(ÇIRA 1-8-938 österilen dikkat ve ihtimam lara fağmen, hiçbir şey giz ilmiyordu. Çırağan sarayı ile ğlan bu gizli temasları, günün gede Sultan Hamit mutlaka ha- * alıyordu. Ve bunun için de bi- Kiki hapsetmek için alınan ted » günden güne artıyordu. Baş Yolları, kâmilen örülmüştü. tâ bu yüzden, saraya gelen bol ların bir kısmı bile kesilmişti. Ay ,, amanda, deniz tarafının pence- Ve balkonlarının bir kısmı da, iyacak hale İfrağ edilmişti. tarafından, Çırağan üzeri - kuş bile uçurulmuyordü. Deniz dindar ise; bütün kayıklar, ge- ai Vapurlar gayet açıktan geçi a, baharın fırtınalı günlerinden İlgli Öğle yemeğinden henüz İka ustu. Odalarımıza dağılmış- ha enbireş evvelâ üç dört silâh iz #nu müteakip te karmakarışık rm işittik. Yine Ali Sua- Eri gibi bir hâdise oldu zan İn ag ik, hepimiz bayılacak hale Kalfalardan bir kısmı pen €re koşuşmuşlar: kO zavalhlar!,, Batıyorlar... vi * bağırışmıya başlamışlardı. İiğümüz manzara, feci idi... si tutulan ve içinde üç kişi | man köhne bir kayık sarayın ti. Ya lay. bö bağırıyorlar.: Tüfekleri ka e, erine Şevirmişler; ateş edi- Kavklakiler ise: 7 Batıyoruz, imdat!,. lie İeryat ediyorlardı. iç giy atmam. Manzara, bugün- İzin önündedir... Ni- ya Spiklakilerden üstübaşı te d mi * ihtiyar, güçlükle ayağa SY lerini, iki tarafa açarak: İş Yahur.. fnsaf edin, Kayık, su la bizi - Batıyoruz... (Padişah ba karaya alın, Eğer zarar m ipe çekin, > başladı. İkaPasi Dı başı için) kelimeleri, a- © Aa, urdurmuya kâfi gelmiş- Vut tüfekçilerin başı olan a ol, Sarı bıyıklı bir adam, 1 ne » emirler vererek ateşi kes İK #Viğın rıhtıma yanaşması- İn ma müsaade etmişti. Fa - müddet zarfinda da, artık j Dö tamamile su ile dol - inne bir hale gelmişti. çi da ihtiyar bir adamdı. ve yorgunluktan, fena ği mt. Mütemadiyen vğ- miz bir türlü rıhtıma ya li. Kayık, dalgaların Man tama çarpıyor, tekrar a- e sahile temaslarından * Türk askerlerinden biri, da $; elini kayıkçıya uzat » tüfekçilerin âmiri- Sen, karışma.. Çıkar ek çıksınlar, b Iğırmiştı. « can havli ile rıhtımda» Mn birisini yaka - a yaba elindeki ipi bağı İçindekiler, ancak Allahın İzesile kendilerini rıhtıma üz olmuşlardı. 9 unda bunların etrafı ab in Üç yolcu ve bir de İı ezekkep olan bu dört İse birlerinden ayrılarak, #i Altinda, alınıp götürülmüş- Ve zaptiyelerin muhafa- NN maçların pe olduklarını bil Fakat, karaya iple bağlı olan kayık, sahile çarpa çarpa par- çalınmış bütün enkazı dağılmıştı. Ancak şu var ki, kayık dağılıncı - ya kadar, saraydan yeveler, bü- yük rütbeli bahriye zabitleri, paşa lardan mürekkep üç dört heyet gel miş; bu eski püskü kayığı muaye- nede bulunmuşlar. Orada, o yağmı run ve fırtınanın altında bir takım kâğıtlar yazarak imzalamışlardı. Kayık, daha © gün parçalanıp gitmişti. Fakat kayığı sahile rapte den ipe, elini sürmiye hiç kimse cesaret edememişti. Bu ip, seneler ce orada kalmış, nihayet çürüyüp gitmişti (Vanlı Mehmed) in Feci Akıbeti aray memuru ünvanım fa şıyan (Mehmet ağa), saray da yapmadık zülüm bırakmıyor - du. Bir gin, iki daire arasındaki kü- çük bahçeden geçerken, gözüne bir kâğıt ilişmiş. Bu kâğıdı, sokak - tan Ve duvarın üstünden, içeriye atılmış bir mektup zannetmiş.. Ya #ilari, yağmur ve güneşle silinmiş, artık okunamaz bir hale gelmiş 0- lan bu kâğıtta, sadece bir (Hasan) imzası okunsbilmekte imiş. Mehmet ağa, derhal hademeleri ve tabliikârları birer birer istlevap tan geçirmiş, kâğıdı hepsine gös- termiş.. Tabildir ki, hepsi dı — Bilmiyoruz. Bizim işimiz de- Deriiiş, Bu arada, tablikârlardan, adi Gİssan) olan birisi, gülümsemiş mi?. Yoksa, şüpheli bir hareket mi göstermiş?.. Ne hal ise, Mehmet a- anın nazarı dikkatini celbetmiş. Derhal bu adamın yakasına yapış- mış: — Bu mektup, senin... kalım. Kime yazdın?.. dın? Diye, dayağa başlamış. Zavallı adamcağızın, kırmadık kemiğini bırakmamış. Bununla da iktifa et miyerek, biçareyi baş aşağı asmış. Bunu bize, harem ağaları anlat- tılar. Ve hepimizi de, hüngür hün gür ağlattılar. Mehmet ağa, İşi azıttıkca azıt - mış. Sarayda âdeta, müstakil bir hükümdar hali almıştı. Vuruyor, kıriyor, kesiyor, biçiyor; başmüsa hip Cevher ağanın korkusundan, hiç kimse ses çıkaramıyordu. Saray tablakârları, muayyen 2a- manlarda harem ağalarile beraber harem taşlığına kadar girerler; ve mekleri oraya kadar getirirlerdi. Bu, âdetti... Mehmet ağa, bunu da menetmişti. — Yemekler, orta kapının önüne bırakılacak, Kızlar, gelinler; ora- dan alsınlar Söyle ba Neler yaz Demişti. Artık taBlakârlar, yemekleri ora ya bırakıyorlar.. Oradan da gidip kızlar alıyorlardı. Kızların yemek | leri aldığı sırada Mehmet ağamda | orada bulunuyor; yapmadık ke. | Pâzelik bırakmıyordu. Bu hal, hepimizin haysiyet ve gururunu incitiyordu. #bayet, Valde Kadinefendi- ye şikâyet ettik. — Biz, ne bu yemekleri alırız. Ne de, yeriz. Bu şerait altında ye. mek alıp yemektense, acımızdan ölmyie razıyız. Dedik. Kadınefendi, derhal Cevher ağa ya haber gönderdi; getirtti. Mese- leyi nakletti, Bunun üzerine iş dü- zeldi. İçeri giren tablükârlar, E - fendimizi görmemek şartile, ve - mek tablalarının harem kapısına kadar nakline müsaade edildi. Bir gün içeriye yemek getirili - yordu. Tablâkârlar, arka arkaya Yazan: ZİYA ŞAKİR İs. Hamit Sarayda Geçen Herşeyi, Haber Alıyordu bir sıraya dizilmişlerdi. Başların- da, Mehmet ağa da bulunuyordu. Harem ağaları da; — Destur!.. Destur. Diye seslenerek, önde gidiyorlar dı, Tam o sırada da Efendimiz, iç bahçeden saraya geliyordu. Tablakârlar, birdenbire Efendi- mizle karşılaşmışlar; ne yapacak - larını şaşırmışlardı. Zavallı adam- lar o kadar korkmuşlardı ki, bazı ları başlarındaki o koca yemek tab lalarını atarak kaçacak gibi birer hal almışlardı Mehmet ağanın şerir ve müta - hakkim sesi, derhal yükselmişti” Arkanizi dönün.. rin. Bütün tablakârlar, derhal vüzle- rini duvara, arkalarını Efendimize çevirmişlerdi. Başınızı çevi- Bu vaziyetten efendimiz son de- recede sıkılmıştı, Hemen adımları- nı sıklaştırarak içeri girmişti. Yemekler, hareme teslim edile- rek geri dönüldükten sonra, Meh met ağa bütün tablakârları divana çekmişti — Eğer, Murat Efendiyi geek i Bünüzü bir kimseye söylerseniz, he pinizi Fizan çöllerine sürdürürüm, Yalnız sürülmekle kalsaniz, bir şey değil. Sizi yollarda aç bıraktırır kırbaçlar altında çürüttürürüm Diye, tenbih etmiş. TAN KİNİN Iİ Polonyada Kız Ziraat BİZ Ml. YAŞANAN Mekteplerinde Tedrisat | | evindeki haysttan K ız Ziraat mektepleri, pratik işler bakımından erkek zi- taat mekteplerinden biraz farklı- dır. Çünkü kız mekteplerinin he- defi her şeyden evvel iyi ev kadı- m yetiştirmektir. Bunun içindir ki toprak işleri yerini birinci mev kide bulunan ev İşlerine terket- miştir. Talebeye pratik işleri tan- zim, çeşitliliğini kavrıyabilmesi, kullanabileceği ameleye iş tevzi, ve onları kontrol edebilecek tarz- da kabiliyetler kazandırmakla fk- tifa olunur. Genç kızlar ziraat sahasında bi- rer organizatör olarak yetişirler, Fekat ev işlerinde kendilerinden beklenen: Ev işi teşkilâtini, mü. levazı bir evin ihtiyaç ve şartları» na #afbik edebilmeyi mutlaka öğ- Tenmiye mecburdur. Ayni amanda bu mükellefiyetin hedefi çocuğu - mümkün olduğu kadar - ailesinin uzsklaştırma- maktır Talebe servis olarak muthak i- dare eder, Ve her okur bu servis- lerde orta halli bir çiftçi ailesine mahsus yemek yapmayı öğrenir. Bu suretle mektebin yatı kısmı bir dereceye kadar kışlalıktan ur tulmuş olur. Halk, ilk, jimnaz... Tipindeki ziraat mekteplerinin o müfredat programlarında şu vasıflar göze çarpar. 1 — Tabii ilimler malümali kıs- men mesleki mevzulara karıştırıl- mıştır. 2 — İlk safa teşkilât evsafını ha- iz meseleler geçirilmiştir. ( Erkek mekteplerinde çifiçilik oekonomi- si, kız mekteplerinde ise ev idare- si) 4 — Kız ziraat mekteplerinde: ailenin ehemmiyetini tebarüz et- tirmek.. diğer meseleler bu mev- zua geniş mikyasla tâbi tutulmuş- tur. hayvan. sağlığı ra Gelirine Bakmamalı' Filân kişinin hanı var, hamamı var, bir de büyük apartımanı; bu kadar çok geliri olan adam mutla- ka rahat yaşar, dersiniz. Bir kere de onun giderini sorunuz! Çoluğu, çocuğu kalabalık, hele başında ba- badan ve dededen kalma horanta- sı da varsa bu kişi, o kadar geliri ile heraber yine züğürt demektir. Sıkıntı içinde yaşar, Şişmanlık ve zayıflıkta ta yal- nız gelire, yani yenilen yemeklere bakmamalı. Filin adam çok yes mek yiyor da onun için şişmanlık- tan kurtulamıyor. Vakıâ insan cok yemekten de şişmanlıyabilir. Fa- kat çok yemiyen şişmanlar da vardır. Zavallı, sişmanlığını her- kes ayıplıyor, diye yediğini azal- tır, azaltır da yine şişmanlıktan kurtulamaz. Bunun