5 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

5 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(2 ui Türk Safosunun Hayatı Sokullu öldğfilmğ Fakat Sipahi Kılığındaki Bosnalı Divane Kaçamamış, Kapıcılar Tarafından Yakalanmıştı İçinde böyle bir gece örülürken, beyninde yetmiş yılık ömrünün gerçeklen rengârerik olan safha - Jan birer birer açılıyordu. Bir 8- ralık ömrünün en tatlı demlerini halayık gözünün önüne geldi. On- ların her biri kendisine birer er- kek çocuk vermişlerdi. Güzellik leri kusursuzdu, terbiyeleri mü- keömmeldi, setlakatleri yerindeydi. Kanuni Sultan Süleyman, sevgi'i oğlu Selimin çirkin kızı Esmihanı kendine nikâhlamak o istediğini müjdeleyince, o zavallı kadınları konağından çıkarmak ve acıklı hiçkırıklarına kulaklarını kspaya- rak zavallıları uzaklara sürmek ıztırarında kalmıştı, Sonra oğul- lerindan biri de üldü, Hasan adli olanı şimdi valiydi, nahoş bir deb- debe ve herkesi iğrendiren bir gu- rurla yaşsyıp gidiyordu. Sokullu, içini saran karanlıktan ve beynini yakan acıklı hatiralar- dan kurtulmak için hazinedarı Ha» 'dim Hasan ağayı çağırdı: — Al, dedi, eline Lütfi Paşa kitabını. Hüdavendiğâir Gazinin Kosovada vurulup şehik oluşunu oku. Hasan ağa bu emre uyup bi rinci Kosova muharsbesini okur- ken, ihtiyar Sokullu heyecan için- de kelimeleri ruhuna sindiriyor - du. Sira, Miloş Kayiloviçin sul- tan Muradı hançerlemesine gelin- ce, o heyecan göz yaşına inkılâp etti, şöhretli ve kıymetli vezirin yapakları dizi dizi yaşla. aslandı, titremeğe bastıyan elleri yüksel. di ve dudaklarında samimi bir dua belirdi; — Allahım, Ulu Allahım. Ba- na da böyle bir ölüm nasip et, Huzuruna şehit olarak geleyim! rtık inşiraha ermiş gibiydi. A İçindeki gece, (dışarıdaki arlıklar yaptırıyordu. Onun neşe- #i kubbe altında da bozulmadı, vezirlere * ve kazaskerlere güler yüz gösterdi, işleri hep tatlıya bağlamak istedi. Fakat divana su- nulan arzuhaller çoktu, devlet iş- leri de bir yığın teşkil ediyordu. O #ebeple ikindi üstü kendi kona ıma dehi bir divan kurulacağını lârım gelenlere söyliyerek mutat olan vaktinde saraydan ayrıldı, Vezirler, kazaskerler, o çavuş- lar, Kapıcıbaşılar, #ra sıra onun — şimdiki #lay köşkü civarında- ki— sarayına gelmişlerdi, sabah- leyin olduğu gibi divan usulüne göre, iş görüyorlardı. İşte ba sı- rada mahut divane boy gösterdi, güle güle divana girdi: — Selâmünaleyküm Paşa, dedi, bugün seninle hesaplaşacağız. F kat arzuhalimi oku da ondan son- ra hesabimizı görelim. Sokullu Mehmet Paşa, şefkatli bir tebessümle sipahi bozuntusu- na iltifat etti. İerifin elindeki kâ- #pdı almak içinde elini uzattı, Saray adamlarına vicdanım sat- mış olen nabekür Bosnalı, (Arzır halim) dediği kâğıdını vezire ve- rir gibi yaparken, boş eliyle koy- nurdan bir hançer çekti, hir gö- zün açılıp kapanmasından da hızlı bir an içinde o silâhı sadrazamın mar ettirmek istediler. Ne yazık ki yara, tedavi kabul edecek çe- kilde değildi, can evinde açılmış- tı. Bü sebeple o değerli vezir— 60 yılık hizmet hayatında tek bir gün dahi szil acısı tatmadan — gözlerini hayata kapadı (1). Hünkâr memnundu, taht üze- rinde biraz daha sağlamlaştığını hissederek neşeleniyordu. Şebeke- ciler