Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi : Padişah Vasıf Paşayı Azarlamıştı Beni de Tek Başıma Bütün Mürettebatı, Silâhlı Bir Karakolu Susta Durdurduğum İçin Takdir Etmişti Karakolu terkedip gitmek bü- tün suçu yüklenmek, sonu Yuldiz d rbinde $ k dı istibdat idaresinin bu gibi incel j kavramıştım ben de, alarım ellerimde oradan haberi bekliyordum. Kö- de bir derviş feragat ve £ ülüyle büzülen Vasıf Paşa da anlamıştı. da da ip Zamanın, rpa sardırdığını aralık o da bı aldatıp kara- atlatmak, işi kapatacağını söyliyerek o avutmak hilesin» baş vurmuştu. erek onunla konu. karakolun o koridorundan kulağıma bir çizme gıcırtısı gek Bir dakika sonra da kapınm nde yakışıklı, uzun boylu, ki- inin Nihat bey ol duğunu sonra öğrendiğim, bir mi- ralay belirdi. Vasıf Paşayı teklif. sizce selâmladıktan sonra: Sizi ve Bulgar Sadığı mabey- ni hümayuna götürmeğe Mah. mut beyle memuruz. Buyurunuz Paşa, Dedi. Onlar odadan çikarlarken ben de tabancalarımı yerine koy- muş Ethem Paşanın yaveri Mah- mut beyin önüne katılmıştım. old. şurken di O gece mabeyin dairesinde &a- bahlamıştım. Askeri mektepler u- mumi müfettişi İsmail ve Çerkes Mehmet Paşalar saatlerce beni sor- güya çekmişler, sıkıştırmışlardı. Vasıf Paşa beni karakolu basmak beni karakola çağıran polis Asaf efendi, Paşası gibi ya- Bu namuslu esi gün Ethem Paşanın 0- dasında oturuyor, bu hâdi- seyi bahane göstererek Sereze gön- derilmekliğim için padişah nezdin- delâlette bulunmasını Paşadan rica ediyordum. O aralık İsmall Paşa çok neşeli bir tavırla odaya girdi. Yüksek sesle: — Paşa hazretleri, Şevketmenp, Mehmet Sadıjtın eskisi gibi vazifesile meşgul ok masmı irade buyurdular. Padişa- hımız, dünkü esefli hâdiseye mey- de manevi evlâdı dan verdiğinden ve hele karako- Tun bütün mevcudiyle Mehmet Sa- dığı tutamamak, elinden silâhımı alamamak gibi korkakça hareke- tinden dolayı Vasıf Paşayı şiddet- le muaheze ettiler, Sonunda da bu mın size karşı koyması gerçi büyük bir suçtur. Ancak böyle eli silâhlı kırk kişinizi birden hiçe sa- yan yavuz bir adamı cezalandırıp elden çıkarmak ta bir suçtur. O- nun için Mehmet Sadığı da affe- diyorum, buyurdular, Mesele ka- panmıştır. Sadığı serbest bırakabi- * irsiniz. Dedi, gitti. Gerçi bu hâdisede ben haklıy- dım, Fakat ne de olsa hükümetin, zabıta kuvvetinin şerefi, selâmeti namına cezalandırılmaklığımı ben âciz aklımla takdir ediyordum. Ne yazık ki, padişah hazretleri, beni ve benim gibilerini kendine bir köpek sadakatile bağlamak, i- cabında da düşünmeden, cima dan harcamak için hükümetin, za- bıtanın şerefini iste böyle ciğne- mişti. Her vakit te çiğniyordu. Z Rahattım mânalı mânalı gülerek man su gibi akıyor, hafta- avlar gelip geçiyordu. Sarayın azılı, beli ka- hay sayılı kara ku- akları artık ne yanıma sokulu- yor, me de yoluma çıkıyorlardı. lar, dutları, gündüz vazifemle nevi bir zevk ted 1324 yılı martın, lı bir günüydü. Nazır P; ğim günlük teftiş rap duktan sonra: — Sadık, dedi başkâtibi Tahsin Paşaya git, Bir un emrinde çalışacak» sn. Fakat bir taşkınlık yapıp ta sakın ben ha... Gittim, vszifemi aldım. Aldım amma bu benim yapabileceğim bit iş değildi. Tahsin Paşa, padişahın lisanın- dan bana » kıpkızıl bir bafiyelik teklif etmişti. Başkâtibin söyle- diklerine göre; Selânik'e bulunan gizli ve askeri bir komita Pariste- ki İttihat ve Terakki Cemiyetile birleşmiş. Bunlar arasında padisah âleyhine nifak salıyorlarmış. Mak- mek “yeni padişaha da kanübu © sasiyi ilân ettirmekmiş. Bu cemi- yetin adamlarından piyade yüzha- şsı Besiktaşlı Galip ile âzimi evvel Tatar Fuat, tüccar sıfatiyle İstanbula gelecekler ve buradaki zabitleri (o kendilerile davet edeceklermiş. je Tahsin Paşanın bana ver. diği vazife, bu zabitleri İs- tanbulda bulup izlemek, görüstü- ğü kimseleri öğrenip” gözlemekti. O gün şurada burada dol vakit geçirdim. Gece yarısına ya- kın Ethem Paşanın konağına gi- dip aldığım vazifeyi olduğu gibi söyledim. Paşa güldü ve: — Oğlum, dedi. Gözünü aç. gine girdiğin Osmanlı topluluğ na çok İyi hizmetler görecek bir fırsat geçiyor eline. Evet, fiçüncü orduda bazı hareketlerin sezinlen- diği, isimlerini sana verdikleri za- bitlerin İstanbula gelecekleri ma- beynde, fısıltı şeklinde söyleniyor. Fakat padişah ve bendeleri bu gi- bi şeyleri benden gizlerler. Bu « ceden itibaren bana hiç uğrama $a- kın. Başkâtip Paşanın emniyet ve İ- timadını kazanmağa elinden gel- diği kadar uğraş, bu zabitlerle de & bir taraftan tanış ve onları koru- | mağa çalış. Sana tavsiyem ba ka. | dar. Şayet yine beni görmek. gö- ederse böyle gece rüşmek İcaj arkanı kollıyarak vakti ve önün gel, Haydi bakayım Tanrı yardım cın olsun. Bir hafta sonra, kara Tahsin pa- şaya ben de kara ruhlu bir padi- şah bendesi gibi görünmüş ve bağ kılık göstermiştim. Gelecek zabit- lerle bir münasebet bulup tanış- mak, hattâ içli dışlı ol bera- ber düşüp kalkmak. salâhiyet ve emrini. de koparmıştım. sTbuki milletin bu fedakâr H evlâtlarile ben daha evvel tanısmış, sarayın haklarındaki fe- na fikir ve niyetlerini kendilerine anlatmıstım. Yattıkları Cezayi Bahri Sefit otelinden çıkarmış, kendi odama yerleştirmiştim, Bu mratla sarayın diğer hafiyelerinin | birlesmeğe | bu zabitleri engel olmal lam bir set çeki gi ra da ikisini de karadan Küçük- çekmeceye götürüp trene bindir- miş ve selâmetlemiştim. son faaliyetimden mış, ihtimal de hamle- yanına bile tanımaları, beni bir daha uğratmamıştı ıldız sarayı için için yaniyor, kaynıyordu. İstanbulda bir şok vatan severlerin Jön Türkler- le münasebet suçiyle tutuldukla- n İşitiliyordu İstanbul sokaklarını dolduran hafiyelerin Selâniğe akın ettikleri görülüyordu. Bu zararlı mikropla- rın orada faaliyete geçtikleri. tah- ribata başladıkları söyleniyordu. (Devamı var) Yumurtayı Nasıl Saklamalı ? Taze yumurtanın senasini yap- mağa lüzum yoktur: Onun fay- dah bir gıda olduğunu memeden yeni kesilen çocuklar bile öğre - nirler. Çocukları çabuk ve sağlam büyütmek için yumurin en fay- dalı hir gıda , Zayıf hastalar ve ağır hastalıklardan yeni kalk- mış olanlara, kansızlara kuvvet verir. Bozuk mideler bile, taze yu- murtayı - çiy olmamak şartlie - kolay hazmederler, şekerli hasta- lar için taze yumurta pek değerli bir gıdadır, çünkü terkibi azotlu maddelerle ve madenlerden iba- retlir, Şekerli hastalara dokuna - cak bir şeysi yoktur. Yumurta: yüksek değeri e- zelden heri bilinirken, vitaminler keşfedildkten sonra onun kıy - meti bir kat daha artmıştır. Cün- kil yumurtanın sarısmda A vita- mininden 2500, B, vitamininden 200, B* vitam'ninden 35, D vita mininden de 50 ölcü vardır. Ya - murtanın sarısı piştikten sonra bi- Ie B, vilamininden yiizde 140 öl- <ü nisbetinde muhafaza eder... Vİ- amin cihetinden yumurtanın kında da hiç olmazsa B' vitaminin da 25 ölcü bulunur. Bu da yumur- ta akının pastalarda. hamur tal larında irin yi imtizac ettiğini aplatır: Bilirsiniz ki bu R' vitami. ni yediğiniz sekerlerin viçudunu- za yarıyacak hale gelmesine hiz - met eder. Ancak yumurtanm faydah ol « masi irin taze olması sarttır, Ak- sine gibi, yumurta pek de cabuk bozulur. Onun ince kabuğu dısar. dan mikronların içeriye kadar gir mesine mâni olamaz. Mikroplar da vumurtanın icine girince ora- da kendiler'ne pek hos ve faydalı bir gıda buldukları için hemen gelserek çoğalırlar. yumurtanm bayatını ta zesinden ayırdetmesini elbette bi- lirsiniz: Taze yumurta suyun İçi- ne girince hemen dibe iner ve o- rada yatıverir. Üc, bes günlük o- lunca, suyum dibine gidince ucu- nu birar yukarıya kaldırır, 20 de- recelik kadar bir zaviye yapar. Se i » eli babası ve amasile bir- likte Fransaya gidecekti. çocukluktan çıkmış, fakat, r kız olamamış, cılız, cı - mektepli idi, Siftah İn- giltereden çıktığı için seyahati do- layısile pürheyoc; sevincinden bir se pınıyordu. Annesi zikçe olduğu için tren seyahatinin yorgunluğunu / gidermek Manş denizini geçmeden Dover'de otelde gecelemiye Karar verdiler. O in en uysal mahallesinin en sessiz ve gürültüsüz ote- line indiler. Yekten (hayatla dalıp görmek hevesile yanan kız, böyle a sokaktaki tenhalığı bir ku - kumay gibi maktan pek hoşlanmadı, enikonu mırıldandı. Koridorları Arap saçı gibi dolaşık ve loş bir bina idi. Rahat olması- na rahattı ama banyo odaları pek kıttı, hem öyle olur olmaz köşe ve bucaklarâ yerleştirilmisti ki, ban- yoyu bulup yıkanmak epeyce bir marifetti, Yemek odasında müşteriler ma- saların basına takım takım dizil - mişlerdi. Celia bir köşede oturan dürt beş gencin nazarı dikkatini celbetti. Çünkü kızın seyahat et- mekten duyduğu $ rma renk, gözlerine de canlı bir parlayış vermişti. Celin da yemek yerken göz ucu ile onları kaçamak tan süzüyor, ve birer birer tetkik e- diyordu. İçlerinde benzi soluk, ba- kışı mahmur, gözü kara bir tanesi vardı ki, en ziyade Cella'nın gö - zünü kendine çeken de işte o idi. Kızı enikonu gözden geçirdikten sonra, kara bıyıklısı müstesna, öte- ki gençler yemek atıştırmıya ko - yuldular. İşte onların bu haline Ce- ia cok kızdı. Nevse. kara gözlüsü, bulunuyor ve kuşu gibi çır- .n sıhhati na - Üzere vrthp nc, yanakla kiz günlük olunca ye 45, üc 75 derece aylık yu murta da suyum içinde dimdik du rur. Daha sonra suda yüzer, Yumurtanın, gün geçtikce, , 'nde böyle baska başka va- ziyet almasına sebep içindeki su- yun yavaş yavaş tebahhur ederek yerine hava girmesidir. Hava g'r | dikçe yumurta hafifler ve onun için burnu yukarıya kalkar, Yumurtanın bozulmasına sebep de, onun İçine dışardan hava gir- mesidir. Hava ile birlikte mikrop lar da girer, yumurta bozulur. Banıları insanı zeh'rliyecek kadar tehlikeli olur. Kokmuş yumurta- yı kokusundan anlayıp yememek mümkünse de bazıları hiç koku çıkarmadan da tehlikeli olurlar. Yumurtayı satın sini birer brer m tazelerini ayırdetseniz bile, her - günkü ihtiyaçtan fazla alınen ev- de de bayatlar, bozulur. Hele mut bakta saklanırsa sıcaktan oçabuk tebahhur eder, hava da daha çok girer, ii Taze yumurtayı bayatlamadan, bozulmadan saklamak için pek r usul yumurtaları parşemen tlarına sarmaktır. Bu köğit hem yumurtanın tebahhur etme - sine, hem de dışardan mikronla- rın girmesine mâni olu bir Ütre suya on san ya hir fırça batırıp yumurtaların üzerine sürersiniz. Bu mahlâl, yumurta kabuğunun üzerinde. ki mikropları telef eder, Sonra psrşemen kâğıdı parçalarının da yumurtaya temas edecek tarafla. rma gene mahlülden sürersiniz. En sonra da yumurtayı o kâğıdın içerisine sararak üstünü bir ip - likle bağlarsınız. ice sarılmış, iplik de sıkıca hağlanmısa yumurta hay - Tee gün fazel der. Kabuğun nüz ilâcın dı Belki bilirsiniz onu çiçilecek sula- ra bile katarlar. rım kıza takınış, hiç sağa sola kaydırmıyordu. Kızın içine bu bakıştan hoş bir sıcaklık geliyor - du. Far -arinadan gözleri genç ten tarafa eğildi. Delikanlı gülüm- süyordu. Celia da gülümsedi ve bu tebessümden çok utanarak, birden- bire dimdik bir alâkasızlıkta dona kaldı. | Üminiz yatak odası babasi ve anasınınkirden iki ko- ridor ötedeydi. Pencerelerde tu- Yu, tuzlu deniz havası püfür piifür esiyordu. Kızın gözleri Hemen yatağa girdi havası birdenbire ke: Odanın içi fırma döndü. Bayağı kı- zın göğsüne sıkıntı basıyordu. İlk uykudan sonra uyandı. Susuyor - i, Fakat masa- bir damla yoktu. Kızın bayağı dili damağına yapışıyordu. Surahiye y!. diyerek, geceliği nin üzerine mantosunu geçiriverdi Banyo odasma nasl “gieceğini yatmazdan evvel ada, ul ezber- kana kana su içti ve serin sularla ellerini yıkadı, hattâ birkac kere de suları yüzüne çırpınca bayağı ferahladı. Banyo odasından çıkın- ca kendi yatak odası yolunu tut - tu, Fakat dalgınlıkla geçitlerin s8- yısını unutmuş olacaktı ki, kema- Wi emniyetle “benim odam rek tokmağını çevirdiği kapıyı a- çinca kendini yabancı bir odada buldu. Oren ocağının karşısında duran derin bir koultuktan yemek odasında gördüğü kara bı- yıklı genç ayağa kalktı. Adam bön bön baygın gözlerle bakıyor, Du- dakları da hiç hoşat gi lışık bir tebessümle yayılıyordu. Celis'nın başı dönüyordu, hayre - tinden kendine gelecek yakit bul- madan, adam yerinden fırladı, ka- piya koşup kapınm anahtarını ge- rdi, kitledi. Anahtarı da cebine attı. Cella, bir kâbus gör sanıyordu. Kız, gencin sarhoş olduğunu anladı. âz kalsın ödü patlıyacaktı. Fakat yine bütün kuvvetlerini toplıya - Tak irkildi ve adama hemen kapı yı açmasını emretti. Herif bu se- fer üzerine saldırarak, onu bağrı- na bastı. Kızın büsbütün aklı ba - şından kaçtı. Olanca kuvvetite he- diye» gözü, rukluyordu. Adam onun dudakla- rini arıyordu, fakat kız rını müdeğaa eden bir ana kaplan gibi da r, sille ve tokatlari dolu gibi herifin yüzüne yı yordu. Çabalıya çabalıya | nun yanına yıkıldılar, Orada rafın üzerinde kocaman mav: bir sürahi duruyordu. Herif epeyce sarhoş ol- leri ayıkken © k kadar şid - detli değildi. Bir aralık ayağı kili- min bir büklümüne carptı, N ini kaybetti, Düşmemek için ta “an eli - i. Kız mavi yınca olanca şid- detile herifin başına çarptı. Süra- hi tuzbuz oldu. Başı kansyarak a- dam yerlere serildi.. Korku ve tik- le titreye titreys kiz herifin 1 buldu. sin st başmı aradı. Anahta rtesi günü Cella'nım anası kızan benzini pak soluk ve Sammanlılkama yemle siminli barlar. Ye mekte gö: ni genç delikanlıların masasından ayırmadığı ik! ke TS Bi bakıyordu. Cünkü kara bıyıklı delikanlı masadan eke sikti. O akşam Fransaya seyahat ettiler, fakat kız « iht kili - min özerine serile duran kara bi- yıklı delikanlının o halini hiç unuta madı. ŞA eden seneler. reçme. Çip- ch bir kızken Celia yir- mi altı yaşında erkin ve güzel bir kadın olmuştu. Hindistanda idi, Nişanlanalı ön bes gün Bir gün ay ışığında başbasa vermisler, yı ufak tefo ğu çapra, ri: anlatmak şti, Adam $- çini çekti. “Doverda bir oteldeydi. Bir gece yanlışlıkla odama çok gü- zel bir kız girmişti Ne yaptığın bildiğim yoktu. Zilzurna sarhoş » tum. Kıza sarıldım. Kız başıma b sürahi patlattı. İşte o gün bu gün içkiyi bıraktım. Eğer bu di senin nişanlar isem bu kıza medyunum. Çünkü tepeden sürahiyi çalıp da aklımı baştma getirmeseydi. Şimdiye kada: dolayısile çoktan tan tuna vali ol- muş olurdum.,, dedi. Cc Bird. sırası nişanlısına gs saa, a kulaklarına inanamadı, “O kız bendim!,, diye ba - LE TA ilânları Muhammen bedeli 55000 lira olan 14 adet renleri 20.2.1939 pazartesi günü saat karada idare binasında satın alınacak Bu işe girmek isteyenlerin 4000 liralık punün tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini aynı gün sag komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. t lokomotif ve ya, gön ve- 15,30 da kapalı zarf usulü ile An. tr, kkat teminat ile ka- t 14.30 a kadar Şartnameler 275 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satıl maktadır (72) Üniversite Rek lüğünden: Diş tababeti mektebinde iki asistanlık ve 40 Yuk açıktır. “Daktiloluğu isteyenlerin Fransıze, #anlarından birine vakıf ve tercümeye mük lerin Tıp Fakültesi Dekanlığına müracaş lira ücretli bir'daktilo a, İngilizce, Almanca Ji- tedir olması şarttır... Talip