21.7.939 i# TT .hi Tefrika No.121 Itilâfçıların Boşuna Gayretleri Üsküdar Yakasından Anadoluya Kaçırılan Silâhların Hangi Ellerden Gönderildiğini Bulamıyorlardı Ben de, adamlarımdan Maltepeli Biyıklıyana (1) vereceğim hu i; cepheden çalışır ve hiç şüphesiz ki, bir kaç gün içinde kuvvetli bir ipucu yakalarız. Sonrada k caplarına bakarız. Yalnız, dikkat nazarıma çarpan ve bana birsz da çarpukça görünen bir nokla var ki, onu da söylemeden geçemiye- ceğim. Geçenlerde, Kadıköy inzi- bat kumandanı yüzbaşı Mesut bey için de, hemen hemen ayni şeyler söylendi. Hattâ, Mesut beyin suç üstünde tutulmak imkânlarının elde edildiğinden bahsedildi. Ben de bu sözlere inanmak, keyfiyeti derhal bizimkilere anlatmak gat. letine tutuldum. Neticeyi biliyor. sunuz Zeki bey. Salt Mollanm bir bardak içinde fırtma koparmak ar- xu ve teşebbüsünden başka bir sey çıkmadı meydana, Korkarım ki, bu da öyle olmasın. Z bey, Kadıköylü Şevkiye istifhamlı bir nazar fırlattı, Muhatabından, her halde ihbarı- nin doğruluğunu tasdik eder bir işaret almış olacak ki, Pantikya- na döndü ve ciddi bir tavırla — Emin olunuz mösyö Pantik. yar, dedi. Bu, tamamiyle müsbet netice verebilecek mahiyette bir iştir. Şükrü beyin, bizce majüm bazı zevat ile devam eden temas ve münasebetleri tamamiyle tes. bit edilmiştir. Buna rağmen, şim- diye kadar azil ve tevkil ettiril. memesi sebebi, teşkilâtı bugün bile gizli kalan müessisleriyle Şük rü bey ve arkadaşlarını idare &- den elemanları da meydana çıkar- mıya Bialuf olan fsrassut ve te- kiplerimizjn henüz meticelenme mesidir, — Üsküdarda Nuhkuyusunda bir evden balsediyordunuz geçen. de. — Evet, Harmanlık (o mektebi karşısında topçu İhsan beyin evi. Fakat, yalnız onu değil, Altuniza. dede Fehmi beyin köşkiyie, Sul tantepesinde Şeyh Ata efendinin Özbekler tekkesini de tarassut et. Giriyoruz. Fakat, İhsan beyin, Us. küdar jandarma kumandanı Kem. zi beyden başka teması he, nüz tesbit edilmiş değildi Diğerlerinden o malüraatım var, Bu, Şeyh Ata efendi dediği- niz zatın da, bu cemiyetils bir münesebeti mi var?.. — Elbette, hem de çok mü bir münasebet. Dergâhin bu teş kilâtta bir istagyonu vaziyetinde olduğu ve Şeyh Alanın bilhassa teşkilâta mensubiyetlerini bil ile ve alâka derecelerini teyin ve tesbit edemediğimiz imam Naci, İmra- hor imamı Rıza, Üsküdar iskele İ- mamı Hafız Nuri, süyari zabitie- inden Âdil bey ve efendilerle şüpheli temasları takip edilmek - tedir. Hattâ, bu isimlerini saydı. ğım adamların Sarnandıra köyün. de Yörük Mehmet ve Denteli kö- yünde Hâşim ağalarla da, kendi aralarında tayin edilmiş bir şifre ile muhabere ettikleri ve bu mu- haberelerin silâh ve cephane nak- Uyatına ait bulunduğu hakkında de melümat var, Zer, bizim Şevki bey, vaadet tiği gibi mülâzim (A.) beyi | elde etmeğe muvaffak olabilirse, bütüş esrarın bir çorap söküğü gi. bi söpılacağna hiç şüphem yok Bunada muvaffak olacağımızdan yükle yüz eminim. — “emenni ederim muvaffak. yetiriz, Tolcal Süleyman bey meselei ne oldu?.. Et, Birinci Vakıf handeki yazhenşini tarassut ve gelip gi- paraların bu yazıhanede saklı ol- duğu hakkındaki yaylalar doğru çıkmadı. Bu şeyia, Süleyman be. yin bazı düşkün ittihatçı bekaya. larına nakdi muavenette bulunma. sından galat olsa gerek. Bu ha - berin teeyyüt etmemesi, Siley- man bey hakkındeki kananti hiç te değiştirmiş değildir. Son