14 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

14 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kli SAFIYE SULTAN YAZAN : TURHAN TAN ğ Türk Safosunun Hayatı TEFRİKA Neo. 72 Venediklilerin Cüreti Bir Tek Türk Kadirgasına Bir Filo Hücum Etmiş, Fakat 250 Türk, Bin Venedikli Öldürmüşlerdi (Harice karşı nüfuz) tabirine o- kuyucularımızın en geniş manayı vermeleri lâzim gelir. Çünkü o de- virde, Istanbul, bütün medeni dün- ya siyasetinin âdeta sıklet merke- #i veya mihveri idi. Henüz siyaset çıkmamakta bulunan İngilizler, İspanyanın bzynelmilel nüfuzunu yıkmak Istanbula başvurdukları, elçi üzerine elçi gönderdikleri gibi Fransa, Türk sarayının teveccühünü kazanmak ülküsiyle boyuna hulüs çakıyor ve elçileri vasıtasiyle hiç dur- madan kavuk sallıyordu. R usyanın Ön altıncı asırda, siyasi kiymeti yoktu, Mos- kovadaki çarlar, ancak Tatarların akınlarından şikâyet, ve bir de ti- cari müsaadeler koparmak maksa- dile İstanbula elçi yolluyorlardı. A- vusturya, muntazaman vergi ödü- ,yordu. o Macaristanın üçte ikisi Türk bayrağı altında idi. Moldav- ya, Transilvanya, Eflâk, Buğdan bölgeleri birer voyvoda ile idare olunuyor ve Türk hazinesine ver- gi veren beyliklerden sayılıyordu. Iran, bir çok hârplerden sonr: prenslerden birini Istanbula rehi- ne olarak göndermeği kabul etmiş- ti. Venedik, Türk siyasetine göre dümen kullanmakta idi. Floransa ve Napoli, Türkiye teveccühü- ne mazhar olabilmek için — elle- rinde keşkül — şu vezirin, bu ve- kapısını çalıp duruyorturdı nı İstanbul seçi « e Türk hazi- vermekle mükellef mahmi hükümetler arasında bulü- nuyordu. sahnesine Istanbulun devletlere karşı na- sil bir tavır aldığımı ve nasil bir lisan kullandığını tebarüz ettirmek için bir misal verelim: Üçüncü Mu- rat, Transilvanya voyvodası Etien Batoriyi Lehistana kral tayin et- mişti. Bu zat, bir müddet sonra Is- tanbula bir elçi gönderdi, Kırım Tatarlarının Lehistan toprekların- da yaptıkları cevelândan şikâ- , yette bulundu. Elçi, sadrazamın hu- zurundan çıkarken işinin çabuk gö- rülmesini, efendisi krala iki at he- diye edilmesini rica etti. Halbuki bir takım Leh çeteleri da hudutta dolaşmak cüretini gösteriyorlardı Bu sebeple sadrazam, Lehista Kralının elçisine şu di: Padişahın cevabi hazırdır. Sen yerina gidebilirsin. Kralına da ne at hediye edi- lecektir, ne eşek, çünkü padi- şahın lütuflarına — Moldav- ya hudutlarına çeteler gönder- mek suretiyle — küfran gös termiştir. o İsterdim ki, Kırım hanının yüzü şu saat kömür gibi kara olsun, zira güzel fır- satları kaçırarak kralıda, bütün Maynatları da esir etmemiştir. Lâ- net olsun senin kralına ki, padişa- ha böyle şükürgüzarlık gösteriyor, bize çabük bu haydutları teslim et- sin, yahut başlarını göndersin. Ol- madığı hâlde mutfağınızı hazırla yın misafirleriniz gele, Yeni lütufkârlıklar Fransız elçilerinden bi ne de bizzat padişah şu sa- tu azmıştı: “Size şimdiye ka- dar ettiğimiz inayetlerin şükran:- nı ödemediniz. Artık yeter!,, Buna rağmen, İstanbul sarayı- nın nüfuzunu istihfaf eden hâdi- seler de görülmüyor değildi. Bu cümleden olara tı” GA Nt ra gelen acıklı misal, Trablus v. isi Paşanın o Zevce. sine yapılan taarruzdur. Bu ka dın, — kocasının bir askeri ayak- lanma sırasında maktul düşmesi üzerine — sekiz yüz bin altın kıymetindeki hazinesini, dört yüz kölesini, kirk halayığını bir ka- dirgaya yükledi, İstanbula doğru yola çıktı, Ramazan Paşa, bütün Akdeniz. de adı tanınmış bir şahsiyet ol- duğu için, okadirganın uğradığı her limanda dul zevcesine hür. Ramazan met ve riayet ediliyordu. Vene- dik cümhuriyeti baş amirali Em- mo, işte bu vaziyette çirkin bir ihtirasa kapıldı, Kefalonyn açık- larında büyücek bir filo ile k gaya taarruz etti harp gemisi karşısında, tek bir Türk kadirgası... Ölüm kaktı. Öyleyken, Türk esir olmak zilletini nefislerine ye- diremediler, (o Venedik filosiyle harbe giriştiler ve son nefere ka- muhak- eventler dar — zaten iki yüz elli kişiydi- ler — öldüler, Venedikli bahadır- binden fazla ölü mukabilinde — elde et- kten sonra, kadiragaya girdiler. Ramazan Paşanin süt emen oğlu- Jar (VI) bu neticeyi — nu anasının göğsü üzerinde öldür- düler, kırk bâkir halayığın her birini sekiz on erkeğin müşterek ganimeti sayarak, öylece de men- fur bir iştirakle kirletmeyi mü- teakıp memelerini kestiler, deni. 26 attılar. Bu zavallıların en gü- zelini, baş amiral Emmonun kar- deşi bir kamaraya sürüklemişti. Kızcağız, ismetine hürmet edil mesi için, genç baydudun ayakla” rına kapandı, ağlıya ağlıya yal vardı, Fakat feryadına kulak a- san olmadı, namusu tahrip olun- du,ve.diri diri denize fırlatıldı, Pes bu faciayı duyun- ca, matem içinde kaldı, kubbe altı vezirleri de haklı bir beyecan içinde Venediğe harp 2- çılmasını müzakereye girişti İlk iş olmak üzere, Venedik bslyozu zincire vurulacak, Yedikuleye 8- lacaktı, Fakat Safiye sultan, bu pek tabil olan matemi ve heye- canı mühimsemedi, kendisinin ha- kikatte Safo değil, Bafo olduğunu hatırladı, kocasını pervasızca 8 kaştırdı: (Devamı var) İmeydan vermek, yapmak, | Vekâleti hususi kalem müdürlüğüne, irinden Natuk Ziya Stokholm ticaret İtaka ticaret müdürlüğüne, eski Prag | TAN BULMACA Dünkü bulmacamızı» halledilmiş şekli 1323 486189 Sans SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Hi gizi rf - Meyva « Bir sesli hart. | 3 — İskambilde birli - Hidayete ka- vuşturan - Kusurunu bağışlamak 4—P hi» Bir nota - Vukuuna pa — İşler, ameller - İllete maruz ik. kıl. 8 — Allahaismarlamak, ayrılış - Dadı 7 — “Erkeği” » Köpek - Olmamış. 8 — Bir mola - Deva - Uzaklık bildiren 14-6-939 Hasan gazoz Özü Şekerli, Timonlu ve meyvalı ölüp HASAN meyva özü; maliktir. Şampanya £ibi lezzetli olup mide safına raha a şifalıdır De . 777 ai Gez me ERSE Bİ ie İştihasızlık - Hazmsslik - Şişkinlik - Bulantı Saz - N Sancı - Mide Bozukluğu - Dil - Barsak Ataleti - : sesli harf - Akideler - Bir har&'| YENİ NEŞRİYAT : Eski Şehremini Cemil Topuzlunun Ba- sından Geçenler — Operatör Cemil (Pa- sanın) bu hatıfaları, Osmanlı imparator luğunun son zamanlarına ait birçok gizli İnkıbaz - Sıkıntı - Sinir ve bütün mide ve barsak rahatsızlıklarına Karşı “<7 HASAN MEYVA ÖZÜ YüceL — Ayhk ki haziran nüshası'da dol zel resi yanlara ve gü- le intişar etmiştir. MEZAR KAZICILAR — Akn Gün. zün bu isinili romanı Kitap hâlinde rx redilmiştir. AMERİKAYA KAÇIRILAN TÜRK KI ZI — İskender F. Sertellinin bu romanı TN” ALE RENAN. HAYATIMIN ERKEĞİ — VA - NO”: ıp halinde çıkmıştır. j Yeni Tayinler Şirketler komiseri Sabahattin Baybur Münakalât ve Muhaberat MEYVA ÖZÜ Semti dış ticaret reisliği merkez müşavirle- — - Pancaltı şeliğine, Stokholm ataşekömmer- siyali Hayrettin Şükrü İstanbul mn- ataşekommersiyali Aziz Peşte ataşe- kommersiyalliğine tayin edildiler. at i4dem FİLİRİTİLİNİA Nakleden : Şehâbettin Fuat TEFRİKA No. 20 — “Eoris., , küçüğüm, söylesene. Çabuk söyle. canim... Ekmek mi istiyorsun?. Babam bugün geti- vecek, — Hayır, istemiyorum. Fabrikadan iki yüz elli gram fazla âlıyor değil mi?.. Kalbim sanki parça parça oldu. Ve bu parçalar nihayetsiz bir boşlukta savruldu. Tavan sallanıyor, başıma çökecek gibi... Ve odaya sis doldu. Sis, si Gözlerim bulanıyor, kiç bir şey göremiyorum.. Ba- bam, filhakika, fabrikadan 250 gramını alıyor. Nefret ediyorum, bunu düşündükçe, babama karşı derin bir nefret ve kin duyuyorum. “Boris,, in yanından öyrıldım ve ağır ağır, âdeta sarhoş gibi yatağıma döndüm. Yüzümü duvara çe- virerek yattım. Tahtakurusu yerinde yok... Müp- hem, buğulu bir suretfe hissediyorum ki, gitmiş. oradan 8 Haziran Bügün, babam ekmek getirdi. Beş günlük birden, Annemin ve “Boris, in vesikalariyle, ancak ba- bamın çalıştığı fabrikadan ekmek alınabiliyor. Babam kendi ekmeğini, onların hissesine karış- tarmıyor, ayrı bir kâğıt parçasına sararak getiriyor ve dolaba kilitliyor. 10 Haziran Bugün, bir sofra örtüsü daha sattık. Bu suretle ber gün akşamları çorba içebiliyoruz. Bu da olma- sa, mubakkak şimdiye kadar geberip giderdik. Lâ- kin, postahanede, ben hâlâ, açlığımı belli etmeme- ğe çalışıyorum: Gülüyor, şakalaşıyor, gevezelik edi- yorum. 12 Haziran Bugün bir şeyler sattık ama, ne sattığımızı ben de bilmivorum. Bazan ümitsizliğe düşüyorum. Ken- dimi harikulâde bir yeise kaptırıyorum. Bu szap, bu işkence, ne vakite kadar devam ede- cek?.. Olüm bundan bin kat iyi. Hiç olmazsa, insan kurtulur, gider. Intihar fikirleri, tekrar, beynimi kurcalamağa başladı. “Neva,, da boğulmak: Oh, hayır, hayır, ya- pamıyacuğım. Postahaneden tramvayla dönerken, “Troiski Most,, tan (1) geçiyoruz. “Neva,, nebrinin suları güneşin altın işıklariyle parıl parıl yanıyor. Tramvayın penceresinden mini mini dalgaların pırıltılarla körfezin sularına doğ- ru koşuştuğu görülüyor. “Neva,, güzel, çok güzel. Lâkin ben onun sularına karışmak istemiyı İmkânı yok, imkânı yok, bunu yapamıyac Intihar etmek benim için imkânsız... 15 Haziran Vesika ekmeğini biraz daha azalttılar. Bana, günde, ancak altmış iki buçuk gram ekmek verecek- ler. Anneme de o kadar. Babam ise, iki yüz elli gram hariçten, iki yüz elli gram da fabrikadan ulu- cak. Fabrikadan fazla olarak aldığı ekmek yüzün- den, kendi babama kin besliyorum. Postahanede, her şeye rağmen, neşemi bözmu- yorum. Hattâ bu işe ben bile hayret ediyorum. Fakat zahiri ve câli neşemin altında, nâmütena- hi ve kasvetli bir yumuşaklık hissediyorum; ve di- lim ağzımda dönüp duruyor. Ekseriya, kendi ağzımdan çıkan Sözleri sanki bir sisin arkasından geliyormuş gibi müphem işiti- yorum; ve bizzat, sözlerimin mânasını anlıyamıyo- rum. İçime acaip bir teessür yayılıyor. Nasıl oluyor da, belli etmiyorum, Esasen ben açsam, onlara ne.. Lâkin, eve gelir gelmez, kendimi koyuveriyorum. Akşamlara kadar yatağımda gayri müteharrik, ölü gibi, uzanıp kalıyoru: Bütün hayatım sönd Kalbimde daimi bir fecir hali var. Arasır: renef,, i düşünmek için beyhude ceht- ler sarfediyorum: Fakat, lâyıkile hatır Son mektubunu ( “Moskova, dan Pek yakında harbe iştirak etmek (mecburiyetinde kalacağını, cepheye gideceğini söylüyordu. Sonra Bir tek mektup bile gel- yaniyorum göndermişti. ârtık mektupları kesildi. medi Fakat, “Frenef,, i düşünmek bile beni yuşukluktan uyandıramıyor. Yalnız, kalbimde ağir bir ıztırap hissediyorum. Bende olsun, annemde ve “Boris,, te olsun, bama karşı müthiş bir kin yaşıyor. Biz... Şimdi ODU aldatıyoruz artık. Kendi kızı annesiyle elbirliği ©- derek, bir tek patates çalmak için onu aldatıyor. Ve ben bu ayıbı, kalbimde hissetmiyorum, sadece aklımla, muhakememle ayıp olduğunu soliyorum. Kalbimde, babama karşı beslediğim kinden başka bir şey kalmadı. Postahaneden dönüşümde, üstümü başımı çıka. rırken, “Boris,, sabırsızlandı. Zayıf omuzları titri. yor; çehresi tamamiyle ihtiyar bir adamın çehre. sine dönmüş. Muttasıl söyleniyor: — Haydi, “Fenya,, Bu acelenin mânasını anlı ş pozarda yine bir şeyler satarak “ine geçirdiği pa- reyla bir kilo patates ve Yarım kilo pancar satin almış; ve pişirip hazırlamış olacak. Ve sırf bizim için... Çabuk, çabuk.. Babam neredeyse damlıyacak... Çarçabuk, yüzlerimiz çirkin ve korkunç takallüsler içinde, hursızlar gibi yiyoruz. O hasıl olsa, iki yüz elli grem fazla alıyor... Yalnız “Boris, gittikçe da- ha fazla titriyor. Bunu ilk defa yaptığımız Zâman, içimizde hafif bir hienp hisseder gibi olduk. O Babam da aç değil mi, sanki! Ve ne kadar iztirap çekiyor adam Her şeyi görüyor, her anlıyor. Fakat, bizden afzla olarak aldığı iki yüz elli gram yok mu?. Işte bizi kıdurtan bu. bs- » çabtık, çabuk. yorum: Annem bugün MS Beyoğlu Vakıflar Direktörlüğü Yukarıda yazılı emlâk 31 - 5 - 940 günü mek üzete açık arttırmaya konmuştur. İs İ Kullanınız. Mide için her yemekten sonra 1 - 2 tatlı kaşığı yarım bârdak su içinde ve müshil için her sabah veya gece yatarken aç karnına İ -2 çorba kaşığı yarım bardak su içinde köpürterek içmelidi HASAN Avrupa ve bilhassa İngiliz meyva tuzlarından dahs yüksek olduğu ket'iyetle sabittir. Buna rağmen Avrupa meyva özle- rinden beş misli daha, ucuzdur; HASAN MEYVA ÖZÜ yalnız bir türlü olüp şekersizdir ve çok köpürür. S0 mii SU KP. İRİ KİRALIK EMLAK Caddesi No. Elmadağ 3 " 41 » 49 sonuna kadar kiraya veril ilerin 22 - 6 - 939 günü sa- racaatları, 4200, Yey Daha fazla lâzım, daha çok lâzım. Dağlar kadar yiyecek lâzım, Dağlar kadar yığılsa, hepsini yiyeceğiz, hep- sinil.. İkinci, Üçüncü sefer, hiç vicdan azabı duymadan patatesleri gizlice yedik. Yalnız, bir an oldu ki, ka famdan, müthiş bir fikir şimşek si le geçti: —H n oluyoruz! Dedim, hayvanlaştık!. Doğru, fakatş babam bizden fazla olarak İk elli gram ekmek alıyor. Tam iki yüz elli gram. 17 Haziran Hafızam gittikçe zayıflıyor. Eve gelir Postahanede yaptıklarımı unutuyorum; dü evdeki gördüklerimi hatırlı; Postahane- ki çalıştığımız oda, renksiz bir leke halinde canlanıyor; evde keza. Ve bu iki büyük, renksiz leke yekdiğerine karışıyor... Bugün, tramvayla eve dönerken, evde ne bulâ- cağım diye düşündüm, düşündüm de bir türlü bu- lamadım. Neden sonra, güç halle, hayal meyal ha- tırlıyabildim. Kendi kendime Ha, evet, dedim, anpem bugün yine bir takım ejya satacak. Demek ki, patates alip pişirebilecek. Biz de yiyeceğiz Babam, güya kendisini mütemadiyen soyup s0- ona çeviriyormuşuz gibi hareket ediyor. Ve gün geçtikçe annemi daha sıkı bir kontrol altına slıyot. Annem, öyle şahane yalanlâğ” uydurarak, aldatıyor ki... Bana gelince, ben yalanın kuyruklur sü $öyle dursun, en bafifini bile beceremiyorum; ve bâbamın ansızın içimdeki hisleri okuyuverece- ğinden korkuyorum! Babam bir defa anlarsa, pe” tatesi de kesecek. Açlıktan gebereceğiz! Evet, patatesten gizlice aşırdığımızı anlarsa, ha- Yimiz harap, ar da az! onü 18 Haziran Buradaki bütün evler gibi, bizim evin de etra- fında binayı çepeçevre kuşatan bir balkon var, Bu- gün, eve gelince, balkonda askeri bir serpuş gözü” me İlişti. Ben, bu serpuşu Ç tanıyorum ama nasil” (Devamı var) ost (Ekanimi selese köprüsü) We ningrad'da kışlık sarayı “Petro Pavlovsk,, kalesine rapteder. muhteşem bir köprüdür,

Bu sayıdan diğer sayfalar: