——— 3-7-9038 | | —Z Si üeüt ein L h ae TAN Gündelik Gazete 'TAN'ın hedefit Haberde, fikirde, her- geyde temiz, dürüst, samimt olmak, karlin gazetesi olmıya — çalışmaktır. — ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 750 Kr, 6 Ay 1500 Kr, 400 Kr, 8 Ay 800 Kr, 150 Kr, 1 Ay 300 Kr, Milletlerarası posta ittihadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- tirmek 25 kürüştür. Cevap İçin mektup lara 10 kurüşluk. pul ilâvesi lâzımdır. GÜNÜN MESELELERİ ' Zengin Çocuğu Olmanın Cezası Yazan: M. Zekeriya SERTEL İngilterede bir doktor aileler ara- | sında uzun ye esaslı bir tetkik yap- mış, tetkik ettiği aileleri ü ç grupa ;:ıruı:q: Birinci grup aylık kazancı .mp l::nhl;ı:b olan aileler, ikinci , orta halli aileler, üçüncü grup ıeııı:uı ve .mürefieh aileler. mwu tetkik şu garip neticeyi ver - Fıkiıi' ıilflerdo çocuklar ilk sene- rde sinirli ve cılız oluyorlar. Sebe zl"hfllllk ve havasızlık. ınl:“şln çocuklarında can sıkıntısı, Bİ ı.ıınıt, ve küstahlık, normal bir ;;:_f“ ta bulunmasından üç misli faz- bi mM“hlelif sahalarda fakir çocukla © Zengin çocukları arasında yaptı 1 mükayeselerde, daima müvazene Yi fakirin lehinde bulmuş, zengin ço €ukları daha az zeki, daha az cesur, daha az çalışkan, daha az atılgan ve aha az memnun. Bundan şu neticeyi çıkarmış: Zen gin çocukları bedbahttır. * İngiliz doktorunun bu buluşunu tarih te teyit ediyor. Devir açmış, in kılâp yapmış, ölmezl karış ardeş sıfatı, Afganistan * çin olduğu kadar, hiçbir za- man yerinde kullanılmamıştır. Af- gan milleti, başında emir ve kral- ları olduğu halde, daima bizimle gülmüş veya beraber ağlamıştır. Afganlar, bilhassa son yarım a- sırda, Osmanlı saltanat idaresinin zulüm ve kahrından yaka silkerek kendilerini memleket dışına atmı- ya mecbur olan bir çok Türk mü- nevverlerini bir ana şefkatile top- lamışlar ve onları işsiz ve yurtsuz bırâkmamışlardır. Oraya giden Türklerin Afganistanı kendilerine ikinci bir yurt yaparak, bugünkü kardeşliğin ve siyasi birliğin da- yandığı Türk - Afgan kültürünün kurulmasında mühim bir rol oy- namişlardır. Bu yazıları bana yazdıran dün- kü ve bugünkü Afganistanı millet- taşlarla kısaca tanıtmıya beni sev- keden, Afganistanla mevcut teş- riki mesai muahedesinin uzatılma- sı hakkındaki mukavelenin Türki- ye Büyük Millet Meclisi tarafın- dan tasdiki olmuştur. Filvâki bu muahede, 1920 de istiklâle kavu- şan Afganistanın 1921 de ilk akdet- tiği esaslı bir mukaveledir. Bu mu- kavele, 1928 de yeniden gözden ge- çirilmiş ve, Dışişleri Bakanımızın pek güzel ifade ettiği gibi, “bir teş- riki mesat ve kardeşlik ifadena- mesi,, haline getirilmiştir. fganistan, siyasi soğrafya durumu icabı, Hindistanın bir masal olan hazinelerini aramı- ya giden büyük fatihlerin daima geçtiği bir yol olmuştur. Firenk- lerin Cyrus dedikleri key'hüsrev ile Farslar, İskenderle Makedon- yalılar ve Sgythler, Hindistanın mış büyük adamların hayatlarını tet kik edinis Görecekstniz” RiŞ Vanla e rın çoğu fakir çocuklarıdır. Daha kü tükten mahrumiyetle karşılaşmış, bütün hayatları ıztırap içinde geç - Miş, hayatta muvaffakıyet onlar için bir ideal olmuştur. Bethoven, Şubert gibi büyük mu- siki dehaları, Edison gibi büyük fen :dl.mıın, Ford gibi büyük sanayi li. erleri hep fakir ailelerden yetişmi İlerdir. çi ğ lt * Dünyanın en bedbaht - çocukları, huzur ve refah içinde yetişenler, Bolluk içinde büyüyenlerdir. Zengin çocukları ekseriyetle şıma irık, iradesi tsiz olurlar, Aile Teri üzerlerine titrediği ve bütün ih. | fiyaçlarının kolaylıkla tatmin edildi ğini gördükleri için, hayatı kolay, 'basit ve sadece eğlenceden ibaret ö ;"l“- Çalışmıya alışmazlar. Hayatı , Serde yetişen nebatla. Ta benzerler. Hayatla karşılaşınca #aşırır ve bocalarlar. Yalnız bu kadarla kalmaz, zengin 'Socukların sinirleri ve sıhhatleri de ekseriya bozuk olur. Can sıkıntısı, Mücadele zevkinden mahrumiyet on asabi yapar. Halbuki fakir çocuğu hayat için- de doğar, hayat içinde büyür. Mah- Tumiyet onu mücadeleye alıştırır. Ce Sur, atılgan ve müteşebbis yapar, Bu hakikatten en ziyade ders al- Ması lâzımgelen kimseler, çocukları- Dı serde yetiştiren zenginler ve bir dereceye kadar orta halli ailelerdir. Çocuğunuzun hayatta muvaffak olmasını istiyorsanız onu hayatın içi ne bn-nkmız, ve hayatın içinde yetiş- tiriniz. BOZÖYÜKTE ; Banka Şubesi Kaldırıldı Bozöyük (TAN) — Türk Ticaret Bankasının 1926 da kurulan şubesi lâğvedilmiştir. * Bozöyük (TAN) — Dikiş ve na- kış evi açılmıştır. Genç kadınlar, bu- rada verilen derslerden istifade et- mektedirler, ovalarına, hep Afganista- nım yüksek yaylalarından inmiş - ganistanı zaptetdiler; 8 inci asrın başında Cengiz Hanın Moğol ordu- ları, Hindistana, Afganistandan ge- çip indiler. Bunları diğer fatihler, Timur, Baber ve Nadirşah takip et- ti. Afganistanın yeni tarihi, İngiliz- Rus hâkimiyet mücadelesinin bir faslını teşkil eder. Zavallı Afganis- tan, istiklâlini kazanıncıya kadar neler çekmemiş! Büyük Harbe ka- dar Afganistanın hiçbir yerde sefi- Ti yoktu. Senelerce İngiliz himaye- sinde, Hindistanın Çarlık Rusyası- na karşı bir tampon devleti halin- de idi. Çünkü, Çarlık Rusyasının — lerdir: VH -inet-asırda; Araplar, At Âfgan ord Afganistan YAZAN: - General Hüsnü Emir I Afganistanın hükümet merkezi Kâbilden bir görünüş bu semtteki siyasi hedefi Hint Ok- yanusun açık ve sıcak sularına in- mekti. 1919 bidayetinde öldürülen ba- basının yerine Afgan tahtına çı- kan Emanullah, memleketine istki- lâl kazandırmıya azmetti ve talih ona yardım ederek muvaffak ol- du. ÖmerHanin kumahndasında bir Kâbilin bund. Bu sefer de, İngilizlerin çık- masını gözetliyen Sovyet Rusya, Afganistana yanaştı. Bir- çok Rus eksperleri, Hindistana i- nen yolları keşif için, Afgan - Hint hududunda göründüler. Moskova, en muktedir ajanlarını ve bunların arasında meşhur Ağabekov'u Kâ- bile gönderdi. Sovyet Rusya, Hin- distanda komünist propagandası ki Sefitguh dağlarındaki Hayber Hint İngiliz istihkâmını zaptetti ve bu geçitten Hindistana indi. Hint İngiliz kuvvetlerinin şid- detli müdafaa ve mukabelesine rağmen, batı şimal Hindistanın merkezi Peşaver'e kadar ilerledi. İngilizler, neticede Afgan kuvve- tini hududun gerisine attılar, fa- kat bu cüretli hareket, Afganların, yabancı hükmünden kurtulmıya ve bunun için sonuna kadar mücade- leye azmetmiş olduklarını göster- diği için, Raval Pindi barışında, İngiltere, Afganistanın istiklâlini tanımıya mecbur oldu. yapmak için Afganistanda teşkilât vücude getirmek ve bu suretle bir taşla iki kuş vurmak istiyordu. Fa- kat kral Emanullah, memleketin istiklâlini şimal komşusuna da ta- nıtmıya muvaffak oldu. Kral, yalnız memleketini müsta- kil bir devlet halinde görmek iste- miyor, onda, ayni Zzamanda, Af- ganistandan ikinci bir Türkiy& vü- cude getirmek hırsı yanıyordu. E- manullah birinej emeline muvaf- fak olmuştu, ikincisine varmak için de var kuvvetile çalışıyordu. O, çok iyi takdir etmişti ki, azim, cüret ve kanla istihsal olunan is- tiklâlin muhafazası ancak memle- ketin iktısaden işlenmesi, medeni- Bı olmuş bir vakadır? Senesini yazmıya lüzum yok, Harp sıralarında Idi. Marmarada bir İs- keleden İstanbula geliyoruz. Hava lo - dos. Vapur sallanıyor. Marmara küçük- tür amma, derdi büyüktür. Salıntıdan korkan yok, fakat hastala nan çok. Marmara gölünde İşllyen va- purların babayantliği yolculara da der hal sirayet eder, Biribirine takdim e- dilmeden tanışır, görüşür, can ciğer ©- lurlar. Tekirdağı açıklarındayız. Çok dalgalı Üç saat yolculuktan sonra biraz durul - duk. fçlmlıdo en çok rahatsız olan or- ta yaşlı biri var. İfadesine nazaran Ka- sımpaşalı İmiş. Geçmiş zaman, galiba gümrükçü. Adını da hatırlıyamıyorum. DAZARDAN PAZARA Seni Tutan Yok.mu?, YAZAN: Burhan Felek Mğ — Onu Hasan Paşa tutar. O yapma- yıp ben mi para yapacağım? Biraz sonra bir diğeri: — Lâpsekili Abdülkadir Efendiyi gör düm. Balıkpazarında dükkân açacak « mış. Edremitte yağhane kurmuş. Kasımpaşalı atıldı: — Bilirim, Bursa valisi tutar. Bir müddet de bu adam hakkında söy lendi. Bir üçüncüsü: — Yahul Size söylersem şaşarsınız. Gelibol Deniz sük bul! k gel dik. Ağzımızı burnumuzu yıkadık. Birer kahve, İlmonata falan ismarladık. Soh - bet başladı.. Kasımpaşalı o yolun tanın miış yolcusu, Kırpik biyikli, esmer, za- yıf asabi bir adam. Yolculardan dört beş kişi var ki, onun eski ahbapları. LAf döndü dolaştı bu ahbap zümresi- “nin müşterek tanışları olan birkaç kişi Üzerine İntikal etti. Birlel: . — Halil Efendi de maşallah yükünü tuttu. Silivride çiftlik almış. İzmitte de- ğirmeni var.. Yüz bin llralık adam di- yorlar. Kasımpaşalı atıldı: Ömer Beyli gördüm. Hanl âcente kâtipliği yapardı yal Şimdi Ga- latada var, Kar ize ta- ka İşletiyormuş. Para kırıyor. Para. Beş tane teknesi var. Kasımpaşalı yine atıldı: — Tanırım onu da, levazım relsi tu- tar. Ben dayanamadım, sordum: — BSizi tutan yok mudur? Gülümsiyerek cevap verdi: — Beni de deniz tutar azizim. Bııu ve Akay vapurlarile seya- — Başınızı!.. — Ayaaaak... Bunun birincisi, vapur aşağıda yana- şılan İskelede yukarıda olduğu zaman dik yokuş haline gelen İskeleden çıkar » ken yolcuların kafalarını vapurun Üat güverte kenarına çarpmamaları için ya pılan hayırhahane bir ihtardır. Lâkin bu vaziyet o kadar çok teker - rür eder ki, çımacılar bu Iİhtarı yapmak tan bıkarlar ve her gün muhakkak yir mi otuz kişi kafalarını bu keskin de - mirll kenara çarpar, zedelenirlar, Kimse de akıl etmez ki;; bu herkesin kafasını çarptığı yere ya İçi pamuklu bir bez yuvarlak yahut lâstik bir. boru çakalım. Çımacı akıl ettikçe: — Başınızıl., diye bağırır. Bıkınca su sar, Susunca herkes kafasını çarpar du rur ve bu yıllardanberi böyle gelmiş böyle gider. Öteki de vapurlardan lsk 'e, İske- yet ve kültürce yükselmesi — ile mümkün olacaktır. Bunun için Af- ganistanın sanayilenmesini zorla- dı ve bir kaç modern fabrika yap- tırdı. Askeri mühimmat imalât ev- leri ve bir de tayyare tamirhanesi vücude getirdi. Hava haltarı tesis etti.Büyük Avrupa ve Türkiye se- yahatinden dönüşünde, Türkiye ve Avrupadan askeri heyetler, he - kimler, mühendisler, muallimler ve her türlü mütehassıslar getirterek Afganistanda ıslahat işine bir kat daha germi verdi. Kadınların peçe- sini kaldırttı, Avrupa kıyafetini kabul ve mebuslara siyah me- rasim elbisesi giymelerini emretti, Nihayet Kâbilin yakınında muaz - zam bir krallık sarayı inşa ettirdi- ği zaman, o zamana kadar pusuda bekliyen, cahil ve mutaassıp hal- kı bu ıslahat aleyhine alttan alta tahrik eden, kara kuvvet, mollalar, hocalar ve menfaatleri muhtel rüe- sa harekete geldiler. Belki de yabancı tahrikât par -| mağı vardı. Hulâsa Hindukuş'tan Kaşmire kadarki dağlarda ve Hi- malaya dağlarında bulunan koyu cahil ve mutaassıp kabileler, mem- lekete koca bir istiklâl kazandır- mış olan terrakisever krallarının aleyhine döndüler. Evvelâ vergi vermekten imtina ettiler ve sonra da silâhlanarak Kâbil üzerine yü- rüdüler. Kral, milletinin yenilik- leri hazım kabiliyetini çok faz- la ölçmüştü! Sovyet Rusya, hemen harekete geldi ve krala yardım için B00 as- ker gönderdi. Şimalde ilk muvaf- fakıyetler elde edilmişti. Fakat E- manullahın tahtından ansızın fera- gati, iç harbine ve ayni zamanda Rus müdahalesine son verdi. Nıdlr Han kral oldu, fakat 1933 te öldürülünce, bugün 23 yaşında olan oğlu Mehmet Za- hir, Afganistana şah oldu. Genç şah, Emanullah gibi, Afganista- nın kurtulması için iktısat, mede- niyet ve kültürce yükselmekten Meselesi Yazan: Sabiha ZeWw Sertel Üç çocuğı ba - banın veya ye intikal etti. Dünkü Tan gazetesin de hayırsever, merhametli bir ada - mın bu üç çocuğu evlât edinmek yüksek emelile gazeteye müracaat et tiğini gördüm. İktidar ve kabiliyeti yerinde bir fert olmak şartile bu ço cukların bu yuvaya sığınmaları fay- dalı olabilir, Teşebbüsün sahibini bu yüksek hissi itibarile alkışlarız. Fa- kat memlekette bir de evlâtlıklar me selesi vardır, bu çocukların bu ev- lere yerleştirilmesi faydalı olduğu gibi zararlı da olabilir, bu meselenin üzerinde duralım, 8 Bir cemiyetin içinde himaye ve iti naya muhtaç beş nevi çocuk vardır. Anasız, babasız çocuklar, metrük ço cuklar, az kazanan ailelerin, işsiz - lerin muhtaç çocukları, alil, sakat, fizyoloji itibarile geri çocuklar, di - mağen geri, hasta, dejenere çocuk- lar.... Çocuk teşkilâtlarını yapan memleketlerde, — bilhassa — Ameri- kada bu beş çocuğun ihtiyacına cevap verecek muhtelif müesseseler vardır. n Hai âlı hi Fakat mü lerin haricinde ka lan çocukları; evlere evlâtlık olarak yerleşlitMük de hHüğdüni her 1 kette kabul edilmiştir. Bu hususta fikirler muhteliftir. Bazı teşkilâtçı- lara göre, çocukların bu evlere yer- müessesede büyümeleri doğrudur. Bu ayrı bir meseledir.“Fakat çocuk- ların evlere evlâtlık olarak verilme- si, başlıbaşına bir bu çocukların vaziyeti, kanun naza- rında tesbit edilmelidir. Bu evlere verilen ,çacuklar, kanun nazarında mânevi evlât mı, hizmetçi midir? Bizde, vâkıa olarak hayatta iki şe gibi telâkki edip büyütenler olduğu- nan, hattâ paralı hizmetçiye yapma- dıkları zulüm ve işkenceyi bunlara tatbik eden aileler çoktur. Medeni bir cemiyetin, çocük zulmüne karşı kanuni siperler yapan bir cemiye - tin, bu çocukların evlerde bu şekil. de kullanılmasına cevaz değilse bi- le, imkân vermesi doğru mudur? Bu beple evlâtlıklar meselesinin ka- başka bir çare olmadığına kanidir. Yalnız o her yeniliği, etrafı tarta- rak yapmak ve acele et k is- tiyor. Bu sebeple Afganistan ısla- hat ve terakki yolunda durmuş de- ğildir. En mühim kervan istikamet- leri bugün birer otomobil yoluna çevrilmiş ve petrolcu devletlerin benzin tankları çoktan bu yolları süslemiye başlamıştır. Yüksek Af- ganistan ovalarında, su bentleri ve kanallar yapılmakta, sanayi de, bir Afgan milli bankasının tesisi sayesinde, sağlam bir temel üzeri- ne kurulmaktadır. Zaten Türk zabitlerinin bir eseri olan ve barış zamanı, üçer piyade fırkalı, iki kolordu ile ayrıca 7 müs- takil muhtelit fırka halinde, ce- man 100 bin kişiden mürekkep, Af- gan ordusu, bir harpte 500 - 750 bin kuvvetinde oldukça iyi bir halde seferber olabilir. Bugün bir Türk hekim heyeti, hükümetin tıp fakültesini idare et- mekte ve Afgan hekimlerini yetiş- tirmektedir. Ayrıca, Kâbil yakının- da Aliabad da, bir Türk baş heki- minin idaresinde bir ciğer hastalık- ları sanatoryomu kurulmuştur. Hı:_lâ.s: memleketin her köşe ve lelerden vapurlara şu mahut tahta İske lelerl verirken söylenir. Çımacılar bun ları verirken hızla bir saldırırlar. O es nada karşı taraftak! yolcuların ayakları na doğru giden ağır İskeleye İstedikle: ri zaman tutamazlar ve kendileri dik - kat edecek yerde ayak sahiplerinin bu na dikkat etmesini söyliyerek mesuli - yetten kurtulurlar, Lâkin biribirlerinin ardı ardına toplanmış olan yüzlerce hal kın ön safında bulunan yolcular ken - dilerini toparlamıya vakit kalmadan iş- kele ayaklarına düşer ve canlarını ya- kar, bu yıllardanberi böyle ıılmi" böy le glder, kimse de şu yolcuların ayak- hat edenlerin dalma İşi ı bir söz: Tarını İnelt In bir yolunu bulsak diye tasalanmaz. b yab mütehassıslar, hükümetin emrettiği işleri yapı- yorlar,. Takriben 10 milyon nüfuslu Af- ganistan, İngiliz Hindistanı ile Sov- yet Rusya' arasındaki siyasi coğ- Tafya durumu itibarile, daima müş- kül ve nazik bir mevkidedir. 1933 te bir Türk hakem heyeti İran ile olan eski bir hudut ihtilâfını çöz- miye muvaffak olduğu için, Afga- nistan bugün Sâdabad paktına gir- miş ve Türkiye, İran ve İrak kar- deşlerile birlikte orta ve ön Asya- da bir barış âmili olmuştur. nuni vaziyetini tesbit etmek lâzım, Çocukların kanün — nazarındaki mevkiini yalnız maddelerle tesbit et nü tetkik ve takip edecek teşkilâtı; yerleştiren mesul bir müessesenin, bu çocukları daimi bir kontrol altın- da tutması, çocukların bu evlerde cis mani, ahlâki, inkişaflarını yapıp yap madıklarına göre tedbirler alması lâ zımdır. Her gün mahkemelerde ırzına te- yaktan bacakları kırılmış yavrular, mış ana evlâtları görürüz. Bu da an- cak polisin veya hastanenin eline dü şecek kadar ağır bir vâkıa ise, Daha hafifleri, evlerin dört duvarları, ör- tülü perdeleri altında geçer. bu aza; ve işk lerin hküml elem ve kederlerini, gözyaşlarını, başları n yastıklarının altına sokarak sakla: Evlâtlık meselesi, içtimai bir fa- nüz ihtiyaca kâfi olmadığı için bi çocukları evlere vermek bir zaruret tir. Fakat Allaha, ve sahibinin insi fına terkedilecek kör bir zaruret de- Bildir. Aşağı yukarı her şehirde Çocuk Esirgeme Kurumu kuruluyor sokakta kalan veya herhangi bir se eden çocukları devlet müesseseler yoksa, evvelâ bu müessesenin alma- sı, bu müessesenin himaye ve kon! lü altında evlere yerleştirilmesi. b müessesenin daimi kontrolü altın mediğimiz takdirde, devletin vi könürol ödecek Bix ahi rulamaz mı? Evlâtlıklar 020328 leştirilmesi doğru, bazılarına göre ledir. Evvelâ gibi, bunları hizmetçi olarak kulla- — mek kâfi değildr. Evlerde bu çocuk — ların ne şekilde muamele gördüğü - — da lüzum vardır. Çocukları evlere — cavüz edilmiş evlâtlık çocuklar, da- — binbir türlü işkenceye maruz kal - — ciadır. Himaye müesseselerimiz he - — kil de vardır. Bunları hakiki evlât | | / d