17-5 -939 vrupada şimdiye kadar birçok ci- hangirer geldi geçti, bü- yük imparatorluklar ku- vuldu, sonra dağıldı git. 4, Fakat bütün bu istilâ dalgalarından nasılsa ha- riçte kalmış üç dört kü: gücük, adeta devlet cü- celeri var ki asırlardan. beri istiklöllerini muha- faza ediyorlar. Nazizm, faşizm, komünizm gibi yeni yeni birtakım pren- sipler ve görüşler arasın- da kuvvetli bir kasırga- ya maruz gibi görünen bu küçük kıt'a üzerinde tahtlar çöküp durur, hu- dutlar silinip bozulur- ken, büyük devletler a- rasına sıkışıp kalmış o- lan bu minyatür hükü. metler acaba bu fırtına- dan da sapasağlam çıka- bilecekler mi?.. YAZAN Faik Sabri Duran | ———————— Andorra Cümhuriyetinin bugün m ep YAN —— Suriyede Emek askerleri postaneyi kızgın güneşli ve yağmurlu havalarda böyle şemsiyelerle bekliyorlar Avrupanın Cüce Hükümetleri Yaşıyabilecekler mi?.. 400 üncü ydını kutlıyan -i Lüksemburg B u küçük hükümetlerden bi- ri daha birkaç hafta evvel İstiklâlinin yüzüncü dönüm sene- &ini parlak merasim içinde tesit eden Lüksemburg Büyük Dükalır idir. Bu büyük vasfı ona pek ya- Taşmıyor da değildir, çünkü Avru- Padaki cüce devletlerin en büyü- Bü odur. 2586 kilometre murabbat mesahada 300.000 nüfuslu bir memleket olan Lüksemburg, Al manya, Fransa ve Belçika arasın- da bulunur. Hemen Çatalca ka- zası büyüklüğünde olan Lüksem- burg, Garbi Avrupanın hem çok güzel, hem çok ileride bir köşesi- dir. Moselle nehri kısmen hududu- nu yalar ve bunun kollarından Sa- Wer ve Alzette gibi suların aktığı şirin ve münbit vadilerde sik or- manlar görülür. Bu küçük memle- ketin dünya iktısadiyatında ©- hemmiyetli bir yeri vardir: Demir elde etmekte Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İs- Veç ve Almanyadan sonra gelmek üzere altıncılığı alır. Demir ve çe- liğe ait sanayii de ehemmiyetli- dir: Ray, putrel ve demir çubuk- tan lokomotife kadar her şey ya- Par. Çinicilikte, köselecilikte, el- diven imalinde de şöhret kazan- mıştır. üksemburglular eski Kelt- lerden inme bir millettir, vaktile Fransızların, Germenle- rin tesiri altında kalmışlar, bir #4 Manlar Fransız işgali altına gir- mişlerdi. O zaman buraya Orman- lar eyaleti denilir ve Lüksemburg Lörenden Parise açılan en kestir- me kapı sayılırdı. Sonraları Ger- Men konfederasyonu arasında bu- lünmuş ve 1815 Viyana kongre sinde Büyük Dükalık haline geti rilerek Holanda krallığına bağlan- Miştı: Fakat memleketin idare merkezi olan Lüksemburgun Prus- Ya askerlerinin işgali altında kal- Fas da bu muahedenin hükümle- Yİ arasında bulunuyordu. Lük #emburgu bir aralık Belçikaya bağladılar. Nihayet 1839, 19 nisa- minda aktedilen Londru muahede- #i ile bu Büyük Dükalık istiklâli- ne kavuştu, İşte birkaç hafta ev- Vel kutlanan yüzüncü yıldönümü bu idi. Önceleri Holanda kralları Lüksemburg Büyük Dükası unva- nını da teşirlerdr, sonra tahta Orange - Nassau hanedanının baş- ka bir kolu geçti. Lüksemburglu- ların kendilerine mahsus bir dille- ri de vardir. Halk arasında konu- şulan bu di! almanca, fransızca ve ingilizcenin birbirine karışma- sından ortaya çıkmış karışık bir lisandır. İsviçrede birbirine karış- madan yaşıyan üç dil görüyoruz. Burada ise diller kendilerine hu- dul çizemiyerek biribiri içerisine girmişler; Fakat XI inci asırdan- beri Fransızlar ve Belçikalılarla devam eden sıkı temas neticesi o- larsk Lüksemburg kibarları ara- smda hep fransizca konuşulur: Deha garibi parlâmentoda, mah- kemelerde ve diplomatik münase- betlerde hep İransizca hâkim bu- lunur, Buna mukabil kiliselerde papaslar almanca vazederler ve ilkmekteplerde çocuklara slman- ca öğretilir. 1134 senedir istiklâlini muhafaza eden Andorra Cümhuriyeti F ransa ile İspanya hududu ü- zerinde Pirene dağlarmın yüksek vadileri içerisinde buldu- umuz Andorra cümhuriyeti ise istiklâlini milâdın 805 inci sene- sindenberi muhafaza ediyor. Bura- sın: Şarlman yaratmış ve Fransa hududunda Araplarm ilerlemesi- ne engel olmiya çalışan Andorra köylülere istiklâl vermiş. Sonrala- rt Andorra bu serbestisini muha- fsza edebilmek için komşularına bir miktar vergi vermiye başle- mış. ve bu vaziyet bugüne kadar devam etmiş. Andorra her sene İspanyanın Urgel başpapasına 460 peçeta ile 12 kalıp peynik, 12 ta- vuk ve 6 paket domuz pastırması vererek bu taraftan gelebilecek belâları ssvuşturur ve Fransa Cümhurreisine de Perplgnan va- Bsi vasıtasile 960 peçeta gönderir. Fransa tarafında içinden geçilme- #1 güç dağlarla çevrili olan Andor- ra İspanya cihetine daha kolayca açılır. Bu cihetle acaba Franko- yu da böyle biraz peynir, bir iki tavuk ve sucuk vererek başından savabilecek mi? Burası biraz şüphelidir. Memleketi 24 kişilik bir meclis idare eder. Bunları aile relsleri seçerlerdi, birkaç sene ev- vel âdeta küçük bir ihehâl oldu, gençler biz de intihaplara iştirak edeceğiz diye ihtiyarları sıkıştır dılar. Andorranın mesahası 452 kilometre murabbamdan İbaret- tir, nüfusu 6200 kadar. Halkm di- Vi kataloncadır. Burada hem İs- panyol, hem Fransız parası geçer. Askeri yoktur, âsâyişi yedi kişi- den ibaret bir polis kuvveti temin &der. Bu memleket birçok eski ve garip âdetlerini muhafaza etmiş- tir, meselâ meclis içtimada oldu- ğu müddetçe âzalar toplandıkları binada yatar kalkar, yer içerle, AMAN ile temasta bulunarak tesir alimda kalmasınlar diye meclis relsi kapıları kilitler, kimseyi gün- lerce dışarıya salıvermez. Almanya ile İsviçre arasına sıkışan hükümet vusturya ortadan kalktığın- danberi Almanya ile İsviç- Te arasında sıkışmış kalmış olan Liechtenstein Prensliği daha kü- çüktür: Mesahast 159 kilometre murabbamdan ibaret. Burası bu- gün dünyanın mutlakiyetle idare edilen en küçük devletidir. Ren nehrinin Konstans gölüne girme- den evvel teşkil ettiği vadide bu- lunan bu küçük prenslikte yaşa- yan 10.000 kadar nüfusun menşei Germen, dilleri almanca, dinleri Katoliktir. Liechtonsteln derebey- lik devrinin bir nümunesi olarak nasilsa bu köşecikte unutulmuş kalmış... Hattâ o derecede hatir- dan çıkmış ki 1866 da Sadova he- zimetinden sonra Prusya ile A- vusturya arasmda yeni bir mua- hede imza edilirken harbe, eli alt- miş kadar asker göndermek sure tile karışan Liechtensteinden hiç bahis bile edilmemiş. Bunun için Prenslik kendini son günlere kâ- dar Almanya ile harp halinde far- zederdi. Bereket versin ki Cihan Harbinden sonra o zaman Liech- tenstein Prensi olan Jean İl akil- hca bir harekette bulunmuş ve Avusturya ile olan eski ahbaplığı bir tarafa bırakarak İsviçre ile bir gümrük birliği yapmış ve prens- liğin dış işlerini de ona bırakmıştı. Yoksa Avusturya işgal edilirken © da belki ortadan kaldırılırdı. Bu- Iktidarı Kaybediyor SURİYE MEKTUBU uriyede ve Lübnanda Ss ahali sık sık grev yapar. Bu grevler, hükümetin, veya ecnebi şirketlerin zulümleri- ni protesto etmek maksadiyle yapılır. Bu gayeyle yapılmış olan son grev, bugüne kadar gayet iyi neticeler vermistir. meselâ: bu grev sayesinde be- lediyeler, konulan ağır ok - turva resmini kaldırmak mec buriyetinde kaldılar, ofürler de, hükümetten is. tediklerini, grevlerle ala - bilmektedirler. Lübnan ve Suri. yede, şoförlerin gayet hususi bir vaziyetleri ve mevkileri vardır. Zira, Fransız mandası altında bü- Yunan Lübnan ve Suriye bül metlerinin demir yolları çok az- dır. Bir Fransız şirketine ait bu- Iunan mevcut tren yolları, Ha - lep - Beyrut, ve Halep - Şam hat- larından ibarettir. Bu mecmuu, bin kilometreyi bile geç- mez... Bu tibarla, şehirleri birbiri- ne, tren hatlarından ziyade, asfalt yollar bağlar, Memlekette, 3000 kilometre - den fazla asfalt yol O mevcuttur. Ve kazalar arasında, iyi açılmış $0- seler vardır. Bu yüzden, buralar- da, otomobillerin (ehemmiyeti, kıymeti ve vazifesi büyüktür. En az üç milyon nüfusa malik bulu - nan Suriye ve Lübnan ülkesinde 20 binden fazla otom: mevcut fur, Bunl 1000. beş bin tanesi kamyon, on üç bin tanesi de kiralk binek arabular: - dır. Bütün bu arabaların gündelik hatların ânesi . hususi benzin sarfiyatı yirmi beş bin te- nekeyi geçer. Bu yüzden, memle- ket servetinin mühim bir kısmı - Avrupa ve Amerikaya gitmiştir. Suriye ve Lübnandaki benzin şir- ketleri, evvelce benzinin tenekesi. Bi kırk franga veriyorlardı. Sim - di: “«— Harp tehlikesi var!” dedi- ler, ve bir haftadanberi, benzinin tenekesini «lll franga satmağa baş ladılar. Halbuki, soförler, bu zam- ma dayanamadılar, ve grev yaptı- lar, Grev devam ediyor: imdi, bu grev devam etmek tedir. Otomobil gürültüleri, otomobil seyrüseferi birdenbire kesildiğinden, memlekette acayip bir sessizlik ve hareketsizlik hü - küm sürüyor, Halk Ecnebi Şirketlerin Fiyat Oyunlarına Karşı Koymak İçin Grev Yapıyor Vatani Partisi Reisi Haşim El'Attasi ve bir kısım Vataniler Vataniler eski âli komiser De Suriye hâdiselerinde vaktiyle sık sık ismi geçen kumandan Kole Bu sayede, şoförlerin de ziya < olarak, memleket, her geçen de elli bin lirasının harice git- esinden kurtuluyor. Şimdi, şir - ketler, her tarafa baş vuruyorlar, hatlâ hükümetin müdahalesini is- tiyorlar. Fakat şoförler, benzin fi- yatının eski haddine indirilmesin- den başka hiç bir teklife yanaşmı- yorlar, Ve cemiyetlerinin yardımı sayesinde dayanıyorlar. Sorunda, işin yine Şirketlerin mağlübiyetiyle neticeleneceği mu- hakkak gibidir. Bu grev, yalnız demiryol ida- Tesinin işine yaradı, Eskiden bom- boş gidip gelen trenler, şimdi hın- rada da üç jandarma âsayişi te- mine ve posta pullarının satişi bütçe açığını kapatmiya yetiyor. 1712 de İlechtenstein hanedanını kuran Prens Jean Adam halka hi- taben neşrettiği bir beyannamede: “Hak ve adalet esaslarına daya” nan hükümetimiz, sancağımiz al- İma sığınan tebaamızın saadetini kıyamet kopuncaya kadar temine çalışacaktır.” demişmiş, Ümit ede- Jim ki bu kıyamet ne Liechtenste- İn'liler, ne de başkaları için yakın- da zuhur edecek değildir. Dünyanın en küçük cümhuriyeti D ünyanın en küçük cümhuri- yeti ise İtalyada Apenin dağları arasına sıkışmış bulunan San Marino'dur. Burasını milâdın 700 sonesinde o Dalmaçyadan ge- Jen Marinus isminde bir papas kurmuş, o zamandanberi bu mem- leket bütün muharebelerden, isti- lâlardan uzak ve daima hürriyete bağlı kalmış. Liberta sözünü San Marinoda her yerde, duvarlarda, heykelleri üzerinde, parasında ve pulunda görürsünüz. Bu hükü- metçik te pulları sayesinde mü- him bir varidat temin eder, fakat bütün bu cücelerin en zengini iç- lerinde en bücürleri olan Monako Prensliğidir. Mesahası bir buçuk kilometre murabbamı geçmiyen bu prenslik hudutları içerisinde bir altm membat ele geçmiştir. Bu kaynak Montekarlo kumarha- nesidir. Prensliğin 20 milyon frangı bulan bütçesinin yedi sekiz milyonunu Montekarlo gazinosu, üst tarafını da buraya gelen ecne- bilerden alınan vergiler, pul, re- ji, gümrük ve posta varidafı te- min eder, Monako XII nci asırdan- beri Grimaldi hanedanı tarafın- dan idare edilir, Bir aralık Fran- saya geçmiş, bir zamanlar Şardin- ya krallığınm himayesine kon- muştu. 1860 da Nis Fransaya geç- tiği vakit Monako da İtalyadan ayrılmış ve her taraftan Fransız topraklart ile çevrilen bu - Prens- lik daha ziyade Fransa nüfuzuna irmiştir, Bugün postasını, güm- rüklerini ve demiryollarını Fran- sr İdare eder. Monakonun zabit ve nefer 180 kişilik birde ordusu vardır. Dünyanm en süslü ve en iyi giyinen askerleri Monako or. dusunda bulunur derler. A e Martel ile beraber cahmç doluyor: Şoförlerin başına patlayan bu musibet, trenlerin ba- şına bir devlet kuşu gibi konmuş oldu! Siyasi hareketler artıyor: B ugün biraz da, Suriyenin si- yasi vaziyetinden bahset - mek istiyorum: Suriyede eskiden, particilik tamamen (yayılmış de- ğildi. Bilhassa Halep ahalisi, sade- ce ticaretle meşguldüler. Ticaret- lerini yürütmek için her (o çareye baş vururlardı. Dünyanın her kö- şesinden mal getirirler, mahsulü di istedikleri yerlere satarlardı. Fa - kat memleketin iktisadi vaziyeti bozulunca, ve bir çok bankerler iflâs edince, sıkıntıya düşen halk, | siyasi hareketlere karsı alâkasını arttırdı, Şimdi, iki yıldanberi, Su- i riyede siyasi hareketler çok hız - lanmış bulunuyor. O kadar ki, bu- gün Suriyede hamallar, çöpçüler bile siyasetle meşguldürler. Şimdi. memlekette siyasi hava, oldukça karışmış görünüyor. Eskiden mem: lekete hâkim olan Vatani partisi azaları, şimdi her tarafta hücum - lara uğruyorlar. Bu da, evvelce de j yazdığım gibi, kendi hatalarınm tabil bir neticesidir. Sanıldığına göre, Fransızlar, | Suriye ile, Suryelileri hoşnut ede- | cek bir muahede imzalayacaklar, fakat Vatanilerle katiyen anlaşmı yacaklardır. Çünkü, Vatanilerin, halkın gözünden düştüğünü anla- mış bulunuyorlar. Eğer, bu ay s>- nunda Paristen dönecek olan Âk | Komiser, hükümete müsait şartlar / teklif ederse; hilkümet reisikârda kalabilecek, ve milleti selâmete sevketmek 'imkürun: kazanmış ola- caktır. İ Fakat eğer şimdiki hükümetle, Fransız Âli Komiseri anlaşamaz - | larsa, hükümet ( devrilecektir. O İl takdirde, Fransa, Suriyeyi, doğru- | dan doğruya idare etmek mecburi. yetinde kalacaktır. Ve bana-kalır. | sa, buna mecbur kalacağı günden | itibaren huzursuz kalmayı da gö- ze almış olacaktır! ğ Yaşasın Türkiye, * yaşasın istiklâl: medin mevlüt (günüydü. Mevlüt Camii Ömerde okundu. O- rada Âli komiser, (o Cümhurreisi, bir çok kumandanlar, büyük me « murlar, müftüyü tebrik ettiler. Ge i lenler, izciler, ve askerler tarafın. dan o selâmlanıyorlardı. £ Fakat Türk konsolosu Falk Zihniyi, sada askerler ve izciler değil, halk da selâmladı. Hattâ Türk konsolosu, otomobilinden müftünün yanına, ve camiden de tekrar otomobiline kadar, eller üzerinde taşındı O sırada ahali: “— Yaşasın Türkiye, 1 “— Yaşasın istiklâl..,, diye hay kırıyorlardı. 1 Bu heyecanlı sahneleri seyre » den bütün gözler, yaş doluydu! Eşref Kâtip vvelki gün, Hazreti Muham- i ik