Tahin has O — m Haberde, fikirde, her karin Nz, dürüst marimt olmak, Gazetesi olmıya çalışmaktır. —— NE BEDELİ Ecnebi aw Kr, 1500 Er, » Li o Tifeesel i 5 z Ri g Sörüyorlar ? | e M. Zekeriya SERTEL Ya siyasetini İngiltere idare e- İki iliz bükömeti, bütün hare, İ Permiye da Parlâmentoya hesap Benton, pecburdur. İngiliz. Parli- LN ri aym sonundan itibaren iti aa #irecektir, Tatil müdde- Sec, e meclisin o davetini icap İstan or, hâdise çıkması mümkün 2 iler, “yağını anlamak üzere İn- ükümeti her taraftaki se- Brlepi dünya vaziyeti Hakaygı tasiyle d İngiliz Malâmat toplamıştır. İ lerin, > diplomatlarının hükümet- İvn lke leri malâmata göre dün Yanları, tehdit eden meseleler maş OSLOYAKYA — Südet AL a selesinin halli ğa Mükümeez için ce- Müzakereler hergün teh- *afhaya girebilir. İngiliz Pami d,, P7ağ'n müzakerelerde a- sina *de müsamahakâr olma- kümeği poli #tmiş ve Çekoslovak hü- A Bösihati | kabul etmiştir. ie e DİP gede emlaspaa yakı a EMİN İng İTALYAN MÜNASEBATI Tanin fayı İtalyan anlaşması, İtal. İÜ emeyi AYadaki askerini geri çek- a Biçen ünden tatbikat sahası. İ deri Rürüy,, Stir. Geçeceği de şüp- f ilem, mektedir. Bu sebeple İn. yi taraf dan doğruya İspanyada temiyg, bir mütareke akdi aktır, ÇİN. / meş, APON HARBİ — İngiliz A v delğj,, burada harbi bitirmek 4) limak, etmek üzere bir fırsat İİ ili yali Fakat iki taraf ta ik mütarekeye yanaşma — # e VAZİYET — İngiliz ini Ikan devletlerini elde Ya çe ermiştir. Bu maksat- X NE Yünanistana para ik- ani tedir. vi say eüyle nikbin bir bakışla Yakın, $ olmasına rağmen, hâ- takip eden İngiliz a her an mühim bir 1 vemallık kalkacaktır. ie Belediyede bir sehrin birdenbire kaldı. lir. ktısadi hayatı felce *tkik edelim. Bu tet 7 sürüyor. Bir neticeye ve nihayet yine hüküme- yle bir hamlede halle- 2 zg . Mi pesine, plâj, lokanta gi- fiyatların yirmi ze bir te. edelim, içti. golerinin tetkiki ves, uzuyor ve hükümetin çi üncesi akim kalmak Plâğlar Hâlâ gazinolar, > ayrılas tesbit edilecek ve kara, Katın, çıkararak pe: Smeg, akt Hiyatla yapıl İ iş OE. Belediyede bir te, hi hazırlık devri, bir tet. z x ii i Yi z 7 yi Gençleri TAN Zührevi astalıklardan Nasıl Korumalı ? A ührevi hastalıkların, he- nüz mektep çağındaki çocuklara da sirayet etmiye başladığını, teessür ve teessüfle görüyor, ve: “— Acaba, diyoruz, bu bü yük tehlikeyi nasil önliyebi- liriz? Ve çocuklarımızı bu iğ- renç. mikropların şerrinden korumak için neler yapmalı- yız?,, Zihnimizi, gizli bir dert gibi zor- lıyan bu sualleri, bizden daha sa- lâhiyetle cevap verebilecek kimse lere de tevcih ettik! Suallerimize muhatap olanlar â- rasında, Hulüsi Behçet gibi, Gene- ral Tevfik Sağlam gibi, Operatör M. Kemal gibi, Operatör Nadire Sadi Fahrettin Kerim, Mazhar Os- man, Nihat Tözge gibi maruf dok- torlar, ve Hüseyin Cahit, İsmail İsa, İrfan Emin gibi kıymetli avu- katlar, ve fikir adamları da var - di, Bu zevat hemen tamamen &yni fikirdedir. Fakat, içlerinden bir kıs mı, bazı mazeretler ileri sürerek, cevaplarının isimlerile yazılmasını arzu etmiyorlar. Bu itibarla, hem, bu arzuyu yerine getirmek, hem do ayni fikirleri, muhtelif ağızlardan tekrarlamamış olmak için, aldığı- mız cevapları aynen neşretmiye - | ceğiz. Aşalıdaki satirler, ehmizde bulunan cevapların hülâşası ve ne- ticesidir. ührevi illetlerin, çocuk $#a- yılabilesek yaşta (gençlere 18, Cast vefa « yüllerin erken inkişsf etmekte bu- lunduğunu gösterir, Binaenaleyh, her şeyden evvel, bu temayülleri anormal sayılabi - lecek derecede erken inkişaf etti- ren sebepleri araştırmak lâzımdır. Bu sebepleri araştırırken, görü- rüz ki: 1— Ne ailede,ne evde ço- cukla kâfi derecede meşgul olunamamaktadır. 2 — Çocuğu meşgul edebi- lecek sahalar, mevzular, he- men hemen hiç yoktur. Devrin en büyük ruhiyatcıları - na göre, boş kalan bir dimağa en cazip gelen tahayyül, tasavvur ve meşgale mevzuu, cinsiyet mevzuu- dur. Ve meşgalesiz bırakılan çocuk dimağının, insiyaki olarak bu mev zulara inhimaki yüzündendir ki, bu duygular, vakitsiz bir ankişaf gösteriyor. Binaenaleyh, çocuklara, gençlere, park © gezintilerinden, aşk maceralarından daha cazip ge lebilecek meşgaleler yaratmak lâ- zımdır. Meselâ, kahvelerin kapılarını, mektep talebelerinin yüzlerine ka patmakla, çok isabetli bir hareket yapmış değiliz. Çünkü, vakit geçirici bir meş - gale bulmak ihtiyacında olan tale- belerin, kahvelerden daha az mu- zir mahallere dadanmıyacakların- dan emin değiliz. ize kalırsa, kahveleri ıslah eimek, kahveleri yasak et- mekten daha müsbet neticeler ve- rebilirdi. Biz, Avrupanın birçok medeni şehirlerinde olduğu gibi mükem - mel talebe klüpleri açamayız. Bu, bir zaman, ve çok para meselesi - dir. Fakat bugünkü kahvelerden — ——— maa. kik devri geçirmek ve kanunu tedri- cen tatbik'etmek fikri hâkim oluyor. Sanki hükümet başka, belediye başkadır. Biri inkılâpçı, biri inkılâ. bı durdurmıya memur bir kuvvet, Belediye hükümet gibi azimli, ka- rarlı, enerjik ve inkılâpçı olmazsa, bütün alınacak radikal tedbirler a- kim kalmıya mahkümdür. iz » Zührevi illetlerin çocuk sayılabilecek yaş- | ta gençlere de bulaşması, yeni nesilde | cinsi #emayüllerin erken inkişaf etmekte bulunduğunu gösterir. Her şeyden önce, bu temayülleri anormal sayılabilecek de- recede erken inkişaf ettiren sebepleri araş- tırmak ve üzerinde durmak lâzımdır. Yazan: Naci Sadullan bazılarına, bir talebe klübünün ne , zih çehresini verebilirdik. Oralarda dama, bilârdo, şatranç gibi zekâyı, dikkati inkişaf ettiren oyunlar, mecmuslar, kitaplar, geze teler, hissi, içtimai, terbiyevi mev zular etrafında eğlenceli monoloğ- lar söyliyen kültürlü “meddah,, lar bulundurabilirdik. Ve muallimle - rin mürakabesi altına da sokula - bilecek olan bu kabil talebe kah- velerine gençlerin devam etmeleri de, zararlı değil, bilâkis, birçok ba kımlardan faydalı olurdu! Bu suretle, cinsi temayüllerine kapılmaktan mümkün mertebe u - zaklaştırılacak olan genclerin, di- mağlarını da aydınlatmak lâzım- dir. yok kissgençleri, hastalanmak teh- likelerinden tamamon uzak bulun- durabilecek değildir. Şu halde, gençleri, bu hastalıkların mahiyet- leri hakkında da tenvir etmek lâ zımdır. Bugün, hemen hepimiz, Renç kızların, genç delikanlıların yanlarında, cinsi münasebetler - den bahsetmeyi ayıp sayarız. On beş, hattâ yirmi yaşında deli. kanlılar, kızlar vardır ki, çocuk - ların dünyaya İeylek tarafindan ge tirildiklerini sanırlar. Gençlerin cinsi temayüllerini tah rik eden sebepler arasında, bu mev GÖNÜL zuun bu derece ketüm tutuluşunu da saymak lâzımdır. Çocuk, cinsi münasebetlerine bi raz da, anası, babası, hocası tara- fından giderilmiyen tecessüsleri- ni doyurmak ihtiyacile meyil gös- erir, Mahiyeti bilinmiyen hâdiseler, çocuklara değil, büyüklere bile ca zip görünüyor. Bu itibarla, çocuğun tecessüs sa- ikasile cinsi münasebetlere inhi - mâk göstermesini de tabii saymak icap eder. onra, gençleri felâkete sürük liyen mühim sebeplerin birisi de, bu kabil hastalıkların “a- yıp,, sayılmasıdır. Bu telâkki yüzün den. hastalığa yakalanan genç, hoca; açabilir, Bu da, hastalığın hem tedavisiz kalmasile, hem de sirayet edip ya yılmasile neticelenir, Bu yüzdendir ki, bugün, gençle- rin fizyolojik cinsi yetişme anla - rında, zührevi hastalıklardan bah- sedilme zarureti, bir ihtiyaç şekli- ne girmiştir. Çocuklara, mekteplerde ve sile- de, bu münasebetlerin, bu hasta - lıkların mahiyetlerini münasip şe. killerde anlatmak elzemdir. Her nevi mahfellerde, bu nevi hastalık- İŞLERİ , hattâ me de arkadaşına Sevmek İçin Derse İhtiyaç Var mı? evgi için gençlerin doktora veya mürşide ihtiyaçları yoktur. Bunu onlara tabiat öğretir. Fakat eğer sevgiyi bir şişeye ko - yüp satmak mümkün olsaydı, bu ihtiyacı olan milyonlarca in « san bulunabilir. Ve az zamanda zen gin olabilirdim. Bir gün bana keman çalan bir artist geldi. Sinirleri bozulmuştu. Tedaviye ihtiyacı vardı. Sinirleri- nİ bozan sebebi biliyordu. Kansı idi. Bir yıl evvel evlenmişlerdi. Fa kat bu kadar az zaman içinde ka- rısi ondan soğumuş ve kaçmıya başlamıştı. Karısı artık onu beğen» miyor, yanında bulunmuktan zevk almıyordu. Tecsslirünü boşaltmasını müsa- ade ettim, sonra sordum: — Karmız hangi çiçeği sever? — Bilmiyorum. — Karınız hangi renkten hoşla- Dir? — Bilmiyorum. “— Karınız hangi yemekten hoş lanır? — Bilmiyorum. Hulâsa karısına ait ne sordumsa bunların hiçbirini bilmiyordu. Sonra mevzuu değiştirdim ve 0- ma kemanından bahsettim. Bana kemanın iyi ses vermesi için mu » ayyen bir atmosfere, muayyen bir di derecede rütubete ihtiyacı olda - ğunu söyledi. Çalmadan evvel ke- manı hafifçe ısıtmak icap ettiğini ve kemanın asla boyundan uzun bir kutuya konmaması lâzim gel- diğini anlattı. Bunun üzerine kendisine dedim ki; — Eve dönllnüz, ve kendisine sor mâksizın, karınızın hangi renkten, hangi yemekten, hangi çiçekten, hulâsa neden hoşlandığını araştır» nız ve bir erkekte ne gibi meziyet- ler aradığını öğreniniz. Kemanın hakkında bildiğin kadar, karın hak kında malümat sahibi ol. Kemanı- na göslerdiğin itinanın onda bi - rini karına göster, O vakit her $e yin değiştiğini göreceksin. Filhakika sevgi musiki gibidir. Musikiye olduğu kadar sevgiye de ihtiyacımız vardır. Halbuki musiki öğrenmek için seneler sarfeder de, sevmesini öğrenmek için bir daki- kamızı sarfa lüzum görmeyiz. Kemanınızın telleri üzerinde oy namasını bildiğiniz gibi, karınızın kalbini teşkil eden teller üzerinde çalmasını öğreniniz. Dostum, o vakte kadar hiç sev- giye bu gözle bakmamıştı, Dediği- mi yaptı ve karısının sevgisini ka- lar hakkında dertleşmek, her de- dikodudan daha faydalıdır. Çünkü, kendisini idrâk etmiş o- Jan çocuk, cinsiyetin bütün sırları» m, fahişeler arasında geçirilen teh Mikeli tecrübelerden değil, anasın- dan, babasından, hocasından öğren melidir. Fizyolojik ihtiyaçlar karşısında yanlış yollara düşenlere doğru yo- Yu göstermek için, dünyanın her medeni memleketinde, radyolar - dan, gazetelerden, hattâ konserler den, ve duvar afişlerinden bile İs- tifade edilir. Sırf bu maksatla ya- | pılmış filmler de vardir. Çünkü, cinsi hislerinin tesiri al tında kalan yetişkin çocuk, buna karşı muaddel tesiri, ancak kafa - sında yer etmiş esaslı bilgilerle, ve sağlam bir ahlâkla temin edebilir; > ğun yüzü gözü açılır! gi bi bâtıl ve mânasız bir endişeyle, 0- nun dimağını karanlıkta bırak - mak, bugünkü acıklı âkıbeti hazırlı yan mühim âmillerden biridir. ocuğu, hayatın karanlık ve uçurumlu yolunda, değnek siz bir Ama gibi gözü kapalı yürü- miye mecbur bırakıyoruz. Sönra da sükut etmesine hiddetleniyo » ruz, Bu tolâkkilerimizi değiştirmedi- ğimiz takdirde, gençliği, korkunç tehlikelerden bir adım uzaklaştıra bilmemiz mümkün değildir. Eğer bu sebepler ortadan kaldı- rılırsa, ve zebital ahlâkiye teşki - lâtımızın mürakabesi biraz daha şid detlendirilirse, gençliği; zehirli ve aç bir yılan gibi her köşe başına pusu kuran bu sinsi hastalıkların korkunç tahribatından korumuş oluruz!. Yarın ağlamamak istiyorsak, bu gün bu hakikate dudak bükmemek mecburiyetindeyiz! İZMİRDE : Yağmurlar Mahsullere Zarar Verdi İ fisi müdürlüğünce yapılan tetkikle- re göre, esasen yağmursuzluktan müteessir olan tütün mahsulü son bir hafta içinde esen poyraz rüzgâr- ları yüzünden de zararlar görmüş, rekolte 30 bin tona düşmüştür. Fa- kat kalite yüksektir. Pamuk istihsalâtı bu sene 80 bin balyaya çıkmıştır. Bunun yüzde 90 1 akala cinsidir. Bu sene incir mahsulünün 36 bin ton olacağı anlaşılıyor. Poyraz rüz- #ârları, incirleri nefisleştirmiştir. U- züm 75 bin tonu bulacaktır ve İri ta- nelidir. Zeytin yağının 22 bin ton- dan aşağı düşmiyeceği umulmakta - dır. Zeytin yağlarımız bilhassa Italya ya sevkedilmektedir. Fiyatlar 325 kuruşa çıkmıştır. Italyada tasfiye e- dilen zeytin yağlarımız, muhtelif am balâjlarla ve Italyan malı diye dış piyasalarda satılmaktadır. Ayni Kızı Sevmişler İzmir, (TAN) Seydiköyünde Mümin oğlu Mümin isminde 15 ya- şında bir gençle Mustafa oğlu 16 ya şında Mümin ayni zamanda bir kizi sevmişler ve aralarında çıkan kav - ga, yaralanma ile neticelenmiştir. Iki Müminler biribirlerini çakı ile 0- muz ve arkalarından vurmuşlardır, Bir Otomobil Seyahati Izmr, (TAN) — Turing klüp reisi ve İş Bankası müdürü Hakinin riya- seti alında Avni Meserretçi, doktor Demir Ali ve Ali Haydar Albayra - ğın da dahil olduğu bir heyet beş 0- tomöbille buradan Avrupa otomobil | turuna çıkmışlardır. Bunlar doğru: | ca Italyaya gitmişlerdir. oradan Fran sa, İsviçre, Belçika, Holanda, Ingil - tereye, dönüçte de Şimal memleket- leriyle Almanyaya ve Balkan mer - kezlerine uğrıyarak İzmire dönecek lerdir. # Izmir, (TAN) — Iktisat Vekili Şakir Kesebirin tetkiklerde bulun- mak üzere ağustos ortalarında bu - raya geleceği söylenilmektedir. Bu takdirde fuarın açılma merasimin « de de bülunacaktır. 4 İzmir (TAN) — Belediyenin Al manyaya sipariş ettiği trambüsler « den dördü gelmiştir.Pek rahat ve kul Yanışlı olan bu trambüsler yakında zandı, i Gönül Doktora kısa fasılalarla gelecektir. işlemiye başlıyacak, diğer altısı daİdir. Fakat memurların oturdukları 5s Devam Saatlerini Bozmıyalım Yazık Olur Yazan: V. BİRSON Gazetelerde okuyunca âdeta yü - reğim sızladı: “Resmi dairelerde çalişma saatleri ağustos başından itibaren değiştiri- lecektir. Memurlar sabahları saat 9 İan 12 ye kadar çalıştıktan sonra bir Saat tatil yapacaklar ve 13 ten 16 ya kadar tekrar çalışacaklardır.,, Vâkıa bu, gazetelerin bir istih - bar havadisi, Fakat ya doğru çıkar. sa?.. Yarı yoldan geri mi dönece - ğiz? Yazık, çok yazık olur. Böyle mühim bir memleket meselesinin fayda ve mahzurları bu kadar ça- buk anlaşılabilir mi? Mahzur olarak neler tesbit edil miştir? Neler ileri sürülüyor? Bu- nun tafsilâtını bilmemekle bera « ber şu ihtimaller akla geliyor: 1 — Mütemadi de olsa 6 saatlik i müddet zarfında memurlar eskisi ka | dar iş çıkaramıyorlar, İ ? — Çıkarılan iş miktarında i belki fark yok. Fakat buna mukabil DA AA İn HNM da memurlar, çok yoruluyorlar, daya- namıyorlar, 3 — Memurların ekseriyeti bu usulü beğenmiyor da değişmesini is. tiyorlar, Mahzurlar bu saydıklarımız İse » ki mühimleri ve başlıcaları bunlar olmak gerek - bu güzel yoldan bu sebeplerle geri dönülmez, Bütün bunların çareleri vardır. En mühim mi zaman meselesi. Zamanla buna o kadar alışlacak ki, kabil olsa ayni usulün kışın da tatbiki istenecektir. Bu, her yerde böyle olmuştur. Bizde de olacaktır. Bir şartla: Her yerde olduğu gibi bizde de sa at on bir raddelerinde memurlara 16-20 dakikalık istirahat zamanı ver mek lâzımdır. Bu müddet zarfında istiyenler, sandviç, peynir ekmek ve simit gibi hafif şeyler yerler, çay, kahve içebilirler. Yoksa, bir adamdan, hiç yeme - 2. .. gi memelidir. İş başına sekizde yetiş - mek için birçokları 6,5 ta veya (7) de sokağa çıkmak mecburiyetinde - dir. Bu vakitte sokağa (çıkabilmek için de bundan daha evvel kahvaltı etmiş olmak lâzımgelir, Dairede, pay dos saat 14 de olur olmaz da yemek yemiye imkân yoktur. En yakın lo- kantaya gidilse bile aradan epeyce müddet geçer. Halbuki yemeği ev - lerinde yemek istiyenlerin sofraya 2.5-3 den evvel oturabilmeleri şüphe lidir, Memurlardan sonra da bir müd det daha dairede kalmak mecbari- yetinde bulunan şefler için mesele daha güç demektir, Ya hiç kahvaltı etmyo alışmamış /olan - ki ekseriyet teşkil etse gerek « ne yapsın? Bu tarzdaki çalışma onlar için âdeta bir nevi Ramazan ve o- ruçtur. Farkı su, kahve, cigara içile- bilmesindedir. Fikrimce, mesele iyi tetkik edilir. se, bütün şikâyetlerin ve binacna « leyh mahzurların hülâsası | “açlık,, kelimesile ifade olunabilecektir. Bil hassa, leki gibi öğle üstü et, seb- ze, makarna, pilâv, tatlı tarzmda tam ve çok yemek yemiye alışmış olan halkımızdan öğleden sonra sa- af üçe, dörde kadar hiçbir şey ye- meden ve şikâyet etmeden sabret - melerini beklememeliyiz. Eğer biz, saat 8 den 14 e kadar 6 saat mütemadi çalışma tarzını, me- seleyi iyice tetkik etmeden tatbik etmiş bulunuyorsak. hatayı daha o zaman işlemişiz, demektir. Bundan dolayı ve hatayı düzeltmek imkân- ları aramdan bu güzel işi bozmak lâ zimgelmez. Bilâkis ileri sürülen “mahzur,, İnra çare bulmak icap e der, En büyük mahzur sandığım gi- bi “açlık,, ise çaresi kolay, şudur: Saat on birden on biri çeyrek ge seye kadar paydos. Dairelerde ufak büfe yerleri yapılıncıya kadar si- mitçi, yemişçi, sucu, limonatacı.. ilâh... gibi satıcıların daireye gir- melerine veya memurların daire ö- nüne çıkmalarına müsaade etmeli, Daire önüne çıkmak ve tekrar iş başina dönmek İçin epeyce vakit kay bolacağı için bu işi muvakkaten da- ire koridorlarında yaptırmak kabil.