Türk Safosunun dayak” TEFRİKA No. 2 İC Davetçi Güzel Bafa idi Yaptığı Tesirden Emin, "Oh, Ded , İtalyanca Sizin Ağzınızda Enikonu Musiki ygie pılmış iki heybetli kuvvet âbide- sine benziyen Türkleri kend iddet içinde Türk- acısını yalayıp gideriyor gibiy kasını çıkararak yerlere kas dar eğilmiş. biraz'da helucana kür pılmış olen tere bir türkçey Bafanın sözlerini tereümeye yel tenirken, sergi sahibi iki Türkter biri kumaş topları arkasından #- yağa kalktı, omuz başına çıplak kollarından birini tercü - üne doğru uzattı, nefis italyanca ile onu türkçeye gadretmekten alıkoydu: gülünç hulüs çakmak in Korfo valisi Sin nyorita Agrip- nında sergi ku- elçi şerefine manın y bir — Sus, dedi, biz senin belki senden daha iyi italyanca bi- liriz. Onun için türkçeyi bhırpala- maktan vaz gel, bizi küçük hanım- la başbaşa bırak. Ve yüzünü Bafaya Üç beş gizli keli tediğimi söyleyin Yalnız saygı i de gtir- mek insan kılığında çelikten ya- , sevgi ilâve etti: e #eereaeeerereaeereraaeeseeseaeaeaeeasasesareseeeaseee j ; j * »s** Yazan: Kerime Nadir e kadar öfkelenseniz haklısınız Beyim. Fa- kat ne yapayım?.. Benim gibi bir budala herifin ipiyle kuyuya inilir mi?.. — Öfkelenmek neye yarar?.. mâ hiç gelme: nim aklım baş — Yal. Mektupta vardı?.. — Ne haberi be adam? Mektubu okuyamadım ki, felâketten, saadetten haberim olsun!,, — Vah vah!,. Neden? — Canım gönderdiğin şeyin ne şekilde olduğunu bilmiyor musun? — Bir zarfın — Sen hakikaten sersemin biriymişsin.. şu mektubu gör de anlal.. Cebimden çıkardığım zarfı uzattım. Elini sür- mekten korkar gibi geri çekildi: evcenizden ; gelmiş namahrem bir mektubu ne sıfatla okuyabilirim... Estağfurul- lah... (Şerif benim karımı boşadığımı bilmiyordu.) Haydi canım!.. Okusan. zaten ne anliyacak- Görmüyor musun, bütün yazılar silinmiş!.. — Ha a a a a!.. Şimdi anladım işi! — Çok şükür!.. Bu neden böyle oldu?. — Tabii sebebi var efendim.. Sebebi var. Bakı nız anlatayım; Altı kişiden mürekkep bir sıhhiye frezâsi bir gece nakledildiğimiz kıtaya iltihak için yola çıkmıştık. Gece son derece karanlıktı. Önümüzli görmeden rastgele yürüyorduk... Iki dağ arasındaki dar bir geçitten geçerken © birdenbire ayağım kaydı ve epeyce yüksek bir irtifadan pis bir Yalnız, aklın başı- daha iyi olurdu. Çünkü bu dela be- dan gitti... bir felâket haberi filân mı zelliğine hayran etmek için gözlerine azami mikyasta bır tebessüm, dudaklarına öl ık işlemişti nta Türkü sır; bakı ri ve istec korsandık. rahmetli Turgut Rel - sin emri altında iş görüyorduk Yine onunla devlet hizmetine gir- arile o iki (o dik, bir çok savaşlarda bulunduk Fakat reisimiz iki yıl önce Malta- da vurulunca, dünya gözümüze kara göründü. Devlet işinden &y- rıldık, ticarete başladık. Karade- niz kıyılarından aldığımızı Mar- iskelelerinde, oradan topla- Akdeniz limanlarında satıyoruz. Buraya da Halep ala- cası, Bursa dokuması getirdik. Dönüşte ayna, kadife ve çuha &- lacağız. Acaba sen de bizimle alış verişe mi geldin? Deli Cafer, gürler gibi konuş - mıya başlamış, kekeler gibi sözü” nü bitirip susmuştu. Onabu ahenk değişikliğini veren küzük Bafanın büyük güzelliğiydi. Eski korsan o toy kızda saç, kaş, göz, yanak, ağız, diş, gerdan ve endam olarak yanyana gelmiş, temaşası- na doyulmaz.bir birlik vücude ge- tirmiş olan güzellikleri ilkin ay- e. Sinyorina kadar kadar, çevirerek li Günah Bende mi? | TEFRİKA No. pie dereye yuvarlandım. Derenin suyu hayli derindi. Fakat daha fenası ayaklarım bir bataklığa saplan- dığı için mütemadiyen dibe doğru iniyordum. Bs- ğırmağa başladım. Arkadaşlarım yetiştiler ve beni güç halle sahile çektiler... Fakat suyun y Ji kaldığım için iç çamaşırlarım bile sırsıklam ol muşlu. Beş kişi birden üstümü sıvıyarak sularımı akıtmağa çalıştılar.. Lâkin hava dehşetli soğuktu. Tabii elbise de değişemezdim.. Artık karargâha va» sıl oluncaya kadar titredim durdum. İşte sizin mek. tubunuz da cebimde bulunuşordu.. O zaman çama- keyfini bozmuş... Gözlerim dalmıştı. Tamamiyle alâkamı kesmiş olduğum bir kadından gelen bu silik mektup neden beni bu derece perişan ediyordu? Hakikat aranırsa, benim bu satırları okumağa bi- le hakkım yoktu. Onu bana Şerif Erzincanda, yani hiç vakit kaybetmeden getirmiş olsaydı yine oku - madan yırtmam lâzımdı... Lâkin niçin Nüvid bu mek tubun son derece müstacel olduğunu söylememişti?. İçine ne yazmıştı?., Benden cevap beklemiş miydi Of allahım! Beynim, ruhum, hatta bütün vücü- dum kızgın alevler içinde kavruluyor, kavruluyor- du... Düşman ricatiyle “Maslahat,, köyünü istirdat ettikten sonra “Horum” sırtlarına kadar İlerlemiş- tik. Fakat burada Rusların öyle müstahkem mevzi- leri vardı ki, taarruzlarımızın muvaffakıyetle neti- celeneceği umulmazdı, zaten bütün şiddetiyle basan kış bize göz açtırmıyordu. Diz boyunu aşan kar için. de mütemadiven stes vağdırmak ve ates yağmuru TAN rı ayrı, sonra toptan seyrederken garip bir heyecana kapılmış, se - sindeki sort tınnatı derece derece kaybederek âdeta kekelemeğe bağ» Jamıştı. Karakodı da onunla he: bulunduğ: kunuyordu göğüslerini açmaktan çekinmiyen, alev alev tutu gemilerde yan- madan dolaşan, korkunç fırtına- ların akıl alıcı uğultularına ıslık. | İs tempo tutan bu ünlü deniz kurt- bir kızın taşıdığı olgun önünde işte n için lâhavle çekip | Allahın yaratıcı kudretindeki aza metine hayraniyetlerini belirti yorlardı. İlk bülüğ rüyasını sersemleş- belki pek ya- kınlarda görmüş, fakat ezel öle minde olgun kadın olarak yaratı- lp o meziyet sından doğmuş olan Baf. Türk üzerinde uyandırdığı tesiri kavramakta güçlük çekme - di, gözlerindeki bayıltkan tebes- | siimü genişletti, o dudaklarındaki | büyülü duruma çıldırtıcı bir bi - çim verdi, yürümekle süzülmek arasında bir edâ ile deli Caferin yanına kadar sokuldu, en güzel hanımeli çiçeklerinden daha zarif ve daha muattar olan elini kart denizcinin nasırlı parmakları ara- sına bıraktı; Oh, dedi, ne tatlı konuşu - yorsunuz. İtalyanca, sizin ağzınız- da enikonu musiki oluyor. Parmaklarının tutuştuğunu se - zerek kaşlarını çatan deli Caler, onu tashih etti: — Kasırga deseniz daha doğru | olur. Çünkü biz, kelime n gürliyerek Musiki derin in ağ - döküldüğü- 2 — Eksiltme Naf den uzak kalmıya tahammül ede- mediğinden aj tahta bir fi kemle yakaladı, küçük yanına bıraktı; — Buyurun, dedi, oturunuz, siz yakta durdukça bizim yürekleri iz de yerlerinden ayrılıp dışarı fırlamak, karşınızda elpe: di van durmak İstiyor, Önleri bu çılgınlıktan korumak için olsun oturunuz. Bafa, riyal azmetmişti. Venedik Cümhürröisi- le İmüşaviflerinin, © Senatoların Türk elçisine cemile ( göstermek içini ziyafette bulundurmak isti dikleri bu !ki tdeir Türkün se - bepsiz Ve zaruretsiz frenk söfra - sında bulunmayı kabul etmeme - leri pek mümkün (olduğundan kendisi kandırıcı bir rol yapmayı taahhüt etmiş bulunuyordu. Bu rolün kalple ilgisi yoktu, tama - miyle Zekâya bağlı bir iş a, yalandan Balanın edemezler. bir vol oynamıya # yordu, yordu ve yüreğinden değil, bey- ninden emir alan dudaklarile ko- nuşuyordu. (Devamı yar) nda kalmak ne tahammül Mesız bir topçu ateşi düşman mevzilerini şiddetle dö- Züyor, ve biz, piyadeler üzerimizden geçen ve karşı sırtlara düşerek müthiş tarakalarla dağılan obüs ve şorapnellerin himsyesiyle ilerliyorduk. Düşman bu şedit topçu ve piyade ateşi bir müddet tutundu ise de neticede eski hududuna çekilmeğe mecbur oldu. İstihkâmlar kuruldu; Siperlere yerleştik. karşısında Türk-i Yüz başı ağır yaralandığı için ben bölük kumandanlığım yapıyordum. Kânunüsani ayı içinde idik. Kar devam edi fırtınası fasılasız piden göz gözü görmüyordu. Soğuk sıfırdan aşağı kim bilir kaç derece idi Mevzii muharebeler devam ediyor; rüzgürn tusu arasında boğuk boğuk fasılalı ve gayri muntazam piyade ateşleri gündüz yeknasak bir ahenkle tempo r Hududa geldiğimizin dördüncü gecesi idi. Bir sa- atlenberi kesilen ateş tabiatı yalnız fırtınanın forya- dına bırakmış; her tarafta derin bir sessizlik hüküm sürüyordu Zayıf bir lâmba ışığıyla aydınlanan koyuğumun bir köşesine büzülmüş, küçük bir mangal eşkisinde çay yapmağa uğraşan emirberimi seyre dalmıştım. Evet, muhakkük ki, şu zavallı neferi görüyor ve ona bakıyordum. Fakat onun pejmürde kaputunun çamurlu eteklerinde bambaşka bir âlemin geçlires. mi vardı. Birbirine zincirlenmiş yüzlerce hâtıra göz- İerimin önünden bir sinema şeridi olarak süratle ge- çiyor ve beyaz perde makamında bulunan çamurlu kuputta tecessüm ediyordu. Böylece ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Kula ğıma kâh yaklaşıp kâh uzaklaşan bir motör vızıltısı geldi. Emirberim derhâl yerinden fırlıyatak kulak kabartmiştı: — Bir tayyare! Onu süküta davet etmek isteyerek şehadet par > mağımı dudaklarıma götürdüm uğuldayan top sesleri, Lâkin motör sesi 13-4-939 tarihine rast Vekâleti Sular Umum Mü sında kapalı zarf usul! 5 — İsteklilerin teklif mektuplarmı Postada olan gecikmeler kabul edilmez. 4-4-939 Çünkü ASPİRİN” seneler; denberi her, türlü “soğukal: gınlıklarına" ve ağrılara karşı şaşmaz bir il isbat etmiştir. ASP i R i Nin lşacaden ç olduğunu emin olmak'jçin lütfen kasına dikkat ediniz. Nafıa Vekâletinden : Eksiltmeye konulan İş 1 — Büyük Menderes üzerinde Işıklı gölünün sulama suyu iddihar uzu haline konması, keşif bedeli “1133860” liradır. ran Perşembe günü saat 15 de yapılacaktır. 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele yl bayındırlık iş- leri genel şartnames de Sular Umum Müdür! fenni şartname ve projeleri “ ünden alabilirler. " lira mukabi 4 — Eksiltmeye girebilmek için İsteklilerin “47765” lira “80” kuruş- luk muvakkst teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en evvelellerinde bulunan bütün vesikalarla birlikte bir istida ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika alma ayı İbraz etmeleri şarttır. Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye İştirak “820” «ispa TASHİH Gazetemizin 8 ve 24 Birincikânun 1938 tarihli nüshalarında neşredilen || SOVYET SOSYALİST İTTİHADI "URSS,,in FRANSIZCA NEŞRİYATI Serlevhalı ilânda: REVUE DE MOSCOÜU Mecmuasının Senelik abonemanı 2 ve Altı aylığı 1 lira olduğu Yazılacakken sehven seneliği (2.50) ve altı aylığı (1.25) ilmiştir, şeklinde : Tashihi keyfiyet olunur. Derhal mitiralyöz faaliyete başladı. Şimdi dağlar fosılalı fakat sıkı bir mitralyöz ateşiyle aydınlanıp or, karanlık semada sanki yüzlerce dev iri a- rlâ koşuşuyordu. Bu bir Rus teyyaresiydi. Lâ- kin cüretkârlığı şayanı hsyretti, O derece pervasız ca bize sokuluyor, ve hemen kapaklanacakken bir- denbire öyle süratle başinı kaldırıp yükseliyordu ki, adeta bizimle alay ediyordu. Birdenbire müthiş bir infilâk oldu; sanki kâinat çöktü, yıkıldı. Tsyyare yüz metre kadar uzakta, bir tepeciğin üstüne düşmüş alevler içinde yanıyordu. Bu manzarayı yanımdan seyreden onbaşı gülme- başla — Hay sersem herifler hay!.. Fakat bunların mak satları ne idi acaba?,. Bomba atmadılar... Hem tipili hem de zifiri Karanlık bir gecede gezinti olmaz. rinden bir kurtulanı olaydı da tafsilât a bütün sydik... Onbaşı adeta kehanet savurmuştu. Zira projök- ada büklüm büklüm olara cenubu gi doğru sürüklenen bir paraşüt gör dük, Bölü , ime ben kumanda ettiğim için ateş edilme mesi emrini vererek küçük bir müfrezeyi paraşütün takibine gönderdim. Bir saat sörmemişti; det et Yarı donmuş bir halde olan Rus derhal mangalımın başına oturttum. Üzerinde bir parmak kar tabakası hasıl olan kaputunu çıkarmış” t1. Serpuşunu silktikten sonra tekrar başına geçirdi. Bu, uzun boylu, Zayıf yapılı, kumral ve yakışıklı bir gençti. “Emirberime derhal bir çay vermesini söy ledim; ben de karşısına geçip oturdum. Hiç konuşmıyorduk. O kendisiyle meşgul; ben ©- nu tetkik ediyordum. Yüzü çatıktı. Müteesir ve muztarip görünüyordu. (Devamı ver) müfreze esirle birlikte av » tayyarecisini rlüğü Su Eksiltme Komisyonu oda- ikinci maddede varili santten bir e kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mükabilinde vermeleri lâzimdir.