Ya, ya hedefi Hat temiz, arı dürü Yaketeyi erda, fikirde, her. st, samimi olmak, #lmiya — çalışmaktır. B ONE BepeLt Ecnebi 8 Ay 00 Kr, enelerdenberi gençlerin gö- nüi dertlerile meşgulüm. Her gün beş on gençten hayatı- nınen mahrem safbalarına ait mektuplar alırım. Bu sıkı temas bana onları daha yakından tanı- mak fırsatını verdi. Onların dü- şünüşlerini, duyuşlarını, telâkki - lerini, daha yakından biliyorum. Benim bilgime güvenen bir dos- tum bir gün bana sordu: — Bir kizınız veya oğlunuz ol. saydı ne yapardınız? | Âlemde Zİ Beynelmilel Türk Kadını Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Çok yakın bir mazide, çalışma ha- a girmesi mühim bir hâdise o- 11.3. 3ö lan Türk kadını, çok kısa bir zaman içinde, tam hazırlanmadığı halde ha- yatn her şubesine girdi, Yavaş yavaş mekteplerin, üniversitenin yetiştir. diği kadınlar, ilim şubelerine, dev- let memuriyetlerine kadar yüksel diler, Hangi sahaya baksanız, kadın Ona verdiğim cevabı biraz daha genişleterek bütün okuyucuları ma tekrar etmeyi faydalı buldum. Bugün yalnız bir kızımolsaydı ne yapardım s#usline cevap verece- ğim. İkinci sualimi ayrı bir ma - .»'9in Ticareti #akkındaki Sriyatımız an: M. Zek; * Zekeri, 2 ya SERTEL ri ye vardır. Hasta olduk- tidip, ii Fakat bir türlü dokto- ik dilerini muayene ettir. Dm takip eder, ve nihayet R.O vakiş ri kabul etmez bir hal a hasta tedavi için doktor at artık iş İşten rümdu,, oKmuştur. Hasta ölüme Yeniyi “© bazı kimseler de milli ağ eden barı hastalık- a ea bildikleri halde bunun NA aman bundan bahsedilme- da balata, Zanmederler ki bun- ı- Parmak e bu hastalığın üzeri- ça büyaşi Kormak, © hastalıktan ç b ve x PİF tehlikedir. Fakat bu bast du görmemezlikten gel - kar, ara, "wi Kesbetmesi. Ne hay SER. O vakit iş meydana igne iy tedavisine çalışılır, ek dari Reçmiştir. Hastalık te- Keçirmiştir. deki tcareti hak n heşriyatımızın bu am kimselerce hoş tik. Bunlar eroin Bençleri tehdit etmekte ve memleketimizde ola; il, olar, EZE ii, HEM İİ 1, İstey; > bilinmesini ve şüyu- ika, “orlar. Fakat ortada vardır ki bunun karşı. izi kapamak, milli va- ek olur. Eroin yü. . talıkları hastanesine e yerin düştüğünü bilmiyor iha 74, Xİ Kün evvel eroin İçin, çafında bir çocuk mah. l ve muhakeme edilirken em, vin istiyecek kadar zâf Müney? Eroin kullamıl- #ebek, bu Rençlere eroin sa- enin mevcudiyetini de gelir, ei tehdit eden bir teh- time stan şebeke ile mü- Milli bir vazife halini İZ bükümeç Zİ Hİ DETİE, 2 # ; te bu kaçakçı. a halindedir. Zabıta » Gaz, eesiti ile takip et Kü, lere düşen vazife, kendi, * MİN meselelerde vesaiti ile tetkikat yap- ti tenvir etmek, zabi- at laştırmaktır. Çünkü üyük kârlar temin e- pe vellerle idare edi- - Sara ile hükümetin ve a enini güçleştirecek bilirler, Bütün takibata arya mn tamamen ö- bunu gösterir. arşımızdaki düşma- bilerek biz de zabıta *ma Böre kuvvetlendir. İçin ona icap ederse ve salâhiyet vermek, Vi tam muvaffakıyete teçhiz etmek meselesi etrafında kikatı bu maksatla giz bu meselenin ir ir sıkarmak, hükü. akp VE zabıtanın işini tr. Bunu Yapmakla İemizi yaptığımızı zan £, 4 g4 Eği # z İİ EL EE 7 r 5 B TE # ; # Zi Zr tl ii : sat 2? 7 ez / ZE AL yi. YA ÇK, MK, O, VA, YO Vk, / kale mevzuu yapmak niyetinde- yim. ir kızım olsaylı ne yapar- dım? Bir kızm olsaydı, altı yaşına ka- dar onu bahçeli bir evde tabia- tin içinde büyütürdüm. Küçük ço- cuklai sakin, temiz, sinirlendir- miyen bir muhitte yetişmeleri lü- zumuna kanitm. Bugünkü dar o- dalı, dar koridorlu, havasız apar- tımanların, tozlu, pis sokakların çocuğu zehirlediğine inanıyorum. Çocuğumun sıhhatini, hayatını, si nirlerini ka- zanmak, ona tablati (o sevdir. miş olmak için yatta ikinci bir lisanın bir za- ruret olduğuna kanlim. Mektep- | lerimizde yabancı lisanı tamamen öğrenmesini mümkün görmüyo - rum. Onu küçük yaşında bir ec- nebi mektepte okutmayı zararlı buluyonm. “Onur için lisan öğ- retmive küçük yaşta evde başlar» dim. Fakat on yormadan, ka - İasını bozmadan, mektebe gittik - ten sonra da tatillerde bu yabancı Msanı öğrenmesine devam etme Bir Kızım O Ne yapardım? " çok faydaları Dokto arkadaşlığa alışır. Bunları evde, benim eteğimin dibinde öğrenme- sine imkân yoktur. Yalmz yatı mektebini seçerken dik € mektepleri yakından tanıyan dost- larımın fikirlerini alır ve onu en Ya Dayak Yemedin, Ya Sayı Bilmiyorsun D oktorun tavafyasr — Bel yemiş yiyiniz! Vücudü- üze vitamin lâzım. ibi yemiş döktert — Olgun, güzel şeftali, kayım, armut, hemen bütün Kaylf- a bu tavsiyede bulu» , bu sözlerini Jşitine &e herifin Yeniçeri ağasına söylediği: — Ağımi Ya sen hiç dayak yememiş» sin, yahut sayı bilmiyorsun? Sözünü hatırlıyorum Muhakkak doktorlarımız ya yamiş ya miyorlar yahut yemişlerin kaça satii- diğinın farkında değliler, Biraz yenecek armut 60, 70 hatt 80 kuruşa, Şeftali 50, kayısı 80, olgunce bir erik - hanl eskiden aşak arabaları veya sedyelerle kilosu beş kuruşa satı- lan erik - 30 kuruşadır. Yemişi bu hali le yemek İle miras yemek arasında bir fark görür müsünüz? Manavli — Bu sene yemiş olmadı! diyorlar, Al lahin İşine karışılmaz amma bu sene bü tün Türkiyede yemiş olmadığına Inan- mak ta hayli güçtür. Bu yıl İstanbulda yemiş olmadı. Lâkin Bursa, Sapanca, Ar mutlu ve bütün © civarda yemiş çok, Öy le ise bu pahalılık neye Geçenda, turfanda diye yumruk kas dar Iki karpuzu elli kuruşa aldim. Manav: — Kan kırmızı! diye de teminat ver di. Kestik ve attık. Karpuz kadar navların ahlâkını müşterilerin dsabımı bazan yemiş görmedim. Male bunların kan kırmızı renkte, fakat kuyu suyu bi tatsız olanları var ki, ona hiç ca yanmıyor, Yemişlerin ve manavların esiri ol « duk. Yesen kesene darı ekliyor, yem, müşkil Yazan: ; Burhan Felek seseasensesasensereee adınlar, yalınayak bagı kabak, bal dırı çıplak, göğsü bağrı açık, hü” Misa açık sağık geziyorlardı. Sen etmis kü - kulağınıza söyilyeyim - ların, kabak gezip dururken bir Kısım erkeklerde yalınayak gezmiye kalk mışlar. Gerçi bu moda henüz orta yaş ve dah yukrısına hümdelsun sirayet et- miş halde değil. Amma genç neslin fut- bel kundı e bişimini kaybetmiş, mış ayaklarını, bir kafeşii sandal arasından seyretmek pek te zevkli ol - muyar, Sön zamanlarda bapı açıklar neka- dar çoğaldı, dikkat ediyor musunuz? Bu gidişle şapka ticareti pek parlak istik- bal vâdetmiyecek. Bence bir kışım şapkacılar, araların» da görüşüp doktorlara müraonat etse” lerde başı açık gezmenin mahzuı matbuata akaettirerek halkı biraz Kor“ kutsalar Balki şapka alış verişinde biraz hareket olur. Bir kısım şapkalar var ki, açık bap'a- nn artmasına rağmen hayli müşteri bul maktadır. Mafif kâğıt şapkalar, Evat! Kâğıt şapka. Ben bile bunların biçimine, kapılıp bir tane aldım. Bekârlık hafi? ve bir puzar gezmesi kadar ucuz. Insanın başını serin de tutuyor. Yalnız bazı ufak zaafları var: Yağmurda bo- suluyori bir yere çarparsanız. kırılıyor, Kire dayanamıyor ve bir mevsim gidis lu kadar kunur Kadı kızında da bu tur Size bir ufak şapka hikâyesi anlata” yımı “ekoçyalıların hasleliğinden bahseder PAZARA ter. Bir İskoçyalı çiftçi karısına 25 İnel evlenme seneleri yüzü suyu hürmetine Bir şapka almak İstemiş: — Ne çeşit istersin? Hasir mı? İpek mi? Kumaş mit diye intihabı da ona Bırakmış. Kadın bir müddet düzündük- ten son. e şapka alayım. Eskidiği sa « man bari ineklere veririz. Demiş. İmkân olsa da şu bizim kâğıt şapka: ları, kâğıt helvasından yapsalar, raki» yirce belki yiyen bulunur. Fikrime na dersiniz, ey eli sıkı D ostum M. Hoşgören Mektubunu aldım, İstanbul rad ye Brogramı hakkında dediklerin duğru dur. Havadis kısmı son derece *ukara, Alaturka kismi ilaha muhtaç, Kone » râns bahal dere şeklinden çıkarılmak 18 #ım. Garp müslikisi de bu sıralarda mev ewt değil, İstediklerinin yakında tahak kuk edeeğini umu . İşittiğime gö re bizim radyo programlarını Avrupa vw Amerikanınkiler gibi yapacaklar ve tica ona bir milli karakter versoskler- miş. İnanırım, Milyon sarfederek yeni İs tasyenlar yapıp ta ona bugünkü fukara programı tatbik etmez Mektubunda en ziyade gözüme İlişen eski şarkıları çocuklarına tercüme miya mecbur oluşundur. Bu kabahat ne senin, ne © sak! şarkıları mazmedenlerin. Sudace bestekârların vaktila ağdalı ifa deleri bestelemek hevaslerinden doğmuş tur. Lâkin anlaşılır türkçe yazılmış sar &ıya kıran mi girdi? Onlari okumalar ns olur? HAJA en ağır ve makbul parçalardan lan, şu rast şarkının dört mısraı aşağıya naklesiyarum. Değil yeni nes- Nin dinleyicileri, kirk yaşından genç han gi münevver anlarsa alnını karışlarım “Meyhâne mi bü bezmitarapbânel Cem mi? "Peymanemi bü efseri - darati « haşem mi?.. ”Sâki mi bu nevbavel - bustanı cemali, ”Reşki » çemenistani huydbâni İrem mi9, Biz bile bunları artık güzel bir heste- nin anlaşılmaz iskeleti olarak dirtiyo- ruz. Tapkı e? Anasını anlamadığımız arapça .dunlara* (âmini) dediğimiz gini. Üma « | lim ki; banende ve bestekdi “e da &serlerinde temiz türkçeyi tercihe başla sınlar. Hoşgör gözüm! ziyade istifade edebileceği mekte- be verirdim. Orta mektebi bitirdiği zaman ar tık türkçesini öğrenmiş, milli ka- rakterini yapmış sayılabilir. O va- kit tahsilini tamamlamak üzere, küçüklüktenberi öğrendiği ecnebi lisanla tedrisat yapan yabancı bir mektebe naklederdim. Mektepte i- ken çalışması için onu sikıştırmaz- dım. Yalnız ona tembelliğin zara- rım anlatmakla iktifa ederek ken disini serbest bırakacaktım. Yal - nız arada (sırada te yaptığı vazifelerini çocuğumun zekâsı ve hskkında' bir fikir “edinmiye' çalı- sacaktım, » Kızım on dört yaşına geldiği zaman iş ehemmiyet kesbeder. Kı- zım zeki olabilir, abdal o labilir, güzel olabilir, saf ve basit olabilir. On altı yaşı - na gelmeden onun istikbalini ta- yine mecburum, Yanlış anlamıya- ım. Ben ona mesleğini zorla ka- bul ettirecek değilim. Fakat kr zım bu yaşta ne olacağını kestir. mek mecburiyetini duyunca ona rehberlik edebilmeliyim, Eğer zeki ise, okumayı seviyor- sa ne âlâ. O vakit tahsiline devâm edebilir. Üniversiteye gidebilir. Ondan sonra da istediği mesleğe intisap edebilir. Bir hayat kadını olur. Sevmek ve evlenmek onun için iki erecade bir meseledir, O hayatıni kendi yapar, kendi ko- rur, fazla rehbere ihtiyacı yoktur. K tahsilini bitirir bitirmez meklepten alacağım. Güzel kızlar daha ziyade evlenmiye mütema - yil olurlar. O vakit kızıma verecek üç dört nasfhatim vardır. — Kızım, diyeceğim. Artık genç kız oldun. Ben senin yaşında iken ertik evlenmiştim. Fakat zaman değişti. Biz o vakit annemizin ete- dinden ayrılamazdık. Fakat onlar. dan her şeyi saklar, derdimizi on- lara söylemiye cesaret edemezdik Bütün duygularımızı arkadaşları. | mızla birer günah gibi gizli yer. lerde paylaşırdık. Fakat ben se nin arkadaşın olabilirim, Bana ızım güzelse, o vakit İlse İ bütün duygularını ve bütün dü - şündüklerini söyliyebilirsin, senden daha tecrübeli ları senden daha İyi tanırım. Sa- na faydalı olabilirm. Bana aslh yalan söyleme. Yalan söylersen hem kendi zekâna, hem benim zekâma hakaret etmiş olur- sun. Bana her şeyi olduğu gibi söy liyebilirsin. Benim müteessir ve- ya rencide olmıyacağıma emin o- labilirsin. B ugünkü nesil hiç dünkü nesle benzemez. Arkadaş - ların arasında sigara içenler, içki | İresiyle Balkanlarda saydı. avukatlar, doktorlar, yazıcılar, kim- yagerler, sanatkârlar görebilirsiniz. Fakat bugüne kadar Türk kadını an cak kendi kabuğu içinde idi. Milli hudutlar haricinde ismini duyurmuş Türk kadını iki üç denecek kadar a7- dı. Fakat bu son sene veyn aylar içinde Türk kadınının udutları geçip, beynelmilel âleme ayak bus- tığını görüyoruz. Geçenlerde Sabiha Gökçen tayya- ptığı seyahati muvaffakiyetle bitirdi. Bu seyaha- tn akisleri yalnız Avrupada değil, Asyada, Amerikada her tarafta du- yuldu. Bu dela Moskovada açılan güzel sanatler sergisinde heykelti- taş Sabihenın tablolarının teşhir 6- dilmekte olduğunu görüyoruz. Bu e- serlerin muvaffakıyet kazanıp kazan mıyacağını şimdiden bilemeyiz.Fakat ne olursa olsun, Türk kadınının bey- İnelmilel âleme sokuluşunun bir ese- ri olması itibariyle fahir duyarız. Buna Avrupada, Amerikada tahsilde bulunan Türk kadınlarının muhitle- rinde yaptıkları tesirleri, kazandık- ları teveccühleri de ilâve edersek, Türk kadınlığının istikbali hakkın- da daha geniş bir fikir edinebilir, daha kuvvetli ümitlere düşebiliriz. Yalnız şurada şunu da kaydetmek lâzım ki, Türk kadınının daha yük- sek terakkilere mazhar olması için lâzım olan yolu tamamile açılmamış- tır. Kanunun verdiği bütün haklara rağmen, cemiyetin kadınin ayağına bağladığı köstekler: çözülmemiştir. Hâlâ kadının kabiliyetine karşı mu. hitin bir şüphesi vardır. Kadının ilerlemesine karşı ailede erkek hâ- kimiyetinin, cemiyette kadını tufey- li bırakmak zihniyetinin, hattâ pek çoklarında “kadının yeri evidir. zihniyetinin hâkim olduğunu gö- rüyoruz. Türk kadınının beynelmi- lel âleme girişi, sadece bizi kadın ol duğu için değil, geri bir muhitte ye- tişmiş, erkekle müsavi kabiliyete yükselmiş insan olması itibariyle de sevindirir. Kadınla erkek arasın- da fark gözetenlerden değiliz. Fakat bu farkın tamamen kalkması, kadı- nın hayatta daha kolaylıkla mu fak olması için, biraz da muhafaza- kür zihniyetlerle dır. Bu zihniyetler kadın beynelmilel dıklan başka, inkişaf edemez. ——— —— ——— a tecrübe edenler, yalnız randovu- lara gidenler bulunacaktır. Onlar yapıyor diye sen de sigara veya mücadele lâzım- baki kaldıkça, #leme yayılama- kendi muhitinde de içki içmiye, erkeklerle yalnız ten- ha yerlere gitmiye mecbur değil sin. Bir tecrübe yapmıya kalka- caksan unutma ki, içki midede, gi- şede durduğu gibi durmaz. Kafa- nı, iradeni elinden alır ve seni İs- temediğin yola götürebilir. G Işitece ençsin, güzelsin. her taraf. tan aşka dalr bir çok sözler in, Kitaplarda aşk hikâ- yeleri okuyacaksın, Aşktan bah- setmek gençlik için en tabil eşydir. Fakat aşk lâfları karşısında gül me, ve yahut aşk meselesini, bam. na gelmedikçe o kadar fazla ciddi ye alma Şüphesiz bir gün sen de sevecek- sin, yalnız kalbini kaptırdığın zâ- man başını dik tutmasını bi Evlenmiye karar vermeden ev- vel düşün: Para için, rahet için, ve yahut herhangi bir sebeple ev- lenme. Severek ve sevdiğin için ey. len. Evlenme kararı vermeden bir defa da benim fikrimi alırsan #sem nun olurum.