22-6-939 HUZURU ŞAHANEDE YAPILAN GÜRESLER çi tarihinde bir Koca Sinan paşa var ki gerçek » ten tetkike değer mevzulardandır. Frenk müverihhleri bu adamı eski Romalıların Maryüsüne benzetir - ler. Müthiş bir cesareti, bitmez ve tükenmez faaliyeti, korkunç bir sliği ve sertliği vardı. Yılmaz, ez, yorulmaz ve usanmazdı. Tunustan frenk leri sürüp çıkaran bu vezirdi. Si - nan paşa, Kizıldenizin bir ucundan Karadenizin üst kıyılarma, Afri - kanin şimal eteğinden Macaristan ovalarına kadar gezip tozarken iki değişmez hedef takip (ediyordu: Şöhret ve servet! Sayısız harpler ve zaferler için. de umduğundan çok fazla bir şöh- ret kazanmıştı; Kürenin yarısı o. nü tanıyordu ve bir çok ülkelerde uyumıyan çocukları, vaktiyle Bar. baros için yaptıkları gibi, onun adı ile korkutuyorlardı, Yalnız frenk ellerindeki çocukların değil, İstan. bula gelip giden kerli ferli elçile - rin de Sinan psşadan ödleri kopar. dı. Bu tâbiri gelişi güzel kullan - mıyoruz, çünkü 1689 da İstanbula gelip de kendisiyle görüşen Lehis. elçisi Pol Ohaniski, vergi ver- meselesinde biraz hazlandığı için Sinan paşanın sertçe bir mua. meolesine hedef olmuş ve ödü ko « parak ölüp gitmişti S nan paşa, Avusturya elçile. rinden Pezeni'de yine yergi meselesinden dolayı o azarlamıştı Fukat ona - Lehistan elçisine yap. tığı gibi . öd koparan bir sesle ba. Bırmadı, başka bir şekilde çıkıştı Tarihlere geçen: bu.meşhur muha- vere Şu süretle cereyan etmişti: — Vergiyi ödemekte niçin bu kadar gecikiyorsunuz? — Bu mesele ben! alâkadar et- mez. İsterseniz V ya yazayım, sori m? — Kime soracaksın? Senin gi. i bir yazıcıyı elçi yapan impa. ratora mı” Onun idrâk (derecesi gönderdiği elçiden belli! zapteden mel pie bu çök ağır söze ver. diği cevap şu oldu: — Padişahınız bir çöbanr vezir yapabildiği 'gibi Imparator da bir kâtibi sefir yapabilir. Muhaverey ieyenler, Sinan paşanın köpürüp küplere binece - ğini ve bir buğırışta elçinin ödü. nü koparacağını tahmin ediyorlar. dr. Fakat o sandığından daha ziyade zekiydi. Elçinin hün'. kârı karıştırarak verdiği cevaba kızarsa, hünkârın da kendine kı zacağını biliyordu. O sebeple hid. dete kapılmadı, bilâkis gülümsedi yüzünü odada oturanlara çevirdi — Kâfir elçi, dedi, . verdiğim parsyı yine o cins akçe ile ödedi! »erkesin şte bu âyarda bir adam olan olarak tanıdığı iki büyük noktadan birini, engin bir şöhret sahibi ol - mak kaziyesini elde et yüksek bir servet toplamak eme - Mine de ermişti. 1596 yılında ölâ gü vakit - konaklarından, çiftlik. lerinden, hanlarından, hamamla - rından, atlarından, katırlarından, rlarından, develerinden başka olarak - şöyle bir hazine bırakmış. t: Yirmi kü bercet, Her birinin taneleri nohut kadar iri on beş inci tespih, Otuz büyük roza elmas, Yirmi miskal altın tozu. Yirmi altın ibrik, bir altın şat. ranç takımı, elmasla müzeyyen yedi sofra örtüsü, on altı altın si. per, on altı altın eğer, otuz dört al- ük sandık dolusu 26. tın özengi, güzel taşlarla süslü o. tuz iki altın kalkan, yöz kirk altın miğfer, yüz yirmi altın kemer, on düzine altn sahan. grrereereeseasasasaneaasme Yazan: M. Turhan TAN Som elmas on alt Altı yüz vaşak, otuz 8i e pereeeesenaseseseee bilezik, ah miş parça © sirmalı Hint kumaşı, Altmış bir ölçek inek İki elmas gerdanlık, Altı yüz bin düka altını ve iki milyon dokuz yüz bin çil akçel B» çok meşhur ve çok zengin irin ta bir hureketi de “şudur: © Kendisini dördüncü sadrazamlığında İşler'çok ters o git flâk ve Macar hudutlarında önemli bozgunluklar vukua gelmişti. Bu askeri felâket - leri bir takım acıklı hâdiseler ta. kip etti icek zelzeleler oldu, köyler yıkıldı, Parçinli köyünde yer yarıldı, bu yarıktan fışkıran suyun İçinde gözsüz balıklar vardı. Ms - risa yolunda bir kaynak peyda ol. du, suyu simsiyahtı yer rle ve halkın kodusunu kesmek maksadiyle Si. nan paşa azledildi, kendisine gi terilen sebep ise ihtiyar O, hoşuna gitmeyen bu tö leri sürenlerin başında vezirlerden İbrahim paşanın bulunduğunu da öğrenmişti. Fakat tahammül gös - tererek hıncını içinde . saklıyordu. Vaktâ ki yolunu buldu, etek etek para vererek yine — sadrazamlığa geçti, bıncma da inkişaf getirdi ve bir gün arr odasında, üçüncü Sul. tan Mehmedin huzurunda Sırasint düşürdü; — Şevketlü bana şu adam padişahım, dâdi, ihtiyar diyormuş Elimin, kolumun tutmadığını söy. lüyormuş. İzin verirsen bir sınaya. ım. Bakalım, ben mi. yiğitim, © mu? ünkârm . cevabini. © bekle. meden de İbrahim paşanın belinden yakaladı, heyecanlı bir pehlivan gibi haykırdı: — Gel bakalım paşa karındaş, bir tutuşalım. İmparatorluğun siyasi, askeri idari ve mali bütün işlerini kuca » ğında toplayan Topkapı sarayı © gün iki vezirin güreşmesine de şa. hit oluyordu! İ ŞU GARİ Amerikuda Ba- maçina" şehrinde ir diş tabibi ile çen hâdise A- Herbert Furts amında bir fab- ikatör, Leh diş tabibi Eduard Zelinski aleyhinde bir dava açmış- tır, Fabrikatör, davasında, dişini | doldururken, diş tabibinden dayak yediğini iddia etmiştir. Tabip, müşterisine iki tokat attık- tan başka, tutup olduğu yerde onu sarsarak İtmniştir. Sorguya çekilen tabip, hâdiseyi şöyle izah etmiş: — Müşterimin iddialarını kabul ediyor ve tanıyorum. Ağzında çalış- mak için müşterim, duha yanma yaklaşmadan evvel kurt gibi buğ! yordu. Kemali nezaketle bağırma masını, hiç bir 26 duymiyacağını ve hiç bir tehlikede olmadığını ledimse de B. Herbert, boğazlanmış boğa gibi baji yordu. Dolayısile muayene $alo- numda $irasını bekliyen bütün has- talarımı da kaçırdı.. Böylelikle bü- yük zarara uğradım. Heyeti hâkime, diş tabibinin bu iddialarına hük vermiş, yalnız ha- fif bir ceza olarak kendisini 5 dolar- dan ibaret bir para cezasına çarp- İ turmaştır. söy-| masına devam edi. | PD erimi kırlangıçlar : NYA aliforniya'da Krevston şehrin. de halk kırlan gıçlar için bir â bide dikmiştir. Halk, o malar ya hastalığında: muztaripmiş, me laryaya karşı mü cadele için bele- diye erkânı bu şehre 900 çift kır- İlangıç getirtmiş. Bu kuşlar, malar- İya hastalığını neşretmekte olan siv- risinekleri az bir zamanda kâmilen İmahvederek malaryanın önüne geç- | mişlerdir. İ . Samandan sellüloz Umumiyetle selüloz, silâh sanay inde kullanılır. Silâhlenma husu- sunda Almanlar, daha ziyade seli loz elde etmek için hayvanlara ye- irilmekte olan hububat sapları sa manından"suni olarak selüloz elde edeceklerdir. Bu işle Alman mühen. dis ve âlimleri meşguldürler. Mareşal Göringin 5 senelik plânı mucibince Almanlar bu yıl saman. dan 250 bin ton sellülöz istihsal e- deceklerdir. Bu maksatla 25 milyon ton saman sarfedilmesi icap ediyor. muş. Samandan selüloz yapılması. le Almanyada daha ziyade muhafa. za edilecek olan ormanlar Alman İiktisadiyatınm başka sahalarında İsarfedilmiş olacaktır. dedi. | | B u yaz, Cümhurreisimi - | zin şeref verişiyle talii parlayan Yalova, çok mesut günler yaşıyor... Yolcu dolu vapurlar, A daların arasından süzülüp, Yalovaya doğru! yollanır- ken, metrük çam ağaçları üdeta açlıkla sarsılarak ürperiyor- zin Yalovayı şe reflendirdiği gündenberi, oraya gi- debilmek vesil tiya Fakat bu bazı otobüsçülerden, ve *“ ti,, şoförlerinden vada duyduğum çeşitli zevki bur- numdan fitil fitil getirdi. Ben Yalovanın sularını, buram, buram çiçek ve taze toprak kokan tertemiz havasinı, tasvire girişe - cek değilim. Çünkü ne zaman bir tablat tasviri okusam, kalem bana k işler dip gelişler esni dar gülünç görünür. O melis man- aları seyretmenin, © ruh diril sula yıkanmanın, o tertemiz ayı almanın ve o dert dökücü rı içmenin lezzetini, İn- sanlara tal kalem parçasının biçareliğini düşü- a çabalıyan bir nün bir ker O Kalemin gizli iddiası, o ağaç- larm, o çiçeklerin, o dağ ların ve rüzgârların insanlara ver- dikleri ziyafeti, tek başına çek- mektir: Ve bu bana daima kalemin, tabiatle boy ölçüşmesi gibi görü- nür! Beni, Yaloyayı tasvire kalkış- maki » bu görüşü itiraf ebilirim ki, insan- ettikten sonra söyl Yalova dinlenmek ların cernet sayabilecekleri yer - dir. Fakat maalesef, bu cennette yaşayabilmek hayli güçtür. İ yi Yalovaya meydanı otobüslerle, lerle, kaptı kaçtılarla dolu görün- sıta bulamamak endişesiriden kurtuluyor ve biraz ferahlıyorsu- nuz. Fakat şoförler etraf sa- rinca ferah nefes almakta acele davrandığınızı anlıyorsunuz Yolcuları Yalova — iskelesinden kaplıcalara 20 kuruşa götüren va- sıtslar, yök değildir. Çok görüle- miyecek olan bu ücret mukabilin- de kaplıcalsra kadar götürülmeniz de imkânsız sayılmaz Ve sizden fazla para bir otobüs veya kaptı kaçtı şolöri- le karşılaştığınız takdirde, tarifeyi bir kalkan gibi kullanarak hakkı- iniz. Fakat eğer. m dolan fik o k çırmışsamız, 20 kuruşa ka gldebilmeniz, hayli mücadeleyle ve epeğr zahmetle başarabileceğiniz bir iştir: Zira, bazı şoförlerin, size söy- liyecekleri sözler şunlardır “— Tarifeye göre, kaplıcaya 20 kuruşa gidilir ama, yolcu yok. Ko- İ €a araba, on yolcu İle hareket et- İ mez ya? Eğer acele işiniz var da, beklememek istiyorsanız. boş kal cak olan yerlerin parastnı da ve- rin — Yani, otobüsü mü kiralıya- istiyecek size otobüsü ki. uz. Tarifenin yaz- Prostun plânına göre Yalovada Otel Termal civarının alacağı şekil Dinlenmek İsteyen İnsanların Cenneti: YALOVA Prostun plânına göre hazırlanan maketlerden mi İstiyoruz. Fakat beki Iki, üç yolcu eksik ki Gidemeyiz. Neden”? - Ziyan ederiz. Elimizdeki ta- rife bizi ancak kurtarır. — Yolcu tamam olmazsa ne ya. pacağız? “— Taksi tutar gidersiniz. Ya- hüt bu kadar adamsınız: Eksik ka lan yolcuların parslarını da ara- nızda toplar, verirsiniz. Adam büs şma kaç kuruş düşer sanki? Ağz dalaşma değer mi? lik otobüsü kaçıran her yolcu i- le şoförler arasında geçen muhâ- vere, hemen hemen dair zen budur Be - vakti için - kaptı kaçt risine yerleştim ve gazetemi öku- miya koyuldum. O sırada aklıma gelen, bir fıkra da beni için için güldürdü. Daracık, bir köprü üzerinde i- natçı bir Ingilizle, inatçı bir Fran- sız karşılaşmışlar; İkisi de at ü- zerinde. Yan iki daracık köprüye sığamıyacağı için, süvari- lerden birisin â zam, Fakat, ne Ingiliz, ns de Fran- sız biribirlerine yol vermiye dav- ranmamışlar. karşısındak'ne bir şey söylemeden bei Fransız. İngilize, kendisinin geri çekilmiye- ceğini anlatmak istemiş, Ve bu meramla, cebinden çarşaf gibi bir (Temps) gazetesi çıkararak, atınm üzerinde okumıya b Bir aralık ta Ingilizin inadında hâlâ ısrar edip etmediğini anla- mek istemiş. Fakat göz ücuyla be kınca, bir de ne görsün? İngiliz. büyük bir dalgınlıkla 32 sayfalık Temps gazı okumuyör mü? Bu vaziyet karşısında bu inat kav» gasına pes demenin Fransiza düş- tüğünü tahmin etmi Bana o inatçı yolcuları at, geri çekilm. Jamış, sini inizdir. tı kaç- tinin şoförü hatırlattı. O bekliyor- Bizim beklemekten sabrtmiz tükensin de, gelmiyen yolcuların du paral diye! Biz de bekliyorduk: Şoför, bi- zim, beklemek korküsile, gelmi - yen yolcuların paralarını da ver- miye razı olacağımızdan ümidini kessin de hareket etsin, diye Fakat, itiraf edeyim ki, bir sâ- süren bir sabırdan son- rını da vermiye razı olalım, atten fazla ra, bu sinir bozucu, iş bozucu mü- sabakayı ben kaybettim. Ve bir- kaç yolcuyu da ayartarak bir tak- siye doğru yürürken, örkamdı bomurdânan şoföre “— Ne yapayım? dedim. Kusu- ra bakma: Ben senin arabayı “kaptı kaçtı,, zannetmiştim; Halbuki © mübarek: “kaptı kaldı,, imişi,, * akın Yalovada, Termal ote- linin rahat koltukları, kon forlu banyoları, ve nefis yemekleri o tahammül kavgasından bozulan sinirleri yatıştırıyor ama, orada da, ayni hastalığa, hesap zamanı tekrar tutuluyorsunuz. Bize, tenzilât ta yaptığı halde, bu satırları yazmaktan kendimi me nedemeyişim, Termal otelinin çok nazik direktörünü gücendirmesin, Ben Termal otelinin. pahalıliğin - dan müşteki değilim. Hattâ bilâ- kis, Istanbulun en lüks müessese- lerine ve otellerine nisbeten, Ter. mal oteli, bil& mübalâğa sudan u- cuz: Hem de onlardan daha lüks, dahs konforlu olduğu halde! Fakat benim şikâyetim. orada, daha az gelirli vatandaşların da is tifade edebilecekleri kadar ucuz oteller ve gazi r bulunmayışın- dandır: Yani kısacası, Termalın yanı ba. şina, bir tane de “Halkmal, lâ zam! Naci SADULLAH