memnundu, eskisinden daha pervasızca har vurup harman Sa- vuracaklarım umuyorlardı. Vezir- ler memnundu. Yıkılması müşkül bir seddin ortadan kalktığını ve sadrazamlığa yol açıldığını görü- yorlardı. Yalnız Esmihan sultan müteessirdi, Çünkü dul kalıyordu ve dulluk, ona tahammül olunmaz bir acı gibi geliyordu. Fakat ya- mında, yöresinde bulunanlar bu çirkin kadım da teselli etmekte güçlük çekmediler, “Bir elini sal- Is ellisi, bir elini salla yüz ellisi gelsin,, dediler, çarçabuk avuttu- lar. Sokullunun ölüsüne her türlü ikram lâyık görülmüştü, Şeyhü- lislâm, onun şehit olduğuna fetva verdiğinden cesedi gasl edilmedi, öylece gömüldü. Şsirler, büyük ölünün son gününü ebedileştirmek için yarışa çıktıklarından divan edebiyatına çeşit çeşit tarihler ge- kalbine soktu. Yaşının çok ilerle. © çirildi, miş bulunmasına rağmen kuvve- l Üezmn vAR) tinden, çevikliğinden “hiç. bir şey Ga lktN ji 3 kaybetmemiş olan. Sokullu vezir, © diesre mimamette Kulan kiraz. “Hav bre!,, deyip belinden han- (Hım da rızası olduğunu telmih eder ve ishiz çıkışa, Üzere İstanbula, ince büşka bir kardeşinin padişah eğilmesi inilir #üşünüy tekis iç devâi. Bahçe kapısında ve endise için- aman geldiğini gör- şiren:ş, onun elini önmeğe İoş- gerini çıkarmış, fakat ayağa kal kamadan yüzüstü yıkılmıştı. Divandaki vezirler, yaralı sad- razama yardım etmek ve ettirmek vesilesiyle katile kaçmak fırsalı TAN BULMACA | Dünkü bülmacamızın | balledilmiş şekli arasin Haziran ipkidssndan itibaren taksi kuk eden 539 Senesi verilerinin cibayeti in hükümetimiz mükellefine bir sü- olmak Üzere taksit gsulünü kabul Hi halide radyo makinesi olanlarin #e- nesi verecekleri on lir vergiyi aneak Haziran e» /einde vetmeğe aksi takdir. de Yired yirmi ceza ile ödemeğe meet tutularak tazyik edilmelerini doğru bul mak mümkün değildir. Hikümetimiz Böylülere varmaya ka- sor herkesin istlfaderimi dilediği ve ucuz yp makinderi, gelirtilmesini temin et- liği için biz ulak memurlar da dişimiz. den irmüğimemle artlırarsk veya üzün vadeli takasitle birer ufak makine edin- İ sik. Şimgf Haziran | vergi zamanı göldi, Haz we bütün waridâlı maaşına ve O magaşı da kirk kırk beş liraya mürhn- Gr olun kirnselere ön lira vergiyi defaten vermek zor. olacağından diğer versiler #ibi bunun &s hiç almazsa Haziran, Teri- muz iptdalarında beşer lira vermek & e aguaumawuy gu TETA İM Heri İ İNİĞİNİE #ÜGÜNKÜ BULMACA 123 4:5 86 We,.ş -... yı SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Kabak © Kuş. 3 — Tekdir g Firari, 3 — Arı yapır © Cenip g Su. 4 — Haya © Zemin © Bir ticari tâvir. 5 — Bir harf © Kuş siyereği © Bir Manisadaki dava Bianisa tapu sicil mubafızlığı dektilosi Ulviye Arsan, ön kuruş borçlu olduğu için mahkemeye verildiği hakinda yan- İn baberlerden buhisle bunun asl ol. madığını sö; iyor ve diyor ki: emine “Mebus irtihabatı için lâzım gelen liz- dü Şu des ? . Be 9 Tarik © Su do- | taleri yazmak hususunda mesbuk olan le Bizmetime karşı verilen 40) kuruşa mü- yi mke İN A a genel! babi > olrak beodmm İrienilen On kuruşu, o sırada paraları tevzi eden belediye müfredat kâlibi Bay Mehmet işti, Bu 'on kuruşu bilâhare kendi- sine isde ettiğim kalde tekrar talep etiği ve talıştığım tayı dairesinde, halk ve ars kadağlarım karsısında bana hakaret et- tip işin dava açtım. Bey Mehmet t& bu tehikirinin bir taheiletem mütevehit oldu- Bu Kanastini vermek için, Denim davam | #örülmiye başlayınca, 10 küruş alacak davası açi. 10 kuruşu kendisine güyn vermediğine dslr yemin de etti, Fazat veza mahkemesi, I0 kuruş mesele sini; kibri mahiyetinde” görinedi ve Bay Balam ha af Auer hal Mm a 8 — Tepe, zirve € Su skıntısı g Arka 9 — Şömullü g Meydan. 10 — Bir değ € Şerik. SN AS Kâmil Kitabevi Orta Anadolunun en kıymetli kütüphanesidir. Bütün gazete, mecmua ve mek- tep kitapları satış yeri eitim nikel tl Radyo Harçlarıda © I akaile Bağlanmalı ıkati böyle olduğu mahkeme kayıtlariyle # sabittir. pörü öezasma mahküm ekti, TU . Belediyenin nazarı dikkatine: | Bir okuyucumuz yazıyor: “istanbulun sokaklarında hummel BÜ nar faliyet! ver, Her taret kaldım asfaltlanıyor. temizleniyor bie GÜ Usmadır, gidiyor. Bunların hersi iyi #İ Jet tabi. Ve “Aman hizi kesilmese!” W ennieğdeyiz. Pskat, bir gey mnzarı dükketimi cele” ti. Ankara caddesini asfalta çeviriyor Sirkeciye kadar uzanan sşağı kısımda ameliye bayli ilerledi. Daha önce, bu deren geçen tahtelar; borular ve W trotuvarların altına alınmıştı. Fakat, si âl görüyoruz kl, bunlardan yalnız tesisatı gene eki yerinde bırainlsni Böyle olduğu zaten, astaltlanmak hazırlanan cadâenin üzerindeki su yö kapaklarından kelli, Şimdi, öğrenmek tiyorumn: Bü, riçin böyle oldu? Caddeyi asil çevirmek için hayli para döküyoruz, İri bir kazıp altlist etmiye'im için de, arg tesisatı, caddenin iki kenarına nafif” yoruz, Fakat, su borularını olduğu bırakıyoruz. Neden? Yarın, öbür gün bil sa borularından biri pstıyacak, östelt olduğu için etrafa yayılan sw di çıkmak icin rherfer bülemiyacak ve Ü uzuklarda hafif bir toprak bulup eti ye yayılacak, O zaman, patlıyan yeri gi” yep bulmak için, bittabi bütün aztek KE 5p harman yerine döndüreceğiz. bir masraf xapısı daha., Bu, doğru mu? Duyuyorum: Caddenin altında kalan su tesisatı için tahtelarz bir yol açılseni” muş. Eğer bu rirayet doğru ise, anlı dım tehiire kismen bertaraf edilmiş sma, o yolu açmağa sarfedilecek para, boruları drotuvarların “alına nakl için harcansaydı dahu yerinde olmaz dı? Belediyenin nazarı dikkatin! cel rim: Hiç değilse bundan sonra çevrilecek caddelerde bu voktaya di edilsin da bu kadar ömek ve masraf DEP” myör, kba Müesseseleri gi, kifâp, gazete, mee- mua ve kırtasiyeyi ucuz olarak Akba müesseselerinde bulur ve siparis verebilirsiniz. vermeğe çalışmışlardı, Fakat ka- pıcılar, çavuşlar vesair salar, bu elnayeti tertip eden şebeke ile u- yuşmus ve anlaşmış olmadıkların dan katili hemen yakaladılar - zin- cire vurdular, söğe döğe bir deli- « Durusu muktütssiyie— Kalbine dakun- mus'u, sonraları bu temellük “saltanat du, vezir aleyhinde Hayız beslemiye ko yuldu;. der, (C: 1 — & 20) Hammer de — & (Sakuly gi- bi Bosnalı olan katil, timarlerinm a- yaltılmazından şikâyetçi İdi, ya şikâye- Dr. Hayri Ömer Zührevi va cit hamtatıkları mütehassır Dğledes sonra Beyoğlu Ağacam, TEL | Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizmil © gece gibi sönmüş ve yerine ışıklı mr kırıklık, ve bütün ağrılarınızi derhal Kese" &ni dinletemediğinden, yahut Mustafa karammân Na 133 Telefon 4286" bir neşe gelmişti. Gülerek emirler © ge tıkadılar. iyordu. Divana gitmek için hâ- Bir yandan da be- kimler getirterek zavalh veziri ti Paşanın kinine Alet olarak bu cinayeti işlemiştir) diyor, İcabında günde 3 kaşe alınabilir. FİLERİTİLİNNA Nakleden : Şehâbettin Fuat Ben herkesin gözlerine bakıyorum; onlar bana bakmıyorlar... Ah, annem bir saat evvel gelseydi... Böyle koşuşarak nereye gidiyorlar (o Böyle acele acele nereye? Onlar aç değiller mi yoksa? Yoksa aç değiller mi? Dalreye geldiğim zaman, henüz vazifenin başla- masına bir saat vardı. Arkadaşlardan kimse gelme- mişti Koridorlar, geniş odalar, bomboş ve sessiz. Gündüzün olduğu gibi, karınca sürülerini andıran insanlar o kaynaşmıyor. Ikinci katın balkonundan eğilip baktım: Aşağısı tıpkı bir çöl gibi. Zemin ka- ının dört köşe pencereleri piril pırıl yaniyor. Kiraftaki azamet ve sessizlik kalbimdeki hüznü büsbütün arttırdı. Başımı sütuna dayadım. Ağlr Birdenbire sıçradım. Arkamda ayak sesleri var- dı, Başırm çevirdim: Ah, bir matmazel, tek başına, sessiz sadasız ilerliyor. Onun bana selâm vermesini bekledim; İlk defa selâm vermek istemiyordum. Esmer mütmazel beni selâmladı. Karşımda duru- yor; #abit nazarlarla yere bakıyordu. Yumuşak çe» nesini avucuna dayamıştı. Yekdiğerimize bir kelime söylemeden bir müddet durduk, Her halde benim fevkalâde müteessir ol » duğumu anlamıştı. P,ni teselli etmek istediğini his- sediyordum. Saut dokuz, Postahane devairi açıldı. Kapının önünde biriken halk, âdeta hücum edercesine içeriye daldı, Yuka- rıki pencerelerden bakılınca, ahali beyaz zemin ü- zerinde mayıs böceklerine benziyordu. Gözlerimde- ki yaşlar kurumuştu. Gürültü, patırdı, gevezelik başladı. Gişe pencerelerinden birine mübürle vu ruldu. Kalbim gittikçe ağırlaşıyor gibiydi. TEFRİKA No. 11 Birisi bana hitap ediyordu: Baktım, o esmer mat- maze)... — Deftere imza elmiyor musunuz? — Ah, unutmuştum... Hayır eümedim.. Mutlaka imza etmek lüzim mi? — Tabii, Defter, aşağıda paket memurunun yö- nında, Sakın unutmayın. Kıstelyevm yaparlar. Başımıza bir iş daha çıktı! Acaba paket memu- tunun odası nerede? Ben bilmiyordum &i., “Dimit- ri,, bana bu hususa dair hiç bir şey de söylememişti, Esmer matmazel, müşkül vaziyette kaldığımı an ladı. Nazikâne dedi ki: — Arzu ederseniz, birlikte gidelim? « Derhal bu refakat teklifini kabul ettim, Bu taze, ae kadar da sıcakkanlı ve iyi kalpli bir kızcağız. Aşağıya İnerken, yolda, tanıştık. Bir kaç dakika içinde ahbap oluverdik. Ismi “Marusya,, imiş. Deltere imza ettikten Sonra, beraberce odeya döndük: ve çalışmağa başladık. Öğle vakti küçük bir çocuk bağıra bağıra odaya girdi: — Nohutla mercimek var: Nohuutt.. Mercimeek! Şastım, kaldım, Bu çocuk acaba, neden böyle ba- ğırıyordu? Maksadı neydi? Fakat, nohutla merci- meği duyunca, açlığımı hatırladım. Karnım cidden açtı. Bu sabah ağzıma bir lokma bile bir şey koy- mamıştımı, “Marusya,, gülümsiyerek dedi ki: — Lokantanın çocuğu... Bugünkü öğle yemeğini haber vermeğe gelmiş. Sahi Tıpkı dünkü gibi, çocuğun sesini işitenler, masalarından çarçabuk kalktılar; ve lokantaya yol. larâıler, “Marusya,, dolabından ekmekle teröyağı çıkardı. Birdenbire hiç beklemediğim bir sual Karşısın- Gil kalğd ylişüb 9 — “Fenya Aleksandroyna,, $iz neden yemiyor- sunuz? “Marusya,, nın bu suali üzerine ansızın şaşalâ- dım. Yanaklarım kıpkırmızı kesildi. Hattâ kulaklâ- rma kadar kizardığımı hissediyorum. Mahçup bir halde cevap verdim: — Bugün yiyecek getirmesini şum. “Maresya,, nın iki elinde de birer parça ekmek var. Faket gözlerini kaldırıp ta bana bakmağa cesa- ret edemiyor. Nihayet dedi ki: — Bir parçasını size takdim edebilir miyim? Ben- de fazla..... — Hayır, hayır... te aç değil. — Ciddi söylüyorum; "Fenya Aleksandrovna,,. — Teşekkilr ederim. Lüzumu yok... Kabul ede- miyeceğim... Sesim heyecan ve teessürden titriyordu. Ikimiz de kıpkırmızıydık ve göz göze bakamıyorduk. Birdenbire ağzımın salysları akmağa başladı. Çe- nelerim titriyordu. Dişlerimi sıkmağa mecbur ol dum, Bir türlü elimi uzstip ta ekmeği alamıyür'dum, “Marusya,, tekrarladı: — Alsanıza canım, dedi. Rica ederim. “Fenya,,, alınız. Nasıl istirham edeceğimi bilemiyorum. Hay- di, mini mini meleğim, haydi... Ve usulca ekmeği önüme bıraktı. ş Ah, iyi kalpli, nazik, fedakâr kızcağız. Bunu hiç, hiç unutmıyacağım.. O kadar minnettarım ki. Bu pilnnattarlığı hayatımda katiyen ödeyemem. Hâlâ ekmeği nasil kabul edeceğimi düşünüyorum. Gözlerime yaşlar doluyor. Açlık ve garip bir hü- zün neredeyse beni, hüngür hüngür ağlatacak; — Teşekkür... Ederim... “Marusya....,, Kekeliyerek bu kadar söyliyebildim. “Marusya,, bütün gün vazifede de bana yardım etti, Bu kızcağızı ne kadar seviyorum: Melek gibi nasılsa unutmü- Istirham ederim. Karnım biç bir parçasını lütfen alın, bir mablük. Sıcakkanlı, iyi kalpli, mert ve fedakâ” bir insan!... 5 Mayıs Bugün yine müdürün yanına çıkıp ta, vesika me selesini halledemedim. Babam da artk ekmek bi raknuyordu. İki gün üstüste sabahtan akşama ksds” aç çalıştım. İ Akşum, çürümüş pancar haşlamasiyle bir tek ps” tates ve ringa balığı yedik. Evvelce “AleksandroviÇ» in bu çürümüş yemekleri nasıl yediğine hayret ederdim. Halbuki şimdi ben de, öyle büyük bir i# tihayla yiyorum ki... Bugüt dairede, masa başında çelışirken, başım dönmeğe başladı. Şimdiye kadar başımın döndüğü vaki değildi. Eve avdet ettiğim zaman derhal 8)“ nanın önüne koştum; çehremi uzun uzadıya tetkis€ başladım. Yüzümdeki çizgiler derinleşmiş, rengim haddim” den fazla sararmıştı! Bu gidişle annem köyden g* linciye kadar babanı beni açlıktan öldürecek! 6 Mayıs Nihayet vesikayı aldım. Artık her gün iki yüz elli gram ekmek ıstunk#” kım var. İki günlük ekmeği birden alıyoruz. Bugü? beş yüz gram birden saldım; ve derhal yedim, bitir” dim. Etraftakilerin önünde, iki günlük ekmeği bir” den yemeğe her ne kadar utandımsa da, delik gelip geldi. Kendime hâkim olamadım, Hâlâ da açım. Bu sırada tesadüfen masamın çekmesini açtım Bir ae ne göreyim? Bir dilim ekmekle tereyağ” Kızdım. — “Marusya,, , bu da ne demek oluyor, rica ed” rim? Kestane renkli gözleri bana bakmıyordu. Fakaf kirpiklerinin kımıldayışından bu gözlerin tat tsW* gülümsediğini anlıyordum: — Hiç, “Fenya,,. — İstemem, İstemem. Katiyen kabul etmem. — Ciddi söylüyorum, bende fazla var... Çok İ“ tirham ederim... (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: