Oldürüleceği Feride Ihbar Edilmişti Tefrika No. 72 Ferit Bu Haberi Alır Almaz Şaşırmış, Gümülcüneli İsmail Hakkının Kucağına Yığılıvermişti B' teahhur Çolak Ibrahim Beyi titizlendiriyordu. Çün- kü, damat Feridin Pariste akte- dilecek konferansa gitmek için, hazırlandığını o da biliyordu. Da- mat Ferit, hiç şüphesiz, gidece- ği konferansta, vatan ve milleti taht ve saltanatlarına feda ede- cekti. Buna meydan vermemek için didiniyor, çırpınıyordu. O gün, İbrahim beyin evine Dıramalı Ha- lil bey gelmişti. Halil beyin geli- $i, Çolak İbrahim beyi gerçekten sevindirmişti. Çünkü, onun uzun müddet sadrazam (Talât paşanın maiyetinde bulunduğunu ve sad- Tuzamların harice karşı korunma- Si tarzlarına vâkıf olduğunu bili- yordu. Muhatabına açılmakta te- reddüt bile etmemişti. Derdini ö- üne sermişti. — Kuzum Halil, demişti. Buna bir çare, Sen bu kadar zaman &a- daret muhafızlığında bulundun. Alınan tedbirlerin zayıf noktala- rını herkesten iyi bilirsin. Reh- berlik et, şu arkadaşlara. imdi Bakırköyünde, Hazinç- dar tuğla fabrikasında me- mur bulunan Halil bey, bu tekli- di yurda hizmet ve cana minnet bilmişti. O günden itibaren Talât, Salih Möhmet ve Osmanla birleş- mişti, Halil bey, yapılacak taar- Tuzs, Tepebaşı ile Şişhane mey- danı arasındaki sahayı muvafık bulmuştu, Ünyon Fransezin tam önünde taarruz yapılacak ve da- mat Ferit te, milletin haklı olarak hışmına uğramış sadrazamlara & “katılacaktı.. Millet ve -memleket *8 bu hainin elinden kurtarılacak- İL Dört arkadaş, yanlarına ikişer İibanca ve bir de bomba almış lar, caddeye sıralanmışlardı. O gün, damat Ferit Babiâliye Bitmek için Nişantaşındaki kona- Bından çıkmak üzere bulunuyor- du. Biraz evvel ziyaretine gelen Mösyö Pantikyan ve Gümülcüneli İsmail Hakkı ile görüşerek salon- dan çikmiş, antreye doğru iniyor- du, Tam o sırada, Nişantaşı tara- fından son süratle gelen bir oto- Mobil, konağın kapısında durmuş, İçinden telâşla atilan şişmanca ve gözlüklü bir adam merdivenlere doğru koşmuştu. Bu, kara yüzlü- lerin sayılı elebaşılarından (E. Ş$) idi Merdivenleri ikişer Üçer atlyarak antreye çıkmış ve damat Feridin karşısında kolları- hi gerip durmuştu. Heyecanlı bir sesle haykırmıştı: — Aman paşam, bugün sokağa çıkmayın, Hayatınız tehlike al. tındadır. Hain Ferit, bu ihbar karşısında birden sararmış ve sarsılmıştı. Şaşkınlıkla Gümüleüneli İsmail Hakkının yüzüne bakakalmıştı. Yaverler, ağalar telâşlanmış, ka- Pılar kapanmıştı, Gözlüklü adam heyecandan inip kalkan göğsünü bastırarak anlatıyordu: — Paşam, inanınız maruzati- ma. Binbaşı Çolak İbrahim, sizi öldürtmek için geçeceğiniz yolla- ra sdamlar koymuş. Şu ende, devlethanenizin 'kapısından itiba- Ten bütün yollar tehlike altında- dır. İstihbaratım zanna, tahmine müstenit değildir. Bu işe ait mü- zakereleri bizzat dinlemiş bir zat işa etti bu sırrı bendenize, Pi artık yürüyecek de- , hattâ bu adamı dinli- yecek bile hali kalmamıştı. Titri- yerek bayılmış, cansız bir ceset gibi Gümüleünelinin kucağına yı- Bılmıştı. Tabii, mösyö Pantikyan da telâşlanmıştı. Mensup olduğu İstihbarat servisinin aylıklı bir a- dami olan (E Ş.)in, bu ihbarı, doğrudan doğruya damat Feride yapmasına da canı sıkılmıştı. Si- hirli bir tavırla: — Emin misiniz . Demişti. Ak dığınız bu haberin doğruluğun. dân?.. — Elbette mösyö Pantikyan. Emin olmasaydım, koşar mıydım, buraya — Niçin servisimizi haberdar eimediniz?.. - Edemezdim. Çünkü vekit müsai* değildi. Paşa hazretlerinin her sabah bu saatlerde konaktan çıktıklarını biliyordum. Tabii bu hususta yazacağım mufasssl rapo- rumu servise de vereceğim. Bu esnada, Gümülcüneli, key- fiyeti saraya ve dahiliye nazırına bildirmiş, ihbara mübalâğa kata- rak işi biraz da fazlaca şişirmişti, Biraz sonra, emniyeti umumiye müdür muavini İspartalı Kemal ve hademei hassa müdürü kay- makam Zeki konağa gelmişler, za- ten pek iyi tanıdıkları (E. Ş.) ile baş başa vermişlerdi. (E. Ş.), bu malümati, Çolak İb- rahimin vaktiyle ticaretle meşgul olduğu sıralarda yanında mubase- beci sıfatiyle bulunan (Ramiz) &- dında birinden aldığın söylüyor ve şunları da sözlerine ilâve edi- yordu: — Paşa hazretlerine bu sul- kastı yapacak adamlardan bir kış- mını Ramiz bey şahıslarile, isim- leriyle biliyor. Bunlar, sabık ko- miser muavinlerinden Osman, sad- razam Talâtın muhafızlarından Dıramalı Helil ile Talât ve Salih imiş. Diğerlerinin kimler olduk- Yarını öğrenememiş. Hem. bu zat, Çolak İbrahimin evinde bir çok mavzer ve cephane bulunduğunu da gözleriyle görmüş. Tahkikat uzamış, vakit akşamı bulmuştu. Kara kuvvetler, yine OĞLU 'T Bir insanın üslübu kendisini belli eder, derler, Bu sedef hasta- lığı üzerine yazı İsteyen okuyucu» muzun da pek nazik ve pek kibar bir zat olduğu üslübundan belli o- luyor... Ancak bu sayın okuyucu, her nedense, bana öfkelenmiş ola- çak, Belki bir gün kendisinin cant- nı sıkacak bir şey o yazmışımdır. İnsan böyle yıllardanberi her gün yazmca, arada sırada - belki daha sık sık - münasebetsiz yazmaması ve okuyucularının hepsini hoşnut etmesi mümkün değildir. Sayın okuyucumun da bana kar- &« öfkesi mektubunun şeklinden belli oluyor. Bana bir ceza tertip etmek istediğinden o mektubunu mavi kâğıt üzerine mavi mürek- da, nazik ve kibar bir zatın b açıkça söylememesi de tabiidir. Bununla beraber, bu mavi kâ- El üzerine mavi mürekkeple mek- tup cezasının haklı olduğundan şüphe etmediğim için sayın oku- yucumuzun arzusunu yerine getİr- meğe çalışacağım. Bu bahis haşka okuyucularıma da alâka vereceğin- den yazı şahsi hir cevap sayıla- maz, Zaten okyucumuzun bu hastalik üzerine yazı istemesi, hastalığın tedavisini öğrenmek için olmadığı tabiidi ğın mi de insan hastalığına gazeteden derman aramaz, Gazetede bir has- talık için ne içerden, ne dışardan kullanılacak bir ilâç reçetesi veri- lemiyeceğini elbette bilir, Burada yazabi sey, hastalığı bil- meyen okuyucularım için, onun şekli, aslı hakkında bir fikir ver- mektir, Sedef hastalığınm şekli pek ba- sittir. Vücüdün herhangi bir tara- İda, fakat en ziyade dirseklerde ve diz kapaklarında, iki taraftan birden, cilt üzerinde ilkin bir nok- ta gibi kırmızılık peyda olur. Üze“ rine basınca kaybolur, tabii sonra gene meydana çikar. Bu kırmızılık gittikçe büyür, yayılır ve üzeri se- def renginde beyaz beyaz kabuk bağlar. Kabuğun üzeri kazınınca LOKMAN HEKİMİN LER SEDEF HASTALIĞI ayaklanmış, Babıâli ile Nişantaşı ve Balta limanı arasındaki cad- delere dağılmıştı. Fakat, tesadü- fün gayet garip bir cilvesi olarak, Dıramalı Halil beyle arkadaşla- rının sabahteanberi sabırsızlıkla beklemekte oldukları Tepabaşı - Şişhane arasına kimseler uğrama- mıştı. Ortalık karardıği halde, bu babacanlar yerlerinden ayrılma- mışlardı. Eller ceplerdeki taban- calarda, gözler yollarda bekleşip durmuşlardı. Teşebbüslerinin du- yulduğundan, her tarafta aranıl dıklarından haberleri olmıyan bu dört arkadaş, o gece yatsı vaktin- den sonra, ümitlerini kıran kah- pe talle lânetler savurarak İstan- bul tarafına geçmişler, Gedikpaşa gemtine gelmişlerdi. Hilmi bey sokağına sapmak üzere bulunu- | yorlardı. Önde giden Dramalı Halil Bey köşeyi ktvrılirken, ansızın durmuş ve arkadaşlarına dönerken de fr sıldamıştı: — Eyvah çocuklar. Çolak Tbra- himin evini basıyor düşmanlar. Dördü de, o anda elleri tabanca- larında donmuş gibi durmuşlar. Yüz yüze baka kalmışlardı ve bir şey yapamıyacaklarını anlamışlar, karanlık bir sokağa dalmışlardır. Düşmanlar, hakikat o gece Ibrâ- him Beyin evini bir müfreze ile sarmışlar, aramışlardı. Bir miktar cephane ile altı tane mavzerin bu- lunmasını, yapılan Ihbarların doğ” ruluğuna bir deli! saymışlar ve 1b- Tahim Beyi de mevkuf bulunan it- tihatçılar arasina katmışlardı. (Devamı var) da pul pul ve ince ince kalkar. En ince tabakalar'da toz gibi dağılır. Bu cilt hastalığı haylice olursa da, bereket versin, daha ziyade er- keklerdedir. Dirseklerinde sedef hastalığı olan erkekler kollarını acmadıkları herkes görmez... içi Cilt üzerinde sedef gibi az cok de- #erli sayılan bir şeye benziyen le- kenin dirsek üzerinde görünmesi pek te cirkin olmazsa da bavanlar ciltlerinin üzerinde - sedefe bile henzese - leke bulunmasını İste- mediklerinden bu cilt hastalığının kadınlarda daha az olması onlara ia tahiatin bir iyiliği demek- ir, Bu hastalık, görenler için çirkin olmadığı gibi, sahibi için de - has- ka bir şeyle, hele oynak yerlerinde ağrılarla karışmadığı vakit - e- hemmiyetli bir rahatsızlık değil dir. Zaten arada sırada kaybolur. Aylarca, yıllaren görünmez. Sonra bir heyecan üzerine, kadınlarda gebelikte, tekrar meydana çıkar. tiyarlıkta büsbütün geçer. Böyle, bir taraftan ihtiyarlıkta geçmesi, bir taraftan da bülüğ va- sında yahut ondan biraz önce bas- laması, gebelikte tekrar mevdana «ıl onun hormon çıkaran guddelerle ve en ziyade erkeklik ve kadınlık hormenlarile miinase- beti olduğunu gösterir. Tedavisi. nin güclüğü de bundan ileri gelir. Bu hast için bulaşık değil. dir, derler, Fakat bı ültra.vi- rüs dediğimiz mikroplardan daha küçük şeylerin tesiri olduğu fikri de vabana atılamaz. Bundan dolu- yı, #İmdiki halde en yeni fikir. bu hastalığın aslı hormonlarda oldu- #u, fakat onların istidat verdiği kimsede mikroplardan daha kücük © şeylerin, dirsek ve diz kapağı gi- bi, dalma bir temasa karsı gelen yerlerde tesir ederek hastalığı meydana çıkardıklarıdır, Anneden, babadan çocuklara De de hem hormonların ver- iği istidat, hem de öyle vücut Ü- zerinde İş gören o mikroplardan küçük sevlerin tesiriledir. Demek ki bu cilt hastalığı insanın kendi çocukları icin bulaşık, fakat esa- sından istidadı olmıyanlara bula sık değildir, Misafirimiz Çok Parlak Tezahüratla Karşılandı (Başı 1 incide) mi ifa eylemiş ve mizika Rumen ve Türk milli marşlarını çalmıştır. Büyük tezahürat arasında Bay Gafenko, yanında Hariciye Vekilimiz Şükrü Saracoğlu olduğu halde ihtiram kıtasını teftiş etmiş ve İstasyonun içini dolduran kalabalık bir halk, samimi tezahüratla dost mi- safirimizi selâmlamıştır. Misafirlerimiz istasyondan ikamet- İerine hususi daireler tahsis edilmiş bulunan Ankarapalas oteline gelmek üzere otomobillere bindikleri zaman istasyon meydanında birikmiş olan halk ta syni tezahüratta bulunmuş- lardır. Tik otomobilde B. Gafenko ile, Ha- riciye Vekilimiz, ikinci otomibilde de Bayan Gafenko ile Bayan Saracoğlu ve diğer otomobillerde Rumen Hari- ciye Vekilinin refakatlerinde bulu han ve istikbale iştirak eden zevat yer almış bulunuyorlardı. Istasyondan itibaren Ulus meyda- tuna kadar baştan başa Rumen ve Türk bayraklarile süslenmiş bulunan istasyon caddesinden gecerek Ankara Palasa gelineiye kadar yol üzerinde yer yer toplanmış bulunan halk, Ru- men Hariciye Nazırını ve bayanmı alkışlamış ve büyük (misafirlerimiz bu samimi dostluk havası içinde 0- tellerine gelmişlerdir. Resmi ziyaretler yapıldı Gafenko, öğleden evvel Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu, Başvekil Doktor Refik Saydam, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Rendayı zi- yaret etmiş ve bu ziyaretler iade e- dilmiştir. Bayan Gafenko da Bayan Saracoğlunu ziyaret etmiş ve bu zi- yaret iade edilmiştir. Bay ve Bayan Gafenko öğle yemeğini Romanya bü- yük elçiliğinde hususi olarak yemiş- ierdir, Misafirimiz, bugün saat 16 da ma- iyetleri erkânı ve Romanyanin An- kara Büyük Elçisi B. Stoyka İle Ro- men matbuat mümessilleri olduğu halde Etnografya müzesine giderek Ebedi Şef Atatürkün muvakkat kab- rine bir çelenk koymuştur. Bu tö- zim ziyareti esnasında Ankara Em- niyet Müdürü Şinasi ve bir polis ihtiram müfrezesi de hazır bulun- muştur. At yarışlarım seyrettiler B. Gafenko, ve Bayanı, bügün saat 17 ye doğru Hipodroma gelmişler ve orada hazır bulunmakta olan Başve- kil Doktor Refik Saydam, Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu, Ziraat Ve- kili Muhlis Erkmen ile birlikte at yarışlarını takip eylemişlerdir. B. Gafenko ve Bayaninın Hipod- roma gelişi burada bulunmakta olan kalabalık bir halk tarafından sürek- hi alkışlarla karşılanmıştır. Rumen gazeteciler heyeti Ankara, 11 (A.A) — Bugün şeh- rimize gelmiş bulunan Romanya Ha- riciye Nazırı Gafenkonun refakatin- de bulunmakta olan Romen matbuat mümessilleri şunlardır: Romen matbuat umum müdürü B. Dragu, Romen ajansı umum müdürü B. Th. Solacolo, Romanya hariciye nazırının mürevviciefkârı olan Tin- pul gazetesinin başmuharriri B. M. Grigosescu, Romanya gazetesinin si- yasi muhazriri B. Jacguer Paleolo- gu, Curental gazetesinin siyasi mu- harriri B. Romulus Disnu, Senra ga- zetesi muharriri B. Damasehin. Dün geceki ziyafet Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu ve refikası, bu akşam Ankarapalas- tadost ve müttefik Romanyanın muhterem Hariciye Nazırı Ekselans Gafenko ve refikası şerefine bir zi- yafet vermiştir. Bu *ziyafette bazı Vekiller, hariciye ve Romanya bü- yük elçiliği erkânı, Balkan devletle- ri diplomatik mümessilleri hazır bu- lunmuştur. Bu ziyafeti, çok samimi bir hava içinde devam eden parlak bir kabul resmi takip eylemiştir. Ziyafetin sonunda Hariciye Veki- Wi Şükrü Saracoğlu, aşağıdaki nutku irad etmiştir; “Aziz dostum B. Nazır, Ekselânsınıza Ankaraya hoş gel- diniz demekle ve sizi bu birkaç gün içinde sıkı ve dostane bir temas ha- linde aramızda (o bulundurmaktan duyduğumuz sevincimizi bildirmekle bütün Türk milletinin hissiyatına terceman olduğumdan eminim. Cümhuriyet hükümeti adına ve şahsan kendi adıma, ekselânsınızın şahsında dost ve müttefik memleke- tin muhterem mümessilini selâmla makla hassaten memnun bulunuyo- rum. Balkan antantının tarafımızdan üzerine kurulduğu Sağlam temeli teşkil eden sulh idealine, Atina ve- sikalarının imzasındanberi geçen se- neler zarfında dürüst ve sadık bir surette hizmet edilmiştir. Mesut iş- birliğimizi, ayrı ayrı hepimizin siya- setlerimizin istiklâlini bir ittihat noktası haline getirerek teşkilâtlar- dırmağa muvaffak olduk. Bu ittihat noktası, harici o münasebetlerinin sevk ve idsresine Balkan devletleri- nin müşterek direktifini teşkil eyle- miştir, Sulh için vücude getirilen, sulh i- çinde inkişaf eden ve sulh getiren Balkan antantı, en mükemmel sulh âleti vazifesini görmüştür ve hâdiselerin teakubü her ne olursa olsun en mükemmel bir sulh âleti kalacaktır. Türkiye ile Romanyayı birbirine bağlıyan rabıtaların bu tarzda telâk- kisi, Balkan devletlerinden her biri için en hakiki ifadesini, harici siya- setin muvaffakiyeti için en esaslı unsuru teşkil eden kuvvetli bir da- hili teşkilâtta bulmaktadır. Bay Nazır, işte bu unsuru, Ro- manya, bütün milletin kendi büyük hükümdarı etrafında birleşmesinde bulmağı muvaffak olmuştur. Bük- reşten hareketinizin arifesinde, milli organizasyonun kati bir merhelesi- nin küşadında bulundunuz ve yeni Romanya parlamentosu önünde kuv- vetli, müttehit ve kendisine düşen vazifeleri müdrik bir memleketin harici siyasetini mesut cümlelerle izah eylediniz. Bay Nazır, Sıkı bir azimle Avrupanm en ka- rışık bir kıtasını teskin etmiş olan Balkan devletleri, kanlı hâdiselerin karışıklık ve kâbus devrelerinin a - cısını bir çoklarından daha iyi his - setmektedir, Bu devletler, tehlike - lere büyük bir cesaretle karşı koy - mayı bildiklerinden dolayıdır ki ge- rek kendileri, gerek bütün dünya i- çin sulhe azimkâr bir surette bağlı bulunmaktadır. Dünya yüzünde hüküm süren em- niyetsizlik ortasında, bizler, beş se - ne evvel hizi toplayan ayni idealin etrafında birleşmiş bulunuyoruz. Bu birlik, bütün Avrupa için mühim bir sulh unsurudur ve bundan böyle de, milletlerimizin ve bizler gihi ayni mukaddes davaya bağlı bulunan her kesin en büyük nefine olarak mü - him bir sulh unsuru kalacaktır, Aziz dostum, Büyük dost ve müttefik memleke- tin hariciye nazırının Ankarayı ziya- reti, Romanyanın harici (siyasetinin şefliği vazifesi ile Balkan © Antantı konseyinin bu seneki rejsliğini şah - sınızda birleştirdiğiniz bir zamanda vukua gelmektedir. Bu iki yüksek vasıf ile, sözlerim- de, kalpten gelen samimi bir dost - Yuğun hürmetkâr iadesini bulmanızı rica ederim Kadehimi, majeste kral ikinci Ka- Tolun sihhatına, dost ve (müttefik Romanyanın şan ve refahına kaldı- Tır ve, aziz nazırım, sizin ve Ankara da bulunması ziyaretinizin bizde bi- Taktığı minnettarlığı arttıran bayan un sıhhatinize içiyorum. Balkan Antantına ve Türkiye ile Romanyayı birbirine bağlayan bü - yük dostluğa içiyorum... Gafenkonun nutku Muhterem misafirimiz. bu nutka aşağıdaki sözlerle mukabele eyle - miştir; “Bay Vekil, Sözleriniz beni derin surette mü- tehassis etti. Bu sözleriniz. asil ve hararetli kelimelerle, — ittifakımı - zin temelini teşkil eden ve bu ittifa- kı kuvvetli ve canlı bir bağ o haline getiren his, her türlü imtihanı mu » vaffakıyetle geçirmiş sadık bir dost- luğu ifade eylemektedir. Bu dostluk, milletlerimizi ayrıl - maz bir tarzda birbirine bağlamak - tadır. Dostluk, hükümetlerimizi bir- birine rapteylemektedir. Yine dost - luk, bay nazır, ikimizi birbirine yak- laştırmış ve aramızda emniyetli ve muhabbetli işbirliği o münasebetleri vücude getirmiştir. Türkiye ve Romanyanın birlike ifa edecekleri vazifenin (doğru bir tarzda anlayışını bu dostluk hissine medyunuz, Kader, gerek sizlere ve gerek bizlere, milli inkişafımız çer « çevesi içinde, Avrupai ehem- miyeti haiz birbirine müşabih vazi- feler vermiştir, Sizler, büyük bir inkılâpçının idaresi altında muhte - şem bir milli kalkınma hareketi ile yepyeni bir vaziyete giren bir devlet otorittsi ile Boğazların emniyetine ne zaret ediyorsunuz. Bizler de, hâkim ve cesur bir kralın inkılâpkâr hare - keti ile yepyeni bir vaziyete giren e- nerjileri gittikçe daha mühim bir ha- le gelen bir vazifenin emrine vere- rek aşağı Turanın hürriyetine nezs- ret ediyoruz. Bu birbirine benzeyen ve birbirine bu derece sıkı suretle bağlı bulunan vazifeler, bizleri, en - ternasyonal tesanüt ovazifelerimizin hakiki kiymetleri ile anlama sevki âmirdir. Umumi mahiyette menfs - stleri müdafaa ediyoruz. Bu vazife - lerimizi, bütün devletlerle en iyi mü nasebetler idamesine gayret ederek, anlaşma, uzlaşma ve bitaraflık em - niyeti dahilinde yapmağa özmeyle - miş bulunuyoruz. Fakat biz, gerek bizim için gerek diğerleri için bu de- rece faydalı olan vazifemiz! ancak a- İrazimizin emniyetini ve milli istik lâlimize hürmeti müteyakkız Bir rette temin etmekle ifa (edebi) Bizim için Her şeyden daha ziyade ziz olan mülkler, esasen, coğrafi va- ziyetimiz dolayisiyle de yüksek en- ternasyonal bir menfaat irat etmek- tedir. Balkan birliğinin ehemmiyeti Bay Vekil, Komşu milletler arasında bir sulh, birlik ve kardeş işbirliğine alet olan, biç kimseye karşı müteveccih bu - Tunmayan ve hiç bir Balkan mille - tini hariçte tutmıyan Balkan Antan- tının sulhe ve Avrupa müvazenesine Tüzumlu olduğunu müdrik bulunu - yoruz. İşte bundan dolayıdır ki ni - yetlerin ve sulhperver (idealini bu derece sarih cümlelerle tebarüz et - tirdiğiniz bu antantın & faydalılığın ve ehemmiyetini, Elen ve Yugoslav. dostlarımızla dürüst ittihat halinde, her türlü şeraitte, teyide ve | ispata karar vermişizdir. Aziz dostum bay vekil, Sözlerimi bitirmeden evvel, ge - rek refikamın ve gerek şahsen be - nim, Türkiye Cümhuriyeti merkezin. de bulunmaktan ne derece memnun olduğumuzu ve bayan Saracoğlu, siz ve bütün Türk hükümeti tarafından bize karşı gösterilen hüsnü kabul - den ne derece mütehassis bulundu - ğumuzu size bildirmek isterim. Siz - lere, hepinize, derin surette medyu- nu şükranız. Her adımda Kemal Atatürkün ha tırası görülen, feyiz ve kuvvetler do- lu bu şehirde “büyük başarıcmın ha- tarssı önünde hürmetle eğilirim.,. Ve onun büyük eserinin liyakat- li ve asil devamcısına karşı oderin hürmet hissiyatımı ifade ederek, ka- dehimi ekselâns Türkiye Reisicüm - hurunun sıhhatine, o memleketimin sadık dostu Türkiyenin şan ve refahı na, ve aziz dostum vekil, sizin ve re- fikanız bayan Saracoğlunun sıhhat- lerinize kaldırıyorum. Balkan An - tantına içiyorum.” . Belgrad, 11 (A.A) — Harici siya” iset sakkında neşrettiği bir makalede | Samuprava gazetesi, Romarya Hari- ciye Nazırı Gafenkonun Ankâra se- yahatinin ehemmiyetini tebarüz et- tirmekte ve bu seyahatin hedefi Bah kanlarda sulhü takviye etmek oldu. ğunu kaydeylemektedir.