İtalyanların mütemadiyen tahkimine çalıştıkları bildirilen Rodostan bir görünüş On iki Adalar Halkı Sıkıntı içinde İtalyanların Oniki adalarda mnaz- zam tahkimat yaptıklarına ve yeniden asker tahşid ettiklerine dair peyderpey haberler geliyor, Anadolu yarımadasının pek ya- kınında cereyan eden bu hâdise. ler, mânası ve mahiyeti ne olur. sa olsun tabiaile bizi yakından alâkadar eder, Bu münasebetle, Oniki adaların bugünkü vaziye- tini anlatan uğağidaki yazıyı ©- kuyucularımıza nakletmeyi fay» düâlı buluyoruz. * aritada görüldüğü veçhile Anadolunun cenubu garbi kıyısını saran cenubi Sporad ada- ları yahut Anadolu Sporadları es- kidenberi “Oniki adalar . Dode- kanez,, adını alırlardı. Bunlar, to- hum serpilmiş gibi kıyı boyuwca serpili bulundukları için tarihte hep Sporad adaları diye anılmış - Yardı. / Türkçe (Ak-deniz) in terceme. si olan (Argon - Pelagon) Arşipel- de bulunan bu adaların belli başlı. ları İkariya (Yunanistana aid) Patmos, Leros Kalimnos, Stam. palya, Stanköy, Nisiros, Tiles, Sömbeki, Halki, Rodos, Meis, Skar Pantos, Kassos adalarıdır. Görülü- yor ki bunlar onikiyi geçer. Bu 4- daların en büyüğü olan Rodosun boyu 80 eni 35 kilometre kadar- dır. Bu sayilan adaların hepsi mes- kündur, fakat meskün veya gayri meskün bunlardan daha küçük a- daları da hesaba katacak olursak oniki ada beşyüzü bile geçer. Bu &- daların Anadolu sahilinden Vvasa- ti mesafeleri on mil kadardır. En uzağı Akarpantos ve Kassosdur. Stanköy Anadolu kıyısından mil mestfededir. Meis hattâ da- ba yakındır. Rodosun ve 12 adaların vaziyetini gösterir harita Rodosta bir cadde B: adalar, geologik bakım- dan Anadoluya aiddir, Ana- doluda uzanan burunlardan ayrıl. madırlar. İtalyanların İtalyadan getirdik- leri zeytin ağaçlarım bu adalarm toprağı kabul etmemiştir. Anado- “udan tohum getirtip ekmeğe ve böylelikle yetişen fidanları İtak Yadan gelen zeytingözleriyle aşi- lamağa mecbur kalmışlardır. Oniki adalar, iklimce de Ana- doluya aiddirler. Gerek: sdalara, gerek o adaların karşısındaki A- nadolu kıyılarına yafadılış ayni damgayı vurmuştur. Adalar iktisaden de Anadolu - nun ayrılmaz bir cüz'ünü teşkil #derler, Rodos müstesna. bü ada- İardan her birinin nüfusu boyuna göre on bin ile iki bin beş yüz ora- sındadır, Rodos ve Sianköy müs. tesna hiç birinde ziraat yapılmaz. Ahslisi geçimini denizden, balık- çılık, ahtapotçuluk, ve süngerei- likle temin eder. Bütün bu adala- rın halkı, “Rodos ve Stanköy,, de —————ğ——. | Adalar Her Bakımdan Anadoluya Bağlı Olduğu İçin, | Bu Münasebetlerin Gitgide Zorlaşması, Civardaki Birçok Adaların oAhalisini Açlıkla Karşı Karşıya Bırakmıştır. dahil gıdaları içi taçtırlar, Bütün alış verişleri A. nadoluyladır: Anadoluyla münase- betlerini kesinee ora halkının ne rets düştükleri, i- eydana çıkmıştır. Ekmek, vesair hububat, et, yumur ta, süt, peynir, yağ hep Anadolu. dam gider. İki senedir evvelâ ada- lar ve Anadolu arasında mlinase- dayanılma ki senedenberi nası, ve gitgide kesil- yle “birçök adaların ahalisi açlıkla karşılaşmıştır. Bu saika ile meselâ Kalimnos adâsin. da kadınlar İsyan etmişler. “ve yaylım. ateşiyle öldürülmüşlerdir. A dalârın bir kısım halkı Rum- dur. Oniki adanın en bü - olan Stanköv ve Rodos'un rı yarıya Rum, ve Türk- iki bin Türk var. dır. Fakat Oniki adalarda el'an evcud Türkler, oranın bütün Türk nüfusunu teşkil etmezler, a- daların Türk nüfusunun bir kısmı İtalyan tazyikine dayanamıyarak Anadoluya hicret etmişlerdir. Bu hicret eden Türk nüfusu dahili he- sap edilecek olursa. adalar nüfusü- nun ekseriyetle Türk oldukları anlaşılır. Adaların gerek idareten gerek siyaseten. gerek iktisaden Ana- doludan lamamış olduklari! tarih gösterir, Sporad adalarının halkı tarih devri başlamadan ev- vel -Anadoludan gelmeydiler. Ve Anadoluyla © münasebattardılar.. Çünkü aksi halde Robenson Cru- soe gibi yaşamak mecburiyetinde larda, ihi devirlerde cenubü. gar» bi Anadoluda altı şehirlik (Heksa- polis) bir idarenin kurulmuş oldu- ğunu görüyoruz. Bu altı şehir, A. nadolu kıyısında şimdi Bodrum 0 Jan Halikarnasos, yine Anadolu kı yısında şimdi Tekirburnu olan Knidos, Stanköy ve Rodosdaki Lindos, Yalisos ve Kamiros adl üç şehirden ibarettiler. Bu idare- İerin kâffesi Milâddan 500 sene evvel demokratik idiler. Ekseriya Atinaya karşı harp ederlerdi. R oma devrinden sonra bu &- dalar Bizansa geçti; ve Bi- zans devrinde yine inkişaf ettiler. Fukat 1309 da adalar Sen Jan Şö- valyeleri tarafından zaptedildiler. Yine vaziyetleri fenalaştı. 1480 de İkinci Sultan Mehmed yükl nüfusu tür. Rodos'da on Rodos adasındaki Sen Jan şü valyelerinin şatolarını muhasara etti, Fakat şehri zaptedemedi. 1522 de Kanuni Sultan Süleyman 200.000 kişilik bir orduyla Rodo. sa çıktı ve şehri zaptetti, Bu ada- | b ei Murat Bursa tarsf- larında bir gezinti yapıyor- du. Sipahilerle yeniçerileri hayli yıldırmış, zorbaları sındırmış ve artık padişahlık zevkini çıkarmak çağına varmıştı. Yıllardanberi sü. ren kanlı ve pek karışık hâdiseler- den, çeşit çeşit entrikalardan 'yof- gundu. Haremden uzâk, yeniçeri kışlalarından uzak; sipahi çehre- lerinden uzak kalarak bir kaç iyi gün geçirmek istiyordu. Bunun için Bursa taraflarına gelmişti, Fakat o, cennete de gitse huyu. nu beraber götüren adamlardandı. Güya sakin yaşadığı şu günlerde de kan dökmekten geri kalmıyor- du. Sudan bir bahane ile bir Kadı- yı mahkeme kapısına âstırmiştı. Devlet aleyhine dedikodu yaptık» larını işittiği babayiğitler: de gün başın üçer beşer boğduruyordu. O sırada Istanbul devletlileri ge niş bir mefes almışlardı. Hünkârın Bursaya gidişini fırsat bilip birle- şiyorlardı, gizlice çubuk tüttürü- yorlar ve kahve höpürdetiyorlar- dı. Sültan Muradın payıtahtta bulunduğu günlerde bu masum zevkleri tatmin etmek mümkün değildi. Çünkü tütün yasaktı, kah- ve yasaktı, evlerde toplanmak ya- saktı. Bu yasaklara riayet etmil yenler mutlaka ölümle cezalandi- rilirdr. ünkarın payıtahttan uzaklaş» H masım nimet bilemier sında Şehislimla nakibüle verdı. Bu iki hoca çoktanberi şe- körrenk yaşıyorlardı oğlu olup Istanbul kadı İle nakil ara- Turan efen rası bir meseleden açılmıştı. Kadı- hin babasi tabiatiyle oğlunun ta- rafını iltizam ettiğinden iş büyü müş ve hocalar takımı partiler” bölünmüştü. 8 Ateşe körükle gitmek iste: yen, şu dedikodulu itilâfı gidi meyi gerekli bulan ve daha doğru- su hocalar zümresini saraya karşı mütlehit bir kütle halinde bulun- durmayı lüzumlu gören bir kaç a ı lar 6 tarihten 1912 ye ni dört asır Türk idaresinde kal. dilar Adaların Türkiyeden ayrı bu- lunmasi gerek âda halkr için, ge- rek Anadolu kıyıları için pek müş kül bir vaziyet ihdas eder. İtalya hükümeti adalarin çoğunda kışlas lar yaptırmıştır. Ve adalarda in - Zibatın temini teviline hiç de 5 mıyacak kadar bol askeri kuvvet. ler bulundurmuş ve bulundurmak ta devam etmiştir. Türk kıyıla- rindan ancak yirmi mil mesafede olan Leros adasının dağlarını, ka- yalarını tayyareler için oymuş, de. nizlerin altına da tayyare, ve tah- telbahirler için cesim benzin ve mahrukat depoları yapmıştır. Bu adayı bir dritnot haline ifrağ ede- cek kadar zırhlarla örtmüş, toplar. la donatmıştır. Karşıki Türk kıyılarında Türk- leri ihtiyat tedbirleri almağa mec- bur ederek rahatsız etmiştir, Hal ki gerek Rum, gerek Türk, döv- müş, öldürmüş, kurşuna dizmiş, ve ancak Kurunu Vustada reva gö- rülen işkencelere mahküm etmiş- tir. İtalyadan zar zor getirdiği mu. hacirler için, Rum köylülerini tar lalarından etmiş, ve evlerini hark- İrini zapt ve gasp etmiştir. Zer - rece şikâyet edenlerin başındaki saçları tıraş edezek, başlarının ü- zerine İtalyan bayrağım bovala - mış, ve göğüslerine “Ben faşizm düşmanlığı ettim. . Halime bakı. rız., diye yaftalar asarak, onları sabahtan akşama kadar meydan'ık larda, güneste durmamacasına do- laşmağa mecbur etmiştir. Fakat insan oğullarının bu © zalara ve cefalara kıvametlere ke- dar sabredemiyeceklerini söyleme- ğe lüzum yoktur. Bir Hünkâr Kendine Nasıl Yol Açardı ? M. Turki Tan dam araya girdiler, iki tarafi kan- dırdılar, padişahın bulunmadığı * günlerden istifade ederek bir barış zemini hazırladılar, Bunun içi Şehislim konağında tantenalı bj ziyafet verilmesi karar altına ali it geçirilmeden tat- yüzlerce hoca: Şehis- bik, olundu, lâm konağına çağrıldı, nakibüleş- raf ile Istanbul kadısı da ziyafette hazır bulundu, yemekler yenildi, şerbetler içildi, çubuklar çekildi, kahveler yutuldu, tatlı tatlı konu- şuldu, eski dargınlıklar unutuldu. İm hafiyeler boş dümu yorlardı, kulaklarını kirişe tutüyorlardı. Hocaların böyle top: lanıp ta gece yarılarına kadar ko- nuştuklarını! işitince hemen hare kete geçtiler, bu toplantının pı şah aleyhinde tedbirler almmak için yapıldığına hükmetiler, Zeten böyle bir hükmü kuvvetiendirecek sebep te vardı, yukarıda söylediği- miz veçhile padişah bir-kadıyı as- tırmıştı, o halde hicalar, bü asılan kadının öcünü slmak çarelerini a- raştirıyorlardı. Ve kimbilir neler konuşup neler kararlaştırmışlardı. Hafiyeler kandırıcı bir lisan le ve ağni kanaatle jurnellerini yaz- dılar, valide sültana verdiler, O da bir lâhza tereddüt etmedi, kimseye danışmadı, tahkikat yapmıya lü“ zum görmedi, hemen oğluna bir pusula yazdı, o toplantı gecesinin sabahmda ulaklar çıkardı, Bursa- ya yolladı. Puşula gayet kısa : Fakat ürkütücü kelimeler taşı İ yordu: “Aslanım, durma, gel. Bu. rada cemiyetler oluyor, ulema ara- sında meşveretler kuruluyor. On- ların seni tahtından indirmek iste diklerine şüphe yok. Artık ilerisi, ni sen düşün! Dördüncü Sultan Muret av sr- İ dunda at koştürürken bu pusulayı aldı, hömen hâyvanın dizginin! Is- tanbul yoluna çevirdi. Rüzgâr gibi uçuyordu, yanındakiler onun at koşturmasına kendi hayvanların ayaklarını uyduramadıkları içi birer birer geri kalıyorlardı, yal nız bostarcıbaşı İle üç dört uşak —atlarığın kuvvetli bulunması sa. yesinde— Hünkârı takip edebiii- yorlardı, mesafeleri yıldırım hızı ile geçerek sahile doğru uçuyor- Tardı. ol uzundu. Derelerden, tepe- lerden aşmak Jâzımdı. Hün. kâr, biç bir hesaba zihninde yer vermiyerek boyuna ât koşturuyor. du. Ne atmın çatlamasından pe vası vardı, ne bir çukura yuvar- lanmak ihtimaline zihninde yer — 7 dl Rd İ.Y veriyordu. Bir ayak ovvel sahile varmak, kayığa nak, 1 la ulaşmak, cemiyet kuran hocala rın hakkından gelmek dü den başka bir endişesi tek emel veoemeli ç sonsuz bir hiddet çekten köpüklü biz mişti, Onde o, arkada dört be uşağı, çilin bir'yürüyü feleri aşıp dururken çi yoluna benziyen bir patika ti. Dar, son derece darbir geçit Buradan İki keçi bile yanyana ge çemezdi. Öyle iken Hünkâr, atının hızını azaltmamıştı, ayni yürüyüş. le o tehlikeli geçitten Arkadakiler bu korkunç küçük bir sürçme ile bi za vukua gelebil! düşünüp için için ter) şıdan bir kağnı, bir köy arabası belirdi. Bir tekerleği geçitten sark- tığı halde sürünür gibi bir yürü- yüşle kafileye doğru geliyordu. Arabayı süren köylü bir şarkı hay- kırıyordu ve elindeki övendire İle arasıra öküzleri dürtüyordu, stanbu. yoktu. Bu önle ihtimalini erken kar- ünkür, yolu kapıyan bu ara bayı sanki görmemiş gibi yine atin koşturuyordu. Fakat böstancıbaşı o müthiş bir müsade- menin önünü almak için bağırmak iztırarını duydu, atını biraz daha zorluyarak ilerledi ve seslendi: — Hey köylü, arabayı çek, yol- dan çekil! Yol kaidesine göre arabanın de- ğil, atlıların çekilmesi icap ederdi. Çünkü kağnıya geriye doğru ki- laylıkla manevra (yaptırılamaz. dı. Bu sebeple köylü, kendine pılan ihtarı yolsuz gördü ve yürüy güne devam etti. Onunla atlılar a rasında yüz, yüz elli metre mesafe vardı ve çatışmak dakikası uzak değildi. Işte bu heyecanlı anda Dördün. cü Murat atının başımı çekti, İleri geçip arabayı bir tarafa yıkmak İs- tiyen adamlarına şu sözleri söy di: — Siz durun, yolu ben açayım! Ve yayını yakaladı, a bir ni- şan aldı, oku uçurdu, şarkı söyli- yen zavallı köylüyü tam alnından vurdu. Masum adam; aldığı yöra ile şöyle bir çırpınmış ve yanında» ki uçuruma yuvarlanmıştı. Artık başıboş öküzleri sahiplerinin arka sından uçuruma yuvarlamak, Hün kâra yol vermek uşakların vazifesi idi. Orlar da bu işi yaptılar ve w fendilerini yeni kanlar: dökmek için at koşturmakta serbest birak» tılar,