile. rin acıklı hikâyesini ağızların dinlemek üzere tayyare ile İzmire gönderdiğimiz arkadaşımız Naci Sadullahın ikinci yazısını aşağıda okuyacaksınız.) ehri dolaşırken anlamıştı: İzmire fuar dedi bile unutturan mevzu Yal misi idi. Tramvayda, kah zinoda, yolda, vapurda, hulâsa herhangi bir » bütün İzmirliler, Parite diyorlardı Bazıları: “— Canım, diyorlardı, bunler da uzattılar artık! Bir an övvel çıkıp gitseler de biz de rahat etsek. Vüka acımıyor değiliz. Fal Yapalım? Şimdi bu ne idiğ iz sürüyü sramıza k; yatı, Bazıları? “ — Yazik, diyorlardı, biz, bu damları birakmamalıydık doğru- $u.. Topu topu beş yüz insanmış. Hepsini şehirlere taksim ederdik. O fukaralar da denize dökülen bir kepçe su gibi aramızda kaynayıp giderlerdi!,, Bazıları da: — Eğer, diyorlardı, iş bu ka- darla bitse, bu adamları şekerle beslerdik. Fakat bunun Bunları kabul ett vak değiliz aç kalm hüdiler limanlarımıza dolarlar ve © takdirde, z zaman içinde, mem- leket Filistine döner. Ba bunlara karşı, daha faz metli davranamayız!,, Onlar Filistine gidiyorlar ni gece rıhtım boyundaki A İzmir Palas otelinin tera- sında, “dünya Yahudilerine yar « dım cemiyeti, nin mümessili ile beraberdik. $ iklerimi ona da anlattım. Önün bana ver. diği cevap ne olsa beğenirsiniz? müz ki, bu adamlar, istemektedirler? Hayır... Bu hususta muş olan bütün hi Onlar gidecekleri yorlar ve herhangi bir sa mak ümidile yola çıkmış değild ler. Hayrötle sordum: “O halde nereye gidiyor) “— Nereye mi gidecekler? Y hudilerin malı olan, ve Yahudilere vaadedilmiş bulunan bir vatan yok mu? Onlar da, İsanın çocuklarına, evvelâ Allahın, sonrada İngiliz imparatorluğunun vaadet “arzı mevud,, a Bir yanlışlık yüzünden, geçen se- fer, boşu boşuna geri dönmüşler. Halbuki şu anda, Filistinde her şey- İeri hazırdır. Ve burada, sizden is- tedikleri şey, sadece kendi parala. rile, kömür, ekmek, su ve bunlari vapura doldurmularına yetecek ka- dar da müsaade almaktan iberet. z, siyonistlerin gayelerini bi- lirsiniz'değil mi? Asirlerdanberi Kudüsteki Siyon dağında bulunan Mescidi Aksa,, yı yıkmak ve ye- rine Yahuda mabedini kurmak e. melini güden Siyonistlerin Varşo- vadan tayyare ile İzmire uçurduk. ları mümessil de, harikulâde lüt bir diplomat! Sanirim kl, “Fakir Yahudilere yardım cemiyeti, namı altında ça- lişmakta olan cemiyetin gayesi, ve hakiki hüviyeti artık anlaşılmış - tar. Bu kanaate geldiğim içindir ki, bu nokta üzerinde daha fazla dur» mayı lüzumlu görmüyorum. Doktor Zimmerman'ın uşta ta. lebesi Ben Hür, Filistinde devam eden kanlı Siyonizm kavgasında, ve .—........ Muharririmiz, denizden topla. dığı şişelerden birini açarak mektubu çıkarıyor Yine limandan limana (Gesi üyküsüz geçirdiğim! ye bilmeri lüzum kanlıları gördükten ve dinledikten sonra, ken- kta kalmış birer fuka. n © İnsanları bir dava iye giden birer arı sahte bir akınarak, bütün be klarına ve kendile- Buna inanırsak. bu kafileye kar- $ı duyacağımiz his, aldatılm ten doğan derin bir hiddetten ve onların bir terdikleri maharetin, azmin bü - yüklüğ in bir takdirden baret kalır. hakikatte o delikanlılar; *ziyetlerile iki defa mağdur mişlerdir. Zira, başlarında, Eridz adında bir kafile reisi bulunmasına, her sabah vapur güvertesinde, dini merasim yapmalarına ve askeri talim gör- melerine rağmen, onlar kurbanlık bir koyun sürüsü gibi güdülmekte. dir, Bugün Almanyada zu'lim görü. r. G inde