ti kanat hâsıl, edilmiştir: Türki Gazeteci İdeal Rekabet (Başı 1 incide) E n fena imtihan da bizim neşriyatımız nelicesinde bir Türk mahkemesi tarafın dan verilen kararı yanlış bir şe- kilde yaymak suretiyle gösteril- miştir. Bu noktadaki tarafgir- lik bize karşı değil, Türk adli- yesine karşıdır. Mahkeme, bizim yolsuzluklar münasebeliyle yazdığımız yazı- lar hakkında esaslı tetkiklerde bulunmuş, bunların şahsi bir husumetin mahsulü olmadığı- na, umumi menfaat endişesiyle yazıldığına ve muhtelif daireler tarafından yapılan tahkikat ve takibalın ortaya konulan yol- suzluk iddialarını teyit ettiğine kail olmuş ve beraetimize karar vermiştir. Ancak bir şahsın ma- zide de ayni fiilleri işlediğini gösteren neşriyal gibi tamami- le fer'i kalan bir noktada haka- rel unsuru görmüş, bu neşriyat ta umumi menfaat endişesiyle yapıldığı için cezayı hem hafif- letmiş, hem de tecil etmiştir. Di- ğer taraftan bize karşı yapılan tezviri sabit görmüş ve Türki- yede haysiyet masuniyetine te- cavüz edenlere cezalarını ver- miş ve bunları tecil etmemiştir. ok dikkate değer bir hâdi- sedir ki aylarca velvele uyandıran bir davanın aslı esa- likte “7 | Japonya Sovyet- leri Tehditten Vaz Geçti (Başı 1 incide) vinof haritalar göstererek ve kati de- dâil irme ederek tepenin Sovyet top- rağı olduğunu isbat etmiş, Svvyetle- rin Sovyet hududunda statükoyu mü dafaadan başka birşey düşünmedikle rini anlatarak hudutlarda tam bir sü künet hüküm sürmekte olduğunu, sü Xünetin ancak Japon - Mançu kuvvet leri tarafından ihlâl olunabileceğini ve o zaman mesuliyetin bunlara raci olacağını anlatmıştır, Japon sefiri bu beyanattan memnun olmamış ve Ja- ponyanın icabında kuvvete müracaat edeceğini söylemiştir. Litvinof bu beyanatı hayretle kar- şılamış ve Japon talebinin kabul e- dilmiyeceğini, kuvvet istimaline ge- Ince bazı devletlerin mutavaat eyle- dikleri bu gibi tehditleri ve korkut- maları eğer büyük elei iyi bir dip- lomatik vasıta gibi telâkki ediyorsa, bu vasıtayı Moskovada muvaffakıyet le tatbik edemiyeceğini de anlamış ol ması icap edeceğini anlatmıştır. Nihayet Litvinof Japon sefirinin noktai nazarını şu hususa celbetmiş- tir: 19 Temmuzda lânletteayin bir Ja- pon çetesi, Tokyodaki Sovyet büyük elçiliğine girmiş ve tahrikâmiz be- i yannameler atmıştır.. Sovyet büyük elçiliği civarında vazife görmekte 0- lan büyük mikdarda polis kuvvetleri bu harekette lâkayıt kalmıstır, Tokyonan tekzibi Londra, 22 (Hususi) — Bügün Tok yo Japonya Moskova sefirinin kuv- vet istimali ile tehditte bulunduğu- sı hakkında heraet kararı veril- mesi hiçbir gazetenin serleyha- larında görülmemiştir. Hattâ gazetelerden biri mahkemenin kararını: “Tan Başmuharriri dört ay hapse mahküm oldu, şeklinde neşretmiş ve mahke- menin esas hakkında beraet ka- rarı verdiğini tamamiyle mes- küt geçmiştir. Bu suretle halkta ve harici âlemde e te mahküm edilir. Bir Türk Cümhuriyet mahkemesi nin esas hakkında parlak bir beraet kararı verdiği bir meselede işi mem- lekete ve herice , karşı mahkümiyet diye aksettirmek, şahsi gareze gaze- tecilik vazifesini feda elmek ve re- jim prensipleri ve adliyemizin dü- rüst hareket tarzı aleyhine hem da- hilde, hem de hariçte menfi bir pro- paganda yapmak demektir. Bir gazetenin bir şahıs ve bir hâ- dise hakkında kanaati ne olursa ol- sun, halka alt olan havadis sütunla- rına tasarruf etmiye ve hâdiseleri tahrif edilmiş veya yanlış bir şekil- de aksettirmiye hakkı yoktur. Haki- kati olduğu gibi öğrenmek ve hük- münü vermek okuyucunun hakkıdır. Gözete, kendi düşüncelerini aksetti- ren makale sütunlarında hâdiseleri istediği gibi tefsir etmekte serbest- tir. rTtaya koyduğumuz bu prensip- Je kendimiz âmil oluyor mu. yuz? Âmil olmıya elimizden geldiği kadar çalıştığımızı daima ispat et- tik. Bir, iki gün evvel İstanbul Vali- si hakkında temyizin dördüncü ceza dairesi beraet kararı verdi, Bu kara» Ti aynen yazdıktan başka gazetenin en başında büyük serlevhalarla be- raet kararını ilân ettik. Hattâ birçok okuyucularımız, havadis sütunları- mızda büdiseleri olduğu gibi akset- tirdiğimizden ve tarafgirlik o göster- mediğimizden dolayı bizi tebrik et- tiler, B ütün bu mesele şuraya da- yanıyor: Gazeteler, hal- kın menfaatini arıyan idealist neşir vasıtaları mıdır, yoksa sa- hiplerinin şahsi garez ve men- faatlerine âlet edilebilecek tica- ri teşebbüsler midir? Biz gazetenin ancak idealist bir kuvvet diye varlık hakkı ol. duğuna kailiz. Bazı rımızın bu işte geçirdiği imti- hanı işte bu kanaat hakımından derin bir teessürle karşılıyo- ruz. Ahmet Emin YALMAN bu harekete lâkayıt kalmiştir. 'Tokyoda Harbiye Nezaretinin bir mümessili şu sözleri söylemiştir: “ — Biz Sovyetlerle harp etmek is- temiyoruz. Bugün Çinde mesgulüz, Fakat Marçuko — Sovyet hududun- da her türlü ihtimale karşı koyal cek kuvvetimiz vardır. Siyasi müzs- kereler henüz bitmemiştir. Esasen ec nebi kaynaklardan çıkan haberler hâdiseyi izam etmiştir... Çin - Japon harp vaziyeti Hankovdan verilen malümata göre leri Poyang lim lerse de Çin sı va kuvvetleri tarafından tardedilm lerdir. Çin hava kuvvetleri faali lerine devam ediyorlar. Yangize cep besinde, Japonların Kiukiang civa- rındeki yeni manı bombardımanla- rından başka bir değişiklik olmamış tır. Çin kuvvetleri Şantun; çetin de bir çok kasabalar işgal etmişler. dir. Bu muvaffakıyet, Çin sulhü ko- ruma kıt'alarile müsellâh Çin köylü- lerinin sıkı bir teşriki mesaisi netice sinde elde edilmiştir. Şark cephesin de, Çin kuvvetleri Nankini tehdide devam ediyorlar. Hankov, 22 (A.A) — Şekiayi Ajan Sı — Japon kuvvetleri gerisinde faa liyette bulunan Çin çeteleri Honan vilâyetinde Talkang ile Şenling ve Şantung vilâyetinde Kuyeh ile Ting- tao'yu İstirdat etmişlerdir. Diğer kuvvetler, ayın 17 sinde Tientsin'nin 30 km. ilerisindeki Paoti ve Ning- hao'yu işgal etmişlerdir. İzmirde Mektep. Izmir, 22 (Tan mı İhtiyacı birinden) — Bu sene İzmir ilk okulları mezunla- İkan ve can fedakârlığının şerefide Mezunlarına Dün Diplomaları Verildi ji (Başı 1 incide) sunuz. Hepinizi tebrik ederim. Fakat bu muvaflakıyet geyretinizin sonu ve hududu değildir. “Cümhuriyete böyle bir enstitöyü temin yoluyla polise karşı besledi ği muhabbet ve alâkasını gösteren Dahiliye Vekili ve Parti Genel Sek- reteri sayın Şükrü Kayaya ve hükü- metin zabıtaya karşı muavenetini temin eden sayın Başbakanımıza mes leğin kalpten gelen teşekkürlerini arzederken her şeyin kurucusu ve Türk zabıtasının da yaratıcısı Büyük Şef Atatürke Türk zabıtasının min- net ve şükranını ve derin sadaka- tini ant İçerek arzederim.,, Salonda bulunan bütün polisler “ant içeriz” diye hep bir ağızdan ba- ırmışlardır. Talebelerden biri bu nutka cevap vermiş, müteakiben Böy Şükrü Kaya hulâsasaıı verdiğimiz şu nutku söylemiştir: “. Sayın generaller, aziz arka - daşlar, “Mektebin müdürü ve genç tale - benin polis hakkındaki güzel sözle- rini dikkatle ve zevkle dinledim. Bunlara Mâve edilecek büyük bir şey kalmadığını tahmin ediyorum. Fa - kat, zabıta kuvvetlerinin en son me- sul âmiri olmak sıfatile bunlara mü- saadenizle, ben de bir kaç söz ilâve edeyimBir memleketir emniyeti mev zuu bahsolurkon oevvelemirde ve ön safta akla ordusu gelmek lâzım - dır. Bir memleketin hudutlarını ve haklarını koruyan ordusudur. Dışta sulhün, içte sükünun ilk ve son ko - Tuyucusudur. Türk ordusunun va - zifesini nasıl ve ne kadar iyi yaptı - ğini elhan bilir ve icabında ne kadar İyi yaapcağına da milletçe sonsuz em niyetimiz vardır. Yüksek kudretli ve yüksek kıy- metli ordumuzu her vakit ve her vesile ile hürmetle ve minnetle ya detmek, onu övmek ve onunla ö- yünmek bizim için hem şerefli bir vazife ve hem de zevkli bir şeref. tir, Türk polisi bugüne kadar meslek ve insanlık şan ve şerefini muhafaza Esasen unutulmamak lâzımgelit kt İleti vakur, ciddi, sakin, na- başlı bir camiadır. Bu ca- miarİn bariz vasıflarından biri de şe- refine, haysiyetine ve izzeti nefsine bağlı olması, şahsi ve milli şerefini — YAN Ankara Polis Mektebi | Cam Adam Ne Şekilde | Yerli Mallar Sergisi | Devam Altın Adam Oluyor ? (Başı 1 incide) şambr nuarları andıran karanlık bir pavyona soktular. Çünkü cam adamın, duyduğumuz tecessüsle alâkayla mütenasip bir fevkalâdeliği yoktu. Odanın. elektrikleri söndürülünce, cam adamın, içlerinde elektrik ya - nan Suni uzuvları birer birer söyir- cilöre gösteriliyor, ve o sırada, plâ - ğa alınmış bir ses izahat veriyor; “.— Işte, hazim denilen hâdisenin başladığı yer: “mide!” çok cahil, ya çok gafil bir. hocaya muhatap olduğunuz da anlıyorsu - nuz! Cam adam, Dresden ünivesitesi profesörlerinden birisi tarafından yapılmış. 17 bin liraya mal olmuş. Dünyada eşi yokmuş. (50) bin liraya sigortalı imiş. Istanbula hususi va- gonla gelmiş, Maiyetinde yedi tane uşak (!) varmış. Ve Dresdenli pro - fesör, dünyayı bir Fas prensi gibi ma iyetinde yarım düzine yamakla, hu- susi vagonla dolaşan bu cam adamı vücude getirmek için yedi sene uğ - raşmış! Bütün bunlar bana, bir pirinç te- nesi üzerine “Yâsin” yazmak kadar faydasız marifetleri başarmak uğ - runda yillar israf eden insanların, yalnız Şarkta değil, garpta da bulun duğunu gösterdi! O kadar! Fakat karanlık odadan feraha çi- kınca, hayret verici bir hakikatle kar gılaştım: Meğer, cam - adamı görmek isti- yenler, tam yirmi bir kuruşluk bi- rer bilet almak mecburiyetinde imiş ler! Bu paranın yalnız bir kuruşu Hi- lâliahmere aitmiş. Buna mukabil, Hi lâliahmer, bu meşherin kapılarını, şe refli bayraklarile baştan başa donat İ nişi Görüyorsunuz ya? geniş propagan da hemen herkeste, cam adamı gör- mek merakını uyandırdı: Ve şimdi, hali, bu boşuboşuna uyandırılmış'a- lâkanin, merâkın cefemesini çeke - cek! Eminim ki bir çok fakir gafil - ler, çam adamın suni kursağım gör- Bönii Kadar sukutu hayale uğramı; olarak çıkacaklar. Ve yazık ki onla. rın duyacakları hâkh iğbirarın bir nebzesine de, Hilâliahmerin emniyet veren bayrakları olacak! Ve eğer isimlerini hilmediğim â- deyince, ya * 23.7 1938 | l | Galatasarayda Açıldı | Bozmıyalım (Başı 1 incide) sayın Başvekilimiz, bize bu sarayı vait buyurmuşlardır. Bu vait, bizi, bu husustaki temennimizi tekrarla” mak 'htiyacından müstağni bırakı-|rine kat'iyyen ceva3 başında ls! Sözlerimi bitirmeden evvel müj - yecek zamanlarda # deliyebilirim ki, bugünkü sergide, on sene evvelki sergide olmıyan bir çok eşya vardır. Bu arada, yerli tay- yarelerimizi, yerli kâğıtarımızı, yer pi camlarımızı, iftihar veren birer isal olarak sayabiliriz. “Ön sene sonraki sergide ise, daha büyük tayyareler, motörler, traktör- ler, makineler göreceğimizden emi * niz! “Çünkü hızımızı, dünyanınen bü yük inkılâpçısı Atatürkün işaretin - den almaktayız!” Bu nutkz cevap verirken, sergi ter #ibi gibi milli bir harekete, mektep binasını tahsis eden kültür Bakanh- Zını, ve lise İdaresini şükranla anan Iktısat Vekili Şakir Kesebir; “— Hükümet, dedi, Başvekilimin geçen seneki vaadini bu sene tahak kuk ettirmek azmindedir. “Bu azmin, İstanbulu, yakında, güzel ve daimi bir sergi binasına ka- vuşturacağı şüphesizdir. “Bu sergilerin her sene teşhir et- tikleri eserler, memleketimizin sa » nsyi sahasındaki terakki ve inkişa - İlim gösteren birer nümune 'sayıla - bilir, “Bu yolda devamımızın, memle « İkete getirdiği refah ve inkişafı ya - kından takip etmek hususundaki a7- mimiz kâatidir. Bu sergileri, on yıldır muvaffakı- yetle hazırlıyan milli sanayi birliğini brik eden Şakir Kesebir: “— Şimdi, dedi, hepinizi, kıymet- li neticeler kazanacağını umduğum bu sergiyi açmaya ve görmeye da - Bu benim aklıma gele” asul, Belki daha iyisini bile Söylerler ve tatbik edilik madı, uymadı” diyip $w « yarısından dönmek kars, İden evvel bu işe bizden ©“ | maş olanların neler yaptı” | etmek Enydalıdır. ç İnsan oğlu, bütün zabif rağmen her yerde birdir. Sy atleri meselesinde tatbik “4 de, hemen hemen her yerde 1 — Ufak şehirlerde, larm kolayen evlerine £' yiyebilecekleri yerlerde, * istirahat zamanı saat İZ kadardır. 2? — Büyük şehirlerde tekrar dönmek imkânı 8 dan sabah erken işe N aradaki 15 dakikalık yemiy4 rahat zamanı müstesna, "© saat çalışılıyor. Sabah ” öğleden sonra saat bire * şan yerler de gördüm. Başka memleketlerde y lerdenberi tatbik edilen “yi memnun eden bir usulü v4 na ve mahzurlu netice y' bil değildir, Zaman ve " lesi.Biz de, diğer milletler £ 0 $ yerine beşte, altıda ç sekiz, dokuz yerine dörtte eve gelmeye, çocuğumuzla veya klübü fazla uğraşmaya vakit b Kaldı ki, bu usulün beklenilen içtimai, sıhhi. faydalar da göze çarp” caktır. Gazetelerde gö! dis, “artık dönülmesi in 4 kati bir karar, değilse by timai memleket m . çok derince incelenmesini lardan rica etmek ihi © Haydarpaşa Heyecanlı Bir B97 Hâdisesi Cerey“ ği v1 £* yoğ ragw vet ederim!” * İ Bu nutkun, alkışlar arasında niha yetlenişinden sonra, mektep binâsı - nın kapısındaki kırmızı beyaz şeridi keserek sergiye giren Iktısat Veki - lini, bir çok mebuslar, matbuat, be - haliç eğip atik vübde Uzün müddet “durdu, sanayi birliği umumi kâtibi Halit Güleryü- zün verdiği izahatı dikkatle dinledi. Bay Hilit Güleryüz, Kayseri ku- maşlarını beğenen Şakir Kesebire: “.— Bu kumaşlar, dedi, bugün çok ve gururunu şuurla ve hassasiyetle lâkadarlar, Yerli Mallar sergisinin taşımasıdır. Kendisinin yapılacak. *- | ticari maksatlara âlet edilmesini ön- arruzlara derhal ve şiddetle cevap| Jemözlerse, “Cam Adam” oradan rağbettedir. En yüksek aileler, ça maşırlarını bu kumaşlardan yaptırı - yorlar!” (Baş Fakat tam dalgakıran” dikleri zaman, Ali cebin” vermesi bu duygularının, bu. hisleri- İnin bir aksülâmelidir. Türk polisi ev İ velâ, Türk olmak itibarile bizatihi bu evsafın hepsine sahiptir. Sonrada mesleki terbiyesi icabile bu milli ve fitri vasıflarını ilimle, talim ve terbi ye ile arttırmış olmaları icap eder. Bu millete lâyik bir polis olmak kolay bir dava değildir. Milletin sizin için yaptığı bütün fedakâr lıklar sizi kendisine lâyik bir va- riyete getirmek içindir. Milletin bu emeğini ve ümidini boşa çıkar- mıyacağınıza emniyetimiz vardır. Düşmanla yapılan bir savaşta ka- mını dökmek ve canını vermek çok şerefli bir vazifedir. Fakat sulh ze- manında vatandaşların huzur ve em- niyetini temin etmek için yapılacak tez günde “altan” olup çıkacak! Seyirci ———şşş #imiz için, milletimz için refah ve sandet âmili bildiğimiz Büyük Ön- derin tefekkür ve icra usullerini kendimize örnek yaparsuk, yazife- lerimizde bizim için muvaffakıyet daima mukadderdir, (Sürekli alkış- lar) Mezgn olanların isimleri Derece itibarile başkomiserlerin isimle- rini bildiriyorum; Bahri Bilgen, Bahaettin Ursl, Tevlik Bı len, Hulüsi Şentürk, AN, Akil, Ali San, Etem, Muzaffer, Yeyzi, Hamdi, Halil, Ke- mal, Nazmi, Şerif, Nurettin; Tevfik, Mim- ter, Şevket, Sadık, İsmil Hakkı, Derece itiberile orta kurs mezunları şun lerdir: İsmail Osman, Celâl; Nevzat; Avni; Nos- mettin, Cemal; Muhlar; Muummer; Zeki; Kayseri kumaşlarının, ogörptean gönderilen rakiplerine muzaffetiye - #ni müjdeliyen bü sözler, Şakir Ke sebirin yüzünde okunan neşeyi biraz daha artırmıştır “. Çok güzeli” dedi!. O sırada, burada bulunan Atina sefirimiz Ruşen Eşref te gelmiş, I&- tısat Vekilile birlikte sergiyi dolaş - maya başlamıştı. Diğer bir yavyonda Şakir Kesebir ona: “. Bakınız... dedi.. Şekerden ya - pilmış bir Anadolu haritası. Ne gü- zel değil mi? Ruşen Eşref gülerek cevap verdi: “— Evet, Anadolu kadar tatlı bir harita... talı çakı çıkarmış ve B#” ederek paralarını buna aldırış etmemiş VE denizin ortasında mışlardır. Bu sırada yüzmek korkmuş ve istimdads Denizden yükselen eci sahilde yüzlerce halk diseyi haber alan polisle” & yığa atlıyarak vaka YÖ etmişlerdir. Az sonra ir. bil ja Ni dalda tek başına, Kad bulmuşlar, ikisini de götürmüşlerdir. Ali merkezde miş, bilâkis Kadrinin salât etmiye kalki tir. Tahkikat devam © Mt, Naci Sadullah rı 2700 dür. Orta okul ihtiyacı bir - | bundan aşağı değildir. Bir polis için denbire kendini göstermitşir. Şimdi- | bazan vatandaşların huzur ve istira- den tedbirler alınmağa başlanmış- | hati uğurunda onlarin ıfzım, hürri- tır. Maarif Vekâleti Göztepede muh- | yetini, canını, malını korumak yo telit bir orta okul açmağa karar ver |lunda kötü huylu, kötü ruhlu bed- miştir. baht adamlarla uğraşmak, savaş Akala Pamuğu meydanında çarpışmak kadar feda- Yetiştiriliyor kârlık ister, Bazi kere karanlık bir İzmir, 22 (TAN muhabirinden) —| sokağın loş bir köşesi bir polis için Egede pamukçuluğun istifası işiyle | bir muharebe meydanı mahiyetini a- hükümet yakından meşgul olmakta. | ır. Orada polis tek başına da olsa, dır. Pamuk istihsali her sene artıyor, | bütün muzır ve menfi elemanlara Önümüzdeki sene İzmir müstahsille | karşı Türk kanunlarını tatbikle mü- rine Akala pamuğu tevzi edilecek, üç | kelleftir. Hattâ canı bahasına da olsa, sene sonra Egede yalnız Akala pa-| polis tarihimizde böyle vazife başın- muğu ziraati yapılacak, yerli pamuk |da şehit düşen : meslekdaşlarımızın ziraati ortadan kalkacak, Ege Aknla 58Yısı çok, destanları pek uzundur. muntakası olacaktır. Onları burada hürmetle yadetmek is- terim. Çocuk Öldü “Büyük Kurtarıcı Atatürk mem tihte Kemalpaşa mahallesinde | leketi istilâdan ve milleti esaretten kurtardığı, kurtarmaya o başladığı günlerin iptidasından sonuna ka- dar ve devam eden inkılâbın her safhasında kanunla hareket elti. Ve rejime kanunu temel yaptı, Her oturan Hatice ile 6 yaşındaki oğlu Yaşar evlerinin civarındaki arsada kuzu otlatırlarken Yaşar arsada bu- lunan 7 metre derinliğindeki çukura düşmüş, çıkarıldığı zamân yaşama mış, ölmüştür. hareketini, her işaretini memleke ' Münir, Agâh. Kemal; İhsan, Behzat, Vasıf, Ata, Hekim, Mehmet Selâhattin, Mehmet Horkürt, SU. Yayman, Necdet, Muharrem, Turgut, Sü- leyman, Atdültaki, Bustufu; Fevzi, Talât; Ahmet, Seracettin, Salim, Süleyman, Tu- ren, Ali, Gelip, Ahmet, Yaşar, Sami, Sey- fettin, Hakkı, Hamdi, Mustafa, Lütfullah, Turan; Mustafa; Ziya, Ahmet Demirel, Yu suf, Osman, Celâl, Hakkı, Yılmaz, Müsta- 48. Yaşar, Salim; Avni; Nurettin; Surrı Ab- dülgari, ZüMikar, Şevket, Ziya Çetin, Hay- dâr, Vekbi, Ahmet Özel, Lâl, Süleymen Sadık, Nurettin Pınarcık, Faik; Sait, Nuri, AN Köyirin, Remzi, Arif, Şevket, Naci, Necdet, Asım, Halil, Dürsüm, Kâzım, Emin, Mehmet; Hilcmet, Hasar, Sıtkı, Şerif, Mus. tafa, İhsan, Seyit, Mahir, Zeki, Asın Hs- tay, Mehmet Acar , Ahmet Atak, Selim Güler, Recep, Yusuf, Derese itibarile ilk kürs mezunları şun- lardır; Selih, Hadi, Kemal, Satm, Yaşar Rıza, Nizam, Rıza, Sabri, Tacettin, Sait, Mahir, Ahmet Polat, İdris, Ahmet, Lâtif; Al Ka- rabay; Adnan: Galip, Rıza, Kemalettin, Nu rt, Hüseyin Demiröz, Hüseyin, AM Kara- man, Alâettin, Sıtkı, Adil, Şahap, Mustafa Tüzün, LAK, Ali Uysal, Hasan, Vehbi, Fu- za, Arım, Ahdullah, İsmali, Hüseyin Eirgü- ler, Mehmet, Sadettin, Sadık, Şükrü, Abdul lah, Zeynel, Sami, Hüseyin Akalın, Ziya, PARFÖMÜ DİR DİKKATI Paris COT'Y fabrikalarında imal ve İN edilmiş bir fransız mustahzarıdır. e.