12 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

12 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eee e Merkez kazasında her hafta kurulan pazardan bir görünüş AKA GÜNDÜZ — — Yalnızlık denilen görünmez kuvveti kepaze ediyorum! Ve her seferinde başka bir proje uyduruyordu: —- Bir otomobil, bir motör, bir kotra, Kalamışta küçük bir villâ. Taksimde bir apartıman. Soranların heyecanları © kadar azmıştı ki, yirmi beş bin lira ile bunların mümkün olup olmıyacağı- nı sormak akıllarından geçmiyordu. Her gelen bu işten bir “Aziz dostluk, payı isti- yordu. Herkese de az çok bir vaatte bulunmayı cö- mertlik şanından gösteriyordu: Ertesi gün Dadaş geldi. Incekizm sevgili nişanlısı Dadaş. Gürbüz delikanlı İncekızdan daha İnceleş- miş. Benzi sapsarı ve diş etleri kansız. Büyük bir hastalık geçirmekte olduğu besbelli. — İncekız nerede Dadaş! Gözleri dola dola ve iki kuru öksürük arasında haber verdi: — Öleli iki ay oldu. — Şimdi sen ne yapıyorsun? — Sabahları terliyorum, £ akşamları yanıyorum, sonra öksürüyorum! — Çalışmıyor musun? — Sıhhat vesikası istiyorlar, bende yok. Ben de hastane istiyorum ama, o da onlarda yok. — Şimdiye kadar beni niye aramadın? Düzcede Köy Kalkınma Çalışmaları Düzce, 8 (TAN muhabirinden) — Yeni miştir, m köy muhtar seçimi bit Merkezde ihdas edilen köy bürosu emrindeki köy kâtiplerinder stifadeler temin edilmiştir. Köylerde son iki yıl içinde hümmal bir faaliyet vardır. Her köyde “köy tarlaları) ihdas edilmiş, köy sandıklâ- rının varidatı arttırılarak köylü sah gınlardan kurtarılmıştır. Her köye büyük bir ecza dolabı, hamamı olmayanla- ra duş mahalleri temin edilmiş, birer sıhhat korucusu Köy arınm biriktirdikleri pa- ralarla tınaz, misr ufalama, kalbur tayin olunmuştur. makineleri almarsk tir. Üç mm yaptırılan yatılı köy okulları köy çocuklarının ufak bir ücretle tahsillerini tamin etmaje tedir. tevsi edilmiş- kada TAN ... Düzcede son yaptırılan göçmen evlerinden biri TEFRİKA No. öl — Seni çok rahatsız ettik. Herzaman anardık, fckat bir müddet de seni rahat bırakmak istedik. Da- ha doğrusu utaniyorduk, — Öyledir de şimdi niye geldin ? — Bir hizmette bulunabilir miyim diyecektim. — Bilet işini biliyor musun? — Ne bileti, bilmiyorum, seyahate mi çıkacaksın? — Tayyare bileti çarptığını. — İşitmedim kime çarpmış ? — Band çarpmış. Dünya ayaklandı. — Ben Haydarpaşa hastahanesindeydim. Kime çarparsa çarpsin, bana ne? Benim ellerim başkaları- nın ceplerinde dolaşmaz ki. Gerçi adım sabıkalıya çıkmış amma... — Bana ne gibi hizmet edebileceğini umuyorsun? — Uzaktan uzağa kulağıma çalındığına göre son zamanlarda işlerin bozulmuş. Doğru gibi geldi bana. Eğer bozulmamış olseydı evini keyfini bozup bura- lera çekilmezdin. Hizmete gelince görüyorsun ki Az- raile bir iki öksürük borcum kaldı, onları da öksürüp ödedikten sonra... — Öyle şeyler söyleme. Seni Heybeliada sanator. —Lâfı bırak Bayım. Benim düşündüklerim va Ne mi? Şey.. Ben İneekıza bir mezar yaptıracağım. Sorıra Yakacıkta bir oda kiralayıp kuyruğu titretin- eeve kadar orada oturacağım. Bir de sen kalıyorsun, onada az çok... — Hele hele! Sen şair olmuşun Dadaş! — Kuruntu mu ediyorum sanıyorsun? — Söylediklerine bakılırsa başka ne sanılır? — Erzurumdan resmi bir mektup aldım. Şimdi ©- raları imar ediliyormuş. Bir cadde açıyorlarmış. O- rada bir dükkânla bir evimiz kalmış. Belki babadan belki atadan, ne bileyim işte. Benden başka varisi yokmuş. İstimlâk edeceklermiş, bütün müsmelesi bitmiş. Benden vekâlet istiyorlar, Tam değerini vere- eeklermiş. İkisi için bin dokuz yüz papel biçmişler. Şair olmadığımı görüyorsun: Sabıkalı Dadaş hapis ola ola değil: öksüre öksüre akıllandı. Yakacıkla me- zardan artani sana borç vereceğim. Gidereyak bira? rehat edelim. — Ben sana nasıl öderim? — Sen bize verirken “siz sonra bana nasıl ödersi- n127" diye bir şey sormamıştın. Nasıl ödiyeceksin? İş Bankası üzerine bir çek doldurursun! — Adamı güldürme! bizi tanır mı hiç? — İş Bankası mı? Elbet tanıyacağı bir gün gelir. Hey Hocam hey! Düşmez kalkmaz bir sen, bir ben, bir de hacı yatmaz! Türkiyeyi batapu kime çiftlik etmişler ki ona bana etsinler. — Sen çayı görmeden paçaları sıvamışa benziyorsun — İşte evrakı, Bak okü, İnanırsan bana beş on lira ver, Vekâletname çıkaracağım, üst tarafını da paralar gelinceye kadar idare edeceğim. Kime mi vereceğim? Doğrudan doğruya belediye reisine. Başkalarına ver. mek tehlikelidir. Ne olur ne olmaz. Sabıkalı, öksü- rüklü olduğumu duyarsa bizim paraların cicozu çek- tiği gündür! — İçki kullanıyor musun? — Lânet olsun içkiye! Hep onun yüzünden değil mi $u çektiklerimiz ? — Dadaş sen kâmil bir insan olmuşun, — İnsan mı? bırak şu gübreyi! Ben adam oldum 12-3-939 ——-— Radyo Dalgalarınd Benzer Görünmez Bir Hastalık (Başı 5 incide) Havamız hem saf hem sağlam m vidir. Toprağımız mayası olmif topraktır. Böyle bir vatanda fazl bu * aasaraamamamaasasaz, Düzcede Başarılan İşler ARE EZ p endişeye nunla beraber yürümekte olduğU” nu'gördüğümüz bu âfete karşı hf türlü tedbirleri almağa (zengi memleketlerden daha çok mecbi” ruz. Bu tedbirin başında milli fed#" kârlık gelir. Her ileri memleketi? böyledir. Zenginler bol ve halk; kesesine göre yardım eder. Tari * himizde yerleri çoktur; bu gibi s8 hat müesseselerinin çoğu mürüv * vetli şahısların (| fedaküârliklariyif meydana gelmiştir. Sonuncusu M# nisadaki hastanedir. Ben halkla çok temas ettiğim # çin görgülerimden sonra şu kapa * ate vardım: Prevantoryormdan, s8 natoryomdan önce bol dispansef ve hastahane, Veremlilerimizin çoğu yatak * bk hastadır. Prevantoryom bun * dan evvel ve sanatoryom bundsf sonra gelir. Yataklık hastalarımi zı yatırabilmeliyiz. Bir hafta, bi ay, beş ay... Taki ayaklansınlsf” Ondan sonra kendi kendilerini be” karlar ve dispanserlerden yardı görürler. Bü yataklık hastaların da oDğf dokuzu fakirdir. Öteki hastane” haklı olarak veremliyi yatıramt © yorlar. Onun için veremlilere #7 rı hastaneler ister. Bunu ( devl€ bütçesine yükletemeyiz. Bütçeni9 bu faslına cemiyetçe yardım et * mekten başka çare yoktur. Veren” le mücadele cemiyetinin ne yapi” ğını bilmem, her halde çok fayd” lı çalışmalarda bulunduğunu ta” min ediyorum. Bu işte büyük zenginlerimif başa geçmelidirler. Onlardan s0 ra apandisomanlar ve tansiyonö “ manlar gelmelidirler. Bunların 8” kasından da bütün cemiy CA KAUCIMCE Uyap yüzü Her çeşit salgın: hi bir zaferle vatanşümul sıtmağ” yenen sıhhiye teşkilâtımız böy” milli ve müşterek bir rı el“ um olmayabilir, bilk vereme zincir vuracaktır. Biz gazetecilere ve muharrirl€ * re düşen vazife de memlekette y8” van sanat münakaşalarını bırakif” esaslı bir verem edebiyatı yarat” maktır; olanca heyecanı ve lirii ile... Bu gibi işlerde fenni izah mantıki İfade para etmez. Şefksi merhamet ve millet hislerinin h€ yecana gelmesi ve getirilmesi, mi” vaffakıyetin birinci âmilidir. Ne dersiniz üstat? Çok deği fikirlerinizi öğrenmek millet içi? pek faydalı olacaktır. Saygılar. — İncekizm mezarım nasıl yaptıracaksını — Taşçılarda seksen santim genişliğinde, bir buçuk metre uzunluğunda tek parça bir somaki buldum. İp” cekızın sağlığında dudaklarından mendile damlıyaf kunun renginde. Onu sade bir kapak gibi üstüne patacağım. Mermerin üstüne de şöyle bir şey yazdi" recağım: Burada İncekızın yalnız öksürükleri gömü” lödür. Kendisi, başka İncekizlar halinde bu topraği" üstünde dolaşmaktadır. Bana fatiha yollıyacağınıZ ötekilere sanatoryom Yapınız! — Gözlerin yine yaş doldu Dadaş. — İçimin kuruluğunu serinlettiriyorum. — On beş lira versem yeter mi? — Sana da bir şeyler kalacaksa yeter. Kalmıyf” caksa çoktur, Dadaş gittikten sonra içinde ölçüsüz bir neşe peydf oldu. Dostlukları iskandalize edişine utandı, pişme” oldu. İşte bir eski dost ki onu öksüre öksüre ve gö” leri yaşara paşara hatırlayıp gelmişti. Demek ki h*” yatta dostluklar vardır. Ve bu dostluklar kimine ban” kalardan, kimine şirketlerden, kimine de sabıks' Dadaşlardan geliyor. Duvarlar susuyor. Tavan susuyor. saka susuyor. Sokaklar susuyor. £ Kulaklarınds” tansiyon uğultusu susuyor. Oda arkadaşı olan k© puk kuyruklu fındık faresi bile karşı köşeden göf” lerini gözlerine dikmiş, susuyor. — Ben yalnızlığın ta kendisiyim. Şair Kemalettin Ramo'nun bir mısramı hatıri” yor: Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde. Yalnızlığın bir hatıra zinciri her yanını sarıyof” Yalnız bir dağda, yalnız bir anadan doğmuştur. G0 cukluğunu öksüz ve yalnız geçirmiştr. Mektep yıll#f yalnızdır. Atıldığı hayatta yalnız yaşamıştır. herkef” kimsesgiz, yanlızlığın bu tükenmek bilmez dehşeti asıl şimdi hissetmektedir. (Devamı Kafesindek!

Bu sayıdan diğer sayfalar: