6 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

6 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cihat (Boğaziçi) Mustafa (Boğaziçi) TAN SİLDİ Bugün TAN kupası mektep- | liler futbol şampiyonasına Tak- |- sim stadında devam edilecektir. Haftalardanberi yapılan karşı - Taşmalar neticesinde yenilen ta- kımlar tasfiyeye uğradıktan son |Ta geriye beş takım kalmıştır. — Bugünkü müsabakalar fina- |Tistleri meydana çıkarmak nok- —tasından çok mühimdir. ; Büugün Haydarpaşa lisesi - Boğa- i lisesiyle, Işık da - Pertevniyalle karşılaşa- caktır. — Işık - Pertevniyal: galibi doğru - dan doğruya finale kalacak, Haydar- paşa - Boğaziçi galibi.de hafta orta- |sında İstanbul lisesiyle oynayacak - 'tr_ " | Fikstüre nazaran finalin 13 ma- yısta yapılması icabetmekteyse de cvvelce bildirdiğimiz gibi 19 Mayıs Atatürk gününde oynanması ihti - mali de vardır. Boğaziçi - Haydarpaşa Günün en mühim — karşılaşması oğaziçi - Haydarpaşa arasında ola - /|caktır. Her iki takım da şampiyona- 'nin en kuvvetli namzetlerindendir. -Bu müsabaka şampiyon takımı yüz- “de yetmiş belli edecektir. — Boğaziçi lisesi akımı değil liseler arasında İstanbul — klüpleriyle boy |Öölçüşebilecek bir kuvvettedir. Ara - larında Cihat gibi milli takım safla- nda yer almış, Bülent gibi Fener- bahçe birinci tâkımında oynamış ve —daha bir çok kıymetli oyuncular bu- - lunmaktadır. Haydarpaşa lisesi takımına gelin- |— ce; Haydarpaşa takımı da en mun - dazam çalışmış bir takımdır. Onların in arasında Fenerbahçe birinci ta - dan Fikret, Beykoz birinci ta- :hmmdan Gazenfer, Galatasaraydan Eşfak gibi oyuncular vardır. Yalnız Eşfak liseler şampiyonası başladık - n sonra Haydarpaşa lisesine girdi- için oynamamaktadır. |- Haydarpaşa lisesi geçen — hafta Hayriye lisesine karşı yaptığı müsa - akada birinci devreyi 2-0 galibiyet- İe bitirdiği halde ikinci devre iyi bir oyun oynayamadı. akat takım şuur- Ja oynayan, anlaşmış bir takımdır. — Boğaziçi lisesi oynadığı oyunlarla büyük farklar kazanmıştır. Ve iyi lıştırılmıştır. Mektep — idaresinin ; ;Rıpora verdiği ehemmiyetle mütena- /— sip bir şekilde hazırlanmıştır. Müsa- — bakanin çok çetin ve zevkli olacağın- /(da şüphe yoktur. Işık - Pertevniyal — Bu karşılaşma da zevkle seyredile- -— bilecek bir oyun olacaktır. Işık lisesi şampiyonanın en kuvvetli takımla - yrından birisidir. Kuvveli bir müda - — faa, şuurlu oynayan bir muavin, atak — bir hücum hattına maliktir. Müdafaa hattında Galatasarayın en kıymetli Şgıyı:mculaı'ıudan Salimin bulunması uvvetini ortaya koyacak mahiyet - ıu Ş -MÜSABAKALARA BUGÜN TAKSİMDE -DEVAM EDİLİYOR Bugünkü mektepliler maçında oyntyacak olan genç oyunculardan üçü Pertevniyal bugüne kadar şampi- yonada çok güzel maçlar yapmıştır. Cüssesiz oyunculardan terekküp et - mekle beraber şuurlu ve enerjik bir takımdır, Bütün maçlarını enerjile- riyle kazanmışlardır. Bu müsabaka- nın hasmına nazaran daha kuvvetli olan Işık lisesi tarafından kazanıl- ması ihtimali daha kuvvetlidir. İstişare Heyeti Âzalığı Şahsi meşguliyetin çokluğundan dolayı Beden Terbiyesi Merkez İsti. şare heyeti âzalığından istifa etmiş olan Sinop Saylavı Cevdet Kerimin yerine Başvekâletçe Aydın saylavı Adnan Menderes intihap edilmiş ve keyfiyet Umum Müdürlüğe tebliğ o- lunmuştur. GAZETELERLE ŞAKALAR Kurusıkı Yazan: Naci SADULLAH lman Hariciye Nezaretinin e - mellerine hizmet etmekle mü- kellef olan bir gazete var. Adı: “— Diplomatische Korrespon - denz” dir! Bu gazetenin son nüshasında, Türkiyeden bahis bir yazı intişar et- ti. Fazla kurnaz bir diplomat lisanil: yazılamamış olan bu makale, hoşu - muza gidebilecek hiç bir mana ifade etmiyor. Bu makaleye göre, biz, siyaseti - mize tehlikeli bir istikamet vermeğe teşvik olunuyormuşuz. Halbuki hbiz, Boğazların, rüşvetle kandırılmaz bir bekçisi kalmak mecburiyetinde imi- şiz. Türk hükümeti düşünmeliymiş ki Boğazların kapılarını, bir nebze ara- hk bırakmak, çok tehlikeliymiş. O kapıyı bir kere açtık mıydı, bendler yıkılmış sayılırmış, ve biz artık sula- rın hü durdur şız! Bu itibarla Türkiye kendi - sine — yapılan telkinleri, açıkça reddetmek mecburiyetindeymiş. Yok sa, âkibet vahim olurmuş!” Görülüyor ki, bu makalede aşi - kâr olan basit kurnazlık, bir kandımağa yetebilecek bile eksiktir. Sanki bu milletin siyasi istika - meti, dümensiz yelkenlilerin rotası gibi, teşvik rüzgârlariyle değişiyor - muş. Sanki biz, Boğazların kapısında, eski köprü kolcuları gibi, rüşvet pa- zarlığına girişmişiz. Sanki bizi aldat- mağa çabalayanlar varmış. Sanki biz, bize uzatılacak hiç bir eli sıkmama- ğa mecburmuşuz, Ve sanki bu muhayyel mecburi- yete itaatkâr davranmazsak, bend - ler yıkılacak, yurdumuzu, önüne set çekilmez tufanlar basacakmış! Hiç şüphe yok ki, bu millet bugün, bu kabil tehditkâr imalara gülüm - el Wuhımı bulunu - D ki © makale, va - tandaşlarımın dudaklarında müsteh- zi bir tebessümden başka hiç hir 4| bırakmadı: Fakat, bana yegâne hayret ve - ren nokta, bu makaleye, bazı refik - lerimizin sayfalarında verilen mevki oldu. O reriıcrımlz, maalesef, birin- ci sayfalarının baş sedirlerine yer - leştirdikleri bu makalenin aşikâr ga- yesine âlet olmak gafletine düştü - ler!.. Bir tek mütalea ilâve etmek lü - zumunu bile duymadıklarına — göre, bir kaç parlak cümlenin dibinde sı- rıtan hakikati okuyamamış bulun - maları, hayret verici bir dikkatsiz - liktir, sanırım, Dün, bu dikkatsizlik yüzünden, Alman Hariciye Nezare - tinin fikirlerine tercüman olan refik- lerimize, kendi adlarından fazla ya- kışağilecek isim de şuydu: “Diplomatiseche Korrespondenz!” çocuk mıktardan Külâhını mı kaptırdı Bizim gazetenin evvelki günkü nüshasında, Feleğin fıkrası da, sene- lerdenberi ilk defa “kılişe” halindeki meşhur başlığından mahrum olarak intişar etti: Acaba zavallı Felek, külâhımnı kanp —— 6-5-939 ——— Tehlil ve Tenkid KİRALIK KONAK Yazan: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU Basan: Remzi Kitabevi N ur Babanın bir zamanlar bütün memleketi kaplayan şöhretine ortak ol- mak üzere ortaya sıkarılan Kiralık Konak o maksadı tatmin etmekten çok uzak kalmış ve hususi bir re- vaç temsil etmiyen eserler arasına karışıp unutulmuştu. Nur Baba, Atatürkün takdirini kazanan eser- lerdendi, hattâ edebi bir müsaha- be sırasında Ebedi Şef, Nur Baba romanından içtimai hakikat çıkara- rak onun -velvelesizce- neşrini me- bus baş muharrirlerden birine tev- di ve o da bu vazileyi bana havale etmiş idi. Ortada Atatürkün dikte ettiği notlar da vardı. Ben bu not- lardan ve baş müharririn izahla- rından edindiğim fikirle Atatürkün Nur Baba mevzuundan çıkardığı hakikati - ki mülga tekke hayatile tereddi etmiş cemivet hayatı arasın ki münasebetleri tahlille başlıya- rak milletin nürlu bir şuura nasıl kavuşabileceğini teshit etmekle ne- ticeleniyordu - uzun bir makale haline koymuştum. Bu vâkıa, Nur Baba romanı için sönmez bir şeref halesi teşkil ediyordu ve edecek- tir. Fakat Kiralık Konak, böyle takdirler görmek hir vana drrerm dar roman çerçevemiz içinde bile görülür veya sezilir bir sima belirt- miye muvaffax olamadı, sönük kal- di. Gerek mevzu, gerek hissettir- mek istediği tez bakımın- dan Nur Baba ro- manı ile kıyas ka- bul etmiyecek ka- lar üstünlük taşı- yan “Kiralık Ko- nak”ın - eski harf- lerle - basıldığı vakit büyük bir rağbet görmemesi acaba nedendi? Biz bu suale kısaca “mevzu geniş, karışık, çerçeye işe dar, dağınık” cevabını vereceğiz. Çünkü kıymetli edibimiz Yakup Kadri Karaosman oğlu Kiralık Ko- nakta Osmanlı cemiyetinin ne su- retle inhilâl ettiğini, zincirleme inkılâplarla muhtelif torbiye sis- temlerinin yarattığı kargaşalık a- rasında o inhilâlin nasıl bir izmih- lâle müncer olduğunu tebarüz et- tirmek istemiş, fakat - bir kısım tahlillerde gerçekten büyük bir kudret gösterdiği halde - o emeline tırdı mı dersiniz? -dediğimiz gibi - çerçevenin dar- Bugün, Edirnenin Sarayiçi mesi- resinde Türkiyenin en büyük yağlı güreş müsabakaları başlıyor. İki gün sürecek olan bu güreşlere deste, kü- çük orta, büyük orta, başaltı ve baş olmak üzere yüzden fazla pehlivan iştirak etmiştir. Bu sene güreşlerin bir başka e- hemmiyeti daha vardır. Bu güreşle. rin galibine verilmek üzere Başve- kâlet Beden Terbiyesi Urnum Mü- dürlüğü bir altın kemer yaptırmış- tır. Evvelce de yazdığımız veçhile her sene Türkiye başpehlivanı olan yiğitin ertesi senenin galibi taayyün edinciye kadar elinde kalacak olan, bu kemeri bu sene Beden Terbiyesi Genel Direktörü General Cemil Ta. Kırkpınar Güreşleri Bugün Başlıyor leketin verdiği ehemmiyeti bu su- retle tebarüz ettirmek istemiştir. Büyük pehlivan neslinin son evlâ- dı olan merhum Kurtdereli namına izafe edilmiş olan bu kemer, Kırk. pınar güreşlerine büsbütün ayrı bir milli karakter ilâve etmiş, âdeta o- nun galibine nim resmi bir vasıf vermiş oluyor. Türkiyede her sene 1800 yerde yapıldığı, istatistiklerle sabit olmuş olan ve kimseden bir teşvik veya tazyik görmeden inkişaf etmekte o- lan bu milli spora karşı Beden Ter. biyesi Umum Müdürlüğünün göster- diği bu alâkayı cidden takdir eder, Umum Müdürlüğü bu kıymetli alâ- kasından dolayı tebrik ederiz. Spor, işte böyle teşvik ve himaye hir bizzat götürmüş ve bu işe mem- olunur. Yazan: M. Turhan TAN lığı yüzünden erememiştir. Eseri halkın rağbetinden - o za- manlar - uzaklaştıran ikinci bir sebep te bazı tasvirlerin tabii gö- rülmemesidir. Meselâ romanın â- deta mihverini teşkil eden Naim Efendi biraz “gayri tabii” olduğu gibi onun mensup olduğu redingot nesli de, Osmanlı cemiyeti içinde üumumi hayatın mümessili sayıla- cak bir kuvvet ifade etmez. İstan- bolin neslinin de ayni kuvvetsiz- liği taşıması gibi.. Gerçi Abdülme- cit devri ile Abdülâzizin son yılla- rını, Abdülhamidin bütün saltanat devrini ayrı tulmak lâzımdır ve bu lüzumu ifade ederken Yakup Kadri, gerçekten güzel bir şekil bulmuştur. Lâkin bu şekil, o im- paratorluğun umumi hayatını iha- ta edecek kabiliyette değildir. Ya- ni İstanbolin giyen rical *le redin- got giyen rical arasında telâkki ve görüş farkları çoktur. Fakat o ri- ' cal, imparatorluğun idaresini tem- sil eden kimseler olup milletin, da- ha doğrusu imparatorluğu teşkil eden milletlerin fikri ve ruhi ha- yatlarile alâkaları yoktur. Osman- Irlar kavuk devrinde ae iseler, fes İstanbulda bir zümredir ve impa- ratorluk ta terbiye telâkkilerinin, fikir değişikliklerinin Tnerkezden muhite yayılmaması, kütleler ara- sında tecanüs husule gelememesi ve bu fecanüsün hattâ payıtahtta temin olunamaması yüzünden bat- mıştır. kuyucular işte bu hakikatin eserde canlandırılamama- sından muğber ol dular ve Kiralık Konağın ihtiva et “iğA edebi, tahlili “üymetlere sadik kalmaktan çekin- diler. Muharririn evliya ve enbiyaya Radiyallahü- anh denildiğini söyliyecek kadar gafletler göstermesi, bir çok şive- sizlikler yapması bazan da cümle teşkilâtında lâübali davranması da eserdeki kıymetlerin kavranmasını! güçleştirmiş olsa gerektir. Çünkü Radiyallahüanh tabirinin evliya için de, enbiya için de kullanıl- mıyacağını bütün tahsiliniKahirede yapmış olan bir Türk muharririnin mutlaka bilmesi lâzım gelir. Bu gi- bi gafletlerin ne ehemmiyeti var, denmesin. Okuyucu hassastır ve bir zuhulü suç sayacak kadar da bazan insafsızdır. Onun için eserin yeni harflerle basılışında nâşirin, yahut musah- hihin bu noktalara dikkat etmesi icap ederdi. Halbuki eski harfler- le basılı nüshadaki lâübalilikler ayniyle duruyor. İşte size bir kaç örnek: 1 — “Seniha bıyık altından gü- lerdi — S: 12,,.. Bir kızın veya kadının bıyık altından güldüğü- nü söylemek onların dudakları üstünde galiz bir gölgenin ka- rarıp durduğunu okuyucuya ta- hattur ettirmek değil midir?... Edebi bir eserde bu tâbir mut- laka erkeklere tahsis edilmek ve kadınl gizli g iş- leri de “sinsi sinsi gülerdi,, gibi bir biçimde ifade olunmak ge- rekti. 2 — “Lenfavi, lâkayıt bir ta- vırla tuvalet masasının önüne yaklaştı,, — S: 17). Buradaki lenfavi kelimesi ne mânadadır? Son Hafta Içinde Çıkan Kitaplar Kansız ve zayıf demek mi?.. İ- fadenin seyri hiç te bu mefhu- mu kabul ettirmiyor. Ettirse bi- le tavrın lenfaviliği hoşa gider bir tavsif değil. (Asabi tavır) a bakıp bu tavrın ihtiyar edildiği belli ise de yarın başka birinin safravi, yahut demevi tavır tâ- birini kullanmasına imkân ve- rilmemek için bu tervicin na- hoşluğunu kabul etmek mecbu- riyetindeyiz. 3 — “Öyle bir rezalet ki Haru- nun hazinesi olsa örtemez,, — S: 29,,. Söylemiye hacet yoktur ki bu ibarede yer alan Harunun doğrusu Karun olacaktır. Çün- kü Şark mitolojisinde büyük servet sahibi olarak Karun gös- terilir. Ben, ibaredeki hatanın mürettibe ait olduğunu düşün- medim değil, Lâkin Evliyaya ve enbiyaya “Radiyallahüanh,, diyen mıılını'rirın Karunu da Hakin p ş & gördüğümden keyfiyeti kaydet- mekten kendimi alamadım. Bu gibi zühuller, dikkatsizlik- ler eserde çok. “Râşedar,, gibi ye- ni harflerle ve şmidiki dille oku- nup anlaşılması güç tâbirler de pek fazla. Y e Fakat Yakup Kadrinin tasvir kudreti, bütün bu lekeler arasın- da kir kabul etmez bir nur gibi ah yor. “Onun ıçln okuyucuların 'ede: bi tecessüslerini kiralık konakta bir kaç saat dolaştırmalarını tav- siyeden çekinmiyeceğim. Çünkü çekilecek zahmeti bol bol telâfi e- decek kadar kıymet bu eserde vardır. J KADIN KALBİ Türkçeye çeviren: HAYDAR RİFAT Basan: İkbal Kitabevi K adın kalbi?.. Bu, yakın za- mana kadar “muamma,, sa- nılıyordu, uzun itinalarla tahlil edilmek isteni- liyordu. Fakat muvafifakıyetli neticeler elde e- dilemediği de i- lân edilip duruyordu. Geçen asrın ikinci yarısında Avrupa ediplerini candan oyalıyan bu mevzu, yir- minci asrın ilk yıllarında bizim di- yarın muharrirlerini de meşgul et- miye başladı. Kadın kalbi için bir hayli yazılar neşrolundu. Saffet Nezihinin o isim altında çıkan bir romanı bizde “Kadın kalbi,, ne na- sıl nişter sokulduğunu gösteren ilk edebi vesikalardandır. Kadınla erkeğin ayni hamurdan veya çamurdan . yaratıldığı ilmen de tahakkuk ettikten ve erkeğin gerine kadının ikamesi imkânları anlaşıldıktan sonra (Kadın kalbi) edebiyat bakımından — kıymetini kaybetti, Şimdi kadın, kalbinden dolayı değil, hayatta oynadığı rol vesilesiyle tahlil olunuyor ve kıy- met alıyor. Onun için Haydar Rifatm A. Çehof külliyatından seçip tercüme ettiği (Kadın kalbi) ni görünce, es- ki davanım yenilendiniğini zannet- tim, doksan altı sayfadan ibaret o- lan eseri hemen gözden geçirdim. İki ayrı hikâyeden terekküp eden bu küçük eserde gerçi kadın kal- bi yok. Fakat güzel tahliller var. Okuyanların hayli mahzüz ola- caklarını umarım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: