z 3-7-938 IT AN Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her. şeyde temiz. dürüm, samimi olmak, karlin olmıya © çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Er, 2200 Er, 70 Kr, 1800 Er, 40 Kr, SAy 800 Kr, 150 Kr, IAy 200 Er, Milletlerarası posta ftihadına dahil ol- mıyan memleketler için 38, 16, 0, 3,5 lira dır. Abone bedeli peşindiz! Adres değiy- tirmek 25 kuruştur. Cerap 4 lara 10 kuruşluk 1 Sene SAr GUNUN MESELELERİ Zengin Çocuğu Olmanın Cezası Yazan: M. Zekeriya SERTEL İngilterede bir doktor aileler ara- sında uzun ye esaslı bir tetkik yap- mış, tetkik ettiği aileleri üç grupa ayırmış: Birinci grup aylık kazancı 15 liradan aşağı olan aileler, ikinci z balli aileler, üçüncü grup engin ve müreffeh aileler, Bu tetkik şu garip neticeyi ver « miş Fakir ailelerde çocuklar ilk sene- Jerdi sinirli ve cılız oluyorlar. Sebe bi gıdasızlık ve havasızlık, Zengin Şocuklarında can sıkıntısı, sinir, inat, ve küstahlık, normal bir| ia bulunmasından üç misli faz. Muhtelif sahalarda fakir çocukla şile zengin çocukları arasında yaptı İ mükayeselerde, dalma müvazene Yi fakirin lehinde bulmuş, zengin ço | Sukları daha az zeki, daha ax cesur, daha az çalışkan, daha az atılgan ve daha az memnun, , Bundan şu neticeyi çıkarmış: Zen gin çocukları bedbahttır. * İngiliz doktorunun bu buluşunu tarih te teyit ediyor, Devir açmış, İn kılâp yapmış, ölmezler arasına karış mış büyük adamların hayatlarını tet hik edinin Gürecekitete” Ki; Hanlar 4 Tin çoğu fakir çocuklarıdır. Daha kü Sükten mahrumiyetle karşılaşmış, | bütün hayatları ıztırap içinde geç - MİŞ, hayatta muvaffakıyet onlar için bir ideal olmuştur. Bethoven, Şubert gibi büyük mu. siki dehaları, Edison gibi büyük fen | Meri Ford gibi büyük sanayi Ii. | derleri hep fakir silelerden di ep yetişmiş * Dünyatın en bedbaht gocukları, huzur ve refah içinde Yetişenler, Bolluk içinde büyüyenlerdir. Zengin çocukları ekseriyetle şıma | mk, iradesiz, cesaretsiz olurlar, Ajl, Teri üzerlerine titrediği ve bütün ih. “yaçlarının kolaylıkla tatmin edildi ğini gördükleri için, hayatı kolay, e ve sadece eğlenceden ibaret sa. ırlar, Çalışmıya alışmazlar. Ha; Almaya Serde yetişen ilalğ. m benzerler, Hayatla karşılaşınca #aşırır ve bocalarlar. Yalnız bu kadarla kalmaz, tengin şocukların sinirleri ve sıhhatleri de ekseriya bozuk olur. Osn sıkıntısı, mücadele zevkinden mahrumiyet on #sabi yapar. j Halbuki fakir çocuğu hayat için. © doğar, hayat içinde büyür. Mah. rumiyet onu mücadeleye alıştırır, Ce ser, atılgan ve müteşebbis yapar, Bu hakikatten en ziyade ders al. ması lâzimgelen kimseler, çocukları. mı serde yetiştiren zenginler ve bir dereceye kadar orta halli ailelerdir. Çocuğunuzun hayatta muvaffak olmasını istiyorsanız onu hayatın içi »e bırakınız, ve hayatın içinde yetiş- tiriniz. amaaa BOZÖYÜKTE ; ———— Banka Şubesi Kaldırıldı Bozöyük (TAN) — Türk Ticaret Bankasının 1926 da kurulan şubesi lâğvedilmiştir. X Bozöyük (TAN) — Dikiş ve na- kış evi açılmıştır. Genç kadınlar, bu- rada verilen derslerden istifade et- mektedirler, ardeş sıfatı, Afgandstan 5 çin olduğu kadar, hiçbir za- man yerinde kullanılmamıştır. Af gan milleti, başında emir ve kral- ları olduğu halde, dalma bizimle gülmüş veya beraber ağlamıştır. Afganlar, bilhassa