19 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

19 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Safosunun Hayatı TEFRİKA No. 107 Saşlrizknı BAYA Belgratta Kışlağa Çekilmiş Olan Sadrazam Getirtilerek Sipahiler Aleyhine Sevkedilecekti Safo, gerçekten zekâ ve mülâ- hazalarında isabet gösteriyordu. Çünkü sipahilerin ayaklanma e- mareleri hissettirmeleriyle bera. ber — Belgratta kışlağa çekilmiş olan — sadrazam Yemişçi Hasâna Istanbuldan mektuplar uçurulmı. ya başlanmıştı. Ulak üstüne ulak yollanarak, bütün hâdiseler ken. disine bildiriliyordu. halde 0. na saray tarafından ( gösterilecek güler yözlülük çok müessir ole ahiler sley. hine — mutlaka hareket cekti. Ss ultan Mehmet, bu mantıki neticeyi kavradığından de. Bİ, anasının her sözüne bozun eğmeyi itiyat edindiğinden, mü. hakaşaya girmedi, £ sadrazamın — sipahilerle mücadele için — İstanbula getirilmesine rıza gös. terdi. Yine orada, o odada Abdür. razakın kızlarağalığına yükseltil. mesini de kabul etti ve Mahmudu tarassut vazilesini havale eyledi. Hâdiselerin Safonün elinde içini, dışı ediyordu ve edecekti. Fakat onun bütün hıncı iler üzerinde ini Kira gibi murtlyan bir dizgini t demekti. meramına gö mamiyle Sarayın sipal nişti, ke elmas oy kızlarağesiyle kaprağarınman, mr. daş edindiği 4 de düşüren, üstelik « adını hakaretle anan ve andıran sipahileri bir tür. lü affedemiyordu. — Sipahi, onun gözünde, başı ezilmek lâztr ge- len bir yılandan başka bir şey değildi. Bu kanaatinden dola; dır ki, devletin temelini sarsacak bir işe teşebbüs ediyor, İki asl ri zümreyi birbirine kırdım yoluna gidiyordu. Yine bu hınç, yüzünden masum torununun da hayatını tehlikeye düşürüyordu. Gerçi şehzade Mahmudu, harp o. yunlarına düşkün olduğu bası sevmiyor ve tarassi tutuyordu. Fakat bu hal, tehlikesi teşkil etmezdi Ihtyar kadın, Ayse hi pahiler tarafından onun adı dile alındığını söyletmekle, bu tehli . keyi bâriz bir şekle sokmu: Buna, böyle bir düzene lüzum © gördüğünü Zannedetiz ki, Jüz sipahilere yeniçerileri / saldırmak Kârarıni' alırken, bu işin devlete büyük zararlar vereceğini müştü. Sultan Mehmedin de ayni düşünceyi (geçirmesi halinde ken- di plânının suya düşmesi ihti li vardı, İşte sırf, bu ihtimali kar. şılamak için, şehzade Mahmudun da hayatını tehlikeye koyuyordu. Zira padişahın; -sipahiler tarafın. dan oğluna temayül gösterilmesi. ni affetmiyeceğini biliyordu Plân buraya kadar iyi yürüdü. ğü gibi, sonraları da engele uğra- madı. Sadrszam zalen daha önce yola çıkmış bulunuyordu. o Ona dostları, casusları ve hasını, ak. rabası boyuna mektup uçursrak: “VWücudün süna gerekse, hiç dur. madan gelesin. dıklarından, her işi yüzüstü kıp, yola revan olmuştu. mevsim kıştı, her taraf kar ve buz içindeydi, bu meyanda Mora yu da kabardığını niçin sraştırmıya, yoktur. “0, feryadını bastır. sadrazar Sırbistandan ayrılması kolay ol- madı. İri iri buz parçaları taşıyıp, duran nehirden geçmek — ne a- kıncı, ne sipahi ruhu taşıyan — Yemişçi Hasan (gibiler için öek güçtü. O da, üğ beş gün Morava İM Ge pe le buz ke rerek, meraftıtin etdi ve Niş ru yellanabildi, Orada yine dostlarmdan, adem. larından gelen mektuplarla kar- şılaştı, Gazanfer #ğa hâdisesini öğrendi ve yürüyüşünü hızlandı. rarâk, Harmanlıya ulaştı. İşte Sa. fonun mektubu, kendiliğinden İs. tanbul yolunu tutmuş olan heris veziri, bu menzilde bulda. Valide doğ. sultan: “Sipahiler azdı, şevketlü hünkâr baş bizmetkârına kadar dil ve kılıç uzattı. Benim de ki tibime, gözdelerime ölür Şimdi senin k her gün cemiyet kuruyorlar. Zin. har oralarda meksetme, Kabilse, * Haberin var mı? Dedi, biraz evvel mal sa. «ibi geldi; -Buradan “— Neden? çıkmamızı istiyor! kuş ol, bu tarafa koş!,, Diyordu: Padişah ta, bir kapıağasının eliyle gönderdiği (Hattı şerif) te: bulda bulunmanız gerektir. He- men gelesiz,, demekle iktifa edi. yordu. Vini vezir, payitahta doğ. için için en. dişeleniyordu. Çünkü koca bir or. duyu — padişaha haber verme - den — başsız koymak ve yine pa. dişahtan izin almaksızın payi ta gitmek büyük bir suçtu, böyle bir suçun cezası ise ancak ölüm olabilirdi. Faka' hünkârın bu günahkâr kii, kabul etmek, hattâ kendisini resmi bir lisan ile çağırmak 20. runda kaldıklarını görünce, o en- dişeden kurtuldu, hümayun da - vetnamelere parlak birer şükran cevabı sunduktan sonra, yoluna devam edetek Edirneye geldi. Gözüne uyku girmiyordu, İs. tanbula geç varmaktah korkuyor. du. Zira sipahilerin padişahı zor. kıyarak, sadrazamlığı bir başkası. na verdirmeleri ve kendisinin de idamına ferman çıkartmaları dai. mâ mümkündü. O takdirde, bir kapıcı başının her saniye boy gös- termesi, o fermanı koynundan çı. karıp okuduktan sonra, kendisinin kellesini Kopartması ihtimal da. hilindeydi. “Bunun için” Hızlı” gi mek, emr... Takim zili bir edemdilâver'i Türkletden değildi. Elinden ancak az uyumak ve erken yola çıkmak geliyordu. Edirnede de © yedi Saatten fazla kalmadı, atlarını değiştirttikten ve biraz'da uyku kestirdikten son. veya üç men- afo, menzil hesaplarını da iyi biliyordu. Yemişçi ayağiyle Bel. grat - İstanbul yolunun kaç gün. de aşılicağın — hemen hemen sahih olarak — tahmin et vezirin o adamlarından Yemenli Hüseyin ve Süleymaniye kolisi Sarı Ali adlı İki adamı, Silivriye göndermişti. Onlar, öiraz daha & leriye giderek, veziri karşıladılar nden “Istan. / ouemr. siki sikmek azıma. $ Yem Tw BULMACA Nünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 123456189 19 BUGÜNKÜ BULMACA 1234507609 10 19.7.9359 KAİ Yemek Karadenize seyahat edenler bilir. nizyolları Karadenize birinci mevki 2 hat edenlere yemek dahil olmak üzere bi- let keser, Vapurlarda yemek servisi en bü- Yük ve temiz lokantalardan daha 4yi bir şekilde işler. Haliz bütün Bunlara söğmen insanı sinirlendiren bir laraf var. Pek ta- ik yemekte su da içilir. Yemek - vE mi, kamarotlar cunun arkasından dolaşarak yapılan bu işin yolcu için de, okamarollar için de müşkül olduğu şüphesizdir. Yemek esnasında içilen sudan para alın » masa olmaz mi? Trabzon Belediye Meclisi azâsından Cevdet * Mersinde de ekmek meselesi Soldan sağa! 1 — Hergün intişer eder g Duyulur, 4 — Bir sesli hari © leket, 5 — Ummeklırı emir 9 Dini merasim 6 — Çok değil © Bildirmek g Bir hota 7 — Mektup kobi g Viliyet'en küçük, — Cari © İkinci derecede, — Bir harf © Melşeti temin © Af- rikadadır, 10 — Bühten © Kafa kelimesinin bir hecesi, Yukardan aşağı 1 — Kuşta bulunur g Endişe, üzüntü, 3 — Fakat © Irsk; 8 — Zülmeden © Bir isim, 4 — Edebiyatla meşgul © Fazlaya git- mek, 5 — Tarihi bir şehir g Yemek © Esi kelimesiyin bir hecesi, 4 — Bir harf g Bir uzvumuz © r- kek, 7 — Tesirler © Bir sesli harf, B — Sütünet sahibi g Tavlada bulu- mü, 9 — Küle © Sakip, 105 Şöhreti “iz Tera yapmak, Tire g Bir mem- Ül iii ekilir “rarkUtetde bir KOzd Ayaspaşada Parkotelde çalışan An- na İsmindeki “kadın, otelfh merdiven- lerinden düşerek muhtelif yerlerin- den ağır yaralanmıştır. Yaralı Be- yoğlu hastanesine kaldırılmıştır. — | ve velide sultan namına $u emri tebliğ ettiler: — Bu gece beher.hal srayt- nıza dahil olmanız lâzim gelmiş #ir. Eğer yarına kalırsanız, zorba. ların sizi yolda karşılamaları, canınıza kastetmeleri memuldür. Şevketlüâ hünkâr tarafından Siliy. Ti kapısı bevvablarına tenbih o. lunmuştur. Gece dahi içeri gire- bilirsiniz. Fırsatı fevtelmemeniz iktiza eder, (Devamı varl “Mersin” den yazılıyor; Buradaki e gs birleşmişler, yalniz iki fırında ekmek pisirmeğe başlamışlar » İdir, Bu ekmekler bütün fırınlara dağıtıla- rak satılmakta, ekmeklerin çoğu da yen- miyecek derecede bamur bulunmaktadır. Hayli zamandanberi devam eden bu hal ile Belediyenin alâkadar olmadığı teessür le görülmekte ve hâlk müşteki bulunmak» tadır. reaks ame YUN Manisa (TAN) — Halkevinin'bü. tün kolları muntazaman çalışmakta. İdir. Yeni teşkil edilen mandolin or - kestrası her pazar konser vermekte ve konser hoparlörler vasıtasıyle her ber cumartesi akşamı, güzel halk tür külerini dinletmektedir. İlk mekteplerde ve orla mektebin son sınıfında ikmale kalan çocukları yetiştirmek için kurslar © açılmıştır. Kurslara yazılanlar elliyi bulmuştur. Tatil münasebetiyle, şehrimizin miştir veya edilmektedir. Bilhassa, İSakarya mektebinin dar olan ders. İhaneleri genişletilmiş, orta mektep Bu tarafa neşredilmektedir. Ar kolu da; hemen bütün mektepleri tamir edil | Yerken Su Içilmez mi? -İlşlemiyen kahveden kazanç | Ben Bir han işletiyorum, 1089 isksitini vermek istediğim za - man kabul etmediler, “niçin kabul etmi- İyorsunuz” diye sordum “kahvenin kazan- cini da beraber getirirsen kabul ederiz” dediler. Benim hanımda kahve yok. Yol- cuların beraber getirdikleri eşya » nın muhafıza edildiği bir yer var ki bur 54'da kahvehane değildir. Handa münde - miç bir odadır. Bittabi olmıyan bir şeyden İdolayı vergi ödenemez. İşin aslını tahkik ettim, ANI ismin vesirle kazanç vergisi tarh edilmi tiği mütalensindu bulunmuş, Eğer ise bu hal pek gayri kanuni bir müsmele olur kanaztindeyim. Bunun için alâkadar- ların nazarı dikkatini celbetmenizi rica 6- diyorum. ..—ğ Bursa, İnegöl, Yenişehir (o caddesinde yerli hancı: Abdülvehap Şerif * AÇIK MUHABERE: Yılının. Kozlu Kümüriş elektrik santralı maki» nisti Bay Musaya: — Lokman Hekime yazdığınız mektu- bu tekrar ediniz, cevap alırsınız, ilk mek- tubumuz elimize geçmemiş oldeak, Manisa Halkevinde Calısmalar YP OLUP KARUM asri bir hale konulmuş, çirkin cep. hesi çok güzelleştirilmiştir. Bütün mekteplerin sıva ve bada. na gibi tamirleri hademeye yaptırıl. mış, bu suretle, her sene bu iş için sarfedilen yüzlerce lira tasarruf o - lunmuştur. Bünyana Yerleştirilen | Muhacirler Bünyan, (TAN) — Kazamızda is- İkân edilecek olan Tunceli mıntaka İsina mensup altı hanelik birinci mu- Jbecir kafilesi kasabamıza gelmiştir. Geçen yıl Sasan'dan getirilip yer- leştirilmiş olanlar, geçimlerini temin edecek derecede müstahsil bir hale gelmişlerdir. korku ona, bodrum davasını bile — Cahtrn; dedi, ben, seni kızdırmak için söylü. © Tki senedenberi kira vermiyormuşuz; Eğer ır, böyle her işe elverişli bir yeri başka birisi. ze verseydim, iki senelik kirasını peşin alırdım. Ayşe hanım, öfkeli öfkeli tevap verdi: Başına çalsın malmı.. Ona iki senelik kira ödeyeceğimize, çikar gideriz! Benim, burun iki senelik kirasını verecek kadar param olsa, ne diye bodrumlarda sürüneyim? Çıkar, şyeryüzünde bir ev satın alırım! ) - Çıkalım diyorsun ama, nereye gideceğiz? lele rule ak Ee açıkçasını istersen, biz buradan daha ucuz yer de bulmayı! Herilin istediği para da, senin dediğin kadar çok değil: Topu topu yirmi beş lira!,, İhtiyar, bu müdafasyı boşu boşuna yaprnıyordu: Zira, kadın, senelerdenberi, bu rutubetli botrumun karanlığına, pisliğine âdeta alişmıştı: Şimdi ışığa çıkacağını, ışıklı ve temiz bir yerde yaşıyacağını düşünmek onn ödeta endişe, hattâ kor- ku veriyordu. Ayşe hanım ise, bilâkis oradan çıkılmasına taraf. tardı — Ben, dedi, yirmi beş lirayı vermektense, bu. radan çıkmayı tercih ederim; Hem artık, bu karan. Jik, bu pislik, bu havasızlık bunaltıyor beni. Zın. dan mahkümları gibi, yüreğim karardı: Sahici bir evde, şöyle, kapısı, bacası, ocağı, pancuru olan bir evde oturmak istiyorum!,, Ayşe hanımın bu cevabı, ihtiyarın ümidini sars. mış, endişesini büsbütün artırmıştı. Ayşe hanımı, daha zayıf bir tarafından yakalamak, ve bu tehli. keli kararından vaz geçirmek istedi, bu niyetle: —— Hani ya? Dedi, sen namuslu kadındın?. turup kalktıkça namustan bahseder: “.- Ben bir namus için yaşıyorum derdin? şe hunım, isyan ve hiddetle sordu: / biçare o. TEFRİKA No. 32 “— Bodrumdan çıkmak namussuzluk mu? Rodrumdan çıkmak namussuzluk du Fakat cebinde parası olan bir insanım borcunu öde. memesi namussuzluktur, Hazır elinde paran vi ken, şıkırdatıp oynatacağına borcunu ödesen ya? Ha? Niçin vermiyorsun herifin hakkımı? Namuslu insanın tenezzül edeceği âdilik mi bu? Bu sualler, Ayşe hanımı ifrite çevirmişti: sına hiddet ve kinle baktı ve: “.- Sen, dedi, ağzını topla da, bilmediğin, anla. madığın hesaplara burnunu sokma! Asıl namus. suzluk bende değil, bu mezar gibi yere sığınmış fukaralardan dünyanın parasını istiyen o körolası, boyu devrilesi herifte!.. Namuslu bir insan, Eğer buranın. sahibi gibi muhtaç değilse, bizim gibi fu. karalardan para ister mi? Hem sen benim, istenilen bu parayı verebilecek vaziyette olduğumu nereden biliyorsun? Evet, şim- di, elimde 25 lira var. Fakat sağa sola ne kadar borcum olduğunu hesap ettin m!? Yarın bakkal, hırincı kapımıza dayandığı zaman, ne' yapacağız? a kadar borcumuz birikti. Bu para. sahibinin eline verirsek, o borçları, ney. Ana. ya, bakkala olan borcumuz daha yeni... Insan eli. ne para geçince, evvelâ en eski borcunu öder. Hem ben, senin merarmnı anlıyamadım: Sen ne demek istiyorsun? Fırıntının, bakkalın hakkını vermek i- çin, Seni senelerce sokakta kalmaktan kurtarmış olan adamın hakkımı mı yiyeceksin? Adam, hize emniyet etti de, kira için sıkıştırmadıysa, günaha mü girdi? Bence, senin için, bu parayı ödemek bir namus borcudur. kolay ama, görüyorsun ya?” Namuslu olmak, ayni derecede kalay değil: Sıkıyı görünce, hemen yolu- nü sapılıvermeğe niyetleniyorsun!, Ayse hanım, anasının ağır sözlerini daha fazla dinlemeğe katlanamadı: “— Kirayı ödemek te, ödememek te benim bile. ceğim şey... Dedi. Ister namuslu olurum, İster na. mussuz ulurum: Orun hesabını da, biç kimseye vermek mecburiyetinde değilim.. Eğer bu herifin istediği parayı ödemek bir namussuzluksa, ben na. mussuz Sayılmıya razıyım. Hem Allahın hangi ku. lu, namuslu kalmak içi benim kadar çırpınmış, ezilmiş, fedekârlik etmiştir; Artık namussuzluk e- dersem, beni kul da, Allah ta mazur görü AÂyşe karım, kendisini tutamayıp, sıçkıra hıçkıra ağlamağa başlamıştı: Kızının boğulur gibi bir hal aldığını, morardığını gören ihtiyar kadın da âdeta Ikide birde namustan bahsetmek - yorüm. Hem bunda üzülecek ne var? Eğer paradan yana sıkışsak, Mürüvvetten isteriz!,, Bu teselt, Ayşe hanımın göğsünü daraltan sı. kıntıyı hayli eritti: Ve o, cebindeki paraları, mü. nasip bir yere saklamak niyetiyle, bodrumun ka. ranlık hir köşesine doğru yürüdü. Oradan döndüğü zaman, yüzünde, biraz evvelki heyecanından bir eser, bir iz bile kalmamıştı: Yü. zü her günkü sakin ve lâkayt halini aldı: Bir ame. İiyat atlatmış, vücudüne rahatsızlık veren yabancı bir et, bir taş parçasını, veya bir uru aldırmış gibi ferahlamış, hafiflemişti! 4 Vw O gün Ayşe hanımın topal çocuğu, doktor Mem- duh Şerifin Çamlıcadaki köşküne gidecekti. “Onu oraya, doktorun gönderdiği yaşlıca bir kadın götü- röyordu. Bu kadın, bodruma gelirken, koltuğunun altında bit de sarı bohça getirmişti: Bu böhçanın içinden, yönlü iki don, iki gömlek, üç tanede mendil çıkmıştı: Yünlü donlurla gömlekler, dok. tor Memduk Şerifin kızları tarafından örülmüştü. Ayşe hanım, bilhassa"mendilleri pek beğenmiş O güne kudar bodrumdakiler, mendilin vazifesini entarilerinin, veya mintanlarının münasip ucu. na gördürmeğe âlışmişlardı. Ayşe, mendilleri gö. rünce, Memduh Şerifin gönderdiği kadına göster. diği itibarı arttırdı. Boş bir gaz tenekesini onun önüne koyarak: “— Buyurun oturun.. Dedi, ayakta kalmayın!. Kusura bökmayın: İskemlemiz yok!.. Onu yerleştirdikten sonra, anasının kulağına: “ Çabuk, dedi, kadına bir kahve pişir... Sonra, biraz sonra, gidecek olan topal çocuğunu, “bodrumun bir köşesine çekti ve: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: