2-1-1939 Şehrin İçinden: Pazarlık Kalktıktan Sonra Alış Verişler Nasıl Yapılıyor ? pesin kalktığını söyle dikleri gündenberi içime bir ermniyettir dolmuştu. Alışveriş ederken, ne isterlerse veriyor, ne söylerlerse inanıyordum. Aldatıl- mak, kandırılmak, budala bir müş“ teri vaziyetine düşmek endişesin- den kurtulmuştum. Eskiden beş ku ruşa aldığım mala on baş kuruş verirken bile, içime şüphe girmi- yordu. Kendimi böyle bir mecbu- riyet karşısında hissedince, herke- sin benim vaziyetimde olduğunu düşünüyor, teselli buluyordum. Dün, Sayın Bâşvekilimizin bize bahşettiği rütbeden müstefit olmak ve şehri fahriyen devir ve teftiş etmek istedim: Param az, vaktim boldu. Kendi kendime: — Bugün! dedim, pazarlığın kal- dırılmasından, hiç olmazsa manen müstefit olayım. Dilediğim dükkâ- na gireyim. Aklıma esen mala ta- Wp olayım. Mal sahibi bir lira İs- terse, ben doksan beş kuruş vere- yim, mal sahibi on lira isterse, ben dokuz yüz doksan dokuz kuruş ve- reyim ve mal sahibi pazarlığa ya- naşmıyacağı için, arzusu yerine ge- tirilmemiş paralı bir müşteri gu- rurile yürüyüp çıkayım”. Bu su- retle, her girdiğim yerde, cüzdan dolu bir insan gözükmenin ca- kasını satmış, keyfini sürmüş olu- rum: Üstelik her girip çıktığım yer- de de, yiğitlik bende kalır! B nav dükkânıyı ka'larına, dudal w hesabi yaparak ilk girdi- ğim yer Taksimde bir ıma - : İri Yafa porta - karımı zorla büke- rek baktım, ve sordum: — Kaçar para bunlar? — Dokuz kuruş bayım? — Altışardan birakmaz mısın? — Pazarlık yasak bayım... 1 Yedi ku: ruştan verirler mi o portakalları? — Olacağını söyle öyle ise? Olacağı üstünde Yazılı. Ama «nademki bu kadar sıkı çekişiyor» sun, birer kuruş ikram edeyim sa- na... Ben, portakalları alınaktan kur- tulmak için — Yedi huçuktan fazla veremem! Diyerek yürüdüm. Fakat manav ardımdan seslendi: — Haydi gel.. Nasılsa para ka zanmıyorum, seni kazanayım bari: O kadar pazarlıktan sonra yarım düzüneden az portakal istemek &- Yip olacaktı, — Seç altı tane! dedim. Ve manav, koca paketi, koltu - gumun altına, pazarlığı kalkmış sanmakla gösterdiğim gaflete mu- kabil çekmiye mahküm olduğum bir ceza gibi verdi: dükkânına girdiğim zaman, araköydeki meşhur mezeci gözlerim , - Taksimde tamamen 4- çılmamış bile olsa - bir höbze ara- lanmıştı: 140 kuruş istediği sırt pastırmaya, 110 kuruş verdim: — Olur mu? dedi, İlik gibi sırtı 110 kuruşa verirler mi? — 115 fen bırak. . — Mümkünü yok bayım! Dışarı doğru yürüyerek ilâve et- tim: 120 den on para fazla ver- mem! — 125 ten on para aşeğı bıraka- mam bayım... Pastırmayı da kalmamak içim, koşar zaklaştım! almıya mecbur Adımla u- X - Kacar para bu gömlekler zin için 775 ten ytur bayım. ünü ik defa gördüğüm Kâncının bana verdiği bu imtiyaz, bana minnetten alm hayret du- s0! Va m demek” — Tabit.. Tanımaz olur muyum? i YAZAN: İ Selim Tevfik — Nereden? Tandan mı? — Evet. Biz de şekerlemeleri İalan her bayram sizden alırız. “Tan,, gazetesini, bir pastahane adı ile karıştırdığı anlaşılan mu - hatabımın devirdiği çarı yüzüne vufmadım. Önüme gömleklerden birini dum: sürdüğü kutulardaki çekerek sor- Güldü: — Nasıl olur? — Yarım düzüne alacağım. — Mademki çok alncaksınız, size toptan fiyatından vereyim — Yani? 250 serden? — 210 kuruştan fazla veremem! 225 kuruşa kadar inen Sultan - hamamındeki tuhafiyoci de, göm- lekleri istediğim fiyata birakmıya meyyal görününce, müşkül vazi - yele düşmekten kurtulmak için a- Taçaklı görmüş borçlu süratile kaç tm! * Sabahleyin evden çıkarken mazarlıksız salış yapan bir manav TAN Şu Garip Dünya: Polise Teslim Olan Köpek Londra sokak- larında halka sız ve markasız başıboş dolaşar köpekler | top- lattırhyor o ve köpeğini — başi- boş bırakanla” ceza görüyorlar. Con Nüberi isminde bir polis me muru, bu vazife ile dolaştığı gün- lerde hir köpeği fasılah olarak üç defa yakalamış. İlk defa, köpeğin sa- hibi gazetelere ilân vererek aradığı için sahibine kolayca teslim eni'lmiş ve para cezası ödetilmiş. İkinci se ferde de köpek ayni şekilde bulun- muş ve sahibine götürülmüş. Ne tuhaftır ki, köpek üçüncü de mış. Fakat bu sefer, o, ki defa polis tarafından götürüldüğü doğrudan doğruya gitmiş. Con Nüberi'nin odasına yaklarına kapanmış, Köpek ücün defa olarak sahibine teslim edilir. ken, kendisinden on misli ceza alın- mış ve köpeğini başıboş bırnkma- ması son defa olarak ihtar oluzmuş. * Zehirli yılanlara karşı niyetim, pazarlıkla satış yapan bir dükkân bulmaktı. Fakat girdiğim bütün dükkânlarda çekişmek im - kânını bulunca pazarlıkla satış yap nuyan bir müessese aramıya baş adım Sirkecideki meşhur bir kun dura mağazasının camekânmda | sallanan bir levhada: “Burada pa- zarlıksız satış yapılır? cümlesi yazılıydı. İçeri girince, karşır kan satış memuruna gülümsiyerek: — Ben, dedim, bir kundura cağım. Fakat camekânınızda, şim- di gördüğüm levha midemi bulan- dırdı. Sizde pazarlık yokmuş! Sim- di bana, (alabildiğine b i.m tabım yolumu keserek: — Buyurun bayım.. dedi. O lev- ha size göre değil, Uyuşuruz! Bu cevabı aldıktan sonra, nazik, uysal satış memurile pazarlıkta u- yuşamayıncaya kadar akla krayı seçtim! “ Girdiğim son dükkân, Sirkecide bildik bir şapka mağazasıydı. Ahbabıma - pazarlığın kalktığına inanmak gafletini göstermekle uğ- Tadığım zararlara, yana yana - sa- bahtanberi gördüklerimi anlattım. O, dükkânına giren müvezziden gazetesini alırken: — Bak, dedi, ben pazarlık saye- İ GAZETELER ARASINDA Bu yıl harp olacak mı? e kadar insan varsa 6 kadar fikir vardir derler. Bizim ga- zetelerin siyasi kısımlarını idare e- den arkadaşlar da yukardaki susle verdikleri cevaplarda o kadar bir birinden ayrı tahminler yapıyor - ilime eyni hâdiseler, fakat görüşler başka ve bu görüşler şa - hısların karakterlerine göre deği- şiyor: ği © M. Zekeriya Sertele göre, dün ya karanlığa gidiyor, ve ilkbahara bir harple karşılaşmak tehlikesi bü yüktür. © Asım Us “Harp olacak dene - mez sma, olmayacak demek de kim senin haddi değildir.. diyor. & Selim Ragıba göre vukuatın seyri harp olmayacağını göster - mektedir © Nizamettin Nazife göre “ Bu yıl da bir gerileme, hız alma ve ha zırlarıma yılı olacaktır.,, © Nadir Nadi: “Önümüzdeki se- nenin bir harp senesi (o olacağını, zannetmiyor. © Etem İzzet Benice; “1939 sene sinin barp mi, yoksa sulh senesi mi olacağını şimdiden tayin etmek için insanın kâhin olması lâzımdır.,, © Müharrem Feyziye göre, ye - ni yıla umumi bir harp tehlikesi- le karşılaşmıyarak giriyoruz. Mademki doğru değil Ankarada mebus intihsbı, ve killerin değişmesi gazeteler de bir çok rivayetlerin intişarına vesile oldu, Bu rivayetlere en ziyade yer ve ren Son Telgraf gazetesi, bütün tahminleri, ihtimalleri, rivayet ve dedikoduları yazdıktan sonra, An- kara muhabirine atfen şu cümleyi ilâve ediyor: “Maamafih, henüz tahakkuk et - memiş bir takım rivayetlerin işae- si burada mahzurlu görülüyor ve fe Pa tesir yapıyor.,, Peki be birader, madem ki söy- lediklerinin doğru olduğuna sen de kani değilsin, ve madem ki bu ri vayetlerin işaesinde mahzur oldu- Bunu biliyorsun, neden . bü riva- yetleri birinsi sayfada bütün say - fayı kaplayan serlevhalarla ilân & diyorsun? Bu yıl kurak- ık © dolsyısiyle sehirli yılanlar türemiştir. O *adar ki, bun- tarla O mücadele “mek o zarıreti hâsıl olmuş ve hükümet, yılan düşmanı kuşlardan istifade etmek mecburiyetinde kal- mıştır. Şimdiye kadar Brezilyaya bu cins kuşlardan yüz binlerce adet it- hal edilmiş ve hayli faydası görül müştür. * fa olarak yine başıboş sokağa salın-İğ karakola |ğ Orada İğ girerek a-İğ zunköprü (Tan muhabirin- den) — Trakya bozkarla- rını dolduran üşütücü rüzgârlar kır $in piştarlığını yapıyorlar. Yüzleri kamçılayan bu dehşetli soğuklar - da ihtiyarlar fısıldayorlar. — Kuvvetli kış olacak! kar basacak! İşte bugün söylenen kış geldi. Etrafı kaplıyan kalın kar tabaka- ları azgın bir tipinin baskısı altın- da gittikçe kabarıyor, gittikçe yük- seliyor. Bu sabah sokağa erkenden çıkı- yorum. Ciğerlerime kadar inen 50- uk havalar buhar haline gelerek #ipide tekrar dağılıyor. Olanca kuv vetimi ayaklarıma vererek kendi- mi bir kahveye güç atabiliyorum. Büyük sobanın ştrafma saf saf Teziye Garip bir yüzme rekorn Sahtoş Dasgup ta isminde bir üniversiteli el leri ve ayaklar bağlı © olduğu halde 6i saa' yüzerek mü - daha evvel de yine ayni şekilde 12 saat 15 dekika yüzmüştü. Fakat bu seferki rekor. gene Hint liye büyük bir şöhret temin etmiş, spor dünyasında hayret ve takdirle karşılanmıştır. sinde bu gazeteyi dört ouçuk ku- Tuşa okuyorum! Ve gülümsiyerek ilâve etti. — Böyle maktu fiyatları bile kı- Tan pazarlık. kolay feda edilir bir nimet mi? ŞUNDAN him bir rekor kırmıştır Bu genç | sıralanmış kalabalıktan türlü, tür. — Eve odun atamadım. Halim ne olacak ki? — Bu tipide kırda kalan var- sa mevlâsına çoktan kavuşmuştur. — Hey gidi hey' Bu havalar dos tu, düşmanla barıştırır!. Dumanı savrula savrula gelen sı- eak çayımı mideme indiriyorum. Sersemleşen başım berraklaşıyor, dumanlanan gözlerim aydınlanı - Tıklım, tıklım dola olan bu kah- venin içini kesif bir sizora duma- nı kaplamıştı. Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor. Kulaklarıma kadar gelen avcılık hikâyelerini, kırlar - da kalıp donanları, gözlerinde can- Tandıriyorum, Bu sıcak çatı altında kederli, acıklı vâkınlar gözlerimin önünden bir sinema şeridi gibi ge- çip gidiyor. BUNDAN Acayip bir hediye ga şehrinde Metaksis ismin de bir manyak, 20 odası o- lan evini kedilere hediye etmiştir. Bu suretle evine 140 kedi yerleştir miş ve kedilerin bakılması için hu- susi aşçılar ve hizmetçiler tutmuş tur. Kediler, balık ve etle besleniyor larmış. Bundan başka eve kediler için elverişli yataklar, karyolalar yerleştirilmiş ve geceleri uyurken kedilerin yataklarında açılmama - ları ve bu suretle üşümemeleri & çin kendilerine nezaret etmek mak sadiyle bir gece hizmetçisi de oda | Yarda dolaştırılıyormuş, Konserve edilen kan | D ei harplerde askerle - rin ağır yaralardan değil, bilhassa kan zayi etmelerinden do Jayı öldüklerini tesbit etmişlerdir. Bu sebeple garp memleketlerin - de şimdiden kan toplanması için seferber hale geçilmiştir. Kutular içerisinde şişelere konan kanın ya nında enjeksiyon için bir de isteri- Yize edilmis iğne konuyormuş. Hâlen İspanyada iki muharip ta raf bu konserva kanından çok isti fade ederek ehemmiyetli surette ya ralıların ölmesinin önüne geçili - yormuş. Bu maksatla, kan daha şim diden harpte bulunmayan memle- ketler tarafından sağlam insandan alınıyor ve pıhtı halinde kutulara saklanılıyormuş. Kocalarından maaş istiyorlar eçenlerde Londrada ev Kh - dınlarının bir kongresi ak - tolunmuştur. Bu kongrede kâdın hatipler, ev ve mutfak işlerinin çok ağır olduğunu söylemişler ve neti- cede bu işlerden ötürü kocalardan ev kadınlarına maaş bağlanması kararlaştırılmıştır. Kararnameler, ber kadın tarafından kocalarına ib raz edilecektir. En pahalı kürk D ünyanm en pahalı kürk man- tosu yirmi beş bin İngiliz lirası değerindedir. Gümüşü ren - gindedir. 29 mink derisi kullanıl mış ve bunlar 16 senede toplanmış tar. Üç bin İngiliz lirası değerin - deki kürkler de vardır. Uzunköprüye yerleştirilen bir göçmen ailesi ' IIK Tipide Göçmenler enli yeli 3 Uzunköprü imtina herliz iskân edilme- miş göçmenler var. İskân Dairesinin dağıttığı $ tarlalar bir kısmının elinden tekrar alınmış. Ge da Ee verilmesini Şeki Çıplak ayak'arına giydikleri ürüklemi ral, uğra” şan ikisi pek küçüktüler l Ik tipide göçmenlerin ne hal de olduklarını görmek iste» dim. Gözlerimin önünden ayrıl - ması mümkün olmuyacak bu neler içimi her vakit sızlatacak! Yıkık düvarlı binayı ikiye böl mlişler, bir yanında hayvanları bu lunuyor. diğer tarafta da beş barınıyordu. va Çıplak uyaklarına giydikleri Ki duraları sürüklemiye uğraşan iki- si pek küçüktüler. 16 yaşlarında” ki ablaları kuyudan su cekiyordu. Yeşil gözlerile beni süzdükten son ra kovayı tekrar kuyuya sallandır- di i — Kız. dedim, baban, anan me Tede otururlar? Rüzgârın havalandırdığı sünt zaptetmiye uğraşırken * ki yıkık binayı işaret stti* — Diha orada! Sonra kardeşine seslendi: — Kız var git bubana' Bana yer gösterdiler hallerini sordum: — Nasılsınız. dedim. Buranın s0: ğuğu sizi galiba hırpaladı 4 — Hamdolsun. deliler, i Odanın köşesinde bir yorga» nın altinda 3 çocuk uyuyorlardı. Soğuk almışlar da biraz rahatsız » lanmışlar.. Biraz ötede Samur tek: nesinin içinde mini taini bir yav ru mişil mışıl uyuyordu. Epey zaman oluyor ki, bunlar burada barınıyorlarmış, bir kısim- larını köylere yollamışlar, Kasas bada evlere taksim etmişler. — Nasıl, dedim. Deni Yiyeceğiniz var mi? Bakıştılar. İçlerinde 18 yaşların da gürbüz bir delikanlı vardı. O, hepsinden cesur çıktı, yarıma diz çöktü. O söyledikçe çekindikleri, sıkıldıkları besbelli olan diğerleri de konuşmıya karıştılar. Adam başına her gün büyüklere on, küçüklere altı kuruş veriyorlar mış. İskân edilemedikle"inden üzü- Jüyorlarmış. Henüz kömür veri) - mediği için son iki gecenin yorlu” (Lâtfen sayfayı çeririniz). " :