ANADOLU ŞİİRLERİ Yazan: M. FARUK GURTUNCA Basan: Ülkü Basımevi dirne, Türk edebiyatına pek kuvvetli unsurlar arma- ganlıyan o bölge- lerimizdendir. Di- van tarzının en büyük üstatların- dan ve hatlâ otar zin -müessislerin- den olan Necati Bey Edirnelidir. » Tezkerei Şuara kaleme almış şa- irlerden Sehi ve Riza Mehmet, Ne- catinin hemşehrileridir. Erişir nen zili maksuduna aheste giden Tiz - reftar olanın payine dâmen dola- şir beytini - bir darbımesel ha- linde dilimize geçiren - Hatemi Ib- rahim ve meşhur lisan muallimi Hoca Neşet Edirneden yetişti. Em- ri, Sarı Hızı, Valehi, Ahmet Ni- şati, Misali Hasan, Kâmi Mehmet, Şehidi, Nihal! Ibrahim, Sabayi hay rettin, Güfti Ali, Revani İlyas Çe- lebi, Nazmi Mehmet te Tuncadan, Meriçten, Ardadan ilham alarak he yecanlarını şiir haline koymuş s0- natkârdırlar. On, on beş yıldanbe- ri Serveti Fünun, Hayat, İçtihat, Türk Yurdu gibi mecmuâlarla muhtelif gazetelerde ve çocuk ansi- i klopedisinde bir çok şiirleri inti- şar eden ve samimi duygularile dikkat uyandıran M. Faruk Gür- tunca da Edirneli bir şair olup pe- rTakende kalmış eserlerini bir araya toplamak ve Anadolu Şiirleri adı altında bastırmakla adını o kıy- metli kafileye - sabit olmuş bir istihkak ve ehliyet halinde - kat- mış bulunuyor. Bu kitapta - çoğu vatani mahiyette - bir hayli güzel manzume vardır ve bilhassa genç mektepliler için bunların hem bedii hem talimi kıymeti vardır. TÜRK ŞAİRLERİ Yazan: SADETTİN NÜZHET ERGUN ski devirlerde Şiirin şerefi ve şairin kıymeti — hiç şüphe yok —bu- günkünden ziya. deydi. Gerçi ara- sıra şairleri sür- güne yollarlardı ve arada Sırada da başlarını ko- parırlardı. Fakat bu cezalar şilre ve şaire değil, ge- vezeliğe ve gevezeye verilirdi. | Eskilerce şiirin, elmas kadar değerli, şairin de o nisbette muhte rem tutulduğunu belirten kalar arasında en mühim ve en faydalı olanlar tezkere adı veri- len ve şairlerin hâl tercümelerini ihtiva eden eserlerdir. Sayıları bir iki düzüneyi bulan bu kitap- lardan anlaşılıyor ki, dedelerimiz, uzun asırlar o imtidadınca, şiire büyük kıymet vermişler, şairlerin hayatlarını - padişahların, vezir- lerin, yüksek ilim sahipletinin ha- Yatları kadar - itina ile zaptetmiş- lerdir. Bu tezkerecilerin büyük bir kısmı, devlet vakey ivisleri gibi, bi- ribirlerinin eserlerini tamamismış- lar, yani şairlerin hayatını, devir, devir yürütmek usulünü tutmuş- lardır. Bu cihetle bir eser, kendin- den önce yazılan eserin mütemmi- mi olmaktadır. Bir kısım tezkere- ler ise müstakildir, başlı başına bir Gevir şairlerine munhasırdır, vesi- Geçen Hafta Çıkan Kitaplar ; Yazan: : ; iM. Turhan; İ TAN | $ * akat yetmiş beş yıldanberi tezkerecilik usulü ortadan kalktığından - de- ğerli veya değer- siz - bir çok şair- lerin adı sanı kay- bolmuştur. Fatin merhumun (1270) yılında basılan tez keresi o yoldaki eserlerin sonuncusu makta o- lup, o tarihten bugüne kadar ye- tşen şairlerin onda dokuzunu ta- nımak bugün gerçekten müşkül dür. Işte Ibnül Emin Bay Mahmut Kemalin “Son asır Türk şairleri, adıyla yazdığı ve büyük birer fa- sikül hâlinde bastırdığı eserin » ik mi değerine inzimam eden - bir kıymeti de Fatin tezkeresini ta- mamlaması, daha doğrusu biribiri- ne bağlı bütün tezkersleri teselsül ettirerek şairler zincirini halka, halka zamanımıza kadar getirme- sidir. Bununla beraber bütün Türk şa- irlerini bir arada görmek imkân bugünedek temin olunmuş değü- di. Bü büyük işi - hem'de'tek ba- sine - beşermek teyehbüsüne zi rişen Sadettin Nüzhet Ergundur. Şiiri ve şairi ilmi bakımdan tam bir ihata ile anlıyanlarımızın biri de bu genç edebiyat tarihçisidir. O, sekiz on asrın şiirini ve şairini havsalasına sığdırmak, Türk ede- biyat tarihini bütün şahislerile ve eserlerile ihata edebilmek İçin sih- hatini daya rıza gösteri ca tozlu kitaplar karıştırıp, bugün malik olduğu geniş bilgi seviye- sini elde etti, sonra öğrendiklerini öğretmek yolunu tuttu, bize bir çok bilgi verdi. Bu sebeple onun bütün Türk şairlerini Yazmıya te- şebbüs etmesi edebiyat severler i- çin büyük bir müjde teşkil etmiş- ti. Şimdi o eserin - otuz formalık - ikinci elldini görmekle seviniyo- ruz ve başladığı işi bitirebilmesi için bu değerli bilginimiza uzun ö- mürler vermesini Ulu Tanrıdan di- liyoruz. ÖKSÜZ DİLEKLER VE KIRIK HAYAT Şairi: FUAT HULUSİ DEMİRELLİ uat Hulüsi Demirelli, coş kun bir heyecana sahip üstat şulrlerimiz - dendir. Bülbülle- rin dili, yabani güller, kır menek- şeleri gibi ger- çekten nefis şiir. lerle dolu kitaplar yazıp bastırmış ve eserlerinin sayısı onu bulmuştur. Onda çabuk alevlenen bir kalb, gü- zellikleri ve incelikleri hemen zap- teden bir hassasiyet vardır. Alim bir insan olduğu için lisa- na tesartufu hâkimanedir, O se- beple şiirlerinde his İle bilgi iki ayrılmaz unsur halinde kaynaşıp durur. Bu kıymetli şairin şu son ese- rinden bir parça alıyoruz: Bin bir yarayla sinei olmuş delik deşik, abenk, o şimdi kanda yüzen bir yeti- mecik, İnsan şu yırtıcıysa dilerdim ki Tarrıs dan Sallınmasın evinde onun bir zaman beşik ji li Siyasi Hâdiseleri Önünde Bulgaristan çinde B ulgar harflerini tamyan her yolcu Sofyaya varır varmaz Bulgarların bugünlerde yalmz Dobrica ile meşgul olduklarını an- lar. Çünkü hemen her evin kapı - sında “Dobricayı isteriz”, “kahrol TUNCELİ sun Nöyyi muahedesi” kelimeleri Yazan: NAŞİT HAKKI (| görülüyor. Hemen her yerde buna ULUĞ benzer yazılar göze çarpar ve Bul. gerların heyecan içinde yaşadık - ları ve bir muhasara devri geçir - dikleri anlaşılır. Hükümet, Dobri. cadan gelen haberleri neşrettirmi. yerek halkı tahrik etmek isteme. miştir Fakat halk daha başka men. balardan havadis 'e radyo bunların biridir. Yugoslavya ga- zeteleri var. ski devrin - sik sık tazelc- E nen bir kıtlık veya ikide bir yüz gösteren bir su taşımı gibi önüne geçilemez &- fetlerinden, mu - sibetlerinden bi- ri olan Dersim a- yaklanmalarını ta- Sonra rihi hikâyeler ha- | “Dobricada” Se line sokan Cüm - | Bulgarn huriyet o idaresi | manya eğ 5 - hiç bir mâna ifa- | ması taraba. 46 etmiyen o adı da ortadan kaldırdı. Karışıklıktan süküna ve ıstıraplan inşiraha in- tikal eden o önemli mıntakaya Tun çeli adını verdi. Hükümet, ciddi bir baba şef- katile, bu önemli değişikliği ya- parken tarhiçilere de (Tunceli)nin eski ve yeni hayatını belirten ©- serler kaleme slmsk düşüyordu. Fakat onlar, Dersimi ansiklons lerde ve basit coğrafya kitapla» rında okumayı'tercih ettikleri gi- bi Tuncelini de kanun satırları ve gazete sütunları arasında mütalca etmeği tercih ettiler. Yalnız, ga- zetecilikten yetişme genç bir e dip, adıyla saniyle Naşit Uluğ, bu siyasi ve içtimai tulüun renkle- rile beraber iç yüzünü tesbit et- mek şevkine meclüp oldu. Tunseli bölgesini adım adım dolaştı, straf- İi İncelemeler yaptı, notlar topla- dı ve sonunda bize-seliz bir üslüp ile yazılmış, mühim vesikalarla beslenmiş, nefis resimlerle süsle» miş bir eser verdi. Bu güzel eser- de biz dünkü Dersimle bugünkü Tuncelini - coğrafi, tarihi, içtimai | bütün hatlarile - görüyor ve öğre- niyoruz. Sayın müellifi candan ve gönülden tebrik ederiz. BAHAR HİKÂYELERİ Yazan: KENAN HULUSİ Basan: Çığır Kitabevi m âtiden mahlül kabp la edebi umdeleri ve gayeleri muayyen bir te dar öldürüldü . güne dair olan haberleri ihti. va eden politi . ka ve Vreme onamındaki Bel. grat gazetelerinin Sofyada bir tek günde 20,000 nüsha sattıkları bil, dirilmektedir. Bu hâdise üzerine bu gazetelerin ithali yasak edil - miştir. Efkârı umumiye fena halde sa- bırsızlanmakta ve kendi gazetele. rinin her şeyi yazmaması, garete - lere sansür & edilmesi yüzün. den şikâyet etmektedir. Hakikaten Bulgar gazeteleri, halihazırda kon. trol altındadır. Fakat ara sıra ba. zı siyasi meselelerin konuşulması. na müsaade edilmektedir. ulgaristanda şikfyet edenler kral Borise karşı minnettar dedir. Kral, dürüst takım siyasi hâreketlerle 1935. te bir takım ihtiyat zabiti kümesi. nin diktatörlüğünden “ kurtarmış, daha sonra mümtaz bir diplomatı işbaşına getirmiş, daha sonrâ par. lâmenter rejime doğru adımlar st muştur. Eski Sobranya bir sürü | kılıkların toplanma yeriydi. Ye - ni parlâmento fırka teşkilini yasak etmiştir. Onun için mebuslar, fır. ka namına değil, şahıslar namına İ namzetliklerini koyuyorlar. Baş « | vekil, parlâmento haricinden seçi. liyor. Ve Başvekil ancak kralın i- radesiyle geliyor, Hükümet fırka teşkil edebilmektedir. Fakat res - men hükümetin de bir fırkası olmak vaziy tehlikeli Mİ yoktur, Eski Sopranyanın inhitati, zam görülmi siyasi fırkaların tereddisi yüzün « yen edebiyat ir. dendi. Bu fırkalar parçalanmış ve kılâpçılığı kür. ml #rka grupu peyda ol. süsünü bir za- tu. manlar kendi. Bugünkü Sobranya İse hiç ol » maâzsa, şikâyetleri havalandırma - Ba imkân vermektedir. Bugün Bulgar köylüsü açikça soruyor: Bulgaristen niçin münfe. rit bir haldedir? Niçin bir kimse Bulgaristanı dinlemiyor? o Diğer memleketler muahedeleri tâdil e. derek kazançlar temin ettikleri halde Bulgaristan niçin ayni şeyi yapamıyor? Fakat Bulgar köylüsü Almanla. rın Balkanlara girmelerine razı de. Bildir. Ona göre Sluvlar kendi ara. larında Balkanları idare etmeli ve Alman, İtalyan nüfuzunu dişarda bırakmalıdır. Almanlara karşı vu. kubulan hâdiseler sık sık tekerrür etmektedir. Bir defa Almanın biri bir taksi ile giderken Bulgar şofö. re: “Almanlar gelince sizin yolla « Kenan Hulüsi de heyecanda müte- | rınızı Yaparlar” demiş. Şoför, Al - dil, üslüpta sade ve yazih, tahlilde | Bi) ÇA AMA derin ve titiz olup tamamiyle re. | Pi Alman kadını da, bir tramvay alisttir. Fransızca adaşı ile bay öl | vatman ile Almanca İle konuşmak güşecek bir kıratta Türkçe bir gö- zel dost veya bir “ölüm kadar kuv- vetli,, romamı yazılmak bizim yur- dumuz için mukadder İse kaderin © hükmünü bizde yerine getirebile- cek genç kalem, bence Kenan Hu- lüsininkinden başkası olmıyacak- tir. lerine tahsis etmek ve ettirmek isti yen küçük bir zümre belirmişti. Meşaleciler adını taşıyan bu genç zümre, zümrevi denilecek bir f2- aliyet göstermedi, ortaya müsbet fikirler, düsturlar, akideler ve e- #erler koyamadı, Lâkin fert itiba- riyle bütün zümre mensupları bi. rer kıymet olarak yaşadı, olgun- laştı, tefekkür hayatımızda - yer aldı, Bunlardan biri Kenan Hulüsi o- Tup küçük hikâyecilikte yavaş ya- vaş teferrüt etmek üzeredir. Ben kendi hesabıma onda Türkleşmiş bir Maupassant ruhu buluyorum. Fransızlar bu pek meşhur roman- cılarını tarif ve tavsif ederken: “Ecrivain sobre, pröcis et chat profondöment rdaliste, dıyorlar, Hulüsi bu kabiliyette bir gençtir. Onun (Bahar hikâyeleri) adı altın. da bastırdığı dokuz hikâye de ka- nsatimi tazeledi ve kuvvetlendir. di. Umarım ki yakın bir istikbal, bu genç hikâyeci hakkında verdi- ğim hükmün de doğruluğunu is- Perakende olarak ve şurada bü- © pat edecektir. Bahar hikâyelerini rada okuduğum küçük hikâyelerin okuyucularıma hararetle tavsiye den benim anlıyabildiğim Kenan © ederim. almaktadırlar, * Bulgar Kralı ve Kraliçesi bir merasim esnasında Bulgaristanda da Alman Aleyhtarlığı Artıyor Yazan: " Times ,, in Balkan i Muhabiri Bulgar Büşvekili Köseivanof üzerinde ısrar etmiş, Bulgar ka - dınları da onu arabadan indirmiş - lerdir. ulgarlar harici işlerden gay- Ti memnun olmakla beraber dahili işlerden memnundur. Mem. İekette işsizlik yok gibidir. Fakat memleketin İşsiz o münevverlerle dolmasından korkulur, Hüküme - tin siyaseti ileridir. Halkın dörtte üçü küçük arazi sahibidir. Ve ko. münistlerin bir mevki kazanma larına imkân yoktur. Ziraat Nazırı, beş sene zarfın. da, tahta sapanın tarihe mal ola - cağina ve İstihsalin yüzde otuz ar. tacağına kanidir. Bulgarlar İngilterenin dostu - durlar. Fakat İngilterenin kendi - lerini ihmal etmesinden şikâyet e. diyorlar, İngilterenin Dobrica meselesi. ni hal etmeden Romanyaya temi. nat vermiş olmasından sızlanıyor. lar, Halbuki böyle yapılmış olsay. dı, Bulgaristan da Balkan Antantı. ne girmiş olacaktı. Bu sayede Bul. garistan gibi anahtar bir mevki, | garp devletlerinin müttefiki ole. rak Romenyaya da yardım ederdi, Yine Bulgarların telâkkisine göre, mihvercilerin yardımı ile Bulga - | ristan tarafından Boğazlara karşı bir taarruz vukubulabilir. o Fakat diğer taraftan da müttefiklerin yar dımi Dedeağaç tariki ve © Struma vâdisi ile Romanyaya karadan yar dım edilebilir. Bir harp vukuun - da Bulgaristan mihvere iltihak e. derse Yugoslavyanın yolunu kes » mek ve Selâniği zaptetmek müm kündür. Vaziyet, Bulgarların nazarında bu mahiyette olduğu icin bir anab. tar mevkiinden istifadenin bedava olamıyacağını da söylüyorlar. pon halihazırda Dob - rica üzerinde ısrar ediyor. Dobricanm kendisine iadesi ile vaziyetinin düzeleceği söylenmek- tedir. Bulgaristan Türkiye ve Yu. nanistan ile vaziyetini, münase » betlerini normalleştirmek fikrin » dedir. Zaten onun Türkiye ile mü. nasebetleri şimdiden mükemmel. dir. Slav birliği cereyanı © henüz kendini göstermemektedir Fakat o. nun nâzizme karşı bir eksülâmel olarak canlanması (o muhtemeldir. Sonrâ mihver siyaseti de, donya metelesini ortaya atarak rak na mukabele ( istemektedir. Yu - goslav gençleri Sofyayı ziyaret e - derek Panslâv neşideleri okuduk- ları zaman faşist oldukları anlaşı- lan bir takım adamlar Makedonya için mersiyeler okumuşlardı. Ar » navutluğun İtalya tarafından işgal üzerine Makedonyacılar İtalyanın darbeyi cenuptan indirmek kara. rinda olduğuna inanmışlardı. Makedonya ideolojisine muka. bil Slav beraberliği kazanmakta - dir. Diğer taraftan Bulgaristanda Rusyaya karşı hissolunan sevgi de canlanmaktadır. Bu yüzden Po . temkin Sofyada hararetle alkışlar. muştı. Bulgar - Sırp dostluğunun en mühim âmili ise ortoğox kilisesi » dir, Ve bu kilisenin faaliyeti bir hayli mühimdir. Bulgaristanın Almanya ile si, yasi münasebetleri hiç bir teahhü. de bağlı değildir. Fakat iktisadi münasebetler çok sıkıdır. 1938 de Alman ithalâtı yüzde (59) a yük - selmiş, bu da bu senenin ilk ayla. rında yüzde (60) a fırlamıştır. Bul. gar ihracatının yüzde (59) u 1938 de Almanyaya ve bu senenin ilk aylarmda yüzde (75) e varmıştır. Bulgar mahsulâtı buğday, tü - tün, çilek, üzüm, ve şaraptır. İn - giltere de bir mıktar Bulgar tütü. nü alırsa, Bulgaristan arazi tale - binden vaz geçer. Hiç olmazsa bunları geriye bırakır ve Balkan birliğine girer. Bilâ Köyünde Kız Kaçırma Kâhta (TAN) — Bilâ köyünden Yusuf oğlu Yusuf, ayni köylü Ayşe yi kaçırmış ve bikrini izale etmiştir. Yusuf tutulmuş ve müddeiumumiliğe verilmiştir. Mardinde Müsamere Mardin (TAN) — Orta okulumuz alebesi, halkevinde “Devrim yol. cuları,, piyesini temsil etmişler, mu- İ siki muallimleri Sabri Ozalpın ida- resinde bir konser (o vermişlerdir. Müsamere, muvaffakıyetli olmuş- tur.