Türk Safosunun Hayatı: Sorgularını Pürgazap Bir emşçi vezir, evvelce kazas. — vel, kendisini kec iken kendisinin himayesi - Je şeyhülislâmliğa yükselen Ebül meyamin Mustafa efendinin iki yüzlülüğünden ilk defa şüphelen- di: — Kuzum Osman Bey, dedi, hâ- 1â müftü olan efendi dahi anlarla bile miydi? Poyraz Osman mufassal bir kahkaha bıraktı ve sonra kendini toplayıp cevap verdi: — Bile miydi ne demek?. Seni düşürmek isteyenlerin başmda o vardı, cümleden ziyade telâştay- vd i veya hatırlı zorbalardan ikisini gözleri gözdelerinin sicek kucağından çekerek avluya Tan, ömründe duymadığı sözleri yüzüne karşı haykıran, bir yoldaş sayatak, candan sevgi gösterdiği ağalarının başlarını koparan, anasını rüşvet- eilikle itham ederek, koca bir ka- Isbalık önünde kepazeye çeviren lemez ve boruları ötmez bir vazi. yette — karşısına getirilmiş gö- rünce, bütün kini şahlandığından kan çanağına dönraüştü, kollarını yay halinde gerersk, ka- #ıklarina dayayıp suçluları — yi- TAN TEFRİKA Ne. 117 Badak mi > Padişah, Kendisine Ayak Divanında Ter Döktürenlerin Halde Kendi Yapıyordu Poyraz Osman, gazap halinde bulunan padişahın sözünü kesti: — Boş yere, dedi, üzülme ketlü hünkâr. Ne demek İstedi ni biz biliyoruz. o Ön beş, yirmi gün önce, biz kuvvetliydik, seni titrettik. Şimdi sen kuvvetlisin, bizi titretmeğe yelteniyorsun. Lâ- kin baş yere yoruluyorsun. Bizim ne senden, ne sana yâr olan hiz. metkârlardan pervamız var, Senin harsız uşuklarını ölüme mahküm ederken, senin ananı rüşvetçilik. ten vaz geçirmek isterken, nası) kimseden o korkmadıysak, bugün de öyle pervasısız. Bir sipahi mut- akim bir baba palaları iş. — Başka bir diyeceğin var mı ( yecekmiş gibi — süzüyordu. laka kılıçla ölür. Bizimde ölümü. Osman Bey Kölelere kalsa, iki sipahi müz öyle olacak. Yalnız şuna ya. — Yoktur devletlâ vezirim. Yal. o dim didim didikliyeceklerdi. .niyorum: Bugüne kadar otuz sa. niz deminki niyazımı unutma. Be- kat padişahtan çekindikleri * vaşa girdim, otuz yara aldım, öl Bi kadınlar gibi boğdurtma, kılıç- Ha öldürt. Çünkü er doğdum, er yaşadım, er ölmek isterim. Sadrizam, yüzünü Öküz Mah. muda cevirdi: ' — Ya sen Mahmut, bu işe niçin ve nice girdin? — Onu ben bilirim. Başkasının öğrenmesine hacet yok. Yemişçi kızmadı, xakin meraktan da yorlardı. Bu işin tarafından sakin sipahi ağası Mustafaya emir ver- Ss ultan Mehmette, böyle bir (| Sina karşı şahane bir cemile ola. di: z merak yoktu. O, sade ga- (o rak kendisinin kementle boğdu. — Bunları Babıhümayıma ilet. O zap halindeydi Zira ayâk diva. O Fulmaması ve cezasının kılıçla ve- Bana söylediklerini şevketli hün- (o vında kendini sövülmüş, dövül rilmesi rica olunuyordu. Öbür kâ. | kâra tekrar etsinler. müş sayıyordu ve ki saat sonra, Osmahla Mah. mut hünkârın önünde bu. — dunuyorlardı, yeni baştan sorguya çekiliyorlardı. Birinei ve ikinci sorgu meclisleri arasında çok fark vardı. Ötede hocalardan, yeniçeri zabitlerinden terekküp eden bi meclis huzurunda bu iki suçlu gü. ler yüzle, tatlı sözlerle söyletil- mişlerdi. Sarayda kurulan heyet, gayzın timsali olup ak ve boyaz a- ğalardan teşekkül ediyordu. Baş. tan aşağı sırmayla örtülü, elmas. larla süslü olan bu saray adamla. rının hepsi gözlerini hınçlı hınçlı açarak, dişlerini fasılasız gıcırda - tarak, suçlular hakkında verilecek hükmü peşin peşin hissettiriyor lardı, Kölelerine başkanlık eden padi- şah ta sinirliydi. Bir iki hafta ev. — le, bunküişlere yakışan larda, sordu Onların evet! yine bağırdı: sadece diş gıcırdatıyorlardı. Fukat kurtulamıyorlardı. Çünkü sipahilerin, saraydan kı metli başlar alıp, padişah nüf nu ve haysiyetini berbat «*mele. rini 'bâlâ havsalularına sığdıramı. renmek istiyorlardı. cirleme hakareti yapanlardan iki- sin! karşısmda görür görmez — ze: le — mücessem gazap kesilmişti. Poyraz da, Mahmut ta kayıtsız görünüyorlardı. Ayak divanı günü ayak öpmedikleri, secde etmedik. Teri gibi, şimdi de fazla eğilmiyor- lardı, padişahı sipahice selimi rak, yapılacak sorguyu bekliyor - Sultan Mehmet, fosurdadıktan, böbürlendikten son. ra, bağırır gibi görünen bir sesle — Pojraz Osman sensin, Öküz Mahmut ta sen, öyle mi? Demesi üzerine — Siz ne zehre (öd) haremime el uzattınız, ağalarımı öldürdünüz? Hele nasıl bir cüret. medim de, burada, padişah sara. yında başım kesiliyor. Ne yapa. lam, bu da alnımızın yazısı! O sirada salona — birbiri ar. dınca — iki köle girdi ve her bi- ri, padişaha bir kâğıt sundu. Bun. lardan biri sadrazam Yemişçi Ha. san paşadan gelmekte olup, Poy. Tar Osmân beyin bir çok harp - lerde yüz aklığı göstermiş olma. hangi seytani idare olundu. © gün bu ön. (o Bit, Safodandı. Huzura getirilen sipdhi elebaşılarının hiç söyletil. meden ve aman verilmeden öldü. rülmelerini tavsiye ediyordu. Fat- tan Venediklinin, o uzun sürecek bir sorgu neticesinde oğlunun, kendi aleyhine bir takım fikirler edinmesini mümkün gördüğünden böyle bir tavsiyeye lüzum gördü. ğü belliydi. bir'feveran'i. bir hayli ünkâr, her iki kâğıdı bir kaç kere okudu, sonra suçlula.. rı hain hain gözden geçirdi vea- yak divanı gününün hatıralarını, onların kaniyle. silmek düşünce- kurtaramıyarak, sinden kendini ile benim © dünyaya göçürün. Tuz, ekmek hakkını ayak altına almak nice dir. görsünler! (Devamı Var) BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 12345671589 10 ederim. larını suliyae KUGÜNKÜ BULMACA 1234601809 de İngant çi bir Fransız - Bir zamir. 2 — Mir dağ - Babadan oğula zeçiş. 3 — Alıkoymak - Göndermek « Biriz an emir'- Bir ane mir, 9 — İhsas - Bir sorgu . Bir'ratut edatı v Bir vapur adı * Boşluk, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Bir müverrih - Hâmaz, 7 Hububuttan birl - Taharri, 3 — İttifak , Vukurluk. 4 Bir değ - Bir her, 5 — Bir nota » Bir nehir. # 7” bulunun evlerin kt — Faki bir devlet - Uzatmak. — Bir zamir - Bir nola . Bir sesli hart » Bir harf, 8 — Franssda bir şehir - Zamanı geç- miş, 4 — Derce , Fitunsada bir şehir. 10 — Rusyadadır » Nâmevcut - Bir harf. Uludağın İmarı Bütsa (TAN) — Ulüdağda başlıya- cak yeni imar hareketi için, esss teşkil etmek üzere bir plân hazır lanması takarrür eylemiştir. Bu maksatla şehrimize gelen Ankara L | mar müdürlüğü mütehassıs mühen. | dislerinden Mithat, tetkikat için U- Tadağa çıkmıştır. Tetkikatmı ikmal ettikten sonra, bir proje hazırlıyacaktır. | Divrikli Talebe Bursada | Bursa (TAN) — Divrik orta ee (bağli Üner, tebi talebesinden 70 kişilik bir ka. OKUYUCU MEKTUPLARI Bir Cadde 75 Santim Genişletiliyor Halkir dertlerine olan İğiğğam bütün|tine gitmeksizin hataları tashih fe iktifa Türk mületince tanınmış We kabul edilmiş mühterem gazetenizi Niğde hala dın aşağıdaki feryadını alâkadar makâm- ların dikkat muzur: İçilecek suyu, umumi, bir helâsi, sokek- arazözü “ölmiyan Niğde Belediyesi yeni bir cedde açmak niğetin- dedir, fakat bü her açılan cadde gibi de- dildir. Görülmüş ve görülerek'cadde açma teşebbüslerinin en gülüncüdür. Bakınız nasıl! Belediye Üç “lan çarşıdan ortadakini kildirmak ve iki | Ve taraftakileri de öne çıkarmak “suretile mevcut caddeyi 75 santim gönişletmekte- dir, #akat bu 78 santim Ni zinn neye mâl oluyor: 1 — Niğdede bir dükkân buhranı mevs sut iken bu'buhran bir 'kat daha yıkılmaz ükerrer olan çarst iyüzüriden artmış, lanmaktadır. bu artış yüzde 50 ile güz“ 100 arasında #ahavvül etmektedir iğde hölkina 200 bin liralık bir ki bu tüzumelzdur, j Dükkân kirslarının yükselmesi yü- zünderi eşya satış fiat ş husule geldiği bugünküridarenin rümesile kabili telif değildir.” Niğde Kayabaşı mahallesinden Asm oğlu Kağir Demirer 4 — Bir edebiyat terimi - Bir ses harf , Bir rota. $ — Bir sesli her - Biz nota « Öyiİ,.. saymak, Bir mektuba cevap: 8 — Bir Musevi ismi - Bir çalgı. —— Muteber gazetemizin müzhüsinan sekizinci say: ve Faik imzalı bir m İkinci Abdülhamit çar küralanm. pwamele vukuundan bahsolunmaktadar. Hüviyetleri tasrih edilmemiş olan imza sahiplerinin bu yazıları ile maksat (skip ettiklerin! araştırmak cibe- Re Tokatta Mektep Sergileri Tokat Valisi ve Maarif Müdürü ilkmektepler sergisinde Tokat (TAN) — 317-939 edeceğim. Bu ukarlar teşkil eden (70) ewlen (28) ünde müstahdem ve mütekalt er bitanı sskeriyenin sür aynen! rica | ve ürera ve met etmekte olmaları askerlere imediği ifadesini Gilen tekzibe kâ- Şimdiye kadar ev tutuk üzere bir polisin müracaati vâki değilidir. Boş ev bulunmadığı zamanla acaat eden- ere ret cevabı v Kd sini idAli edenler iddrilarını etmelidir. Herhangi bir ev boşuldığı zaman tayin ele ile ilân olunan günde bilmüzü- kâle ve icar olunmal tadır de bü suretle icar olun Müddel hitam bulan bir evin kiracı şeraiti sabiza İle talip olduğu halör İca- rın terdidi 994 tarihli evkaf uizamname, #l ve bu nizamnamenin sureti telbikine dair olan izakname İktizasındandır ve bu suret evkafın menfaatine pek uygürdur. Oturduğu evin müzayedeye konulurak '#de ya çıkmak veya kirayı arttirmak iktimaliyle kurşılaşân bir kimsenin bu gi bi evlere rağbet etmiyeceği tabildir. Bir müstecirin çikmasle (diğerinin gi . arasinda geçecek zaman dü vakıf için zarardir. Evkaf idaresinin böyle bi: nizamname ve İzahname yapmış olması tecrübe neti, egri ve'yuklın o faydası ictbe olduğunda süphe yoktur. bir kiracı Kendisine biyik e bir üki odasını veya Siz ka ettiği bİr “kimseye kiraya ver- 14—1—039 *arihli | mesi akaretlere mühhasır olmayıp her. ind Muzaffer | tarafta görülen zaruri ballerdendir. Bunds | Ö mektubu yazanlar, #üislima'den ve uzarlarınldar | şirketten bahsetmertedirler. Bunlar hü- nd © yolaaz| viyellerini tasrih ve #ldialarını tavzih et- Beşiktaş Akaretler 84 numaralı yazıha- mede İkinci Ahdülnamit vakfı mütevelit kaymakamı Murtaza GÖZE —— —. İmesi ise un üzerine kına bas si nda yüzde 50 bir ne gibi bir Yeni vali Salâ-) Bu seve merkez. ilkmekteplerm. tetkikalınin sonunda, |den 226 talebe mezun olmuştur. Ge- filkmektep «binalarının umumiyetleş çen yıldakinden #i fazlâ olan me. file muallimleriyle Bursaya gelmiş. İevden bozma ve yıkılmak tehlikesi. )zunların 73'i kız ve 151 i erkektir. lerdir. e maruz olduğunu görmüştür. Bun, Mekteplerimizin geçen ders sene Şehrimizi gezen ve Uludağa da çı. 'Jarın tamiri ve sıhhi bir vaziyete 26 bel zarfındaki faaliyetini ve talebenin kan talebe, Atatürk anıtına çelenk ;tirilmeleri için kaymakam! ara ve eserlerini göstermek üzere, Gezi Os- koyduktan sonra, yurt gezilerine de- jpehiye müdürlerine emirler vermiş. |İmanpaşa mektebine bir sergi açıl- vam etmek üzere Mudanya yolu ile Jtir. Bu işler, yeni ders senesi bası. |mış. hir hafta müddetle verilerek (İstanbula hareket etmişlerdir. na kadar biti: 'ecektir. takdir edilmiştir. Buna rağmen, sanki, konuşulmıya başlanılması için, bir yere oturulması şartmış ve sanki bu yolu aşmadan söz söylemek yasakmış gibi, ikisi de su. suyorlardı. Kahvenin mezarlığa bakan balkonunda hiç kimse yoktu. Orâdaki masalardan birisinin başına yerleş- tikleri zaman, Moruk Mehmet sordu: “.— Bir kahve içersin değil mi? Ayşe Hanim: «— İçsem de olur, içmesem de!” der gibi dudek büküp, omuz silkti. Moruk, kahvociye maşa erek iki Tahve ısmarladıktan sonra, söze: “.- Bilmem haberin var mi? Geçenlerde bu m hanede bir maraza koptuydu? diye başladı. Meyha- neain içyüzü, ve müşterileri hakkında bir sürü ma. lümat verdikten sonra Sarı Bekirle Fitil Kadri ars. $ında geçen son kavgayı, Fitilin o gece vuruluşunu. Sun Bekirin ölümünü anlattı ve: “— Neticede, dedi, anlaşıldı ki; Fitil, kurşunu ye. dikten sonra, Sarı Bekiri kovalamış, yolda yakala. .yıp, ağzından, burnundan kan getirinceye kadar dövmüş ve biçarenin ölümüne sebebiyet vermiş, Ka. râkolda, vakanın böyle olmadığını iddia etmiş ve Benli Melâhati de şahit göstermiş, fakat Melâhat: '— Benim hiçbir şeyden haberim yok: O sırada uyuyordum!” deyip işin içinden sıyrılmış. Kaltak üstelik te, fırsattan istifade, biraz ikramiye kopara- yım diye, Fitilin kaçakçılığını da ihbar etmiş. Kaçak mallar da meydana çıkınca, Fitili deliğe atüler, meyhanenin kapısına da bastılar mühürü!,. Bu işlen Melâhate bir miktar para verildiğini de söylüyorlar, Fakat ne Melâhatin, ne de Mürüvvetin nereye gittiklerinden kimsenin haberi yok, Dediğim gibi, biz Mürüvveti senin yanında sanıyorduk, Ayse Hanım, Moruk Mehmedin şişire şişire anlat. iğr vukuatı dikkat, hayret, merak ve endişeyle din. diyordu. Moruk Mehmet: “ swfivet böyle!” > sesi TEFRİKA No. 43 — Peki, dedi, şimdi ben Mürüvveti nereden arı. sia Moruk Mehmet dudak büktü: “— Vallahi, orasını bilmem! İstersen bir kere ka. rakoldan sor! * Ayse Hanım karakolda da, kahvede dinlediklerin. den fazla bir şey öğrenemedi. Orüdan yapabileceği hareketleri kestirmeye çabalıyarak uzaklaşırken o kadar dalgındı ki, bodruma varıncaya kadar, iki ö. Jüm tehlikesi atlattı. Ve hayatını bir defasında bir şolörün maharetine, bir defasında de bir yatmanın tramvayı yoldan çıkarırcasına durdurmasına borç. landı, Mürüvveti nerelerde arıyabileceğini düşünür. kon, gözlerinin önüne gelen ilk sima, Doktor Mem. duh şerifti, Bodruma inmeden önce, konağa da uğra. dı: Konağın kapısını da o gün ilk defa çalıyordu. Kapının açılmağını beklerken duyduğu heyecan, kalbinin çarpıntısını şiddetlendirmişti. Bereket, çok beklemedi. Kapıyı açan orta yaşlı kadına sordu: * — Doktor Bey evdeler mi “— Hayır efendim. Evde benden başka kimse vok. “ ,—Doktor Bey sokaktalar demek? “— Hayır. Dektor Bey de, çocuklar da, on beş gündür Bursadalar... deki “çocuklar, kelimesine takıldı; Acaba İçlerinde kondisininki de var mıydı? Kapıyı yüzüne kapatmıya hazırlanan muhatabın. dan bir sual daha sordu: “— Acaba ne zaman dönecekler” İ © Bilmiyorum. Ayşe Hanım oradan uzaklaşırken, büsbütün ümit. siz kalmıştı; Artık yapılabilecek hiçbir hareket yok. tu. Bacak kadar kızı, koskoca Istanbulun hangi köşe. sinde arıyabilirdi? Vâkıâ, kızın #ı başına gelmiş olan kazanın çeşidini de kestiremiyordu. Fakat onun bir kazaya uğradığını muhakkak sayıyordu. Kendi ken. dine: “— Eğer, diyordu, Mürüvvet, doktorla beraber ise herif kızcağızı mutlaka, ya aldatarak, yabuş ta zorlıyarak götürmüştür: Zira Mürüvvet köndi ihti. yarile böyle bir maceraya atılmaya cesaret edemez! Fakat ya doktorla beraber döğilse, ve başına gel miş olan kaza, çok daha büyükse? Ayşe hanım, düşündükçe bunalıyor, ve zihnine üşüşen suallere birer karşılık bulamadıkça, bir çok yerlerine batan cam kırıklarını çıkaramıyan insan- lar gibi kıvranıyordu, Mürüvedt “oni ef düzel ve eki; aletin 'emiivdi. ç mesüliyetin» biraz da kendisine git lümü karşısındu hemen hemen ayni lâkaydiyi duy. mıya alışmış olan Ayşe hanımın hisleri, sade Mü. rüvvete karşı değişiyordu. Mevcudiyeti Ayşe hanı. ima, tatlı ümitler besleten 'yegiine İnsan Mürüvvet» ti. Küçük Mürüvvet, karanlık bodrumun, bir gün işliyeceği muhakkak görünen meşru sermayesi gi- biydi. Ayşe hühum, Mürüvvetle birlikte, serinayesi. ri de kaybetmiş ölüyordu. Yüreği, iflâs tehlikesini gok.yakından duymuş bir? insan azabiyle doluydu. Mürüvet, onun zavallı ümitlerini ayakta tutan caplı,ve cılız bir payanda gibiydi. Ve şu anda, Ay. şe Manımın içi, harap olmuş, çökmüş ümitlerin en. kaziyle doluydu: Zifiri karanlığında boğulmaktan, büsbüfün bunalmaktan ürktüğü için bodruma gire- mesi; Memdüh Şerifin konağıns dikilen ıslak göz- leri, şüpheyle; nefretle, kinle doluydu: Içinin Mü. rüvvete bu 'detece bağlı bulunduğunu, şu andaki kadar hiç bir zaman hisseymemişli. Fakat, ölmüş ihtimalini de hatırlamasa, Mürüvvet vide t te duyacaktı. * gümkü o koskoca kızın, artık kazalardan kendisi. nİkoruyabilmesi Jâzımdı. Fakat, biraz düşününce, bulunduğunu kabul ettir “— Ben, dedi, Onu bırakmamalıydım. Buradan kaçıp gidişini hoş görmeseydim, işler bu hale gel- #nezdi. Ben, o ginden sonra, onun Zehralarda kal masa göz yummakla, fena yol tutmasına müsaade vermiş oldum. O ihtiyar kürt, kızı kandırmak İçin, Kiribilir nelef vermiş, peler' almış, neler yapmış, nöler söylemiştir. Buraya geldiği gün, 6 kadar birş- b olduğum. halde, beni" bile kandırmamış' mıydı? Ağşe hanım buhlar: düşünürken, konağa daha dörin bir kinle bir daha bakti: Koyuluşmıya baş. biyan ekşam karanlığı içinde, kirli bir kefene bü. rTünmüş gibi görünen koca konak, Ayşe hanımın diş bilediği' servetin, yıkılmaz kelesi gibi yüksel. vofdüi z