günlerde, bu adam hakkında iyi bir ipucu daha geçirdik ele. Fa. kat, mösyö Pantikyan çok entere. san bir havadis bu. — Ne gibi? — Üsküdâr jandarma taburu efrat ve zâbitanma hükümetçe maaş verilemediği aylarda, Tol - cöli Süleyman bey, tabur kasası n4 bir aylık maaş miktan nisbe- tinde gizlice ,teberrüatta bulunu- yormuş. — Muhakkak mı bu? ak bir şey doğrusu. — Öyle diyorlar. Hattâ, Üskü. dar jandarma teburunun bütün Zabitan ve efradınin Karakol © miyetinin Üsküdar şubesine ka- yıtlı oldukları rivayeti de var. — Bu kadarı da mübalöğadır Zeki bey. Kimden haber aldiniz bünu?.. — Bize gizlice hizmet edenler. den terzi Mehmet getirdi bu ha. vadisi. Bir gece, sabık Bursa po. lis müdürü Nuri beyin keyif linde ve Üsküdar vapurunda, ve- Inanıl. rilen maaş ve taburun olduğa gi- bi cemiyete kayıtlı bulunduğu me. gelelerini bir arkadaşına hikâye e detkön kulağiyle dinlemiş. o Bu hâvadisler, bilâhare başka memur- larımız tarafından da teyit edildi. Bu Kadardır Dinlenme zamanını İstanhulda geçitmek üzere gelmiş suym bir okuyucumuzdan dört sayfa üzeri. ne yazılmış bir mektup aldım., Bi. zim gazetecilik işlerinde dinlen zamanı olmadığı için, bu mektubu okurken, okuyucumuzu, doğrusu, hem kıskandım, hem de daha kata Yâzan okuyucularıma karşı min. netim artti... Sayin okuyucumuz, her suretle mükemmel bir zat olduğunu mek- tubunda bildiriyor. Yemesi, içme- si pek mutedil, zekâsı işlek, yeti yolunda, maiset durumundan ile memnun. Halinden bu kadar hoşnut insan elbette güç bulunur. Yalnız... Bir derdi var, Bunun için bir çare soruyor. Fakat, bu. Bu sorarken verilecek cevabın, Hemdertlerine de,. faydası olaca- ğını söylemekle, sadece kendini düşünmemek faziletini de gösleri- yor. Okuyucumuzun bildirdiği, an- esk burada onun gibi yazamadı. ğım dert, geçenlerde . yeşil biber. le kırmızı biberden bahseder. ken söylediğim ve onların verdiği hassanın kendisinde azalmasıdır. Bu dertten şikâyetçi olanların çok- unu, gazeteye gelen mektupla- rn sayı da göstermektedir. Şu kadar ki, hemdertlerin, en çoğu değilse de, bir çoğu gençler. ir, Bu sayın okuyucumuz da he, nüz ihtiyar denilemezse de, elli bes yasında bulunduğunu haber verdiğine göre, pek te genç sayı. Tamar. Vâkıâ, bu yasta insanın yeniden baba olmak hakkından mahrum kalması lâzem gelmez, — Nitel daha ileri yaşlarda bile haha lara hir çok misaller varı cak bumlar kaideden değildir. Bu bahsi tetkik etmiş olan he. kimlerden bazılarının rivayetleri. ne göre, baba olmak kudreti yir- mi bes yasına kadar artar, sonra denleri takip ettiriyoruz. Fakat, İttihat & Terakki cemiyetine ait on sene değişmeden kalır. Otuz besinden sonra da yavaş yavaş a- - O memurlar da Nuri beyden mi işitmişler?.. — Hayır canım. o Membaları hepsinin ayr: ayrı, Hâdise, bu se- beple nazarı dikkatimizi esibetti ya. K symakam Zeki, o gür Pan. tikyan efendiye bu va bun. ların benzeri daha bir çok ifşaat. ta bulunmuştu. Bütün bu' gürüşü- lenler hakkında, Pantikyan ile müşsvere ederek takip plânları hazırlamıştı. O günün akşamı, o Taksimde, Sürpagop mezarlığı karşısında kö- şebaşmdaki kasabın üzerinde bu. lunan hanenin kapısına, geç va - kit bir otomobil yanaşmış ve bir. biri ardına bir kaç defa korne çal mmişta. Bu, bir işaretti. Tam o sirada, evin açılan kapım, otomobilden atliyan tıknazca bir adamin ii ye girmesiyle beraber kapanıv: mişti. © Otomobil ile gelip işareti veren Pantikyan, kapıy! açıp Pan. tikyanı evine âlan da İhsan bey. di. Günün bu iki esrarlı sdamı o gece de böylece birleşmişler, gece yarısına kadar söyleşmişlerdi. * 1 iyat mülâzimi Necmi Be- yin tevkifi, Muğladaki mü- cadele taraftar ve aleyhtarlarında derin bir hayret uyandırmıştı. (Devami varl ri- Cİ) Elyevm #iğ olan ve Maltepede oturan bu hamiyetli yatımlaş, Pantik” n efendinin itimat eltiği adarılarından- di, O da çorbacısı gibi milli mücadele» müze, cun ve başla Iştirak ve hakikaten büyük hizmetler ifa etmiştir. Ol Hikâyet! zalır.. Otuz heşle elli beş arasında bunların hepsi vasati he. saplar. Onların daha büyükleri ol. duğu gibi, daha küçükleri de olür. Sayın okuyucumuzun çare ara dığı dert, daha genelikte olursa, ehemmiyet verilmelidir. Elli be- sinde olunca, biraz da tabii sayılar bilir, Fakat, tabii sayılması, derdin artık devamlı olduğuna delâlet et- mez. Tabii olması, o yaslarda pek çok kimselere gelmesidir. Sebehi o yaşlarda damarların sertleşteğe başlamasıdır. Damarlar sertleşin. ce, bütün uzuvlar islerini görmek. rler, Mide bi- esince, gençlikte olduğu gibi hazmedemer.... Bütün hormonlar da, vas tesi: riyle, damarlarda sertlik başlayın. ca, az çok sekleye uğrarlar, Daha sonra, yeni hayata ölişmış gibi, tekrar faaliyete girdikleri de olur. Meselâ on sene büsbütün halsiz | kaldıktan sonra, tekrar haba ol. mak kudretini kazanmış. yaslı 2- damlar görülmüştür. sertleşmesine — Damarların karşı çare? Diyeceksiniz. Ru da hayatın ta- bii bir neticesi, Ona çare bulun- saydı, ebedi gençlik çaresi bulun. muş olurdu. En doğrusu, ellisinden sonra, ta. hiati zorlamamaktır. “Türlü türlü ilâçlardan © muvakkat hir foyda gelse de, neticenin iyi olacağı te- min edilemez. Kendi kendine, Ulıkla da devam ederse, ne âlâ! 'Tabiatin verdiği kudreti sarfet- mekte ifrat olamaz. Fakat insan © yasa gelince, tabiat daha ziya. de lütuf göstermek istemiyorsa: — İşte bu kadardır ol hikâyet! Deyip, gecmis zamanları hatı lamıya çalışmalıdır. Yaslıca ların maziden söz acmayı sevdik. leri, hazılarının hı t yazmala. rı da ondan değil midir? , 02232333233333333333>>333333333333333333X Yeni Nesle Zski H >2222323232222 ikâyeler ARGOVAN ANŞA Yazan: AKA GÜNDÜZ © y vy 0 v y y v v v v v : A rgovan Anşa (Ayşe) yüz yet- miş evli köyünde tekti. Za- ten onun için köylü, daha on yaşın. danberi ona Argovan demişti. Bir #lkbahardan daha taze, bir salkım Argovandan daha mst pemke idi, Gençliği talihli geçti. Babası Ay- şeyi evetdikten sonra öldüğü için kız o günedek sıkıntı yüzü görme. di, Kocasının da vakti hali epeyce yerindeydi. Ayşe, anası, kocası, üç yıl çok rahat, düzenli, keyifli bir ömür sür. düler, Fakat bir gün kocası Meh- medi Yemen illerine gönderdiler ve gittiği çöllerden, öteki Mehmet- ler gibi dönmedi; Ana, kız, bütün öbür analar, Anşa'rr ağlaştız lar, sonunda yüreklerine taş basıp oturdular, Barşınacakları, geçine- cekleri vardı. Ayşe bir dahx evlen. meği henüz aklına getiriniyordu, fakat anası, Argovanın yirmi bir yaşina yeni basmış bir taptaze ol. duğunu aklından çıkarmıyordu. Vilâyet defterdarlığmda, Kaza malmüdürlüğünde ve nahiyedeki zaptiye karakolunda yeri, itibarı olan Aşar mültezimi Molla Kıtırın oğlu bir Paşabey vardı ki, asıl s Ahmatti ama babasının zenginli- .ğinden, oğlunun pek şatafatlı gez- diğinden Paşabey derlerdi. Pöşe. bey harmanların âşarını ölçmiye geldi, Argovan Ayşeyi gördü, göz koydu ve ilk fırsatta Ayseve Jâf attı. Ayse işitmezlikten geldi. Pa- şabey işi, hovardalık ve anafor or- tağı olan tahsildar Nuri Efendiye açtı. Nuri vergi kö cipi dol dururken Argovanın ts ladı ve Molla Kıtırm biricik oğ- Tunü, malmi mülkünü methetti, Anası belli belirsiz bir sevine! — Tahsildar Nuri Efendi, Pası. beyle senin için böyleler, böyleler dedi, Diye kizinin kovu kestane renk. Hi iri gözlerine baktı. rgovan önce reddetti. Ve- men illerinden dönmiyen kocasını acı acı sndı. Anası mah- zan oldu, böyle bir yağlı arça Ka- çırılmamalıydı. Nuri teheiles olm ya baslayıncn Arsoven bastan SAV. ma bir cevap taslağı verdi — Bakalım, Tanrı kışmet ettiy- se. Tahsildar bu müjdeyi Paşabeye yetistirdi, Paşabey yarı şaka, yarı ciddi: — Nuri Efendi, dedi, darılma a- ma çok avanakmışın! — Böyle haber getirmek ava- naklık mi? — Değil mi ya? Işim kalmadı kalmadı da ilin dul avradını mı ni- kâhlıyacağım? — Ya sen ne istiyorsun? — Argovan Anşaya gönlüm ak- tı, şöyle böyle beş on .gün bir ke- yi. — Hay ocağın sönmiye Paşabey bana apaçık. söyleseneydi — Sen'de anlayıverseneydi. Niyet hayır, âkibet hayır deyip işe başladılar, bir yandan tahsil dar, öte yandan Paşahay, Ayşeyi sikıştırdıkça, sıkıştırdılar. Ayşe ki“ sa kesti: € — Ben o alçaklığı yapmam! de- di, ve elindeki keskin bağ bıçağın! gösterdi. aşabeyle tahsildar kumpas kurdular. Nuri: ertesi gün Aşaköylü Ali Efeye başvurdu, lâf getirerek dedi ki: : — Geçen gece Argovan Anşa bi. , zi çok eyledi. (Eğlendirdi) — Vay! Argovan o yola düştü mü — Eskiden de neydi ki? — Hay canına! Şu garip dünya- ya bak, biz onu cami şamdanından daha doğru sanıyorduk. — Kafayı tutunca ağzından bir de lâf kaçırdı, o Jâftan anladığıma göre, Argovanın gözü sende Ali E- fe. Sarhoşlukla; (Ali Efenin bo. yuna bosuna, gaytan bıyıklarını ca- nım kurban!) diye, diye bir oldu. — Uzaktan kurban olup duraca- ğına geliversin. Utanıyormuş,. anlarsın ya, Kahpe. düzeni, Istiyor ki, biraz hazetsin, sen de zorla kaldirasın. Avrat İşine akıl sır ermez demiş, Erenler. ? Ali Efe düşünceye dallı, o sira. da tahsildar Nurinin uklına g sene issiz bir dere içinde Deli A- ziz Efeden yediği dayak geldi. De, Hi Aziz, dere içinde yalnız yakal yınca attan aşağı almış, yere ya- tirmiş: Ulen kahpanalı! Köylüye zu- lüm edecek misin? Dip koçanları. Seni domuz öldürür gibi boğazla. yım da. Bereket versin yalvarıp vakar. mıştı da ön beş yirmi dakika sü. ren dolgun bir dayaktan sonra pa- çasinı kurtarabilmişti. Bu Sefer Ali Efe sordu: — Ne düşünüyorsun Nuri Efen- di? — Çamoba köyünden Deli Azi- zin seninle ne alışverişi, ne vaz- geçtisi var, diye düşünüyorum. Sormasan da söylerim, sonia gibi bir yiğide karşı susmak etli ihsaniyetliğime yaraşmaz. Malüm u, Deli Aziz Argovan Anşaya öle. siye tutkun, nereden duymuşsa Ar. govanın sana yandığını duymuş Argovana: “Seni Ali Efe ile görür- sem ikinizin de işini oracıkta biti- riveririm!,, diyesiymiş. Aziz Efenin ne deli olduğunu yakından taniyan Ali Efeyi derin bir düşünce aldı ve benzi biraz uç- tu. aşabey Çamobaya at sürdü. Aziz Efoye misafir oldu. Ak- şam yârenliklerinde söz çalımmı getirerek dedi ki: — Geçende Argovan Anşe bizi çök eyledi. Nece! Argovan o yollara mi düş- “0? — Şimdi mi ya?” Duha kocası Ismallin