kendilerine ce yapılacağı da muhakkak, Binaensleyh. oradan kaçmak mec. buriyetindirler.. Fakat nereye gitsinler? Dsima tetikte bulunan ve rın kendi kendilerine bu sus duklarını bilen kurnaz cemiyeti, fırsatı kaçırm Ne düşünüyorsunuz?.. diyor. Filistinde yeriniz hazır. Yol mas. Tafınız bizden. Vapurunuz da var. Yol meşakkatine dayanabilecek ve ağır hizmetlerde bile çalişa- bilecek yaşta ve kudrotte olanlar buyursunlar. Hem çabuk davranın. Geç kalana yer yokt,, Siz o delikanlıların olsanız ne yaparsınız? Vapura atmaz mısınız? Nitekim onlar da öyle yapıyor. lar ve sonra bir ümitle vapura do- yerlerin luyorlar... Halbuki, Araplarla anlaşmış bu- lunan İngiliz devletine, bu fırsat. yapmak istiyen Siyonistler, tah lerinde yanıldıklarını görmekte ge. çikmediler: Zira Paritadaki di kanlılar Filistine inemediler Şimdi ise, geri dönemiyorlar ve kendilerini besliyen Siyonist! kumandasında, liman liman dola. rin ekosloyakyada kalan ailelerinin ne kadar hakaret ve zulüm göre- arsanız, hem # ham de kendi milletlerinin gadrine u zavallı fedaflere acımam den gelir mi? Hem, başka ne Ya Siyonizm dav. iye fedul olacaklardı, yahut ta, zm davasına... Fedal Bu itibarla ben, onların, toprak» sızlık yüzünden birer kahraman istihfafla karşılana- değil, merhameti karşılanacak bir zaruret sayıyo. Tum Zira, onlar, yaşayamadıkları için yapabilirli ölümü göze alıyorlar! Şişelerden çıkan mektuplar P azar sabah dan Pa- ritaya doğ san. dalda iki kişiyiz Deyli Ekspres muhi ve ben.. Denizin yine dalga oluşu, ona endişe veriyor, bana sevinç. Zira ancak bu say , Paritaya, bi rh e, polis mo- de polis mo- şündü- ren en mühi bir gün er. vel aldığım vaadin yerine getirilip getirilmiyeceği... “.- Acaba, diyorum, delikanlı, kalem. küğit, şi tıpa, vakit bul- mak, ve istediklerimi yazmak, yap- mak zahmetini gösterdi" mi?, Fakat biraz sonra vapura vakla- şinca gülmekten ker ıyo- rum. Zira, vepur güve! i dok duranlara bakıyorum: Bir de ne ö de birer bi. ra şişesi yok mu? Onlar da gülüyorler ve polisler dan görülmediklerinden ©- ça, şişeleri göstererek so. ruyorlar: — 'e yapalım, nereye atalım?,, Vaziyete bakir işelerden ba- zılarıni teda etmek mecburiyetinde kalacağımızı tirmekte güçlük çekmedim. Ve içlerinden bi şişesini polis motörünün arkasına fırlatmasını işaret ettin Muf. lar o şişeyi almaya giderlerken, bir diğerine sandalm yanı başını gös- terdim. Bu sur lanmadan ele geçirmiş olduk Biraz sonra da, denize şişe yağ- mıya başlamıştı. Fakat zabıta me- murları dikkat kesildikleri için, maalesef. bu kapışmada, bizim his semize iki şişeden fazla düşmedi. Zabıtanın eline g nu otuzdan fazlaydı. İçlerin- den yüze yakın mekt: da sonra salon komiser Avniden öğrenmi Bizim şişelerden çıkan üç mek. ia bana hitap ediyordu. Ririsi türkçe, birisi fransizca, diğeri de müsevice yazılmıstı. En uzunu ve en şayanı dikkati, fr: dı, mektubu yazan d kelimesini şu şekilde «— Temps!,, Bunu okuyunca, gay güldüm ve: " — Demek, dedim yanlış anla. muş. Fakat bereket ki, elden verdi. Eğer postaya verseydi, başka adre- ve gidecekti! “Aziz gazeteci!,, hitabile başi şan bu mektubun terciimesini, - bilhassa Hitler ve Mussolini hak kında çok ağır lisan kullanan cüm lelerini çıkararak - aynen koyuyo. rum: ke muavini ca olanıy» ikanlı “Tan,, maşa: ihtiyari * (Bu reportajın üçüncü kısmın! tan istifade ederek bir emri vâki diğer bir yanda okuyacaksınız).