gibi, zayıflık ta az ye- meklen gelebilir. Fakat zayıfların hepsi az yiyen insanlar değildir. Bir tanesini bilirim, yemekte her- kesten fazla yer, hem de on sekiz günde hir kere —evet, tam on se- | kiz günde; onun sayılı günleri ken- d'mi tanıyanlar arasında meşhur dur— Dışarı çıkar da yine kupku- rudur, Demek oluyor ki, şişmanlık ve zayıflık yalnız bir gelir —yani ye mek— meselesi değildir. Zayıfın da, şişmanın da herşeyden önce giderine —yani metabolizması. na— hakmalı. Yediğini çabuk eri- tiyor, demiyel'iim, çabuk değiştiri- yorsa yediği yemekler çok olsa da vücutçe züğürt dmektir. Be nim tanıdığım, on sekiz günde bir dışarı çıkan kişi gibi. Bereket ver- sin ki o yediği yemekleri hiç te a- zaltmak fikrinde değildir. Fakat, şu güzel kıza bakınız: Kırmızı kırmızı yanakları var, o- muzları, kolları elleri ve çorapsız bacaklarile ayakları da yuvarla- cık. Acele acele adımlarla, parlak gözlerile etrafını süzerek gidiyor. Hareketlerile bakışı gösteriyor ki, tiroit hormonu fazla işliyor, me- tabolizması hızlı gidiyor. Yuvar- acık olmusı tabitin bir ihtyiatı ne ticesi, Dişinden tırnağından artır- mış, güzel kız bir aralık dara ge- Jirse, metabolizması hızlı gittiği için, birdenbire erimesin, hasta ol- masın diye biraz ihtiyat yağ sak- lamış, Halbuki kız bunu takdir edemi- yor. Ona zayıflık modadır, demiş- ler. Onun için zayıflamayı zihni- ne . yerlesi Metabolizması bazlı gittiği icin, çok yemiye ihti. yacı olduğu için, iştahı iyi olduğu halde az yemekte inat ediyor. San- ki kendisinin yuvarlacık olması çok yemesinden geliyormus gibi. Kendisini tanıyorsanız, arkasin- dan kosunuz, anlatınız: Onun yur varlaklığı metabolizmasının hizli yürümesine karşı tabiatin sakla- dığı bir ihtiyat ekcesi demektir. Az vemekte inat edin te ihtiyatını eritirse ün vücudü erir, verem olar, Şişmanlık yalnız çok yemekten gelmez ki insan yalnız az yemek- le zayıflasın. Şişmanlık en ziya- de hormon çıkaran guddelerin bo- zulmasından gelir: Tiroit guddesi- nin, yumurtalıkların, böbrek üs- tündeki yuddenin, kafatası içinde- kilerin, karaciğerin, pankreasın bozulmasından. Zayıflamak için az yemeden önce bunları düşünmelidir. Herhalde metabolizmanın o derecesini anla- madan zayıflamıya kalkışmak in- anın kendi nefsine karşı —cina- yetten daha büyük birşey— kaba- bat olur. dam ağ encnlla hik lk ÇE YAZAN: Mualioim « Tevfik Esen Na meselelerine çok ehemmiyet ver- mek. Bunları. ferdi ve mesleki kül türün yükseltilmesi işinde hareket noktası gibi saymak. Bu meselelere göre tanzim olun- muş programdan beklenen gaye- .... ys ler... A — Memlekette fikri inkişa- fa mazhar olmuş mütesanit mes- leki muhabbetle meşbu... bir zi- raat entellektüel zümresi. mey- dâna getirmek... . B — Ferdi, içtimai ve vatani iyi faydalı birer unsur olarak ye- tiştirmek.... C — Hayatta ve ziral faaliyet- lerde kendisine lâzım olan bilgi- leri kazandırmak. D — Köy kadınlarının inkişafın- da bu fhektepler talebesinin nü- müne ve önayak olmasını temin etmek. B unun içindir ki programlar» da yurtbilgisi, vatan coğ- rafyasına, artimetik ve milli lisa- na epeyce ehemmiyet verilmiştir. Bu mekteplerde yabancı dil oku- tulmaz. Erkek ve kız zirsat mektepleri- nin bu didaktik gayelerinden baş- Ka terbiyevi ve köyü yetiştirme hedefi de vardır. Jimnaz ve lise de- recesinde bulunan bazı kız ve or- kek ziraat mektebi programlarına köylerde muallimlik evsafını kı zandirabilecek bazı (tedris usulü, psikoloji, mektep (| hıfzıssıhhası gibi) pedogojik dersler ilâve olun- muştur. İki kışlık ziraat mektepleri, Bunlsr halk ziraat mektöpleri- nin bâşka bir nevidir. Tedrisat bi- ribirini takip eden iki kış içinde yapılır. İkinci teşrinden ikinci se- menin marlinz kadar devam eder. Talebe ameli işleri yazın sileleri- nin arazisinde yaparlar mektep ta lebesinin dişardaki mesaisiyle alâ- kadardır. Seyyar kurslar.. Çok yeni bir tedris tipidir. Zi- raat mektebi olmıyan köy mınt- kalarında yapılır. Kurslâr muhte- liftir. Her birinin müddeti beşer aydır. Programları basittir. Ev ida resi, dikiş, hayvan yetiştirme, çi- çek bahçıvanlığı, yurtbilgisi, vatan coğrafyası milli dil, müzikten iba- rettir. Adetâ ilk mektepetden son- ra bir ikmal mektebi gibidir. irai liseler... Zirai kız lise- leri... Polonya zirai tedris müessese- leri içinde sayıları en az olan mekfep Jimnazlardır. Polonya... Köy kültürünü, köy kalkınmasını ziraat lise mezunlariyle yapmak - tadır. Kız ve erkek ziraat liselerinin iç teşkilâtı, başlıca mümeyyiz va- sıfları arasında az ve çok fark var- Mp 1 — Ziraat liselerinde tahsil üç senedir. 2 — Ders müfredatı gimnazla- “rın derslerine istinat ederek tan- zim olunmuştur. 3 — Her lisede birer tatbikat çiftliği vardır. 4 -— Kız liselerinde ayrıca ev i- daresi için tesisat bulunur. 5 — Kabul için yaş kaydı 17 - 21 ve 16 - 21 dir. Mektebe alınan talebe bir sene çiftlikte staj gö- rür. Tedrisatı kolaylaştıracağı zan edilen stajdan beklenilen faydalar alınmadığı için stajın kaldırılma- 81 için kuvvetli bir temayül var dır. Erkek ve kız ziraat iselerinin gayesi: talebesine ziraat işletme- lerinde ve cinsiyet sahasında ida- re edicilik, kabiliyeti vermek... hususi mesaiye hazırlanmaktır. Zirai işletmelerde erkekle ka- dınların mesaisini kati olarak bi- ribirinden ayırt etmek mümkün değildir. Bu sahada her iki ziim- renin menfaatları aynıdır. Bunun- la beraber kız liselerinde tedrisa- tın başlter mihveri ev ekonomisi- dir. Kız ve erkek ziraat liselerimi- zin gayelerinden biri de İnstitu- teur ve ehstructeur yetiştirmektir. Polonya Kültür Bakanlığı köy okulları © öğretmenliklerinde bu gençlerden çok istifade dir. Ayni zamanda ziraat lisesi me- zunları devlet ziraat işlerinde iş- letmelerde, İş alabilmektedirler. Ziraat liselerinde tam manasi- le ihtisas yoktur, Programlarında zirast işletmeciliğinin bütünlüğü görülür, Bu mekteplerin ilmi seviyesi... Teorili mesleki tedrisat ile, pratik mesai arasındaki münasebetleri mukayese kabiliyeti verebilecek derecededir. Nazari bahislerin he- defi pratik çalışmalarda lâzimge- len kültürü kazandırmaktır. Ziraat Histelerinde pratik mesai- nin hedefi ve çerçevesi: ilk ve halk zirant © mekteplerinkinden farklıdır. İlk ve halk ziraat mekteplerin- de pratik mesai daha ziyade ve yalnız yapmıya, ziraat liselerinde ise hem yapmıya ve hem de yap- tırmıya matuftur. Lisenin ameli mesaisi ayni zamanda umumi teş- kilât meselelerine kadar, iş teşki- lâtına, hesaba, muhasebeye doğru genişletilmiştir. Maddi mesai, Sa- hasında intizam, key iş ve meslek sevgisi, tesanüt birinci plâ na, sürat kemmiyet ikinci plâna alınmıştır. Tosanüt ve meslek gisi Polonya ziraat mekteplerinin ana şlarlarından biridir. Ziraat Bse lerinde görülen diğer vasıflar ö- bür ziraat mektpelerinden ayırt e- dilmelerine “arar. Ziraat lise.erinin ders program. larına (tercihan fransızca veya ine etmekte ehemmiyet ve: bi ilimlere epeyce yer verlimiş- tir. Bu suretle ziraat liselerinin seviyesi diğer umumi liselerin. kinden aşağı düşürülmemiş olur. Z iraat liselerinde işletmeler: Her liseye verilmiş olan vasati 100 hektarlık arazi üzerin- de yapılır. İşletmenin harlel gö- rünüşü, ve teşkilâtı, normal işlet- melere benzer. Her talebeye bu ka darlık araziyi işletebilecek kabi- liyet kazanabilmesine çalışılır. İş- letmelerde . fantaziden (kaçınılır, Maksat hiç bir vakit gösterişe fe- da edilmez. Talebenin dürüst ve güzel, açık itiyatlar almasına çok itina olunur, Bundan başka servis olarak maktalarda küçük tecrübe işlet. meleri yapılır. Hulâsa olarak de- nilebilir ki: her ziraat mektebinde olduğu gibi zirai liselerde de ted- Tisatın mihverini İşletmeler teşkil eder. Bu vasıf kız Jiselerine de şamildir. Şu farkla ki: bunlarda ev idaresi, ev hizmetleri de işlet- me içine girmiştir. Ziraat lise işletmeciliğinin ana hatlarını şu üç fıkra içinde toph- Yabilirz; A — İstihsalin tekniği B — İşletmede teşkilâtın, umu- mi ve iktisadi esasların idaresi, C — Mahsullerin satışa hazır lanması, mahreç ve revaç temini. D — Umumi malümat dersle rinde bile ziraat ve işletme mih- ver teşkil eder, Ziraat liselerinde programa giren dersleri şunlardır: I — Tabii ilimler Il — İçtimal ve ekonomi dersle- Tİ (Udumi iktısat bahisleri zirai iktisat dersinin mukeddimesini teşkil eder.) Yurtbilgisi, yurt coğ- rafyası, zirat ve iktisadi coğraf- ya, ziraatı ilgilendiren kanun ve talimatnameler... MI — İçtimaf ve harst mesele- ler, Bunlar işletmenin verimini ar- tınrlar.. Ders ve ameli çalışma saatleri- nin miktarı sınıflarda hemen biri- esas olarak umumi kültür birinin aymdır. Bu bal tecrübe ve genel. (Lütfen rayfay