— şüştüğünü görünce, A kepçeyle, şişle yaptıkları — Tinde geri çekiliyordu. | hazine ve zahire sandıkları üstü. — ne bayrak dikerek, raksa dalan- — lar öldürülmüşlerdi, ,Türk Safosunun Hcycfı TEFRİKA No. 88 Zafer Kazanılmıştı Sultan Mehmet Hiç Ummadığı Bu Netice Önünde Şaşırmış, Bön Bön Sakalını Karıştırıyordu Fakat büyük yollar aşmış, par- lak bir neticeye yaklaşmış olan süvariler, padişahın mutfaklarını, ahırlarını, hazinelerini da ihtiva eden hatta gelince, hırsa kapıl. dılar, harbi unutup yağmaya dal. dılar, çadırlara saldırmağa koyul. dular. Halbuki ağırlıkların yanın. da bir kaç bin ahçı, seyis, at u- şağı, saka, deveci, —mekkâreci, mehter vesaire vardı. Onlar, bir O takım yabancıların çadırlara ü- heyecanlan- — dilar. Değnek, kepçe, balta, bıçak, kazık, kebap şişi gibi şeyleri ka. -— pip düşmanın üzerine atıldılar ve — onları bir hamlede yüz geri etti- ler. S af saf askerleri yararak, ye. , niçerileri darmadağın ede. — rek, top hattını yıkarak ağırlık. O lara kadar gelebilmiş olan düş- x man süvarileri, uşak ve seyis ma- — kuülesi bir avuç insanın değnekle, hücum önünde ricat ediyor ve firar ha. Onlardan geri kalan. — lar da yine baltayla, kepçeyle ta. kip olunuyorlardı. İşte bu sırada hoca Sadettın. &. fendisini çadırdan çıkardı, yine sancağı altına getirdi: * — Bakınız, dedi, Allah neler yapıyor? » Sulfan Mehmet, yaziyetteki de- — gişikliğin emarelerini nemli göz- leriyle temaşaya çalışırken, Cağa- loğlu Sinan Paşanın bir pusuya yerleştirdiği süvariler — sahneye çıktı, düşmanı arkadan sararak, kesmeğe girişti. — Yirmi, yanlış yazmıyoruz, yirmi dakika içinde yirmi bin süvari bataklıklara so- — kularak imha edilmiş ve düşman erdusunun üst tarafı da yerlerin. den sökülüp atıldığından, mütte. fiklerin inhizamı bir çırpıda te- kemmül! etmişti. A & Düşm_amn sayılabilen ölüleri elli binden artıktı. Bütün toplarını ve birkaç fırkalık Fitil, Ayşe hanımın şiphelerini yatıştırmak için temînat verdi: '— O cihettem hiç düşünme... vete meyhanede düşecek iş pek hafif... ma benim gözümün önünde bulunacak... ziyade evin içinde, evin işleriyle uğraşacak... Son. ra, meyhane denilince, senin gözünün önüne, içe. risi cıvık sarhoşlarla dolu bir yer gelmesin... Benim muişterilerim, semtin en efendi insanlarıdır... |— ben, bir parça cıvıtanı, kaşla göz arasında kapı dı. şarı edergm Zira rezaletten korkarım: Iki sarhoş- — luk vakası olsa, polis ocağımı söndürür. askerini esir olarak Türklere bi rakmıştı. Sultan Mehmet hiç um- madığı bu netice önünde bön bön sakalını karıştırıp duruyordu. Çün. kü çektiği büyük korkunun aksü.- lâmeli olarak geniş bir sersemlik içindeydi, ne yapacağını ve kaza. nılan zaferin sonunu nasıl getire. ceğini takdir edemiyordu. Şüphe yok ki zafer şerefinin bü. yük bir kısmı Hoca Sadettine ait. ti. Lâkin o, şeref dâvasına kalkış. madı, âdil ve haksever bir müşa- vir gibi davrandı, Ciğaloğlu Sinan paşanın zaferi Türklere kazandı. ran hamlesini padişaha anlattı ve onun sadrâzam yapılması teklifin. de bulundu, hünkâr, bu teklifi: “Münasiptir, öyle yapalım” sözle. rile kabul ettiği halde eniştesi İb..” rahimden mührünü almadı, dal. gınlıkla hocaya verdiği sözü bile unuttu. Fakat hoca, azminden döner ta. kımdan değildi, kapı ağası Gazan. fere acı acı şikâyette bulundu, pa- dişahın sözünde durmayışını şid. detle ayıpladı. Gazanfer de Ciğal. oğlunun dostu idi ve onun sadrâ. zam olmasını istiyordu. Ancak hünkârın, İbrahim paşayı tercih ve iltizam eder görünmesinden ür- kerek ağzını açamıyordu. Nedim. lerin, müsahiplerin hepsi bu çe. kingenlikte ona iştirak ettiklerin. den hocanm sitemlerini Sufflan Mehmete nakledecek bir vasıta bu. lunamıyordu. Nihayet büyük im. râhor Ahmet ağa yenilik gösterdi, “Fethettiğimiz ordugâhı gezmek i. çin hangi ata binersiniz” diye pa« dişaha bir sual tevcih etmekten çekinmiyeceğini ve bu suretle sad. râzamlık meselesine temasa yol a- çacağını söyledi. İmrahor, sözün. de de durdu, efendisinin otağına girerek, kararlaştırdığı gibi bir su. al yaptı; arkasından da: “Hoca e. fendi dışardadır. Mührü hümayun henüz İbrahim paşada olduğun. dan askerin homurdandığını SÖY lüyor” dedi. Sültan Mehmet bu sözlerden huylanıverdi, kapıcılar kâhyasının İbrahimden mührü a- lıp Ciğaloğluna vermesini emretti. Bir kere, Mürüv- Zaten, dai. Ve daha Hem Hem, polis görmese, ses çıkarmasa bile, müşteri B ir vezirin sadrâzamlıktan az. lini ve yerine bir başkasının getirilmesini şu roman sütunla. rında kaydedişimizin sebebi Safo zadenin karakterini biraz daha te. barüz ettirmiş olmak ise de bu de. ğişiklik Osmanlı tarihinde çok u. ğursuz hâdiselere başlangıç teşkil attiğinden bu sebeple de keyfiyeti önemli bulduğumuzu — söylemek doğru olur. Çünkü Ciğaloğlu Si. nan paşa sadrâzam olunca çok şid. detli ve çok zararlı bir takım iş- ler yaptı. Bunların başında kaçak askerler için aldığı tedbir vardır, o, mühürü alır almaz orduya bir geçit resmi yaptırdı. Tam üç gün süren bu geçiş sonunda defterler. de adı yazılı olan timar ve zeamet sahiplerinden, ülüfeli askerden o- tuz bin kişinin mevcut olmadığını anladı, isimlerini ordu defterle. rinden sildi, dirliklerini (aylıkları. nı) kesti, hepsini ölüme mahküm ederek vilâyetlere fermanlar yol. ladı, bu kaçakların nerede bulu. nurlarsa öldürülmesini emretti. Bizzat yaptırdığı kovalama ve a. raştırma neticesinde elde ettikle. rini de hemen öldürttü. O kadar sert davranıyordu ki muharebe günü padişahın sığınak yaptığı çadır sahibi müteferrika Yunus ağayı bile « harbin kızıştığı sırada savuşmuş olmasından dola. yı - idam ettirmekten geri kalmaz, yine müteferrikalardan Cahir ağa ile Halep valisi Sehrap paşa başta olmak üzere sekiz on büyük rüt. beli kaçağı da kadın kostümile bü. tün orduda dolaştırdıktan sonra kestirdi. Kırım Hânını da harbe iştirak etmemek suçile itham ve azletti. ai şte bu tedbirler, binlerce harp kaçağının Anadoluda çeteler teşkil etmesini ve bu çete. lerin birleşmesinden hükümet te- melini sarsacak vahamette isyan. lar vücude gelmesini intaç etmiş- tir.Kırım Hânının azli de orada kanlı ayaklanmalara sebep oldu. Fakat şurası muhakkaktır ki Ciğa. le zade Sinan, sadrâzamlıkta kal. saydı kendi kararlarını azmile, ce. TAN BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli ».. 1 30 O DİOMBEŞİA olvla Mik luls B ılbDABpla B MAİYINDA Mi İEİKİNİAİTAE HG BİAİTEİKİ:'İNlA| ANDİ A |kKİ» MMAİR UHİ MMıMlilrFlA RİLİKMİNİAİFİ TiRMİsliİclAlrla Bo ö A M m  F f BUGÜNMKÜ BULMACA FK n GÖ ee e M Ü. C ©99 ga ws- SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Şair & Bilen. 2 — Çünkü €© Endişe. $ — Hâyâ © Renk © Mah. 4 — Sız © Nota © Nota. 5 — Alâmetler. 6 — Loca, hususi oda. 7 — Bir hayvan © Hâyâ €& Avlanır. 8 — Nota © Bir edat © Nota, 9 — Vasletmek €© Bir isim. 10 — Ekmeğe konur &© Sadakat. .—.— ILAN Binalarınız için en sağlam en kolay en ucuz ALABASTONE Boyasıdır. Deposu: 4 ncü Vakıf Han zz Asma Kat 19 C l ge KELEPİR HEmş | Satılık Arsalar Kalamış deniz kıyısında, müra- caat Kızıltoprak, Rüştiye sokak 47 No, da Miço dalâletile, Mükemmel Bir Piyano İyi bir halde ve güzel sesli Stein. vay markalı kuyruklu bir piyano satılıktır. Maçkada Gözem apartı- ADYOLİN KULLANMIYA BAŞLAYINIZ! g MT VEZ Boğazın Merkezinde Bebek karşısında en güzel ve modern ÜÇÜKSU -PLÂJ ve GAZİNOSU Yarınki Cumartesi Günü Umuma Açılıyor. Hergün öğle yemeğinde, öğleden sonra ve gece yarısından sonraya kadar 11 kı;llık mükemmel Orkestra ve numaralar. — Köprüden ve her iskeleden birinci mevki vapur gidip gel * me Plâjda duhuliye, kabine ve banyo ücreti dahil 33 kuruş, öğle veyahut akşam yemeği de beraber 95 k!:ıruçtur. Vapurlar bu iskeleve uğrayacaktır. | | Yalnız bir tüp kullan- '1 dıktan sonra aynaya bakınız Radyolin in | Mükemmeliyeti hakkında en son ve doğru sözü size o ıöylıye-ı cektir. | dişler, tatlı bir nefes, pembe, sıhhatli diş etleri, temiz bir dil, mikropsuz bir ağız... İşte Radyolin in eseri Bugünden itibaren sabah — öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa manı 12 No: ya müracaat. _Telefon: 49057 _’ lâdet ile takip ve tatbik ederdi. Anadolu ile Kıfrımın “kan ve ateş içinde kalmasına meydan vermez. di. Ne yazık ki Safo, yersiz müda- halesile onu azlettirdiğinden dedi. ğimiz hâdiseler tekevvün ve te. selsül eylemiştir. (Devamt var) TEFRİKA No. 14 ';"kexndiliğinden kaçar. Onun için, adım çıkmasın diye, /|-gözümü daima dört açarım.. Hem düşünsene bir ke- re,.. Eğer meyhaneye, cıvık, sarhoş müşteri gelse, — ben kendi nikâhlı karımı aralarına çıkarır mıyım?” Kurnaz Fitilin, sahte bir masumiyetle, ve yumu- w_ '_' şak, iknakâit birseale söylediği bu sözler, Ayşe ha. -— 1nimıin pirelenen yureğme su serper gibi olmuştu. Fakat, buna rağmen' nedense, birdenbire karar ver- miyor, belki de, biraz nazlanmak, ve kızını ağır sat- ü mak istiyordu: — ! “— Neyse... dedi... Ve ayni kelimeleri tekrarladı: “— Düşünelim bir kere!.. - Fitilin, bu işi suruncemede bırakmıya myetı yok. ietür Dietm -) V “— Canım, dedi, bu işın öğe uzun boy!u düşünü. M “’lüg taşınılacak tarafı var mı? Zaten, bizim de öyle günlerce beklemiye vaktimiz yok, halimiz müsait değil... Söylediğim gibi, evin içinde, her şey altüst: # mvçırpan, ortalık ayağa kalkacak!.. Onun için, sen de bdyle kıh kırk yararsan, ben başımızın çaresine ,’ bakmak, ve başka birini aramak mecburiyetinde ka- lacağım... Zaten, bilirsin: Bugün ortalık, boğaz tok- - luğuna 24 saat taş kıracak insanla doıu.., Ben büra- /— ya, adam bulamadığım - için gelmedim: ? “Mademki - bize birisi lâzım: Bari vereceğimiz para bu' yaban. — cıya gitmesin!” dedim. , “— Allah razı olsun ama.! “— Aması ne? Bu işte mide bulandırıcı yok ya?” Fitil, bu suali sorarken, sağ elini pantalonunun cebine atmıştı: Beş liralık bir banknot çıkararak Ayşehanımın önüne koydu: “— Haydi, haydi, dedi, uzatma... Zaten benim de, daha görülecek bi_r sürü işim var... Meyhanede de, evde de, hiçbir şey kalmadı: Gidip öteberi alacağım. Burada, boşubaşuna vakit kaybetmiyeyim... Ben, kı. zını boğaz tokluğuna çalıştırmak niyetinde de deği.- lim. Bu para, onun aylığıdır, Ben aylıklarını her ay başında, sana teslim ederim: Seri de onun namına biriktirirsin. Dünya hali bu... Bir köşede, üç beş ku- ruşu bulunsun kızcağızın... Bakalım.. İleride, işle. rim biraz daha düzelirse, bu parayı da arttırırım. Fâkat onun gibi parmak kadar çocuk için, ayda beş lira, az para değildir. Bu zamanda, bu parayla, el âlem, diplomalı hizmetçi buluyor. Fakat dediğim gi. pürüz — bi, ben seni sevdiğim için: “— Yabancıya gitmesin!” diyorum. Sonra, kız biraz çalışacak, yorulacak ama, gıdası. - Ni da altıdan alacak... Hele bir kere işe başlasın, onu bir ay sonra görüp te tanıyabilirsen, bıyıklarım al. nimda bitsin:.. Zira bizim yemek sofrasında, bir kuş sütü eksiktir. Bilirsin, hepimiz, boğazımıza düşkü.. nüzdür. Hamdolsun, Alfah ta, soframızdan bereke. tni eksik etmiyor...” Ayşe hanımın yumuşayan bakışlarından, yatışti- ğinı, ve iyice yola geldiğini anlıyan Fitil; işi tam ta- vında bırakmak niyetile yerinden doğruldu, ve: “— Haydi, dedi, benden Allaha ısmarladık... Sen Mürüvveti yarın sabah gönderirsin... Ayşe hanımın vereceği cevabı beklemiye lüzum görmeden taş merdivene doğru yürüdü ve bif' AY da ğını, taş merdivenin ilk basamağına atınca, yüzünü Ayşe hanıma dönerek ilâve etti: “-— Geç kalmasın amma... Çünkü sonra beni ev. de bulamaz...” Vâkıâ Ayşe hanım, taş merdivenleri hızla çıkarak uzaklaşan Fitil Kadriye bir söz söylemedi, ona bir söz vermedi. Fakat, zaten, kurnaz Fitil de, istediği vaadi ve rızayı Ayşe hanımın edasında ve bakışla, rında okuduğu içindir ki, verilmiyen bu cevabı bek. lemiye bile lüzum görmemişti. Ayşe hanım, yalnız kalınca, uzun uzun düşünme, ye irakân bulamadı: Zira, ciyak ciyak ağlamıya baş. lıyan yeni yavrusu, ondan meme istiyordu, A, hanım, onu, unuttuğu karanlık köşede el yordamile bularak kucağına aldı: Basma entarisinin göğsünde. ki iki kopçayı çözerek sarkık ve pis memesini çıkar. dı. Zavallı yavru, böcekli batakhk suyunu bile i iş. tahla içen susuz bir hayvan aclığile bu kirli Meme- (4707) nin ucuna ufacık dudaklarını yapıştırdı. Ayşe ha. nım söyleniyordu: “— Kör olası piç... Tıpkı sülük gibi... Adeta me, memi değil, kanımı emiyor!” Sonra bunun da tesellisini buldu: «—. Varsın emsin... Hiç olmazsa, ekmek istemi. yor ya? O sırada, yanına sokulan ihtiyar nine, kızının bu haline içerlemişti: “— Canım, dedi, şu kor olası herife söyle de, du.. rup dinlenmeden çocuk peydahlatmaktan vazgeçsin artık... Bu işin kime faydası var sanki? Zaten gebe. recek olanları, boşuboşuna emzirip sen hirpalanıyor. Yaşıyanlar da, hephnizın bışumzı dert olu« yOf Ayşe hanım, anasının kendisine de attığı bu taşın altında kalmak istemedi: Ağır bir cevap aradı. Fa- kat bulamayınca, entarisinin kokmuş eteklerini sa. Vurarak, hızla sırtmı döndü: Bodrumun dibine doğ- ru yürüdü: Karanlıklar içinde karanlık kesilip git. y * S M n L e Kucağındaki yavru, birer e gibi kurumuş olan o pörsümüş memeletdenğdmla SÜt çıka. | rabilmek için, gerınlyor, uğraşıyor, âdeta Ikınıyor. du. Fakat, o 1 -birer damla süt Çıkarmak- la, taşı sıkıp suyunu çıkarmak arasında büyük bir fark yoktu: Ve biçare yavru, bir damla süt emınce- ye kadar, bir kilo sütün telâfi edemiyeceği kadar )'0- ruluyordu!.. — ; Ayşe hanım, ertesi sabah, Mürüvveti, hangi esvapı la yollıyacağını düşündü: Mürüvvet, ihtiyar dokt& İK run verdiği kırmızı entariyi çoktan paralamıştı.- - Halbuki Ayşe hanım, o inatçı Ve Yezit kıza, entırislni her gün ııymemaîni kaç defa tenbih * demiş, fakat bir türlü dinletememişti. Işte şimdi, yı. ne dediği « cümıştı Ve çare düşünmek, yine kendisi. < ne düşmm z & — (Devamı var) v Ü e a V4 ei t t 30-6-939 :S i * Bembeyaz pırıl piril parlıyan a Hf ei bi hei iza vel n a et a el t keri ee TA bed A b M A | 5 yi | Semti ve mahallesi Cadde ve Sokağı Muhammeııî, G aylığı | | No, su Cinsi Lira Kr. s A A Z B Gedikpaşa, Divanâli 65 Dükkân 20 00) ? Kadirga, Şehsuvar Bey 53 Arsa 16 00 $ Çarşamba, Koğacı Dede 141—143 Arsa ve oda 4 25 ! Çarşıda Çühacı han üst katta 19 Odanın nısflı 2 50 İ Çarşıda Kahvehane 4 Dükkân ” N, L Saraçhanebaşı Mimar Ayas 33 Mektep kapı ( mahalli —— < 80 | Yukarıda yazılı mahaller 940 senesi Mayıs sonuna kadar pazarlıkla kıı raya verileceğinden istekliler 7 Temmuz 939 Cuma günü saat on beşe | kadar Çenberlitaşta İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde Vakıf Akar kalemine gelmeleri.