son yarım 8- sırda, Osmanlı saltanat idaresinin zulüm ve kahrından yaks silkerek kendilerini memleket dişina atmi- ya mecbur olan bir çok Türk mü- nevverlerini bir ana şefkatile top- lamuşlar ve onları İşsiz ve yurtsuz birâkmamışlardır. Oraya giden Türklerin Afganistanı kendilerine yurt yaparak, bugünkü kardeşliğin ve siyas! birliğin da- yandığı Türk - Afgan kültürünün ku sında mühim bir rol oy- namışlardır. Bu yazıları bana yazdıran dün- kü ve bugünkü Afganistanı millet- taşlarla kısaca tanıtmıya beni sev- keden, Afganistanla mevcut teş- riki mesai muahedesinin uzatılma- $ı hakkındaki mukavelenin Türki- ye Büyük Millet Meclisi tarafın- dan tasdiki olmuştur. Filvâki bu muahede, 1920 de istiklâle kavu- şan Afganistanın 1921 de ilk akdet- tiği esaslı bir mukaveledir. Bu mu- kavele, 1928 de yeniden gözden ge- girilmiş ve, Dışişleri Bakanımızın pek güzel ifade ettiği gi ir teş riki mesai ve kardeşlik İfadenâ- mesi,, haline getirilmiştir. İganistan, siyasi soğcafya durumu icabı, Hindistanın bir masal olan hazinelerini aramı- ya giden büyük fatihlerin dalma geçtiği bir yol olmuştur. Firenk- lerin Cyrus dedikleri Keyhüsrev ile Farslar, İskenderle Makedon- yalılar ve Sgythler, Hindistanın zengin ovalarına, hep Afganista- nın yüksek yaylalarından inmiş - derdin. WEE asırda; Araplar, Af ganistanı zaptetdiler; 8 inci asrın başında Cengiz Hanın Moğol ordu- ları, Hindistana, Afganistandan ge- çip indiler, Bunları diğer fatihler, Timur, Baber ve Nadirşah takip et- LN Afganistanın yeni tarihi, İngiliz. Rus hâkimiyet mücadelesinin bir faslını teşkil eder. Zavallı Afganis- tan, istiklâlini kazanıncıya kadar neler çekmemiş! Büyük Harbe ka- dar Afganistanın hiçbir yerde sefi- Ti yoktu. Senelerce İngiliz himaye- &inde, Hindistanın Çarlık Rusyası. na karşı bir tampon devleti balin- de idi. Çünkü, Çarlık Rusyasının Afganistan Afganistanın hükümet merkezi Kâbilden bir görünüş bu semtteki siyasi hedefi Hint Ok- yanusun açık ve sıcak sularına İn- mekti. 1919 bidayetinde öldürülen ba- basının yerine Afgan tahtına çı- kan Emanullah, memleketine istki- Iâl kazandırmıya azmetti ve tal ona: yardım ederek muvaffak ol- du. ÖmerHanin kumandasında bir Afgan ordusu, Kâbilin cenubunda- ki Sefitguh dağlarındaki Mayber Hint İngiliz istihkâmını zaptetti ve bu geçitten Hindistana indi, Hint İngiliz kuvvetlerinin şid- detli müdafaa ve mukabelesine rağmen, batı şimal Hindistanın merkezi Peşaver'e kadar ilerledi. İngilizler, neticede Afgan kuvve- tini hududun gerisine attıler, fa- kat bu cüretli hareket, Afganların, yabancı hükmünden kurtulmıya ve bunun için sonuna kadar mücade- leye azmetmiş olduklarını götter- diği için, Raval Pindi barışında, İngiltere, Afganistanın istiklâlini tanımıya mecbur oldu. B" sefer de, İngilizlerin çık- masını gözetliyen Sovyet Rusya, Afganistara yan gok Rus eksperleri, Hi nen yolları keşif için, Afgan - Hint hududunda göründüler. Moskova, en muktedir ajanlarını ve arasında meşhur Ağabekov'u Kâ- bile gönderdi. Sovyet Rusya, Hin- distanda “komünist propagandası yapmak için Afganistanda teşkilât vücüde getirmek ve bu suretle bir taşla iki kuş vurmak istiyordu. Fa- kat kral Emahullah, memleketin istiklâlini şimal komşusuna da ta- nıtmıya muvaffak oldu. Kral, yalnız memleketini müsta- kil bir devlet halinde görmek iste- miyor, onda, ayni zamanda, Af. ganistandan ikinci bir Türkiye vü- cude getirmek hırsı yanıyordu. E- manullah birinej emeline muvaf fak olmuştu, ikincisine varmak için de var küvvetile çalışıyordu. O, çok iyi takdir etmişti kl, azim, cüret ve kanla istihsal olunan is- tiklâlin muhafazası ancak memle- ketin İktısaden işlenmesi, medeni. PAZARDAN PAZARA Seni Tutan Yok mu? 8 elmuş bir vakadıri Senesini yarmıya lüzum yek, don Vapur sallanıyor, Marmara küçük» tür amma, derdi büyüktür. Salıntıdan korkan yok, fakat hastala hal sirayet eder, Biribirine takdim 4- dilmeden tanışır, görüşür, can eiğer 0- turlar, Tekirdağı açıklı ız. Çok dalgalı Üç saat yolculuktan sonra biraz durul - duk. İçimizde en çok rahatsır olan or. ta yaşlı biri var, İfadesine nazaran Ka- sımpaşalı imiş. Geşmiş zama gümrükçü. Adını da hatırlıyı Deniz sükünet bulunca kendimize gel dik, Ağzımızı burnumuzu yıkadık. Birer kahve, limonata falan iamarladık. Sek - bet başladı. Kasımpaşalı © yolun tanın miş yıf asabi bir acam. Yolcu beş kişi var ki, onun eski ahb Lar döndü dolaştı bu al — Halli Efendi de maşallah yükünü tuttu, Silivride çiftlik almış. İzmitte de ğirmeni var. Yüz bin liralık adam di- yorlar. Kasımpaşalı atılde YAZAN: | , N ) Burhan Felek ) Üre imame — Onü Hasan Paşa tutar, O yapma» yıp ban mi para yapacağım? Biraz sonra bir diğeri: — Köpsekili Abdülkadir Efendiyi gör m. Balıkpazarında dükkân açacak - mış, Edremitt 4 kurmuş Kasımpaşalı atıldı: — Bilirim, Burma valisi tutar, Bir müddet de bu adam hakkında söy lendi. Bip üçüncüsü: — Yahul Size söylersem şaşarsınız. Geliboluda Ömer acente kâtipliği yal latada yazihanesi var. Ka İşletiyarmuş. Para kırıyor. Para, Baş tane teknesi var, Kasımpaşalı yine atıldı: — Tanırım onu da, levazım relsi tu» tai m dayanamadım, sordum: — Sizi tutan yek mudur? Gülümseyerek cevap verdi: — Beni de deniz tutar mzizim. oğaz ve Akay vapurlarile seya- hat edenlerin dalma işittikleri bir öz güverte kenarına pılan hayırhaha, Lâkin bu vaziyet o kadar çok tek: tür eder ki, şımasılar arlar ve her mi otuz kişi Kimse de akıl etmez kafasını çarptığı yere ya içi pamuklu bir bez yuvarlak yahut iâstik tir boru çakalım. Çımacı akıl ettikçe: r. Bıkınca du m çarpar du rur ve bu yıllardanberi böyle böyle Öteki de vapurlardan iskelelere, İska“ islerden vapurla, isleri verirken nir. Çımacılar bun ları verirken hizla bir saldırırlar. O es mada karşı taraftaki yolcuların ayakları na doğru giden ağır iskeleye İstedikle. ri zaman tutamazlar ve kendileri dik - kat edecek yerde ayak sahiplerinin b na dikkat etmesini söytiyarak mesul « . Lâkin Biribirterinin an yüzlerce hal ken - dilerin! toparinmıya vakit kalmadan iş» kele ayaklarına düşer ve canlarını ya» kar, bu yıllardanberi böyle gelmiş böy le gider, kimse ©. larını İncitmemenin bir yolunu bulsak diye tasalanmaz. gelmiş yet ve kültüree yükselmesi (ile mümkün olacaktır. Bunun için Af- ganistanın sanayilenmesini zorla- dı ve bir kaç modern fabrika yap- tırdı. Askeri mühimmat imalât ev- leri ve bir de tayyare tamirhanesi vücude getirdi. Hava haltarı tesis etti. Büyük Avrupa ve Türkiye se- yahatinden dönüşünde, Türkiye ve Avrupadan askeri heyetler, he - kimler, mühendisler, musilimler ve her türlü mütehassıslar getirterek Afganistanda ıslahat işine bir kat daha germi verdi. Kadınların peçe- sini kaldırttı, Avrupa kıyafetini kabul ve mebuslara siyah me- rasim elbisesi giymelerini emretti, Nihayet Kâbilin yakınında muaz - zam bir krallık sarayı inşa ettirdi ği zaman, o zamana kadar pusuda bekliyen, cahil ve mulaassıp hal- kı bü islahat aleyhine alttan alta tahrik eden, kara kuvvet, mollalar, hocalar ve menfaatleri muhtel rüe- sa harekete geldiler. Belki de yabancı tahrikât par - mağı vardı. Hulâsa Hindukuş'tan Kaşmire kadarki dağlarda ve Hi- malaya dağlarında bulunan koyu cahil ve mutaassıp kabileler, mem- lekete koca bir istiklâl kazandır- mış olan terrakisever krallarının aleyhine döndüler. vermekten imtina ettiler ve sonra da silâhlanarak Kâbil üzerine yü- rüdüler. Kral, milletinin yenilik. leri hazım kabiliyetini çok faz- İn ölçmüştü! Sovyet Rusya, hemen harekete geldi ve krala yardım için 800 as- ker gönderdi. Şimalde ilk muvaf- fakıyetler elde edilmişti. Fakat E- manullahın tahtından ansızın fera- gati, iç harbine ve ayni zamanda Rus müdahalesine son verdi. Npir Han kral oldu, fakat 1933 te öldürülünce, bugün 23 yaşında olan oğlu Mehmet Za- hir, Afganistana şah oldu. Genç şah, Emanullah gibi, Afganista- nn kurtulması için iktısat, mede- niyet ve kültürce yükselmekten başka bir çare olmadığına kanidir. Yalnız o her yeniliği, etrafı tarta- rak yapmak ve acele etmemek İs- tiyor. Bu sebeple Afganistan ısla- hat ve terakki yolunda durmuş de- Bildir. En mühim kervan istikamet- leri bugün birer otomobil yoluna çevrilmiş ve petroleu devletlerin benzin tankları çoktan bu yolları süslemiye başlamıştır. Yüksek Af- ganistan ovalarında, su bentleri ve kanallar yapılmakta, sanayi de, bir Afgan mill! bankasının tesisi | sayesinde, sağlam bir temel Üzeri- ne kurulmaktadır. Zaten Türk zabitlerinin bir eseri olan ve barış zamanı, üçer piyade fırkalı, iki kolordu ile ayrıca 7 müs- takil muhtelit fırka halinde, ce- | man 100 bin kişiden mürekkep, Af. gan ordusu, bir harpte 500 - 750 bin kuvvetinde oldukça iyi bir halde seferber olabilir. Bugün bir Türk hekim heyeti, hükümetin tıp fakültesini idare et. mekte ve Afgan hekimlerini yetiş- da Aliabad da, bir Türk baş heki- minin idaresinde bir ciğer hastalık- ları sanatöryomu kurulmuştur. Hulâsa memleketin her köşe ve bucağında yabancı mütehassıslar, hükümetin emrettiği işleri yapı- yorlar, Takriben 10 milyon nüfuslu Af- ganistan, İngiliz Hindistanı ile Sov- yet Rusya arasındaki siyasi coğ- rafya durumu itibarile, dalma müş- kül ve nazik bir mevkidedir. 1933 te bir Türk hakem heyeti İran İle olan eski bir hudut ihtilâfını çöz- miye muvaffak olduğu için, Afga- nistan bugün Sâdahad paktına gir- miş ve Türkiye, İran ve İrak kar- Evvelâ vergi | İZ Evlâtlıklar o3 c x38 Meselesi Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Üç çocuğunu sokağa bırakan ba « banın veya ananın vâkıası mahkeme ye intikal etti. Dünkü Tan gazelesin de hayırsever, merhametli bir ada - mın bu üç çocuğu evlât edinmek yüksek emelile gazeteye müracaat et tiğini gördüm, İktidar ve kabiliyeti yerinde bir fert olmak şartile hu ço cukların bu yuvaya sığınmaları fny- dalı olabilir, Teşebbüsün sahibini bu yüksek hissi itibarile alkışlarız. Fa- kat memlekette bir de evlâtlıklar me selesi vardır, bu çocukların bu ev- lere yerleştirilmesi faydalı olduğu #ibi zararlı da olabilir, bu meselenin üzerinde duralım. Bir cemiyetin içinde himaye ve iti maya muhtaç beş nevi çocuk vardır. Anasiz, babasız çocuklar, metrük ço cuklar, az kazanan ailelerin, işsiz - lerin muhtaç çocukları, alil, sakat, fizyoloji itibarile geri çocuklar, di «: mağen geri, hasta, dejenere çocuk- la Çocuk teşkilâtlarını yapan memleketlerde, o bilhassa (o Ameri- kada bu beş çocuğun ihtiyacına cevap verecek muhtelif müesseseler vardır. Fakat müesseselerin haricinde ka lan çocukları, evlere evlâtlık olarak yerleştirmek te medeni her memle- kette kabul edilmiştir. Bu hususta fikirler muhteliftir. Bazı teşkilâtçı- lara göre, çocukların bu evlere yer- leştirilmesi doğru, bazılarına göre büyümeleri doğrudur. Fakat çocuk” ların evlere evlâtlık olarak verilme- si, başlıbaşına bir meseledir. Evvelâ bu çocukların vaziyeti, kantin naza- rında tesbit edilmelidir. Bu evlere nazarında mânevi evlât mı, hizmetçi midir? İ Bizde, vâkın olarak hayatta iki şe kil de vardır. Bunları hakiki evlât müessesede Bu ayrı bir meseledi: verilen çecuklar, kanun gibi, bunları hizmetçi olarak kulla nan, hattâ paralı hizmetçiye yapma dıkları zulüm ve işkenceyi bunlara tatbik eden aileler çoktur. Medeni bir cemiyetin, çocük zulmüne karşı kanuni siperler yapan bir cemiye - tn, bu çocukların evlerde bu şekil. de kullanılmasına cevaz değilse bi- le, imkân vermesi doğru mudur? Bu sebeple evlâtlıklar meselesinin ka- nuni vaziyetini tesbit etmek lâzım. Çocukların kanun © nazarındaki mevklini yalnız maddelerle tesbit et mek kâfi değildr. Evlerde bu çocuk ların ne şekilde muamele gördüğü - mü tetkik ve takip edecek teşkilâta da lüzum vardır. Çocukları evlere yerleştiren mesul bir o milessesenin, bu çocukları daimi bir kontrol altın- da tutması, çocukların bu evlerde cis mani, ahlâki, inkişaflarını yapıp yap madıklarına göre tedbirler alması lâ zımdır, Her gün mahkemelerde ırzına te- cavüz edilmiş evlâtlrk çocuklar, da- yaktan bacakları kırılmış yavrular, binbir türlü işkenceye maruz kal - mış ana evlâtları görürüz. Bu da an- cak polisin veya hastanenin eline dü söcek kadar ağır bir vâkıa ise, Daha bafifleri, evlerin dört duvarları, öp- tülü perdeleri altında geçer. bu srap ve kederlerini, gözyaşlarını, başları n yastıklarının altına sokarak saklar lar, Evlâtlık meselesi, içtimai bir £a- icladır. Himaye müesseselerimiz he » İnüz ihtiyaca kâfi olmadığı için bu gocukları evlere vermek hir zaruret Fakat Allaha, ve sahibinin insa fına terkedilecek kör hir zaruret de Fildir. Aşağı yukarı her sehirde Çocuk Esirgeme Kurumu kurulu! sokakta kalan veya herhangi bir beple bu evlere verleştirilmesi ies eden çocukları devlet müessesel yoksa, evvelâ bu müessesenin alma" 81, bu müessesenin himaye ve kon! lü altında evlere yerleştirilmesi. müessesenin daimi kontrolü all tutulması içtimai teşkilâtçılığın. bul ettiği son şekildir. Biz hunu tat bik edemez miyiz? Bunu tatbik ede mediğimiz takdirde, devletin deşlerile birlikte orta ve ön Asya- İri kontrol edecek bir mücssesesi ku da bir barış âmili olmuştur. rulnmaz mı? * İgibi telâkki edip büyütenler olduğu — ğ ve işkencelerin mahkümları, elem