Tetfrika Ne. 113 Kâzım Bey Fırkasının Faaliyeti Mevcudu 60 Neferden İbaret Olan Fırka, Kendisinden Umulmıyacak Derecede Muvaffakıyet Gösteriyordu Bir iki gün sonra Ahmetli işgal eden kuvvetin ansızın geri çekildiği haberinin alınması, tabii, halkı fc. rahlandırmış ve milli teşkilâtı kuvvetlendirmek için çalışmıya vakit kazandırmuştı. gen teşkilâta bir intizam ve sürat vermek için mira- lay Bekir Sami bey Salihliye gel miş ve yüzbaşı Kâzım beyi (Ku. laj ya göndermişti. Kâzım bey, vaktiyle Kula'da bulunmuş ve dü- rüst hareketleriyle kendini halka çok sevdirmişti. Bu sebeple, baş- ta eşraftan Palandız Zade Meh. met, İshak Zade Ahmet efndiler olmak üzere bütün eşraf ve aha- li bu kahraman zabitin etrafına toplanmışlar, yurda karşı borçlu oldukları vazifeyi (o yapmışlardı Kasaba ve köylerden topladıkları fedakârlarla, ilk teşebbüste, iki yüz elN kişilik milli bir müfreze vücude getirmişlerdi. Kâzm bey, bu müfrezeyi o sırada * Kula'da bulunan ve Milli Mücadelenin devamı müddetince, cidden bü. yük hizmet ve fedakârlıkları meş- hut olan İlyas Yılmaz beyin ku. mandasna vermiş ve Salihiye göndermişti. Alaşehir de busirada icap eden fedakârlık ve faaliyeti göstermişti. Piyade ve jandarma zabitlerimiz, #balinin yardımı ile, karşılaştık- ları zorluklara, yoksulluklara rağ- men işe sarılmışlar ve eldden çok çalışmışlardı. Manisanın işgeli ü- zerine geriye doğru çekilen altmış sekizinci #layın birinci taburun- Geki fazla silâhlarla, yurt için ca. nin: nezreden fedakârları silâhlan- dirmişlar ve Ahmetli isfikametin- deki (Sardede) mevkiinde karar- gâhlarını kurmuşlardı. ütarekenin ilk. günlerinden. beri Bandırtiada bulunan altmış birini fırkanın kuvveti, bir kaç zabitle on beş yirmi neferden ibaret bulunduğu için hiç bir ha- reket ve faaliyet gösteremiyordu. Fırkada bulunan zâbitler, silâha sarılan, mücadeleye âtılan arka- daşlarına katılmak üzere Bandır- madan ayrılacakları bir sırada, miralay Kâzm Bey (Büyüt Mil. let Meclisinin eski reisi) bu fırka- ya kumandan tayin edilmiş ve he- men faaliyete geçmişti. Kâzım Bey, ilk iş olarak fırka mıntakasında, yani Bandırma ve Bahkesir taraflarında meydana getirilmesi icap eden milli teşek- küllerin esaslarını hazırladıktan sonra, malyetini teşkil eden bir kaç zabitle hemen Soma yoluna çıktı, O sirada, vücude getirilen bir kaç küçük müfreze ile, Susığır. likta Parti Pehlivan tarafından teşkil edilmiş bulunan kuvvetli bir müfreze, Bergamaya müşterek bir baskın, yapmıştı. Ve oradaki taburun bütün mevcudünü, hattâ tek nefer kaçırmamak suretiyle imha etmişti. Bu suretle bu cep” hede de harp başlamış, Türk kuv- vet ve varlığı gösterilmişti K özim Bey, yapılan ve devam edeceği tabii bulunan bu teması haber alında; twvelce Ban- dırmadan getirttiği fırka Kıtaate ra, Bergamadaki mucahitleri kuv- vetlenidrmek emrini verdi. O sıra- da, fırkanın kuvvetini ve kuman- dayı deruhte eden Kizım Beyin maruz bulunduğu maddi ve manevi müşkülâtı tebarüz ettirmek İçin, şunü söyliyelim ki, fırkanın bütün kuvveti bir binbaşı, üç mülüzim ve altmış neferden ibaretti, Zabitler şöyle dursun hattâ fırka kuman- danı bile binecek bir hayvandan mahrum bulunuyordu. Bu sebeple kumandan, Somadan Bergamavâ gitmek için maiyeti ile beraber bir yaylı araba kiralamak mocburiye- tinde kalmıştır. Bu yoksuzluğa ve kuvvetsizliğe rağmen, hiç te te li ağ ipe ürk £ reddüt etmeden yola çıkan Kâzım Bey, Bergamaya vardığı gecenin sabahı, kasabanın pek yazınında Dikiliden gelen ve her türlü vesa- ite malik bulunsn bir yabancıa. layla karşılaştı. Bu altmış mevent- Ju Türk fırkası, o gün bü alayı ak- şama kadar oyalsmak ve bütlü ilerlemesine mâni olmak gibi eşsiz ve çok büyük bir harika yarattı. * Akşam karanlığı basınca, o günkü yiğitliği, mertliği ile yalnız yabın. cıları değil tarihi bile şaşırtan bu bir avuç aslan (Kınık) a doğru çe kildi. Fırka, “Kinik, ta bir cephe ve müfreze kumandanlığı teşkil ct tikten sonra, (Soma) da teşkilâta başladı. Yüzbaşı Sami Beyin ku. mandası altındaki üç zabit, sekiz piyade ve beş suvari ki ceman en Üç neferle bir makineli tüfekten İbaret bulunan bu mütevazi müf- reze, Somada teşkilât ile meşgul ©- lan fırkayı setir ve himaye eimek vazilesini almıştı, Yeni nesli, ger- çekten hayretlere düşürecek ve #mrendirecek kahramanlık destan se menkıbeleri yaratan bu aslan müfreze, aldığı vazifeyi hakkiyle yaptı ve kendinden kat kat fazla bulunan kuvvetlere, hiç çekinme. den atıldı. irılay Kâzım Bey, o sırada, ikinci defa olarak Bandır- madan gönderilen elli kisiyi de e dindeki kuvvete kattı, ilk (Soma) cephesini . kurdu ve teşkilâta ko- yuldu. Köylüleri ayaklandırıyor; silâhlandırıyor, cepheyi * kuvvet, lendirmiye çalışıyordu. Tam bu cs- nada, maiyetindeki on'üç Çerkes ile beraber Çerkes Etem de teşki- lâta dahil oldu. Çerkes Etem, ili. hakından evvel Manyaslı Şevket adında yaran bir şaki ile beraber, vali Azmi Beyin oğlunu çiftliğin- den dağa kaldırmış, yüklüce de bir fidyei necat almıştı. Bu sebeple de bir hayli zaman çekildiği dağda kalmıştı. Etem, milli teşekküle ilti: hak ve mücadeleye iştirak suret le, hakkında yapılacak herhangi bir takipten kurtulmak fikri ile, bu teşehbüse atılmıştı. Miralay Kâ zim Bey, Etemin bu iltihaktakı hakiki kasdini bilmekle beraber bu teşebbüsü samimi olarak kabul ve telâkki etti. Zaman ve ihtiyaç icabı istiğna göstermedi ve diğer yerlerde olduğu gibi, bu sabık şa- kiye cephede bir vazife verdi. M alkoç köprüsünü ve Sultan Hisarındaki yabancı müfre. zeleri imha ettikten sonra, Yörük Ali, Kılkoğlu Hüseyin, Kozaklı Mehmet, Molla Mehmet Efelerle mülâzim Zekâi, Necmi ve Çine e$- rafından Asaf ve Halim Memduh Beylerle jandarma Kütahyalı Re- cep çavuş ve diğer kızanlar Sultan Hisar sırtlarına çekilmişlerdi. O sırada, Yörük Ali Efe 've arkadaş. larının kazandıkları büyük şeref- ten hisselenmek üzere silâha sart Jan Danişmentli Ismail ve Kadri, Kestanecik köylü Hacı Ahmet, Baklacıklı İbrahim çavuş, Kaltek- çı, Maslaklı Mestan ve kardeşi Sü- leyman Efeler de kızanlırı ile bir Ukte, Menderes köprüsü başındaki erlik ve mertlik karargâhina ko- şuşmuşlardı. Her biri bir istikame- te dağılmışlar, faaliyet sahasma a- tılmışlardı. Aydın etrafında ansi- zan gösterilen bu varlık ve hele ci- varğaki müfrezelere yapılan ve se- yir halinde bulunan şimendifer ka tarlarına bile taarruz edilmek su- retiyle şiddetleniveren bu baskin- Jar yerli Rumlara dehşet salmış, ve herkes korku içinde olduğu yerlerde kalmıştı. e © İçe azillide bulunan bir yabancı taburu ile, Aydın — Nazil- W arasındaki şimendifer istasyon- larında bulunan müfrezeler de, yaklaşan bu tehlikeden fena hal- de ürkmüşler, can kaygısına düş- müşlerdi ki, tam o sırada Yörük Ali Efe ve fedakâr arkadaşları yüz kişilik bir müfreze ile Nazilliye bir baskın yapmak üzere kasabaya yaklaşmış bulunuyorlardı. Nazilli- deki yabancı kuvvetler kumanda- nı, haber aldığı bu teşebbüs karşı. sında selâmeti kaçmakta buldu ve 19—20 Haziran gecesi, yerli Rum haliye bile hissetirmeden, tasını ve tarağını topladı, Aydının yolu» nu tuttu. Kumandan, kasabayı ter- Kederken, yolda karşılaşmak ihti- melini düşündüğü bir tehlikeye karşı, delâlet ve şefaatlerinden is- tifade etmek üzere Nazillinin, efe- ler tarafından sevilip sayıldıkları- Bı bildiği on beş yirmi kadar ha- tırlı ağaları da beraberlerinde gö- türmeyi de unutmadı. Bu srada, (Atca) ve Sultan Hisarından da yirmi kişi kadar kaldırdı ki, yas nindaki kuvvetler, selâmetle Ay- dına yaklaştıklarını görünce, hid- detlerini bu zavallılardan almışlar, kimini şehit, kimini de ağır suret- te yaralamışlardı. umandanın kaçacağını, şeh- Ti terketmezden svvel yap- tıkları bazı teşebbüslerrlen sezin. liyen Nazillinin fedakâr teıgrafçi. ları, keyfiyeti hemen Menderes köprüsü karargâhmda bulunan fir. ka kumandanlığına bildirmişti. Bu haberi alan kumandan Şefik bey de, bunların takibini Sarayköy müfrezesi kumandanı © binbaşı Hakkı beye emretmişti. O *sman bu müfreze, yüz yetmiş beşinci 8. HEYECAN Kadıköyünde Kâzum adında ve tavla takırtısından, iskambil oyu- nu münakaşarlardan ,hoşlanmadı. ğn, bir pastacı dükkânı vasıtası ile adresi vermesinden belli, meraklı, hem de dikkatli sayın bir okuyu - cumuz heyecan ile vehmin tesirle. rini soruyor... Heyecan her insanın maruz ol- duğu bir şeydir. Sinirlerinin kuv- vetine en ziyade mağrur olanlar, hiç bir şeyden müteessir olmıya - caklarını iddia edenler bile yerine göre heyecana tutulurlar, . Vehim de - maalesef - insanlardan bir ç0- Zuna musallat olan bir haldir. O » nun için bu sayın okuyucuya ve » zilecek cevap ondan başka okuyu - verir sanıyorum. Heyecan ile vehim arasında hay» Jice münaszbet te vardır Vehim-is- terseniz ona kuruntu deyiniz - he- yecan veren bir hâdisenin sihinde “kurulması demektir. Fakat, tunun kurulması için heyecan ver. miş bir hâdisenin mutlaka geçmiş olması lâzım gelmez Bazıları heye. can veren bir hâdise geçirdikten sonra onu hatırlayarak vehmeder- ler, bazıları da öyle bir hâdise geç- memiş olduğu halde onu zihinle - rinde büsbütün yeniden icat eder. ler. Sinirli dediğimiz hastalardan bazılarının, hiç aslı esası olma. dan, kendi zihinlerinde icat ettik. leri hayali hastalıklar gibi.. Böyle hastalık kuruntularmın tesiri bir iki yazıya © sığmıyacak kadar uzun izah İster. Bu günlük normal denilebilecek heyecan ile vehmin tesirlerini söylemek iste 4 rim. Zaten ikisinin tesiri o hemen hemen ayni olduğundan yalnız he- yecan tesirini anlatmak yetişir. Heyecanın tesiri, bir kere, 0- nun derecesine, sonra da herkesin teessür kabiliyetine göre değisir. Heyecanın derecesi ne demek oldu. ğunu tabii bilirsiniz Meselâ kor - kumun şiddetlisi olur, hafifi olur.” Herkesin teessür kabiliyetine ge- Jince, bunu da bir misal daha İyi anlatır. Meselâ sulh içinde bulu- nan bir yerde havadan bir tayya- re biç kimse korku duy. max. Fakat harp içinde bulunan bir 2 kelli üğyenin vir eki an döğnlkAbi ni ilm kk diki, a ll li” ÇOCUK Bilmecemizde Kazananlar 9 Temmuz 989 tarihli “Çoruk © sayfa" mızdaki bilmece - bulmacayı doğru kalle- denlerden hediye kazananlar Dolma kurşun kalemi kazananlar; İstanbul Yerebatan Neşe apartmanı 3 numarada Kâmuran Emek, Kestmpaşu or- İsmektep 47 Salme Akyar, İstanbul Erkete lisesi İlhan Ginkök. Mürekkepli kalem kazananlar: Kandilli Kız İisesi Sabahst Özçelik, Pa- #h 40 ıncı İlkmektep 241 Didar, Yenima- halle Bulgurcu sokak TI numarada Erem. Albüm kazana: Yozgat husüsi muhasebe o müdürünün oğlu Nevzat Dicle, Samsun İnkisarlar 2i- rast memuru Cemil oğlu Fikri Gökçeer, Çatalen P. T, T, tevzi memuru AİL Uzel hezdinde Darlıışafakadan Ahmet Uzel, Resim modeli kazananlar: Danca İlkmektebi 24 Mukadder Gül - ver, Tokat Maarif dairesi sekreteri yeğeni Çetin Edis, Ankıra - Eskişehir hattında Beylikköprü Muzaffer Bıyıkoğlu, Sulu boya kazananlar; Konya - Çurrra malmüdürü oğlu Cahit Doğan, Seyhan - Karalsmlı Azmi Sönmez, Niğde sakerlik dairesi binbaşı Asın kızı Bedia Balcı, Kalem boyası kazananlar: Ceyhan - Yumurtalık Ayas gümrük £- dere memürü Münmmer Bizet, o Mardin inin oğlu Necdet Ökmen, Kirklareli syla enddesi kühveci Dayi yle üz yazici, Yi Ni Pergel kazananlar: Üiküdar Paşalimanı Susuzbiğ 0 muma- rada Nüvida Mahruki, İstenbal birinei tik mektep Şekip Giray, Feneryolu (o Bağdat caddesi 189 numarada N. Gürmen, Kart kazananlar: Ceyhan ütbent Mustafa oğlu Kemal Derer, Tarsus İsmet İnönü caddesinde ter- #i Rifst yanında İlyas, Pazarcık P. T. Tr. de Hacı Özkan, Bözöyük Küzim Batımağ- Tu Kemal Batum, — —— z nelerden mürekkep o- incü taburu ile, civardan ülü «irat ve bilhassa Denizliden pi Komiseri Hamdi beyin kumanda. sında olarak gönderilen seksen | kişilik milli bir kuvvetten ibare: bulunuyordu. ) (Devamı var) VE VEHİM memlekette tayyare geçince tesiri başka başka olur. Cesur olanlar ondan korkmazlar, sakınmak iste. seler bile telâş göstermezler. Te. essür kabiliyeti ziyade olanlar | korkarlar ve o bazıları titremeğe başlarlar, Bu iki sebepten, heyecanın de. recesinden bir de teessür kabiliye. tinden dolayı, heyocanın tesiri de. gişir, Kimisinin yalnız benizi sara» rir, yahut heyecan öfke cinsinden olursa, kızarır, Kimisinin tüyleri diken diken olur, göz © bebekleri ayrılır. Bazısının karnına sancı ge- lir.. Korküdan salıverenler de bu- lunür. Bu tesirler pek te büyük ra - hatsızlık vermezler. En ziyade ra- hatsızlık veren şey, sayın okuyü. cumuzun da sorduğu, yürek car. pıntısı ve nefes darlığıdır. Kadın - larla erkeklerin bazıları lamak, Heyecanın meydana getirdiği bu bâdiselere sebep | başlıca üç guddenin çıkardığı hormonlardır. Bir kere, her işimize karışan ipo fiz guddesi, heyecandan şeker has. talığı gelmesi, heyecandan saçla » rın birdenbire beyazlanması, bazı- larının cildinde beyaz heyaz leke. ler peyda olması korkudan çocuk düşmesi, bu guddenin heyecandan müteessir olmasından ileri gelir. İkincisi, tiroit guddesi farla hor mon çıkarınca ağlatır. Bu gudde kadınlarda daha ziyade işlediği i- çin kadınlar daha çabuk ağlarlar. En sonra da böbrek © üstündeki gudde heyecan tesiriyle fazla hor- mon çıkarınca damarlarda tansi - yon artar, yürek sıkışır, fazla çar. par ve nefes daralır. Bu guddeler heyecandan başka bir teessürle fazla hormon çıkar - dıkları vakit insan hemen dalma i heyecan ve bilhassa (korku hissi duyar, heyecan verscek bas ka hiç bir sehep olmadan... Mese. lâ böbrek üstündeki guddenin hor. monu kendilerine ilâç olarak sırım. ga edilenler hiç sebepsiz bir kor- ku hissine tutulurlar, Bu da ruhi dediğimiz hallerle i dediğimiz hallerin birbirle. rine bağlı olduklarını, bir kere da. ba, gösterir. S ene 1(19..). Anadolunun küçük bir kaza merkezi, E sat veya Mesut efendi adında yeni bir kaymakam geldi. İzbandut azmanı bir kam: boy çam yarması, kollar kütük, gövde şamandıra, sakal tahta, adımlar dev, ses bombort, ense kervansaray hatılı... Kaymakamlık odasında hoş gel dine toplananlara ilk sözü şu ol. du: — Ben; hürriyetin babası, meş- rutiyetin kurucusu, vezirler vezi- ri rahmetli Mitet Paşanın bususi kâtipliğinde yıllarca bulundum. Onun yetiştirmesiyim. Anadolu burası, kuru lafa kü. lak asar mı? Kaymakamı hemen imtihana çektiler, ve anlaşıldı ki hürriyet babası Mitat Paşaya hu- susi kâtiplik ettiğini söyliyen Bay kaymakam, alfâabeden, oOoküma kitabından yana solda sıfırın da solunda! Bununla beraber iddiası kayra. boyundan “büyük: sadrazam Âli Paradan kitahet Namik Kemal den gie edebiyat dersleri | almış Mıst Bir gün Yazi İşleri memuruna çıkıştı — Bu nâsıl tahrirat? Böyle ma. nasız, anlasılmaz, berbat gey olur mu? Yapamayacsksanız. bosuna devletin parasım almayın! Hami- yetli iseniz çekilin! B: ber gün çıkışmalar, iki- de birde kovmalar memu- Tun canina taketmiş olacak ki bir gün davanamadı: — Kaymakam Bey, dedi, bu müsveddeyi ben yazmadım. — Ya bu saçma Sapan sözleri kim yazdı? Kitip gözlerini yaradana sı. Bınıp yumdu ve ağzından fırlattı: — Dün siz kendi elinizle ya- Zıp bendenize vermiştiniz! — Yana!.. övle mili? bunu söylesene Bay oğlum. Bay kaymakam, Ali, Mitat Pa- şalardan sonra, yeni birinci dersi- ni kendi kâtibinden aldı. Kayma. kamın ilk sözünden sonrs ilk işi de şu oldu: Kaymakamlık çarşı meydanındaydı. Cuma günü, Öğ- le ve cuma namazlarından bir saat önce çarşı omeydanında göründü. Elinde bir fil . kam- çı, arkasında bir polis, iki jan. darma ve odacısı... dükkândan dük kâna, kahveden kahveye, berber- den berbere, bakkaldan eczaneye fir dolanıyor. Ve önüne gelene çı. kişıyor: — Hadi abdeste! hadi baka- İım namaza! hadisene! öyle ezanı okunuyor. (polise) polis efendi! — Efendim Beyim! — Kaldır şu karşıki kasabı ab- deste. Jandarma! — Buyur bevim efendim? — Tut kolundan o köylüyü. sür camiye! iraz ötede, kamçısı ile ecza. emin omuzunu dürttü; — Ne duruyorsun? Hadi na- mazal — Efendim, bendeniz Dimitraki kulunüzum! — Neden belli, alâmetifar!kan var mi — Şey efendim, (etraftan gü. Yümsemeler) ona ne şüphe Beyim! Köşedeki sobacıya hiddetle: — Namaz vakti geçiyor baba, eczacı Kaymakam Efendiye İki Ders Yazan: AKA GÜNDÜZ 00400004004000090090400400005009010000000000080000009 ...0008. 00040009: çabuk ol bakalım. — Aman paşam! Ben kıldım yeldim var Dir saat, — Ezanın okunması henüz bit- ti baba! — Biz ezansiz kilariz paşam! — Ezansız namaz olur mu? — Bizde olur, bizin adisi Sa. aamon Fintura, — Dimitrakiden sonra sen de Salamon mu oldun? İş çığırından çıktı. Hükümet meydanı tulüat tiyatrosunun açık hava salonuna döndü. Şu farkla ki kaymakamın elinde komik Kel Hasan gibi saplı süpürge ile boş gaz tenekesi yoktu. Kamçı vardı. itat Paşa konağının kahve- ocağında duvara tebeşir çi- 26 çize çırak çıkan keymakam, gel. di geldi de kasabanın en aksi, eh sinirli adamının karjmna dikil medi mi? Burnundan Kıl aldirma- yan bu eksi adam, Bezaz Hacı Sa- lim Efendi Ağa idi. Hacı Salim E- fendi Ağa hiç aldırmadı, istifini bozmadı, gazetesini okur gibi yap- tı: — Hadi namaza! sana söylü- yorum, kalk bakalım! — Ben gidemiyeceğim. Beyim. — Bu nasıl cevap? Gidemiye- ceğim olur mu? — Olduğu için söyledim ya — Acalip! Sebebi? — Bendeniz hasbelkader yeni evliyimdir. — Evlilikten bana ne? — Yani efendim evden şimdi geldim. — Olabilir, bu bir sebep değiL — Hattâ Efendime söyleyim, acizâne canım çekti, gene eve dön- mek istiyorum. Hacı Salim derece derece kızt- yor ve perde perde yükseliyordu. Dudaklarınn köşeleri titriyor, rengi. uçuyor, kaymakama Yan - yan bakıyordu. Etraftan da seyre- denler kıskıs gülüyorlardı. Kay - makam Hacı Salime büsbütün kız- di. — Sen müslüman değil mi - sin be adam? n — Müslümanlık taslayanlar- dan daha çok. — Öyleyse namaza! Benim dev rimde ben böyle seyler istemem! Ben nerde kaymakam olursam ora- sın adam etmeden çekilmem, erinden fırlayan Hacı Salim yumdu gözünü açtı ağzını" — Kaymakam Efendi! Keyma- xam Efendi! Baksana bize sen Sen Anadolu halkını ne sandın” Biz budala değiliz. Biz hem müslüma- nız, hem Türküz, hem İnsanız. A- damakıllı insan... © günler geçti, Bizi kamçı zoru ile namaza niya- za sürmekle kendini memleketli. ye sevdiremezsin. Biz artık İş isti- yoruz İş! İstersen namaz kıl ister- sen günde kırk okka şarap iç, bi- ze vız gelir. Sen memlekete iş gö- rüyor musun? Halkın, köylünün derdini, acısını dindiriyor musun? Yol, mektep yaptırıyor musun? Ahaliye insanca müamele ediyor musun? Ondan haber ver. Bunları Yaparsan burada itibarın artar, Yoksa elâlemin orucuna. nsmazı. na karışmağa kalkarsan nah, işte böyle olur! Hacı elile meydani Gi Kaymakam bakdı ve birikmiş hs kın gülüştüğünü gördü. dl