sağlığında. — Hay! Töbe, töbe! Neyse, ağ- zımdan kötü kelâm çıkmasın, ba- basi rahmetli iyi &damdı. — İçi arasında sana vurgun ol duğunu ağzından kaçırdı. Tkide bir “Aziz Efeye bin canım olsu bini de kurban, ama © banz hiç bakmıyor, aldırmıyor, galiba Aşaköylü Ali Efeden çekiniyor!,. deyi durdü. GECCE ED ELLE — Ali Efenin bu işlerle ilgisi & Viğiği ne ki? — AN Bfe ona yangınmış, der. miş ki, “Seni deli Azizle yakalar. sam, ikinizi de bir çi İerim!,, Avrat ta öbi yan “Onun için Aziz Elem beni zorla gibi kaldırırsa, suç benden dedi. Durdu. Ali Eleyi yakından tai li Azizi kara bir düşünce beti benzi uçtu n De- ydi ve rgovan Anşa bağdan gelir- ken, Ali Efe yolunu kesti, zorla dağa kaldırdı. Çev. ri üç dört gün allak bullak oldu. Paşabeyle tahsildar sorana sormıyana izahat verdiler: — Argovan Deli Azizle sevişir. lermiş. Ali Efe, Azize İnat olsun için kahpeyi kaldırmış * * Argovan Anşa, tam ki hafta dö. şeğinde serile kaldı ve ağası başu. cünda ağlıyadurdu. On yedinci gü hü akşamı biraz ayağa Kalıkı, iki kaşık çorba içti O günün gece yarısı Efe, duvardan atladı ve Argo zorla dağa kaldırdı. Sekiz, on gü de bunun dedisi kodusu sürdü. Tah: sildarla Paşabey yine insaniyetlik namına İşin iç yüzünü anlattılar: — Argovan, Ali Efeyle âşiktaş- lık edermiş, Azir Efe inat olsun için kahpeyi dağa kaldırmış. Z aptiye çavuşu; (Paşsbeyle, tahsildardan aldığımı Ali E. deye sattı: — Bu kahpe senin basını belâ. ya sokacak. Kim bilir Deli Azize r söylemiş ki, deli bozuk senin a alınmıyacak iâflar etti de ben ağzını kapayıverdim. Zâptiye çavuşu bunları noktası noktasına Aziz Efeye de söyledi ve 0 gece Argovanı sorgu için kara- kola çağırttı. fakat karakol yerine Paşabeyin odasına götürdü. Saba- ha kadar takı içtiler, saz çaldılar. zorla oynattılar ve ağlaltılar. Artık güzel Argovan Anşa pör- sük bir deliye dönmüştü. Ali Ele sorsa: — Senin için ölüyorum Efemt Aziz Ele ağz'nı arasa; — Bin bir Argovan, Azizime kur, tan olsun! Demiye alışmıştı. Yüz yetmiş evli bir köyün (tek) Argovan Az. şası şimdi yetmiş köyün (teki kah- pesi olmuştu. İki Be biraz da is- tiyerek biribirile karşılaşmak iste- miyordu, Böyle bir vaziyet pek teh likeli olurdu. Bunu herkes de büyi le tahmin ediyordu. Efe namzet'erinden Çevik Ha. san mert bir delikanlıydı, iki efeyi de çok severdi. Arkalarını bırakıp Boşlamam'ya karar verdi. Tki koç yiğiti çarpıştırmak istemiyordu. Bir gün Ali Efe, Argovanı bir beğ damına kapadı. Zaptiye (çavuşu, bunu her nasılsa Deli Azize ağzun- dan kaçirvermiş oldu. Deli Aziz. hemen ortadan kayboldu. Cevik Hasan işitince telâşa düştü. Pa- şabey, Çevik Hasana Zilli Emine yüzünden gizliden gizliye içer du, Çeviği görünce yanına sokuldu Dereden tepeden derken sözü or. saya atıverdi: -— Bir kahpe yüzünden İki ars. lan Efeye yazık olacak. Çevik Hasan, ilk fırsat dakike- smda Ali Efenin Argovanla bulün- duğu damın yolülü koşu koşa tut- tu, On adım kalır kalmaz iki efe. yi damın önünde karşı karşıya bul. du. Dehset! Çeviğin tüyleri diken diken oldu: Iki efenin ellerinde iri, kulaklı bıçak pars de renkleri uçuk, ikisinin de gözleri ve bütün dik- ri ellerindeki biçaklarda. Tki- sinden birinin en kücük bir kıp. Tantisı, büyük ve çifte bir İelâkeile bitebilirdi. A Tgovan Anşa, duvarm dibi ne çömelmiş, elleri yüzüne kapalı, yarı baygın... Biçakların (Lütfen sayfayı çeviriniz) Deli Aziz mi