30 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

30 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Görd , Es Şehislimlardan İsmail ©, Asım Efendi, oldukça okur | Yazar, düzgün söz söyler ve hattâ *dcbiyattan da zevk alır bir adam" 4 içük ( Çelehi oğlu, Şehislâm * Zade Abdullah Efendinin çö” 2i ve mahmisi olmakla beraber © Besleğinde hizla ilerliyebilmesi hislâm İsmail Efendiye damat dukan sonra mümkün olmuş” (1120 Hi) de müderris olduğu Balde uzun yıllar sağlam bir bak lâya sap olamadı. Fakat damat © olmaz bahtı açıldı. Yenişehir, sa, Medine, İstanbul kadılıkla- VDI dolaşarak kazaskerliğe ve Nİ- Yet Şehislâmliğa yükseldi. «İlmi yolun İmparatorluk dev- nde son merhalesini teşkil eden © mesnede erdiği vakit dir çole şâ“ İrler kendisine kasideler sunmu” © sanatlı ve sanatsız bir hayli tarih beyitleri takdim etmişlerdi. *mail Asım Efendi koca bir yığın Vücüde getiren bu dilenci eserleri P gözden geçirmiş ve içinden bi- Tİ üzerinde > duralamıştı. Çünkü *0 İyi tarihi bu kasidede görmüş “Ü, bir eksikler. Ayni zamanda 'endi ismi de elifsiz yazılmıştı. Şehislâm, o top top ve tomar t0- Mar şiirlere ehemmiyet vermiye- Pek Yalnız bu kasidenin sahibini huzuruna çağırttız v — Oku bakalım, dedi, şu tarih Müsramıt Perişan kılıklı bir yobazcık olan Bair, tecvit ahengiyle okudu! İsmeli Asım Efendi oldu” müftiy- yülenam “met Efendi pa Asim Efendi bağırdı: i — Be adam, sarığına benziyen dardağan kafanı toplasan da i Âsım İsmail Efendi oldu müfüy- yül'enam Desen ölmaz mıydı? O vakit ta- *ih tara olurdu, benim elifim de Yerine gelirdi. (1) M I'enam terkibinin “A- rap dili kaidelerine göre Yanlış olduğunu nedense düşün- Diyen, fakat ebcet hesabini pek 9ok hasis idi. Çoluğuna çocuğuna, Yisİne uşağına Tanrının her gü“ Nü Oruç tuttururdu, kimseye tek Çe vermezdi, Bu cimrilik yüzün- © başına bir çok şeyler gelmiş VUD onlardan ve pek gülünç olan- dan birisi de şu vakadır: O, heniz Kazasker iken Kpr e bulunan ve parasızlıktan de- ai dökülen uşaklar bir gün baş ia vermişlerdi, hasbihal ediyor- i Se Mevzu, efendilerinin hasisli- Atıp ve hepsi bu mevzu üzerinde 1? ttuyorlardı, ateşli ateşli söY- “Miyorlaraı, . Me devirlerde kazaskerlere uş#k- zenginlik © yoluna gir- kaz kei Çünkü her uşak bir kağ, <di'nin hâmlsi olurdu ve bu Ti haraca bağlayıp az xâamân- Yi sermaye temin ederdi. <i İsmail Asım Efendinin a nda bu yol kapalı idi. Efen- ap, vdllarla — bizzat srlaşıyordu, bi, & Kese kese akçeyi istif edip na Ye koyuyordu, uşakları - di mek imkânı bırakmıyor- Yer ediğimiz gibi kendisi de ihsan ik lame için uşaklar onun konü- N 4 pek züğürt yaşıyorlardı. kapısı ndiye karşı ağır küfürlerle miz dolu olan bu hasbihal sıra- e kâhya mevkiinde bulunan ! öyle bir kaşını çattı; , Ç Arkadaşlar, dedi, ben şu cim- şamdan bir kaç altın sızdira- m. Öbürleri itimatsızlık gösterdiler ir ağızdan bağırdılar: Kabil değil, gökten Cebrail bizim efendiden bir pul ala- İğ z ğ inse maz Kühya rar gösterdi: j sü .. 00 ugu Bir pm Yazan: « | Üç Kişinin Beraber Rüya M. Turhan TAN — Bakın, nasıl alırım. Şimdi önde kâhya, arkada aşcı ve daha geride ahır uşağı yukarı çıkmuşlardı, hasis kazaskerin otür- duğu odaya doğru hırsız adimiyle yürüyorlardı. Kâhya, kapı önünde parmağım duaaklarına götürdü, “susunuz,, dedi ve perdeyi açıp içeri girdiler. Berikiler kulakların perdenin kenarına dayamışlardı, dinliyorlardı. Kâhya, çekmecesinin başında kitap okumakla meşgul o- lan efendisinin tâ yanına sokuldu, etek öptü: -—— Efendim, dedi. bir rüya gör düm. azasker, gözlüğünü alnma kaldırarak mırıldandı: — Hayırdır inşallah. Nicedir gördüğün düş? — Sultanım beyaz bir ata bin- miştiniz. Sırtınızda beyaz bir cüb- be vardı. Büyük bir kalabalık içinde saraya doğru gidiyordunuz. İsmail Asım Elendi için için söylendi: — Beyaz at, beyaz cübbe, bü- yük bir kalsbalık've saray?.. Bun- lar Şehislâmlek alâmetleri. Müm- kün ki şu adam rahmani bir rüya görmüş olsun! Ve çekmecesini beş altın verdi: — Haydi git, dua et Gördüğün düş inşallah doğru çikar! aşıp kâhyaya Kâhya neşeli neşeli çıkarkan aşçı, ihtiyarını kaybetmiş ve he- men içeri girmişti. kazasker E- fendiye heyecan İçinde anlatıyor- du: N — Sultanımı beyaz bir at üstün- desüördünüş beyazı biz CAbbe giy miştiniz, saraya gidiyordunuz! A sım Efendi kaşlarını çattı Fakat tevekkül ve tee gösterdi. “olabilir, bu da görmüş- tür,, dedi, yine çekmeceyi açtı, üç altın verdi, kâhyaya söyledikleri- ni ona da tekrarladı ve gözlüğünü burnuns indirdi. Lâkin bir'gölge- nin yanına dikildiğini sezince-ba- şın kaldırdı, ahir uşağım gördü ve yürütülen hileyi anlıyarak iş bir hiddet içinde bağırdı: Ulun bu düşü sen de mi gör- Seyis, düşünmeden cevap verdi: — Nasıl görmem efendim. Üçü- müz bir arada yatıyoruz!. (9) İmali Asım Efendinin bu tarih pek meşhur olup (Mecmuni Mu- de de yazılıdır. Fekat Yıldız kü- anesnde tasnif ve hifsedilmiş İlmiye Sa Ne pariptir ki orada ken baz şaire yaplığı ihtar mânasız olarak — İsmeil yeklinde yazil- mış görüyoruz. Mısırdaki Düğün Yukarki resim, Misırda geçen haf ta yapılan muhteşem düğündeki zi- yafetten bir Intıbas tesbit ediyor. Prenses Fevziye, Prens Mehmet Ri- xa ve Kraliçe Feride yanyana görü” lüyor. Yandaki fotoğrafta da Kraliçe Fe rideyi geçen 20 kânunda doğan kızı İle beraber görüyoruz. TAN Bugünkü Afganistan Afganistanın S âdabat paktının emniyet, in- sanlık ve sulh yayan mede- ni havasını Himalaya hudutlarına ve Orta Asyaya ulaştıran dostu- muz ve müttefikimiz Afgenistanın, bugünkü dahili ve harici vaziyet. leri İle Sâdabat paktı çerçevesi da hilindeki manasını ve ayrıca Türk ve Afgan milletleri arasındaki dost münasebetlerin inkişaf seyrini izah edecek geniş salâhiyet, hiç şüphesiz Kâbil büyük elçimiz Memduh Sev- kette bulunabilirdi Bunun için, sanat ve fikir âlemi- mizin muhtelif sahalarında kudreti- ni tanıtmış olan tarihei, iktisatçı, içtimaiyatçı ve edip Memduh Sev- ketin bir haftadanberi şehrimizde istirahat etmekte olduğunu nince derhal ziyaretine gittim B üyük elçi mutat nezaketi ile beni kabul edince ilk sua- Hm şu oldu: Sâdabat pokti Afganistanı memnun etmekte midir? - Bu pakt, Ankarada, Tahranda ve Bağdatta olduğu gibi Kâbilde de büyük bir vect ile karşılanmış tır, Gerek siyasi vöresmi muhitler, ve gerekse halk tabakaları Sidabat paktını tamamile benimsemiş bu- lunmaktadırlar. Biribirlerine karşı çok eski ve köklü bir sempati duymakta olan dört milletin de- vamlı müzahereti, dört müttefik devletin her birine olduğu gibi Af: ganistana da paktın çok omükem- mel iş mkân'arını ş tir, Afgenistanın muasir medeni- yette büyük bir rol almağı hem hakkı, hem geniş istidadı Paktın, dost ve müttefik Afgan imil- letinin bu sahadaki temuyüllerine çok uygun bir havası olduğu kabul edilmelidir. — Afganistanın Avrupai mede niyete doğru ilerleyişi hangi mer- halededir? — Evvelâ şutasını Sebarüz ettir- meliyim ki, Afganistanda mil! hükümet te istikbalin şartı yet iyi anlamış bulunuyor. Asya ortasında ancak Avrupalı olmakla yaşanabileceğini anlamış olanların sayısı Afganistanda gittikçe art maktadır. Afgan padişihi 8. M. Zahir Han, münevver bir vatanper- verdir ki, memleketini ve milletini mamur ve müreffeh kılmak için n& lâzımsa düşünmekte ve yaptırmak. tadır. Afgan Padişahı Hazreti Afgan ordusu ve Algı zerindeki devamlı dikkat ve hassa- siyetlerini, Afgan milleti adar Af- ganistan dostlarmın da hayranlık» Ja takip etmekte oldukları muhak- kaktır. Afgan ordusu her gün mo- dern bir milli kuvvet oluyor, Algan maarifine gösterilen dikkat Asya. nın göbeğinde Kâbili münevver bir milli merkez haline ulaştırıyor. Genç ve münevvâr Afgan çadişah- nın bu büyük idezlinde, vatanda larımdan istifade etmek arzusunu göstermiş olması bende hem şah- si bir minnet uyandırmıştır, hem de milli bir mabzuziyet — Afgenistandaki Tütk profe- sörleri işaret etmek İstediğinizi saniyorum. — Evet... Faraza Afganistanda ilk mülkiye mektebi âlisi, tedri: plânı Doktor Fuat tarafından tan- zim edilerek açılmıştır. Kâbil tıp fakültesi, bügün Asyanın en mü- him bir ilim müessesesidir. Muasır medeniyetin büyük idealist: olan Afganistan bununla da kendini tat- min edilmiş addetmiyor. Daha kök- lü bir bilgi istikbali hazırlıyor, vas tandaşlarım, profesörlerden her bi- ri kendi ihtisas sahaları etrafında neşriyata başlamışlardır. : Teşrik hakkında, göz hakkında, inteni has- talıklar hakkında bir çok muazzam ciltler hazırlanmış ve basılmıştır. Geçen hergün, Kâbil, Furs diline vardı. ni ga inin Kâbil Büyük Elçin; Memduh Şevket, Genç gg Bir Zamanda Başardığı Büyük ve Yeni İnkişaf Hamlelerini Anlatıyor Kısa » KE Afgan Hükümdarı 5. M. Zâhir Han cilt cilt muasır İlim kazandırmak“ tadır. B u hali ekemmiydtim size anlatmak için şunu söyle. meliyim ki, Kâbiltıp fakü'tesi kus rulunez dar Af» nistanda Yü» nani ekol hâkimdi. Müsbet' ilin Türk profesörler tarafından ithal erilmiştir ve bu bir Asyada yapılıyor ki, Hindistanda bir Hay- darabat nizamı milyonlar sarfile eski sistem darülhikmeler tesis et- mektedir. Bu geri Hint Müslüma- nınin yanı başında genç Afganls- tanın ne medeni, ne muasır, ne Av- rupaj bir çöhresi olduğunu artik siz kendiliğinizden anlıyabilirsiniz. — Bütze ne kadardır? Bizim paramızla 25 milyon. Fakat bu Afganistanın resmi büt- çesidir ki, teslihat ve Imarat bu- runla yapılmaz. Afganistanda bir ikinci bütçe daha vardır ki, öski deyirde hükümdar hanedanın ha- zineihasşasına ait mühim varidattan teşekkül eder. Amanullahın suku» tundan sonra Nadir Şah, hazinei bassayı lâğvetmiş ve bunun yerine bir devlet hazinesi kurmuştur ki, meclis reisi ile o ehemmiyette şah- siyetlerden mürekkep bir âli heyet israfından idare edilir. — Şur'ada ufek bir istiirat yaps nama müsaade eder misiniz” — Şüphesiz.. — Amanullahım, Afgan milleti ü- zerinde bir tesiri var mıdır? Katiyyen yoktur. Bilâkis, sevilmediğini ve hiç hatırlanmadi- gını size söyliyebilirim. Zira Ama. Bullah değil milletine, bizzat kendi taraftarlarına ihanet etmiştir. Be- ce Sakahın Kâbili zaptından sotra Amanullaha taraftar olanlar Bece Saka taraftarlarını mağlöp etmiş” ler ve tam Kâbile girecekleri sira- da Amanullabın kaçtığını öğrene- rek başsız kalmışlar ve dağılmış lardır. Afgan milleti böyle mühim bir tarihi anda kendi hususi serve. İlini kamyonlarla Kandahara kaçı- ran yareye stlar atlamaz Av. rupayı boylayan Amanullahı unut- muştur uraya gelince Memdım Şev- ketin yüzünde yarı müsteh- zi bir tebessüm dalgalandığını gör. düm — Neye güldünüz? — Bir şey hatırladım da.. — Söylemenizde bir mahzur var mı? — Asla... Efendim, ben Tahran- da idim. Amanullah da meşhur Av- rupa seyahatine çıkıyordu. Kâbilde , —— o zaman sefirimiz olan Tevfik Bey de yanında idi.Tahrana gelmişlerdi. Bir sabah otelde kapım vuruldu. Garson girdi: “— Afgan padişahı. na mücevher getirmişler, dedi. Fa- kat evvel emirde Size göstermek is- tiyorlar.” Afgan padişahına mücevher geti. ren bir adamın bunu bana güs- termek istemesini garip buldum. F değim gün kalpaklı bir Cebinden parma! “ki pırlanta çıkarı akat sebebini merak ettiğim için reddetmedim. Gelsin, Bir dakika sonra odama u- Kafkasyalı girdi. k büyüklüğünde i- p önüme koydu İki, bir hayine değer. “— iye İni benden ne y m bı şu oldu ?., Adamın ceva Eğer siz kefalet —3 ederseniz Af- cevap BİRİ, Fa; ticeye vasi sonra düşünüp ŞU De Tevti ye Kâbil gefirimiz ei de Söyledim, Dedim ki: si vaziyetin € iemleketindeki şah- hafif, barik İ Senin değil. Yükte smi hayre ti geyler toplama- Bu, servetini “ar riyor.,, Nitekim, arı ş t. Gelelim bu, gr 7 iğim de çik- gan Milletinin başını madan. AK zorla çıkmamıştır. bu se Anezilsi sonra Nadir. Han bal umumi bir intihap netie, rafından nde tah ta yükseltilmiştir. derler bir Het Mi umumi rey gibi bir leyh Afgan hanedanının, zena. milletin başında milli bir kei dayanarak bulunmakta olduğu bul edilmelidir. Genç padişah gi tikçe tekemmül etmektedir. Hali, iç Valde Sultana büyük bir bağlılığı vardır ve idare tamamile demokra. tik ve parlamanter sayılmasa bile mutlaka çok hürdür. Afgan kralhı. ğı bir monarşi değildir. Bir oligar. şidir, K ral hanedanı bir nevi âli iş. tişare meclisi gibidir. Bu- nun daha başka türlü olmasını bok- lemek doğru olmaz. Zira Afganiş- tanın bugünkü topluluğu ancak 90 yıllık bir tarihe maliktir. Abdur. rahman Handan evvel bü .nillet, küçük, küçük kavimler halinde ay- rı yaşarlardı. Aşiret hayatından çıkışı, bir merkeze bağlılığı henüz bir asırlık hayata bile malik olm yan bir memlekette bugünkü dev- letin ne büyük nimet olduğunu an- lamak güç olmasa gerek Düşününüz bir kere bundan yir- mi beş yıl önceki Amanullahın ba- bası Habibullah Hanın idaresini, bir de büyünkü idareyi. tabibul. lah Han yanına giren vezirlerinden birinin üzerinde bir kâğıt parçası gördü mü derhal hiddetianir, sopa- sını kavrar ve üzerine sâldırrımış. — Neden? — Neden olacak? Yine bana iş getiriyorlar diye.. Hattâ bu yüzden vezirler meclisi katar verip bir ku- tu yaptırmışlar, emire arzedilecek küğitları onun :çine koyarlarmış. Habibullah oğlunun tahriki ile kat- ledilince bü kütüyu açmışısr, Ne konmuşsa orada bulmuşlar. Meğer bazret, kutuyu bir defa bile açtır- atmış, . Muhterem büyük elçnin münev- ver muhitinden ayrıldığım zaman düşündüm: Yirmi beş yıl önce böyle siyasi bünyesi olan bir devlete değil Zâ- hir Hanın hör idaresi, en mutlak monarşi bile tercih edilir. Müttefik ve dost Afganistana gi. riştiği medeniyet o mücadelesinde daha çok yüksek başarılar temenni etmek için bu fırsattan da istilade etmemiz tabiidir. haneden vİçEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: